Duyurular
URFA 2 NO’LU T TİPİ HAPİSHANESİNDE BULUNAN MAHPUSLARIN AİLE ZİYARETLERİNDE MARUZ KALDIĞI KÖTÜ MUAMELE VE ONUR KIRICI UYGULAMALAR, HAPİSHANE,AİLE ZİYARETİ
04.06.2025

URFA 2 NO’LU T TİPİ HAPİSHANESİNDE BULUNAN MAHPUSLARIN AİLE ZİYARETLERİNDE MARUZ KALDIĞI KÖTÜ MUAMELE VE ONUR KIRICI UYGULAMALAR

 

URFA 2 NO’LU T TİPİ HAPİSHANESİNDE PKK ÜYELİĞİNDEN HÜKÜMLÜ VEYA TUTUKLU BULUNAN MAHPUSLARIN

AİLELERİNİN HAPİSHANE ZİYARETLERİNDE MARUZ KALDIĞI 

KÖTÜ MUAMELE VE ONUR KIRICI UYGULAMALAR HAKKINDA RAPOR

 

 

 

İçindekiler

1.    GİRİŞ. 2

2.    AMAÇ VE YÖNTEM.. 3

3.    MAHPUS YAKINLARIYLA YAPILAN GÖRÜŞMELER. 4

4.    MEVZUAT 8

5.    YAŞANAN HAK İHLALLERİ 14

A.    Eşitlik İlkesinin İhlali 14

B.    İşkence Ve Kötü Muamele Yasağı İhlali 16

C.    Özel Hayatın Gizliliği Ve Korunması Hakkı İhlali 20

D.    Din Ve Vicdan Hürriyeti Hakkı İhlali 22

6.    HAPİSHANE İDARESİ HAKKINDA DEĞERLENDİRME. 23

7.    SONUÇ.. 24

8.    ÖNERİLER. 27

 

Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınmıştır. Anılan maddede, insan onurunun korunması amaçlanmış; kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı hüküm altına alınmıştır.  Mahpus yakınlarının çıplak aramaya varacak düzeyde ve rahatsızlık seviyesini aşacak düzeyde yapılması hak ihlalini gündeme getirmektedir. Herkes gibi aile bireyleriyle görüşmek isteyen mahpus yakınları, insan onuruna yaraşır koşullarda görüşme hakkına sahiplerdir.

Tüm mahpus ve mahpus yakınlarına insanca davranma ve insan olmaktan kaynaklanan onurlarına saygı gösterme zorunluluğunu kabul eden etik koşullar içerisinde hapishane yönetilmelidir. Ceza İnfaz Kurumlarında insan onuruna saygı esastır. Bununla birlikte, son dönemlerde Urfa 2 No’lu T Tipi Hapishanesinde gelen başvurular ve mahpusların aktardığı bilgiler, hapishanelerde sistematik hale gelen kimi uygulamaların mahpuslar ve ziyaretçileri açısından ciddi hak ihlallerine yol açtığını ortaya koymaktadır. Bu rapor, özellikle arama uygulamasının mahpus yakınlarına yönelik sistematik ve keyfi biçimde uygulanmasına odaklanmaktadır. Bu türden uygulamalar, yalnızca özel hayatın gizliliği ve onur hakkının ihlali niteliği taşımamakta, aynı zamanda işkence ve kötü muamele yasağını düzenleyen Anayasa’nın 17. maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesi, BM İşkenceye Karşı Sözleşme ve Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) standartları uyarınca da ciddi bir ihlal oluşturmaktadır.

Türkiye’de ceza infaz sisteminde yaygınlaşan bu tür muamelelerin yasal, kurumsal ve etik bağlamda değerlendirilmesi gereklidir. Elinizdeki bu rapor, hem mahpus yakınlarının maruz kaldığı çıplak arama varan uygulamayı belgelendirmeyi, hem de bu uygulamanın hukuki dayanaklarını, insan hakları ihlalleri boyutunu ve ulusal/uluslararası denetim mekanizmalarının tutumunu ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu çerçevede, öncelikle çıplak aramanın tanımı, hukuki sınırları ve yasal dayanakları irdelenecek, ardından ilgili hapishanedeki mevcut uygulamalar somut olay ışığında incelenecek, son olarak da bu uygulamanın doğurduğu hak ihlalleri ve önerilen çözüm yollarına yer verilecektir.

Bu rapor, Urfa T Tipi 2 No’lu Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na mahpus ziyareti gerçekleştiren kişilerin başvuruları doğrultusunda, hapishane girişinde uygulanan arama yöntemlerinin niteliğini, hukuka uygunluğunu ve insan onuruna etkisini değerlendirmektedir. Özellikle aramaların "çıplak arama" boyutuna vardığı, mahremiyet sınırlarını ihlal ettiği ve kadın ziyaretçiler ile çocuklara yönelik uygulamaların psikolojik etkilere yol açtığı yönündeki beyanlar dikkate alınmıştır.

Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Urfa Şubesi tarafından, Urfa T 2 hapishanesinde hak ihlallerine uğrayan mahpusların vekilleri veya aileleri tarafından, yapılan başvurulara istinaden hapishanelerinde hak ihlallerinin de artmasına yol açması nedeniyle son süreçte mahpus yakınlarının uğradığı hak ihlalleri ve mahpusların maruz kaldığı muameleleri tespiti amacı ile görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Gerçekleştirilen bu görüşmeler neticesinde tespit edilen hususlar raporlaştırılmıştır.

 

 

Özgürlük İçin Hukukçular Derneği amaçlarından biri ÖHD Tüzüğü madde 2 uyarınca “cezaevleri ve gözaltı merkezlerinde bulunan kişilerin haklarının korunması ve insan onuruna uygun yaşam koşullarının yaratılması için gerekli hukuki yardımları sunmaktır.”

Avukatlık mesleğinin temeli olan demokratik hukuk ve insan haklarına uygun davranan devlet mekanizmaları geliştirmektir. İnsan hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği durumlarda sivil toplum örgütlerinin amacı bu ihlalleri önlemektir.

İşkence, Kötü Ve İnsanlık Dışı Muamele, Özel Hayatın Gizliliği ve Korunması Hakkı, Din ve Vicdan Hürriyeti ile Eşitlik İlkesinin ihlal edildiği durumda insan haklarının korunması sivil toplum örgütlerinin amaçlarındandır.

Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Urfa Şubesi olarak insan haklarının korunmasını sağlamak, insan hakları ihlallerini önlemek, insan hakları ile ilgili gerekli inceleme ve araştırmaları yapmak ve inceleme ve araştırma sonuçlarını yetkili mercilere bildirmek amacıyla rapor hazırlanmasına karar verilmiştir.

Rapor Kapsamında Urfa T2 Tipi Hapishanesinde PKK örgütü üyeliğinden tutuklu veya hükümlü bulunan bireylerin yakınlarının gerçekleştirdiği açık ve kapalı görüş ziyaretleri sırasında karşılaştıkları arama uygulamalarına dair hak ihlallerini tespit etmek amacıyla 20 mahpusun aileleriyle görüşmeler yapılmıştır. Ailelerin beyanlarına raporda yer verilmiştir. Tarafımızca yapılan görüşmeler neticesinde tespit edilen sorunlar raporlaştırılarak öneriler sunulmuştur.

Hapishanende tespit edilen sorunların aktarımı ve çözümü için Urfa T 2 Ceza İnfaz Kurumlarındaki idari yetkilerle görüşülmüştür.

Raporumuzdaki amaç; başvuru konusu edilen insan hakkı ihlallerinin önlenmesi, temel hak ve hürriyetlere ilişkin ihlallerin tespiti ve ihlallere ilişkin etkili soruşturma yürütülmesi, yetki ve sorumluluğu olan mercilerin ve kurumların bu ihlallerin sonlandırılmasına yönelik harekete geçmelerini sağlamak ve kamuoyu dikkatini bu ihlallere çekmektir.

Rapor Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Urfa Şubesi tarafından son süreçte yaşanan İşkence, Kötü Ve İnsanlık Dışı Muamele, Özel Hayatın Gizliliği ve Korunması Hakkı, Din ve Vicdan Hürriyeti ile Eşitlik İlkesinin ihlallerini, hapishane idarelerinin, uygulama ve önlemleri ile bunlardan kaynaklı hak ihlallerine ilişkin süreç hakkında kamuoyunun bilgilendirilmesi amacını da taşımaktadır.

Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Urfa Şubesi hapishanelerde yaşanan hak ihlallerini raporlaştırmak için Av. İbrahim Halil Öyke, Av. Meral Halat, Ayşe Şehriban Demirel ve Av. Ahmet Taş Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Urfa Şubesi tarafından görevlendirildi. Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Urfa Şubesi olarak 20.05.2025-31.05.2025 tarihlerine hak ihlallerini önlemek için oluşturulan heyet tarafından mahpus yakınlarıyla görüşülmüştür.

 

 

Urfa 2 No’lu T Tipi Hapishanesinde PKK üyeliğinden hükümlü veya tutuklu bulunan erkek koğuşundaki mahpuslarına ziyaretçilerine yönelik uygulanan aramalar, ciddi hak ihlali iddialarını gündeme getirmektedir. Eldeki veriler, 21 mahpusun ailesinden 20 kişiyle yapılan görüşmeler sonucunda elde edilmiştir. Bu kişilerden 12'si girişte çıplak arama benzeri uygulamalar (iç çamaşırı sıyırma, başörtüsü çıkarma, mahrem bölgelere elle temas vb.), sıkı arama ve onur kırıcı davranışlarla karşılaştığını belirtirken, 7 kişi herhangi bir sorun yaşamadığını ifade etmiştir. Bir kişi ziyaret gerçekleştirmediğini, bir kişinin ise beyanı alınamamıştır. Sorun yaşayan 12 kişiden 9'unin kadın, 3'ünün erkek olması, kadın ziyaretçilere yönelik daha yoğun arama uygulamaları gözler önüne sermektedir.

İki veya üç ayda bir genellikle açık görüşlere gidiyorum. Cezaevine girerken üç aşamalı bir aramadan geçiyoruz. İlk ve son aşama elle kontrol ve ikinci aşama x-ray şeklinde. Aramalar kadın gardiyanlar tarafından yapılıyor. Arama sırasında özel bölgelerimize dokunularak ve üst iç çamaşırlarımız sıyrılarak arama yapılıyor. Çıplak arama dışında sözlü veya fiziksel herhangi bir onur kırıcı veya ayrımcı bir muameleye maruz kalmadım. Zaten uzaklık itibariyle nadiren gidebiliyorum görüşlere, bu sebeple aramalardan kaynaklı vazgeçtiğim olmadı. Ancak nadiren gidebilmeme rağmen vazgeçmeyi düşündüğüm oldu. Orada bulunan yakınlarımızın çoğu suçlu bile değilken bu denli detaylı ve zaman zaman taciz boyutuna varan bir aramadan geçince bize de suçlu muamelesi yapıldığı hissine vardım. Arama uygulamalarıyla ilgili daha önce gerek biz gerekse de cezaevindeki yakınlarımız idareye şikayette bulundu, mecliste gündeme getirmeye çalıştık ancak şikayetlerimiz sonunda aramalarda yalnızca kısa süreli, istikrar sağlamayan değişikliklerle karşılaştık.

Uzun süredir süregelen bir sorun daha var. Görüş saatimiz birçok koğuşla çakışıyor.  3 aşamalı bir aramadan da geçtiğimiz düşünülürse kimlik teslim sırasından görüş salonuna gidene kadar 2,5 saati aşan süreleri gördük. Hatta zamanında gitmeme rağmen kalabalıktan kaynaklı görüş salonuna geç gittiğim ve bu sırada yakınlarımız da salona getirildiği için, görüş süremden çalındığı oldu, bunu yaşayan yalnız ben de değilim. Bu yoğunluğun düzeltilmesi talebiyle farklı zamanlarda ben ve başka arkadaşlar idareye başvurdu, bize düzeltileceği söylenmesine rağmen aylardır düzeltilmedi.

Cezaevi ziyareti ortalama açıdan her hafta ziyaret ediliyor. ceza evi girişinde sadece erkek ziyaretçi bel kemer bölgesi ve cepler kontrol ediliyor. Arama bayan ziyaretçiler bayan polisler tarafından yapılıyor. genellikle bayan ziyaretçiler de detaylı arama oluyor.  baş örtü çıkarılması iç çamaşırı kontrol edilmesi ve kemer bölgesinin genişletilerek ele kontrol ediliyor. çıplaklık araması gelinlikle kaplı bayanları baş örtüsü çıkarılması ve sac tokasına kadar kontrol edilmesi iç çamaşırları dahil oluyor. ziyaretçilerin kemer bölgesinin ele çekilip kontrol edilmesi ve mahrem bölgenin bayan polisler tarafından görülmesi psikolojik açıdan etki bırakıyor. arama uygulamasıyla daha önce şikayete bulunmadım

 

Eskiden gittiğimizde çıplak aramaya yakın arama oluyordu. Arama kıyafetleriniz hepsini kaldırıyordu. Her yerimize bakıyorlardı dokunuyorlar. 2 ay önceye kadar böyleydi. Şimdi problem yok.

Genellikle kapalı görüşlerde giderim bazen açıklarda giderim.  üst araması, elle kontrol yapılıyor.  kadın personel aramaları yapıyor. dokunmaları rahatsız edici oluyor genellikle. genellikle baş kontrolü üstende iç çamaşırları silkeleme falan yapıyorlar oraları kontrol ediyorlar. evet çok sıklıkla rahatsız olduğum günler gitmem arama var diye vazgeçtiğim zamanlarda oluyor çoğunlukla. psikolojik açıdan çok etkileniyorum sıkı bir şekilde kontrol edilmesini istemiyorum.  evet çocuklarımla gidiyorum genellikle kız çocuklara da aynı şekilde arama oluyor. Şikayette hiç bulunmadım ama birlikte gittiğimiz kişilerde şikayetçi oluyor genelde.

Bu konularda hakkında herhangi bir başvuruda bulunmadık. arama sırasında kırıcı davranışlar uygulanıyor ve boş yere aynı ortamda çok bekletiliyoruz.

Başörtümüzü çıkarıyorlar. Üst aramasında Elle beni arıyorlar. genellikle baş kontrolü üstende iç çamaşırları silkeleme yapıyorlar oraları kontrol ediyorlar. Onun dışında problem yok. Herkese yapılan arama bize de yapılıyor.

Ortalama 2 haftada bir ziyarete gidiyoruz. Ziyaretlerde ⁠üst araması, x-ray, elle kontrol. 3 arama şekliyle aranıyoruz. Bazı dönemler üst aramasında ve elle aramada rahatsız edici bir şekilde normalden detaylı arama yapıyorlar.  ⁠Kadın personel arama yapıyor. ⁠elle arama zaten rahatsız edici, bizler x-raydan de geçtiğimiz için bir şey olsa orada da görünür. Ayrıca bize üstünü silkele dense zaten sirkeleriz onların ekstra elleriyle kontrol etmesine gerek yok.   ⁠bir ara kadın personel oturarak üstümü aramaya kalktı biraz daha aç biraz daha aç diyerek normalden fazla üstümü açtırıp arama yaptı. Oturarak arama durumu bir defa oldu fakat üst aramaları ve elle aramalarda aşırılığa maalesef bir defa maruz kalmadım, her aramada olmasa da 2-3 aramada maruz kaldım.

Bazen 11 de olan görüşe 1’de girdiğimiz oluyor iki saat boyunca bizleri kapıda beklettikleri oluyor. Küçük bebeğim de var o kadar saat o kalabalıkta beklemek çocuk için ve benim için yıpratıcı oluyor. Üstüne aramalarda aşırılık da olunca maalesef bazı görüşlere gitmemeye başladım.

Aramalar, taciz ediliyormuş gibi bir hissiyat oluşturuyor.  Cezaevi ziyaretlerine bebeğimle gidiyoruz. Bebeğin bezinin açtırılması biraz aşırı geliyor çünkü bebekte x-raydan geçiyor ve bir şey olsa zaten öter. Ötünce kontrol edilebilir.  Biraz daha büyük çocuklara nasıl davrandıklarını bilmiyorum ama benim bebeğim biraz daha küçük olduğu için genelde yumuşak davranmaya çalışılıyor. Aramalarla ilgili şikayetim olmadı.

Ayda 1 açık görüşlere gidiyorum.  Önce üst araması yapılıyor ama neredeyse taciz eder boyutta özellikle üst iç çamaşırımızın içine bakmaya çalışıyorlar ve her seferinden tartışma çıkıyor bizi görüşe almakla tehdit ediyorlar sonra x-ray cihazından geçiyoruz ardından tekrar bir üst araması yapılıyor ikinci aramadaki gardiyanlar da tekrar arama yapıyor ondan sonra içeriye giriyoruz. özellikle ilk arama yapılan yerde problem yaşıyoruz ve ailelerin çoğu da görüşe girmemekten korktukları için ses etmiyorlar.  Kadın personel tarafından aramalar yapılıyor

Özel hayat ile ilgili bir şey yaşamadım ama vücudumun içine bakmaları rahatsız ediyor. Direk üstümüzü çıkartıp arama yapılmadı.

Sürekli sorun mu çıkartmak istiyorsunuz yoksa görüşe mi girmek istemiyorsunuz diye tehdit ediyorlar ve tartışma çıkıyor.

Görüşe gitmekten vazgeçtiğim olmadı. Onların amacı bizim görüşe gitmememiz ve onları yalnızlaştırmak.

Bir de daha önce biz adlilerle içeri almıyorlardı yalnız geliyordu. ama son pandemiden beni adlilerle giriyoruz. içeriye haliyle onları uyguladıkları muameleyi de bize uygulamaya çalışıyorlar. kabul etmediğimizde de tartışma konusu oluyor işte bizi tehdit ediyorlar.

 

Ayda bir cezaevine gidiyoruz. Aramalar elle arama, x-ray, göz taraması vb. yapıyor. Girişte kadın personeller tarafından üst araması yapılıyor. Elle kontrol yapılıyor ince detaylı kontrol olduğu için çekinmeme sebep oluyor. Çıplak arama hiç yapılmadı. İnsanlara sürü muamelesi yapılması insanın zoruna gidiyor. Özellikle yaşlılar yoğun ve gereksiz güvenlik kontrollerinden dolayı gitmek istemiyor. İnsana kabahatli ve suçluymuş gibi bir ortam yaratılıyor, özellikle yaşlılarda bezginlik ve ruhsal çöküntüye sebep oluyor. Çocuklara yetişkinlerle aynı muamele yapılıyor.

 

 

Genellikle açık görüşlerde gidiyorum.   Üst, göz, x-ray ve elle kontrol yapılıyor.  Kadın personel arama yapıyor. X-ray-dan geçiyoruz iki defa. Elle arama rahatsız edici düzeyde.  Aramalar sırasında her zaman olmasa da onur kırıcı uygulamalarla karşılaşıyoruz.  Arama uygulama nedeniyle kapalı görüşlere gitmiyorum.  Aramalar nedeniyle her gittiğimde kendime bir hafta gelemiyorum yaşadığım psikolojik ve duygusal açıdan.

 

 

Aramalar sıkı yapılıyor. İki defa göz teması ile açılan kapılar çok yoğun olunca içeriye girmekte fazlasıyla zorluk çekiyoruz. Aramalar sıkı yapılıyor. X ray cihazları vb. sıkı aramalarda geçiyoruz iki göz taraması var.

 

 

Çok sık cezaevine gidip gelmiyorum. Genellikle ailem gidip geliyor. El kontrolleri üst araması ve x rey cihazlarından geçiyoruz. Aramalar kadın ve erkek personeller tarafından yapılıyor. Bedenen rahatsız olduğum bir konu yoktur.  Yapılmadı. Sık gidip gelmememin nedenlerinden biride arama uygulamalarının aşırıya kaçmasından dolayı görüşe çok gitmiyorum. Aramaların bende bıraktığı psikolojik ve duygusal nedenlerden biri oradaki suçlu veya suçsuz mahkumları ziyaret etiğimizde yönetim tarafından sanki bizde suçluymuşuz havası yaratmaları. Sağlıklı bireyler nasılsa engelli ve çocuklara da aynı muamele yapılıyor alınan bir önlem bulunmamaktadır

 

 

Avrupa Cezaevi Kuralları ’nın “Arama ve kontroller” kenar başlıklı bölümün 54. maddesinde cezaevlerindeki aramanın usulüne dair önemli kurallar belirlenmiştir. Buna göre; her şeyden önce hapishane personelinin, mahpusların yaşadığı, çalıştığı ve toplandığı her yeri, mahpusları, ziyaretçiler ve onların eşyalarını ve personeli ararken uymak zorunda olduğu detaylı prosedürler olmalıdır. Bu tür aramaların gerekli olduğu durumlar ve aramaların biçimi ulusal mevzuatta belirtilmelidir. Bu husus hapishane de yapılacak aramanın yasallığı bakımından bir gerekliliktir. Bunun yanında hak ihlali oluşturmayacak bir aramanın nasıl olacağına dair de aşağıdaki esaslar benimsenmiştir:

  • Personele, aradıkları kişilerin insan onuruna ve kişisel eşyalarına karşı saygılı davranmak suretiyle, herhangi bir firar veya suç eşyası gizleme teşebbüsünü ortaya çıkaracak ve önleyecek şekilde arama eğitimi verilmelidir.
  • Aranan kişiler, arama yöntemleri nedeniyle küçük düşürülmemelidir.
  • Kişiler sadece hemcinsleri olan personel tarafından aranmalıdır.
  •  Mahpusların beden boşluklarındaki aramalar hapishane personelince yapılmamalıdır.
  •  Arama esnasında, mahrem yerler ile ağız, burun ve kulak içinde yapılacak inceleme sadece doktor tarafından yapılmalıdır.
  •  Araştırma teknikleri veya personele yönelik potansiyel tehlike buna engel değilse, şahsi eşyaları aranırken mahpuslar da hazır bulundurulmalıdır.
  •  hapishanenin emniyet ve güvenliğinin sağlanması zorunluluğu ile ziyaretçilerin özel yaşamına saygı arasında denge kurulmalıdır.
  • Yasal temsilciler, doktorlar, sosyal çalışanlar vb. gibi uzman ziyaretçilerin aranmasına ilişkin prosedürler, kurum emniyet ve güvenliği ile özel mesleki giriş hakkı arasında bir denge sağlanması için onların meslek kuruluşlarıyla anlaşmaya varılarak düzenlenmelidir

 

Nelson Mandela Kurallarının Çıplak ve beden çukurlarında aramaya ilişkin esaslar, Belgenin 52. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;

  • Soyma ve beden çukurlarının aranması dâhil rahatsız edici aramalara, ancak mutlak bir gereklilik söz konusuysa başvurulur.
  • Hapishane idaresi, rahatsız edici aramalara uygun seçenekler geliştirmek ve kullanmak konusunda teşvik edilir.
  • Rahatsız edici aramalar, özel olarak ve mahpusla aynı cinsiyete sahip eğitimli görevliler tarafından yürütülür.
  • Beden boşluğu araması sadece yetkili sağlık görevlileri tarafından veya bunlardan başka, öncelikle mahpusların bakımı ile sorumlu ya da en azından hijyen, sağlık ve güvenlik standartları ile ilgili bir sağlık çalışanı tarafından uygun şekilde eğitilmiş görevlilerce yapılır.

Diğer taraftan Nelson Mandela Kurallarının 60. maddesinde ise ziyaretçilerin aranmasına ilişkin esaslara yer verilmiştir. Buna göre ziyaretçilerin hapishaneye kabulü, ziyaretçinin aranmasına onay vermesi koşuluna bağlıdır. Ziyaretçi, herhangi bir zamanda onayını geri çekebilir, bu durumda hapishane idaresi, erişimi reddedebilir. Ayrıca ziyaretçilerin aranma ve giriş usulleri aşağılayıcı olamaz ve en azından 50 ila 52. maddelerde belirtilen kurallar kadar koruyucu ilkelere tabii olur. Beden boşluğu aramalarından kaçınılır ve bunlar çocuklara uygulanmaz.

Anayasa Madde 2- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.

Anayasa Madde 5- Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.

Anayasa Madde 10 – Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.

Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.

Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.

Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.

Anayasa Madde 17 – Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz.

Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.

Meşru müdafaa hali, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması veya olağanüstü hallerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarda meydana gelen öldürme fiilleri, birinci fıkra hükmü dışındadır.

 

Anayasa Madde 20 – Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.

Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmi dört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırk sekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar.

Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.

Anayasa Madde 22 – Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.

Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz. Yetkili merciin kararı yirmi dört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını kırk sekiz saat içinde açıklar; aksi halde, karar kendiliğinden kalkar.

İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir.

Anayasa Madde 24 – Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.

14’üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dini ayin ve törenler serbesttir.

Kimse, ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.

Din ve ahlak eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcisinin talebine bağlıdır.

Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.

Anayasa Madde 25 – Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir.

Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.

Anayasa Madde 26 – Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet Resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.

Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.

Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler, bunların yayımını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz.

Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.

Anayasa Madde 74 – Vatandaşlar ve karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancılar kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikayetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı ile başvurma hakkına sahiptir.

Kendileriyle ilgili başvurmaların sonucu gecikmeksizin, dilekçe sahiplerine yazılı olarak bildirilir.

Herkes, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkına sahiptir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı olarak kurulan Kamu Denetçiliği Kurumu idarenin işleyişiyle ilgili şikâyetleri inceler.

Kamu Baş denetçisi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından gizli oyla dört yıl için seçilir. İlk iki oylamada üye tamsayısının üçte iki ve üçüncü oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğu aranır. Üçüncü oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki aday için dördüncü oylama yapılır; dördüncü oylamada en fazla oy alan aday seçilmiş olur

Bu maddede sayılan hakların kullanılma biçimi, Kamu Denetçiliği Kurumunun kuruluşu, görevi, çalışması, inceleme sonucunda yapacağı işlemler ile Kamu Baş denetçisi ve kamu denetçilerinin nitelikleri, seçimi ve özlük haklarına ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.

5275 Sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Madde 1: “Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz.”, “Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin yaşam hakları ile beden ve ruh bütünlüklerini korumak üzere her türlü koruyucu tedbirin alınması zorunludur.”

 

5275 Sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Madde 86:

(1) Kapalı ve açık ceza infaz kurumlarına ziyaret veya görüşe gelen resmî heyet ve özel kişiler, kurum güvenliğini tehlikeye sokacak davranışlarda bulunamaz, kurum güvenliği için alınan ve uygulanan yasal ve idarî tedbirlerin değiştirilmesini isteyemezler.

(2) Kurumun düzen ve güvenliğini, hükümlülerin sağlığını bozabilecek nitelikteki eşya ve maddeler ile her türlü iletişim araçları ve taşıma izin belgesi olsa da silâhlar kuruma sokulamaz. Ziyaret ve görüşlerde hükümlülere para, kıymetli evrak ve eşya verilemez.

(3) Kurum görevlileri ve dış güvenlik görevlileri dahil olmak üzere, sıfat ve görevi ne olursa olsun, ceza infaz kurumlarına girenler duyarlı kapıdan geçmek zorundadır. Bu kişilerin üstleri metal dedektörle aranır; eşyaları x-ray cihazından veya benzeri güvenlik sistemlerinden geçirilir, ayrıca şüphe hâlinde elle aranır. Bu cihazların bulunmadığı yerlerde arama ve kontrol elle yapılır. Ancak milletvekilleri, mülkî amirler, hâkim, Cumhuriyet savcıları ve bu sınıftan sayılanlar, avukatlar, noterler, ceza infaz kurumları ve tutukevleri kontrolörleri, izleme kurulu başkan ve üyeleri, uluslararası sözleşmelerle yetkileri tanınmış kişi ve kuruluşların temsilcileri, ceza infaz kurumu ve tutukevi koruma birlik komutanı ile kurum müdürünün üstleri ağır cezayı gerektiren suçüstü hâlleri dışında elle aranamaz. Duyarlı kapı cihazının ikazının sürmesi hâlinde bu kişiler ancak, elle aramayı kabul ettikleri takdirde kuruma girebilirler. Ziyaret yerleri de ziyaret öncesi ve bitiminde aranır.

(4) Ceza infaz kurumlarına giren avukatlarca savunmaya ilişkin olduğu yazılı olarak beyan edilen belge ve dosyalar incelemeye tâbi tutulmaz.

(5) Konusu suç teşkil etmemekle birlikte ceza infaz kurumlarına sokulması yasak olan her türlü eşya, çıkışta sahibine verilmek üzere idare tarafından muhafaza altına alınır.

(6) Hükümlüler, odalarından çıkış ve dönüşlerinde ayrı yerlerde ve farklı memurlarca üst ve eşya aramasına tâbi tutulurlar.

(7) Aramalarda insan onuruna saygı esastır.

(8) Ziyaret ve görüşlerde kurallara uymayan heyet ve kişilerin ziyaret ve görüşmeleri sürdürmelerine derhâl son verilir. Suç oluşturan davranışlar, ilgili idarî ve adlî makamlara bildirilir. Görüşme hakkına sahip özel kişilerin kurum güvenliğinin korunması amacıyla alınan tedbirlere aykırı davranışları ve istekleri nedeniyle görüşme hakları, kurumun en üst amirince bir aydan bir yıla kadar kısıtlanabilir. Mevzuatın avukatlar bakımından getirdiği hükümler saklıdır.

Hükümlü Ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik Madde 5/N Bendi: Aramalarda insanın saygınlığını küçültecek, onurunu incitecek veya aramanın amacıyla bağdaşmayacak tutum ve davranışlarda bulunulamaz.

Hükümlü Ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik Madde 6 — Ceza infaz kurumu görevlileri ve dış güvenlik görevlileri dahil olmak üzere, sıfat ve görevi ne olursa olsun, ceza infaz kurumlarına girenler duyarlı kapıdan geçmek zorundadır. Bu kişilerin üstleri metal dedektörle aranır; eşyaları x-ray cihazından veya benzeri güvenlik sistemlerinden geçirilir, ayrıca şüphe hâlinde elle aranır. Bu cihazların bulunmadığı yerlerde arama ve kontrol elle yapılır. Ancak milletvekilleri, mülkî amirler, hâkim, Cumhuriyet savcıları ve bu sınıftan sayılanlar, avukatlar, noterler, ceza infaz kurumları ve tutukevleri kontrolörleri, izleme kurulu başkan ve üyeleri, uluslararası sözleşmelerle yetkileri tanınmış kişi ve kuruluşların temsilcileri, ceza infaz kurumu ve tutukevi koruma birlik komutanı ile kurum müdürünün üstleri ağır cezayı gerektiren suçüstü hâlleri dışında elle aranamaz. Duyarlı kapı cihazının ikazının sürmesi hâlinde bu kişiler ancak, elle aramayı kabul ettikleri takdirde kuruma girebilirler.

Elle arama yapılmasını gerektiren hallerde, kuruma giren bayanlar, bayan infaz koruma memurları veya bayan jandarma görevlileri tarafından, bu görevlilerin bulunmamaları halinde, ceza infaz kurumu müdürünün istemi, Cumhuriyet başsavcısının talebi üzerine, mülki amir tarafından görevlendirilecek bayan memurlarca aranırlar. 

Ceza infaz kurumlarında aramalar, 5275 sayılı Kanunun 36’ncı maddesi ve Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmelik’in 34’üncü maddesi, yine aynı kanunun 83 ve 116’ncı maddelerine dayanılarak hazırlanan “Hükümlü ve tutukluların ziyaret edilmeleri” hakkında yönetmelikte yer alan hükümlere göre ve Adalet Bakanlığı Genel Müdürlüğün 12/06/2017 tarihli genel yazısı doğrultusunda yerine getirilmektedir. Bu kapsamda, “hükümlünün üzerinde kuruma sokulması veya bulundurulması yasak madde veya eşya bulunduğuna dair makul ve ciddi emarelerin varlığı ve kurum en üst amirinin gerekli görmesi hâlinde”, aşağıda belirtilen hususlar dikkate alınarak detaylı arama yapılabilmektedir.                                                                                                                                    

a) Sıfat ve görevi ne olursa olsun herkes kuruma girişte duyarlı kapıdan geçmek zorundadır. Duyarlı kapı ve dedektörlerin ikaz vermesi ya da şüphe halinde kuruma girmekte ısrarcı olan kişilere elle fiziki arama yapılmaktadır.                                                                                                         

b) Kuruma kabul edilen hükümlü ve tutuklular, öncelikle genel kurallar çerçevesinde duyarlı kapı ve dedektör aramasından geçirilmektedir. Buna müteakip ilgililerin üstü ve elbisesi fiziki aramaya tabi tutulmaktadır. Genel olarak bu şekilde yapılan aramalar hükümlü ve tutuklunun kuruma kabul edilmesi için yeterlidir.

c) Genel arama işlemlerine rağmen ilgilinin kuruma yasak madde veya eşya sokacağına dair makul ve yoğun şüphe varsa detaylı arama uygulaması yapılır.

d)  Detaylı arama, tutuklu ve hükümlünün utanma duygusunu ihlâl etmeyecek ve dışarıdan içerinin görünmeyeceği şekilde, sadece aramalar için tahsis edilmiş bir odada hükümlü ve tutukluyla aynı cinsiyetten iki personel tarafından gerçekleştirilir. 

e) Arama sırasında önce bedenin üst kısmındaki giysiler çıkarılır, bedenin alt kısmında giysiler üst kısmındaki giysiler giyildikten sonra çıkarılır. Bu işlemler sırasında ilgiliye tek kullanımlık önlük verilir. 

f) Detaylı arama sırasında bedene dokunulmaması için gerekli özen gösterilir. Öncelikle, tutuklu ve hükümlüden yasak madde veya eşyanın kendisi tarafından çıkartılıp teslim edilmesi istenir. Aksi takdirde, beden çukurları aranması gereken hallerde detaylı arama hekim tarafından yerine getirilir.  

g)  Detaylı arama, mümkün olan en kısa süre içinde bitirilir. 

Anayasa'nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesi, herkesin dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğunu güvence altına alır. Ayrıca, Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 14. maddesi ve Medeni ve Siyasal Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’nin 2. ve 26. maddeleri uyarınca da devletin bireyler arasında keyfi ayrımcılığı engelleme ve eşit davranma yükümlülüğü bulunmaktadır.

Hapishane ziyaretçilerine yönelik uygulamalarda, yapılan görüşmeler doğrultusunda şu yönleriyle eşitlik ilkesinin ihlal edildiği tespit edilmiştir:

Şekil 1/ Yapılan Görüşmelerde Hak İhlallerini Cinsiyete Göre Dağılımını Gösteren Grafik

Sorun yaşayan 12 mahpus yakının cinsiyet dağılımı şu şekildedir: Kadın: 9 (%75) Erkek: 3 (%25)

Urfa 2 No’lu T Tipi Hapishanesine yapılan ziyaretlerde çıplak arama veya buna yakın uygulamaların hedefinde çoğunlukla kadınların yer alması, söz konusu ihlallerin yalnızca bireysel düzeyde değil, aynı zamanda cinsiyet temelli ve yapısal bir ayrımcılık pratiğine işaret ettiğini göstermektedir. Görüşülen 12 kişiden 9’unun kadın olması ve beyanlarında yoğunlukla aşağılayıcı, mahremiyeti ihlal eden ve psikolojik baskı yaratan arama yöntemlerinin yer alması, uygulamaların kadın bedenine yönelik özel bir denetim aracı olarak kullanıldığını göstermektedir. Güvenlik pratiğinin toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle iç içe geçtiğini göstermektedir. Kadınlar, bu aramalarda yalnızca potansiyel bir “güvenlik riski” olarak değil, aynı zamanda kamu otoritesine “itaat etmesi gereken bedenler” olarak da görülmekte; böylece arama işlemi, erkek egemen güç ilişkilerinin yeniden üretildiği bir araç haline gelmektedir.

Bu bağlamda, kadınların özellikle başörtüsüne yönelik müdahalelerle karşılaşması, dini kimliğe ve inanca yönelik bir ayrımcılığın yanı sıra, kadının kamusal alanda varoluş biçimini hedef alan bir ikincil baskı olarak da değerlendirilebilir. Kadına yönelik yapısal şiddetin bir biçimi haline gelen bu uygulamaların sürdürülmesi, yalnızca insan hakları hukukunu değil, aynı zamanda demokratik hukuk devleti ilkesini de ciddi biçimde zedelemektedir.  Bu durum ziyaret sıralarında kadınların; daha çok arandığını ve daha sıkı şekilde zorlandığını göstermektedir. Kadın ziyaretçilere yönelik aramalar, erkek ziyaretçilere kıyasla sistematik olarak daha detaylı, mahremiyeti ihlal eder biçimde ve cinsiyet temelli bir ön kabulle yapılmaktadır. Kadınların başörtüsü, iç çamaşırı, kemer altı gibi mahrem alanlarının kontrol edilmesi, erkek ziyaretçilerde ise yalnızca cepler ve bel kısmının kontrolüyle yetinilmesi, açık bir toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılığa işaret etmektedir.

Başörtüsü takan kadınlara yönelik uygulanan zorlayıcı kontroller, başörtüsünün çıkarılması yönündeki baskılar ve iç çamaşır kontrolleri gibi uygulamalar, dini inançları nedeniyle bazı ziyaretçilerin farklı muameleye maruz kaldığını göstermektedir. Aynı şekilde, mahremiyet ve inanç hassasiyetine sahip bireylerin daha yoğun ve travmatik arama süreçlerine maruz bırakılması, dolaylı ayrımcılık oluşturmaktadır. Bebeği ya da çocuğuyla gelen ziyaretçilerin uzun süreler bekletilmesi, çocuk bezlerinin açtırılması gibi uygulamalar, bu kişilere yaş ve ailevi durumlarına uygun olmayan, dolayısıyla eşitsiz ve özen yükümlülüğüne aykırı bir muamelenin göstergesidir. Çocukların da aynı aramalara maruz kalması, yaşlarına ve özel durumlarına duyarsız yaklaşımı ortaya koymakta ve yaş temelli ayrımcılıktır.

Anayasa’nın 10. maddesinde güvence altına alınan hukuk önünde eşitlik ilkesi, hapishane ziyaretçilerine uygulanan aramalarda açıkça ihlal edilmektedir. Kadın ziyaretçilere yönelik: Elle temasla yapılan aramaların, Başörtüsü ve iç çamaşırı gibi mahrem unsurların zorla kontrol edilmesinin, Erkek ziyaretçilere kıyasla daha detaylı ve müdahaleci uygulamaların, gerekçesiz ve sistematik biçimde uygulanması, keyfilik ve cinsiyet temelli farklı muameledir. Kadınların bedenine yönelen arama pratikleri, sıradan bir güvenlik uygulamasının ötesine geçmekte; kadının mahremiyetini ihlal eden, cinsiyetine yönelen bir iktidar uygulamasına dönüşmektedir.

Başvurucu beyanlarında öne çıkan ihlaller:

  • Başörtüsünün zorla çıkarılması,
  • Saç tokası, sütyen askısı ve iç çamaşırı gibi kişisel eşyaların kontrol edilmesi,
  • Kemer altının açılarak genital bölgeye elle temasla yapılan aramalar,
  • Kadınların arama sırasında bedenlerine doğrudan temas edilmesi,
  • Çocukların da benzer uygulamalara maruz bırakılmasıdır.

 

Bu pratiklerin kadın bedenine yöneltilmiş sistematik bir tahakküm biçimi olduğunu göstermektedir. Üstelik bu uygulamaların çoğunun kadın personel gözetiminde ya da katılımında değil, cinsiyet duyarlılığı gözetilmeden yapılması durumu ağırlaştırmaktadır.

Aramaların süreklilik kazanması ve rıza dışı yapılması, eşitlik ilkesine aykırı bir standart oluşturur. Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkındaki Yönetmelik’in 6. maddesi, aramaların güvenlik gerekçesiyle yapılabileceğini belirtse de bu aramaların orantılı ve gerekli olması gerekmektedir. Ancak, mevcut uygulamalar orantısızdır ve ziyaretçilerin onurunu zedeleyici niteliktedir. Hapishane ziyaretçilerinin karşılaştığı arama uygulamaları, cinsiyet, dinî inanç, mahpus türü, ailevi durum ve yaş gibi temellere dayalı ayrımcı etkiler doğurmakta; bu durum da hem Anayasa’daki eşitlik ilkesi hem de uluslararası insan hakları hukukunun ayrımcılık yasağına açıkça aykırılık teşkil etmektedir.

Ceza infaz kurumlarında mahpus yakınlarına yönelik uygulanan arama yöntemleri, yalnızca fiziksel bir güvenlik önlemi olarak değil; aynı zamanda kişilerin maddi ve manevi bütünlüğünü etkileyen bir devlet eylemdir. Özellikle mahrem bölgelere dokunularak yapılan elle kontroller, iç çamaşırların sıyrılması veya silkelettirilmesi, başörtüsü ve saç tokası gibi dini/kültürel unsurların zorla çıkartılması gibi uygulamalar, kişilerin hem bedensel dokunulmazlığını (maddi bütünlük) hem de onur, mahremiyet, psikolojik güvenlik ve manevi değerlerini (manevi bütünlük) doğrudan zedelemektedir.

Anayasa’nın 17. maddesi uyarınca, herkes vücut bütünlüğüne dokunulmaz bir biçimde sahiptir. Bu kapsamda: Elle yapılan aramalarda özel bölgelere dokunulması, kişilerin vücuduna doğrudan fiziksel müdahale niteliğindedir. İç çamaşırların açılması veya silkelettirilmesi, aramanın meşru güvenlik amacı sınırlarını aşılmasıdır. Bu tür fiziksel müdahaleler özellikle kadınlar ve çocuklar açısından daha ağır travmatik sonuçlara neden olmakta, korunması gereken gruplara karşı orantısız güç kullanımı anlamına gelmektedir.

Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkındaki Yönetmelik’in “Ceza infaz kurumlarına girişte arama” kenar başlıklı 6. maddesindeki düzenlemede ise Kanun’un 86. maddesi hükmüne aynen yer verilmiştir. Görüldüğü üzere ziyaretçiler bakımından ziyaret esasları ve ziyaretçilerin aranma usulleri belirlenmiştir. Ancak burada uygulamada sorun oluşturan husus şüphe hâlinde detektör ve x-ray cihazların bulunmaması nedeniyle elle yapılan aramalardır. Özellikle şüphe halinde elle arama yapılmasına karar verilecekse ortada makul ve ciddi emarelerin bulunması gerekir. Her halükârda elle yapılacak aramada ziyaretçinin vücut bütünlüğüne müdahale edecek nitelikte veya onun onurunu rencide edecek şekilde arama yapılamaz. Kanun hükmünde açıkça “elle arama” yapılacağı belirtilmiş olup bu noktada

AİHM içtihatlarına göre, çıplak aramalar ancak çok istisnai durumlarda ve sıkı denetime tabi olarak meşru kabul edilir. Ziyaretçilere yönelik sistematik hale gelmiş çıplaklık boyutundaki aramalar, bu bağlamda insanlık dışı muamele yasağının ihlali anlamına gelmektedir.

Manevi bütünlük, kişinin onuru, saygınlığı, mahremiyeti ve ruhsal sağlığıyla yakından ilgilidir. Ziyaretçilerin ifadelerinde sıklıkla şu hususlar göze çarpmaktadır: Kendilerine “suçlu muamelesi” yapıldığı hissi, bireylerin kişilik değerlerini zedelemektedir. Özellikle kadın ziyaretçilerin başörtüsü ve iç çamaşırlarının çıkarılması, dini ve toplumsal kimliğe yönelik bir müdahale olarak algılanmaktadır. Aramaların sıklığı ve şekli nedeniyle bazı ziyaretçilerin ziyaretlerden vazgeçtiği, mahpusla temasını kestiği belirtilmiştir. Bu durum, sadece ziyaretçilerin değil, hapishanedeki mahpusların da psikolojik bütünlüğünü ve sosyal bağlarını doğrudan etkilemektedir. Çocukların ve engellilerin dahi aramalara maruz bırakılması veya bezlerinin değiştirilmesi gibi uygulamalar, özel korunması gereken gruplara karşı manevi travma ve utanç hissi yaratmaktadır.

AİHM 26.09.2006 tarihli Wainwright/Birleşik Krallık Kararında mahpus yakınlarının onur kırıcı şekilde aranmasının dahi başlı başına manevi zarar oluşturduğuna hükmetmiş; kişinin fiziksel acı çekmese dahi aşağılanma, utanç veya stres yaşamasının “onur kırıcı muamele” kapsamında değerlendirilebileceğini ifade etmiştir. bir yakınını ziyarete giden, ancak hapishaneye uyuşturucu sokmaya çalıştığı iddia edilen başvurucunun çıplak aramaya maruz kaldığı olayda, başvurucuya arama öncesi aramanın nasıl ve ne şekilde yapılacağını anlatan ve aramaya ilişkin onayını gerektiren formun verilmemesini ve aramanın tamamen çıplak yapılması mümkün değilken, aramanın bu şekilde yapılmasını demokratik bir toplumda gerekli olmadığından AİHS’nin 8. maddesi kapsamında özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. Kararda ayrıca herhangi bir suç işlememiş olabilecek olan hapishane dışındaki kişilerin uygun bir şekilde aranması için prosedürlerin düzenlendiği durumlarda, hapishane yetkililerinin belirlenen güvencelere sıkı bir şekilde uymaları ve aranan kişilerin saygınlığına orantısız müdahale edilmemesi konusunda gerekli önlemlerin alınması gerektiği vurgulanmıştır.[1]

AİHM Valašinas/Litvanya Kararında hırsızlık, ateşli silah bulundurma ve satma suçlarından mahkûmiyet nedeniyle hapishanede bulunan başvurucunun, bir akrabasının ziyareti  sonrasında bir kadın infaz koruma görevlisinin önünde soyunmak zorunda bırakılması, soyunduktan sonra çömelmesinin emredilmesi ve cinsel organları ile akrabasının getirdiği yiyeceklerin eldiven giymedikleri halde gardiyanlar tarafından incelenmiş olmasını aşağılayıcı muamele olarak değerlendirmiş ve bu nedenle Sözleşme’nin 3. maddesinin ihlal edildiğine hükmetmiştir. Mahkeme, bu şekilde arama yapılmasının başvurana karşı açık bir saygısızlık olduğunu ve bu suretle insanlık onurunun hiçe sayıldığını kararında vurgulamıştır.[2]

Diğer taraftan aramaya tabi tutulan tutuklu veya hükümlünün işkence, eziyet, cinsel taciz gibi muamelelere maruz kalmaması veyahut bu hususta akıllarda soru işareti kalmaması yönünden de kadının bir kadın erkeğin de bir erkek tarafından aranması zorunludur. Dolayısıyla arama işlemi sırasında başka bir kamu görevine mensup bir kadın memurun arama mahallinde bulunmaması hallerinde, bu konuda gönüllü olabilecek bir kadın vatandaş tarafından işlemin gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır.

Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkındaki Yönetmelik’in “Ceza infaz kurumlarına girişte arama” kenar başlıklı 6. maddesindeki düzenlemede ise Kanun’un 86. Maddesi kapsamında Urfa Hapishaneler değerlendirildiğinde detektör ve x-ray cihazları bulunmaktadır. Detektör ve X ray cihazı bulunmasına rağmen elle yapılan arama ziyaretçinin vücut bütünlüğüne müdahale edecek nitelikte ve ziyaretçinin onurunu rencide edecek şekildedir.  

Yapılan 20 mahpus yakını görüşmesin hapishane ziyaretlerinde uygulanan arama prosedürlerine ilişkin ciddi sıkıntılar ve ihlallerin varlığı ortaya çıkmaktadır. Her bireyin deneyimi, hapishane uygulamalarının genel resmine ışık tutmakta ve çeşitli boyutlarıyla değerlendirilmeyi zorunlu kılmaktadır.

Eldeki verilerimize bakıldığı zaman şöyle bir tablo ortaya çıkmaktadır.

Şekil 2/ Urfa 2 No'lu T Tipi Hapishanesi PKK Örgüt Üyeliğinden Hükümlü ve Tutuklu Bulunan Mahpus Yakınlarının Arama Sorunu Gösteren Grafik

Urfa 2 No’lu T Tipi Hapishanesine yapılan ziyaretlerde çıplak arama ve benzeri uygulamalarla ilgili olarak görüşülen 20 kişiden 12’sinin (%57) ciddi hak ihlali niteliğinde uygulamalarla karşılaştığını belirtmiş olması, bu durumun bireysel değil yapısal ve sistematik bir nitelik taşıdığını ortaya koymaktadır. Hapishanelerde güvenliğin sağlanması elbette kamu otoritesinin görevidir; ancak bu görev, anayasal hak ve özgürlüklerin korunması yükümlülüğü ile birlikte değerlendirilmelidir. Bir hak ihlali, rastlantısal olarak ve münferit biçimde meydana geldiğinde “istisnai” sayılabilirken, ihlale maruz kalanların oranı çoğunluğu oluşturduğunda artık sistemin geneline sirayet etmiş kurumsal bir ihlal pratiğinden söz etmek mümkündür.

Özellikle kadınların daha yoğun biçimde sorun yaşadıklarını belirtmeleri, uygulamaların hem cinsiyet temelli hem de ayrımcı bir boyut içerdiğine işaret etmektedir. Hapishanelerde kadınların başörtüsüne müdahale edilmesi, bedenlerine elle temas edilmesi ve çocukların dahi mahremiyet ihlallerine maruz kalması, bu uygulamaların yalnızca “güvenlik” gerekçesiyle açıklanamayacağını, disiplin ve denetim aracı olarak kullanıldığını düşündürmektedir.

Nihayetinde, %57 gibi yüksek bir oranda sıkı arama, onur kırıcı davranış ve çıplak arama benzeri uygulamalarla karşılaşıldığının belirtilmesi, bu işlemlerin kanuni sınırların dışına çıktığını, istisnai olmaktan uzaklaştığını ve idari teamül halini aldığını göstermektedir. Bu da yalnızca bireysel mağduriyet değil, aynı zamanda kamu yönetiminin insan haklarına dayalı hukuk devleti ilkesinden sapması anlamına gelir. Bu anlatımlar, hapishane de mahpus yakınlarına yönelik sistematik ve cinsiyet temelli kötü muamele bulunduğunu, aynı zamanda hapishane idaresi tarafından görüş hakkının açıkça tehdit unsuru olarak kullanıldığını göstermektedir. İfade edilen "iç çamaşırına bakmaya çalışılması", Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında insan onurunu zedeleyici muamele olarak değerlendirilmekte ve işkence yasağı kapsamında ele alınabilmektedir. Ayrıca ziyaret hakkının engellenme tehdidi, ailenin birlikteliği ve özel hayat hakkı ile doğrudan ilgilidir.

Mahpus yakınlarının anlatımlarında öne çıkan uygulamalar şu şekildedir:

  • Çıplak arama veya buna yakın uygulamalar (iç çamaşır sıyırma, başörtüsü çıkarma, mahrem bölgelere elle temas),
  • Kadın ziyaretçilere yönelik başörtüsü çıkarma, saç tokasını dahi kontrol etme,
  • Kemer bölgesinin genişletilerek genital bölgeye yakın yerlerin elle aranması,
  • Çocukların dahi benzer arama prosedürlerine tabi tutulması,
  • Kadınların bu işlemler sırasında bedenlerine temas edilmesi,
  • İç çamaşırların sıyrılması ya da sarkıtılarak elle kontrol yapılması,
  • Aramaların sistematik biçimde uygulanması ve süreklilik kazanması,
  • Ziyaretçinin rızası olmaksızın ve gerekli bilgilendirme yapılmadan yapılması,
  • Kadın ve çocukların psikolojik olarak etkilenmesine yol açan yoğun aramalar,
  • Ziyaret saatlerinde aşırı bekleme ve görüş sürelerinin fiilen kısalması,

gibi hususlar yukarıdaki anayasal ve yasal düzenlemelerle açıkça çelişmektedir. Arama uygulamalarının keyfilikten uzak, denetlenebilir, insan onurunu zedelemeyecek biçimde yapılması zorunludur. Özellikle kadın ziyaretçilere yönelik uygulamalar cinsiyet temelli ayrımcılık yasağıyla da çatışmaktadır. Bu tür aramalar, kişiyi aşağılayıcı, küçük düşürücü ya da tehdit edici bir biçimde gerçekleştirildiğinde, sadece özel hayatın gizliliğini değil, aynı zamanda kişilik haklarını ve psikolojik bütünlüğü de ihlal etmektedir.

Tüm görüşmelerde üst aramaların üç aşamalı yapıldığı (elle, x-ray ve son kontrol) belirtilmiş olup, çoğu zaman özel bölgelere elle temas, iç çamaşırların sıyrılması, başörtüsü ve saç tokası gibi unsurların kontrolü gibi müdahalelerin gerçekleştirildiği aktarılmıştır.  Görüşmelerde çıplak aramaya varan uygulamaların yapıldığı açıkça ifade edilmiştir. Bu, kıyafetlerin sıyrılması ve mahrem bölgelere dokunulması şeklinde tarif edilmiştir.

Kıyafet çıkartılarak yapılan aramalar ancak istisnai durumlarda, çok ciddi güvenlik gerekçeleriyle ve kişinin onuru gözetilerek yapılabilir. Rastgele ya da sistematik hale gelen çıplak aramalar işkence ya da kötü muamele kapsamına girer. Kadınlara yönelik aramalar, cinsiyet temelli ayrımcılığa açık olduğundan özel dikkat gerektirir. Ziyaretçilerin önemli bir kısmı, bu aramalar nedeniyle travma yaşadığını, aşağılandığını, hatta ziyaretten vazgeçme noktasına geldiğini belirtmiştir. Onur kırıcı arama uygulamaları, mahpus yakınlarının insan haklarını açıkça ihlal etmektedir. Özellikle kadınlara ve çocuklara uygulanan sistematik ve rızaya dayalı olmayan arama şekilleri, açıkça onur kırıcı muamele yasağı kapsamındadır ve işkence yasağının mutlak niteliğine aykırıdır.

Ziyaretçiler tarafından dile getirilen, “aramalar nedeniyle görüşe gitmekten vazgeçme” hali, arama prosedürlerinin caydırıcı nitelik taşıdığını göstermektedir. Bu durum, mahpusların: Aile bireyleriyle sosyal bağlarının zayıflamasına, Duygusal destekten yoksun kalmalarına, Toplumla temaslarının kesilmesine neden olmaktadır.

Tüm bu anlatımlar, hapishane girişlerindeki güvenlik uygulamalarının yalnızca keyfi olmadığını, aynı zamanda sistematik biçimde uygulanarak ciddi hak ihlallerine ve psikolojik travmalara yol açtığını ve bu haliyle ulusal ve uluslararası hukuka aykırı olduğunu açıkça göstermektedir.

Anayasa’nın 20. maddesi şu düzenlemeyi içermektedir: “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir.  Bu hak, kişinin mahremiyetini ve kişisel verileri üzerindeki tasarruf yetkisini de kapsar.” Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 8. maddesi ise: “Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.” güvencesini içermektedir. Bu hükümler, yalnızca bireyin ev hayatı; özel hayatı ya da dijital verilerini değil; aynı zamanda bedensel mahremiyetini, kişisel dokunulmazlığını, dini/kültürel kimliğini ifade etme özgürlüğünü ve kişisel alanının sınırlarını belirleme hakkını da kapsar. Hapishanelerinde gerçekleştirilen aramalar da bu hakkın sınırları içinde değerlendirilmelidir.

Mahpus yakınları tarafından aktarılan beyanlar doğrultusunda Urfa T Tipi 2 No’lu hapishanesinde kadın ve çocuk ziyaretçilerin; Başörtülerinin çıkarılması, İç çamaşırlarının sıyrılması veya kontrol edilmesi, Mahrem bölgelerine elle dokunulması, kapalı kıyafetlerin açtırılması, Çocukların bezlerinin kontrol edilmesi, şeklindeki uygulamalarla karşı karşıya kaldıkları anlaşılmaktadır. Bu uygulamalar, kişinin: Mahremiyet alanına fiziksel müdahale, Kendi bedeni ve kıyafetleri üzerindeki karar yetkisinin gaspı, İnanç, kimlik veya toplumsal değerleri ile ilgili alanlara müdahale, Bedenine yabancı kişilerce temas edilmesi yoluyla özel alanın ihlali, gibi unsurlar nedeniyle doğrudan özel hayatın gizliliğine müdahale anlamına gelmektedir.

AİHM içtihadına göre, yalnızca çıplak arama değil, kişinin bedenine yönelik her türlü zorlayıcı temas ya da bedensel mahremiyeti ihlal eden arama prosedürü, 8. madde kapsamında özel hayatın ihlali teşkil eder (Benze Kararlar Wainwright v. Birleşik Krallık, Gillan ve Quinton v. UK).

Her ne kadar Ceza İnfaz Kurumları Yönetmeliği ziyaretçilerin aranmasını düzenlese de aramanın: Mahrem bölgelere elle dokunma, İç çamaşırı kontrolü, Başörtüsü gibi dini unsurları çıkarma gibi detayları içermediği açıktır. Bu nedenle uygulama, yeterince belirli ve öngörülebilir bir yasal zeminden yoksundur.

X-ray cihazı ve manyetik kapı gibi temassız denetim araçları varken, elle yapılan mahrem kontrol gereksizdir. Mahremiyetin korunabileceği alternatif yöntemler (örneğin vücut tarayıcıları, beyanla kontrol) değerlendirilmeden, en müdahaleci yöntem tercih edilmektedir. Bu bağlamda, yapılan aramalar hak ihlaline neden olmaktadır.

Kişilerin kamu güvenliği veya hapishane güvenliği gerekçesiyle aranması meşru kabul edilse de bu uygulamalar kişinin insan onurunu zedeleyecek, küçük düşürücü veya onur kırıcı bir niteliğe büründüğünde AİHS m.8 ve m.3 (işkence yasağı) çerçevesinde ihlale yol açabilir.

Özellikle şu noktalar bu bağlamda önemlidir:

  • Ziyaretçiler hakkında ciddi bir güvenlik tehdidi veya şüphe bulunmadığı halde vücutlarının mahrem bölgelerine temas edilmesi veya çıplak aramaya yakın uygulamalara maruz kalmaları, özel hayata saygı hakkını ihlal eder.
  • Kadın ziyaretçilerin başörtüsünün çıkartılması, iç çamaşırlarının sıyrılması gibi uygulamalar, yalnızca mahremiyet değil, aynı zamanda kadına yönelik ayrımcılık yasağıyla da çatışmaktadır.
  • Aramalara çocukların da maruz kaldığı vakalar, özel hayata saygı hakkının yanı sıra çocuğun üstün yararı ilkesine de aykırıdır. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi çerçevesinde çocukların ruhsal ve bedensel bütünlüğünün korunması devletin pozitif yükümlülüğüdür.

Görüşmelerde yer alan ifadelerden, birçok ziyaretçinin bu uygulamalar nedeniyle hapishaneye gitmekten vazgeçtiği, aramalar sırasında tacize uğradığını düşündüğü ve psikolojik olarak derin etkiler yaşadığı anlaşılmaktadır. Bu, yalnızca özel hayata değil, aynı zamanda kişinin ruhsal bütünlüğüne, insan onuruna ve aile birliğine de bir saldırıdır.

Ziyaretçilere suçlu gibi davranılması, aşağılayıcı tutumlar ve uzun beklemelerle birlikte, aile hayatının sürdürülmesini zorlaştırmakta; mahpuslar ile aileleri arasındaki bağa zarar vermektedir. Bu da AİHS m.8 kapsamında koruma altına alınan aile hayatına saygı hakkını doğrudan ihlal etmektedir. Mahpus yakınlarının bedenlerine izinsiz ve mahremiyet ihlal edici dokunmalar, travma ve cinsel taciz hissi uyandırmakta; bu da manevi bütünlükle birlikte özel hayatın duygusal yönünü zedelemektedir. Uygulamalar, hapishanedeki mahpusun da özel hayatını dolaylı olarak etkilemektedir. Ziyaret iptalleriyle mahpusun ailesiyle iletişim hakkı ve sosyal bağları da zayıflamaktadır.

Urfa T Tipi 2 No’lu Ceza İnfaz Kurumu’nda mahpus yakınlarına yönelik gerçekleştirilen arama uygulamaları: Kişilerin bedenlerine, kıyafetlerine ve dini-kültürel unsurlarına yönelik müdahaleler içermektedir. Bu müdahaleler özel hayatın gizliliği ve korunması hakkını ihlal etmektedir. Müdahaleler yasal dayanak bakımından belirsiz, meşru amaca hizmet etmeyen ve orantısızdır. Kadın ve çocuklara yönelik uygulamalar ayrımcı ve daha ağır psikolojik etkilere yol açmakta, ayrıca ziyaret hakkının fiilen engellenmesine neden olmaktadır.

 

Anayasa’nın 24. maddesi din ve vicdan hürriyetini, 20. maddesi özel hayatın gizliliğini, 17. maddesi insan onurunun dokunulmazlığını teminat altına alır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 9. maddesi din özgürlüğünü korur. BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 18. maddesi ise kişilerin dini vecibelerini yerine getirme hakkını güvence altına alır. Bu normlar çerçevesinde, ziyaretçiler için uygulanan zorlayıcı, dini değerleri ihlal eden arama uygulamaları, yalnızca fiziksel bir müdahale değil, aynı zamanda vicdani bütünlüğe ve inançlara yönelik sistematik bir baskı aracı olarak değerlendirilmelidir

Urfa 2 No’lu T Tipi Hapishanesinde mahpus yakınlarının ziyaretleri sırasında maruz kaldıkları güvenlik uygulamaları, temel insan hakları çerçevesinde dikkatle ele alınması gereken bir konudur. Özellikle kadın ziyaretçilerin yaşadığı deneyimler, Anayasa'nın 24. maddesi ile güvence altına alınan din ve vicdan hürriyetinin ihlal edilmesidir.

Görüşmelerde sıklıkla dile getirilen şikâyetlerin başında, kadın ziyaretçilerin başörtülerinin çıkarılmaya zorlanması, iç çamaşırlarının kontrol edilmesi, hatta bazen bedenin mahrem bölgelerine elle temas edilmesi gelmektedir. Bu uygulamalar, yalnızca fiziksel değil aynı zamanda psikolojik bir taciz hissiyatı yaratmakta; mahpus yakınlarının bir kısmı bu nedenle görüşlere gitmekten vazgeçmekte ya da zorla gitmeye devam etmektedir.

Bu durum, özellikle başörtüsü takmanın dini bir vecibe olduğunu beyan eden kadınlar açısından, dinî inançları doğrultusunda yaşam sürme hakkının ihlaline işaret etmektedir. Zorla başörtüsünün çıkarılması veya bedenin dini sınırlar çerçevesinde mahrem kabul edilen yerlerine temas edilmesi, yalnızca özel hayata müdahale değil, aynı zamanda kişinin vicdanî ve dini değerlerine doğrudan saldırı niteliği taşımaktadır.

Uluslararası insan hakları belgeleri ve anayasal normlar uyarınca devletin yalnızca bu haklara müdahale etmemesi değil, bu hakları koruyacak etkili mekanizmaları oluşturması da zorunludur. Ancak görüşmelerden elde edilen bilgiler, bu bağlamda gerekli özenin gösterilmediğini ortaya koymaktadır.

Kadınların büyük çoğunluğunun başörtülü olması nedeniyle, başörtüsünün çıkarılması, tokaların didiklenmesi, saçın elle kontrol edilmesi gibi uygulamalar, dini inanca müdahale niteliğindedir. Bu durum, yalnızca güvenlik gerekçesiyle açıklanamaz. Kadının dini kimliğiyle kamusal alanda var oluş biçimi hedef alınmakta, inanca dayalı ayrımcılık yapılmaktadır.

Hapishane güvenliği sağlanırken, ziyaretçilerin temel hak ve özgürlüklerinden, özellikle de dini vecibelerini yerine getirme haklarından feragat etmeleri beklenemez. Özellikle kadın ziyaretçilere yönelik detaylı, mahremiyeti zedeleyen ve dini inançları ihlal eden arama uygulamaları hem fiziksel hem psikolojik düzeyde yıpratıcı sonuçlar doğurmakta; bu da Anayasa, AİHS ve uluslararası insan hakları belgeleriyle güvence altına alınmış olan din ve vicdan hürriyeti ile özel hayatın gizliliği gibi hakların ihlaline yol açmaktadır.

 

 

Yukarıda yer verilen mahpus yakınlarıyla yapılan görüşmelerde sıklıkla dile getirilen ziyaretçi üst aramaları, arama sırasında mahremiyete ilişkin yaşanan ihlaller ve ziyaret süresinin kısalmasına neden olan uygulamalara ilişkin iddia ve beyanlar doğrultusunda ilgili hapishane idaresiyle görüşme gerçekleştirilmiştir. İdare ile yapılan görüşmede, ziyaretçilere yönelik yapılan üst aramalar konusunda mevzuat çerçevesinde hareket edildiği, tüm işlemlerin Ceza İnfaz Kurumları İdari Gözlem Kurulu ile Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün genelge ve talimatlarına uygun şekilde yürütüldüğü ifade edilmiştir. Ayrıca ziyaretçilerin arandığını; Kadın ziyaretçilerin yalnızca kadın personel tarafından arandığı belirtmiştir. Özellikle çıplak arama yapıldığı yönündeki iddialar açık biçimde reddedilmiş; idare, çıplak arama uygulamasına kesinlikle başvurulmadığını ve bu hususta hassasiyetle hareket edildiğini belirtmiştir. Herhangi bir çıplak arama olmadığını ve özellikle dikkat ettiklerini belirtmiştir. Söz konusu şikayetler için de kendilerine herhangi bir başvuru gelmediğini belirtmiştir. Şikayet gelmesi halinde disiplin işlemlerini başlatacaklarını aktarmıştır.

İdarenin verdiği bilgiler, arama prosedürleri ve uygulama esasları açısından mevzuata bağlılık vurgusu içermekle birlikte, bu durum, kağıt üzerindeki kurallarla fiili uygulama arasında bir uygulama açığı olduğuna işaret etmektedir. Ziyaretçilerin arama sırasında mahrem bölgelerine dokunulması, iç çamaşırlarının sıyrılması ya da başörtüsünün çıkarılması gibi işlemler, her ne kadar idare tarafından “çıplak arama” olarak tanımlanmasa da ziyaretçilerin büyük kısmı tarafından çıplak aramaya yakın ve onur kırıcı muamele olarak algılanmakta ve psikolojik etkiler bıraktığı ifade edilmektedir. Ayrıca şikayetlerin idareye ulaşmadığı yönündeki beyan, şikâyet mekanizmalarına olan güvensizlik ve olası korku kaynaklı başvuru yapmama durumlarıyla da açıklanabilir. Kurum içinde şeffaf ve izlenebilir bir başvuru/şikâyet sisteminin varlığı konusunda güvence verilmesi ve ziyaretçilerle bu konuda iletişim kurulması önem arz etmektedir. Yukarıdaki mahpus yakınları anlatımları da incelendiğinde görülecektir ki mahpus yakınlarının sorunlarının olduğu aşikardır. Hapishane yönetiminin insan haklarını gözeten yaklaşım yöntemini esas alarak iddiaları ivedilikleri incelemelidir. Hapishane idaresi kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında sahip olduğu pozitif yükümlülüğü uyarınca bildiği veya bilebileceği konumda olduğu müddetçe mahpuslara insan onuruna uygun koşullar sağlama yükümlülüğü altındadır

Gerekli bilgilendirme yapılmadan ve rıza alınmadan yapılan aramalar, idarenin şeffaflık ve hesap verebilirlik yükümlülüğüne aykırıdır. Arama prosedürlerinin sistematik ve sürekli hale gelmesi, idarenin takdir yetkisini keyfi bir biçimde kullandığına işaret eder. Mağduriyet yaşayan ziyaretçilerin idari başvuru ve yargı yollarına başvurma hakları bulunmaktadır. İdari denetim mekanizmalarının etkin bir şekilde işletilmesi ve sorumluların tespit edilerek gerekli idari yaptırımların uygulanması büyük önem taşımaktadır. Mevcut durumda hapishane idaresinin tutumları ve uygulamaları konusunda şikayetler mevcuttur. Hapishane idaresi asli olarak sorunları tespit ederek çözümlemelere yoğunlaşmalıdır. Kanunlara uygunluk, eşitlik ve ayrımcılığın önlenmesi, ölçülülük, yetkinin kötüye kullanılmaması, tarafsızlık, dürüstlük, nezaket, şeffaflık, hesap verebilirlik, kazanılmış hakların korunması ve haklı beklentiye uygunluk, dinlenilme ve savunma hakkı, bilgi edinme hakkı, makul sürede karar verme, kararların gerekçeli olması iyi yönetimin temel ilkelerindendir. Mahpuslar, hapishane idarelerinin birçoğunun iyi yönetim ilkelerine uygun hareket etmediğini beyan etmektedir. Hapishane idaresi iyi, şeffaf, demokratik ve insan haklarına dayalı bir yönetimle sorunları çözme odaklı yaklaşım geliştirmelidir.

 

  1. Urfa T Tipi 2 No’lu Ceza İnfaz Kurumu’nda mahpus yakınlarına yönelik gerçekleştirilen arama uygulamalarına ilişkin başvurucu beyanları, hapishanede ziyaretçilere uygulanan güvenlik tedbirlerinin birçok durumda hukuki sınırları aştığını, orantılılık ilkesini ihlal ettiğini ve ciddi şekilde insan onurunu zedeleyici, özel hayatı ihlal edici bir hal aldığını göstermektedir.

 

  1. Ceza infaz kurumlarında mahpusların aileleriyle kurdukları bağ, hem anayasal bir hak olan aile hayatına saygı ilkesinin hem de cezanın topluma kazandırma amacıyla bağdaşan insani koşulların bir yansımasıdır. Bu bağlamda mahpus yakınlarının hapishane ziyaretleri esnasında maruz kaldıkları uygulamalar yalnızca teknik güvenlik tedbirleri değil, aynı zamanda temel hak ve özgürlükler bağlamında değerlendirilmesi gereken ciddi meselelerdir.

 

  1. Yapılan görüşmelerden açıkça anlaşılmaktadır ki, Urfa 2 No’lu T Tipi Hapishanesinde kadın mahpus yakınlarının çoğunlukla maruz kaldığı üst düzey arama uygulamaları —özellikle iç çamaşırlarının sıyrılması, mahrem bölgelere temas edilmesi, başörtüsü ve saç tokalarının zorla çıkarılması gibi uygulamalar— birçok durumda çıplak arama niteliği taşımakta ve onur kırıcı muamele yasağını ihlal etmektedir. Bu tür uygulamalar, başta Anayasa’nın 17. maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 3. maddesi ve BM İşkenceye Karşı Sözleşme olmak üzere hem ulusal hem de uluslararası insan hakları hukukuna aykırılık teşkil etmektedir.

 

  1. Ziyaretçiler tarafından aktarılan deneyimler, bu aramaların sıklıkla keyfi ve ölçüsüz bir şekilde yapıldığını, ciddi bir güvenlik gerekçesi gösterilmediğini ve mahremiyetin gözetilmediğini ortaya koymaktadır. Dahası, bu uygulamaların sistematik şekilde ve uzun yıllardır sürdüğü, yapılan şikayetlerin karşılıksız kaldığı, geçici iyileştirmelerin istikrar sağlamadığı görülmektedir. Görüşmelerde sıkça dile getirilen bir diğer sorun ise aşırı bekletilme, görüş sürelerinin fiilen kısaltılması ve çocuk ziyaretçilerin dahi onur kırıcı arama uygulamalarına maruz kalmasıdır. Tüm bu bulgular, kurumsal yapının insan hakları odaklı bir denetim ve şeffaflık kültüründen yoksun olduğunu göstermektedir.

 

  1. Hapishane idaresiyle yapılan görüşmelerde ise aramaların mevzuata uygun olduğu, çıplak arama yapılmadığı ve şikayetlerin kendilerine ulaşmadığı yönünde beyanlarda bulunulmuştur. Ancak mahpus yakınlarının aktardığı deneyimlerle bu idari söylem arasında açık bir çelişki bulunmaktadır. Bu durum, etkili başvuru yollarının işlememesinin ve denetim mekanizmalarının eksikliğinin bir göstergesidir.

 

  1. Sonuç olarak, mahpus yakınlarının beden bütünlüğü, mahremiyet hakkı ve onurunun korunması, hapishanenin iç güvenliği kadar önemlidir. Güvenlik gerekçesiyle başvurulan uygulamaların, hukukun üstünlüğü, ölçülülük ve insan onuru ilkelerine uygun olması zorunludur. Keyfiyetin önlenebilmesi ve bu alanda yapısal bir iyileşmenin sağlanabilmesi için mevzuat değişikliği, şeffaf denetim, etkili şikayet mekanizmaları ve kurumsal hesap verebilirlik temelinde kapsamlı adımlar atılması şarttır.

 

  1. PKK üyeliğinden hükümlü veya tutuklu bulunan kişilerin aile ziyaretçilerin %57'sıının çıplak arama veya buna yakın aşağılayıcı uygulamalara maruz kalması, bu uygulamaların yaygınlığını ve sistematikliğini gözler önüne sermektedir.
  2. Urfa 2 No’lu T Tipi Hapishanesinde tutuklu veya hükümlü bulunan bireyleri ziyarete gelen kişilerin büyük bir bölümünün (%57) çıplak arama ya da buna yakın nitelikteki uygulamalara maruz kaldığını beyan etmesi, bu tür müdahalelerin münferit olmaktan çıkarak sistematik ve kurumsallaşmış bir uygulama haline geldiğini göstermektedir. Bu durum, başta kişilik hakları, bedensel ve ruhsal bütünlük, özel hayatın gizliliği ve insan onuru olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilmesine yol açmaktadır.

 

  1. Kadın ziyaretçilerin (%75) bu tür uygulamalardan daha yoğun bir şekilde etkilendiği, kadınların mahremiyet ve beden bütünlüğü haklarının ihlal edildiği açıkça görülmektedir.

 

  1. Çocukların dahi benzer muamelelere tabi tutulması, uluslararası çocuk hakları sözleşmelerine aykırı olduğu kadar, çocukların psikolojik gelişimleri üzerinde kalıcı ve travmatik etkiler bırakma potansiyeli taşımaktadır.

 

  1. Arama durumu, yalnızca bireysel bir mağduriyet olmaktan öte, Hapishanelerinin insan haklarına saygı ve rehabilitasyon misyonunu zedeleyen, toplumsal güveni sarsan ve aile bağlarını koparan bir nitelik taşımaktadır. Türk hukuku ve uluslararası insan hakları standartları, kişilerin onurunu koruyarak, ölçülü ve zorunlu hallerde arama yapılmasını emrederken, Urfa 2 No’lu T Tipi Hapishanesindeki uygulamalar bu temel ilkelere aykırılık teşkil etmektedir. İdare hukukunun temel prensipleri olan takdir yetkisinin ölçülülük ve eşitlik ilkesine uygun kullanılması, keyfiyetten uzak durulması gerekliliği göz ardı edilmektedir.

 

  1. Kadın ziyaretçilerin, mahrem bölgelerine elle müdahale, iç çamaşırlarının sıyrılması veya silkelettirilmesi, başörtüsü ve saç tokası gibi dini/kültürel unsurların çıkartılması gibi uygulamalara maruz kaldıkları belirtilmiştir.

 

  1. Çocukların dahi bez değişimine zorlandıkları ve engelli bireylerin özel durumlarına uygun tedbirlerin alınmadığı belirtilmiştir.

 

  1. Ziyaretçilerin, kendilerine yöneltilen bu uygulamalar sonucu suçlu muamelesine tabi tutuldukları hissine kapıldıkları belirtilmiştir.

 

  1. Bazı ziyaretçilerin, maruz kaldıkları uygulamalar nedeniyle psikolojik olarak etkilendikleri ve görüş hakkını kullanmaktan vazgeçtikleri aktarılmıştır.

 

  1. Tüm görüşmelerden çıkan ortak sonuç, Urfa 2 No’lu T Tipi Hapishanesinde uygulanan arama prosedürlerinin ziyaretçilerin insan onurunu zedeleyecek şekilde, çoğunlukla ölçüsüz ve keyfi olarak yapıldığıdır. Özellikle kadın ziyaretçilere yönelik çıplak aramaya yakın uygulamalar, ziyaretçilerin psikolojik ve fiziksel bütünlüğünü tehdit etmekte, ziyaretlere gitmekten vazgeçmelerine neden olmaktadır. Çocukların da bu muamelelere maruz kalması ise ayrı bir hassasiyet ve insan hakları ihlalidir.

 

  1. Hapishane idaresinin uygulamalarının mevzuata uygun olduğu ve şikayetlerin kendilerine ulaşmadığı yönündeki beyanları, ziyaretçilerin deneyimleriyle çelişmekte ve etkin şikayet mekanizmalarının bulunmadığını göstermektedir.

 

  1. Arama sorunu; Anayasa’nın 17. ve 20. maddelerinde güvence altına alınan bedensel dokunulmazlık, insan onuru ve özel hayatın gizliliği hakları ile AİHS’nin 3. ve 8. maddelerinde tanımlanan insanlık dışı muamele yasağı ve özel hayatın korunması hakkı yönünden ciddi ihlaller içermektedir.

 

  1. Hapishanede tutulan bireylerin aile ve yakınları, infaz sisteminin bir parçası değil; kamusal kurumlarla sınırlı ve belirli sürelerde ilişki kuran sivil yurttaşlardır. Bu kişiler hakkında keyfi ve travmatik arama yöntemlerinin uygulanması, yalnızca ziyaretçilerin değil, aynı zamanda içerideki mahpusların da temel haklarını zedelemektedir.

 

  1. Hapishane ziyaretçilerinin karşılaştığı arama uygulamaları, cinsiyet, dinî inanç, mahpus türü, ailevi durum ve yaş gibi temellere dayalı ayrımcı etkiler doğurmakta; bu durum da hem Anayasa’daki eşitlik ilkesi hem de uluslararası insan hakları hukukunun ayrımcılık yasağına açıkça aykırılık teşkil etmektedir.

 

 

  1. Arama Uygulamalarında İnsan Onuruna Saygılı ve Hukuka Uygun Standartlar Geliştirilmelidir Ceza infaz kurumlarında ziyaretçilere yönelik aramalar, yalnızca somut bir güvenlik riski varlığı halinde, en az müdahale prensibiyle gerçekleştirilmelidir.

 

  1. Elle yapılan mahrem bölge kontrolleri, iç çamaşırı sıyırtılması, başörtüsü zorla çıkartılması gibi uygulamalardan derhal vazgeçilmelidir.

 

  1. Arama uygulamaları, kadınların ve çocukların onurunu zedelemeyecek şekilde yeniden düzenlenmelidir.

 

  1. Alternatif ve Temassız Güvenlik Araçları Kullanılmalıdır Elle yapılan aramalar yerine x-ray cihazları, vücut tarayıcıları gibi modern, temassız ve etkili yöntemlere geçilmelidir.

 

  1. Özellikle kadın ve çocuklara yönelik aramalarda, aramanın yalnızca gerekli olduğu durumlarda ve kişinin rızasına dayalı şekilde yürütülmesi sağlanmalıdır.

 

  1. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü, tüm hapishanelere açık genelge göndererek çıplak aramayı kesin şekilde yasaklamalı, yalnızca somut ve ciddi güvenlik şüphesinin bulunduğu durumlar için istisnai bir usul olarak tanımlamalıdır.

 

  1. Bu tür istisnai aramalar yalnızca yazılı emirle, gerekçeli olarak, kamera olmayan özel bir alanda, onur kırıcı olmayacak şekilde yapılmalı; aramanın kim tarafından ve ne şartla yapıldığı kayıt altına alınmalıdır.

 

  1. İlgili aramanın mahpus yakınına yazılı olarak tebliğ edilmesi zorunlu kılınmalı ve kişinin itiraz hakkı korunmalıdır.

 

  1. Ziyaretçi Hakları İçin Şeffaf İzleme ve Başvuru Mekanizmaları Kurulmalıdır

 

  1. Hapishane girişlerinde yapılan aramalar şikâyet konusu olduğunda denetlenebilmesi amacıyla, kamera kayıtları ile belgelendirilmeli ve kayıtlar belirli bir süre saklanmalıdır.

 

  1. Her arama işlemi için dijital arama fişi düzenlenmeli (tarih, saat, görevli adı, ziyaretçi adı, yapılan işlemler) ve bu fişin bir nüshası ziyaretçiye verilmeli veya erişilebilir olmalıdır.

 

  1. Hak ihlallerinde idarenin sorumluluğunu netleştirmek için bu kayıtlar asgari 6 ay saklanmalıdır.

 

  1. Ziyaretçilerin arama uygulamalarına karşı yapacakları şikayetler için bağımsız bir iç denetim ve değerlendirme komisyonu oluşturulmalıdır.

 

  1. Kadın Ziyaretçilere Yönelik Cinsiyet Temelli Ayrımcılığın Önüne Geçilecek Düzenlemeler Yapılmalıdır. Kadın ziyaretçilere yönelik daha detaylı ve mahremiyet ihlal edici aramaların rutin hale getirilmesi, cinsiyete dayalı ayrımcılık niteliğindedir. Hapishane uygulamalarının toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesiyle uyumlu hale getirilmesi gerekmektedir.

 

  1. Kadınlara özgü arama protokolleri geliştirilmelidir. Başörtüsü, iç çamaşır veya saç tokası kontrolü gibi uygulamalar yalnızca somut ve ciddi güvenlik riski durumlarında, özel arama odasında ve ziyaretçinin açık rızası alınarak yapılmalıdır.

 

  1. Kadın ziyaretçilerin inanç ve beden mahremiyetine saygı gösterilmesini temin eden, yazılı ve bağlayıcı bir genelge yayınlanmalıdır.

 

  1. Kadın personelin arama sırasında ziyaretçiye yönelik kullandığı sözlü ifadeler ve beden dili denetime tabi tutulmalı, onur kırıcı davranışlar disiplin soruşturmasına konu edilmelidir.

 

  1. Mahremiyetin Korunmasına Dönük Eğitim ve Farkındalık Faaliyetleri Geliştirilmelidir. hapishane personeline yönelik olarak, insan hakları, kadın hakları ve çocuk hakları alanlarında düzenli eğitimler verilmelidir.

 

  1. Arama uygulamalarının hukuki ve psikolojik sınırlarını içeren etik kurallar kılavuzu hazırlanarak her hapishanede uygulanması sağlanmalıdır.

 

  1. Mahpus yakınlarının çoğu şikayet mekanizmalarını bilmemekte veya etkisiz oldukları gerekçesiyle kullanmamaktadır. Şikayet hakkı, etkili ve şeffaf bir şekilde güvence altına alınmalıdır. Ziyaretçi giriş noktalarına, arama ve diğer uygulamalarla ilgili olarak şikayet başvurusunun nasıl yapılacağına dair görsel, yazılı ve çok dilli panolar yerleştirilmelidir.

 

  1. Hapishane içinde bağımsız bir şikayet kutusu oluşturulmalı, buraya yapılan başvurular doğrudan bağımsız bir denetim mekanizmasına ulaştırılmalıdır. Ziyaretçilere SMS veya e-Devlet üzerinden kolay şikayet başvuru sistemi sunulmalı; başvurulara en geç 30 gün içinde gerekçeli yanıt verilmelidir.

 

  1. Yasal Mevzuat Güncellenmelidir. Ceza İnfaz Kurumları İdaresi Hakkında Yönetmelik ve ilgili iç mevzuatta, ziyaretçilere yönelik arama uygulamalarının sınırları açık ve bağlayıcı biçimde tanımlanmalı; idareye keyfi uygulama alanı bırakılmamalıdır.

 

  1. Ayrıca özel gruplar (çocuklar, engelliler, yaşlılar, hamileler) için farklılaştırılmış ve hassasiyet içeren arama prosedürleri düzenlenmelidir.

 

  1. Sonuç olarak, hapishane ziyaretçilerinin: Mahremiyet ve onur hakkı ihlal edilmemeli, Aramalar ölçülü ve ihtiyaçlarla sınırlı olarak yapılmalı, Psikolojik etkiler göz önünde bulundurulmalı, Çocuk ziyaretçilerin hakları korunmalı, Bekletmeler ve görüş süresinden çalınmalar önlenmeli, Etkili, erişilebilir ve bağımsız şikayet mekanizmaları kurulmalı, İdari denetim ve hesap verebilirlik artırılmalıdır.

 

  1. Son olarak, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Urfa Şubesi üyeleri olarak yaptığımız kapsamlı inceleme ve görüşmeleri neticesinde, ceza infaz kurumlarında süreklilik arz eden ve giderek artan insan hakları ihlallerinin, başta Eşitlik İlkesi, İşkence ve Kötü Muamele Yasağı, Özel hayat Saygı Hakkı ve Din ve Vicdan Hürriyeti, olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin korunması açısından büyük bir sorun teşkil ettiğini tespit etmiş bulunmaktayız. Bu ihlallerin önlenmesi, mağduriyetlerin giderilmesi ve ulusal hukuk ile uluslararası insan hakları standartlarına tam uyum sağlanması amacıyla, devletin; Hapishanelerde  yaşanan hak ihlallerine karşı bağımsız, etkin, şeffaf ve hesap verebilir denetim mekanizmalarını acilen tesis etmesini, Bu mekanizmaların, ceza infaz kurumlarında uygulanan arama ve ziyaret prosedürlerinin özellikle dinî özgürlükler, İşkence ve Kötü muamele , eşitlik ilkesi , özel hayatın gizliliği ve insan onuru bağlamında denetlenmesini sağlamasını, zaruri bir devlet yükümlülüğü olarak görmekteyiz. Ayrıca, söz konusu Urfa 2 No’lu T Tipi Hapishanesinde yaşanan hak ihlallerinin tespit edilmesi, önlenmesi ve giderilmesi yönünde ulusal ve uluslararası kurumların da derhal harekete geçmesini talep ediyoruz. Bu kapsamda; Avrupa Konseyi’ne bağlı İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT), Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı, Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları İnceleme Komisyonu görevlerini yerine getirerek, ceza infaz kurumlarındaki koşulların ve uygulamaların insan hakları normlarına uygunluğunu denetlemeli, etkin soruşturma ve yaptırım mekanizmalarını işletmeli; mağduriyetlerin önüne geçilmesi için gerekli mevzuat ve uygulama reformlarını hayata geçirmesini talep ediyoruz.