Duyurular
TOKAT HAPİSHANESİNDEKİ HAK İHLALLERİ HAKKINDA RAPOR, TOKAT HAPİSHANESİNDEKİ HAK İHLALLERİ HAKKINDA RAPOR,HAPİSHANE,TOKAT HAPİSHANESİ,HAK İHLALİ
11.07.2025

TOKAT HAPİSHANESİNDEKİ HAK İHLALLERİ HAKKINDA RAPOR

 

 

İÇİNDEKİLER

 

1.__ AMAÇ VE YÖNTEM

2.__ TOKAT T TİPİ HAPİSHANESİNDE YAPILAN GÖRÜŞMELER

3.__ ÖNCEKİ RAPORLARLA KARŞILAŞTIRMA

4.__ YAŞANAN HAK İHLALLERİ 

5.__ HAPİSHANE İDARESİ HAKKINDA DEĞERLENDİRME

6.__ SONUÇ

7.__ ÖNERİLER

 

 

 

Özgürlük İçin Hukukçular Derneği amaçlarından biri ÖHD Tüzüğü madde 2 uyarınca “cezaevleri ve gözaltı merkezlerinde bulunan kişilerin haklarının korunması ve insan onuruna uygun yaşam koşullarının yaratılması için gerekli hukuki yardımları sunmaktır.”

Avukatlık mesleğinin temeli olan demokratik hukuk ve insan haklarına uygun davranan devlet mekanizmaları geliştirmektir. İnsan hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği durumlarda sivil toplum örgütlerinin amacı bu ihlalleri önlemektir.

İşkence, Kötü ve İnsanlık Dışı Muamele, Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Hakkı, Umut Hakkı, Eşitlik Hakkı, İfade Özgürlüğü, Özel Hayatın Gizliliği ve Korunması Hakkı, Düşünce ve Kanaat Hakkı, Sağlık Hakkı ve Kanunilik İlkesi ihlal edildiği durumda insan haklarının korunması sivil toplum örgütlerinin amaçlarındandır.

Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Urfa Şubesi olarak insan haklarının korunmasını sağlamak, insan hakları ihlallerini önlemek, insan hakları ile ilgili gerekli inceleme ve araştırmaları yapmak ve inceleme ve araştırma sonuçlarını yetkili mercilere bildirmek amacıyla rapor hazırlanmasına karar verilmiştir.

Amaç; başvuru konusu edilen insan hakkı ihlallerinin önlenmesi, temel hak ve hürriyetlere ilişkin ihlallerin tespiti ve ihlallere ilişkin etkili soruşturma yürütülmesi, yetki ve sorumluluğu olan mercilerin ve kurumların bu ihlallerin sonlandırılmasına yönelik harekete geçmelerini sağlamak ve kamuoyu dikkatini bu ihlallere çekmektir.

Rapor Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Urfa Şubesi tarafından son süreçte yaşanan İşkence, Kötü ve İnsanlık Dışı Muamele, Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Hakkı, Umut Hakkı, Eşitlik Hakkı, İfade Özgürlüğü, Özel Hayatın Gizliliği ve Korunması Hakkı, Düşünce ve Kanaat Hakkı, Sağlık Hakkı ve Kanunilik İlkesi ihlallerini, hapishane idarelerinin uygulama ve önlemleri ile bunlardan kaynaklı hak ihlallerine ilişkin süreç hakkında kamuoyunun bilgilendirilmesi amacını da taşımaktadır.

Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Urfa Şubesi hapishanelerde yaşanan hak ihlallerini raporlaştırmak için Av. İbrahim Halil Öyke, Av. Meral Halat, Ayşe Şehriban Demirel Av. Dicle Aksu ve Av. Ahmet Taş Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Urfa Şubesi tarafından görevlendirildi. Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Urfa Şubesi olarak 04.07.2025 tarihinde hak ihlallerini tespit etmek, raporlamak ve yaşanan hak ihlallerinin önüne geçebilmek için oluşturulan heyet tarafından mahpuslarla görüşmeler yapılmıştır.

Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Urfa Şubesi tarafından, Tokat hapishanesinde hak ihlallerine uğrayan PKK örgüt üyeliği nedeniyle tutulan mahpusların vekilleri veya aileleri tarafından, yapılan başvurularda, hapishanelerinde hak ihlallerinin devam etmesi ve artması nedeniyle son süreçte mahpusların uğradığı hak ihlalleri ve mahpusların maruz kaldığı muameleleri tespiti amacı ile görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Gerçekleştirilen bu görüşmeler neticesinde tespit edilen hususlar raporlaştırılmıştır.

Tokat Hapishanesinde 4 Temmuz 2025 tarihinde toplam 14 mahpusla hak ihlalleri konusuyla ilgili olarak görüşülmüştür.  Hapishane ziyareti hak ihlalleri, işkence ve kötü muamele iddialarını yerinde incelemek ve gözlemlemek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Rapor, bu ziyaretlerde edinilen verilere ve buralardaki tanıklıklara dayanmaktadır.

Avukatlar tarafından yapılan görüşmeler neticesinde tespit edilen sorunlar raporlaştırılarak öneriler sunulmuştur.

 

 

Tokat Hapishanesinde Görüşülen 14 Mahpus Aşağıdaki Sorunları  Aktarmıştır:

  • 1’i Hücrede Olmak Üzere PKK Örgüt Üyeliğinden dolayı tutulan18 Mahpus bulunmaktadır.

 

  • Mahpuslardan 15’inin hastalığı vardır.  Hastalardan 11’i ise Ağır Hastadır.

 

  • Tokat Hapishanesinde kalan 18 siyasi mahpusun da ailesi il dışında yaşamaktadır. Mahpusların ailelerinin yaşadığı yere sevk talepleri kabul edilmemektedir.

 

  • Tüm mahpusların aileleri il dışındadır. Mahpusların aile ziyaretleri bu nedenle nadir olmaktadır. Hem mesafe hem de maddi koşullardan dolayı aileleri ziyarete gelememektedir.

 

  • Sosyal faaliyetler mahpuslar için sınırlı ve sayılı etkinliklerle kısıtlanmıştır.

 

  •  Haftada sadece 45 dakika spor hakkı tanınmaktadır. Onun dışında bir sosyal faaliyete izin verilmemektedir.

 

  • Ağız içi arama sorunu devam etmektedir.Bu nedenle bir çok mahpus Ocak 2025 ten itibaren hastaneye sevk talebinde bulunulmamaktadır. Bu nedenden dolayı birçok mahpusun hastalığının durumu bilinmemektedir.
  • Cezaevi savcısı mahpuslara ağız içi arama sorunun çözüleceğini belirtmesine rağmen şu an somut bir gelişme yaşanmamıştır.

 

  • Yapılan hastaneye sevk talepleri olduğunda ise hastaneye sevkler geç tarihlerde yapılmaktadır.

 

  • Mahpusların çoğunun tedavisi sürece uygun ilerlememektedir. Ağır hasta mahpuslara yönelik tedavi süreci aksamaktadır. Bu durum ağır hasta mahpusun durumunun he geçen gün kötüye gitmesine neden olmaktadır.

 

  • Cezaevi idaresi tarafından 5 kitaptan fazla kitap mahpuslara verilmemektedir.

 

  • Koğuşlara sık sık aramalar yapılmaktadır. Bu aramalarda eşyalara keyfi şekilde el konulmaktadır.

 

  • Muhalif dergi ve gazeteler tutsaklara verilmemektedir. Evrensel gazetesi talebi ret edilmektedir.

 

  • TV kanalları sınırlı sayıdadır. İdarenin izin verdiği birkaç televizyon kanalı dışında diğer kanallara izin verilmektedir. Muhalif kanallara izin verilmemektedir.
  •  
  • İdari Gözlem Kurulunda Siyasi Sorular Soruluyor. Pişmanlık Dayatması Yapılıyor. PKK Ve Abdullah Öcalan Hakkında Sorular Uzatılıyor. Bu Sorulara Verilen Cevaplar İnfaz Uzatmanın Gerekçesi Yapılıyor

 

  • Siyasi mahpuslar görüntülü görüşme hakkından faydalanamamaktadır. Adli mahpuslar 30 dakika görüntülü görüşme yapabiliyorken siyasi mahpuslara bu hak tanınmamaktadır. Hatta adli mahpusların yakınları açık görüşe gitmediği taktirde görüntülü görüşme süresi 1 saate çıkabilmekteyken, siyasi mahpuslar yakınları ile 1 saniye bile görüntülü görüşme yapamamaktadır. Ayrıca adli mahpuslar ile siyasi mahpusların telefon görüşme hakkı arasında da süre farkı bulunmaktadır. Yine adli mahpusla tanınan telefonla görüş hakkının dakikası adlilerden daha fazla sağlanmaktadır.
  • Kurban Bayramında adli suçtan tutuklu ve hükümlü olanlara ekstra 20 dakika telefonla görüşme tanınmışken bu hak siyasi mahpuslara tanınmamıştır.

 

  • Pandemi sürecinden dolayı tüm mahpuslara telefonla 20 dk ek görüşme süresi tanınmıştır. Siyası mahpuslarda ise bu süre sadece  10 dk tek ek görüşme hakkı verilmiştir.

 

  • Personel tutumları sürece göre şekillenmektedir. Şu an tutumları iyidir.

 

  • Hamit Acu ağırlaştırılmış müebbet cezasında dolayı 1 yıldır hücrede kalmaktadır. Koğuşa geçme talepleri reddedilmektedir.   Tek başına olduğu için etkinlik yapamamaktadır. Günde 1 saat tek havalandırılmaya çıkabilmektedir. Tek başına olduğu için spor hakkı tanınmamaktadır. Sevk talepleri reddedilmektedir. Kaldığı alan metrekare olarak dar bir alandır.  Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldığından İki haftada bir aile görüş hakkı tanınmamaktadır. Telefon ile konuşma dakikası da kısıtlıdır. Ayrıca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası hükümlüsü olduğu için sadece 1. Dereceden yakınların görüşe gelmesine izin verilmektedir. Kronik bir hastalığı yok fakat boyun fıtığı var. Televizyon ,dergi  ve gazeteye erişimi sınırlıdır. Aynı zamanda kitap kotasında dolayı kitaplara da erişimi sınırlıdır. Görüntülü görüşme hakkı da tanınmamaktadır.

 

  • Yaklaşık 3 ay önce ağız içi aramaya karsı çıktıkları için Aydın Değirmenci, İzbat Orhan, Mehmet Şirin Kaya, Suat Oğuz ve Mehmet Tiryaki’ye disiplin cezası verilmiştir.

 

  • Yakın tarihte idari gözlem kurulu tarafından Kamuran Taş, Mehmet Sayılgan ve Adnan Çelebi’nin infazları uzatılmıştır..

 

  • İdari gözlem kurulu tarafından Aydın Değirmenci ve Mehmet Şirin Kaya’nın infazı yakılmış.

 

  • İdari gözlem kurulu tarafından Kamuran Taş, birinde 3 ay diğerinde 6 ay olmak üzere iki kez tahliyesi uzatılmıştır.
  • Kamuran Taş’ta omurilik fıtığı başlangıcı var. Hastaneye sevk olamadığı için MR çekilemiyor. Ameliyatlık durumda. 3 aya yakındır hastaneye sevk olmuyor.

 

  • Aydın Değirmenci Kolon Kanseri geçmişi var. Bu nedenle sıkı takipte olması gereken bir hastadır. Aynı zamanda doktor tarafından Parkinson Başlangıcı tanısı konulmuştur. Şeker Hastalığı da var. İdari gözlem kurulu tarafından İnfazı yakılmıştır.

 

  • Mehmet Şirin Kaya çapraz bağları kopmuştur. Bundan dolayı ameliyat olmuştur. Ameliyat olduktan sonra 10 gün Fizik tedavi görmüştür. Sonrasında ağız içi aramadan dolayı fizik tedavi görememiştir. Şu an bacağında çıkıklık ve iltihap vardır. Fizik tedavi yapılmadığı için şu an kalıcı hasar bırakmış görünüyor.

 

  • Mehmet Şirin Kaya fizik tedaviye gidemediğinde doktor alternatif olarak ilaç önermiştir. Glauss gold adlı ilaç sağlık bakanlığı tarafından ücreti karşılanmaktadır. söz konusu ilacın bedeli 10 bin TL’dir. 3 ay boyunca alması gerektiğinden toplam maliyeti 30 bindir. Maddi durumu olmadığından söz konusu ilacı alamamaktadır.

 

  • Hasan Demirtaş Ağır Hastadır. Behçet Hastalığı var. Ağız içi arama sorunundan dolayı 6 aydır tedavi olamıyor. Bu hastalık nedeniyle gözleri ve böbrekleri zarar görüyor. Bu hastalıktan dolayı sık sık bayılıyor. Diyet Yemekle beslenmek zorunda ama buna uygun yemek verilmiyor. Ailesi İstanbul’da yaşamakta olup maddi imkansızlıklardan dolayı 5 -6 ayda aile görüşü yapabilmektedir. Ailesinin bulunduğu şehirdeki veya daha yakın bir hapishaneye sevk talepleri ise red edilmektedir.  
  • Adnan Çelebi diş tedavisi için hastaneye gitmek istiyor ama ağız içi aramadan dolayı gidemiyor.

 

  • Ömer Yaman Tansiyon hastasıdır. Kataraktı var. Göz tansiyonu var. Sol gözü görmüyor. Son 6 ay içinde sol gözünü kaybetti. İdrar Yolu enfeksiyonu yaşıyor. 70 yaşındadır.  Hastaneye sevkler olmadığı için durumu hakkında bilgi sahibi olamıyor. Her gecen gün durumu ağırlaşmaktadır.

 

  • Ahmet Ay 5 ay önce Samsun Hapishanesine sürgün edilmiştir.

 

  • Şükrü Abdo Hiper Tansiyondur (Ağır Hasta). Cemal Özgüç ise Katarakt Ameliyatı Olması Gerekiyor. Gözünü Kaybetme Tehlikesi Var. (Ağır Hasta). Yunus Şimir Kalp Hastasıdır (Ağır Hasta).  Mehmet Tiryaki Kafasında Şarapnel Parçası Var. Prostattan Dolayı Tespit Edilemeyen Bir Hastalığı Var. Her Gecen Günü Durumu Ağırlaşmaktadır. (Ağır Hasta). İzbat Orhan: EFM Hastasıdır (Ağır Hasta). Suat Oğuz, Karaciğerinde Kist Var. Tedavisi Ve Tetkikleri Yapılmadığı İçin Kistin Durumu Hakkında Bilgi Sahibi Eğil. Aynı Zamanda Hipertansiyon Hastası. Prostat Ve Kronik Gastrit Hastalıkları Var. (Ağır Hasta). Aydın Değirmenci, Kolon Kanseri Geçirmiş.  Tetkiklerinin Yapılması Gerekiyor. Ağır Hastadır (Ağır Hasta). Mehmet Şirin Kaya Çapraz Bağları Koptu. Ameliyattan Sonra 12 Gün Tek Fizik Tedavi Gördü. Ağız İçi Aramadan Dolayı Tedavisi Yapılmıyor. Ayağında Kalıcı Hasar Bırakılma Tehlikesi Var. (Ağır Hasta). Hasan Demirtaş: Behçet Hasası. Bu hastalık nedeniyle gözleri ve böbrekleri zarar görüyor. Bu hastalıktan dolayı sık sık bayılıyor. Diyet Yemekle beslenmek zorunda ama buna uygun yemek verilmiyor.   (Ağır Hasta). Ömer Yaman, 70 Yaşında. Hipertansiyon Hastası. Kataraktı var. Göz tansiyonu var. Sol gözü görmüyor. Son 6 ay içinde sol gözünü kaybetti. İdrar Yolu enfeksiyonu yaşıyor. 70 yaşındadır.  Hastaneye sevkler olmadığı için durumu hakkında bilgi sahibi olamıyor. Her gecen gün durumu ağırlaşmaktadır (Ağır Hasta). Mehmet Sayılgan: Göz Hastalığı (Yüksekmetrop) Gittikçe Ciddiyeti Artmaktadır. (Ağır Hasta). Mesut Buluğ: Göz ve Mide (Ülser) Rahatsızlıklar var. Ahmet Ayan: Prostat. Mide Rahatsızlığı var. Kamuran Taş, omurilik fıtığı başlangıcı var. Hastaneye sevk olmadığı için MR çekilemiyor. Ameliyatlık durumdadır. Hamit Acu Kronik bir hastalığı yok. Boyun fıtığı var.

 

 

 

 

Şubemiz tarafından 4 Şubat 2025 ve mayıs 2025 tarihinde yayımlanan Tokat Hapishanesi Raporlarından bu yana geçen beş aylık sürede, hapishanedeki hak ihlallerinin sona ermediği, aksine çeşitli alanlarda şiddetlenerek devam ettiği tespit edilmiştir. Bu süre zarfında tarafımıza iletilen başvurucuların aktardığı beyanlarla yeni bir rapor hazırlanmış olup, önceki raporla büyük ölçüde benzerlik taşıyan ve devamlılık gösteren ağır hak ihlalleri yeniden tespit edilmiştir.

Şubat, Mayıs ve Temmuz aylarında ağır hasta mahpusların sayısı, durumu ve yaşadığı hak ihlalleri tamamen aynıdır. Özellikle ağız içi arama uygulaması nedeniyle tedavi süreçlerinin askıya alınması, hastalıklara bağlı olarak hayatî risk taşıyan durumların büyümesine neden olmaktadır. Yalnızca Temmuz raporunda, Hapishane Cumhuriyet Savcısı'nın ağız içi arama konusunun çözüleceğini beyan ettiği bilgisi yeni bir gelişme olarak yer almakta, fakat bu yönde herhangi bir somut değişiklik, fiili uygulama veya düzenleme hâlâ bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu vaat, sistematik hak ihlallerinin sona erdiğine dair bir güvence sunmamaktadır.

Her üç raporda da mahpusların maruz kaldığı temel hak ihlalleri detaylı olarak yer almaktadır. Üç raporda de il dışındaki konumu aynı kalmıştır. Sevk taleplerinin sistematik olarak reddedilmesi Şubat’tan bu yana değişmemiştir.

Hastaneye sevk sorunları, Koğuş ve onur kırıcı aramalar, Tek kişilik hücrede tutulma, Sosyal faaliyetlerden yoksun bırakılma, Telefonla görüşme hakkının sınırlandırılması, Kitap ve TV kanalı kotaları, Haber alma hakkının kısıtlanması, Keyfi disiplin cezaları, Mahpusların ailelerinden uzak bölgelerde tutulmaları, Hasta ve ağır hasta mahpusların tedavi edilmemesi, gibi temel hak ihlalleri önceki raporda olduğu gibi bu yeni raporda da yer almaktadır.

Üç raporda da siyasi mahpuslara yönelik ayrımcı iletişim uygulamaları devam etmektedir. Ayrıca bayramlarda Adli mahpuslara tanınan ek görüşme hakki siyasi mahpuslara tanınmamıştır. Görüntülü görüşme hakkı, telefon süresi, yazılı ve görsel medyaya erişim konularında hiçbir iyileştirme olmamış; siyasi kimlik temelinde ayrımcılık sürmektedir.

Beş ay içerisinde sorunların giderilmemesi, aksine artarak devam etmesi, bu ihlallerin münferit değil sistematik nitelikte olduğunu göstermektedir. Bu hem ulusal hem de uluslararası denetim organlarının müdahalesini gerektirecek ölçüde ciddi bir durumdur. Üç rapor karşılaştırıldığında, hapishanede yapısal ve köklü bir iyileştirme yapılmadığı, mevcut sorunların kalıcılaştığı ve kurumsallaştığı anlaşılmaktadır. Tahliye yönünden sınırlı bir gelişme olsa da bu durum diğer hak ihlallerinin devam ettiği gerçeğini değiştirmemektedir

Temmuz 2025 tarihli Tokat, Hapishane raporu, içerik ve ihlal alanları açısından Şubat ve Mayıs aylarındaki raporlarla birebir aynıdır. Yegâne fark, Savcılığın ağız içi arama uygulamasını kaldırmaya yönelik adımlar atılacağı yönündeki sözlü beyanda bulunmuş olmasıdır. Ancak bu beyan, henüz hiçbir somut uygulamaya dönüşmemiştir. Dolayısıyla, temel hak ihlalleri, tedaviye erişim engelleri, görüş ve haberleşme hakkı ihlalleri, infaz yakma uygulamaları ve tecrit koşulları aynı şiddet ve sistematikle devam etmektedir. Sorunların devam etmesi, hapishane idaresinin ve ilgili makamların, uluslararası insan hakları standartlarına ve Türkiye'nin taraf olduğu sözleşmelere uygun adımlar atmakta yetersiz kaldığını göstermektedir.

 

 

 

Temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmelerde başta işkence yasağı, mahpusların tutulma koşulları, hapishane idarelerinin yetkilerinin sınırları, hapsedilenin hakları hakkında belli kural ve standartlar bulunmaktadır.

Mahkûmlara Uygulanacak Muameleye İlişkin Standart Asgari Kurallar (1955), Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 2006/2 Sayılı Avrupa Hapishane Kuralları, AİHS ve ulusal mevzuatımız mahpusların tutulma koşullarının insan haklarına uygun şekilde gerçekleşmesi gerektiğini düzenlemektedir. Bu bağlamda mahpusların beyanlarına göre gerçekleştiği iddia edilen hak ihlaller şu şekildedir:

A.İşkence ve Kötü Muamele Yasağı İhlali

a)Hastaneye Sevk Sorunu:

Tarafımızca yapılan görüşmelerde, mahpuslar hastane sevkleriyle ilgili ciddi sorunlar yaşadıklarını, sevklerin geç yapıldığını, sevk sürecinde insan onuruyla bağdaşmayan muameleye maruz kaldıklarını, özellikle gidiş-gelişlerde onur kırıcı ve insanlık dışı arama uygulamalarıyla karşılaştıklarını beyan etmişlerdir. Tokat T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda tutulan ve tarafımızla görüşen on üç başvurucunun tamamı, hastaneye sevklerin sistematik şekilde aksadığını ve bu nedenle sağlık haklarına fiilen erişemediklerini dile getirmiştir.

b)Koğuş Aramaları Sorunu:

Mahpuslar tarafından koğuşlarda yapılan aramalarda özenli davranılmadığı sık sık aynı aramalara maruz kaldıkları beyan edilmiştir. Mevcut durumda koğuşları arama hakkı, mahpusların girişlerde aranması ve mahpusların sayım yükümlülüğünün bulunması görevliler tarafından kötüye kullanılarak suiistimal edildiği iddia edilmektedir. Aramalar ve sayımlar işkence ve kötü muamele uygulamasına dönüştüğüne dair şikâyetler mevcuttur

c)Eşyaların Tahrip Edilmesi Sorunu:

Tokat Hapishanesi’nde koğuşlara düzenli ve sık biçimde yapılan aramalarda, mahpuslara ait kişisel eşyaların tahrip edildiği, keyfi biçimde el konulduğu ve herhangi bir tutanak tutulmadan işlemlerin gerçekleştirildiği yönünde ciddi şikayetler bulunmaktadır. Bu uygulama yalnızca mülkiyet hakkının değil, aynı zamanda özel yaşamın gizliliği, kişisel bütünlük ve onur hakkının da ihlaline yol açmaktadır.

d)Onur Kırıcı Arama Sorunu:

Tüm Başvurucular insan onuruna aykırı aramalar olduğunu aktarmışlardır. Mahpuslar son aylarda özellikle hastane sevkleri sırasında onur kırıcı ağız içi arama dayatmasına maruz kalmaktadırlar. Özellikle arama nedeniyle mahpusların hastane sevklerinin zorlaştırılması ayrıca sağlık hakkı ihlaline de neden olunmaktadır. Bu uygulama nedeniyle mahpuslar hastane sevklerine çıkmamaktadır

 

Tek Kişilik Hücre Sorunu:

Hamit Acu, ağırlaştırılmış müebbet cezası nedeniyle yaklaşık bir yıldır hücre cezasına tabi tutulmakta ve ciddi tecrit koşullarına maruz kaldığı belirtilmiştir. Hamit Acu’nun Kendi başına kaldığı hücrede sosyal, fiziksel ve psikolojik ihtiyaçlarını karşılayacak hiçbir imkan sunulmadığı belirtilmiştir. Günde yalnızca bir saat havalandırmaya çıkarılmakta ve bu süreyi de tek başına geçirdiği aktarılmıştır.  Hamit Acu ’ya spor yapma hakkı dahi tanınmadığı belirtilmiştir. Mahpusun Kaldığı alanın son derece dar olması, yaşam alanını ciddi şekilde kısıtlamakta; insan onuruna aykırı bir muamele niteliği taşımaktadır.

e)Sosyal Faaliyetlerden Yararlandırma Hakkının Engellenmesi Sorunu:

Mahpuslar, sosyal faaliyetlerden yararlandırılmadıklarını belirtmiştir. Mahpusların sağlık kapsamında en önemli ihtiyacı konusunda şikayetler mevcuttur.  Görüşme yapılan mahpusların aktarımlarına göre; sohbet, sosyal, kültürel ve sportif kurslara katılma gibi faaliyetlerin kısıtlanması, yaşam kaliteleri üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olup eziyet seviyesine ulaşmıştır.

B.Eşitlik İlkesinin İhlali

a)İdari Gözlem Kurul Sorunu:

Tokat hapishanesinde mahpusun ceza evinde bulunduğu suça göre ayrımcılık yapıldığı daha önce yayınlanan raporlarda anlaşılmaktadır.  Yine görüştüğümüz mahpuslar, birçok mahpusun keyfi bir şekilde infazının ertelendiği veya yakıldığını belirtmiştir. Kişinin sahip olduğu düşüncelerden dolayı ayrı bir muameleye kalması kabul edilemez.  İdari Gözlem Kurulları tarafından kullanılan raporlarda sıklıkla; Mahpusun "pişmanlık göstermemesi", “Düşüncelerinden vazgeçmemesi” ya da "Tehlike oluşturabileceği yönündeki varsayımlar" gibi sübjektif ve hukuk dışı değerlendirmelerle infazların yakıldığı belirtilmiştir.

 

b)Telefon Konuşma Hakkı Sorunu:

Siyasi mahpuslar görüntülü görüşme hakkından faydalanamamaktadır. Adli mahpuslar 30 dakika görüntülü görüşme yapabiliyorken siyasi mahpuslara bu hak tanınmamaktadır. Hatta adli mahpusların yakınları açık görüşe gitmediği taktirde görüntülü görüşme süresi 1 saate çıkabilmektedir fakat siyasi mahpuslar yakınları ile 1 saniye bile görüntülü görüşme yapamamaktadır. Ayrıca adli mahpuslar ile siyasi mahpusların normal telefon görüşme hakkı arasında da süre farkı bulunmaktadır.

Pandemi döneminde ceza infaz kurumlarında uygulanan kısıtlamalar kapsamında Adli suçlulara 20 dk ek telefonla görüşme hakkı verilirken Siyasi mahpuslar verilen ek telefon görüşme hakkının yalnızca 10 dakika ile sınırlandırılmıştır.

Bayram gibi özel günlerde adli mahpuslara verilen ek haklar, siyasi mahpuslara tanınmamaktadır. Bu hak bağlamında siyasi mahpusların yararlandırılması açıkça ayrımcılıktır.

C.Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Hakkının İhlali

 

Görüştüğümüz mahpuslar infazların ertelendiği ya da yakıldığı belirtilmiştir.  Özellikle Kamuran Taş, Mehmet Sayılgan, Adnan Çelebi, Aydın Değirmenci ve Mehmet Şirin Kaya gibi siyasi mahpuslar, infaz sürelerini doldurdukları halde tahliye edilmemekte; “topluma kazandırılmadıkları”, “pişmanlık göstermedikleri” veya “örgütsel aidiyetlerinin devam ettiği” gerekçesiyle, Hapishanede tutulmaya devam edilmektedir.

30 yıllık mahpus Adnan Çelebi’nin infazı bugüne kadar iki kez ertelenmiştir. Benzer biçimde Kamuran Taş’ın infazı da toplam iki kez yakılmış; biri üç ay, biri altı ay olmak üzere toplam dokuz ay boyunca tahliyesi engellenmiştir. Mehmet Sayılgan’ın ise infazı tam beş kez ertelenmiştir. Bu ertelemeler, infaz hukukunun bireysel ıslah süreci yerine bir tür siyasal sadakat testine dönüştürüldüğünü  göstermektedir.

İnfazı yakılan bir diğer mahpus Aydın Değirmenci, kolon kanseri geçmişi olan, aynı zamanda Parkinson başlangıcı ve diyabet hastalığı olan bir mahpustur. Sağlık durumu, Hapishane koşullarında kalamayacak kadar ağır olmasına rağmen, gözlem kurulu tarafından tahliyesi engellenmiştir. Benzer biçimde Mehmet Şirin Kaya’nın infazı da yakılmıştır.

İnfaz erteleme ve yakılmanın ortak noktası, infazı ertelenen ya da yakılan tüm mahpusların siyasi kimlik taşıyor olması ve haklarında verilen kararların ideolojik, keyfi ve ayrımcı nitelikler taşımasıdır. Hem kişi özgürlüğü güvenliği hakkı hem de umut hakkı ihlaller içeren uygulamalarla hükümlülerin hakların elinden almaktadır. Anayasaya göre özgürlük kural; tutulma ise istisnai durumdadır. Hapishane idareleri mutlak görevleri, hükümlüleri dış dünyaya kazandırmaktadır. Onun harici her türlü eylem anayasa ve AİHM içtihatlarına aykırı olacaktır.

D.İfade Özgürlüğü Hakkının İhlali

 

Mahpuslara, kitap Kotası TV kanallarıyla ilgili sorun çıkarılması, İdari Gözlem Kurulundaki cezalar nedeniyle mahpusların infazlarının ertelenmesi ve Ağız içi aramanın kabul edilmemesinden dolayı mahpuslara disiplin cezası verilmesi ifade ve haber alma özgürlüğünün ihlalidir.  Mahpusların beyanlarına göre TV, kitap gibi yayınlardan sınırlı sayıda verilmektedir. Ceza İnfaz Kurumunda bulunan tutuklu ve hükümlülerin yayınlardan yararlanmasına ilişkin esaslar 5275 sayılı Kanun’un ilgili hükümleri de gözetilerek Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal verilmiştir.[1]

 

İdari gözlem kurulundaki ceza içinde cezaya dönüşen kararları nedeniyle infazların kişinin dünya görüşü ve siyasi görüşü gerekçe gösterilerek infazlarının ertelenmesi- yakılması  ifade özgürlüğüne bir müdahaledir.  Bir ifadenin hedef aldığı kişinin kimliği ve ifadenin amacı bu ifadeye karşı ifadenin yöneldiği kişi dikkate alınmayarak infazlar ertelenmektedir. İfadeler nedeniyle infazın ertelenmesi kişinin kendi görüşlerini ifade etme iradesi üzerinde caydırıcı bir etki doğuracaktır. Bu tür infaz ertelenmelerin mahpus üzerinde olduğu gibi inandığı değerler üzerinde açıklamaları konusunda yorumda bulunmak isteyen diğer bütün mahpuslar üzerinde de kendi kendini sansürleme ortamı oluşturacaktır.

İnfaz ertelemelerinin kayda değer bir süre boyunca devam etmesi ve kronik hale gelmesi, her ne olursa olsun, amaçlanan meşru hedefle orantılı olmadığı ve dolayısıyla söz konusu tedbirin demokratik bir toplumda gerekli olmadığından ifade özgürlüğünün ihlalini oluşturacaktır.

Ağız içi arama karşıtı tutumlarından dolayı bazı mahpuslara disiplin cezaları verildiği; Aydın Değirmenci, İzbat Orhan, Mehmet Şirin Kaya, Suat Oğuz ve Mehmet Tiryaki hakkında cezai işlem uygulandığı belirtmiştir.  Kişilerin ağız içi arama uygulamasına rıza göstermemesi, temel hak ve özgürlüklerini kullanmalarına dayanmaktadır. Bu nedenle, kişilerin bu gerekçeyle cezalandırılması veya disiplin soruşturmasına tabi tutulması, ifade ve beden dokunulmazlığı haklarının ihlali anlamına gelir. Bu durum, aynı zamanda “cezalandırma yoluyla sindirme” ve “hak arama yollarına başvurma hakkının dolaylı olarak engellenmesi” niteliği taşımaktadır.

 

E.Düşünce ve Kanaat Hürriyeti Hakkının İhlali

 

Mahpuslar tarafından idari gözlem kurullarından içsel alanın dışa vurulmaya zorlandığı ve pişmanlık dayatılması olduğunu aktarılmıştır. İlgili düzenlemelere rağmen, Hapishanedeki uygulamaya bakıldığında, içsel özgürlük alanında sistematik hak ihlallerinin bulunduğu görülmektedir. İdari Gözlem Kurulunda mahpuslara sorulan siyası sorular düşünce ve kanaatlerini açıklamaya yönelik sorulardır. Bu tür sorular mahpuslar üzerinde kaçınılmaz olarak belli bir çağrışım yaptığı ve ilgili kimseleri, diğer mahpuslardan farklılaştırmaktadır. Bu durum hem mahpuslara ayrıştırıcı davranıldığını hem de ikilemler arasında bırakmaktadır.

Tokat Hapishanesi’nde infazı ertelenen veya infazı yakılan mahpuslar arasında Adnan Çelebi’nin (2 kez), Mehmet Sayılgan’ın (5 kez), Kamuran Taş’ın (2 kez) ve Aydın Değirmenci ile Mehmet Şirin Kaya’nın bulunduğu, bu kişilere yönelik olarak İdari Gözlem Kurulu tarafından tahliye öncesi “örgüt, ideoloji, lider figürü” gibi konularda sorular yöneltildiği, bu sorulara verilen yanıtların “pişmanlık göstermediği” gerekçesiyle infaz erteleme veya yakma kararlarına dayanak yapıldığı, dolayısıyla bu mahpusların ifade ve düşünce özgürlüklerini kullanmadıkları sürece tahliye edilmelerinin engellendiği, infaz sisteminin siyasi kanaat açıklamaya zorlayan bir araca dönüştüğü ve bu uygulamanın sistematik hale geldiği tespit edilmiştir.

F.Özel Hayatın Gizliliği Ve Korunması Hakkı İhlali

 

Tokat T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda tutulan siyasi mahpusların tamamının aileleri il dışında yaşamakta olup, bu durum mahpusların aileleriyle fiziksel temasını ciddi biçimde kısıtlamakta, ailelerin olduğu veya ailelere yakın olunan hapishanelere sevk taleplerinin sistematik ve ısrarlı olarak reddedilmesiyle birlikte özel hayata ve  aile hayatına saygı hakkı fiilen engellenmektedir. Mahpusların maddi yetersizlikler ve uzaklık nedeniyle aylarca görüş yapamaması, aile bağlarının korunmasını imkânsız hale getirmekte; buna ek olarak siyasi mahpuslara tanınmayan görüntülü görüşme hakkı, telefon görüşme süresindeki ayrımcılık ve bayram gibi özel günlerde adli mahpuslara tanınan ek görüş haklarının siyasilere uygulanmaması, mahpusların aileleriyle haberleşme özgürlüğünü açıkça ihlal etmektedir. Ayrıca, Hapishane de muhalif yayınlara erişimin yasaklanması, yalnızca idarenin uygun gördüğü TV kanallarına izin verilmesi, kitap sayısının 5 ile sınırlandırılması gibi uygulamalar, mahpusların bireysel gelişim ve düşünsel özgürlük alanlarını sınırlandırmakta, özel hayatın entelektüel ve duygusal yönüne müdahale anlamı taşımaktadır. Özellikle ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü mahpusların tecrit koşullarında tutulmaları, sosyal ilişkilerden tamamen yoksun bırakılmaları ve yalnızca birinci derece yakınlarıyla sınırlı görüş hakkı tanınması, onların hem aile yaşamına hem özel yaşam alanına ciddi biçimde zarar vermektedir. Tüm bu uygulamalar bir arada değerlendirildiğinde, özel hayata ve aile yaşamına saygı hakkının, Hapishane idaresi eliyle sistematik olarak ihlal edildiği; mahpusların sadece özgürlüklerinden değil, insan onurunun temelini oluşturan özel yaşam, düşünsel bütünlük ve aile bağlarından da yoksun bırakıldıkları açıkça görülmektedir.

Görüştüğümüz mahpuslar hem kendilerinin hem de koğuşunda bulunan herkesin sürgün geldiği bilgisini vermiştir. Mahpusların tamamının aileleri uzak illerde yaşamaktadır.  Bu nedenle uzak mesafeden dolayı ziyaretler çok seyrek gerçekleşmektedir. Sevk talepleri ısrarla reddedilmektedir. Bu, aile hayatına saygı hakkını ve insan onurunu zedelemektedir. Hükümlü ile ailesi arasındaki uzak coğrafi mesafenin, aile ziyaretlerinin azalmasına ve dolayısıyla aile bağlarının bozulmasına neden olacağı da açıktır.

 

G.Sağlık Hakkı İhlali

Tokat T Tipi Hapishanesinde 15 hasta mahpus bulunmaktadır, bunların 11’i ağır hastadır. Ağız içi arama dayatması nedeniyle mahpuslar Ocak 2025'ten itibaren hastaneye sevk taleplerini geri çekmektedir. Bu durum teşhis ve tedavileri ciddi şekilde aksatmaktadır. Hastaneye sevkler ciddi şekilde gecikmektedir. Tedavi süreçleri düzenli yürütülmemektedir. Ağır hasta mahpusların tedavi edilmemesi hayati tehlikeye neden olmaktadır.

Hapishane idaresi, mahpusları onur kırıcı ve aşağılayıcı nitelikteki ağız içi arama uygulamasına zorlamakta; bu dayatma, hastaların teşhis ve tedaviye ulaşmasını engellemekte, böylece sağlık hakkı ihlal edilmektedir. Kamuran Taş’ın omurilik fıtığı başlangıcı olmasına rağmen MR çekilememesi, Mehmet Şirin Kaya’nın ameliyat sonrası fizik tedaviye erişememesi nedeniyle bacağında kalıcı hasar oluşması, Hasan Demirtaş’ın Behçet hastalığına rağmen uygun beslenme ve tedavi imkânlarından yoksun bırakılması, Ömer Yaman’ın altı ay içinde bir gözünü tamamen kaybetmiş olması, bu ihlallerin yalnızca birkaç örneğidir. Üstelik mahpusların sağlık durumları kötüleştiği halde sevkler gecikmekte veya hiç yapılmamakta, hastaneye gidenler de genellikle ağız içi arama nedeniyle ya geri çevrilmekte ya da tedaviyi yarıda bırakmak zorunda kalmaktadır. Sağlık hakkı, Anayasa’nın 56. maddesi ile güvence altına alınmış temel bir sosyal haktır; aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin yaşam hakkı (madde 2) ve işkence yasağı (madde 3) ile doğrudan bağlantılıdır. Ancak Tokat, Hapishanesinde hasta mahpusların tedaviye erişimi gerek fiziksel uygulamalar gerekse idari keyfiyetle engellenmekte; yaşam hakkı tehlikeye atılmakta ve sağlık hakkı, Hapishane duvarları arasında fiilen askıya alınmaktadır. Bu durum, mahpusların insan onuruna yaraşır koşullarda yaşama hakkının açık bir ihlalidir ve hem ulusal hem uluslararası normlara aykırıdır.

Tokat Hapishanesi’nde aşağıdaki mahpusların ciddi sağlık sorunları yaşadığı ve tedavi haklarının çeşitli biçimlerde ihlal edildiği tespit edilmiştir:

Hasan Demirtaş, Behçet hastasıdır. Göz ve böbrek hasarı mevcuttur. Diyet yemeğe ulaşamamaktadır. 6 aydır tedaviye ulaşamamaktadır. Ömer Yaman, 70 yaşındadır. Göz tansiyonu ve hipertansiyon hastasıdır. Sol gözünü kaybetmiştir. İdrar yolu enfeksiyonu yaşamaktadır. Hastaneye 6 aydır hiç sevk edilmemiştir. Mehmet Şirin Kaya, Ameliyat sonrası fizik tedavi hakkı ağız içi arama nedeniyle engellenmiştir. Kalıcı hasar riski vardır. Ayrıca kullanması gereken 30.000 TL maliyetli ilaç için destek verilmemektedir. Kamuran Taş, Omurilik fıtığı başlangıcı vardır. MR çekimi yapılmamış, ameliyat ihtimali varken hastaneye sevk edilmemiştir. Cemal Özgüç, Katarakt nedeniyle gözünü kaybetme riski altındadır. Yunus Şimir, Kalp hastasıdır.  Suat Oğuz, Mehmet Tiryaki, Aydın Değirmenci, Adnan Çelebi, Mehmet Sayılgan gibi isimler de ağır hastadır.

Tokat Hapishanesinde mahpusların sağlık durumları ve tedavi süreçlerindeki aksaklıklar, aşağıdaki ihlalleri ortaya koymaktadır. Mahpusların hastane sevkleri, ağız içi aramalar gibi güvenlik prosedürleri nedeniyle engellenmektedir. Dünya Sağlık Örgütü Anayasası sağlık tanımı çerçevesinde sağlık hakkı bireylerin fiziksel, ruhsal, sosyal iyilik halinin sağlanması için sahip oldukları hakları içerir. Sağlık hakkı yaşam hakkının tamamlayıcısıdır ve sağlıklı olmak yaşam hakkının temel koşuludur.

Tüm başvurucular Hastaneye sevkler konusunda sorun olduğu beyan edilmiştir. Mahpuslar tarafından sevk esnasında ağız içi arama dayatıldığından; sevklere çıkmadıklarını belirtmiştir.

Mahpuslar tedavilerinin rutine uygun ilerlemediğini beyan etmişlerdir. Mahpus beyanlarıyla beraber ortaya çıkan veriler hapishanende sağlık sorunlarının derinleştiğine göstergedir. Ağır hasta mahpusların, Hapishane koşullarında uygun tedaviye erişemedikleri, düzenli muayene, tetkik ve rehabilitasyon olanaklarının sağlanmadığı, ağız içi arama gibi keyfi uygulamalarla sağlık hizmetine erişimlerinin engellendiği gözlemlenmiştir.

 

H.Umut Hakkı İhlali

 

AİHM, bir kimsenin mahkûm olduğu hapis cezasının infazını bir gün serbest kalma ümidi olmaksızın geçirmesini AİHS madde 3 bağlamında kötü muamele olarak kabul etmekte, umut hakkını insan onuruna saygının bir gereği olarak görmektedir. Son yıllarda verdiği kararlarında ise ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının kötü muamele teşkil etmemesi için, söz konusu cezanın gözden geçirilme olanağının bulunmasının yanı sıra cezanın infazına ara verilmesi, infazın geri bırakılması veya koşullu salıverilmesi af veya cezada indirim yapılmasına olanağının bulunmasını da şart koşmuştur.

 

Başvurucular Tokat hapishanesinde infazları ertelendiği ya da yakıldığı belirtilmiştir.  Tokat Hapishanesi’nde tutulan mahpusların infaz süreçlerinde sistematik olarak uygulanan infazın ertelenmesi ve infaz yakma kararları, başta Anayasa olmak üzere uluslararası insan hakları belgelerinde güvence altına alınan “umut hakkı” ile açıkça ihlalidir. Mahpusların infaz sürelerini tamamlamalarına rağmen özgürlüklerine kavuşamamaları, cezanın öngörülen sınırlarının ötesine geçerek keyfi biçimde uzatılması anlamına gelmekte, bu durum ise hukuk devleti ilkesine ve insan onuruna aykırılık teşkil etmektedir.

 

Aşağıdaki vakalarda görüldüğü üzere, mahpusların tahliyeleri ceza sürelerinin dolmasına rağmen ya tamamen engellenmiş ya da defalarca ertelenmiştir:

 

Adnan Çelebi, 30 yıllık cezasının önemli bir kısmını tamamlamasına rağmen koşullu salıverilmenin tekrar tekrar ertelenmesi, şeffaf ve adil bir inceleme sürecinin eksikliğini düşündürür. Ertelemeler için açık bir gerekçe sunulmaması, umut hakkını ihlal edebilir.

 

Mehmet Sayılgan, Beş kez erteleme, inceleme sürecinde sistemik bir sorun olduğunu gösterir. AİHM, nesnel gerekçeler olmadan tekrarlanan ertelemelerin umut hakkını ihlal ettiğini vurgulamıştır.

 

Kamuran Taş, tahliyesinin ikinci kez ertelenmiş olması, onun açısından artık cezanın infazının ötesinde, belirsiz bir süreyle özgürlüğünden yoksun bırakılma anlamı taşımaktadır. Bu durum yalnızca bir bireyin değil, infaz hukukunun temel ilkelerinin ve insan haklarına dayalı hukuk sisteminin doğrudan ihlalidir.

 

Aydın Değirmenci ve Mehmet Şirin Kaya, hakkında uygulanan infaz yakma kararları, ceza hukuku ve insan hakları ilkeleri açısından ağır bir ihlal teşkil etmektedir. İnfazın yakılması, ceza süresini fiilen uzatarak, hukuken öngörülebilir bir tahliye tarihini ortadan kaldırmakta ve mahpuslar açısından belirsizlik, umutsuzluk ve keyfilik yaratmaktadır. Bu uygulama, Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, AİHS m.3’te yer alan insanlık dışı muamele yasağı ve AİHM’in umut hakkına ilişkin içtihadı ile bağdaşmamaktadır. Mahpusun infaz süresini tamamlamasına rağmen, idari takdirle serbest bırakılmaması, cezayı fiilen ağırlaştırmakta ve hukuki güvenliği zedelemektedir. infaz yakma işlemlerinin gerekçesiz, denetime kapalı ve öngörülemez biçimde uygulanması, infaz hukukunun temel ilkelerine aykırı olduğu kadar, bir cezalandırma değil, cezayı keyfi şekilde uzatma aracına dönüşmüştür

 

Şartlı tahliyenin özü, cezanın belirli bir kısmını çektikten sonra, mahkûmun topluma yeniden entegrasyon olasılığını ortaya çıkarmasıdır. Gelinen noktada şartlı tahliye hakkı cezalandırma aracına dönüştürtülmüştür. İnfaz yakılması verilen ceza, özgürlüğünden mahrum kalan tutsağın umut hakkı elinden alarak işkence ve kötü muamele boyutuna erişmektedir

 

İ. Kanunilik İlkesinin İhlali

 

Kanunilik ilkesi gereği Kanunlar belirli ve net olmalıdır. Kanunilik ilkesi uyarınca kamu makamlarına verilen takdir marjı sınırlı olmalıdır.  İdare ve gözlem kurullarının vermiş olduğu iyi hal kararları bu yönüyle ciddi sorunlar ihtiva etmektedir. Burada sorun örgütlü suçtan ya da terör suçundan ceza alan hükümlünün 5275 sayılı CGTİHK 105/A maddesi uyarınca denetimli serbestlikten faydalanabilmesi için yönetmelikte ön şart olarak aranan mensup olduğu örgütten ayrılma durumundan ileri gelmektedir.[2]

5275 sayılı Kanunun 89. Maddesinde yapılan değişiklik açıkça hükümlülerin aleyhine düzenlemeler içerdiğinden, maddenin değiştirildiği 14/04/2020 tarihinden önce işlenen suçlar bakımından bu değişiklik uygulanamaz ve eski hüküm geçerliliğini aynen korur. Ancak açık kanun maddelerine rağmen söz konusu yönetmeliğin uygulanması ile TCK'nın 7. Maddesinde düzenlenen kanunların zaman bakımından uygulanması ilkesi, Anayasanın 38. Maddesinde düzenlenen suçta ve cezada kanunilik ilkesi ile AİHS'in 7. Maddesinde düzenlenen cezaların yasallığı (suçta ve cezada kanunilik) ilkesi ihlal edilmektedir. Yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 7’nci maddesi hükümlerine göre suçun veya yaptırımın yasada açık bir şekilde düzenlenmesi aranmakta ve yasallık ilkesine vurgu yapılmaktadır.  Söz konusu düzenleme belirlilik içermediğinden ihlallere neden olmaktadır.

 

İyi hal kararı mahpusun durumu bakımından oldukça önemledir. Çünkü bu durum, örgütlü suçtan ya da terör suçundan mahkûm olan hükümlünün, 5275 sayılı CGTİHK 105/A maddesi uyarınca denetimli serbestlikten faydalanabilmesi için ön şart olarak arandığından tutsağın olduğundan daha erken hapishanenden çıkabilmesi ve daha erken özgürlüğüne kavuşması anlamına gelmektedir.

Yine yönetmelik gereği idare ve gözlem kurulları tarafından iyi hal  kararlarının, mevzuatta hangi olgulara ve kriterlere göre bir değerlendirme yapılacağına dar bir düzenleme getirilmediğinden bu kararların tamamına yakınının, birbirinden farklı kriterler ve olgular içerdiği, hatta çoğunlukla birbiriyle çeliştiği, içerik olarak da hukuk denetme elverişli olmayan, sübjektif değerlendirmeler içeren hukuk devletinin temel ilkelerinden olan belirlilik ve hukuk öngörülebilirlikten yoksun kararlar olduğu gözlemlenmiştir

İdare ve gözlem kurulları tarafından verilen iyi hal kararlarına karşı itiraz üzere hukukilik ve yerindelik denetim yapmakla görevli infaz hakimlikler ve ağır ceza mahkemelerince de verilen kararların bir kısmında idarenin takdir yetkisi kapsamında gözleme dayalı yazılı şekilde karar verildiği şeklinde, bir kısmında da hukuk denetme elverişli olmayan, sübjektif değerlendirmeler içeren yoruma dayalı değerlendirmeler vardır. Bu kararlara karşı istinaf ya da temyiz kanun yolu öngörülmediğinden farklı yerlerde bulunan mahkemelerce farklı içerikte ve çoğunlukla da birbiriyle çelişen kararlar verilmektedir. Bu yönüyle de ilgili yönetmelik gereği idare ve gözlem kurullarınca yapılan değerlendirmelerin ve mahkeme kararlarının Anayasa’nın 2. Maddesine aykırıdır.

Mevcut hapishanelerde bulunan İdari Gözlem Kurullarının ulusal ve uluslararası hukuka aykırı hareket etmekte olduğu tarafımızca tespit edilmiştir.  Hapishane idareleri tarafından verilen subjektif değerlendirme ve soyut gerekçeler ile mahpusların tahliye edilme ve denetimden faydalandırılmama kararları hak ihlallerine neden olmaktadır.

 

 

 

Anayasanın 2’nci maddesinde “hukuk devleti” ilkesi devletin temel niteliği olarak düzenlenmiş, bu ilke Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihatlarında “eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygı gösteren, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı tutum ve davranışlardan kaçınan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlet” olarak tarif edilmiştir.

Demokratik bir hukuk devletinde, insan hakları ihlallerini meşrulaştırıcı ve hukuka aykırı davranmanın bir mazereti olamaz. Kamu görevlileri insan haklarına saygılı kalarak, hukuka uygun bir şekilde görev yapmak zorundadır.  Yukarıdaki mahpus anlatımları da incelendiğinde görülecektir ki mahpusların sorunlarının olduğu aşikardır. Hapishane yönetiminin insan haklarını gözeten yaklaşım yöntemini esas alarak iddiaları ivedilikleri incelemelidir. Hapishane idaresi kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında sahip olduğu pozitif yükümlülüğü uyarınca bildiği veya bilebileceği konumda olduğu müddetçe mahpuslara insan onuruna uygun koşullar sağlama yükümlülüğü altındadır

Hapishane idari görevinin gereklerine uygun olarak kanun, idari düzenlemeler veya talimatların öngördüğü usul ve esasları ifa etmelidir. Bu anlamda kamu görevlisinin herhangi bir şekilde kanuni yetkisini aşması, kanunun aradığı şekil şartlarına uymaması, takdir yetkisini amacı dışında kullanması, kanunun emir ve müsaade ettiği hareketinin gerektirdiği ön şartlara aykırı hareket etmesi, görevin gereklerine aykırılık kapsamında kalmaktadır.

Demokratik bir hukuk devletinde, insan hakları ihlallerini meşrulaştırıcı ve hukuka aykırı davranmanın bir mazereti olamaz. İdari gözlem kurularında kanuna aykırı şekilde terör örgütü ve iyi hal kavramlarıyla mahpuslar mağdur edilmektedir.  Kamu görevlileri insan haklarına saygılı kalarak, anayasaya uygun bir şekilde uygulamaları yürürlüğe sokmalıdır.

Mevcut durumda hapishane idaresinin tutumları ve uygulamaları konusunda şikayetler mevcuttur. Hapishane idaresi asli olarak sorunları tespit ederek çözümlemelere yoğunlaşmalıdır. Kanunlara uygunluk, eşitlik ve ayrımcılığın önlenmesi, ölçülülük, yetkinin kötüye kullanılmaması, tarafsızlık, dürüstlük, nezaket, şeffaflık, hesap verebilirlik, kazanılmış hakların korunması ve haklı beklentiye uygunluk, dinlenilme ve savunma hakkı, bilgi edinme hakkı, makul sürede karar verme, kararların gerekçeli olması iyi yönetimin temel ilkelerindendir. Mahpuslar, hapishane idarelerinin birçoğunun iyi yönetim ilkelerine uygun hareket etmediğini beyan etmektedir. Hapishane idaresi iyi, şeffaf, demokratik ve insan haklarına dayalı bir yönetimle sorunları çözme odaklı yaklaşım geliştirmelidir.

 

 

 

  1. Anayasa ve 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’unda yer verilmeyen bir durumun Açık Cezaevine Ayrılma Yönetmeliği’nin 6/ç maddesiyle düzenlenerek, açıkça infazın kanuniliği ilkesi yok sayılmıştır. Bu haliyle de ilgili yönetmelik hükmü Anayasa’nın 38. Maddesine de aykırılık oluşturmaktadır.

 

  1. Pandemiden dolayı siyasi mahkumlara verilen ek telefon görüşme hakkının yalnızca 10 dakika ile sınırlandırılması, eşitlik ilkesine ve temel haklara aykırıdır. Zira adli hükümlülerin bu haktan 20 dakika süreyle faydalandığı dikkate alındığında, aynı hakkın siyasi mahpuslar için yarı süreyle sınırlandırılması açık bir ayrımcılık teşkil etmektedir.

 

  1. Bayram gibi özel günlerde adli mahpuslara verilen ek haklar, siyasi mahpuslara tanınmamaktadır. Bu hak bağlamında siyasi mahpusların yararlandırılması açıkça ayrımcılıktır.

 

  1. Görüntülü arama imkanından faydalanma konusunda adli mahpuslar için uygularken siyasi mahpuslar için uygulamaması, siyasi mahpusların E-Görüşme yapma hakkının kullanılması engellenmektedir.  siyasi mahpuslar, adli mahpuslara göre 20 dakika az telefon görüş yapabilmektedir.

 

  1. Adnan Çelebi, Mehmet Sayılgan, Kamuran Taş infazları ertelenmiştir. Aydın Değirmenci ve Mehmet Şirin Kaya infazları yakılmıştır. İnfaz erteleme ve yakma kararları, ceza hukuku ve insan hakları ilkeleri açısından ağır bir ihlal teşkil etmektedir. İnfazın yakılması ve ertelenmesi, ceza süresini fiilen uzatarak, hukuken öngörülebilir bir tahliye tarihini ortadan kaldırmakta ve mahpuslar açısından belirsizlik, umutsuzluk ve keyfilik yaratmaktadır. Bu uygulama, Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, AİHS m.3’te yer alan insanlık dışı muamele yasağı ve AİHM’in umut hakkına ilişkin içtihadı ile bağdaşmamaktadır.

 

  1. Mahpusların birinci basamak sağlık hizmetlerine erişiminde sıkıntı yaşanmaktadır. Özellikle sürekli hekim bulunmayan ceza infaz kurumlarında gerek hekime muayene gerekse hastaneye sevk süreci uzamaktadır. Buna yetersiz sağlık imkânları da eklenince, ciddi ve yaşamsal etki doğuracak bazı hastalıkların teşhis ve tedavisi gecikmekte, bazen de imkânsızlaşmaktadır.

 

  1. Mahpus beyanlarında anlaşılacağı üzere revirde bulunan doktorlar İstanbul protokolüme uygun tedavi yapmamaktadır. İstanbul protokolüne uygun yapılmayan her muayene, mahpusların sağlık hakkını ihlal etmektedir. Revir doktorunun İstanbul Protokolü ve meslek etiğine aykırı muayene yapması durumunda denetlenmesi söz konusu değildir.

 

  1. Tokat Hapishanesindeki 15 hasta mahpustan 11’i ağır hasta olup, hastaneye sevk talepleri geç yapılmakta ya da hiç yapılmamaktadır.

 

  1. Şükrü Abdo, Cemal Özgüç, Yunus Şimir, Mehmet Tiryaki, İzbat Orhan, Suat Oğuz, Aydın Değirmenci, Mehmet Şirin Kaya, Hasan Demirtaş, Ömer Yaman ve Mehmet Sayılgan adlı mahpusların sağlık sorunları olduğu tarafımıza iletilmiştir.
  2. Şükrü Abdo Hipertansiyon, Cemal Özgüç Katarakt (Göz kaybı riski var), Yunus Şimir – Kalp hastası, Mehmet Tiryaki – Kafasında şarapnel, prostat kaynaklı tespit edilemeyen rahatsızlığı, İzbat Orhan – EFM hastası, Suat Oğuz – Karaciğerde kist, hipertansiyon, prostat, gastrit, Aydın Değirmenci Kolon kanseri geçmişi, Mehmet Şirin Kaya Çapraz bağ kopması, Hasan Demirtaş Behçet hastası ve Ömer Yaman, 70 yaşında, hipertansiyon hastasıdır. Bu hastaların Hepsi Ağır Hasta Mahpustur.

 

  1. Cemal Özgüç’ün katarakt ameliyatı, Aydın Değirmenci’nin kolon kanseri tetkikleri ve Suat Oğuz’un karaciğer kisti gibi ciddi durumlar, gerekli tıbbi müdahale ve takip eksikliği nedeniyle kötüleşmektedir.

 

  1. Hapishane koşullarında kalamayacak kadar ağır hasta olan mahpusların hapishanende tutulmaya devam edilmesi ulusal mevzuata ve uluslararası sözleşmelere aykırı olduğu ve tıbbi tedaviye ulaşma imkânı kısıtlandığından yaşam hakkının açık ihlali olduğu açıktır. Bununla birlikte hapishane koşullarında hastaneye sevk işlemlerinin yapılmaması, geç yapılması, yapılmasına onur kırıcı uygulamalar (ağız içi araması, kelepçeli muayene) ile engel olunması, özellikle diş ve ağız sağlığı tedavisine ulaşımın birçok hapishanende mümkün olmaması yaşam hakkının kapsamında bulunan sağlık hakkına erişimin açık ihlalidir.

 

  1. Kolon kanseri geçmişi olan, Parkinson başlangıcı ve şeker hastalığı bulunan Aydın Değirmenci'nin düzenli tetkik ve tedaviye erişimi sağlanmamaktadır; bu nedenle sağlığı her geçen gün kötüleşmektedir.

 

  1. Behçet hastalığı nedeniyle göz ve böbreklerinde kalıcı hasar oluşma riski taşıyan Hasan Demirtaş, altı aydır tedavi olamamakta, diyet ihtiyacı karşılanmamakta ve sık sık bayılmasına rağmen uygun sağlık hizmetinden yoksun bırakılmaktadır.

 

  1. Çapraz bağ kopması nedeniyle ameliyat geçiren Mehmet Şirin Kaya, sadece 10 gün fizik tedavi aldıktan sonra ağız içi arama uygulaması nedeniyle tedavi sürecine devam edememiş, bacağında iltihap ve çıkıklık oluşmuş, bu da kalıcı hasar tehlikesi doğurmuştur.

 

  1. Omurilik fıtığı başlangıcı bulunan Kamuran Taş, ameliyatlık durumda olmasına rağmen yaklaşık üç aydır hastaneye sevk edilmemiş ve MR çekimi yapılamamaktadır. 70 yaşındaki Ömer Yaman, hipertansiyon, göz tansiyonu ve katarakt nedeniyle son altı ayda sol gözünü tamamen kaybetmiş, aynı zamanda idrar yolu enfeksiyonu yaşamasına rağmen tedaviye ulaşamamaktadır.

 

  1. Kafasında şarapnel parçası bulunan Mehmet Tiryaki’nin henüz tanısı konulamamış hastalığı nedeniyle sağlık durumu ağırlaşmakta, prostat ve şiddetli baş ağrılarıyla birlikte ciddi komplikasyon riski taşımaktadır.

 

  1. Katarakt nedeniyle ameliyat olması gereken Cemal Özgüç, gerekli cerrahi müdahaleye ulaşamamakta ve görme kaybı riskiyle karşı karşıya kalmaktadır.

 

  1. Epilepsi benzeri nörolojik hastalığı olan İzbat Orhan, düzenli nörolojik takipten mahrum bırakılmakta; kalp hastası Yunus Şimir ise hiçbir şekilde kardiyolojik gözetim altına alınmamaktadır.

 

  1. Hipertansiyon hastası Şükrü Abdo’ nun karaciğerinde kist bulunan ve aynı zamanda prostat, hipertansiyon ile kronik gastrit hastası olan Suat Oğuz da tedaviye erişememekte, hastalıklarının seyri hakkında bilgi sahibi olamamaktadır.

 

  1.  Göz rahatsızlığı (yüksek metrop) bulunan Mehmet Sayılgan’ın görme bozukluğu ilerlemekte ve tedavi süreci aksamaktadır

 

  1. Ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü Hamit Acu ise boyun fıtığına rağmen tecrit koşullarında spor yapamamakta, sağlık durumu ciddileşmektedir.

 

  1. Diş tedavisine ihtiyaç duyan Adnan Çelebi, ağız içi arama uygulamasını kabul etmediği için hastaneye sevk edilmemekte, temel tedavi hakkından mahrum bırakılmaktadır.

 

  1. Göz ve mide (ülser) rahatsızlıkları bulunan Mesut Buluğ, uygun diyet ve ilaç tedavisi almadan tutulmakta, ülseri ilerleme riski taşımaktadır.

 

  1. Alternatif tedavi yöntemlerine erişim de maddi yetersizlikler ve idarenin destek sunmaması nedeniyle sağlanamamakta Mehmet Şirin Kaya'nın 30 bin TL’lik ilaç tedavisi karşılanmıyor. Bu nedenle Mehmet Şirin Kaya’nın sağlığa erişim hakkı ihlal edilmiştir.

 

  1. Hasta Mahpus Başvurucular tedavi süreçlerinin rutine uygun ilerlemediklerini beyan etmişlerdir. Hasta mahpusların tedavi süreçlerinin rutine uygun ilerlememesi mahpuslarda geri dönülemez hastalıklara ve acılara neden olabilmektedir. İdare hasta mahpusların tedavi süreçlerini aksamadan devam etmesi için program oluşturmalıdır.

 

  1. Hastaneye sevkler konusunda sorun olduğu belirtilmiştir. Herkesin insan onuruna uygun şekilde kendisine davranılmasını isteme hakkına sahiptir. Mahpus olduğundan dolayı insan onuruna aykırı davranışlar meşrulaştırılmaz.  Hapishanelerde hasta mahpusların tedavi edilmemesi, infaz ertelemeden yararlanamaması gibi yasal haklarını kullanamadıkları için hayatlarını kaybetmeleri açıkça hapishane idaresinin kendi yasalarını ve tarafı olduğu sözleşmeleri ihlal ettiğine karinedir.

 

  1. Ağız içi aramayı kabul etmeyen mahpuslar hakkında disiplin soruşturması başlatıldığını belirtmiştir. Mahpusların ifade özgürlüğü hakkını kullanırken cezai yaptırımla maruz kalması hak ihlaline neden olmaktadır.

 

  1. Hamit Acu’nun hücreye alınması ceza içinde cezadır. Hücrede ceza infazı psikolojik ve fiziki tahribat yaratır. Dolayısıyla hasta mahpusun ıslah edilme rejimine tabi tutulması düşünülemez.

 

  1. Mahpuslar tarafından idari gözlem kurullarından içsel alanın dışa vurulmaya zorlandığı ve pişmanlık dayatılması olduğu aktarılmıştır.

 

  1. Görüştüğümüz mahpuslar hem kendilerinin hem de koğuşunda bulunan herkesin sürgün edildiği bilgisini vermiştir. Hükümlü ile ailesi arasındaki uzak coğrafi mesafenin, aile ziyaretlerinin azalmasına ve dolayısıyla aile bağlarının bozulmasına neden olacağı da açıktır. Aile ve mahpus yakınlarının mahpusları ziyaret etmek için uzun yollar gelmek zorunda olması ve yolculuk süresince karşılaşacakları riskler düşünüldüğünde bu ziyaretlerin tehlikeli olduğu açıktır.   Özellikle Kürt siyasi mahpuslara yönelik kötü muamele ve ayrımcılığın aracı haline gelen zorunlu sürgünler bu dönemde de uygulanmaya devam ettiği görülmektedir.

 

  1. Yasal ve uluslararası mevzuat evrensel hukuk ilkeleri ile göz önüne alındığında; kurumlarımıza gelen başvurular sonucunda tespit edilen ifade özgürlüğü, işkence yasağı, kötü muamele yasağı ihlallerinin sebebi olan hapishane idaresi ve personeli uygulamalarının ve eylemlerinin sonlandırılması ve idarenin pozitif yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekmektedir.

 

  1. Devletler, taraf oldukları sözleşmelerde yer verilen işkence yasağını da göz önünde bulundurarak, hapishanelerde işkencenin önlenmesi için gerekli tedbirleri almalıdır. Bu husus, devletlerin işkence ve diğer insan hakları ihlallerinin önlenmesine dair aktif yükümlülüklerinin bir gereğidir. Ortaya bir hak ihlali çıktığında, bu hususun etkin soruşturulması ve sorumluların yaptırımla karşı karşıya bırakılacağı yargılama süreçlerinin gerçekleştirilmesi de söz konusu aktif yükümlülüğün bir parçasıdır.

 

  1. Telefon görüşü, mektup ve görüş gibi iletişim hakları tüm mahpuslara eşit şekilde tanınmalıdır. Siyasi mahpuslara yönelik süre kısıtlamaları kaldırılmalıdır.

 

  1. Mahpusların uluslararası anlaşmalar ve Anayasa ile güvence altına alınan ifade özgürlüğü ve haberleşme hakkından kanunlara uygun olarak faydalanabilmeleri, getirilen sınırlamalara ve yasaklara son verilmeli, mahpusların ifade özgürlüğü ve haberleşme haklarına yönelik ihlaller durdurulmalıdır.

 

  1. Hapishanelerde tutulan kişilerin can güvenliğini ve tıbbi bakımı her zaman ve derhal sağlamakla görevli olan idarelerin mahpusların esenliğini de güvence altına almak için tedavi amacının yanında koruyucu ve önleyici sağlık hizmetlerini de yerine getirme yükümlülükleri vardır. Hapishane idaresi bu yükümlülüğünü yerine getirmelidir.

 

  1. Anayasaya göre özgürlük kural; tutulma ise istisnai durumdadır. Hapishane idareleri mutlak görevleri hükümlüleri dış dünyaya kazandırmaktadır. Gelen başvurular ve beyanlar dikkate alındığında infaz yakmaların mahkumlar üzerindeki olumsuz etkisini giderek arttığı gözlemlenmiştir. Anayasa uyarınca cezasının çeken mahkûmun ivedilikle tahliye edilmesi gerekir. Yine AYM ve AİHM verdiği birçok kararından disiplin cezası gibi mekanizmalarla mahkûmun infazının yakılması hak ihlalidir. Hapishane idaresi tarafından özgürlük hakkının güvenceleri ivedilikle oluşturulmalıdır.

 

  1. Açık Cezaevi’ne ayrılma yönetmeliğindeki “örgütten ayrıldığını kanıtlama” (5275 sayılı CGTİHK 105/A maddesi), ön koşulu yasal temele dayanmadığı için Anayasa’nın 13. maddesine açıkça aykırıdır. Bu düzenleme kanuni değildir, kaldırılmalıdır.

 

  1. Mahpuslar hakkında değerlendirme ve karar mekanizmaları, yargının yetkisini aşan idari kurul uygulamalarına bırakılmamalıdır. Denetlenebilir ve şeffaf süreçler tesis edilmelidir.

 

  1. Kronik, ağır, terminal dönem hastaların erken tanı alması tedavi süreçlerinin uzamaması, tedavi edilmemenin bir ceza aracı olarak kullanılmaması, düzenli olarak izlenmeleri ve yakınlarıyla görüşmeleri konusunda insani bir yaklaşımın esas alınması önemlidir. Gerek evrensel hukuk ilkeleri gerek en temel insani duyarlılıklar gerekse kamu vicdanı öncelikle maddelerinde değişikliğe gidilerek ölümcül hastalığa yakalananlar konusunda daha açık ve daha az yoruma yer bırakacak bir yasal düzenlemenin yapılmasını kaçınılmaz kılmaktadır.

 

  1. Özel affa ilişkin uygulamalarda Adli Tıp Kurumu’nun tekelci rolüne son verilmeli; tam teşekküllü devlet veya üniversite hastanelerinden alınan raporlar esas kabul edilmelidir.

 

  1. Sevkler konusunda işlemlerin hızlandırılması için sağlık personeli veya yetkin kişiler tarafında planlama yürütülmelidir.  Bu planlamanın yetkin kişiler tarafından yürütülmesi için önlemler alınmalıdır.

 

 

  1. Mahpuslar sağlık hizmetine erişemediğini belirtmiştir. Bu kapsamda bazı özel koşullarda idare yaşamı korumak amacıyla gerekli tedbirleri alma yükümlülüğü de bulunmaktadır. Ceza İnfaz Kurumlarında ve devletin kontrolü altında bulunan diğer alanlarda acil durumlarda idarenin sorumluluğu kusursuz sorumluluktur. Ceza İnfaz Kurumu yetkililerinin daha duyarlı ve dikkatli olma görevi bulunmaktadır. İdare mahpusların hayatlarının tehlikeye atılmasını önleyici tedbirler alınmasını sağlaması gerekmektedir. Bu amaçla öncelikle sağlık imkanlarına erişimin şartlarını düzenlemelidir.

 

  1. Maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engel nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını tek başına idame ettiremeyen veya hapis cezasının infazının hayati tehlike teşkil etmesi durumlarında hükümlüler için öngörülen “Hapis cezasının infazının hastalık nedeni ile ertelenmesine” dair özel durumun, aynı durumdaki tutuklular için de uygulanmasını temin için gerekli mevzuat değişikliği yapılmalıdır. Bu Hususta Ceza Muhakemesi Kanunu’nun tutukluluğu düzenleyen hükümlerine veya 5275 Sayılı Kanun’un 16. Maddesine ek bir düzenleme getirilmelidir.

 

  1. Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetim, Dış Koruma, Hükümlü ve Tutukluların Sevk ve Nakilleri ile Sağlık Hizmetlerinin Yürütülmesi Hakkında Protokol’ün “Hükümlü ve Tutukluların Sevk ve Nakilleri” başlıklı dördüncü kısmında birlikte düzenlenen sevk ve nakillerde, hasta olanların durumu, uluslararası standartlar dikkate alınarak daha özel ve ayrıntılı olarak düzenlenmelidir.

 

  1. Ceza İnfaz Kurumuna ilk kez getirilen tutuklu ve hükümlüler için sağlık biriminde şahsi dosya oluşturulmalı, mahpusa ilişkin sağlık bilgileri ile yapılan tüm işlem ve gelişmeler dosyasında muhafaza edilmek suretiyle, kayıt altına alınmalıdır.

 

  1. Mahpusların, sağlık hizmetlerine daha kolay ulaşmalarını sağlayacak iyi uygulama örnekleri oluşturulmalı ve ivedilikle yaygınlaştırılmalı.

 

  1. Ağız içi aramadan dolayı disiplin cezası verilmiştir. Anayasa 13. Madde uyarınca mahpusların hakkı sınırlandırılırken hakkın özüne dokunulmayarak orantılı şekilde sınırlandırılmalıdır. İdari makamların aldığı tedbir veya uyguladığı yaptırımların, meşru konulardaki tartışmalar açısından caydırıcı etki yaratacağı barizdir. İdari kurumlar ifade özgürlüğünü sağlamak için gerekli tedbirleri ivedilikle yaratmalıdır.

 

  1. Aydın Değirmenci, Mehmet Şirin Kaya, Hasan Demirtaş, Ömer Yaman ve diğer ağır hastalar hakkında acil sağlık raporu hazırlanarak infazın ertelenmesi yoluna gidilmelidir.

 

  1. Hamit Acu hakkındaki hücre uygulamasına son verilmelidir. İdari kurumlar sosyal devlet ilkesi gereğince kendi yükümlülükleri altındaki mahpuslardan sorumludur. Hücre ve tecridin sonuçları göz önünde bulundurarak idare tarafından tedbirler almalıdır.

 

  1. Dış sağlık kurulları ve bağımsız gözlemciler hasta mahpuslar hakkında düzenli inceleme yapmalıdır.

 

  1. Tedavide eşitlik ilkesi gözetilmeli; SGK kapsamı dışında kalan ilaç ve tedaviler ücretsiz temin edilmelidir.

 

  1. Ağır, kronik ve terminal hastalıkları olan mahpusların düzenli şekilde izlenmesi, tedaviye erişimi ve insani koşullarda tutulması sağlanmalıdır.

 

  1. Mahpusların ifade özgürlüğü, düşünce beyanına zorlanmama ve inançlarına aykırı davranmaya mecbur bırakılmama hakları ihlal edilmemelidir. Tahliye süreci hiçbir surette düşünce beyanına bağlanmamalıdır.

 

  1. Adalet Bakanlığı; aile bütünlüğü korumak adına gerekli adımları atmalıdır. Aile bütünlüğünün sağlanması için idare gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür. Pozitif yükümlülük uyarınca sorumluğunu yerine getirmeyen idare hak ihlallerine neden olmaktadır. Bu hak ihlallerin tespit edilerek; çözümü için gerekli adımlar atılmalıdır.

 

  1. Mahpusların günün makul bir kısmını (en az 8 saat) hücre dışında, sosyal ve kültürel faaliyetlerde geçirmesi sağlanmalıdır.

 

  1. Hücre cezaları ve uzun süreli tecrit uygulamaları insan onuru ve sağlık açısından ciddi risk oluşturur; bu uygulamalar kaldırılmalı veya son derece sınırlı ve denetlenebilir hale getirilmelidir.

 

  1. Ceza infaz kurumlarında gerçekleştirilen arama işlemleri; ölçülülük, gereklilik ve insan onuruna saygı ilkeleri çerçevesinde yapılmalıdır. Aramalar gerekçesiz şekilde sıklaştırılmamalı; özellikle gece baskınları, ani koğuş aramaları ve eşyaların sistematik şekilde tahrip edilmesi uygulamalarına son verilmelidir. Mahpusların kişisel eşyalarına zarar verilmesi hem özel hayata saygı hakkının hem de kötü muamele yasağının ihlalidir. Aramaların gerekçesi somut olaylara dayandırılmalı, bağımsız gözlem mekanizmalarının denetimine açık hale getirilmelidir.

 

  1. Öncelikle söz konusu hapishanelerin kanunda belirtilen standartlara uygun hale getirilmesi gerekmektedir. Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve özelde ceza tevkif evleri genel müdürlüğünün taraf olduğu uluslararası sözleşmelere ve insan haklarına uygun olarak koşulların düzeltilmesi gerekmektedir.

 

  1. Hapishane de meydana gelen olay ve ihmallere ilişkin derhal soruşturma başlatılarak kötü muamele ve işkenceye maruz kalan mahpusların hastaneye sevklerinin bir an evvel gerçekleştirilmelidir. Başlatılacak olan soruşturmanın adil ve hakkaniyete uygun bir biçimde sürdürülmesi gerekmektedir.

 

  1. Yaşanan hak ihlallerinde idareciler, personel, denetim yetkisini yerine getirmeyen idari ve adli kurumlar sorumluluk sahibidir. Bu sebeple tüm idari birimlerin her kademesinin, denetim yetkisi bulunan idari kurumların ve yargı makamlarının, yine ilgili Bakanlıkların; ulusal ve uluslararası mevzuattan doğan sorumluluklarını yerine getirmelerini sorunları ivedilikle çözmelerini talep ediyoruz.

 

  1. Hapishanelerin denetlenmesi, izlenmesi, yaşanan sorunların çözümü için kurulan bağımsız “izleme kuruları” etkin izleme ve denetleme açısından yetkilendirilmelidir.

 

  1. Son olarak, inceleme yapan Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Urfa Şubesi üyeleri; hasta mahpusların durumları, hapishanenin fiziki koşulları ve mahpuslara hukuka aykırı gerçekleştirilen muameleler, kapalı ceza infaz kurumlarında infazdan kaynaklı İdari Gözlem Kurulları tarafından verilen kararlar sonucu temel hak ihlallerinin, ortadan kaldırılması ve bunlara son verilmesi için etkili bir idari ve yargısal denetim sağlanması gerektiğini tespit etmiştir. Hapishanelerde süre gelen ve  artan hak ihlallerinin son bulması için, ulusal ve uluslararası hukukun gerektirdiği şekilde “bağımsız” denetim mekanizmalarının oluşturulması adına devlet yetkililerini derhal gerekli çalışmaları başlatmaya davet etmektedir.  Ayrıca söz konusu kapalı ceza infaz kurumlarında yaşanan hak ihlallerine karşı Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesini (CPT), Sağlık Bakanlığı, Adalet Bakanlığını, TİHEK ve TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonunu göreve davet ediyoruz.

 


[2] Anayasa Mahkemesi, 30.9.2005 tarihli E. 2005/78, K. 2005/59, RG 13.7.2006, S. 26227, s.31