21.01.2025
EKİM- KASIM- ARALIK 2024
A- GİRİŞ
Farklı tarihlerde, farklı hapishanelerde hak ihlallerine uğrayan mahpusların bizzat, vekilleri veya aileleri tarafından Van Barosu’na, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Van Şubesi’ne ve Tuhayder’e yapılan başvurulara istinaden, Van Barosu İHM Hapishane Komisyonu, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Van Şubesi üyeleri tarafından mahpuslarla görüşmeler gerçekleştirilmiş, gerçekleştirilen bu görüşmeler neticesinde tespit edilen hususlar raporlaştırılmıştır.
B-RAPORUN AMACI
Hapishanelerde yaşanan temel hak ve hürriyetlere ilişkin ihlallerin tespiti, yetki ve sorumluluğu olan merci ve kurumların bu ihlallerin sonlandırılmasına yönelik harekete geçmelerini sağlamak, ihlallere ilişkin etkili soruşturma yürütülmesine katkı sağlamak ve kamuoyunun dikkatine sunmaktır.
C-YÖNTEM
Bu raporda avukatlar tarafından hapishanelerde gerçekleştirilen ziyaretler dışında mahpusların aileleri ile yapılan telefon görüşmelerinden ve mahpusların avukatlarına gönderdikleri mektuplardan edinilen bilgiler kullanılmıştır. Mahpusların güvenliği açısından isimlerine yer verilmemektedir.
Rapor tarihi itibariyle;
- Van F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Hapishanesi,
- Van Yüksek Güvenlikli Kapalı Hapishanesi
- Van T Tipi Kapalı Hapishanesi,
- Ahlat T Tipi Kapalı Hapishanesi,
- Patnos L Tipi Kapalı Hapishanesi
- Iğdır S Tipi Kapalı Hapishanesi
- Kalkandere L Tipi Kapalı Hapishanesi
- Beşikdüzü T Tipi Kapalı Hapishanesine ziyaret gerçekleştirilmiştir.
D-HAPİSHANE ZİYARETLERİ, GÖRÜŞMELERDE AKTARILAN HAK İHLALLERİ
1-VAN F TİPİ YÜKSEK GÜVENLİKLİ KAPALI HAPİSHANESİ
Mahpuslardan A.B., B.T., V.F. ve D.T. ile gerçekleştirilen görüşmelerde;
- İdarenin ve infaz koruma memurlarının tutumunun bilhassa siyasi davalardan kaynaklı tutsak olan mahpuslara yönelik ayrımcılık ve kötü muamele barındırdığı, bu bakımdan mahpusların psikolojik şiddete maruz bırakıldıkları,
- Koğuş aramalarının rutin dışında olduğu, yapılan aramalarda koğuşların bilerek ve istenerek dağıtıldığı, bu aramalar esnasında idare tarafından verilen kitaplara dahi el konulduğunu, çay kaşığı kantinden alınmasına rağmen çok sert olduğu bahanesiyle el konulduğu, kantinden alınan sebzelerle turşu yapılmasına rağmen keyfi bir şekilde el konulduğu,
- Hastane sevklerine götürülen mahpusların kelepçeli bir şekilde muayeneye alındığı, tedavilerin yapılmadığı, tedavi yöntemiyle alakalı onam alınmadığı ve hastalığa ilişkin herhangi bir tavsiye ve öneride bulunulmadığı, ayrıca hastaneye ve revire sevk aşamalarında kolluk görevlerinin tedavi yöntemine gereksiz yorum ve müdahaleleri bulunduğu,
- İlyas Ayaz isimli mahpusun hastaneye gitmesine rağmen gerekli tedavi yapılmadan getirildiği,
- Daveti TAN adlı mahpus, dışarıda iken yere düşmesi neticesinde kafası taşa çarpmış ve kafa travması geçirdiğinden etkilerinin devam ettiği, İşitme de büyük bir problem olduğu, %30’u kadar işitebildiği, Doktorlar tarafından kendisine işitme cihazı tavsiyesi verilmiş ama buna ilişkin herhangi bir alım olmadığı belirtilmiş, Mahpus hasta, olayları çok çabuk unutuyor geçmişi hatırlamakta zorluk çekiyor ve oda arkadaşlarının isimlerini dahi unutuyor ve söyleyemiyor hatta rapor almak amacıyla gittiği hastanelerin ismi bile sorulduğunda anımsayamadığını aktardı ve yapılan görüşmede zihinsel problemleri de olabileceği gözlemlendiği,
- Oda değişim taleplerinin ‘örgütsel’ bir anlam içermesi sebebiyle idare tarafından reddedildiği, İdare, aranızda herhangi bir husumet kavgaya varacak bir durum gelişmedi müddetçe talepler karşılamayacaktır şeklinde cevaplar verildiği,
- Mektupların ve kargoların zamanında verilmediğini, ailesi tarafından kendisine defter ve ajanda yollanan bir mahpusa bu malzemelerin gerekçesiz bir şekilde teslim edilmediği üstelik bu eşyaların kantinde de bulunmadığı, kargo ile gelen veya koğuşta yer olmadığı için depoya kaldırılan eşyalar habersiz bildirimsiz bir şekilde ailelere iade edildiği, Buna ilişkin bir tepki gösterildiğinde ise tehditvari bir şekilde ‘sesinizi çıkarmayın yoksa şunu yaparım bunu yaparım’ şeklinde söylemler kullanıldığı,
- Açlık grevi süresinde sonra başlanılan iletişimde bulunmama haline karşılık telefon ve aile görüşüne çıkmayan mahpusların haklarında disiplin soruşturmaları başlatıldığı,
- Haftada iki saat spor yapıldığı, sohbet, kurs, atölye vb kültürel faaliyetlerin olmadığı,
- Koğuşlarda 1 ve 3 kişi olarak kaldıklarını hem hücrelerin hem de koğuşların fiziki koşulları itibariyle ve hijyenik açıdan kötü oldukları, özellikle hücrelerin hareket alanlarının çok dar olduğu,
- Havalandırma saatlerinde son bir haftaya kadar herhangi bir sıkıntının olmadığını, ancak son bir haftadır kapıların geç açılıp erken kapatıldığı, havalandırmaların üstü kısımlarının tellerle kaplı olduğu, kameraların olduğu,
- Su kotası uygulandığını, su kotasından dolayı kişisel temizlik ve oda temizliğini iyi yapamadıkları, şebeke suyunun içmeye elverişli olmadığı, şebeke suyu kullanan mahpusların enfeksiyon hastalıkları geçirdiği, Sıcak su ve saatleri banyoya bulaşık yıkamaya uygun bir şekilde verilmediği,
Hususları tarafımıza aktarılmıştır.
2-VAN YÜKSEK GÜVENLİKLİ KAPALI HAPİSHANESİ
Mahpuslardan D.A., M.K., M.S.Y., C.H., M.S.A. ve A.M. ile gerçekleştirilen görüşmelerde;
- Haftada bir kez olacak şekilde, kimi zaman odalar dağıtılarak, yataklar yırtılarak, kimi zaman da usulüne uygun oda aramalarının yapıldığı, bu durumun aramayı yapan infaz koruma memurunun tavrına göre değişiklik gösterdiği,
- Revire gitme taleplerine ilişkin 3 haftada sonuç alındığı, hastane sevklerinin uzun bir zaman aldığı, çoğu kez talepten 4 aydan sonra sevkin sağlandığı, idarenin bu durumun gerekçesi olarak mahpus sayısının yoğunluğu sebebini sunduğu,
- Yasaklı olmamasına rağmen Yeni Yaşam, Evrensel ve Karar gibi muhalif gazetelerin hapishaneye getirilmediği,
- Halk TV, Tele1, KRT ve Artı TV gibi muhalif kanallara erişimin engellendiği,
- Yasaklı olmamasına rağmen bazı kitapların mahpuslara verilmediği,
- Maddi durumu kötü olan mahpusların aileleri tarafından gönderilen eşyaların kantinde satıldığı gerekçesiyle mahpuslara verilmediği, kargoların geç verildiği kargoların teslim edilmesinin çoğu zaman bir ayı geçtiği,
- Kantin fiyatlarının çok yüksek olduğu, kırtasiye ürünlerinin ise mahpuslara verilmediği,
- Mahpuslara verilecek olan mahkeme kararlarının çıktıları için mahpuslardan ücret talep edildiği,
- Mehmet Ali UĞUR adlı mahpusun Çölyak hastası olduğu ve uygun tedavi koşullarının sağlanmadığı,
- Berzan GÜNEŞ adlı mahpusun kronik astım rahatsızlığının olduğu, bir gözünde yüzde 32 engeli olduğu, bel fıtığının olduğu,
- Seyfettin DEMHAT adlı mahpusun Kas hastalığı olduğu,
- Derviş POLAT adlı mahpusun Astım hastalığı, Tansiyon, Kas hastalığının olduğu,
- Bahtiyar Kemal HASAN adlı mahpusun bağırsak hastalığının olduğu, kalp ritim bozuklu ve ileri derece migren hastalığı olduğu,
- M. Salih ÇİCEK adlı mahpusun Kronik Çölyak hastalığı olduğu,
- Ferhat ÖZER adlı mahpusun Mide Ülseri Egzama hastalıklarının olduğu,
- Muhammet Ali Beşir adlı mahpusun ileri derece Sinüzit rahatsızlığının olduğu,
- Yusuf MUSTAFA adlı mahpusun Bel kilitleme rahatsızlığının olduğu,
- Abdullah AKKOYUN ve YASİN adlı mahpusların, İdare ve Gözlem Kurulu'nun keyfi ve hukuka aykırı kararları nedeniyle ceza infazında koşullu salıverilme haklarından yararlandırılmadıkları,
- Birçok mahpusun koşullu salıverilme tarihleri geçmesine karşın hapishane gözlem kurulu kararları ile infaz sürelerinin gerekçesiz uzatıldığı, hasta mahpus infaz süresini tamamlamasına rağmen tahliye edilmeleri için İdare ve Gözlem Kuruluna çıkarılmadığı ve infazlarının keyfi nedenlerle uzatıldığı,
- Mahpuslara zorla oda değişiminin dayatıldığı,
- Mahpus sohbetlerinde hükümlü ve tutukluların sohbet etmelerine izin verilmediği,
Hususları tarafımıza aktarılmıştır.
3-VAN T TİPİ KAPALI HAPİSHANESİ
Mahpuslardan B.N., H.A. ve Ş.Ö. ile gerçekleştirilen görüşmelerde,
- Koğuşlarda sıklıkla arama yapıldığı, kadın koğuşu olmasına rağmen aramalarda erkek infaz memurlarının bulunduğu,
- Kantin fiyatlarının çok yüksek olduğu, kantinden istedikleri eşyaların stoklarda olmadığı gerekçesiyle sağlanmadığı veya geç sağlandığı, sıvı sabun, ped gibi temel hijyen ürünlerin dahi kantinden alındığı fakat bunların hem fahiş fiyatlara hem de kalite bakımından düşük olduğu,
- Mektup ve posta için hapishanede pulun sürekli olarak bulundurulmadığı ve bu durumun mahpus ve dışarısı için sorun teşkil ettiği,
- Bir zarf içerisinde çoklu mektup gönderilmediği ve bu şekilde gelen mektuplara da el konulup mahpuslara verilmediği,
- Mahpusların hastane sevkleri sırasında ve doktor muayenesi esnasında kelepçeli bulunulduğu,
- Felem Aker adlı mahpusun safra kesesinden ameliyat olduğu, semt polikliniğinde bulunduğu sürece hasta koğuşu denilen bir yerde tutulduğu, söz konusu yerin bodrum katında olduğu, soğuk ve hijyenik olmadığı, kolluğun taburcu edilmesi yönünde hastane doktoruna baskı uyguladığı, baskılar sonucunda hastanede kalması gerekirken taburcu edildiği, sayılan sebeplerden dolayı birçok mahpusun hastaneye gitmek istemediği,
- Harika Karataş adlı mahpusun hastane sevki sırasında kötü muameleye maruz kaldığı,
- Hividar Aydın adlı mahpusun göz hakkında sağlık sorunu yaşadığı, talep yazdığı dilekçelere cevap alamadığı,
- Ayakta sayım dayatmasına karşı çıkmaları nedeniyle 4 kadın hakkında tutanak tutulduğu, söz konusu tutanaklar hakkında 03.01.2025 tarihinde 4 ayrı karar verildiği ve her karar da 3 ay ziyaret yasağı verildiği, Jiyan ve Harika adındaki mahpuslara ayrıca hücreye koyma cezaları verildiği, Harika Karataş adlı mahpusun sürgün edildiği, sürgün etmek üzere almaya geldiklerinde kadın mahpusların slogan atarak tepki gösterdikleri ve tekrar tutanak tutulduğu,
- Belma Nergiz adlı mahpusun baş dönmesi, sol kol uyuşması şikayetlerinden dolayı revire götürüldüğü fakat B-12 ile magnezyum vitamini verilmesi ile yetinildiği, yeterli bir tedavinin yapılmadığı, alerji sebebiyle muayene olmak istediğinde alerji şikayetine dair doktor bulunmadığı cevabı aldığı,
- Hapishane idaresinin her ay düzenli vermesi gereken pedin bazen verilmediği, kantinden alındığında ise bir paket içinde 6 adet olduğu ve bunun yetersiz kaldığı,
- Gelen kargolarda kadın mahpusların kişiler eşyalarının erkek gardiyanlar tarafından incelendiği ve teslim edildiği bunun mahpuslar üzerinde olumsuz etki yarattığı,
- Aralık ayı içerisinde mahpusların talep ettiği 2 kitaptan 1’i kurumun güvenliğini tehlikeye soktuğu gerekçesiyle 1’inin ise toplatma kararı var denilerek mahpuslara verilemediği,
Hususları tarafımıza aktarılmıştır.
4- AHLAT T TİPİ KAPALI HAPİSHANESİ
Mahpuslardan M.T ve A.K ile yapılan görüşmelerde;
- Mahpusların hastane ve revire sevklerin genellikle yapılmadığı veya geciktirildiği, özellikle diş ağrısı gibi acil müdahale gerektiren rahatsızlıklar yaşandığından müdahalenin haftalar ve bazen de aylar sürebildiği, sevklerin Ahlat Devlet Hastanesine yapıldığı ancak bu hastanenin tam teşekküllü olmaması nedeniyle tedavilerin sağlanmasında yetersiz kaldığı,
- Hastane sevkleri sırasında çift kelepçe takıldığı, çoğu zaman mahpuslara kelepçeli muayene dayatıldığı, mahpusların bu uygulamaya tepki olarak muayene olmadan hapishaneye geri döndükleri,
- İdare ve Gözlem Kurulu'nun koşullu salıverilme uygulaması için mahpuslarla yaptığı görüşmelerde "PKK hakkında ne düşünüyorsun, Abdullah Öcalan hakkında ne düşünüyorsun" gibi infaza ilişkin olmayan sorular sorduğu, ceza yargılaması yapar gibi uygulandığı, mahpusların keyfi gerekçeler ile koşullu salıverilme haklarından yararlandırılmadıkları, Vedat ÖNCÜ, Lokman YALÇIN, Cezim LEVENT, Abdullah BEKİS’nin İdare ve Gözlem Kurulu'nun keyfi kararları nedeniyle ceza infazında koşullu salıverilme haklarından yararlandırılmadıkları,
- Naif İŞÇİ isimli mahpusun İdare ve Gözlem Kurulu'nun keyfi kararları nedeniyle ceza infazında koşullu salıverilme haklarından yararlandırılmadıkları iddiası ile açlık grevine girdiği, açlık grevinde iken farklı bir cezaevine sevk edildiği,
- Yeni Yasam gazetesi başta olmak üzere muhalif gazetelerin mahpuslara verilmediği, yayın hakkı bulunan TV kanallarının yayınlanmadığı, KRT, TELE1, Halk TV gibi muhalif kanalların verilmediği, 7 kitap bulundurma şeklinde kitap kotası uygulandığı, dışarıdan kendilerine gönderilen kitapların çoğu zaman mahpuslara verilmediği, Kürtçe kitap ve dergilerin hiç verilmediği,
- Oda değişim taleplerinin karşılanmadığı,
- Hapishane yönetimince her gün yapılan sabah ve akşam sayımlarının ayakta yapılmasını dayattığı, ayakta sayıma itiraz eden mahpusların çeşitli disiplin cezaları ile cezalandırıldıkları,
- Adli mahpusların haftada 1 saat telefon görüşmesi yaptığı, siyasi mahpusların ise 10 dakika ile sınırlı telefon görüşmesi yapabildikleri, bu sürenin yetersiz olduğu, siyasi mahpuslara görüntülü telefon görüşmesi yaptırılmadığı,
- Mahpuslarca daha önce talep edilmiş olmasına rağmen spor dışında hiçbir etkinlik, sohbet, atölye ve kursun olmadığı, taleplerinin reddedildiği, spor için ise iki hafta da bir olacak şekilde izin verildiği, sohbetlere izin verilmediği
Hususları tarafımıza aktarılmıştır.
5- PATNOS L TİPİ KAPALI HAPİSHANESİ
Mahpuslardan V.C., Y.Y., S.İ., H.Ö., R.B. ve H.G., ile yapılan görüşmelerde;
- Hapishane yönetimi tarafından sürekli odalarında arama yapıldığını, cezaevi savcısı bizzat aramalara katıldığı, yapılan aramalarda insanlık dışı muamelelerle karşı karşıya kaldıklarını, tüm eşyalarının etrafa dağıtıldığını, arama sonrasında eşyaların diğer mahpusların eşyaları ile karışması sonucunda birçok eşyalarını bulamadıklarını, aramalar sırasında eşyalarının kaybolduğunu, söz konusu keyfi ve hukuka aykırı aramalar sebebiyle suç duyurusunda bulunduklarını fakat başvurularına herhangi bir cevap alamadıklarını gibi dilekçelerinin savcılığa iletilip iletmediğini de bilmedikleri,
- İdari gözlem kurulunun mahpus infazı bittiğinde fikirlerini açıklamaya zorladığı ve hukuka aykırı bir şekilde birçok mahpusun infazının uzatıldığı,
- Tutuklu ve hükümlüler farklı koğuşlara alındığı ve iletişim kurmalarına izin verilmediği,
- Sıcak su sorunun bulunduğu, zaman zaman 1 hafta boyunca sıcak su verilmediği,
- Hapishanede sağlıksız, kirli ve kokan bir suyun aktığı, yapılan şikayetlerden sonra günde 2 litreyi geçmemek üzere petlerde su verilmeye başlandığı fakat yetersiz olduğu,
- Yemeklerin kötü ve ekmeğin küflü olduğu, 25 kişilik koğuşa sadece 10 kişilik yemek verildiği, Hapishane yetkilileri yapılan görüşmede; yemeklerin açık ceza infaz kurumunda yapıldığı ve oradan mahpuslara getirildiği, yemeklerin yapım aşamasında bir etkilerinin olmadığı bilgisi alındığı,
- Gözlem kurulunda sorulan soruların kişinin siyasi düşüncesinin ne olduğunu tespit etmeye yönelik olduğu,
- Tarafsız koğuşlara gitme baskısı yapıldığı,
- Adli suçlulara tanınan imkanların siyasi mahpuslara tanınmadığı (telefon görüşme süresi, görüntülü arama imkanının olmadığı),
- Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği ( CİSST )’nin gönderdiği “Mahpus Hakları El Kitabının” ve “Hapiste Sağlık El kitabının” sakıncalı olduğu gerekçesi ile cezaevi yönetimi tarafından verilmediğive buna dair elkoyma kararlarının alındığı,
- Hiçbir şekilde etkinlik yapılmasına izin verilmediği ve yaklaşık 7 yıldır herhangi bir kursun açılmadığı,
- İç mektupların hiç verilmediği ya da çok geç verildiği,
- Gazete, kitap, gibi yayınlardan faydalanmalarının engellendiği,
- Kürtçe yazılan ya da Kürtçe gönderilen mektupların verilmediği veya çeviri sebebiyle aylarca mahpuslara verilmesinin geciktirildiği,
- Ailelerine yakın yerlere nakil talepleri ve oda değişimi taleplerinin reddedildiği,
- Revir ve hastane hakkının kullandırılmadığı ve ciddi sağlık sorunları olan mahpusların taleplerinin görmezden gelindiği,
- Fikret ÜZELAYDIN adlı mahpusun 30 yıllık mahpus olduğu, 2 ay önce infazının yakıldığı ve kronik kalp rahatsızlığının bulunduğu,
- Mecit BAŞDAŞ adlı mahpusun Mesane kanseri olduğu, Revir doktoru ilaç tedavisinin yetersiz olduğu ve cezaevinden çıkması için işlem başlatılması gerektiğini söylese de Ağrı'da ki hastane cezaevinde kalabilir ve adli tıp kurumuna gönderilmesine de gerek yok kararı verildiği,
- Methi AYKAÇ adlı mahpusun Beyin tümörü olduğu, Revir ve hastane hakkının kullandırılmadığı ve ciddi sağlık sorunları olan mahpusların taleplerinin görmezden gelindiği,
- Mahmut BURHANLI adlı mahpusun 70 yaşında olduğu, cezasının bitmesine 10 ay kaldığı, cezaevinde kalabilecek durumda olmadığı, yaşlılıktan kaynaklı hastalıklarının olduğu, gerekli başvurular yapılmasına ve her yere yazılmasına rağmen herhangi bir cevap ya da gelişmenin olmadığı,
- Mehmet Sait YALÇIN adlı mahpusun Cilt sorunu olduğu, her ay yapılması gereken Ültiker iğnenin yaklaşık 5 yıldır kullandırılmadığı,
- Sağlığa erişim hakkının tam manasıyla kullandırılmadığını ve ciddi sağlık sorunları olan mahpusların taleplerinin görmezden gelindiğini, Hapishane yetkilileri ise; İnfaz Kurumunda 1700 e yakın mahpusun bulunduğunu, infaz kurumunun ilçede bulunması sebebi ile ilçe devlet hastanesinin yetersiz kaldığını, sorunun hastane ve doktor yetersizliğinden kaynaklandığını, hastanede her branştan doktor bulunmaması sebebiyle dış illerde bulunan hastanelere mahpusların sevk edildiğini, mahpusların dış illerde bulunan hastanelere yapılan sevklerinin hem mahpus hem de kendileri için zorlayıcı bir durum olduğunu, bu konudaki çözümün ise infaz kurumuna gönderilen mahpus sayısının azaltılması veya infaz kurumunun bulunduğu ilçede tam teşekküllü bir devlet hastanesinin olmasıyla gerçekleşebileceğini belirtildiği,
- Yakup Kaya adlı mahpusun kulağı ile ilgili ciddi bir hastalığının olduğu, üç yıldır sadece Patnos Hastanesi'ne götürüldüğü, orada da ilgili tedavinin bulunmadığı, kendisinde sürekli olarak kulak çınlamasının mevcut olduğu ve bu hastalığı sebebiyle %30 işitme kaybı geliştiği,
- Hapishaneye yeni getirilen mahpusların çıplak aramaya maruz kaldığı,
- Kadın Mahpuslar; koğuşlarının yönetmeliğe aykırı arandığını, aramalara bazen erkek infaz koruma memurlarının katıldığını, aramaların rahatsız edici boyutta yapıldığını ve arama yapılmadan hemen önce arama yapılan koğuşu gören kameraların erkek infaz kurumu memurlarınca yönlerinin değiştirildiği, böylelikle arama sürecinin ve hangi koğuşta kimler tarafından arama yapıldığının kayıt altına alınmadığını, Hapishane yetkilileri ise; mahpuslar tarafından ifade edilen bu durumun hiçbir şekilde yaşanmadığını, infaz kurumunda yüzlerce kamera bulunduğunu,
- Kadın mahpuslara verilen yemekte kuş dışkısının çıktığı, bu duruma dair yapılan şikayet üzerine 18.12.2024 tarihinde yaklaşık 40 erkek gardiyanın kadın koğuşuna baskın düzenleyip kadın mahpuslara işkence ettikleri, bu işkence sırasında kameraların başka yönlere çevrildiği, işkencenin müdürün ve revir doktorunun önünde gerçekleştiği tarafımıza aktarılmış olup görüşme sırasında da darp izleri görüşmeyi yapan heyetçe gözlemlenmiş ve 05.02.2025 tarihinde de işkence ve kötü muamele sebebiyle şikayetçi olan üç kadın mahpusun başka cezaevlerine sürgün edildiği,
- Hususları tarafımıza aktarılmıştır.
6- IĞDIR S TİPİ KAPALI HAPİSHANESİ
Mahpuslardan T.Ç., R.Y., A.R., F.Ç., İ.A., C.K., M.M., N.A., F.D., A.Ş. ve H.K., ile yapılan görüşmelerde
- Hastane sevklerinde uzun süreli gecikmeler olduğu ve revir taleplerinin zamanında karşılanmadığı, Sinüzit, hemoroit, kalp, psikolojik sorunlar ve benzeri rahatsızlıkları olan mahkumlar, tedavi için aylarca beklemek zorunda kaldıkları, bunun yanı sıra ağrılarının çok fazla Hapishanede bulunan tüm mahpusların tekli hücrede tutulduğu, bazı mahpusların kendi ihtiyaçlarını tek başına gideremedikleri, olduğunu belirten mahkumlar için, acil müdahale ile sağlığa erişimlerinin sağlanmadığı,
- Mahkumlar, ilaç temininde ciddi gecikmeler yaşadıkları, Sürekli kullanılması gereken ilaçlar bazı durumlarda 1,5 ay gecikmeyle temin edilmiş, kimi mahkumlar ise 10- 20 günlük gecikmeler yaşadıkları, Özellikle epilepsi gibi kronik rahatsızlıkları bulunan mahkumlar, kriz anlarında yetersiz tıbbi müdahaleler ile karşılaşmış ve bazı durumlarda kötü muamele gördükleri, bu kötü muameleler ise genel olarak hapishane personelinin, mahpusun hastalık/ kriz nöbetini gerçekçi bulmaması, mahpusun kendisine gelmesi için fiziki müdahale, hatta darp boyutuna ulaşan müdahalelere başvurulduğu,
- Aramalar sırasında (özellikle cezaevi savcısı eşliğinde yapılan aramalarda) mahkumların kişisel eşyalarına zarar verilmediği ancak olabildiğince detaylı arama yapılarak mahpusun yaşam alanının toplanmayacak şekilde dağıtıldığı, bunun yanı sıra özellikle siyasi mahkumların üzeri detaylı aranmakta ve çorap sıyırarak arama, ayakkabı içi araması uygulamaları yapıldığı, rutin olmamakla beraber kimi zaman baskın şeklinde yapılan aramalarda eşyaların bilinçli olarak dağıtıldığı ve mahkumların zor durumda bırakıldığı,
- Hapishane personeli tarafından özellikle siyasi mahkumlara yönelik ciddi kötü muamele ve ayrımcılık yasağını ihlal eder nitelikte uygulamanın olduğu dikkat çekmiştiği, bu kapsamda siyasi mahkumlardan bazılarının avukat görüşmesi öncesinde ve sonrasında ayakkabı çıkartılması ve hatta avukat görüşü bittikten sonra avukatın göreceği bir yerde hem avukatı hem mahpusu rencide edecek şekilde bu işlemin yapılması, aile ziyaretlerinde ailelerinin iki defa aranması, koğuş içi huzursuzluklarda müdahalenin göz ardı edilmesi dikkat çekmiştir. Bunun yanında siyasi ve adli mahkumların iddialarına göre yumuşak odaya (süngerli oda) mahpusun götürüleceği belirtilerek kameranın görmediği alanlarda cop kullanmak suretiyle darp gerçekleştiği, mahkumun hastalık sebebiyle kriz geçirmesi anında yumuşak dokusuna yönelik travmaların olduğu birden çok mahkum tarafından ifade edilmiştir. Ayrıca provokatif bir şekilde “hasta değilsin yalan söylüyorsun” / “sen daha arama görmemişsin, sen daha ölmedin mi, burası Iğdır kim seni soracak, akıllı ol, yoksa seni deli mahkumların yanına atarız” söylemleri yanı sıra, hakaret ve suçlama içerikli “terörist” gibi söylemlerin cezaevi personeli tarafından kullanıldığı,
- Hapishanede sosyal aktivitelerin ve spor olanaklarının yetersiz olduğu, haftada bir defa yapılan spor etkinliklerinin ya çok kısa sürdüğü ya da tamamen iptal edildiği, resmi ve dini tatiller nedeniyle sıkça iptal edilen spor etkinlikleri, mahkumların rehabilitasyon sürecini olumsuz etkilediği, bunun yanı sıra mahpusa kullandırılan spor aktivitesine ise tek başına çıkarılması şeklindeki uygulamanın hakkın etkili şekilde kullanılmasına zarar verdiği, mahpusun bu konuda başka bir mahkumla aktiviteye çıkarılması talebine olumlu yanıt verilmediği,
- Mahkumlar yemeklerin hijyenik olmadığını, menülerin kısıtlı ve diyet yemek taleplerinin karşılanmadığı, tuvalet ve banyolardaki hijyen malzemelerinin eksikliği ve sıcak suyun yetersizliği de sıklıkla şikayet edilen konular arasında yer aldığı,
- Mahkumlar tarafından hapishane idaresine verilen dilekçelerin çoğunlukla yanıtsız bırakıldığı veya çok geç yanıtlandığı, bazı durumlarda dilekçelerin evrak kayıt numarası verilmeden işleme alındığı, bazı durumlarda verilen evrak kayıt numarasının eski tarihli olduğu, bunun dışında içeriği şikayet ile alakalı olan dilekçelerin bilhassa işleme alınmadığı ve şikayet dilekçesi sahibi mahkumun sözlü olarak hapishane personeli/ idaresi tarafından ikna edilmeye çalışıldığı belirtildiği,
- Adnan DOĞAN isimli mahpusun mahkemesine ve kurumlara yazdığı dilekçelerin, hapishane idaresi tarafından gönderilmediği iddiası ile 34 gün boyunca açlık grevine girdiği,
- Kadın mahpusların hapishanede ayrımcılığa maruz kaldığı, Kadın mahpuslar için hapishaneye kadın doğum uzmanı gelmediği, hapishanede sıklıkla rastlanan kadın hastalıkları ve özellikle rahim kanserleri türü hastalıklar için rutin kontrollerin yapılması beklentisi olduğu, Kadın mahpuslar, kantinde kişisel bakım ürünlerine erişimde ciddi sorunlar yaşadıklarını, mevcut ürünlerin ihtiyaçları karşılamadığı, bunun içerisinde bilhassa hijyen ürünlerine erişimde sorunlar yaşandığı, özellikle kadın mahpuslar tarafından kullanılan, cımbız, ağda ve benzeri ürünlerin kantinde her zaman bulunmaması veya satılan ürününün niteliğinin kötü olması, başka ürün talebinin karşılanmadığı, ayrıca erkek kuaförünün bulunmasına rağmen kadın kuaförü gibi hizmetlerin eksikliği ve sosyal aktivitelerde erkeklere kıyasla ayrımcılık yapıldığı, atölye ve kurs hizmetinde yaşanan kadın personel sıkıntısı kadın mahpuslara bu haklarının kullandırılmadığı, hapishane müdürü ile yapılan görüşmede Iğdır Halk Eğitim Merkezi ile yapılan görüşmeler sonucu kadın mahpuslar için de kurs açılacağı,
- Siyasi mahpusların adli mahkumlara kıyasla daha kötü koşullarda tutulduğu, Adli mahkumlar üç dört kişilik odalarda tutulmasına rağmen kısa süreli cezası olsa bile siyasi mahkumların tekli odalarda ve tecrit koşullarında tutulduğu, Spor aktivitelerine çıkışlarında "terör-taraflı" başlıklı evrakları imzalamaya zorlandıkları, Bunun dışında başka bir siyasi mahpusun ise kendisine yönelik bir hapishane personelinin “terörist” şeklinde hakaret ettiği, bu hakarete karşı 12 defa yazılı şikayette bulunduğunun ancak bu müracaatlarının kayda alınmadığını, Ayrıca siyasi mahpuslardan bazılarının, istememelerine rağmen, çeşitli resmi kurum ismi belirtilerek veya avukat geldiğini belirterek kim olduklarını bilmedikleri ve psikolojik baskı uygulayan kişilerle görüştürüldüklerini,
- Mahpusların telefon ve fiziki görüş haklarının kısıtlandığı, bir çok cezaevinde bulunan görüntülü görüşme olanağının sağlanmadığı, fiziki görüşlerdeki sürelerin kısıtlandığı, mahkum ailelerinin birden fazla aramaya gerekçesiz bir şekilde tabi tutuldukları, bu aramalardaki sürenin görüş süresinden eksiltildiği, siyasi ve adli mahkumların aynı görüş zamanına denk getirilmesi sebebiyle mahkumun bu hakkını gereği gibi kullanamadığı, ayrıca yabancı uyruklu mahkumların aileleriyle iletişim kurmalarında evrak eksiklikleri nedeniyle sorun yaşandığı,
- Hapishanede bu zamana kadar 4 tane mahpusun intihar ettiği ve bunların şüpheli bir şekilde gerçekleştiği, hapishane idaresi tarafından herhangi bir açıklamanın yapılmadığı,
Hususları tarafımıza aktarılmıştır.
TRABZON BEŞİKDÜZÜ T TİPİ KAPALI HAPİSHANESİ
Mahpuslardan D.Y. ve K.B. ile gerçekleştirilen görüşmelerde;
- Mahpusların kültürel, sosyal ve spor faaliyeti hakkı sağlanmadığı gibi diğer odalar ile de spora çıkılamadığı sohbet gibi etkinliklerin idarece yaptırılmadığı,
- Muhalif gazetelerin mahpuslara verilmediği,
- Abdurrahman İVECENDİ, Masvin BİLEN, Özkan ÇELİK, İbrahim ŞENGÜL Hapishanedeki yoğunluk ve personel eksiği ile hastane sevkinde yer alan kolluğun kelepçeli muayene ısrarı nedeniyle revir ve hastane taleplerinin süresinde ve düzenli olarak karşılanmadığı,
- Kronik hastalığı bulanan Kerem KARAGÖZ’un ilaçları süresinde ve düzenli olarak karşılanmadığı,
- Resul ÇEKER, Cindi KESKİN, Sedat AKÖK’nin İdare ve Gözlem Kurulu'nun keyfi ve hukuka aykırı kararları nedeniyle ceza infazında koşullu salıverilme haklarından yararlandırılmadıkları,
- Mahpusların oda değişimi ve sevk taleplerinin gerekçesiz şekilde her defasında reddedildiği veya cevapsız bırakıldığını,
- Kantinden istenilen yiyecek ve eşyaların da fahiş fiyatta olduğundan dolayı mahpuslarca alınamadığı bir önceki yıla oranla fiyatların 2 kat yükseldiği,
- Mahpusların ailelerinden çok uzakta oldukları, bu durumun ailelerin maddi durumları, hastalık ve yaşlılık sebeplerinden kaynaklı görüşe gelememelerine sebep olduğu, dolaylı olarak bu suretle tecrit altında oldukları, tecrit sebebiyle psikolojik şiddete maruz kaldıkları, Ayrıca mahpusların ailelerine yakın hapishanelere sevk taleplerinin her defasında maktu gerekçelerle reddedildiği.
- Sayılarının 40 olduğu ve iki koğuş olacak şekilde ayrıldıkları, koğuşların dar olması ve sayılarının çok olmasından kaynaklı zorluk yaşadıkları,
- Mahpuslara yönelik kurs ve atölye çalışmasının olmadığı, saz kursunun açılacağını idare tarafından söylemesine rağmen açılmadığı,
Hususları tarafımıza aktarılmıştır
RİZE KALKANDERE L TİPİ KAPALI HAPİSHANESİ
Mahpuslardan V.A., U.S.K. ve Ö.K. ile gerçekleştirilen görüşmede;
- Mahpusların ailelerinden çok uzakta oldukları, bu durumun ailelerin maddi durumları, hastalık ve yaşlılık sebeplerinden kaynaklı görüşe gelememelerine sebep olduğu, dolaylı olarak bu suretle tecrit altında oldukları, tecrit sebebiyle psikolojik şiddete maruz kaldıkları, Ayrıca mahpusların ailelerine yakın hapishanelere sevk taleplerinin her defasında maktu gerekçelerle reddedildiği.
- Kantinden istenilen ihtiyaç malzemelerinin fiyatlarının çok yüksek olduğu için ilgili malzemelerin temin edilemediği,
- Mektupların iadeli taahhütlü gönderilmediği durumda gönderilmediğini ailelere ulaşılamadığı dolayısıyla iadeli taahhütlü mektup gönderiminin dolaylı yoldan zorunlu tutulduğu,
- Mahpusların eski televizyonlarının toplatılacağı idare tarafından yeni televizyon alınması yönünde baskılar yapıldığı,
- Murat ŞİMŞEK, Erdem AKTI ve Cenk Erdem adlı mahpusların İdare ve Gözlem Kurulu'nun keyfi ve hukuka aykırı kararları nedeniyle ceza infazında koşullu salıverilme haklarından yararlandırılmadıkları,
- Khlel khlel, Veysi ESNEN ve Cenk ERDEM adlı mahpusların hücre tipi olarak adlandırılan koğuşlarda kaldığı,
- Hastane sevklerine götürülen mahpusların ağız içi aramanın dayatıldığı, bunu kabul etmeyen mahpusların hastane sevklerinin yapılmadığı,
- Haftada bir kez olacak şekilde savcı nezaretinde koğuş aramalarının olduğu ve arama esnasın odaların tamamen dağıtıldığı, azı kitaplara da el konulduğu,
- Pandemiden ötürü yasaklanan kurs atölye vb. etkinlikler ve aktivitelerin pandemi bitmesine karşın halen keyfi olarak yasaklı olduğu,
- Mahpusların ailelerinden çok uzak hapishaneye getirildikleri, bu durumun ailelerin maddi durumları, hastalık ve yaşlılık sebeplerinden kaynaklı görüşe gelememelerine sebep olduğu,
Hususları tarafımıza aktarılmıştır
- E-YAŞANAN HAK İHLALLERİNE DAİR YASAL DEĞERLENDİRMELER
1- İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELE YASAĞI
5275 Sayılı Kanunun “Hapis cezasının infazında gözetilecek ilkeler” başlıklı 6. Maddesinin 1.Fıkrasının b bendinde “Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin düzenli bir yaşam sürdürmeleri sağlanır. Hürriyeti bağlayıcı cezanın zorunlu kıldığı hürriyetten yoksunluk, insan onuruna saygının korunmasını sağlayan maddî ve manevî koşullar altında çektirilir.” Denilmek suretiyle mahpusların hapishanede tutulma koşullarının insan onuru ile bağdaşacak koşullar altında olması gerektiği düzenlenmiştir.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Avrupa Cezaevi Kuralları hakkında (2006) 2 nolu Tavsiye Kararında özgürlüğünden yoksun bırakılmış olan herkesin cezalandırılmalarına veya tutuklanmalarına hükmedilen kararla yasal olarak ellerinden alınmayan tüm haklara sahip olmaya devam ettiği, bu nedenle özgürlüğünden yoksun bırakılmış herkese insan haklarına saygı çerçevesinde davranılması gerektiği belirtilmiştir. Bununla birlikte mahpuslara sağlanan barınma ve özellikle uyku koşulları insan onuruyla ve mümkün olduğunca özel hayatın gizliliğiyle bağdaşması gerektiği, iklim koşulları ve özellikle metrekaresi, havanın küp hacmi, aydınlatma, ısıtma ve havalandırma açısından sağlık ve hijyenin gereklerine uygun olması gerektiği vurgulanmıştır. İHAM içtihatlarında da devletin bir kişinin insan onuruna saygı ile bağdaşır koşullarda alıkonulmasını güvence altına almak zorunda olduğu ve kişiye uygulanan tedbirin infazında izlenecek tutum ve yöntemin, kişiyi tutuklamanın doğasında kaçınılmaz olarak var olan ıstırap düzeyini aşan bir yoğunlukta sıkıntı ve zorluğa maruz bırakmaması gerektiği vurgulanmaktadır. Şunu da hatırlatmak gerekir ki işkence suçu doğrudan soruşturulacak ve kovuşturulacak suçlardan olduğundan işkence suçunu işleyen memur ve diğer kamu görevlilerinin soruşturulması için izin alınmasına gerek olmayacaktır. Ayrıca belirtmek gerekir ki TCK m.94/6 uyarınca işkence suçu zamanaşımına uğramamaktadır.
Mahkûmlara Uygulanacak Muameleye İlişkin Standart Asgari Kurallar (1955), Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 2006/2 sayılı Avrupa Hapishane Kuralları, AİHS ve ulusal mevzuatımız mahpusların tutulma koşullarının insan haklarına uygun şekilde gerçekleşmesi gerektiğini düzenlemektedir.
İşkence ve kötü muamele kapsamında bulunan tecrit uygulamalarının, hapishanelerde keyfi kısıtlamalarla çeşitli boyutlar ile yayılmakta olduğu tespit edilmiştir. Ziyaret gerçekleştirilen bir çok hapishaneden mahpuslar arasında sohbet etme imkanının olmadığı, bir çok hapishanede ise sosyal ve kültürel aktiviteler engellenerek mahpusların psikolojik iyilik hallerinin engellendiği tespit edilmiştir. Bu tutumların işkence ve kötü muamele yasağını ihlal eden uygulamalardır.
İnsan hakları Avrupa Sözleşmesinin 3.maddesinde ‘‘Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı yahut onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulamaz ’’denilerek işkence ve sair kötü muameleyi kısa ve öz biçimde yasaklamış, işkence ve sair kötü muamele yasağının kapsamını 1984 tarihli Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ndeki tanımın ışığında İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi içtihatlarıyla belirlemiştir. İHAS’nin 3.maddesi yukarıda da belirttiğimiz üzere, işkence, insanlık dışı ve onur kırıcı muamele ve ceza kavramlarına yer vermiştir. İşkence yasağı, insanlık dışı ve küçük düşürücü muameleleri de kapsayan üst kavramdır. İHAM, İHAS 3.madde kapsamındaki işkence, insanlık dışı veya onur kırıcı muamele şeklindeki hareketlerin düzey, yoğunluk, ağırlık ve etkilerine dair farkları gözeterek bu muameleleri birbirinden ayırmaktadır.
İHAM’ a göre bir eylemin ağırlık düzeyi itibarıyla 3. maddenin kapsamına girebilmesi için muamelenin; süresi, fiziksel ve ruhsal etkileri ve bazı durumlarda, mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi olayın içinde yer alan tüm koşullar değerlendirilir. Eylemin amacının mağduru aşağılamak ya da küçük düşürmek olup olmadığı sorusu göz önüne alınması gereken bir unsur olsa dahi böyle bir amacın yokluğu 3. madde ihlalinin kesin olarak bulunmayacağı anlamına gelmemektedir. Bir bireyi utandıran ya da küçük düşüren, onun insanlık onuruna saygı göstermeyen ya da saygıyı azaltan ya da bireyin ruhsal ve fiziksel direncini kıracak şekilde korku, ıstırap ya da aşağılık duygusu uyandıran muamele 3. madde anlamında kötü muamele olarak değerlendirilmektedir. Aynı zamanda İHAM; Sözleşmenin 3. Maddesi kapsamında işkence dışındaki diğer kötü muamele uygulamalarında “insanlık dışı, onur kırıcı ve aşağılayıcı” terimlerini kullanmaktadır. Kararlarda kötü muamelenin 3.Madde ihlaline yol açması için “fiziksel yaralamaya ya da yoğun bir fiziksel veya ruhsal acı veya ıstıraba sebebiyet vermiş olması” ya da “küçük düşürme veya ıstırabın, meşru bir muamele veya cezada zorunlu olarak bulunan küçük düşürme veya ıstırap düzeyinin ötesine geçmesi gerektiği” açıklanmaktadır.
5275 Sayılı Kanunun “Hapis cezasının infazında gözetilecek ilkeler” başlıklı 6. Maddesinin 1.Fıkrasının b bendinde “Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin düzenli bir yaşam sürdürmeleri sağlanır. Hürriyeti bağlayıcı cezanın zorunlu kıldığı hürriyetten yoksunluk, insan onuruna saygının korunmasını sağlayan maddî ve manevî koşullar altında çektirilir.” Denilmek suretiyle mahpusların hapishanede tutulma koşullarının insan onuru ile bağdaşacak koşullar altında olması gerektiği düzenlenmiştir.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Avrupa Cezaevi Kuralları hakkında (2006) 2 nolu Tavsiye Kararında özgürlüğünden yoksun bırakılmış olan herkesin cezalandırılmalarına veya tutuklanmalarına hükmedilen kararla yasal olarak ellerinden alınmayan tüm haklara sahip olmaya devam ettiği, bu nedenle özgürlüğünden yoksun bırakılmış herkese insan haklarına saygı çerçevesinde davranılması gerektiği belirtilmiştir. Bununla birlikte mahpuslara sağlanan barınma ve özellikle uyku koşulları insan onuruyla ve mümkün olduğunca özel hayatın gizliliğiyle bağdaşması gerektiği, iklim koşulları ve özellikle metrekaresi, havanın küp hacmi, aydınlatma, ısıtma ve havalandırma açısından sağlık ve hijyenin gereklerine uygun olması gerektiği vurgulanmıştır. İHAM içtihatlarında da devletin bir kişinin insan onuruna saygı ile bağdaşır koşullarda alıkonulmasını güvence altına almak zorunda olduğu ve kişiye uygulanan tedbirin infazında izlenecek tutum ve yöntemin, kişiyi tutuklamanın doğasında kaçınılmaz olarak var olan ıstırap düzeyini aşan bir yoğunlukta sıkıntı ve zorluğa maruz bırakmaması gerektiği vurgulanmaktadır. Şunu da hatırlatmak gerekir ki işkence suçu doğrudan soruşturulacak ve kovuşturulacak suçlardan olduğundan işkence suçunu işleyen memur ve diğer kamu görevlilerinin soruşturulması için izin alınmasına gerek olmayacaktır. Ayrıca belirmek gerekir ki TCK m.94/6 uyarınca işkence suçu zamanaşımına uğramamaktadır.
Mahkûmlara Uygulanacak Muameleye İlişkin Standart Asgari Kurallar (1955), Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 2006/2 sayılı Avrupa Hapishane Kuralları, AİHS ve ulusal mevzuatımız mahpusların tutulma koşullarının insan haklarına uygun şekilde gerçekleşmesi gerektiğini düzenlemektedir.
Ziyaret gerçekleştirilen birçok hapishanede mahpuslar tarafından koğuşlarda yapılan aramaların arama amacı dışına taştığı, tüm eşyaların dağıtıldığı, aramaların neye istinaden gerçekleştirildiğinin bilinmediği beyan edilmiştir. Sürgünler ve sevkler esnasında insan onuruyla bağdaşmayan yöntemlerle üst araması gerçekleştirildiği anlatılmıştır. Yine mahpuslar, hastane sevkleriyle ilgili sorunlar yaşadıklarını, gidiş gelişlerde ağızlarına kadar olacak şekilde, insan onuruna aykırı şekilde arandıkları, kelepçeli muayene dayatıldığı için hastaneye sevk edilemediklerini beyan etmişlerdir. Patnos L tipi kapalı hapishanesinde kadın mahpuslara yemekte çıkan dışkı nedeniyle şikayetçi olmalarından sonra gardiyanlar tarafından işkence edildiği beyan edilmiştir. Bu tutumlar işkence ve kötü muamele yasağını ihlal eden uygulamalardır.
İşkence ve kötü muamele kapsamında bulunan tecrit uygulamalarının, hapishanelerde keyfi kısıtlamalarla çeşitli boyutlar ile yayılmakta olduğu kanaatine varılmıştır. Ceza infaz kurumlarında kötü muamele olarak kabul edilecek hususlar farklı şekillerde tezahür edebilir. Bu bağlamda tek kişilik bir odada tutulmaya ilişkin koşullar kötü muamele yasağı kapsamında gerçek bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Söz konusu tecrit uygulaması niteliğinden kaynaklanan ve özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucu olan kaçınılmaz elem seviyesini daha ağır bir dereceye ulaştırmaktadır. Ziyaret gerçekleştirilen birçok hapishaneden mahpusların tekli hücrelerde tutuldukları, mahpuslar arasında sohbet etme imkanının olmadığı, birçok hapishanede ise sosyal ve kültürel aktiviteler engellenerek mahpusların psikolojik iyilik hallerinin engellendiği gözlemlenmiştir. Bu tutumların işkence ve kötü muamele yasağını ihlal eden uygulamalardır.
2-SAĞLIĞA ERİŞİM HAKKI
Dünya Sağlık Örgütü Anayasası sağlık tanımı çerçevesinde Sağlık hakkı bireylerin fiziksel, ruhsal, sosyal iyilik halinin sağlanması için sahip oldukları hakları içerir. Sağlık hakkı yaşam hakkının tamamlayıcısıdır ve sağlıklı olmak yaşam hakkının temel koşuludur.
Mahpusların Islahında Temel İlkeler- Mandela Kuralları (Kural 22-26), Tıbbi Etik İlkeler (md.1), Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Avrupa Cezaevi Kuralları hakkında (2006) 2 nolu Tavsiye Kararı (md. 40.3) gereği cezaevindeki tutuklu ve hükümlüler, yasal statülerine bakılmaksızın, aynı kalite ve standartta, ülke genelinde mevcut, kapatılmamış olan kişilere sağlanan tıbbi bakıma eşit erişim hakkına sahiptir. İHAM’e göre, bir mahpusun ihtiyaç duyduğu tıbbi yardıma ulaşımını engelleyen eksiklikler İHAS’ın yaşam hakkınını düzenleyen 2. maddesinin ihlaline, gerekliliği tespit edilen tedavinin sağlanmaması ve ölümcül hastalığa yakalanmış kişiler veya sağlık durumu sürekli şekilde cezaevi koşulları ile uyumsuz hale gelmiş kişilerin alıkonulmaya devam etmesini ise işkence ve kötü muamale yasağını düzenleyen 3. maddesinin ihlaline sebep olmaktadır. Yine İHAM’nin yerleşik içtihatlarına göre; “Devlet bir kişinin insan onuruna saygı ile bağdaşır koşullarda alıkonulmasını güvence altına almak zorundadır ve kişiye uygulanan tedbirin infazında izlenecek tutum ve yöntem, kişiyi tutuklamanın doğasında kaçınılmaz olarak var olan ıstırap düzeyini aşan bir yoğunlukta sıkıntı ve zorluğa maruz bırakmamalıdır.” Hapishanede bulunan tutuklu ve hükümlüleri de kapsayacak şekilde sağlık hakkı, 1955 tarihli “BM Mahpuslara Uygulanacak Asgari Standartlar”, 1982 tarihli “BM Tıbbi Etik İlkeler”, 1988 tarihli “BM Herhangi Biçimde Alıkonulan veya Hapsedilen Kişilerin Korunması için İlkeler Manzumesi”, 1990 tarihli “Mahpusların Islahı için Temel İlkeler” ve 1990 tarihli “Özgürlüğünden Yoksun Bırakılmış Çocukların Korunmasına İlişkin Birleşmiş Milletler Kuralları” ile tanımlanmıştır.
Türkiye’nin taraf olduğu Uluslararası Sözleşme hükümleri bu denli açık olmasına rağmen, sözleşme hükümlerine uyulmamakta ve hasta mahpusların Sağlık Hakları sistematik bir biçimde ihlal edilmektedir. Hapishane koşullarında kalamayacak kadar ağır hasta olan mahpusların hapishanede tutulmaya devam edilmesi ulusal mevzuata ve uluslararası sözleşmelere aykırı olduğu ve tıbbi tedaviye ulaşma imkanı kısıtlandığından yaşam hakkının açık ihlali olduğu açıktır. Bununla birlikte hapishane koşullarında hastaneye sevk işlemlerinin yapılmaması, geç yapılması, yapılmasına onur kırıcı uygulamalar (ağız içi araması, kelepçeli muayene vb) ile engel olunması, özellikle diş ve ağız sağlığı tedavisine ulaşımın birçok hapishanede mümkün olmaması yaşam hakkının kapsamında bulunan sağlık hakkına erişimin açık ihlali olduğu vurgulanmaktadır.
3-İFADE VE HABER ALMA ÖZGÜRLÜĞÜ
Haberleşme özgürlüğüne yapılan müdahaleler, Anayasa madde 13’te düzenlenen “demokratik bir toplumda gerekli” görülmeli ve “ölçülülük ilkesi” ne uygun olmalıdır. Ceza infaz kurumlarına gelen veya bu kurumlardan gönderilen yazışmalara yapılan müdahalelere gerekçe yapılabilecek makul nedenlerin, somut olayın tüm koşulları çerçevesinde objektif bir gözlemciyi haberleşme hakkının kötüye kullanıldığına ikna edebilecek nitelikte olaya özgü olgu ve bilgilerle gerekçelendirilmesi gerekmektedir. Mahpusların mektuplarının geciktirilmesi, sakıncalı diye gerekçesiz bir şekilde mektupların bir kısmının ya da tamamının çizilmesi haberleşme özgürlüğü ihlalidir.(AYM, 10.03.2020 tarih ve B.No: 2017/20669)
Mahpusların beyanlarına göre gazete, kitap, gibi yayınlardan faydalanmaları engellenmektedir. Ceza İnfaz Kurumunda bulunan tutuklu ve hükümlülerin yayınlardan yararlanmasına ilişkin esaslar 5275 sayılı Kanun’un ilgili hükümleri de gözetilerek Anayasa Mahkemesi tarafından şu şekilde belirlenmiştir:
“1-Mahpus ceza infaz kurumlarında bulunan emanet hesabına yatırılan paradan karşılanması koşuluyla herhangi bir yayının kurumca satın alınarak kendisine verilmesini isteyebilir.
2-Resmi kurumlar, üniversiteler, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile Cumhurbaşkanı tarafından vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve kamu yararına çalışan dernekler tarafından çıkarılan gazete, kitap basılı yayınlar mahkemelerce yasaklanmamış olması koşulu ile mahpusa ücretsiz olarak ve serbestçe verilir.
3-Mahpus kurum kütüphanesinden serbestçe yararlanma imkânına sahiptir.
4-Mahpus mensup olduğu dinin bayram günlerinde, yılbaşında ve nüfus kaydında belirtilen doğum günlerinde dışarıdan kargoyla gönderilen ya da ziyaretçileri tarafından hediye olarak gönderilen kitapları kabul etme hakkına sahiptir.
5-Eğitim ve öğretimine devam eden mahpusun ders kitapları herhangi bir engelleme olmadan kendisine verilir.”
Bu sebeple mahpuslara yasaklanmamış birçok yayınevi, bayii ve kitapçıda satılan, resmi abonelik yaptırılan gazete ve basılı yayınların verilmemesi, radyo ve tv imkanlarından faydalandırılmamaları ifade ve haber alma özgürlüğünün ihlalidir. Her ne kadar 14.04.2020 tarihinde 5275 sayılı Kanun mad.62/4 kapsamında değişiklik yapılmış olsa ve Basın İlân Kurumu aracılığıyla resmi ilan ve reklam yayınlama hakkı bulunmayan gazeteler ceza infaz kurumuna kabul edilmez denilse de mevzuat düzenlemesinin de ifade özgürlüğünü ihlal etmesi kabul edilemez. Kaldı ki Evrensel ve Birgün gazetelerinin Basın İlan Kurumu’na resmi ilan ve yayınlama hakkı bulunmasına rağmen bunların da hapishanede verilmesinin geciktirilmesi ya da verilmemesi açıkça ifade özgürlüğünün ihlalidir. Yine kitap sınırlaması (kitap bulundurma sayısı) hak ihlaline sebep olmaktadır.
Posta ücretlerinde yaşanan artışlardan kaynaklı mahpusların aileleri ve dış dünya ile olan iletişimleri kısıtlanmaktadır. Hapishanede herhangi bir gelirleri olmayan mahpusların telefon ve posta ücretlerini kendileri karşılayamamakta ve aileleri tarafından da yeteri kadar karşılanmadığı taktirde mahpusun tüm iletişim araçları kısıtlanmış olmakta ve dış dünya ile bağlantısı da kopmaktadır. Bu yüzden de iletişim araçlarına ulaşımın kolay olması gerekmektedir ve idare tarafından bu sağlanmalıdır.
4 -KİŞİ ÖZGÜRLÜĞÜ VE GÜVENLİĞİ HAKKI
Mahpusların en çok yaşadığı sorunlardan birisi de koşullu salıverilme hakkından objektif olmayan kararlar ile faydalandırılmaması. Birçok hapishanede 30 yıldır kalan mahpuslar başta olmak üzere pişmanlık dayatması yapılarak subjektif sorular sorularak koşullu salıverilme hakkı engellenmektedir.
Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik 29.12.2020 tarihinde Resmi gazetede yayımlanmış ve 01.01.2021 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmelik 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 13 ve 89. maddeleri dayanak alınarak hazırlanmıştır.Dayanak alınan maddeler mahpusların değerlendirilmesi ve iyi hâlin belirlenmesine ilişkindir. Mahpus hakkında yapılacak değerlendirme için dayanak maddeler uyarınca; ceza infaz kurumlarında bulundukları tüm aşamalarda; ceza infaz kurumlarının düzen ve güvenliği amacıyla konulmuş kurallara uyup uymadığı, haklarını iyi niyetle kullanıp kullanmadığı, yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirip getirmediği, uygulanan iyileştirme programlarına göre toplumla bütünleşmeye hazır olup olmadığı, tekrar suç işleme ve mağdura veya başkalarına zarar verme riskinin düşük olup olmadığı hususlarını gözetilmesi ve bunun sonucunda koşullu salıverilme hakkının kullanımında belirleyici olan iyi hallilik tespitinin yapılması istenmektedir.
5275 sayılı CGTİHK Kanunu, Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirmesine Dair Yönetmelik, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmelikte iyi hal kavramı tanımlanmamış ancak 5275 sayılı CGTİHK madde 107’de “Koşullu salıverilmeden faydalanmak için mahkûmun kurumdaki infaz süresini iyi halli olarak geçirmesi gerekir.” denilerek “iyi halli” kavramı koşullu salıverilme şartlarından biri olarak düzenlenmiştir. Kişi özgürlüğü ve güvenliğini doğrudan etkileyen “iyi halli” kavramı bu haliyle cezaevi yetkililerinin keyfi kararlarına bırakılmıştır. Türkiye’de İdare ve Gözlem Kurullarının siyasi mahpuslar hakkında kurdukları AİHS ve Anayasa’ya aykırı gerekçesiz kararlar ile kurullarının değerlendirme ve kararlarının kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal etmektedir.
İdare ve Gözlem Kurulu kararlarında da, herhangi bir somut gerekçeye dayanmadan, mahpusların yasadışı silahlı örgütle ilişkisi olduğu ve pişmanlık duymadığı yönünde subjektif kanaatler ile infazların ertelenmesine karar vermektedir. 2006 yılında Fransa aleyhinde AİHM’e yapılan bir başvuruda Daire‘nin vermiş olduğu karara ilişkin AİHM eski başkanı Jean-Paul Costa’nın kaleme aldığı kısmi karşı oy yazısında; bir kişinin yeniden suç işlemesine ilişkin riskin hiçbir zaman sıfır olamayacağını, dolayısıyla bu yaklaşımla hiç kimseye şartlı tahliye uygulanamayacağını belirtmiş ve bu ifadelerin ardından “mahpusları vahşi birer hayvana, ya da insan atığına dönüştürmenin; yeni mağdurlar yaratıp yaratmadığını ve adaletin yerine intikamın getirilip getirilmediğini” sormuştur. (Leger/Fransa, Jean-Paul Costa‘nın Karşı Oy Yazısı, 19324/02, 11 Nisan 2006. )
Yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Marcello Viola v. Italy (no. 2) (Başvuru no: 77633/16) kararında mahpusun koşullu salıverilmesinin “adli makamlarla işbirliği” yapma şartına bağlanması sebebiyle ihlal kararı vermiştir. Mahkeme başvuranın tahliyesinin “adli makamlarla işbirliği” yapması şartına bağlanmasını “başvuranın tutukluluğunun artık meşru penolojik gerekçelere dayanmadığını göstermektedir.” Şeklinde değerlendirmiş ve ihlal kararı vermiştir. Bu haliyle müvekkilim hakkında İdare ve Gözlem Kurulunun aldığı dönem değerlendirme kararının da herhangi bir meşru penolojik gerekçesinin bulunmadığı açıktır.
İdare Gözlem Kurulları tarafından gerekçe gösterilen disiplin cezalarının siyasi mahpuslar yönünden keyfi ve objektif olmayan gerekeçlere dayanması; İnfaz koruma memurları tarafından yapılan keyfi koğuş aramalarına mahpsuların tepki koyduğunda disiplin cezası alması, halay çekmesi, açlık grevine girmesi gibi barışçıl faaliyetlerden kaynaklı disiplin cezası verilmesi, ayakta sayım, çıplak arama, ağız içi arama, kelepçeli muayene, gibi işkence ve kötü muamelelere karşı tepki verilmesi nedeniyle disiplin cezası verilmesi gibi benzer birçok durum daha sonra mahpusların tahliyelerine engel olarak karşılarına çıkmaktadır. Objektif olmayan hukuka aykırı disiplin cezaları ile mahpusların infazının yakılması veya ertelenmesi kanunlara uygunluk, eşitlik ve ayrımcılığın önlenmesi, ölçülülük, yetkinin kötüye kullanılmaması, tarafsızlık, dürüstlük, nezaket, şeffaflık, hesap verebilirlik, kazanılmış hakların korunması ve haklı beklentiye uygunluk, dinlenilme ve savunma hakkı, bilgi edinme hakkı, makul sürede karar verme gibi birçok hak ihlal edilmektedir.
Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrasında; “Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi;... halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz. ...” Anayasa’nın 38. maddesinin onuncu fıkrasında; “İdare, kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir müeyyide uygulayamaz.” Denilmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin, “Özgürlük ve güvenlik hakkı” kenar başlıklı 5. maddesinin (1) numaralı fıkrası ise şöyledir: “Herkes özgürlük ve güvenlik hakkına sahiptir. Aşağıda belirtilen haller dışında ve yasanın öngördüğü usule uygun olmadan hiç kimse özgürlüğünden yoksun bırakılamaz: a) Kişinin, yetkili bir mahkeme tarafından verilmiş mahkûmiyet kararı sonrasında yasaya uygun olarak tutulması; Kişinin Anayasa ve Sözleşme’de güvence altına alman özgürlüğünden yoksun bırakılabilmesi hallerinden biri de yetkili bir mahkemenin mahkûmiyet kararma dayalı olarak ve hukuka uygun bir şekilde tutulmasıdır. Bu doğrultuda, cezai veya disiplin tedbiri sonucu her türlü hürriyetten mahrum bırakma halleri de Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı ve dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin konu bakımından yetkisi kapsamındadır. (Esas Sayısı : 2018/67 Karar Sayısı : 2018/110)
Açlık grevi sebebiyle disiplin cezası verilmesi her ne kadar Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 40. Maddesinde tanımlanmış olsa da açlık grevinin kurum güvenliği bakımından ne tür somut risk ve tehlikeler taşıdığı ortaya konulmalıdır. Açlık grevi nedeniyle disiplin cezası verilmesinin, cezaevi düzeninin ve güvenliğinin sağlanması amacıyla yapıldığı ve bunun da Anayasa’nın ifade özgürlüğüne ilişkin 26. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç taşıdığı iddia edilse de başvurucunun katıldığı eylemin ceza infaz kurumlarındaki güvenliği veya disiplini bozacak nitelikte olup olmadığının somut değerlendirilmesi gerekmektedir. Oysa idare tarafından bu disiplin cezasının verilmesi için açlık grevini yapması yeterli görülmekte ve otomatik disiplin süreçleri işletilmektedir.
Kamu düzeni ve cezaevinde güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliğin söz konusu olmadığı, tek başına açlık grevine başvurmak suretiyle ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin yeterli gerekçelere dayandırılmadığı, söz konusu müdahalenin "demokratik bir toplumda gerekli" olmadığı ve hedeflenen meşru amaçlarla orantılı olmadığı açıktır. Yine açlık grevi mahpuslar için belki de tek ifade özgürlüğü biçimi iken örgüt üyeliği ile ilişkilendirmek ifade özgürlüğünün ihlalidir.
Hapishanelerde mahpusların haklarını kısıtlayıcı ve ihlal edici uygulamalardan vazgeçilmelidir.
5-) TECRİT
Hapishanelerde kapasitenin üzerinde mahpus tutulması, mahpusların var olan kısıtlı hakları daha da kısıtlanmıştır. Özellikle ortak sohbet ve spor hakkı gibi ortak alan faaliyetlerinin, iletişim hakkının, kanunda öngörülen sürelerde ve şekillerde uygulanmaması ile hapishanelerde tecrit en üst düzeye ulaşmıştır. Mahpusların gerek dış dünya gerekse hapishane içerisinde diğer mahpuslarla olan ilişkileri neredeyse tamamen kesilmiştir. Dolayısıyla rapora konu edilen hapishanelerde tecrit yoğun olarak yaşanmaktadır. Tecrit uygulaması, İHAM tarafından kişinin bedensel veya ruhsal sağlığı üzerindeki etkileri gibi kriterlere bağlı olarak insanlık dışı veya onur kırıcı muamele kapsamında değerlendirilmektedir. Bu sebeple hukuka aykırıdır.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Üye Devletlere Avrupa Cezaevi Kuralları Hakkında Rec. (2006) 2 Sayılı Tavsiye Kararı (Avrupa Cezaevi Kuralları)’nın “Açık Havaya Çıkma ve Boş Zaman Faaliyetleri” başlıklı 27. Maddesi 6 ve 7. Paragrafı “6. Spor, oyunlar, kültürel faaliyetler, özel hobiler ve diğer boş zaman uğraşlarını kapsayan eğlendirici fırsatlar yaratılmalıdır ve mümkün olabildiğince mahpusların bu etkinlikleri organize etmelerine izin verilmelidir. 7. Mahpusların egzersiz esnasında ve eğlendirici faaliyetlere katılmaları için birbirleriyle bir araya gelmelerine izin verilmelidir.” şeklindedir. Bu kapsamda pandemi kuralları gözetilerek yeni mekânlar yaratılarak bu imkânlar mahpuslara sağlanmalıdır.
F-SONUÇ VE TALEP
- Yasal ve uluslararası mevzuat evrensel hukuk ilkeleri ile birlikte göz önüne alındığında; kurumlarımıza gelen başvurular sonucunda tespit sağlık ve tedavi hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, haberleşme özgürlüğü, ifade özgürlüğü ihlallerinin sebebi olan hapishane idaresi ve personeli uygulamalarının ve eylemlerinin sonlandırılması ve idarenin pozitif yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekmektedir.
- Raporda görüldüğü üzere mahpusların en temel insan hakları dahi askıya alınmış ve mahpuslar üzerindeki tecrit en üst seviyeye çıkarılmıştır. Mahpuslara daha fazla telefon hakkı sağlanmalı ve en azından ziyaretçi listesindeki herkesle telefon ile görüşebilme imkanı sağlanmalıdır.
- Mahpusların hapishane koşullarında sosyalleşebilmesi, infaz sürelerinde sosyal ilişkilerden kopmamaları, bedensel ve ruhsal sağlıkları açısından ortak alan faaliyetleri büyük önem arz etmektedir. Özellikle yüksek güvenlikli hapishanelerde tutulan mahpusların beden ve ruh sağlıkları için uzun süre veya süresiz sosyal yalnızlaştırmaya maruz bırakılmamalıdır. AİHM, tamamen duyusal yalıtma ile birlikte bütünüyle sosyal yalıtmanın kişiliği tahrip edeceğini ve güvenlik veya başka gerekçelerle haklı gösterilmeyecek bir insanlık dışı muamele biçimi oluşturacağını belirtmiştir. Bu anlamda sosyal aktivitelerin önemini bir kez daha vurgulamak gerekir.
- Mahpusların dış dünya ile iletişim kurması, toplumdan tamamen kopmadan, meydana gelen gelişmeleri takip edebilmesi için en önemli iletişim araçlarının başında süreli ve süresiz yayınlar gelmektedir. Mahpuslar kitaplar sayesinde birçok konuda kendilerini geliştirirken gazete ve dergiler sayesinde toplumda yaşanan gelişmeleri takip edebilmektedir. Bu durum tecridin mahpuslar üzerindeki etkilerinin bir parça olsun azalmasına neden olmaktadır. Ancak hapishanelerde kitaplara getirilen kısıtlamalar ile dergi ve gazetelere getirilen yasaklamalar nedeniyle mahpuslar ifade özgürlüğü kapsamında bilgi ve kanaatlere ulaşma özgürlüğü ve haber alma hakkından faydalanamamaktadır. Bu uygulamalara derhal son verilmeli, mahpuslara kitap kotası kaldırılmalı ve mahpusların haberleşme hakları bağlamında yasal olan dergi-gazete ve TV kanallarının mahpuslara verilmesi sağlanmalıdır.
- Hapishane koşullarında kalamayacak kadar ağır hasta olan mahpusların hapishanede tutulmaya devam edilmesi, tedaviye ulaşmanın önündeki engeller, ulusal mevzuata ve uluslararası sözleşmelere aykırı olup tıbbi tedaviye ulaşma imkanı kısıtlandığından yaşam hakkı ihlaline yol açılmaktadır. Görüşmelerimiz sonucunda tespit edilen sağlığa erişim hakkı ihlallerinin ortadan kaldırılması için Adalet Bakanlığının pozitif yükümlülüklerini yerine getirmeli, cezalarının infazının hapishane koşullarında sürdürülmesinin uygun olmayan mahpuslar yönünden alternatif yollar aranmalı ya da sağlık koşulları nedeniyle cezanın ertelenmesi/geri bırakılması yoluna gidilmesi için gerekli işlemler yapılmalıdır.
- Hukuka aykırı olan Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik” ile hapishane idarelerinin mahpuslara karşı sınırsız yetkiyle donatılarak keyfi kararlar alabileceği uygulamalar gerçekleştirilmektedir. Yukarıda bahsi geçtiği üzere hapishane idareleri yeni yönetmelik ile kendilerine verilen yetkileri kötüye kullanmaya başladıkları görülmektedir. Bu nedenle ilgili yönetmeliğin iptali ile hapishane gözlem kurullarının yetkilerinin kısıtlanması veya bu uygulamanın tamamen ortadan kaldırılması çağrımızı yineliyoruz.
Sonuç olarak; Devlet, Anayasa ve kanunlarda kendisine yüklenen yükümlülüklerini ve sorumluluklarını yerine getirmeli, mahpuslara yönelik uygulanan hak ihlallerine son vermelidir.
ÖZGÜRLÜK İÇİN HUKUKÇULAR DERNEĞİ VAN ŞUBESİ
VAN BAROSU İNSAN HAKLARI MERKEZİ HAPİSHANE KOMİSYONU
VAN TUHAY-DER
SES VAN ŞUBESİ
VAN HAKKARİ TABİP ODASI