Bilindiği üzere 31 Aralık 2019'da Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Çin'in Vuhan şehrinde tespit edilen, “COVID 19” virüsü nedeniyle 12 Mart 2020 günü yaptığı toplantıda, yayılma hızı, ciddiyeti ve yetkililerin gerekli önlemleri almaması gerekçeleriyle PANDEMİ olarak ilan etmiştir.
Salgın açısından en riskli alanların başında hapishaneler gelmektedir. Gelişen süreçte yetkililerce ülke genelinde ve hapishanelerde salgının yayılmasının önlenmesi amacıyla bir dizi önlemlerin alındığı dile getirilmiştir. Ancak salgın süreci mahpusların sağlık ve yaşam haklarını koruyucu yaklaşımlardan çok uzak bir biçimde süregelen hak ihlallerinin derinleştirildiği bir süreç olarak ele alınmıştır. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün “Türkiye hasta mahpusları büyük risk altında bırakıyor.” Çağrıları dikkate alınmayarak, önce Anayasa’daki Eşitlik ilkesi başta olmak üzere Türkiye’nin taraf olduğu Uluslararası Sözleşme Hükümlerine ve birçok evrensel hukuk değerine aykırı bir biçimde siyasi mahpusların dışında bırakıldığı 7242 Sayılı İnfaz Kanunu Değişikliği yapılmış, bununla da yetinilmeyerek söz konusu değişiklik ile TMK kapsamındaki mahpuslar bakımından infaz koşulları daha da ağırlaştırılmış ve aleyhe bir durum yaratılmıştır.
Salgının şiddetini arttırarak devam etmesi ile birçok can kaybı yaşanmıştır. Bunun üzerine 22 Şubat 2021 tarihinden itibaren yeni kısıtlama tedbirleri alınmak zorunda kalınmıştır. Ancak hapishanelerde pandemi tedbirleri adı altında, mutlak bir tecrit hali yaratılmaya çalışılmaktadır. Mahpusların aileleri ile yaptıkları açık görüşler tamamen askıya alınmıştır. Kapalı görüş sayısı azaltılmış, görüşülebilen kişi sayısı kısıtlanmıştır. Avukat görüşleri arada branda olacak şekilde yapılmaya başlanmıştır. Mahpusların diğer mahpuslarla çıktığı bütün ortak alan faaliyetleri durdurulmuştur. Uzun süre hastane sevkleri durdurulmuştur. Acil durumlarda yapılan hastane sevkleri ve ayrıca adliye dönüşleri en az 14 günlük karantina uygulamaları getirilmiştir. İnfaz koruma memurları 14 günlük vardiyalar halinde çalışmaya başlamıştır. Mahpuslar dış dünyadan ve birbirlerinden tamamen soyutlanmıştır.Bu kapsamda hapishanelerde bulunan mahpuslar, 27 Kasım 2020 tarihinde İmralı Adasında bulunan Sayın Abdullah Öcalan şahsında geliştirilen başta mutlak tecrit olmak üzere; tüm hapishanelere ve topluma yayılan tecrit ve izolasyonun son bulması, pandemi bahane edilerek arttırılan hak ihlallerine son verilmesi talebi ile süresiz-dönüşümlü açlık grevine başladıklarını kamuoyuna duyurmuşlardır.
Açlık grevlerinin 167. Gününde devam ettiği bu süreçte birçok hapishanede salgın vakaları artış göstermiştir, bu durum bizleri tedirgin etmektedir. Hapishanelerde yaşanan hak ihlalleri artarak devam ettiği bu süreçte yetkili makamlar tarafından salgının azaltılması amacıyla tam kapanma kararı alınmıştır. Vatandaşların evlerinde bayramı beklediği bu hafta içinde bir çok hapishanede covid vakalarının görünüyor olması, mahpus aileleri açısından bayramı tam bir kara bayrama dönüştürmüştür. Bu kapsamda yaşanan salgın vakalara ilişkin şu bilgileri aktarabiliriz:
Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi’nde en son koğuş araması 03/05/2021 tarihinde yapılmış olmakla birlikte aramalar beş gün arayla yaklaşık on gardiyan tarafından yapılmıştır. Her oda aramasında infaz koruma memurları aynı eldiven ve aynı koruyucu kıyafeti kullanarak bulaşma riskini daha da arttırmaktadır. Arama sonrasında hijyen malzemeleri istense de sulandırılmış dezenfektanın koğuşlara sıkılması ile önlem alınmaya çalışıldığı, haricen istenen temizlik malzemeleri, önleyici ekipmanın ise ihtiyacı karşılayacak miktarda olmadığı tarafımıza iletilmiştir.
Yine hapishanede verilen günlük iaşeler haricinde idareye ek gıda takviyesi için başvuran mahpusların talepleri karşılanmamış. Mahpusların bireysel olarak kantinden karşılaması da resmi tatil sebebiyle kantinin kapalı olmasından dolayı zorlaşmıştır.
Risk altında olabileceği nedeniyle özellikle B12 koğuşunda bulunan mahpuslara daCovid-19 testi yapılması gerektiği tarafımızca belirtildiği halde10/05/2021 tarihine kadar test yapılmamış olup, 11/05/2021 tarihli hapishaneye yapılan ziyarette ise B-12 koğuşunda kalan mahpusların belirti göstermesi nedeniyle test yapıldığı ve 3 mahpusun daha Covid-19 testinin pozitif çıktığı belirtilmiştir. B-11 koğuşunda kalmakta olup önceki testi negatif çıkmış olan2 mahpusun daha Covid-19 testinin pozitif çıktığı belirtilmiştir. B-12 koğuşunda kalan mahpuslardan Ronahi Sırdaş’ın kalp rahatsızlığı olması ve Semiran Erbağa isimli mahpusun kalp rahatsızlığı ve kanser şüphesi olması olması nedeniyle sağlıklarından endişe duyulmaktadır.
Doluluk oranlarının fazlalığı, hijyen imkanlarından, koruyucu malzemelerden yoksunluk, sağlık ve tedavi imkanlarına erişememe sebebiyle mahpusların yaşam hakları büyük bir risk altındadır. Böyle bir süreçte Adalet Bakanlığı hapishaneler konusunda hep suskun kalmayı tercih ederek, yaşanan hak ihlalleri ve salgın vakaları açısından kamuoyunu bilgilendirmemiştir. Hapishanelerde hem vaka sayısının artması hem de ölümlerin yaşanması karşısında yetkililer tamamen sessizliğe bürünmüştür. Bir yandan salgın nedeniyle ölümlerin yaşanması-kalıcı hastalıkların meydana gelmesi bir yandan da hasta mahpusların infazların durdurulmaması, hapishaneleri birer hak ihlali alanına dönüştürmüştür.
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Hapishane Komisyonu Olarak, tüm bu bilgiler, pandemi sürecince yayınlanan hak ihlali raporları, Anayasa ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşme hükümleri de göz önüne alınarak; yaşanan hukuksuzluklara derhal son verilerek Adalet Bakanlığı tarafından hapishaneler ile ilgili bilgilendirmenin derhal kamuoyuna yapılması, mahpusların sağlık ve yaşam hakkının korunması yükümlülüğü ve işkence yasağı kapsamında aşı, test kiti ve tedavi imkanlarına eşit erişimin sağlanması, hasta, yaşlı ve çocuklu mahpusların derhal tahliyesinin sağlanması ve tüm mahpusları kapsayacak eşit ve adil bir infaz değişikliği gerçekleştirilmesi için yetkilileri adım atmaya, kamuoyunu da duyarlılığa davet ediyoruz.
ÖZGÜRLÜK İÇİN HUKUKÇULAR DERNEĞİ HAPİSHANE KOMİSYONU