Duyurular
HASTA MAHPUSLAR MAKBULE VE HADİ ÖZER’E İLİŞKİN HAK İHLALLERİ RAPORU, hasta mahpus,makbule özer,hadi özer
31.08.2022

HASTA MAHPUSLAR MAKBULE VE HADİ ÖZER’E İLİŞKİN HAK İHLALLERİ RAPORU

 

26 Ağustos 2022
 

A-GİRİŞ
Makbule ve Hadi ÖZER’in bizzat, vekilleri ve aileleri tarafından Van Barosu’na ve Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Van Şubesi’ne yapılan başvurulara istinaden, Van Barosu Hapishane Komisyonu ve Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Van Şubesi üyeleri tarafından ismi geçen mahpuslarla 26.08.2022 tarihinde görüşmeler gerçekleştirilmiş, gerçekleştirilen bu görüşmeler neticesinde tespit edilen hususlar raporlaştırılmıştır.


B-RAPORUN AMACI

Raporun amacı; Makbule ve Hadi ÖZER’in Hapishanede tutulmaktan kaynaklı yaşadıkları Temel hak ve hürriyetlere ilişkin ihlallerin tespiti, yetki ve sorumluluğu olan merci ve kurumların bu ihlallerin sonlandırılmasına yönelik harekete geçmelerini sağlamak, ihlallere ilişkin etkili soruşturma yürütülmesine katkı sağlamak ve kamuoyunun dikkatine sunmaktır.
 
C.YÖNTEM
Bu raporda avukatlar tarafından hapishanelerde gerçekleştirilen ziyaretler dışında mahpusların aile ve avukatlarından edinilen bilgiler kullanılmıştır.
 
D-HAPİSHANE ZİYARETLERİ, GÖRÜŞMELERDE AKTARILAN HAK İHLALLERİ

  • VAN T TİPİ KAPALI HAPİSHANESİNDE HÜKÜMLÜ BULUNAN MAKBULE ÖZER İLE YAPILAN GÖRÜŞMEDE:

“ 80 yaşında olduğunu, birçok kronik hastalığı ve engelli raporu olduğunu, astım hastası olduğunu, kemik ve kan hastalığı bulunduğunu, tek başına yürümekte zorluk yaşadığını, sık sık idrara çıkmak zorunda kaldığını,   hapishaneye geldiğinden beri sık sık hastaneye kaldırıldığını, ancak son günlerde hastanede çekilmiş fotoğrafının basına yansıması nedeniyle hapishane yönetiminin kendisini hastaneye götürmekten çekindiğini düşündüğünü, bu nedenle revire götürülüp serum takılarak tedavi edildiğini, aldığı serumlar nedeniyle vücudunda morluklar oluştuğunu, hapishanedeki yemeklerin bir kısmını yiyemediğini, bu nedenle ihtiyaçlarını kantinden karşıladığını, başka illerde bulunan mahpusların kendisine destek mektupları gönderdiğini, koğuşta birçok kişinin covid olduğunu, kendisinin testinin negatif çıktığını, 23-26 Ağustos tarihlerinde İstanbul Adli Tıp Kurumuna sevk edildiğini, heyet tarafından el kol hareketleriyle yönlendirilerek beden muayenesi yapıldığını, ancak Türkçe bilmediği halde Kürtçe tercüman bulundurmadan ve öyküsünü dinlemeden muayenenin bitirildiğini, anladığı kadarı ile kendisine ’önümüzde rapor var senin anlatmana gerek yok’ denildiği raporun aleyhine sonuçlanacağını ve hapishanede öleceğini düşündüğü”

şeklinde aktarımlarda bulunmuştur.

  • VAN YÜKSEK GÜVENLİKLİ KAPALI HAPİSHANESİNDE HÜKÜMLÜ BULUNAN HADİ ÖZER İLE YAPILAN GÖRÜŞMEDE:

“ 70 yaşında olduğunu, birçok kronik hastalığı ve engelli raporu olduğunu, nefes darlığı, romatizma, kemik ve bel ağrısı, hapishaneye geldikten sonra vücudunda kaşıntı şeklinde seyreden hastalığı olduğunu, görme bozukluğu olduğunu, hapishane yemekleri nedeniyle vücudunun şiştiğini ve sık sık idrara çıktığını, bu durumun kendisini çok zorladığını, hapishaneye geldiğinden beri üç kez hastaneye götürüldüğünü, bu ziyaretlerden birinin sağlık kurulu raporu için olduğunu, raporun nasıl sonuçlandığının kendisine henüz bildirilmediğini, oda arkadaşlarının covid olmaları nedeniyle karantinaya alındıklarını, kendisine de covid testi yapıldığını, ancak henüz sonucunu bildirmediklerini”

şeklinde aktarımlarda bulunmuştur.


E- MAHKEME VE ADLİ TIP KURUMUNUN DEĞERLENDİRMELERİNE İLİŞKİN TESPİTLER :

  • Makbule ve Hadi ÖZER hakkında yapılan yargılama sonucunda her iki mahpus açısından ayrı ayrı 1 Yıl 13 Ay hapis cezasına hükmedilmiş ve 23/02/2022 tarihinde Yargıtay tarafından hükmün onanmasıyla karar kesinleşmiştir. Kararın kesinleşmesiyle 09/05/2022 tarihinde Makbule ÖZER Van T Tipi, Hadi ÖZER Van Yüksek Güvenlikli Kapalı Hapishanesine alınarak hapis cezasının infazına başlanmıştır.
  • Makbule ve Hadi ÖZER hakkında cezasının infazına ilişkin konutta infaz şartlarının uygulanması için Van İnfaz Hakimliğine başvurular yapılmış, başvurunun reddi üzerine üst mahkeme olan Van 1. Ağır Ceza Mahkemesine yapılan itirazın da kesin olmak üzere reddine karar verilmiştir. İtirazların reddi üzerine Makbule Ve Hadi Özer vekili tarafından Anayasa Mahkemesine tedbir talepli bireysel başvuru yapılmış, rapor tarihi itibariyle herhangi bir karar verilmediği tespit edilmiştir.
  • Makbule Özer hakkında Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi sağlık kurulunca hazırlanan erişkinler için engellilik raporuna göre % 52 oranında engeli bulunduğu tespit edilmiştir.
  • Makbule Özer vekili tarafından Eşit Haklar için İzleme Derneği ile yapılan görüşme sonrasında Eşit Haklar İçin İzleme Derneği Makbule Özer adına 02.06.2022 tarihinde Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’na ayrımcılık yasağı ve kötü muamele-İşkence yasağının ihlal edildiği gerekçesi ile başvuru yapılmıştır. Rapor tarihi itibari ile henüz Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumundan karar çıkmadığı tespit edilmiştir.
  • Makbule Özer vekilinin Türkiye İnsan Hakları Vakfına yaptığı başvuru neticesinde Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr ÜMİT BİÇER tarafından düzenlenen Uzman Görüşü Raporunda da “Makbule Özer “her iki kulakta orta derecede işitme kaybı nedeniyle işitme ve iletişim kurmakta güçlük yaşayan , sol gözde katarkt nedenli lens kullanımı olan, sol omuz, sol el bileğinde artroz nedenli hareket kısıtlılıkları bulunan, her iki kalça, diz artrozu ve sol ayakta kısalık nedeniyle tek destekle kısa mesafede hareket edebilen, Diyabet, Astım, D vitamini eksikliği, Osteoporoz, Hiperlipidemi, Hemoglobinopati nedeniyle düzenli poliklinik kontrollerine ihtiyaç duyan ve idrarını tutmakta güçlük nedeniyle kişisel hijyenini korumakta ve tek başına bakımını sağlamakta güçlük yaşayacağı anlaşılan 80 yaşında bir kadın mahpustur. Tutukluluğun devamı halinde kişinin sağlık hizmetlerine ulaşmasında ve hastalığın ilerlemesinin engellenmesi için gereken medikal ve psikiyatrik desteğin aksayacağı, sağlık durumunun kötüleşebileceği, gelişebilecek ani klinik tablolar ve ruhsal durumu nedeniyle refakat ve desteğe ihtiyaç olduğu anlaşılmaktadır…Kişinin onurunu da zedeleyecek şekilde mevcut rahatsızlıkları ile hapishanede tutulması işkence ve diğer kötü muamele davranışı kapsamında nitelendirilebilecek bir tutum olarak yorumlanabilecektir. Makbule Özer’in cezasının infazının hapishane koşullarında sürdürülmesinin uygun olmadığı, alternatif yollar aranması ya da sağlık koşulları nedeniyle cezasının ertelenmesi/kaldırılması yoluna gidilmesinin tıbbi açıdan uygun olduğunu belirtir uzman görüşüdür. şeklinde tespitler yapılmıştır.
  • Makbule ÖZER hakkında detaylı sağlık kurulu raporu alınmak üzere 23-26 Ağustos 2022 tarihleri arasında İstanbul Adli Tıp Kurumuna sevk edilmiştir. 3. İhtisas Kurulu heyeti karşısına çıkan Makbule ÖZER’e Kürtçe tercüman atanmadan, aydınlatılmış onamı alınmadan ve öyküsü dinlenmeden el kol hareketleri ile yönlendirilerek muayenesi sonlandırılmıştır. İstanbul Adli Tıp Kurumu tarafından hak ihlalleri raporumuzun hazırlandığı tarih itibariyle henüz bir sağlık kurulu raporu yayınlanmadığı tespit edilmiştir.
  • Makbule ÖZER’in Kürtçe tercüman bulundurulmadan muayene edildiği şeklinde haberlerin basına yansıması üzerine Adli Tıp Kurumu Başkanlığı  “24 Ağustos Çarşamba günü Kurumumuza muayene için Van Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gönderilen hükümlü Makbule Özer'in Adli Tıp Üçüncü İhtisas Kurulu tarafından yapılan muayenesinde; hekimler ve hasta arasında herhangi bir iletişim sorunu yaşanmamış, muayenesi sırasında kendisinden istenen hareketleri anlamış ve doğru bir şekilde uygulamış, bu nedenle tercümana ihtiyaç duyulmamış, kendisinin ve avukatının da tercüman talebi olmamıştır.” şeklinde açıklama yapmıştır.
  • Hadi Özer hakkında Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi sağlık kurulunca hazırlanan erişkinler için engellilik raporuna göre % 33 oranında engeli bulunduğu tespit edilmiştir.
  • Hadi Özer’e ilişkin Van Adli Tıp Kurumu tarafından hazırlanan Sağlık Kurulu Raporunda “Ceza tehiri gerekmez” değerlendirmesi yapılmıştır.

F- YAŞANAN HAK İHLALLERİNE DAİR YASAL DEĞERLENDİRMELER


1-İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELE YASAĞI:


​İnsan hakları Avrupa Sözleşmesinin 3.maddesinde ‘‘Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı yahut onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulamaz ’’denilerek işkence ve sair kötü muameleyi kısa ve öz biçimde yasaklamış, işkence ve sair kötü muamele yasağının kapsamını 1984 tarihli Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ndeki tanımın ışığında İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi içtihatlarıyla belirlemiştir. İHAS’nin 3.maddesi yukarıda da belirttiğimiz üzere, işkence, insanlık dışı ve onur kırıcı muamele ve ceza kavramlarına yer vermiştir. İşkence yasağı, insanlık dışı ve küçük düşürücü muameleleri de kapsayan üst kavramdır. İHAM, İHAS 3.madde kapsamındaki işkence, insanlık dışı veya onur kırıcı muamele şeklindeki hareketlerin düzey, yoğunluk, ağırlık ve etkilerine dair farkları gözeterek bu muameleleri birbirinden ayırmaktadır.


​İHAM’ a göre bir eylemin ağırlık düzeyi itibarıyla 3. maddenin kapsamına girebilmesi için muamelenin; süresi, fiziksel ve ruhsal etkileri ve bazı durumlarda, mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi olayın içinde yer alan tüm koşullar değerlendirilir. Eylemin amacının mağduru aşağılamak ya da küçük düşürmek olup olmadığı sorusu göz önüne alınması gereken bir unsur olsa dahi böyle bir amacın yokluğu 3. madde ihlalinin kesin olarak bulunmayacağı anlamına gelmemektedir. Bir bireyi utandıran ya da küçük düşüren, onun insanlık onuruna saygı göstermeyen ya da saygıyı azaltan ya da bireyin ruhsal ve fiziksel direncini kıracak şekilde korku, ıstırap ya da aşağılık duygusu uyandıran muamele 3. madde anlamında kötü muamele olarak değerlendirilmektedir. Aynı zamanda İHAM; Sözleşmenin 3. Maddesi kapsamında işkence dışındaki diğer kötü muamele uygulamalarında “insanlık dışı, onur kırıcı ve aşağılayıcı” terimlerini kullanmaktadır. Kararlarda kötü muamelenin 3.Madde ihlaline yol açması için “fiziksel yaralamaya ya da yoğun bir fiziksel veya ruhsal acı veya ıstıraba sebebiyet vermiş olması” ya da “küçük düşürme veya ıstırabın, meşru bir muamele veya cezada zorunlu olarak bulunan küçük düşürme veya ıstırap düzeyinin ötesine geçmesi gerektiği” açıklanmaktadır.


​ 5275 sayılı Kanun'un "İnfazda temel ilke" başlıklı 2. maddesinin 2. fıkrasında "Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz." "Hürriyeti bağlayıcı cezanın zorunlu kıldığı hürriyetten yoksunluk, insan onuruna saygının korunmasını sağlayan maddî ve manevî koşullar altında çektirilir." denilmek suretiyle mahpusların hapishanede tutulma koşullarının insan onuru ile bağdaşacak koşullar altında olması gerektiği düzenlenmiştir.

İHAM içtihatlarında da devletin bir kişinin insan onuruna saygı ile bağdaşır koşullarda alıkonulmasını güvence altına almak zorunda olduğu ve kişiye uygulanan tedbirin infazında izlenecek tutum ve yöntemin, kişiyi tutuklamanın doğasında kaçınılmaz olarak var olan ıstırap düzeyini aşan bir yoğunlukta sıkıntı ve zorluğa maruz bırakmaması gerektiği vurgulanmaktadır. ​Mahkûmlara Uygulanacak Muameleye İlişkin Standart Asgari Kurallar (1955), Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 2006/2 sayılı Avrupa Hapishane Kuralları, AİHS ve ulusal mevzuatımız mahpusların tutulma koşullarının insan haklarına uygun şekilde gerçekleşmesi gerektiğini düzenlemektedir.


​İnsanlığın evrensel değerleri ve toplum vicdanı, tutuklu ve hükümlülerin gereksiz acı ve mağduriyetten korunmasını, sağlık hizmetlerine eşit şartlarda ulaşmasını gerektirir. Yine İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi ile tüm insanların haysiyetini ve kimliğini koruyarak, biyoloji ve tıbbın uygulanmasında, ayırım yapmadan herkesin, bütünlüğüne ve diğer hak ve özgürlüklerine saygı gösterileceği Türkiye tarafından taahhüt edilmiştir. Makbule ve Hadi ÖZER’in yaşları, engellilik halleri ve hastalıkları göz önünde bulundurulduğunda ceza infazının hapishanede devamı halinde sağlık hizmetlerine ulaşmalarında ve hastalığın ilerlemesinin engellenmesi için gereken medikal ve psikiyatrik desteğin aksayacağı, sağlık durumunun kötüleşebileceği, gelişebilecek ani klinik tablolar ve ruhsal durumu nedeniyle refakat ve desteğe ihtiyaç olduğu anlaşılmaktadır. Mevcut rahatsızlıkları ve yaşları da dikkate alındığında acil müdahaleleri de gerektirebilecek tıbbi tedavi ve rehabilitasyonun yanı sıra iyileşme sürecinin önemli bir parçası olan ruhsal ve sosyal desteğin de hapishane koşullarında sağlanması, hapishane koşullarında kişinin yaşamını tek başına sürdürmesi ve sağlığını koruması olanaklı görülmemektedir.  Alternatif ceza infazı olarak konutta infaz, ceza infazının ertelenmesi/geri bırakılması gibi yöntemlere başvurulabilecekken kişinin onurunu da zedeleyecek şekilde mevcut rahatsızlıkları ile hapishanede tutulması işkence ve diğer kötü muamele yasağı kapsamında nitelendirilebilecek bir ihlal olarak yorumlanmaktadır. Şunu da hatırlatmak gerekir ki işkence suçu doğrudan soruşturulacak ve kovuşturulacak suçlardan olduğundan işkence suçunu işleyen memur ve diğer kamu görevlilerinin soruşturulması için izin alınmasına gerek olmayacaktır. Ayrıca belirmek gerekir ki TCK m.94/6 uyarınca işkence suçu zamanaşımına uğramamaktadır.

 
2-SAĞLIĞA ERİŞİM HAKKI:


​Dünya Sağlık Örgütü Anayasası sağlık tanımı çerçevesinde Sağlık hakkı bireylerin fiziksel, ruhsal, sosyal iyilik halinin sağlanması için sahip oldukları hakları içerir. Sağlık hakkı yaşam hakkının tamamlayıcısıdır ve sağlıklı olmak yaşam hakkının temel koşuludur.
​Mahpusların Islahında Temel İlkeler- Mandela Kuralları (Kural 22-26), Tıbbi Etik İlkeler (md.1), Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Avrupa Cezaevi Kuralları hakkında (2006) 2 nolu Tavsiye Kararı (md. 40.3) gereği cezaevindeki tutuklu ve hükümlüler, yasal statülerine bakılmaksızın, aynı kalite ve standartta, ülke genelinde mevcut, kapatılmamış olan kişilere sağlanan tıbbi bakıma eşit erişim hakkına sahiptir. İHAM’e göre, bir mahpusun ihtiyaç duyduğu tıbbi yardıma ulaşımını engelleyen eksiklikler İHAS’ın yaşam hakkınını düzenleyen 2. maddesinin ihlaline, gerekliliği tespit edilen tedavinin sağlanmaması ve ölümcül hastalığa yakalanmış kişiler veya sağlık durumu sürekli şekilde cezaevi koşulları ile uyumsuz hale gelmiş kişilerin alıkonulmaya devam etmesini ise işkence ve kötü muamale yasağını düzenleyen 3. maddesinin ihlaline sebep olmaktadır. Yine İHAM’nin yerleşik içtihatlarına göre; “Devlet bir kişinin insan onuruna saygı ile bağdaşır koşullarda alıkonulmasını güvence altına almak zorundadır ve kişiye uygulanan tedbirin infazında izlenecek tutum ve yöntem, kişiyi tutuklamanın doğasında kaçınılmaz olarak var olan ıstırap düzeyini aşan bir yoğunlukta sıkıntı ve zorluğa maruz bırakmamalıdır.” Hapishanede bulunan tutuklu ve hükümlüleri de kapsayacak şekilde sağlık hakkı, 1955 tarihli “BM Mahpuslara Uygulanacak Asgari Standartlar”, 1982 tarihli “BM Tıbbi Etik İlkeler”, 1988 tarihli “BM Herhangi Biçimde Alıkonulan veya Hapsedilen Kişilerin Korunması için İlkeler Manzumesi”, 1990 tarihli “Mahpusların Islahı için Temel İlkeler” ve 1990 tarihli “Özgürlüğünden Yoksun Bırakılmış Çocukların Korunmasına İlişkin Birleşmiş Milletler Kuralları” ile tanımlanmıştır.


​Türkiye’nin taraf olduğu Uluslararası Sözleşme hükümleri bu denli açık olmasına rağmen, sözleşme hükümlerine uyulmamakta ve hasta mahpuslar Makbule ve Hadi ÖZER’in Sağlık Hakları sistematik bir biçimde ihlal edilmektedir. Hapishane koşullarında kalamayacak kadar ağır hasta olan Makbule ve Hadi ÖZER’in hapishanede tutulmaya devam edilmesi ulusal mevzuata ve uluslar arası sözleşmelere aykırı olduğu ve tıbbi tedaviye ulaşma imkanı kısıtlandığından yaşam hakkının açık ihlali olduğu açıktır. Bununla birlikte hapishane koşullarında hastaneye sevk işlemlerinin yapılmaması, yapılmasına onur kırıcı uygulamalar ile engel olunması da yaşam hakkının kapsamında bulunan sağlık hakkına erişimin açık ihlali olduğu vurgulanmaktadır. 

Detaylı sağlık kurulu raporu düzenlenmek üzere İstanbul Adli Tıp Kurumuna sevk edilen ve kendisini Türkçe ifade edemeyen Makbule ÖZER’e Kürtçe tercüman atanmasına gerek duyulmadan, aydınlatılmış onamı alınmadan ve öyküsü dinlenmeden el kol hareketleri ile yönlendirilerek muayene edilmesi suretiyle sağlığa erişim hakkı ihlal edilmiştir. Tıbbi muayenenin kişiye bir takım talimatlar verip, talimatlarını yerine getirmesi olarak değerlendirilemeyeceği, kişinin öncelikli olarak sağlık çalışanının, hekimin yaptığı, yapacağı işlerden haberdar edilmesi, aydınlatılmış onamının alınması gerekmektedir. Muayene edilecek hastanın kendisindeki rahatsızlığı ne zamandan beri yaşadığının öğrenilmesi, yalnızca kendi geçmişi değil ailesinde de var olan hastalıklarla ilgili bilgi sahibi olmayı gerektirir. Yapılacak muayene; saptanan bulguların ne zaman başladığı, neye göre ağırlaştırdığının değerlendirmesi ve beraberinde farklı bir takım müdahalelere ihtiyaç duyulan kapsamlı bir işlem olup el kol hareketleri ile yönlendirilerek beden muayenesi yapmakla yetinilmeden, hasta kendisini sözlü olarak ifade etmelidir. Bu nedenle herhangi bir talep gerekmeksizin Türkçe bilmediği anlaşılan hastanın anlayabileceği ve kendini ifade edebileceği dilde sağlık hakkına erişimi sağlanmalıdır. Hiç Türkçe bilmeyen ve kendisini Kürtçe tercüman aracılığıyla ifade edebilen Makbule Özer’in bildiği dilde aydınlatılmış onamı alınmadan, öyküsünü anlattırma ihtiyacı duyulamadan, el kol hareketleri ile muayenenin tamamlanması suretiyle sağlığa erişim hakkı ve ayrımcılık yasağı ihlal edilmiştir.


G-SONUÇ VE TALEP


1- Makbule ve Hadi ÖZER hakkında alternatif ceza infazı olarak konutta infaz, ceza infazının ertelenmesi/geri bırakılması gibi yöntemlere başvurulabilecekken kişinin onurunu da zedeleyecek şekilde ilerlemiş yaşları, engellilik halleri, mevcut ağır hastalıkları ile hapishanede tutulmaları işkence ve diğer kötü muamele yasağı, sağlık ve tedavi hakkı ihlaline yol açmaktadır.

2- Yasal ve uluslararası mevzuat evrensel hukuk ilkeleri ile birlikte göz önüne alındığında; kurumlarımıza gelen başvurular sonucunda tespit edilen işkence yasağı, sağlık ve tedavi hakkı ihlallerinin ortadan kaldırılması için Adalet Bakanlığının pozitif yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekmektedir.


3- Makbule ve Hadi ÖZER’in cezalarının infazının hapishane koşullarında sürdürülmesinin uygun olmadığından alternatif yollar aranması ya da sağlık koşulları nedeniyle cezanın ertelenmesi/geri bırakılması yoluna gidilmesi için gerekli işlemler yapılmalı ve derhal serbest bırakılmalıdırlar.

4- Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulunun 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun 6. Maddesi çerçevesinde yaptığı yorum üzerinden verdiği raporlar sonucu birçok siyasi mahpus ya hapishanede ya da infaz erteleme kararı sonucu tahliyesinden çok kısa zaman sonra hayatını kaybetmektedir. Bu durumun tıbbi, hukuki ve vicdani açıdan ayrı ayrı ağır sorumluluğu bulunmaktadır ve evrensel hekimlik değerleriyle bağdaşmamaktadır. Adli Tıp Kurumunun ağır hasta siyasi mahpuslara ilişkin sistematikleşen siyasi tutumu ve ağır hastalıklarına rağmen hasta mahpuslara ”hapishanede kalabilir” şeklinde Tıbbi Etik İlkelerinden ve tarafsızlıktan uzak kararlarına ilişkin olarak ilgili kurumlarca gerekli incelemeler yapılmalıdır. Bu yönüyle Adli Tıp Kurumunu Tıbbi Etik İlkelerine bağlı kalmaya ve tarafsız olmaya davet ediyoruz.

5- Devlet tarafından sağlanan tüm hizmetlerde Türkçe bilmeyen ve kendini başka bir dilde/ana dilinde daha iyi ifade edebileceği anlaşılan kişilere anlayacakları dillerde tercüman desteğinden yararlandırılması için gerekli yasal düzenlemeler yapılması ve bu düzenlemelerin hiçbir ayrımcılık tanınmadan yerine getirilmesi sağlanmalıdır.

ÖZGÜRLÜK İÇİN HUKUKÇULAR DERNEĞİ VAN ŞUBESİ

VAN BAROSU HAPİSHANE KOMİSYONU