
KAYYIM REJİMİ VE YEREL YÖNETİMLERDE EMEKÇİ HAKLARININ GASPI: VAN ÖRNEĞİ
1) GİRİŞ VE AMAÇ
31 Mart 2024 tarihinde yapılan Mahalli İdareler Genel Seçimlerinde, Van Büyükşehir Belediye Başkanlığı makamına, %55,48 oranıyla Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eşbaşkan adayları Abdullah Zeydan ve Neslihan Şedal seçilmişlerdir.
Seçim sonuçlarının ilanını müteakip yaklaşık on buçuk ay sonra, 15 Şubat 2025 tarihinde, İçişleri Bakanlığı tarafından Van Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Abdullah Zeydan görevden uzaklaştırılmış ve yerine Van Valisi Ozan Balcı kayyım olarak atanmıştır.
Kayyım yönetiminin göreve başlamasının ardından, 31 Mart 2024 seçimleriyle göreve gelen seçilmiş belediye yönetimi tarafından mevzuata uygun olarak istihdam edilen işçilere yönelik bir takım uygulamalar başlatılmıştır. Bu kapsamda, işçilerin çalıştıkları birimler ve görev yerleri, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 22. maddesi ile teminat altına alınan işçinin onayı ve yazılı bildirim usulleri işletilmeksizin değiştirilmiştir. Akabinde işçilerin, çalışma koşullarında esaslı değişikliklere gidilmiş, sürgün uygulamaları ile işçiler sistematik mobbinge maruz kalmışlardır.
Bu baskı süreci, kayyım idaresi bünyesinde oluşturulan, Değerlendirme Komisyonu'nun iş ve işlemleriyle doruk noktasına ulaşmıştır. İşçiler, komisyonun tesis edeceği işten çıkarma tehdidi ve kaygısıyla birlikte, yoğun sözlü taciz ve iş akdinin feshedileceği yönündeki tehditlere maruz kalmışlardır. Söz konusu Komisyon tarafından hazırlanan, 29 Temmuz 2025 tarihli ve 673 sayılı yazı gerekçe gösterilmek suretiyle, toplam 223 (iki yüz yirmi üç) işçinin iş akdi, idari bir işlem olan "arşiv araştırmasının yapılmaması" veya "olumsuz sonuçlanması" iddia ve gerekçeleri ile feshedilmiştir.
İşten çıkarılan bu 223 emekçiden 82'si DİSK, 17'si Hizmet-İş Sendikası üyesi olup, geri kalan 124 kişi sendikasızdır; ancak Toplu İş Sözleşmesi (TİS) hükümleri uyarınca dayanışma aidatı ödediklerinden TİS hükümlerinden faydalanma hakkına sahiptirler. İşten çıkarılan işçilerin 13'ü kadın, 11'i engelli yurttaş olup, önemli bir kısmı ileri yaştadır.
İş akitleri feshedilen 223 belediye emekçisinin tamamı, seçilmiş yerel yönetim tarafından Van ilindeki kamusal hizmet ihtiyacını karşılamak üzere, ilgili yasal prosedürler özellikle arşiv araştırması hususundaki gereklilik de yerine getirilerek istihdam edilmiş kişilerdir. Çoğunluğu sendikalı ve tümü TİS tarafı olan bu işçiler, haksız işten çıkarılma tarihinden itibaren, sosyal, sendikal ve hukuki haklarının iadesi talebiyle yasal ve demokratik direnişlerini kesintisiz biçimde sürdürmektedirler.
İşbu raporun temel amacı, 2016 yılından bu yana merkezi idarenin yerel yönetimler üzerindeki politikası olan ve seçmen iradesini ortadan kaldıran kayyım pratiğinin, Van Büyükşehir Belediyesi'ne kayyım atanması sonrasında yaşanan 223 emekçinin hukuksuz işten çıkarma süreci özelinde, kayyım rejiminin emeğin hukuk politikasına yaklaşımını ve yarattığı tahribatı somut verilerle gözler önüne sermektir.
Raporda yer verilen tespit ve değerlendirmeler, raporun yayım tarihi olan 10.11.2025 tarihi itibarıyla direnişlerinin 104. gününde olan işçiler ve sendika temsilcileri ile yapılan yüz yüze görüşmeler, 223 işçinin direnişine ilişkin kamuya açık kaynaklar, basın taramaları, yerine kayyım atanan seçilmişler ve işçilerin hukuki süreçlerini takip eden vekillerden temin edilen bilgi, belge, veri ve kayıtlar esas alınarak oluşturulmuştur.
2) KAYYIM REJİMİ VE EMEĞE DÖNÜK HAK İHLALLERİ
Kayyım rejiminin siyasal ve hukuksal meşruiyetine dair ayrıntılı değerlendirme, işbu raporun kapsamını aşmakla birlikte, merkezi idare tarafından gerçekleştirilen kayyım atamalarının ardından yaşanan toplu işten çıkarmalar ve kayyım yönetimlerinin emeğin hukukuna bakışını i ortaya koymak açısından 2016 yılından bu yana sistemli irade gaspı pratiği haline gelen kayyım atamalarına değinmek önemlidir.
Derneğimiz Ocak 2025 tarihli ve "DOKUZ BELEDİYEYE ATANAN KAYYIM VE KAYYIM ATANMASIYLA BİRLİKTE YAŞANAN HAK İHLALLERİ" başlıklı rapor, ayrıntılı olarak Kayyım Rejiminin yarattığı çok boyutlu tahribat ve hak ihlallerinin yanında Türkiye’de kayyım atamalarının kronolojisine ilişkin bilgiler yer almaktadır.
Rapor 2024 Mahalli İdare Seçimleri sonrası Ocak 2025 tarihine değin yaşanan kayyım atamalarına ilişkin olmakla beraber, raporun 13. Sayfasındaki 2016 sonrası kayyımlarda bilanço başlığında yer alan şu tespit önemlidir:
"11 Eylül 2016’da başlayan Kayyım atamalarına paralel olarak kamuda ve belediyelerde çalışan 15 bine yakın Kürt işçi ve memur, 300’e yakın muhtar ihraç edilmiştir."
Bu veri, Olağanüstü Hal (OHAL) Kanun Hükmünde Kararnameleri (KHK) sonrası 2016'da başlayan kayyım atamalarından bu yana, seçilmiş belediye yönetimlerince istihdam edilen işçi ve memurların işten çıkarılmasının, kayyım pratiği haline geldiği ve 2025 yılı itibarıyla da sistematik olarak sürdürüldüğü gerçeğini açıkça ortaya koymaktadır.
Van Büyükşehir Belediyesi özelinde, üç dönemdir DEM Parti tarafından kazanılan belediyeye son üç yerel seçimin tümünde seçimlerin akabinde kayyım atanmakta ve kayyım yönetimlerince çok geçmeden toplu işten çıkarma yoluna gidilmektedir. 2019 yılında da, atanan kayyım sonrasında, çoğu 2011 Van depremi sonrası İŞKUR aracılığıyla işe başlayan 306 işçinin toplu iş akdi feshedilmiş, bu işçiler yargısal mücadeleleri sonucu işe iade kararı almalarına rağmen kayyım yönetimi bu kararları uygulamayarak işçileri işe başlatmamıştır.
Kayyım rejiminin, yalnızca bir idari tasarruf değil; sınıfsal karakteri açık politik bir müdahale olduğunun altı çizilmelidir. Kayyım uygulamaları, demokratik temsilin ortadan kaldırılmasının ötesinde, aynı zamanda emekçilerin örgütlü varlığını zayıflatma, yerel yönetimlerdeki kamusal iş gücünü güvencesizleştirme ve toplumsal muhalefeti sindirme aracına dönüştürülmüştür.
Bu bağlamda, belediyelerde yaşanan işçi kıyımları, neoliberal belediyecilik anlayışının ve otoriter devlet pratiğinin kesiştiği bir noktada durmaktadır. Belediyeler, halkın ihtiyaçlarına göre değil, merkezi iktidarın politik yönelimlerine göre şekillendirilmektedir. Kayyım eliyle yapılan tasfiyeler, işçileri yalnızca işlerinden etmekle kalmamakta; onları örgütsüz, güvencesiz ve itaatkâr bir işgücüne dönüştürmeyi hedeflemektedir.
Belediyeler, halkın kolektif emeğinin ürünü olması gereken kurumlardan olmasına rağmen, kayyım rejimiyle birlikte bürokratik, merkezi ve piyasacı yapılara dönüştürülmektedir.
Bu tablo, Türkiye’de emek mücadelesinin ve demokratik siyasetin kaderinin birbirine sıkı sıkıya bağlı olduğunu göstermektedir. Van’da yaşananlar, yalnızca bir bölgedeki işçilerin değil, tüm Türkiye’deki emekçilerin geleceğine dair bir uyarıdır.
Kayyım uygulamalarıyla birlikte ortaya çıkan bu tablo, sınıf bilincinin bastırılmasına, örgütlü emeğin dağıtılmasına ve yerel demokrasinin tasfiyesine yöneliktir.
3) VAN SEÇİMLERİ, MAZBATA KRİZİ VE KAYYIM ATANMASI SÜRECİ
Raporun temel konusunu teşkil eden 223 belediye emekçisinin işe alım, mobbing ve hukuksuz işten çıkarılma süreçlerine geçmeden önce, Van Büyükşehir Belediyesi'ne kayyım atanma sürecine kısaca değinmek, hukuki bağlamı anlamlandırmak açısından elzemdir.
31 Mart 2019 Mahalli İdareler Genel Seçimlerinden sonra 19 Ağustos 2019 tarihinde Van Büyükşehir Belediyesi'ne kayyım atanmış ve belediye, 2024 yerel yönetimler seçimlerine kadar merkezi idare kararıyla atanan bir kayyım tarafından yönetilmiştir. 31 Mart 2024 yerel seçimleriyle seçmen oylarının %55,48'iyle DEM Parti Eşbaşkan adayları Abdullah Zeydan ve Neslihan Şedal Büyükşehir Belediye Başkanlığına seçilmiştir.
Seçim sonuçlarının açıklanmasını müteakiben, adaylığa ve seçime engel bir hali bulunmadığı Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından tespit edilen eşbaşkan Abdullah Zeydan'a, seçimi kazanmasına rağmen mazbata verilmemiş ve mazbata ikinci olan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) adayına verilmiştir. Yerleşik seçmenlerin, Türkiye genelindeki sivil toplum örgütlerinin ve siyasi partilerin yoğun tepkileri sonucunda, anılan karar geri alınmış ve Abdullah Zeydan'ın mazbatası iade edilerek seçilmiş belediye yönetimi göreve başlamıştır. Siyasi literatüre "Van Mazbata Krizi" olarak geçen bu hadise, seçmen iradesini gaspında hukuk kurallarının ne düzeyde askıya alınabileceğini gözler önüne sermiş ve Van ile Türkiye'nin çeşitli illerinde günlere yayılan protesto eylemleri yapılmıştır.
Seçilmiş belediye Eş Başkanları ve Belediye Meclisi'nin on aylık hizmet sürecinin ardından, 15 Şubat 2025 tarihinde İçişleri Bakanlığı kararıyla Van Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Abdullah Zeydan'ın görevden uzaklaştırılmasına karar verilmiştir. Eş Başkanın görevden uzaklaştırılmasını müteakiben, normal şartlarda 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 45. maddesi uyarınca Belediye Meclis Üyeleri arasından başkan vekili seçilmesi gerekirken, bu hukuki prosedür hiçe sayılarak Van Valisi Ozan Balcı tekrar kayyım olarak atanmıştır.
4) İŞÇİLERİN İŞE ALIM, MOBBİNG VE HUKUKSUZ İHRAÇ SÜRECİNE DAİR HUKUKİ TESPİTLER
İş akitleri feshedilen işçiler, 01.01.2018 tarihli ve 30288 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan, 375 sayılı KHK'nın Geçici 23. ve 24. maddelerinin uygulanmasına dair tebliğ hükümleri gereğince tüm kriterleri sağlayarak belediye başkanlığına bağlı farklı daire başkanlıklarında farklı görevlerde istihdam edilmişlerdir. İş akitleri, Van Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın "Arşiv Araştırması Hakkında" konulu yazısı ile 29 Temmuz 2025 tarihinde feshedilmiştir.
Hukuksuzluklara Dair Temel Tespitler:
I. Arşiv Araştırmasının Araçsallaştırılması ve İdari Görev Suiistimali:
II. Sendikal Hakların ve TİS Hükümlerinin İhlali:
III. İş Güvencesi Hükümlerinin ve İş Hukuku İlkelerinin İhlali ve Anayasal Haklar ve Uluslararası Hukuktaki Sözleşmelerin İhlali :
IV. Mobbing ve Siyasi Tasfiye Operasyonu:
V. Sosyal Güvenlik Haklarının İhlali:
5) HUKUKİ VE SENDİKAL MÜCADELEYE DÖNÜK MÜDAHALELER
Hukuksuz işten çıkarmalar akabinde işçiler, vekilleri aracılığıyla 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında zorunlu olan arabuluculuk sürecini başlatmış, ancak kayyım yönetiminin işe iade taleplerine olumsuz yanıt vermesi nedeniyle süreç anlaşmazlıkla sonuçlanmıştır.
Devamla, 222 işçi, iş akdinin haksız şekilde feshedilmesine karşı İdare Mahkemeleri ve İş Mahkemeleri nezdinde dava açmıştır. Talepler arasında işçi iadeleri, boşta geçen süre ücretlerinin ödenmesi ve işe başlatmama tazminatları yer almaktadır. Açılan davaların tümü devam etmektedir.
Hukuksuz biçimde işten atılan işçiler, 30 Temmuz 2025 tarihinden bu yana DİSK, Genel-İş ve çeşitli sivil toplum örgütlerinin de katılımıyla, demokratik protesto hakkı kapsamında basın açıklaması ve yürüyüş şeklinde meşru ve anayasal direnişlerini sürdürmektedirler.
10.11.2025 tarihi itibarıyla direnişlerinin 104. gününde olan emekçiler, direnişlerinin 65. gününden itibaren, herhangi bir yasal yasaklama kararı bulunmamasına rağmen, polisin fiili engelleme ve tacizine maruz kalmaktadırlar. Hukuki ve sendikal talep ve haklarına sahip çıkan işçilerin, aynı zamanda direniş ve protesto haklarına da saldırıda bulunulmaktadır.
İşçilerle yapılan görüşmelerde, bazı işçi temsilcilerinin eylem günleri öncesinde emniyet tarafından aranarak tehdit edildiği, bazı işçilerin aylardır polis tarafından fiziki olarak takip edildiği ve aileleriyle tehdit edildikleri tespit edilmiştir. İşten atılan işçilerden Sinan Yılmaz tarafından dile getirilen iddialara göre, polisler tarafından alıkonulup kendisiyle görüşme yapıldığı, direnişten vazgeçmesi ve kendilerine bilgi vermesi karşılığında maddi yardım ve işe geri alınma vaatleri ile devlet gücünün istihbari amaçlarla suistimal edildiği iddia edilmiştir.
6) İŞTEN ÇIKARMALARIN SINIFSAL BOYUTU VE EKONOMİK YIKIM
Kayyım yönetimince 29.07.2025 tarihinde hukuksuz biçimde işten çıkarılan 223 işçinin yasal iş güvenceleri hiçe sayılarak işten çıkarılması, açık bir işçi kıyımı niteliğindedir. Türkiye'de hızla artan enflasyon ve fahiş hayat pahalılığı karşısında, bu işçi kıyımı, zaten yoksul ve güvencesiz olan bu emekçileri açlık ve derin bir ekonomik buhranla baş başa bırakmıştır.
Sinan Ok tarafından işten atılan işçilerle yapılan bir ankete göre:
Kayyım yönetiminin işten çıkış kodunu "Kod-22 Diğer" ile bildirmesi nedeniyle işsizlik maaşı dahi alamayan işçiler, mevcut ekonomik kriz ortamında temel gıda, barınma ve çocuklarının okul masraflarını karşılayamamakta, açlık sınırının altında yaşam mücadelesi vermektedirler.
Bu tablo, kayyım rejiminin yerel yönetimler üzerindeki çok boyutlu hukuksuzluğunun yanı sıra, işten atma pratikleriyle emekçileri yoksul ve güvencesiz bir geleceğe terk ettiğini ve sınıfsal bir saldırı gerçekleştirdiğini çarpıcı biçimde göstermektedir.
7) SONUÇ VE TALEPLER (ÖNERİLER)
Van Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik kayyım ataması ve bu atamanın akabinde gerçekleştirilen toplu işçi ihraçları, sadece yerel demokrasi ve seçmen iradesinin gaspı değil, aynı zamanda ulusal ve uluslararası mevzuat ile güvence altına alınan temel emek ve sendikal hakların sistematik, siyasi saiklerle ihlal edildiği bir hak ihlali bütünüdür. İdari keyfiyetle tesis edilen bu işçi kıyımı, iş ve idare hukukunun emredici hükümlerine, Toplu İş Sözleşmesi hükümlerine ve hukukun genel ilkelerine aykırıdır.
Bu çerçevede, Derneğimizce aşağıda sıralanan acil hukuki ve idari taleplerin yerine getirilmesi elzemdir:
8) KAYNAKÇA