Bugün 1 Mayıs, dünya işçi ve emekçilerinin kapitalist modernite karşısında direnme günü; Bugün, 1 Mayıs 1886’da Şikago’da omuz omuza mücadele veren siyah ve beyaz işçilerin günü; 1977 1 Mayıs’ında Taksim’de katledilen 34 emekçinin, 1989 ve 1996 1 Mayıs’ında katledilen emekçilerin günü! Bugün pandeminin etkisi ve kapitalist modernitenin ağır saldırıları karşısında “her gün 1 Mayıs, her yer 1 Mayıs” şiarıyla ve aynı mücadele kararlılığıyla 1 Mayıs’ı kutluyoruz.
Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 pandemisi Türkiye’de işçilerin insan hakları krizini derinleştirdi. Pandemi koşullarında dahi ekonomiden toplum sağlığına kadar ülkenin tüm meselelerini güvenlik sorunu haline getiren siyasal iktidarın uzantısı olan Valilikler pandemi ve “tam kapanma” gerekçeleri ile 1 Mayıs kutlamalarını yine yasakladı. Oysaki siyasal iktidarın kongreleri ‘lebaleb’ gerçekleştirildi ve İçişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan tam kapanma genelgesine göre “Üretim ve imalat tesisleri ile inşaat faaliyetleri ve bu yerlerde çalışanlar” tam kapanmadan muaf tutuldu. Böylece sanayi işçileri, metal işçileri, kimya işçileri, lastik işçileri, inşaat işçileri, tekstil işçileri, toprak işçileri ve hizmet sektöründe çalışan işçilerin önemli bir bölümü de çalışmaya devam etmek zorunda kaldı. Bunun adı tam kapanma değil sınıf ayrımcılığıdır, bu alınan kararlar önlem değil mücadelenin yasaklanmasıdır!
Sağlık alanında her geçen gün bir başka sağlık çalışanı hayatını kaybederken, sağlık emekçileri arasında sınıfsal eşitsizlikleri içeren uygulamalar devam etmekte, ‘sade vatandaş’ın Covid-19 testine ve aşısına ulaşımı ise her geçen gün zorlaşmakta, aşı önceliğinde bile derin sınıfsal eşitsizlikler yaratılmaktadır. Kısa çalışma ödeneği, ücretsiz izin ve evden çalışma gibi dayatmalar sebebiyle işçiler derin bir yoksulluğa ve sömürüye terk edilmektedir. Mülteciler kayıtsız ve güvencesiz olarak çalıştırılmakta ve sömürülmekte iken, kadının ev içi ücretsiz emeği görünmez kılınmakta ve işyerlerinde toplumsal cinsiyet eşitsizliği derinleşerek artmaktadır.
Pandemi koşullarında patron avukatlar işçi ve stajyer avukatları çalışmaya mecbur bırakmakta ve tüm riskli bölgelere göndermeye devam etmektedir. Yeri geldiğinde hak savunuculuğu yapan patron avukatlar işçi ve stajyer avukatları emek sömürüsüne, mobbinge ve tacize maruz bırakabilmektedir. Tekelleşen hukukta işçi avukatların varoluşu her geçen gün zorlaşmaktadır.
Bu şartlar altında 30.04.2021 tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından “ses ve görüntü alınması” konusunda bir genelge yayınlandı ve eylemler sırasında polislerin görüntülerini ya da seslerini kaydeden kişilerin engellenmesi ve haklarında adli işlem yapılmasına karar verildi. Şüphesiz ki “yasaklı” 1 Mayıs öncesi böyle bir genelgenin yayınlanması tesadüf değildir. 1 Mayıs eylemleri esnasında işkence ve kötü muamele uygulayan personelin görüntülenmesinin engellenmesi amacı taşımaktadır. Biliyoruz ki; Genelge’de bahsi geçen personel Medeni Yıldırım’ı, Berkin Elvan’ı, Ethem Sarısülük’ü, Şerzan Kurt’u, Kemal Kurkut’u, bir tekstil atölyesinde sosyal güvencesiz ve ucuz iş gücü olarak çalışırken 20 yaş ve altındakilerin sokağa çıkma yasağı olduğu için ceza almaktan korkup kaçan mülteci Ali El Hemdan’ı "yanlışlıkla" vuran personeldir. Yine biliyoruz ki söz konusu genelge “işkence yasağı”nın ihlalidir ve Anayasa’ya aykırıdır.
“Her gün 1 Mayıs, her yer 1 Mayıs” şiarıyla dünya işçi sınıfını selamlıyor, Türkiye ve Kürdistan’daki işçi sınıfına sesleniyoruz. Bugün alanlarda yaşayacağınız işkence ve kötü muameleye karşı, fabrikalarda yaşadığınız emek sömürüsüne karşı Özgürlük için Hukukçular Derneği olarak her zaman yanınızdayız.
Yaşasın 1 Mayıs!
Bijî Yek Gulan!
ÖZGÜRLÜK İÇİN HUKUKÇULAR DERNEĞİ