Duyurular
İÇ ANADOLU HAPİSHANELERİ 2023 YILI HAK İHLALİ RAPORU, İÇ ANADOLU HAPİSHANELERİ 2023 YILI HAK İHLALİ RAPORU
12.01.2024

İÇ ANADOLU HAPİSHANELERİ 2023 YILI HAK İHLALİ RAPORU

İÇ ANADOLU HAPİSHANELERİ 2023 YILI HAK İHLALİ RAPORU

GİRİŞ

Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Ankara Şubesi Hapishane Komisyonu bünyesinde gönüllü olarak çalışan avukatlar tarafından İç Anadolu Bölgesinde bulunan Hapishaneler aralıklarla ziyaret ederek bu mahpusların yaşadıkları hak ihlalleri, hapishanelerdeki yapısal ve genel sorunlara ilişkin görüşmeler gerçekleştirilmiştir.

Yapılan mahpus görüşmeleri; mahpusların çeşitli tarihlerde bizzat kendileri ya da aileleri tarafından kurumumuza yapılan başvurular ve çeşitli yayın kuruluşlarında çıkan haberler üzerine gerçekleştirilmiştir.

Görüşme yapılan ve mektup yollayan mahpusların ismi mahpusların sorun yaşamaması için rapora sadece baş harfleri ile yazılmış, baş harfleri aynı olan mahpusların harf kodlamasına rakam eklenmiştir.

AMAÇ          

Bu çalışma ile hapishanelerde yakın tarihlerde artan hak ihlalleri ile karşılaşılan diğer sorunlara ilişkin gerekli tespitlerin yapılması, raporlaştırılması, kamuoyunun bilgilendirilmesi, oluşan raporlar neticesinde gerekli hukuki başvuru ve suç duyurularının yapılması amaçlanmıştır.

  1. SAĞLIK HAKKI

Ziyaret gerçekleştirilen hapishanelerde yaşanan sağlık hakkı ihlallerinin en önemli sebeplerinden biri hasta tutuklu ve hükümlülerin tedaviye erişimlerinin önündeki engeller olduğu tespit edilmiştir. 

Uluslararası hukuk normları ve standartları, ulusal ve uluslararası sözleşmeler ve protokollere göre Devlet, sağlık hizmetini toplumun her kesimine olduğu gibi özgürlüğü kısıtlanmış bireylere de eşit bir şekilde sunmak zorundadır. Bu yükümlüğe göre sağlık sunumunu, özgürlüğü kısıtlanmış bireyler açısından eşitsiz duruma sokacak her türlü uygulamadan kaçınmak zorundadır. Türkiye yasaları, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı hakkında kanunun (5275 s.k.) 6.maddesinin f fıkrasındaki; “Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin yaşam hakları ile beden ve ruh bütünlüklerini korumak üzere her türlü koruyucu tedbirin alınması zorunludur” cümlesiyle yaşam ve sağlık hakları koruma altına almıştır.

Ziyaret edilen hapishanelerde sağlık hakkına erişimin bazen doğrudan hapishane idaresi tarafından engellendiği, bazen de ATK, sevk edildikleri hastaneler tarafından engellendiği tespit edilmiştir. Ayrıca hapishanelerde sağlık hakkını ciddi boyutlarda ihlal eden uygulamalar da tespit edilmiştir. 

  1. Sağlık Hakkının Doğrudan Hapishane İdaresi Tarafından İhlal Edilmesi

Hapishanelerde sağlık hakkına erişimde yaşanan sıkıntının en temel nedeni yönetimsel sorunlardır. 

İç Anadolu bölgesinde bulunan hapishanelerde idarenin tedaviye erişimi doğrudan engellediği uygulamalardan biri de tedavi için gerekli ilaçların, medikal aletlerin mahpuslara verilmemesidir.

Örneğin;

18.01.2023 Tarihinde SİNCAN 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan B.S ile yapılan görüşmede “Hastane sevk talebi olanların bu taleplerinin geciktirildiğini veyahut hiç sevkin yapılmadığını, hastalık, tedavi sürecinin sadece ilaçlarla geçiştirildiğini” iletmiştir

17.02.2023 Tarihinde Kırşehir Yüksek Güvenlikli S Tipi Hapishanesinde Bulunan R.B ile yapılan görüşmede “Revire çıkarılmadıklarını idare ile görüşüldüğünü, idarenin doktor olmadığı için revire mahpusların çıkarılmadığını önümüzdeki hafta doktorun belirli bir gün geleceğini söylediğini” beyan etmiştir.

17.02.2023 Tarihinde Kırşehir Yüksek Güvenlikli S Tipi Hapishanesinde Bulunan A.N ile yapılan görüşmede “revire çıkarılmadıklarını doktorun ne zaman geleceğinin bilinmediğini” iletmiştir.

17.02.2023 Tarihinde Kırşehir Yüksek Güvenlikli S Tipi Hapishanesinde Bulunan M.E ile yapılan görüşmede “Kırşehir S tipi hapishanesine giriş yaparken hapishanede 2 doktorun olduğunu sadece iyi olup olmadıklarını sorduğunu hastalıklarının olup olmadığının sorulduğunu ameliyat geçirip geçirmediğini sorulduğunu başka da bir şey yapmadıklarını” iletmiştir.

17.02.2023 Tarihinde Kırşehir Yüksek Güvenlikli S Tipi Hapishanesinde Bulunan Ş.B ile yapılan görüşmede “Bel fıtığı rahatsızlığı bulunan mahpusa yanında getirmiş olduğu ve Batman Devlet Hastanesince kendisine yazılan bel korsesinin verilmediğini” beyan etmiştir.

17.02.2023 Tarihinde Kırşehir Yüksek Güvenlikli S Tipi Hapishanesinde Bulunan A.N ile yapılan görüşmede “Cilt hastalığı nedeniyle Maraş Türkoğlu hapishanesinde doktor raporu ile özel bir battaniyesinin olduğunu ancak bu battaniyenin de Türkoğlu hapishanesinde kaldığını, Kırşehir S tipi Hapishanesinde battaniyenin petrolden yapıldığı için döküldüğünü ve cildine zarar verdiğini” iletmiştir.

10.03.2023 tarihinde Bolvadin T Tipi Kapalı Hapishanesinde H.A ile yapılan görüşmede “hastane sevklerinin çok geç yapıldığını” iletmiştir.

10.03.2023 tarihinde Eskişehir H Tipi Kapalı Hapishanesinde D.A ile yapılan görüşmede “Sancılarının devam ettiği; ancak ağız içi arama dayatmasından dolayı daha önceki raporda (17.08.2022) yer verilen son doktor kontrolünden sonra bir daha hastaneye sevkinin gerçekleşmediği, daha önceki ameliyatlarını İzmir ve Antalya’da olmasından dolayı oradaki doktorlar ile tedaviye devam etmek istediği, bu sebeple oradaki cezaevlerine sevkini talep ettiği; ancak sonuçsuz kaldığı belirtildi. Antalya Cezaevleri sevke açık olmasına rağmen sevkin gerçekleştirilmediği “iletilmiştir.

10.03.2023 Tarihinde SİNCAN 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan H.A ile yapılan görüşmede, “S.Y adı mahpusun 60 yaşında ağır hasta olduğunu, yakın zamanda ameliyat olduğunu, kendi başına ihtiyaçlarını karşılayamadığını, K.S adlı mahpusun da şizofreni hastası olduğunu, tek kişilik hücrede tutulduğunu, ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü olduğunu” ifade etmiştir.

27.04.2023 tarihinde Tokat T Tipi Kapalı Hapishanesinde bulunan C.V ile yapılan görüşmede, “Koğuşta 12 kişi kaldıklarını, 2 aydır odasını değiştirmek istediğini, sağlık sorunları sebebiyle bakıma ihtiyaç duyduğunu ve koğuşunda bulunan kişilerin yaşlarının ileri olması sebebiyle ve birçoğunun hastalıklarının bulunması nedeniyle bu yükümlülük altında ezilmelerini istemediğini bu sebeple 5 kez dilekçe yazdığını; ancak hiçbir yanıt alamadığını” ifade etmiştir.

 01.06.2023 tarihinde Kırıkkale Hacılar F Tipi Hapishanesinde yapılan F.E ile yapılan görüşmede “Geçirdiği ameliyattan sonra doktor tarafından kendisine kemik güçlendirici bir ilaç reçete edildiği; ancak ameliyatın üzerinden 1 ay 5 gün geçmiş olmasına ve defalarca kez dilekçe yazmış olmasına rağmen kendisine ilacın verilmediğini iletmiştir. Ayrıca Türkoğlu Hapishanesinde fizik tedavi için verilen stres topunun gardiyanlarca çöpe atıldığını ve taktığı kolluğun ise depoya kaldırılarak kendisine verilmediğini iletmiştir. Sağlık durumuna ilişkin müdür ile görüşme yapmak istenmiş; ancak müdür görüşmeyi kabul etmemiştir. Sağlık birimi ile başka bir gardiyan aracılığı ile telefon üzerinden konuşulmuş; ancak birim yüz yüze ve bizimle telefonda görüşme yapmayı kabul etmemiştir. Sağlık birimi tarafından; F.E’e ameliyattan sonra reçete edilen ilacın reçetesinde “tavsiye edilir” yazdığı, bu nedenle kullanımı zorunlu bir ilaç olmadığı, eczanede bulamadıkları için ve “kendilerince” takviye niteliğinde bir ilaç olduğuna kanaat getirdikleri için ilacı temin etmeyecekleri iletilmiştir.”

01.06.2023 tarihinde Kırşehir S Tipi Hapishanesinde bulunan Ş.S ile yapılan görüşmede, “kan kustuğunu ve bunu cezaevi idaresi yetkililerine bildirmesine rağmen hastaneye sevk edilmediğini” aktarmıştır.

23.06.2023 tarihinde Kırıkkale Hacılar F Tipi Hapishanesinde tutuklu bulunan B.G ile yapılan görüşmede, “açlık grevine başladıktan sonra revire çıkarılmadıklarını” iletmiştir.

01.06.2023 tarihinde Kırşehir Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde R.Ş ile yapılan görüşmede, “revire geç alındıkları ve hastaneye sevk süreçlerinin sürüncemede bırakıldığı” aktarılmıştır.

31.08.2023 tarihinde Kırşehir S Tipi Hapishanesinde N.S ile yapılan görüşmede “Cemil isimli tutsağın bayıldığını ama sevk edilmediğini” belirtmiştir.

31.08.2023 tarihinde Kırşehir S Tipi Hapishanesinde A.T ile yapılan görüşmede “Geldiğinden beri 20 kg verdiğini, revire gitmiş olup ama sevki yapılmadığını, çok kilo verdiğini, endişeli olduğunu” iletmiştir.

Sincan 2 No’ lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan M.M ile yapılan görüşmede “M.A isimli bir mahpusun 6 ay boyunca diş problemi çektiğini, genel olarak hapishanede diş hastalıklarına dair tedavilerin geciktiğini ve gerçekleşmediğini, temel sorunlardan birinin bu olduğunu, kampüs hastanesinde de diş hekiminin bulunmadığını” ifade etmiştir.

13.11.2023 tarihinde Kırşehir Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan M.Ç ile yapılan görüşmede, “ Kırşehir sürgün edildiğini,  2014 yılında Suruç ilçesinde sınırda iken yorgun bir merminin yaralaması sonucunda yüzünde sol taraf çene kemiği dokusu büyük oranda yok olduğunu, öncelikle bu sağlık sorunu ile ameliyatlarının yapılması için başvurularda bulunduğunu, ancak Yozgat cezaevinde tedavisi tamamlanmadığını, Gazi üniversitesi çene ve diş cerrahisi diş protezi yapılmasını uygun gördüğünü ancak bir türlü sevk işlemi yapılmadığından tedavisi aksayınca bu amaçla olmak üzere açlık grevine girdiğini”  iletmiştir.

11.12.2023 Tarihinde Eskişehir H Tipi Hapishanesinde bulunan C.A ile yapılan görüşmede, “Genel olarak diş tedavisinin yapılmadığı, kurum içerisindeki revirde dolgu ve diş çekme işlemlerinin yapılmadığı, 1 yıldır diş hastanesine diş sevki olmasına rağmen tedaviye gidemeyen mahpusların olduğu” iletilmiştir.

11.12.2023 Tarihinde Eskişehir H Tipi Hapishanesinde bulunan D.A ile yapılan görüşmede, “2012 yılında kendisine Crohn hastalığı teşhisi konulduğunu, 2013 yılında ameliyat olarak bağırsağının bir kısmının alındığını, 2014 yılına kadar bir yıl boyunca özel bir iğne ile tedavi gördüğünü, 2017 yılına kadar belirtilerin hafif düzeyde seyrettiğini, 2017 yılında İzmir F Tipi Cezaevinde 4 boyunca hastaneye götürülmediğini, burada 49 kiloya düştüğünü, eylemler sonucu hastaneye sevkinin sağlanabildiğini iletti. Hastaneye sevkinde bağırsağında 4 deliğin patladığının öğrenildiğini, ardından ameliyata alınarak 40 cm bağırsağının alındığını, bu ameliyat sonrası sağlık durumunun giderek kötüleştiğini, 2 ayda 6 ünite kan almak zorunda kaldığını,

2021 yılını mayıs ayında Eskişehir Şehir hastanesine sevkinin olduğunu, doktorların muayene yapmaksızın sadece raporlarını istediğini, ardından heyete çıkarıldığını ve heyete girmesi ile çıkmasının bir olduğunu, ardından “cezaevinde tek başına dahi kalabilir.” Raporunun verildiğini,

En son 2021 yılının Eylül ayında bir gastroloji doktoruna görünebildiğini, ağrılardan neredeyse hiç uyuyamadığını belirtti.  En son hastaneye sevkinde bağırsaktaki yara, lezyon ve lekelerin arttığını, üçüncü bir ameliyatın gerektiği ancak bunun çok riskli olduğunun söylendiğini,

Hastalığından dolayı sebze-meyve, kapalı gıda, süt ve süt ürünleri yemesinin ve hap kullanmasının yasak olduğunu; ancak çoğunlukla aç olduğu için sabahları peynir yemek zorunda kaldığını ve başa çıkmadığı ağrılarından dolayı zaman zaman ağrı kesici hap kullandığını,

Crohn diyetinin uygulanması gerektiği; ancak cezaevinin bu diyete göre yemek vermediğini, iyi pişmiş et yemesi gerekmesine rağmen haşlanmış ve neredeyse pişmemiş et verildiğini, bazı dönemlerde ise hiç et verilmediğini, yemeklerin soğuk ve yağlı olduğunu, tüm bu beslenme koşullarının hastalığını sürekli tetiklediğini belirtti. Kantinde yiyebileceği döner ve kavurmanın bulunduğu ancak fahiş fiyatlarla satıldığını,

Diş sorunu yaşadığını, 8 aydır diş ameliyatı beklediğini nitekim hastalığından kaynaklı normal diş çekimi yaptıramadığını iletti. Duyma probleminin olduğu, bunun için cihaz takıldığı; ancak cihazın işlevsel olmadığını,

Cezaevinin Crohn diyetine uymaması sebebiyle sürekli aç olduğunu, yalnızca yoğurt ve az miktarda et yiyebildiğini, bu sebeple vitaminsizlik ve kansızlık sorunları yaşadığını, buna ilişkin tedavi talep ettiğini

Göz damarlarımın zedelendiği için (nedeni bilinmiyor) görme kaybımda artış oldu, 30 numaradan 32 numaraya yükseldi. Osmangazi Tıp Fakültesinde göz muayenesi oldum; ancak kendilerinde benim göz numaramı ölçecek aletlerinin olmadığını söylediler. Yine bir gözlük yazıldı, hala gözlüğün gelmesini bekliyorum. Osmangazi’de yeterli alet olmadığı için Antalya’ya tedavi için sevkimi istedim; ancak hala dönüş alamadım. Her iki kulağımda da duyma kaybım var. Biri %40 diğerinde %50 duyma kaybı var. Hem göz hem de kulaklarımdan dolayı günlük yaşama adaptasyonda sıkıntı yaşıyorum” demiştir.

13.12.2023 günü Sinan 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan A.A ile yapılan görüşmede, “Mahpuslardan Ç.Ç ‘in çok ağır bir hastalık geçirdiğini mahpusların acil butonuna bastığını baş gardiyanın gelerek “burası babanızın evi değil” diyerek sonrasında mahpuslara hakaret ettiğini hasta mahpus Ç.Ç ile dalga geçtiğini” beyan etmiştir.

Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinden gelen mektupta” P.T’nin beyninde büyük bir  kist bulunduğunu, kistin beyinde bulunduğu alana baskı yapıp, beynin çalışmasını etkileyerek yaşamını çok zorladığını, bayılma ve kriz şeklinde ataklar yaşadığını, doktorların  hapishane koşullarında ameliyat etmek istemediğini, kist 10 cm olduğunda; kistin sinir damarlarına zarar vereceğini” iletilmiştir.

13.12.2023 günü Sinan 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan N.Ö ile yapılan görüşmede,Geçen hafta hastaneye sevki olanlar hastaneye götürülmemiş birbiri ile karşılaşmasınlar diye, S.Y, K.S, hastalar tek başına tutulmaları gerekiyor ancak tek başlarına tutuluyorlar, tek başına tutulamaz raporu verilmiyor.”  demiştir.

20.12.2023 Tarihinde Sincan Kapalı Kadın Hapishanesinde S.İ ile yapılan görüşmedeKendisiyle aynı odada bulunan S.Y’nin gözündeki görme kaybının her geçen gün arttığı, son kontrolünde lazer tedavisinden sonra görme kaybının %5 daha arttığının tespit edildiği, bu haliyle tek gözünün görmediği ötekinin ise %20 oranda gördüğünü, kontrol için evvelki günden infaz koruma memurları tarafından bildirim yapılmasına rağmen ertesi gün ‘’mahkeme var, kendisine eşlik edecek asker yok’’ denerek hastaneye götürülmeyip kurum tarafından kontrollerinin aksatıldığını” iletmiştir.

20.12.2023 Tarihinde Yozgat 1 No’lu T Tipi Hapishanesinde A.T ile yapılan görüşmede “D.S isimli mahpusun ağzında diş bulunmadığını yıllardır diş tedavisinin yapılmadığını, bu konuda diş hekiminin bulunmadığı gibi bahaneler sıraladıklarını” iletmiştir.

20.12.2023 Tarihinde Yozgat 2 No’lu T Tipi Hapishanesinde F.İ ile yapılan görüşmede “ayda bir revire çıkabileceklerini, bazı mahpusların 2 ayda bir revire çıkarıldığını, sürekli gecikmelerin olduğunu, revire çıkıldığında da ilaç yazılmadığını ilaç yazılması halinde de eksik getirildiğini, ilaçların faydasının olmadığı anlaşılmasına rağmen hastaneye sevklerin yapılmadığını, hastane sevklerinde sürekli sorunlar çıkarıldığını” iletmiştir. Ayrıca, “diş rahatsızlığı nedeniyle Kırıkkale’ye sevk edildiğini sevkin 1 aydan fazladır geciktirildiğini hala götürülmediğini, Kendisinin nefes darlığı astım hastası olduğunu, burnunda et ve gözde ileri derecede görme bozukluğu bulunduğunu revire gittiğini hastaneye sevk istediğini ancak hastaneye sevkinin yapılmadığını” iletmiştir.

20.12.2023 Tarihinde Yozgat 2 No’lu T Tipi Hapishanesinde M.Y ile yapılan görüşmede “Mahpuslardan Mehmet ÇELİK’in birçok hastalığının bulunduğunu, Mahmut KESKİN’in de çok fazla hastalığının bulunduğunu, Mustafa Karatepe’nin 1 yıldan fazladır göz rahatsızlığı bulunduğunu ameliyat olduğunu, diş sorunlarının devam ettiğini ancak hastaneye sevk edilmediğini,

Normalde her hafta cuma günü, diğer koğuşun ise pazartesi günü önceden dilekçe vermek şartıyla revire çıkarılacağının söylendiğini ancak idare tarafından doktorun kampüsten çıktığı veya yoğunluk nedeniyle çıkarılamayacağı söylenerek revire çıkışların 1 ay bazen de 2 ayı bulduğunu, revire geç çıkarıldıklarını hastaneye çok geç sevk edildiklerini” iletmiştir.

20.12.2023 Tarihinde Çorum L Tipi Hapishanesinde S.G ile yapılan görüşmede “ Kendisinin 8,5 yıldır bel fıtığı rahatsızlığı olduğunu, Tarsus’ta hapishanedeyken ameliyat olması gerektiğinin söylendiğini, ameliyat günü geldiğinde de pandeminin başladığını, pandemiden beridir 1 kere bile hastaneye götürülmediğini, ilk defa 13.12.2023 tarihinde hastaneye sevk edildiğini, hastanede doktorun “gecikmişsin keşke 2-3 hafta önce dilekçe yazsaydın” dediğini, ancak kendisinin 5 yıldır başvuru yaptığını, hastaneye sevk edilemediğini, Kafasında mantar oluştuğunu ancak tedavisinin hiçbir şekilde yapılmadığını kafasındaki mantarlarla ilgili henüz revire ve hastaneye götürülmediğini” iletmiştir. Ayrıca, “ Bel fıtığına rağmen kendisini delik deşik çok kötü kokan bir yatak verildiğini bu nedenle 6 ay boşlukta kaldığını, ranzanın sadece demirlerine yattığını yataksız bir şekilde tek başına hücrede tutulduğunu, idarenin Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün bu yönde talimatı olduğunu söylediğini şimdi yatağının olduğunu” iletmiştir.

 

26.12.2023 tarihinde Kırıkkale Hacılar F Tipi Hapishanesinde bulunan S.E ile yapılan görüşmede, “sağlık sorunu olan c bloktaki arkadaşlarının odalarına alınması taleplerine cevap alamadıklarını, arkadaş görüşü için yazdırdığı kişilerin gelişigüzel gerekçelerle kabul edilmediği, İnfaz hakimliğine başvurusundan da red kararı çıktığını” iletmiştir.

 

Değerlendirme

Uluslararası mevzuatlar, devletlerce özgürlüğünden yoksun bırakılan kişilerin yaşam hakkı konusunda devletlere pozitif yükümlülükler yüklemiştir. Devletler, özgürlüğünden yoksun bırakılmış kişilerin sağlığa erişim hakkı konusunda özgür bireylerle eşit şartlarda bulunmasını sağlamakla yükümlüdürler ve sözleşmeler Anayasanın 90. Maddesi ile garanti altına alınmışlardır.

Devlet, kişiyi özgürlüğünden yoksun bıraktığında, kişilerin hem alıkonulma koşulları hem de gerekli bakımlarının sağlanması anlamında, sağlıklarının da sorumluluğunu almaktadır.

AİHM, hapishanedekilerin sağlık hakkı yönünden devletin, “mahpusların tutulma şartlarında kaçınılmaz olan düzeyin ötesinde sıkıntı ve güçlüğe maruz bırakılmamaları, gerekli tıbbi desteği sağlayarak sağlık ve iyilik hallerinin muhafazasını” temin etmekle yükümlü olduğunun altını çizmiştir. AİHM “acil durumlarda mahpusa sağlık hizmetinin derhal sağlanamamasının, gecikmesinde gerekçe olmayacak bir şekilde mahpusa sağlık hizmetinin sunulmamasının, tedavisinin eksik yerine getirilmesinin, kişinin onurunu zedelediğini, kişide acıya sebep olup aşağılanmış hissetmesine neden olduğunu ve bu durumun da fiziksel ve moral direncini azaltması nedeniyle hastalığını ikiye katlayabileceğini” belirterek işkence ve kötü muamele yasağını düzenleyen 3. Madde kapsamında ihlal olarak değerlendirmiştir. Gerekli sağlık hizmetinin sunulmaması ve ölümün gerçekleşmesi halinde ayrıca yaşam hakkının ihlal edildiğine de karar verilmektedir.

Yapılan görüşmelerde Ö.Ö’in aktarımları İç Anadolu Hapishanelerinde hasta mahpuslara yaklaşımın çarpıcı bir örneğini göstermiştir. Ö.Ö, 'Cezaevinde kalamaz' raporuna rağmen tahliye edilmemiştir. Ö.Ö’in derhal tahliye edilip ailesinin gözetiminde ve uygun koşullarda tedavisine imkân tanınması gerekirken hapishane gibi zorlu koşullarda hayati risk taşıyan ameliyat olmaya zorlanmıştır.

Yapılan görüşmelerde etik normlar ve Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin hiçe sayılarak tutuklu veya hükümlülerin, ayrıma uğratılarak, eşit, adil, insan onuruna yakışır bir biçimde sağlık hizmetine ulaşma hakkına sahip olmalarının engellendiği tespit edilmiştir. Öyleki sağlık hakkına erişim için açlık grevine giren mahpus olmuştur. Hastaneye sevklerin sürüncemede bırakılması, tedavi için gerekli ilaçların temin edilmemesi, revire gitme taleplerinin görmezden gelinmesi, İç Anadolu’daki hapishane idareleri tarafından sağlık sorunlarının zamanında ve etkili bir şekilde çözme yükümlülüğünden kaçındığına dair yeterli veri sunmaktadır.

  1. ATK Raporları

Hapishanelerde derhal infazına ara verilmesi gereken kimi ağır hasta mahpusların ATK’nın bilimsel değerlerden uzak ve taraflı raporları sebebi ile tahliye olamadıkları tespit edilmiştir.

Örneğin;

Farklı tarihlerde Sincan Kapalı Kadın Hapishanesinde Ö.Ö ile yapılan görüşmelerde “Beyninde oluşan tümör nedeniyle 27 Ekim 2020 tarihinde İstanbul Acıbadem Hastanesi’nde açık beyin ameliyatı geçirdiğini, ameliyat sonrası cezası Yargıtay tarafından onandığı ve ameliyattan üç gün sonra hastanede tedavisi sürerken tutuklandığını.

Yapılan infaz erteleme başvurusu sonucu, Sağlık Bakanlığı Darıca Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sağlık Kurulu 24 Aralık 2021 tarihli raporunda Ö.’nün cezaevi şartlarında kalmasının uygun olmadığına kanaat getirdiği, ancak Sağlık Kurulu raporuna rağmen İstanbul Adli Tıp Kurumu (ATK) Özbek hakkında “cezaevinde kalabilir” raporu düzenlediğini

Hapishanede kaldığı süre içerisinde hastalığı hızlı bir şekilde ilerleyip, beynindeki tümörler çoğalıp büyüdüğünü, hapishane koşullarında epilepsi, vertigo gibi dengesizlik belirtileri olan hastalıkları da nüksettiğini, beynindeki tümörlerin kalıcı bir tedavisi de bulunmadığını ve farklı sorunlara sebep olduğunu, halen tümör sebebiyle sol kulağında yüzde 70 işitme kaybı olduğunu

Heyetin cezaevi şartlarında kalamaz görüşlü bir rapor verdiğini ancak Adli Tıp Kurumu’nun onaylamaması nedeniyle cezaevinde kalmaya devam ettiğini

Ocak ayında Gebze Ceza İnfaz Kurumu aracılığı ile yeniden heyet işlemlerinin başlatılmasıyla, bir önceki beyin MR’ı ile karşılaştırıldığında beynindeki tümörlerde ciddi boyutta büyüme ve çoğalma olduğunu, tümörlerin hayati risk oluşturabileceği söylenmesi üzerine acil bir şekilde Ankara’ya sevk edildiğini

Kendisine Gazi Üniversite’sinde mahkûm koğuşu olmadığından ameliyat olamayacağı, Gamma Knife tedavisi için de daha önce ışın alan tümörler olumlu yanıt vermediğinden tek çözüm olarak bir yıl sonra tekrar kontrol edilebileceğinin ifade edildiğini

10 Temmuz 2023 tarihinde sabah uyandığında başını çok sert bir şekilde ranzaya ve ardından yaşadığı dengesizlik nedeniyle duvara çarptığını, önce cezaevi kampüsü içinde bulunan hastaneye, çekilen tomografi sonrası beyinde kanama olduğu ve üç saat sonra tekrar tomografi çekildiğinde kanamanın devam etmesi sebebiyle Ankara Etlik Şehir hastanesine götürüldüğünü, orada bir kez daha çekilen tomografide tümörlerin hayati risk oluşturduğu saptandığını, kendisine yapılabilecek tek müdahalenin cerrahi operasyon olduğunun iletildiğini, bu operasyonun yüksek ihtimalle koma veya ölümle sonuçlanabileceği bilgisi verildiğini ve kendisinden ameliyata dair bir dilekçe yazması istendiğini

Koma veya ölümle sonuçlanabilecek bir ameliyatı talep etmediğini ve taburcu olarak cezaevine geri götürüldüğünü” iletmiştir.

26.12.2023 tarihinde Kırşehir Yüksek Güvenlikli S Tipi Hapishanesinde bulunan Ö.S ile yapılan görüşmede, “oda arkadaşının ciddi sağlık sorunları olduğunu (tek kolu olmamasına rağmen ve derin yaralanması bulunmasına rağmen bu kişiye tek başına kalabilir raporu verildiğini” iletmiştir.

26.12.2023 tarihinde Kırşehir Yüksek Güvenlikli S Tipi Hapishanesinde bulunan C.V ile yapılan görüşmede, “, birden fazla ağır sağlık sorunu olduğunu, özellikle kanser ön teşhisi ile ilgili tedavi sürecini şu anda infazın tamamlanmasına az süre kaldığından ve cezaevi koşullarında her hastaneye gidiş gelişin yarattığı zorluklar ortaya çıkarılan sıkıntılar nedeniyle ertelediğini,  adli tıp raporunun olumlu gelmediğini, idare ile görüşmelerinde sorunlarının dinlendiği ancak çözüm konusunda idarenin yavaş davrandığı, en azından iletişim kanalı bulunduğunu ifade etmiştir. Yıllardır süren ve cezaevinde ortaya çıkan mide, akciğer, prostat kanser şüphesi, koah, kırık organ, kaburgada çürüme, faranjit, ses çınlaması, baş ağrısı, görme kaybı gibi oldukça fazla sayıda sağlık sorunun devam ettiğini” iletmiştir.

Değerlendirme

Uluslararası mevzuatlar, devletlerce özgürlüğünden yoksun bırakılan kişilerin yaşam hakkı konusunda devletlere pozitif yükümlülükler yüklemiştir. Devletler, özgürlüğünden yoksun bırakılmış kişilerin sağlığa erişim hakkı konusunda özgür bireylerle eşit şartlarda bulunmasını sağlamakla yükümlüdürler ve sözleşmeler Anayasanın 90. Maddesi ile garanti altına alınmışlardır. Birleşmiş Milletler resmî belgesi olan ve üye ülkelerce de kabul edilen İstanbul Protokolü uyarınca tutuklu ve hükümlü konumda da olsa her hastanın kendi doktorunu seçme ve raporlarının bağımsız bilirkişilerce hazırlanmasını isteme hakkı mevcuttur. 

Ağır hasta olan mahpuslar, tüm başvurulara rağmen, başvuru süreçleri sürüncemede bırakılarak ve tıp etiğine uygun olmayan, bilimsel ölçütlerden yoksun Adli Tıp kurumu raporları gerekçe gösterilerek tahliye edilmemekte, yaşam hakları ihlal edilmektedir.

  1. Ağız içi Arama Ve Detaylı Arama

Yapılan görüşmelerde birçok mahpusun hastanelere sevklerde ağız içi arama ile çıplak aramaya maruz bırakılmaları sebebi ile hastaneye gitmekten vazgeçmek zorunda kaldıkları tespit edilmiştir.

Örneğin;

10.03.2023 tarihinde Bolvadin T Tipi Kapalı Hapishanesinde A.B ile yapılan görüşmede “Genel olarak hastaneye sevk süreçlerinin bilinçli olarak sürüncemede bırakıldığı, hastane sevklerinde kimi zaman ağız içi arama dayatıldığı, bu nedenle bazı mahpusların hastaneye gidemedikleri,” iletilmiştir.

10.03.2023 tarihinde Bolvadin T Tipi Kapalı Hapishanesinde H.A ile yapılan görüşmede, “Hastane geliş-gidişlerinde ağız içi aramanın dayatılması, yoğun bir aramaya tabi tutuldukları, mahpusların bu uygulamayı kabul etmemesi nedeniyle de hastane geliş-gidişlerinde sorunlar yaşandığını” iletmiştir.

10.03.2023 tarihinde Eskişehir H Tipi Kapalı Hapishanesinde C.A ile yapılan görüşmede, “hastaneye gidiş gelişlerde ağız içi aramanın dayatıldığını, bunun mahpuslarca kabul edilmemesi nedeniyle sevklerde sorun yaşandığını, aramanın kabul edilmemesi nedeniyle haklarında tutanak tutulduğunu ve hücre cezası verildiğini” iletmiştir.

10.03.2023 tarihinde Eskişehir H Tipi Kapalı Hapishanesinde D.A ile yapılan görüşmede, “Adalet Bakanlığının 3 Ocak 2023 tarihli genelgesi çerçevesinde yeniden hastaneye sevkinin sağlanması gerekirken sevk sırasında ağız içi arama dayatıldığı, bu sebeple hastaneye sevkinin sağlanamadığı, iletildi. Ağız içi arama dayatmasına karşı gelmesinin ardından hakkında Kasım 2022’de 1 gün süreyle hücre cezası şekilde disiplin cezası verildiği; ancak bu cezasının İnfaz Hakimliği ve Ağır Ceza Mahkemesi aşamasında lehe kaldırıldığı, başka bir hastane sevki sırasında yine ağız içi aramaya karşı geldi için hakkında hücre cezası verildiği; ancak bu sefer cezasının daha önceki cezayı kaldıran İnfaz Hakimliği ve Ağır Ceza Mahkemesince onandığı aktarıldı. Eskişehir 1. İnfaz Hakimliği ve Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen lehe ve aleyhe bu kararlar arasında yalnızca 3-4 ay olduğu” iletilmiştir.

07/04/2023 tarihinde Tokat T Tipi Kapalı Hapishanesinde Y.Ş ile yapılan görüşmede “hastaneye gidişlerde zaman zaman ağız içi arama yapıldığını, gözlerinde katarakt ve lekelerin mevcut olduğunu, sol gözünde ise körleşmenin olduğunu, 2019 yılında kalp spazmı geçirdiğini, bel fıtığı ve hemoroid hastası olduğunu, ayrıca böbreklerinde taş bulunduğunu” iletmiştir. 

27.04.2023 tarihinde Tokat T Tipi Kapalı Hapishanesinde A.Ç ile yapılan görüşmede “Aynı zamanda kurum dışına her türlü sevkte ağız içi aramaya maruz kaldıklarını belirterek direnmeleri halinde soruşturma açıldığını” iletmiştir.

01.06.2023 tarihinde Kırşehir Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde R.Ş ile yapılan görüşmede, “Havalandırma, revir gibi kurum içi gibi yerlere götürülürken dahi ağız içi arama yapıldığı, yine hastane gidiş gelişlerinde ağız içi arama yapıldığını” iletmiştir.

01.06.2023 tarihinde Kırşehir Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde F.E ile yapılan görüşmede, “Hastane gidiş gelişlerinde ağız içi arama dayatıldığı, özellikle avukat görüşmelerine gidiş gelişlerde ayakkabı çıkarma dahil detaylı arama yapıldığını” iletmiştir.

01.06.2023 tarihinde Kırşehir Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde V.A ile yapılan görüşmede, “Bu sabah 4 mm damar genişlemesi sebebiyle ameliyata girecektim. Ancak hastaneye götürülürken arkanı dön, elini kaldır şeklinde aramaya çalıştılar. Kişiden kişiye göre muamele değişiyor. Dün bir teğmen sen niye ayakkabını vurmuyorsun demişti. Sana göstereceğime getirmişti. Bugün ise uzman asker vardı. Dün ki grubun içinde bugün gelen de vardı. Arama yapacaksan kendin yap dedim. X raydan geçmiş olmama rağmen sırtımı dönerek arama yapmaya çalıştı. Riskli durum görüyorsa savcı ve hekim çağırıp arama yapabilir. Ancak baskı ile tedavi hakkımız engelleniyor. Ameliyatım kaldı bu sebeple. Revirin 15 günde 1 olması ise bizim anlık tedavimizi engelliyor. O sırada iyileşmiş oluyoruz zaten.” demiştir.

19.06.2023 günü Kırıkkale Hacılar F Tipi Hapishanesinde tutuklu bulunan B.G ile yapılan görüşmede “Hastane gidiş gelişlerinde ağız içi aramanın dayatıldığını, özellikle avukat görüşmelerine gidiş gelişlerde ayakkabı çıkarma dahil detaylı arama yapıldığını,” aktarmıştır.

31.08.2023 Kırşehir Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan C.V ile yapılan görüşmede “ bu hapishaneye geldiğinden beri hastalıklarından ve ağrılarından dolayı çok rahatsız olduğunu, prostat hastalığından dolayı önce iltihaplanma yaşadığını, daha sonra mide zehirlenmesi geçirdiğini, bir ay öncesinde ise testislerinde 5 cm’lik kitle tespit edildiğini ve kanser teşhisi konulduğunu, Tokat’ta kalırken bu sorununun fark edilmediğini, pazartesi günü tekrar MR çekilmeye gittiğini ve 15 gün sonra MR sonucunun çıkacağını, ardından teşekküllü hastanede tedavi için Kayseri’ye ya da Ankara’ya sevk edileceğinin belirtildiğini, tedaviye erişim noktasında doğrudan sıkıntı yaşamadığını, acil durumlarda sedyeyle ve ambulansla götürüldüğünü; ancak sevklerin geç yapıldığını düşündüğünü, ağız içi aramanın olduğunu, bazı hekimlerin kelepçeli muayene ettiğini bazılarının ise çıkardığını” belirtmiştir.

31.08.2023 tarihinde Kırşehir S Tipi Hapishanesinde M.E ile yapılan görüşmede “aramalarda duvara yaslama ve ağız içi arama uygulamalarına tabi tutulduklarını” iletmiştir.

31.08.2023 tarihinde Kırşehir S Tipi Hapishanesinde N.S ile yapılan görüşmede “Revire giderken onur kırıcı davranışlara maruz kalındığı için gitmek istemediklerini, ağız içi arama, ayakkabı çıkarma, kol kaldırma gibi dayatmalara maruz kaldıklarını” iletmiştir.

26.10.2023 tarihinde Karabük Hapishanesinde mahpuslarla yapılan görüşmedeHasta mahpuslara, jandarma tarafından dayatılan ağız içi arama nedeniyle acil vakalar dışında hastane sevklerine tutuklu ve hükümlülerin çıkmadığı” ifade edilmiştir.

17.11.2023 tarihinde Afyon T Tipi Kapalı Hapishanesinde bulunan S.E-1 ile yapılan görüşmede “Akciğerlerinde leke olduğunu bu konuda gerekli tedaviyi göremediğini zira hastalığına teşhis konulmadığını ifade etmiştir. Akciğerleri için hiç tahlil yapılmadığını genel tarama için hastaneye gideceği sırada ağız içi arama dayatması yapıldığını ve bu nedenle hastaneye gidemediğini, hala da bu nedenle hastaneye gidemediğini iletmiştir. Bel ve kasık fıtığı olduğunu ve geceleri nefes almakta zorlandığını” ifade etmiştir.

17.11.2023 tarihinde Bolvadin T Tipi Hapishanesinde bulunan A.B ile yapılan görüşmede “Hapishanede en büyük sorunun  hastaneye giderken ağız içi arama olduğunu, Cihangir İşgen’in şiddetli baş ağrıları olduğunu ancak ağız içi arama nedeniyle diğer mahpuslar gibi tedavi olamadığunu, Havil Açar’ın hastalıklarının olduğu ancak ağız içi arama nedeni ile 2 yıldır hastaneye gidemediğini, özellikle ciddi diş sorunları olduğunu, Davut Başkan’ın ayağında ve vücudunun bazı yerlerinde yaralar çıktığını ancak ağız içi arama nedeniyle tedavi edilemediği ifade edilmiştir. Dişlerinin tamamının çürüdüğü yine aynı nedenle dişçiye de gidemediği.” söylemiştir.

Kırşehir S Tipi Hapishanesinden şubemize mektup aracılığı ile ulaşan V.A mektubunda, “… Yine 12.06.2023 tarihinde yine hastaneye sevki olan bir arkadaşımız askeri personel tarafından geçen size anlattığım bahanelerle (ağız içi arama, duvara yaslama gibi uygulamalar tarafından aktarılmıştı daha önce) hastaneye götürülmedi. İnsan onuruna yakışmayan tutum ve davranışlarla aşağılanmaya çalışıyoruz. Buna tepki gösterince de sonuç olarak en doğal hakkımız olan sağlık hakkımızdan mahrum kalıyoruz. Bu yaklaşımlar yüzünden ameliyat olacağım gün hastaneye gidememiş, ameliyat olamamıştım. İdare tarafından hastaneye sevkim tekrar yapıldı ama şimdiden gideceğim günün kaygısını yaşıyorum. Aynı uygulama devam ederse kabul etmeyecek ve yine hakkımdan mahrum kalacağım. Bunun için Cumhuriyet Başsavcılığına ve Sağlık Bakanlığına dilekçe yazarak suç duyurusunda bulunmuştum. Buna rağmen bir değişme gelişme olmadı.” demiştir.

14.12.2023 Tarihinde Afyon T Tipi Hapishanesinde M.S.K ile yapılan görüşmede, Ağız içi aramadan dolayı hastaneye gidilmediğini, sadece hastalığı ağır olanların gittiğini” demiştir.

20.12.2023 Tarihinde Yozgat 2 No’lu T Tipi Hapishanesinde M.Y ile yapılan görüşmede “hastaneye sevk sırasında askerlerin ayakkabının çıkarılarak duvara mahpuslar tarafından vurulmasını istediğini bu nedenle 2 mahpusa soruşturma açıldığını” iletmiştir

26.12.2023 tarihinde Kırşehir S Tipi Hapishanesinde bulunan C.İ ile yapılan görüşmede, “Kalp rahatsızlığının ilerlediğini ancak ağız içi arama nedeniyle tedaviye gidemediğini bunun ile ilgili Valiliğe, Jandarmaya ve Adalet Bakanlığına dilekçeler yazdığını jandarmadan ve valilikten olumsuz cevap aldığını” belirtmiştir.

26.12.2023 tarihinde Kırşehir S Tipi Hapishanesinde bulunan V. A ile yapılan görüşmede, “E.Y’nin sağlık sorunları olduğunu(fıtık, prostat).Cezaevi idaresi tarafından hastaneye giderken  Ayakkabısını çıkarması ve kendi ayakkabısını araması istenmiş red edince de soruşturma açılmış” demiştir.

Değerlendirme

AİHS’nin 3 ve Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasındaki düzenleme uyarınca hiç kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz. Bu temel kural, hükümlü ve tutuklulara yönelik uygulamalar için de geçerlidir. Bu husus, 5275 sayılı Kanun’un “İnfazda temel ilke” başlıklı 2. maddesinin ikinci fıkrasında “Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz.” ve yine Kanun’un 6. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde “Hürriyeti bağlayıcı cezanın zorunlu kıldığı hürriyetten yoksunluk, insan onuruna saygının korunmasını sağlayan maddî ve manevî koşullar altında çektirilir.” şeklindeki düzenlemeler ile açıkça vurgulanmıştır.

Dolayısıyla verilen bir mahkûmiyet veya tutuklama kararının infazında mahpus için sağlanacak şartlar insan onuruna saygıyı koruyacak nitelikte olmalıdır. Bu nedenle mahkûmların nakillerinde yapılan muamele ve uygulamaların Sözleşme’nin 3 ve Anayasa’nın 17. maddesine uygun olması ve bu noktadaki değerlendirme de AİHM kararları ile birlikte özellikle Onur Kırıcı Ceza veya Muamelenin Önlenmesi Komitesi’nin (CPT) belirlediği standartlar ve ülkemiz hakkında hazırladıkları raporlar çerçevesinde yapılmalıdır.

Konuyla ilgili metinler genel olarak değerlendirildiğinde devletin kişileri özgürlüğünden mahrum bıraktığı andan itibaren insan haklarının korunması açısından sağlık hizmetinin verilmesinde “tutuklu ve hükümlülerin muayenelerinin de diğer hastalar gibi, kişilik haklarına saygı gösterilerek hekimlik sanatını uygulamaya elverişli koşullarda yapılması; hastaların ırk, dil, din, mezhep, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, ekonomik ve sosyal durum ile benzer farklılıklarının dikkate alınmaması; her türlü tıbbi müdahalenin hastanın mahremiyetine saygı gösterilmek suretiyle yerine getirilmesi” temel kural olarak belirtilmiştir.

Ağız içi arama uygulaması, insan onurunu hiçe sayan bir uygulama olup başlı başına bir işkence biçimidir. Mahpuslara bu uygulamanın dayatılması kişinin onurunu zedeleyebileceği, kişide acıya sebep olup aşağılanmış hissetmesine neden olacağı aşikardır. Aşağılayıcı muamele yasağı ve onura saygı kavramları arasında güçlü bir bağ bulunmaktadır. Muamelenin bireyi küçük düşürmesi veya itibarını azaltması, insan onuruna saygı göstermemesi veya zedelemesi ya da bireyin ahlaki ve fiziksel direncini kırabilecek korku, acı veya aşağılık duygularını uyandırması halinde aşağılayıcı muamele olarak nitelendirilebilecek ve işkence yasağı kapsamına girecektir. Bu sebeple öncelikle ağız içi arama uygulamasını işkence kapsamında değerlendirmek gerekmektedir. Oysaki; İnfaz Kanunu’nun 6. maddesinin 1. fıkrasının b bendi, “Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin düzenli bir yaşam sürdürmeleri sağlanır. Hürriyeti bağlayıcı cezanın zorunlu kıldığı hürriyetten yoksunluk, insan onuruna saygının korunmasını sağlayan maddî ve manevî koşullar altında çektirilir.” İnfaz Yönetmeliği’nin 34. maddesinin 9. fıkrasına göre “Arama ve sayımlar sırasında insan onuru ve haysiyetine saygı ile utanma duygusunun ihlal edilmemesi esastır. Bu kapsamda gerekli her türlü tedbir alınır.” demektedir.

Yapılan görüşmelerde ağız içi aramanın bir işkence biçimi olduğu gibi ayrıca mahpusların sağlığa erişiminde bir engel olduğu açığa çıkmıştır. Görüşme yapılan mahpuslar, ağız içi aramasına maruz kalmamak için hastaneye sevk edilmekten ve tedavi olmaktan vazgeçmek zorunda kaldıklarını aktarmışlardır.

  1. Beslenme Sorunları ve Gıda/Su Hakkının İhlali

Ziyaret edilen hapishanelerde görüşmeler neticesinde, mahpusların sağlıklarını olumsuz etkileyen ve hasta mahpusların sağlığa erişmelerini engelleyen faktörlerden birinin de sağlıklı ve yeterli gıdaya adil erişim haklarının engellenmesi olduğu tespit edilmiştir. Verilen yemeklerin, iaşe yönetmeliğinde belirtilen günlük iaşe bedeli ile bir kişinin üç öğün beslenebilmesi ve dengeli bir şekilde tüm besin gruplarından alabilmesini sağlamaktan son derece uzak miktarlarda olduğu anlaşılmıştır. Kimi zaman adeta aç bırakma işkencesi uygulanarak mahpuslara hiç yemek verilmemiştir. Ayrıca kantin fiyatlarının fahişliği, mahpusların kantinden meyve/sebze gibi besleyici gıdalar almasının önünde engel teşkil etmektedir.

Örneğin;

18.01.2023 Tarihinde SİNCAN 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan A.A ile yapılan görüşmede “diyabet hastası olup bu hastalığından dolayı çok sorun yaşadığını cezaevi idaresine adalet bakanlığına cezaevlerinde diyet menü verilmesi için başvuru yapıldığını ancak kabul edilmediğini bu sebeple anayasa mahkemesine başvuru yaptığını” belirtmiştir

17.02.2023 Tarihinde ihinde Kırşehir Yüksek Güvenlikli S Tipi Hapishanesinde Bulunan N.S ile yapılan görüşmede “Kırşehir S Tipi Cezaevi’nin yeni olması nedeniyle hali hazırda başkaca cezaevlerinden bulundukları cezaevine sevklerin gerçekleştiği, bundan kaynaklı olarak yemek iaşelerinin yeterli olmadığı, Kırşehir S Tipi Cezaevi’nde kantinin henüz tam olarak faaliyette olmadığını, kantin listesi verilmediğini, kantin ihtiyaçlarını yazdırdıklarını ancak çok küçük bir kısmının gönderildiğini”  iletmiştir.

17.02.2023 Tarihinde Kırşehir Yüksek Güvenlikli S Tipi Hapishanesinde Bulunan R.B ile yapılan görüşmede “Getirilen yemeklerden sadece 1’er kaşık verilerek odada bulunan 3 kişinin yetinmesi gerektiğinin söylendiğini” iletmiştir.

17.02.2023 Tarihinde Kırşehir Yüksek Güvenlikli S Tipi Hapishanesinde Bulunan M.E ile yapılan görüşmede “yemeklerin porsiyonlarının çok çok küçük olduğunu 3 parmak kadar pirinç verildiğini bir adet turp veya bir adet portakalın 3 kişiye verilerek yetinilmesinin istenildiğini Kırşehir S tipi hapishanesinde ne öldürecek kadar ne de doyabilecek kadar yemek verildiğini” iletmiştir.

17.02.2023 Tarihinde Kırşehir Yüksek Güvenlikli S Tipi Hapishanesinde Bulunan A.N ile yapılan görüşmede “yemeklerin çok çok küçük porsiyonlarda verildiğini, kantinde ihtiyaçlarının yazdırıldığını ancak her şeyin çok çok fahiş fiyatlarda satıldığını” iletmiştir.

17.02.2023 Tarihinde ihinde Kırşehir Yüksek Güvenlikli S Tipi Hapishanesinde Bulunan Ş.B ile yapılan görüşmede “yemek porsiyonlarının çok çok az olduğunu, 1 kişinin yiyebileceği yemeği 3 mahpusa bölüştürdüklerini, günlük gelen meyveden sade 1 adet verilerek 3 mahpusun bölüşeceğini” söylemiştir.

03/03/2023 tarihinde Sincan Kadın Hapishanesinde S.D ile yapılan görüşmede, “aylık iaşelerin yetersiz olduğunu” iletmiştir.

03/03/2023 tarihinde Sincan Kadın Hapishanesinde Nuriye Adet ile yapılan görüşmede, “mide rahatsızlığından doktor tarafından diyet olarak verilen peynirin idare tarafından kesildiğini, buna ilişkin yaptığı başvuruya “kantinden satın alabilir” yanıtı verildiğini” iletmiştir.

10.03.2023 tarihinde Bolvadin T Tipi Kapalı Hapishanesinde A.B ile yapılan görüşmede “yemeklerin çok az verildiği, üçüncü çeşit yemeğin neredeyse hiç verilmediği” iletilmiştir.

10.03.2023 tarihinde Eskişehir H Tipi Kapalı Hapishanesinde M.O ile yapılan görüşmede “yemek ve iaşelerin porsiyonların yetişkin bir insanın sağlıklı beslenmesine yetecek büyüklükte olmadığını, ancak son dönemde bir nebze de olsa iyileşme olduğunu” iletmiştir.

10.03.2023 Tarihinde Sincan 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan M.D ile yapılan görüşmede, “Cezaevi yönetimi infaz hakimliğince verilen kararları uygulamak bir yana yayınlanmış genelgeleri bile uygulamadığını, kendisinin Akut hastası olması sebebiyle yiyecek-giyecek konusunda problemler yaşadığını” beyan etmiştir.

01.06.2023 tarihinde Kırşehir S Tipi Hapishanesinde bulunan Ş.S ile yapılan görüşmede, “Kantin fiyatları pahalı, meyve ve sebze alamıyoruz.” demiştir. 

23.06.2023 günü Kırşehir Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan S.A ile yapılan görüşmede, “ mahpuslara dağıtılan yemeğin gramla verildiğini her seferinde “yemek bu kadar fazla yok” denildiğini yemek dağıtılırken 3 numara kepçe kullanıldığını bu kepçenin çok çok küçük olduğunu her mahpusa sadece bir kepçe yemek verildiğini kendilerinin üçüncü katta olması nedeniyle yemeğin en son kendilerine verildiğini, alt kattan başlanarak saat 11:00 da yemeğin dağıtıldığını kendilerine yemek ulaştığında da saatin 13:00-13:30 civarlarında olduğunu bu nedenle yemeklerin çok soğuk buz gibi bir halde geldiğini ancak yemekleri de ısıtamadıklarını bulundukları odada sadece semaverin olduğunu semaver dışında herhangi bir aletin bulunmadığını” iletmiştir.

01.06.2023 tarihinde Kırşehir S Tipi Hapishanesinde bulunan V.A ile yapılan görüşmede, “Yemek sistemi çok gündeme getirdiğimiz şey değil ama 1 kişilik yemeği 3 kişiye veriyorlar ve iaşe bedelleri artmasına rağmen bu miktar azlığı dikkatimizi çekiyor” demiştir.

01.06.2023 tarihinde Kırşehir Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde R.Ş ile yapılan görüşmede, “İlk getirildiklerinde yemek vs. hiçbir şeyin kendilerine verilmediği, yaklaşık iki boyunca yemekhaneden yemek verilmediği, yemek ihtiyaçlarını kantinden karşılamak zorunda kaldıklarını” iletmiştir. 

31.08.2023 Kırşehir Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan C.V ile yapılan görüşmede “kantinden haftada bir talep hakkının bulunduğunu, susuz kaldığında dahi kantin günü değilse alışveriş yapamadığını, içme suyunun içilemediğini” iletmiştir.

31.08.2023 Kırşehir Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan S.A ile yapılan görüşmede “yemeklerin havalandırma saatinde geldiğini, havalandırmaya çıkmaları halinde yemek alamadıklarını ve 3 gündür kahvaltı yerine poğaça verildiğini” iletmiştir.

31.08.2023 tarihinde Kırşehir S Tipi Hapishanesinde A.N ile yapılan görüşmede “Yemeğin çok az verildiğini ve çeşme suyunun çok kötü içilmeyecek durumda olduğunu” iletmiştir.

31.08.2023 tarihinde Kırşehir S Tipi Hapishanesinde M.E ile yapılan görüşmede “Yemek dağıtımı ve yemeğin konulduğu plastik kaplar hem hijyenik değil hem de dağıtım saatleri ya çok erken ya da geç oluyor.” Demiştir.

31.08.2023 tarihinde Kırşehir S Tipi Hapishanesinde N.S ile yapılan görüşmede “Yemek konusunda, vegan ya da vejeteryan seçenekler yok. Az yemek getiriliyor. Fasülye sayı ile geliyor” demiştir.

17.11.2023 tarihinde Afyon T Tipi Kapalı Hapishanesinde bulunan M.S.K ile yapılan görüşmede “Cezaevinde verilen akşam yemeklerinin tadının çok kötü olduğunu ve yenmediğini iletmiş, öğlen yemeklerinin müdüriyet ve personelin bulunması nedeni ile iyi çıkmasına rağmen akşam idare gittiği için kötü çıktığını ifade etmiştir. Kahvaltıda verilen miktarların yeterli olmadığını; örneğin bir parça peynirin yanında ya bir reçel ya bal ya da tahin verildiğini bunlardan yalnızca birinin verildiğini” ifade etmiştir.

17.11.2023 tarihinde Afyon T Tipi Kapalı Hapishanesinde bulunan Rızgar Turhan ile yapılan görüşmede “hapishanede verilen akşam yemeklerinin tadının çok kötü olduğunu ve yenmediğini iletmiş, öğlen yemeklerinin müdüriyet ve personelin bulunması nedeni ile iyi çıkmasına rağmen akşam idare gittiği için kötü çıktığını ifade etmiştir. Yine aynı şekilde idarenin olmadığı cumartesi ve pazar günleri de yemeklerin kötü çıktığını” ifade etmiştir.

13.12.2023 günü Sinan 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan A.A ile yapılan görüşmede,Yemek porsiyonlarının çok küçük olduğunu ve iaşe miktarının 50 TL olduğunu idarenin ocak ayından sonra iaşe bedelinin günlük 72 TL ye çıkarılacağını söylediğini” iletmiştir.

14.12.2023 Tarihinde Bolvadin T Tipi Hapishanesinde H.K ile yapılan görüşmede, Kapalı içme suyu istemesine rağmen, idarenin kapalı su vermediğini, su ihtiyaçlarını musluktan karşıladıklarını” iletmiştir. 

20.12.2023 Tarihinde Yozgat 2 No’lu T Tipi Hapishanesinde F.İ ile yapılan görüşmede “Raporlu hastaların diyetlerinin olduğunu ancak diyetlerin hiçbir şekilde uygulanmadığını diyet yemeğinin çiğ çiğ getirildiğini, idarenin diyet anlayışının çiğ yemekten ibaret olduğunu” iletmiştir.

20.12.2023 Tarihinde Çorum L Tipi Hapishanesinde S.G ile yapılan görüşmede “Akşam yemeğinin yenilmez halde olduğunu bu nedenle akşam yemeği almadığını, kantinde de çok fazla çeşit olmadığını” beyan etmiştir.

26.12.2023 tarihinde Kırşehir S Tipi Hapishanesinde bulunan V.A ile yapılan görüşmede, “Kantin fiyatlarının çok fahiş boyutlarda olduğu, açık cezaevinden gelen yemeklerin porsiyonun az ve protein bakımından yetersiz olduğu, sürekli aynı yemeklerin getirildiğini(makarna-erişte)” iletmiştir.

26.12.2023 tarihinde Kırşehir Yüksek Güvenlikli S Tipi Hapishanesinde bulunan Ö.S ile yapılan görüşmede, “daha önceden devam eden sorunlardan çeşme suyunun içilecek nitelikte olmadığından hala temiz su sorunu yaşadıklarını, para ile satın aldıklarını (sular uzunca süre paslı akmakta içilmemektedir)” iletmiştir.

 

 

Değerlendirme

Sağlıklı bir yaşam, sağlıklı ve yeterli beslenmeyi sağlayacak gıdaya sürdürülebilir şekilde ulaşmaktan geçer. Yeterli gıdaya ulaşamayan ve beslenmeden yoksun insanların tam bir iyilik haline erişmesi olanaksızdır. Bu durum hapishanede tutulan mahpuslar açısından da değişmemektedir. Devletler yurttaşlarını ayırmaksızın bütün herkese sağlıklı, besleyici, nitelikli gıdayı sağlamakla yükümlüdür. Ancak bu yükümlülük, özgürlüğünden alıkonulanlar söz konusuyken daha hassas bir duruma bürünmektedir.

Hapishane idarelerinin yükümlülüğü, hasta mahpusların tedavilerini sağlamakla sınırlı değildir. Aynı zamanda sağlığın korunması için önleyici tedbirler uygulama yükümlülükleri de bulunmaktadır. DSÖ, hapishanelerde sağlığı geliştirme faaliyetlerinin ruhsal ve fiziksel boyutları da içerecek şekilde bütüncül hapishane yaklaşımı ile sunulmasını önermektedir.

Hapishanelerde beslenme hakkı hem uluslararası hem de ulusal düzeyde güvence altına alınmıştır. Uluslararası Hapishane Araştırmaları Merkezi’nin hazırlamış olduğu Hapishane Yönetimine İnsan Haklarını Göz Önüne Alan Bir Yaklaşım Hapishane Görevlileri İçin Elkitabı’nda en temel bakım görevlerinden biri olarak beslenme tanımlanmaktadır. Bu rehberde mahkumların aç kalmalarını ya da eksik beslenmeden kaynaklanan bir hastalığa yakalanmalarını önlemek için yeterli düzeyde yiyecek ve içecek verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Toplumun genel olarak aç kaldığı ülkelerde dahi, mahkumlara yeterli yiyecek verilmemesinin kabul edilemez olduğu, hükümetlerin insanların özgürlüğünü elinden aldığında, onlara gerektiği gibi bakım verme görevini de üstlendiğini, bu kapsamda yeterli beslenmenin sağlanmasının mutlak bir yükümlülük olduğu belirtilmektedir (Coyle, 2002).

Yapılan görüşmelerde İç Anadolu hapishanelerinde hastalıklara uygun beslenmeye erişimle ilgili birçok sorun bildirilmiştir. Hasta mahpuslara, hastalıklarına özel hekimlerin önerdiği diyet yemeklerin verilmediği anlaşılmıştır. Oysaki diyet yemekler hastalıkların engellenmesinin yanında hastalıkların iyileşmesi ve ilerlemesini de önlemektedir. Bu sebeple hasta tutsağa hastalığına özel diyet yemek verilememesi, hastalığının iyileşmesini engelleyen hatta ilerlemesine sebep olan bir durumdur.

Yapılan görüşmelerde mahpuslara verilen yemeklerin doyurucu olmadığı, kimi öğünlerde yemek verilmediği iletmiştir. Gıda hakkının kısıtlanması sağlıklı bir bireyin sağlığını olumsuz etkileyecek bir durum olduğu gibi belli bir süre yemek verilmemesi bir işkence haline dönebilmektedir.

  1. Fiziki Yapı Ve Hijyen Koşulları

Yapılan görüşmelerde hapishanelerin, sağlığa uygun bir şekilde inşa edilmediği ve temel ihtiyaçları karşılayacak nitelikte olmadığı anlaşılmıştır. Aynı zamanda hapishanelerin hijyen açısından olumsuz koşullara sahip olması ve hapishane idarelerinin mahpusların hijyenik koşulları sağlamasını engelleyen uygulamaları, mahpusların sağlığını olumsuz etkileyen koşullardan biri olduğu tespit edilmiştir.

Örneğin;

17.02.2023 Tarihinde Kırşehir Yüksek Güvenlikli S Tipi Hapishanesinde Bulunan Ş.B ile yapılan görüşmede “Sıcak suyun günlük kotasının çok az olduğunu, en fazla 1 mahpusun duş alabileceğini” iletmiştir.

17.02.2023 Tarihinde Kırıkkale Hacılar F Tipi Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan S.E ile yapılan görüşmede Odalarının buz gibi olduğunu ve rutubet olduğunu, sağlık sorunlarıyla karşılaşabileceklerini” belirtmiştir.

17.02.2023 Tarihinde Kırşehir Yüksek Güvenlikli S Tipi Hapishanesinde Bulunan M.E ile yapılan görüşmede “hapishaneye 3 ay erken getirildiklerini hazırlıklar ve temizliklerinin yapılmadığını lavabolarda, ranza altlarında ve merdivenlerde çimento ve inşaat artıklarının olduğunu bu inşaat artıklarının mahpuslar tarafından temizlendiğini, sıcak suyun geldiğini ancak kotasının çok az olduğunu” iletmiştir.

17.02.2023 Tarihinde Kırşehir Yüksek Güvenlikli S Tipi Hapishanesinde Bulunan R.B ile yapılan görüşmede “ Kendisinin iltihaplı romatizma hastası olduğunu bu nedenle nemli ve soğuk yerlerde duramadığını, bulunduğu odada kaloriferin çok az yandığını ve odanın çok soğuk olduğunu, şişme montun yasak olması ve yeleğinin de yeşil olması nedeniyle kendisinden alındığını, Maraş Türkoğlu L 2 hapishanesinden getirilirken yanına sadece bu kıyafetlerini aldığını yelek ve montunun da kendisinden alınmasından dolayı çok büyük sorunlar yaşadığını ve soğukla baş etmek zorunda bırakıldığını, hastalığı nedeniyle gün ışığından yararlanması gerektiğini ancak S tipi Hapishanelerinin fiziki yapısı nedeniyle havalandırmaların güneşi engelleyecek şekilde dizayn edildiğini bu nedenle koğuşların güneş almadığını” iletmiştir.

17.02.2023 Tarihinde Kırşehir Yüksek Güvenlikli S Tipi Hapishanesinde Bulunan A.N ile yapılan görüşmede “Kaloriferlerin %100 yanmadığını” iletmiştir.

10.03.2023 Tarihinde SİNCAN 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan H.T ile yapılan görüşmede, “Hepatit B+ hastalığı bulunmaktadır. Kaldıkları hücrede bulunan ızgara tellerinden dolayı güneş alamadığını, ızgara tellerinden dolayı görme problemi yaşadığını” ifade etmiştir.

10.03.2023 Tarihinde SİNCAN 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan H.T ile yapılan görüşmede, “düzgün temizlik malzemesi verilmediğini, kantinden almak istediklerinde ise çoğu zaman bulunmadığını yahut bulunsa da çok pahalı olduğunu” iletmiştir.

10.03.2023 Tarihinde SİNCAN 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan H.T ile yapılan görüşmede, “M.D, M.S, isimli mahpusların bel fıtığı olduğunu, soğuk ve rutubete dayanamadıklarını bu mahpusların alt katta toz ve soğuğa maruz kaldıklarını” belirtmiştir.

27.04.2023 tarihinde Tokat T Tipi Kapalı Hapishanesinde A.Ç ile yapılan görüşmede “odaların pis olduğunu” iletmiştir.

07/04/2023 tarihinde Tokat T Tipi Kapalı Hapishanesinde Y.Ş ile yapılan görüşmede, “havalandırmanın çok kötü durumda olduğunu, yağmurlu günlerde tamamen su dolduğunu ve havalandırmaya çıkamadıklarını” iletmiştir.

23.06.2023 günü Kırşehir Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan S.A ile yapılan görüşmede, “zemin katta çok uzun büyükçe bir avlu kadar büyük bir havalandırmanın olduğunu ve bazı mahpusların bu havalandırmayı kullanabildiğini, bu zemin kattaki büyük havalandırmanın kendi küçük odalarından da görüldüğünü ancak kendilerinin bu zemin kattaki havalandırmaya hiçbir şekilde çıkarılmadıklarını, sadece orta kat ve üst kattaki havalandırmayı kullanabildiklerini, kendi kullanabildikleri havalandırmanın modüllerin bittiği lokal kapı panelinin bitişiğindeki bir küçük oda olduğunu bu küçük odanın 11 m uzunluğunda ve 1 m genişliğinde toplam 11 metrekarelik bir alan olduğunu, 4 duvarının kapalı ve kamerayla izlendiği sadece üst kısmının açık olduğu 11 metrekarelik odada bir buçuk saat havalandırmaya çıkarıldıklarını yalnızca bulutları görebildiklerini duvarların 2-3 insan boyu uzunluğunda olduğu, havalandırmada 2 kamera ile bütün hareketlerinin izlendiğini bu nedenle sadece duvarlara bakabildiklerini buna da havalandırma denildiğini, havalandırmanın çok kirli, pis ve çöplerle dolu olduğunu idare tarafından temizlenmediğini, mahpusların temizlemeyi talep ettiğini ancak mahpuslara temizlik için izin verilmediğini sadece içtikleri sigaranın izmaritlerinin kaldırılmasına izin verildiğini çünkü havalandırmaya hiçbir şey çıkaramadıklarını ve odaya hiçbir şey getiremediklerini bu nedenle çöplerin de kaldırılamadığını, yağmur yağdığında da havalandırmaya yağmurda çıkarıldıklarını, kapalı bir  havalandırma alanı olmadığını dahası idarenin yağmurun yağdığı saatleri bekleyerek yağmur yağdığında mahpusları havalandırmaya çıkardığını, yağışlı günlerde yalnızca kapı aralığında durmalarına izin  verildiğini, mahpusların da haklarının ellerinden alınmaması için yağmurda bile havalandırmaya çıktıklarını, zaten havalandırmanın 11 m uzunluğundaki bir alan olduğunu yine de bu haklarını her gün kullandıklarını” iletmiştir. Ayrıca “içindeki pencerelerin önünü kapatan çelik kafeslerin olduğunu bu kafeslerin önünde toz ve kirlerin biriktiğini bunun mahpusların sağlığını kötü etkilediğini ancak kafeslerden dolayı hiçbir şekilde pervazları temizleyemediklerini buradaki kirlerden dolayı kokuların da yayıldığını ancak hiçbir şey yapılamadığını, bu pencerelerden o kadar fazla toz birikmiş ki hiç kimseyi göremediklerini pencere önünün sürekli toz toprakla dolu olduğunu 6 mart 2023 te Kırşehir YGC tipi hapishanesine geldiklerinde odaların çok çok kirli inşaat halinde olduğunu” iletmiştir.

S.A, “inşaat pisliklerinin dahi atılmadığını geldikleri günden beridir kendilerine hiçbir temizlik malzemesi verilmediğini kantinden çek pas  yazdırdıklarını ancak onun dahi verilmediğini, 24 gün boyunca kendi atlet ve gömleklerini yırtarak odayı temizlemeye çalıştıklarını, 24 üncü günün sonunda 30 martta AMED D Tipi Hapishanesinden eşyaları gelene kadar hiçbir temizlik malzemesinin verilmediğini ve Amed D Tipi Hapishanesinden gelen temizlik malzemeleri ile odanın mahpuslarca tekrar temizlendiğini ancak YGC tipi hapishanede oda duvarlarının da çok yüksek olması nedeniyle mahpusların boylarının yetebildiği kadarıyla duvarların temizlenebildiğini ancak duvarın yüksek kısımlarının hala kir ve inşaat pislikleri içinde olduğunu buna herhangi bir çözüm getirilmediğini kendilerinin de bu kısımları temizlemek istediğini, ancak imkanlarının olmadığını ve idarenin temizlikle ilgili hiçbir şey duymak istemdiğini

Elbiselerini yıkadıktan sonra asabilecekleri hiçbir yerin olmadığını ya pencereye ya da odanın kenarına astıklarını, odanın kenarlarının pas içinde olduğunu bu halde asacak yerleri olmadığı için pas içinde elbiseleri astıklarını battaniye ve kalın giysileri hiçbir şekilde yıkayamadıklarını odadan bu nedenle sürekli kokular yayıldığını, kişi başı sadece 100 Lt soğuk 50 Lt sıcak su kotası olduğunu bu nedenle suyun yetmediğini battaniyeyi silkeleyerebilecek herhangi bir yerde bulunmadığını odanın içinde battaniyeleri silkelemek zorunda kaldıklarını havalandırmada battaniyeleri silkelemek için defalarca başvuru yapıldığını ancak idarenin bunu kabul etmediğini “dilekçe verin” denildiğini ancak verilen dilekçelere cevap verilmediğini bu nedenle mahpusların ne yapacağını bilemediğini, kalın giysiler ve battaniyeleri tam kurutamadıkları için battaniye kokularının her yeri sardığını elbiselerinin de koktuğunu suların kireçli ve bembeyaz aktığını banyo yaptıktan sonra da vücutlarının ve saçlarının hala kirli olduğunu bazen çamur aktığını bu nedenle hazır su aldıklarını sadece içebilecekleri asgari suyun günlük 10 TL tuttuğunu bu nedenle sadece içebilecekleri kadar su aldıklarını” eklemiştir.

31.08.2023 tarihinde Kırşehir S Tipi Hapishanesinde M.E ile yapılan görüşmede: “lavabo ve tuvaletlerin hijyen ve temizlik bakımından çok kötü durumda olduğunu” iletmiştir.

31.08.2023 Kırşehir Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan S.A ile yapılan görüşmede, “Mart ayından bu yana burada olduğunu, 3 kişilik odada kaldığını, aynı odada üç ayrı ranza bölümü olduğunu, mutfağın da orada bulunduğunu, alanın çok büyük olmadığını, havalandırmanın ise odaya bağlı olmadığını, havalandırma imkânının önceden 30 dakika iken şimdi 45 dakika olduğunu, 9 kişiyle havalandırmaya çıktıklarını; ancak kreş kadar küçük bir havalandırma alanı bulunduğunu, çöplerin Perşembe ve pazartesi günleri toplandığını, tavuk kümesi teliyle kaplı olan küçük oda camının hava değişimine izin vermediğini, tuvalet kokusu, rutubet kokusu ve çöp kokusunun karıştığını, haftada iki gün alınan çöplerin biriktiğini ve koku yaptığını” belirtmiştir.

Sincan 2 No’ lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan H.T ile yapılan görüşmede “temizlik malzemesi verilmediğini, kantinden almak istediklerinde ise çoğu zaman bulunmadığını yahut bulunsa da çok pahalı olduğunu iletmiştir.

26.12.2023 tarihinde Kırıkkale Hacılar F Tipi Hapishanesinde bulunan B.G ile yapılan görüşmede, “hasta tutsak F.E’nin  tedavisinin devam ettiği kaldığı odanın eski ve sağlıksız koşullarda olduğunu” iletmiştir.

26.12.2023 tarihinde Kırıkkale Hacılar F Tipi Hapishanesinde bulunan S.E ile yapılan görüşmede, “sıcak suyun kısıtlı verildiğini” iletmiştir.

Değerlendirme

Devlet, insan onuruna aykırı davranmamak biçiminde sadece pasif bir davranışla yetinemez; insan onurunu, aktif bir şekilde korumalıdır. Dolayısıyla devletin, hükümlünün onurunun korunması noktasında hem pozitif hem de negatif yükümlülükleri vardır.  İnsan onuruna uygun koşullarda barınma, özgürlüğünden mahrum bırakılanlar için bir hak olduğu kadar; Devlet bakımından da bir yükümlülüktür.  Bu sebeple hapishanelerin fiziki koşullarının işkence, eziyet niteliğinde veya insan onuruna aykırı olmaması gerekmektedir. Bu kapsamda hükümlü ve tutuklunun kapasitenin üstünde koğuşlarda barındırılmaması, tek kişilik hücrelere konulmaması, tel örgü uygulaması, camların film ile kaplanması uygulaması, barınma yerlerinin ısı, ışık, havalandırma, hijyen gibi fiziki koşullarının uluslararası standartlara uygun olarak dizayn edilmesi gerekir. Aksi Devletin, negatif yükümlülüğünü ihlal ettiği anlamını taşır.

Yapılan görüşmelerde cezaevlerinin fiziki koşullarının yukarıda anlatılanın aksine insan onuruna aykırı şekilde kurgulandığı anlaşılmıştır. İç Anadolu hapishanelerindeki hapishanelerin ısı, ışık, hijyen vb. açıdan Hükümlü ve tutukluların barınmaları ve cezaevi koşullarının ayrıntılı olarak düzenlendiği ve belirli standartların oluşturulduğu temel belgelerin başında gelen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin Üye Devletlere Avrupa Cezaevi Kuralları Hakkında Rec (2006) 2 Sayılı Tavsiye Kararına aykırı olduğu anlaşılmıştır. (Avrupa Cezaevi Kuralları) Görüşme yapılan mahpusların anlatımlarına göre; Avrupa Cezaevi Kurallarında belirtilenin aksine hükümlü ve tutuklulara sağlanan barınma yerlerinin ve özellikle bütün yatakhane bölümlerinin, insan onurundan uzak ve özel yaşama saygıyı hiçe sayan biçimde dizayn edilmiştir. 

İnsan onuruna uygun barınma hakkının ihlali aynı zamanda sağlık hakkının ihlaline de yol açmaktadır. Koğuşların hijyen, havalandırma, ısınma, gün ışığı alabilme, nem oranı gibi koşulları sağlıklı kişilerin sağlığını bozmakta, hasta mahpusların iyileşmesini de imkânsız hale getirip hastalıklarının ilerlemesine sebep olmaktadır. Olumsuz barınma koşulları sadece fiziki sağlığı değil ruhsal sağlığı da bozacak bir etkendir.  Bu sebeple, yeterli barınma olanakları, sağlıklı fiziksel koşullar, temiz giysi ve çarşaf, temizlik ve tuvalet olanakları hasta olanların iyileşmesini sağlayacak ve hastalıkların iyi olanlara da bulaşmasını engelleyecek şekilde olmalıdır. Her tutsağa yeterli alan düşmesi, doğal ışığa ve temiz havaya erişiminin sağlanması bulaşıcı hastalıkların önlenmesinin yanı sıra mahpusların ruh sağlığı açısından da vazgeçilmez bir haktır. Fiziksel koşulların kötülüğü ya da bakımın yetersizliği mahpusların ciddi bir hastalığa yakalanma ya da ölme tehlikesiyle karşı karşıya bırakmamalıdır. Ortam, tutsağın cezaevi personelinin ya da başka mahkumların bedensel veya ruhsal saldırılarını engelleyecek güvenlik tedbirlerini de içermelidir.

  1. Ring Aracı Ve Kelepçeli Sevkler

Yapılan görüşmelerde hasta mahpusların tedavi hakkına erişimlerinin engelleyen faktörlerden birinin de ring araçları olduğu tespit edilmiştir. Hasta mahpusların hastaneye sevklerde ambulans ile taşınmaması, ring araçları ile sevk olmak zorunda olmaları, ring araçlarının sağlıksız ve uzun yolda eziyete dönen koşulları mahpusları hastaneye sevk olmaktan caydırmaktadır. Bir diğer caydırıcı faktörün de sevklerin kelepçeli bir şekilde gerçekleştirilmesi olduğu tespit edilmiştir.

Örneğin,

10.03.2023 Tarihinde SİNCAN 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan K.A ile yapılan görüşmede, “ 09.03.2023 tarihinde kendisiyle birlikte 2 siyasi, 2 adli mahpusla Bilkent’teki Şehir hastanesine sevklerinin sağlandığı sırada sevk aracından yanık kokusu geldiğini, bulundukları aracın hücre kısmının tamamen duman dolduğunu, tepkileri ile araçtaki yangının söndürüldüğünü sonra aynı ring aracı ile tekrardan hastaneye gittiklerini hastanede işlemleri hallolduktan sonra itirazları ile başkaca bir ring aracı geldiğini ve hastaneden bu ring aracı ile döndüklerini belirtmiştir. Ring araçların çok eski ve bakımsız olduğunu belirten mahpus bir facianın yaşanma ihtimalinin yüksek olduğunu” belirtmiştir.

27.04.2023 tarihinde Tokat T Tipi Kapalı Hapishanesinde A.Ç ile yapılan görüşmede, “hastanelere kelepçeli götürülüp getirildiklerini” aktarmıştır.

23.06.2023 günü Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan S.A  ile yapılan görüşmede, “Revire çıkmakta bir sorun yaşamadıklarını ancak hastanede çok büyük sorunlar yaşadıklarını, hastaneye sevk edilmeden önce ambulansla geldiklerini ancak ambulansa götürülürken mahpusların gözlerinin kapalı ve bilincinin de kapalı kapalı olmasının şart koşulduğu, gözleri ve bilince kapalı olmayan mahpusların ambulansa alınmadıklarını, tekli ring araçlarıyla hastaneye götürülmeye çalışıldığını, kalp krizi geçirenlerin de gözü açıksa ambulansa bindirilmediğini kendisinin midesinde sürekli kanamalar olduğunu ve mide kanaması geçirdiğini astımın olduğunu boğazından her gün kan geldiğini revire çıktığını, doktorun revirde kendisine “ben sadece ilaç yazarım, hastaneye gitmen daha iyi olur” dediğini hastanenin Kırşehir YGC Tipi hapishanesinden 50 dakika uzaklıkta olduğunu bu nedenle ambulanstan başka bir şeyle gitmek istemediğini arkadaşlarını çağırdığını kırmızı butona bastığını gardiyanların kırmızı butona basılması nedeniyle bütün mahpuslara kızdığını kendilerine “bu buton kırmızı butondur. Sadece ölüm halinde basılacak” denildiğini ambulansa götürülürken jandarmanın mahpusların yanına gelerek “biz kabul edersek jandarma izin verirse götürürüz.” dediğini jandarma kabul etmezse ambulansla götürülemediklerini jandarmanın ambulansa biner binmez mahpuslardan TC kimlik numaralarını sorduğunu mahpusların da TC kimlik numaralarını ezbere bilmediğini bu nedenle jandarmanın sürekli “siz vatan hainisiniz hangi memlekette yaşıyorsunuz, bir de TC nizi bilmiyorsunuz. TC sini bilmiyenleri götüremiyoruz” dediğini ambulansa bindirilen her mahpusun aynı olayı yaşadığını aynı şekilde bu olayın yaşatıldığını, kendisi, mahpuslarda Ayhan ALKAÇ ve Mehmet Salih FİLİZ'in her hafta hastaneye götürüldüğünü bu 3 mahpusun da aynı sorunları aynı şekilde yaşadığını, bu 3 mahpusun da çok kötü hallerde baygın şekilde ambulansa götürüldüğünü ancak her hafta bir buçuk saat ambulansla gitmek için jandarmayla tartıştıklarını, kendisinin kalp ritim rahatsızlıkları sebebiyle çarpıntıları olduğunu, kalp krizi geçirdiğini düşündüğünü, ambulansa bindiğinde jandarmanın kendisine “kalbin ağrıyorsa bayılmam lazım bayılmadığın için biz ambulansla gidiyoruz, sen arkadan ring aracıyla getirileceksin” dediğini bunu hiçbir şekilde kabul etmediğini ambulansla götürebilmek için bir buçuk saat kavga etmek zorunda olduğunu bu olayın istisnasız her hafta tekrarlanmasından yorulduğunu, idareye bu konuda 3  mahpusun da başvuru yaptığını, 3 mahpusa da yaşatılan olayın çok absürt bir olay olduğunu her seferinde tekli ring aracının arkasında ambulansın hastaneye getirildiğini tekli ring aracı önde ambulans arkada olacak şekilde mahpusların hastaneye götürüldüklerini mahpusun zorla ring aracına bindirilip ambulansın boş bir şekilde hastaneye götürülmesinin hiç kimseye bir faydası olmadığını bildirdiklerini ancak idarenin bu konuda hiçbir girişimde bulunmadığınıaktarmıştır.

16.06.2023 tarihinde Sincan Kadın Hapishanesinde A.G ile yapılan görüşmede, “Kampüs hastanesine gidişlerde saatlerce kelepçeli olarak tutulduğunu, doktor muayenesinde bu durumun rapor altına alındığını, suç duyurusuna esas olmak üzere raporu yazılı olarak talep etmesine rağmen raporun kendisine verilmediği gibi raporun yine E-Nabız sistemine de kaydedilmediğini” iletmiştir.

16.06.2023 tarihinde Sincan Kadın Hapishanesinde S.T ile yapılan görüşmede, “Son zamanlarda kampüs hastanesi bekleme salonunda kelepçeleri çıkarılmaksızın tutuldukları, bu husus dahil son süreçte kurum personelinin kendilerini mağdur etmeye dönük tutumlarının giderek arttığı,” iletilmiştir.

13.12.2023 günü Sinan 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan C.İ ile yapılan görüşmede,Hastaneye götürülürken DAEŞ gibi suçlardan yatan mahpuslarla aynı ring aracını konulmak istendiklerini bunu kabul etmediklerinden dolayı da hastaneye sevk edilmediklerini” iletmiştir.

13.12.2023 günü Sinan 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan N.Ö ile yapılan görüşmede,Gazi Hastanesine yapılan sevklerde nezaret olmadığı için tüm gün havasız şekilde ring aracında tutulduklarını, hastanelerde nezarette IŞİD’lilerle birlikte tutulduklarını, bu nedenle sorunlar yaşandığını” söylemiştir.

13.12.2023 tarihinde 2 No’lu Sincan Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde S.A ile yapılan görüşmede,İki kez hastane de linçlenme durumuyla karşılaştığını, bu nedenle adlilerle birlikte hastaneye gitmeyi istemediğini” iletmiştir. 

20.12.2023 Tarihinde Yozgat 1 No’lu T Tipi Hapishanesinde A.T ile yapılan görüşmede “Hastaneye sevklerde en önemli sorunun kelepçeli muayene olduğu, bu nedenle aylardır tedavi edilmeyen mahpusların bulunduğu” aktarılmıştır.

20.12.2023 Tarihinde Yozgat 2 No’lu T Tipi Hapishanesinde F.İ ile yapılan görüşmede “hastaneye götürülürken tekli ring aracıyla götürüldüklerini tekli ring araçları nedeniyle hastaneye götürülürken çok fazla vakit kaybedildiğini ve tekli ring aracında sorunlar yaşadıklarını tekli ring araçlarının kirli ve dışkı koktuğunu” iletmiştir.

Değerlendirme

Mahpusların hastaneye nakillerinin zorlayıcı koşullarda gerçekleşmesi ve başlı başına bir işkence haline dönmesi, sağlık hakkınım ihlali olduğu gibi kötü muamele kapsamında değerlendirilmektedir. Bir kısım uluslararası belgeler, hükümlü ve tutukluların bir hapishaneden diğer bir hapishaneye nakil süreçlerinde ortaya çıkan sorunlar ve oluşan hak ihlalleri çerçevesinde sorunların çözümüne ilişkin esaslar sunmaktadır. Bu kapsamda Avrupa Cezaevi Kuralları’nın 17. maddesi uyarınca ilk yerleştirme ve sonradan yapılacak bir nakil durumunda, mahpuslarının nakillerinin havalandırma veya ışıklandırması yetersiz olan ya da onlara gereksiz olarak fiziksel acı verecek ya da onurlarını kıracak taşıtlarda yapılması yasaklanmalıdır.

Mandela Kuralları’nın 47. maddesinde, niteliği gereği acı verici ve küçük düşürücü olan zincir, pranga ve diğer kısıtlama araçlarının kullanımı yasaklanmıştır. Kurallara göre, diğer kısıtlama araçlarına ise yasa izin verdiğinde ve hükümlünün kaçmasını ve kendine veya başkalarına zarar vermesini engellemek amacıyla başvurulmalıdır. Ancak hapishanelerde hastane sevklerinde kelepçeli sevk ve bekleme salonlarında kelepçeli bekletmek bir önlem aracı değil bilakis rutin hale getirilen bir baskı uygulaması haline dönmüştür.  Tehlikeyi giderici araçlar içinden en az rahatsızlık verici olanı seçilmeli ve araç, gerekli olduğu sürece uygulanmalıyken mahpusların aktarımı uygulamanın bu sınırı aşan bir seyirde uygulandığını ortaya koymuştur.

5275 sayılı Kanun’un 58. maddesinde de Hükümlülerin hangi koşullarda nakledileceklerine ilişkin olarak önemli kurallar yer almaktadır. Kanun’un 58. Maddesi 2. Fıkrası “Hükümlü, havalandırma ve ışık durumu yetersiz araçlarla, eziyet verici veya onur kırıcı şekilde nakledilemez. Nakil sırasında alınacak tedbirler, hükümlünün firarını önleyici ve yukarıdaki fıkrada yazılı engelleri gerçekleştirici sınırları aşamaz, birbirleriyle ve görevlilerle herhangi bir tartışmaya girmelerini engelleyici boyutları geçemez.” demektedir. Ancak mahpusların aktarımları, İç Anadolu Bölgesindeki hapishane idarelerinin sevk sırasında hasta mahpusları ring aracı ve kelepçe ile sevk ederek en başta yerel yasa düzenlemelerini ihlal ettiğini ortaya koymuştur. Çünkü aktarımlara göre; hapishane idareleri nakil sırasında hükümlünün firarını önleyici, halkla bir araya gelmelerine ve başkaları tarafından görülmelerine engel olacak engelleri gerçekleştirici sınırları aşmış; hasta mahpusları, havalandırma ve ışık durumu yetersiz araçlarla, eziyet verici veya onur kırıcı şekilde nakletmiştir. Ayrıca nakillerin farklı suç gruplarıyla birlikte yapılması politik mahpusların can güvenliğini tehlikeye atmıştır. Bu sebeple hastaneye sevk olmak istemeyen mahpuslar bulunmaktadır.

 

  1. Memur ve personellerle ilgili yaşanan sorunlar (Jandarma, Doktor, Hastane idaresi)
  • Kelepçeli Muayene uygulamaları

 

Mahpuslar hastaneye sevk edildiklerinde kimi zaman doktorların kendilerini sağlıklı muayene etmediklerini, kelepçeli muayene yaptıklarını aktarmışlardır.  Bazen de sevk edildikleri hastanelerin imkanlarının, muayene/tedavi olmalarına elverişli olmadığı görülmüştür.

Örneğin;

03/03/2023 tarihinde Sincan Kadın Hapishanesinde S.D ile yapılan görüşmede, “Kendisinin de kardiyoloji doktor takibinde olduğunu, durumunun iyi olduğunu, son bir yıldır kontrole gitmediğini ama gideceğini, doktor sevk ve muayenelerinde kelepçelerin doktorlardan kaynaklı açılmadığını, jandarmanın doktora sorduğunu, doktor açma dediğinde kelepçeli bir halde muayene edildiğini” söylemiştir.

27.04.2023 tarihinde Tokat T Tipi Kapalı Hapishanesinde A.Ç ile yapılan görülmede, “hekimlerin bir kısmının kelepçenin açılması konusunda inisiyatif almadığını” ifade etmiştir.

01.06.2023 tarihinde Kırıkkale Hacılar F Tipi Hapishanesinde yapılan F.E ile yapılan görüşmede, “Türkoğlu Hapishanesinde iken deprem sırasında odadan çıkarılmadıkları için sağ kolundaki platinin kırıldığını, Kırıkkale’ye sürgün geldikten sonra ameliyat olduğunu, ameliyattan sonra bodrum kat bir nezarethanede 1 hafta kaldığını, daha önce taburcu olmak istediğini söylediğinde doktor tarafından kendisine “fizik tedaviden feragat edersen seni daha erken taburcu ederim. İlaç vs. de yazmayacağım, bütün mesuliyet senin. Tüm bunları kabul ettiğin takdirde seni taburcu ederim” dediğini” iletmiştir.

01.06.2023 tarihinde Kırşehir S Tipi Hapishanesinde bulunan Ş.S ile yapılan görüşmede, “24.05.2023 tarihinde hastaneye gittim. Hastaneye giderken hayvan muamelesi yapar gibi davranıyorlar. Hastaneye giderken önce komutan üstümü aradı. T.C. kimliğimi verdim. Ayakkabıyı çıkarmamı istedi. Yere vurmamı istedi. Ayakkabıyı çıkardım, aramayı siz yapıyorsunuz ben niye vurayım dedim. Burası benimdir, kural kaide benim diyerek ayakkabıya tekme vurdu. Ben bir şey demedim. Hastayım hastaneye gideyim dedim. Asker koluma girip hayvan gibi çekmeye çalıştı. Ne yapıyorsun diyince ben komutan ve asker bağırarak beni ringe attı. Hastanede ringten inince ellerim kelepçeli iki asker başımı bükerek nezarete attı. Muayenede 3 asker vardı. Doktorla konuşmaları duyabilecek ve görebilecek alandaydı askerler. Fiziki olarak darp izi yok; ancak muamele onur kırıcı. Suç duyurusunda bulundum. 4 gün oldu. Her komutan ve personelle bu sorunu yaşamıyoruz.” demiştir.

 

23.06.2023 günü Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan S.A  ile yapılan görüşmede, “Kendisinin Kırşehir YGC tipi hapishanesine geldikten kısa süre sonra Kırşehirde hastaneye sevk edildiğini hastanede dahiliye doktoruna göründüğünü hastaneye gittiğinde doktora sıkıntılarından bahsettiğini doktorun ekrandan kafasını hiçbir şekilde kaldırmayacak kendisine 3 ilaç yazdığını doktorun “bu hastanede endoskopi yok” dediğini “seni kırıkkale'ye göndereceğiz” dediğini bir ay boyunca doktorun yazdığı 3 ilacı düzenli olarak kullandığını ancak sağlık durumunun çok kötüye gittiğini bir ay boyunca tuvalete çıkamadığını sonra genel cerrahiye gittiğini genel cerrahın yine yüzüne hiçbir şekilde bakmayarak şikayetlerini anlatmasını istediğini kendisinin de “tuvalette her gün kan geliyor vücudumda morluklar başladı” dediğini kendi kendine soyunarak vücudunu göstermek istediğini midesine bakılmasını istediğini ancak doktorun kendisine hiçbir şekilde bakmayacak “burada endoskopi var” dediğini, 17 Haziran 2023 tarihinde kendisine iki ilaç verildiğini bu ilaçları kullan iyileşmezsen seni endoskopi'ye gönderirim dediğini, kendisine verilen 2 ilacı da kullandığını bu sefer de aşırı ishal olduğunu, ishal nedeniyle kanamasının da arttığını ve midesinin sürekli yandığını, boğazından çok daha fazla kanlar geldiğini, Kırşehir YGC Tipi Hapishanesine geldiği günden beridir çok fazla kilo kaybı yaşadığını, buraya getirildiğinde XXL kıyafetler giydiğini ancak şu an S beden kıyafetlerin ancak üzerine oturduğunu (kıyafetlerin üzerinde çok bol bir şekilde durduğu, kemerin de sonuna kadar sıkılıp bir delik açıldığını öylece tutturulduğunu, çok zayıfladığı görüşme yapan avukat tarafından da görülmüştür) çok zayıflaması nedeniyle yüzünde çürümeler başladığını aynı zamanda astım hastası olduğunu ve ventolin inhaler ilacı kullandığını, hapishanede tecrit içinde tecrit yaşadıklarını durumlarının çok kötü olduğunu kendilerinin de depremzede olduğunu Diyarbakır'da deprem yaşadıklarını psikolojik sorunlarının oluştuğunu ancak daha da şiddetli bir şekilde psikolojik şiddete maruz kaldıklarını her gün bu şiddeti yaşadıklarını burada psikolojik tedavi de olmak istediklerini, istediklerini sadece temiz bir yaşam ve iyi bir havalandırma talebi olduklarını mahpusların vücudunda pislikten ve kirden dolayı morluklar oluştuğunu yaralar oluştuğunu kendisinin kalbinin her gün sıkıştığını iyi bir tedavi süreci geçirmek istediğini artık ciğerlerinden şüphelendiğini çünkü vücudundaki morlukların şiştiğini kahverengiye döndüğünü kanser olabileceğini düşündüğünü her hafta doktora gitmesine rağmen hiçbir şey yapılmadığını doktorların gözünü ekrandan ayrılmayarak mahpuslara göz teması kurmadan ve hiçbir şey sormadan sadece ilaç yazdıklarını bu şekilde bir tedavi uyguladıklarını hapishaneye geldikleri ilk haftada kendisi ve mahkumlardan Ayhan AYKAÇ'ın “durum bildirir raporu” aldırıldığını ve bu raporda mahpusların sağlık durumunun çok iyi ve sağlam olduğunun raporlandığını bu raporun Adalet Bakanlığı’na gönderildiğini ancak Ayhan AYKAÇ ile kendisinin durumunun hiç de iyi olmadığını sadece bu rapor nedeniyle kendilerinin hastalıklarının ciddiye alınmadığını, bu “durum bildirir raporu”nun yanlış olduğunu ve hastalık durumlarını yansıtmadığını tekrar bir rapor oluşturulması için başvuru yapılmasını istediğini, ” iletmiştir.

31.08.2023 Kırşehir Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan S.A ile yapılan görüşmede “Hastane sevki sırasında hekime suçları hakkında bilgi verildiğini, yaklaşımlarını değiştirdiğini, kelepçeyi bazılarının çıkardığını bazılarının ise çıkarmadığını, doğrudan tedavi imkânının aslında olmadığını, çok hızlı muayene edildiklerini, ağız içi araması yapıldığını, bazı ekiplerin yaptığını bazılarının ise yapmadığını” iletmiştir.

17.11.2023 tarihinde Bolvadin T Tipi Hapishanesinde bulunan A.B ile yapılan görüşmede “Aktif Hepatit B hastası olduğu, boyun fıtığı, faranjit hastalıklarının olduğu ayrıca 20 yıl önce takılan diş protezinin değişmesi gerektiği ancak değiştirilmediğini, Ahmet Yardım’ın teşhis edilmeyen bir hastalığı olduğunu ve MR günü almaya çalıştığını ancak bir türlü alamadığını” iletmiştir.

Sincan Kapalı Kadın Hapishanesinden gelen mektuptaKelepçeli muayene dayatması yapıldığı” yazılmıştır.

Sincan Kapalı Kadın Hapishanesinden gelen mektupta “Hastalık durumunda doktorlar (özelde revir) tedavi etmek yerine dinleyip ilaç yazıyor. Yıllarca aynı ilaç kullandırılıyor, mahpuslar denek olarak kullanılıyor. Ağır acil bir durum olmadıkça hastalıklara müdahale edilmiyor” yazılmıştır.

8.12.2023 Tarihinde Sincan 1 No’lu F tipi Hapishanesinde bulunan F.T ile yapılan görüşmelerde, “Merhaba Ferhat Tüfenci ile görüştük, genel olarak iyi görünüyordu. 4 ay önce Silivri’den buraya sürgün edildiği, Son 7 aydır ciddi bir boyun ağrısı yaşadığı, ağrıların sol kolda uyuşma ve bayılmalara sebep olduğu, 3 ay önce kampüs hastanesinde fizik tedaviye sevk edildiği ancak doktorun kendisini kelepçeli muayene etmek istemesi ve “hadi hızlıca şikayetini söyle yemeğe gecikiyorum” türünden geçiştirmeleri sebebiyle tedaviye devam edemediği, O süreçten bugüne ağrı ve uyuşmalarının artarak devam ettiğini” iletmiştir.

20.12.2023 Tarihinde Sincan Kapalı Kadın Hapishanesinde S.İ ile yapılan görüşmedeKendisiyle aynı odada bulunan S.Y’e tabiplerin yaklaşımlarının özensiz ve aksi olduğu, son kontrolünde Bilkent Şehir Hastanesindeki tabibin siyasi tutsak olması sebebiyle kendisine ’istemiyorsan gidebilirsin, ameliyat olmayabilirsin’’ şeklinde çıkıştığı, kendilerince doktor değişimi talebi ile Savcılığa başvurulduğu, henüz dönüş yapılmadığını” iletmiştir.

20.12.2023 Tarihinde Yozgat 1 No’lu T Tipi Hapishanesinde S.G-1 ile yapılan görüşmede “Ameliyat edilmesi gerektiğini ama hastanenin bir türlü ameliyat günü vermediğini” aktarmıştır.

20.12.2023 Tarihinde Yozgat 2 No’lu T Tipi Hapishanesinde F.İ ile yapılan görüşmede “ hastane doktorlarının kelepçeli muayeneyi direttiğini, diş doktorunun da kelepçeli muayene ettiğini kendisinin de Yozgat şehir hastanesinde ayakta duracak hali olmamasına rağmen kelepçeli olarak acilde muayene edildiğini, Yozgat'taki şehir hastanesinde yeterli tedavi imkanlarının bulunmadığını aynı şekilde diş tedavileri için de doktorların kendilerine yeterli imkanlarının bulunmadığını söylediğini ve tedavi etmediklerini, mahpuslardan H. T’in tek bir dişinin dahi olmadığını yıllar sonra diş hekimliğine sevk edildiğini ancak diş hekiminin diş etlerine dokunarak odadan çıktığını” iletmiştir.

20.12.2023 Tarihinde Yozgat 2 No’lu T Tipi Hapishanesinde M.Y ile yapılan görüşmede “hastanede muayene sırasında hiçbir şekilde kelepçelerin çıkarılmadığını bazen doktorlarında kelepçeyle muayeneyi istediklerini, hastanede Yozgat’daki doktorların mahpusları muayene etmediklerini bazen gözlerini ekrandan ayırmadıklarını, sadece ilaç yazdıklarını” iletmiştir.

Değerlendirme

Cezaevlerindeki onur kırıcı veya kötü muamele niteliğindeki davranış ve uygulamaların kaynağı çeşitlilik arz etmektedir. Ceza infaz kurumlarında onur kırıcı veya kötü muamele olarak kabul edilecek hususlar ceza infaz kurumu idaresi ve görevlilerinin kasıtlı davranışlarından, yönetim hataları veya yetersiz kaynaklardan kaynaklanabileceği gibi kimi zaman jandarma personeli, hapishane doktoru ya da hasta tutsağın sevk edildiği hastanede muayenesini yapan hekimden de kaynaklanabilmektedir.

Yukarıdaki başlıklarda da değindiğimiz gibi konuya ilişkin yerel ve uluslararası  metinlere göre mahpuslara sağlık hizmeti verilirken “muayenelerinin  diğer hastalar gibi, kişilik haklarına saygı gösterilerek hekimlik görevini  uygulamaya elverişli koşullarda yapılması; hastaların ırk, dil, din, mezhep, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, ekonomik ve sosyal durum ile benzer farklılıklarının dikkate alınmaması; her türlü tıbbi müdahalenin hastanın mahremiyetine saygı gösterilmek suretiyle yerine getirilmesi” gerekmektedir.

 Türk Tabipler Birliğinin (TTB) Özgürlüğünden Yoksun Bırakılanların Sağlık Hakkı İle İlgili Etik Kurul Görüşüne göre; hastayı kelepçeli olarak muayene girişiminde bulunmak, tıbbi müdahalelerin kelepçeli olarak yapılmasına göz yummak; ayrımcılık yasağına, insan onuruna-haklarına-özgürlüklerine saygı gösterilerek tıbbi hizmet sunulmasını zorunlu tutan etik ilkelere, hekimin hastasının sağlığını en önde tutarak birincil önceliğinin hastasının sağlık gereksinimi olması gerektiğini belirten temel kurala, hekimliğin hekimlik sanatını uygulamaya elverişli koşullarda yapılmasına özen gösterme ilkesine ciddi ihlal anlamına gelecek ve hasta- hekim ilişkisinin temeli olan güveni ortadan kaldıracaktır. Hastanın muayene ve tedavi ortamına “kelepçe, gözbağı ve zincir gibi kısıtlayıcılar” ile girmesine engel olmak, muayeneleri ve tedavileri herhangi bir kısıtlayıcı olmaksızın gerçekleştirmek hekimin sorumluluğundadır. Hekim görevlilerden bu kısıtlayıcıların çıkarılmasını talep etmeli, talep yerine getirilmediğinde ise bildirgede aktarıldığı şekilde tutanak tutularak sağlık kuruluşu yöneticileri, yargı organları ve meslek odası durumdan haberdar edilmelidir.

Yine kurulun görüşüne göre; Sağlık hizmetlerinin mahpusların bulunduğu kurumda bu kurumların araçları, donanımları, ilaç stokları ile eğitimli insan gücünün hasta mahpusların tıbbi bakım ve tedavilerini karşılayabilecek uygunlukta olması cezaevi hekimi tarafından denetlenir. Durumlarının kötüleşmesi ve/veya cezaevinde gerekli sağlık hizmeti sağlanamaması halinde; hekim, kişinin tıbbi durumunu dikkate alarak hasta mahpusu uzman kurumlara veya sivil hastanelere sevk etmelidir. Hastaların ikincil görüş alma, güvendiği hekimden bağımsız görüş alma hakkına olanak tanınmalıdır. Avrupa Cezaevi Kuralları, özel tedaviye ihtiyacı olan hasta mahpusların cezaevinde bu tedavinin gerçekleştirilemediği hallerde bu amaca özgülenmiş kurumlara ya da sivil hastanelere nakledilmesi gerektiğini düzenlemektedir.

Mesleki uygulamalar sırasında hekimlerden; hem yasa ve yönetmeliklerin verdiği yetki ve sorumluluk çerçevesine hem de mesleğin bilimsel standartlarına ve ulusal/uluslararası tıbbi etik ilkelere uygun davranması beklenmektedir. Belirlenen etik ilkelere uyma yükümlülüğü etik bir ödev olduğu kadar hukuksal açıdan da bir zorunluluktur.

Ancak yapılan görüşmelerde kimi hekimlerin, TTB’nin Özgürlüğünden Yoksun Bırakılanların Sağlık Hakkı İle İlgili Etik Kurul Görüşünün aksine hareket ettikleri, belirlenen etik kurallara uymayarak hukuksal zorunluluklarını da ihlal etmişlerdir.

Son Olarak

Kısacası mahpuslarla yapılan görüşmelere göre; sağlık hakkından faydalanmak ayrıca bir işkence aracı haline gelmiştir.  Hapishanelerde sağlık hakkına erişim ya tamamen engellenmiş ya da sağlık hakkına erişim insan onuruna aykırı uygulamalarla caydırılmaya çalışılmıştır. Tedavi hakkından vazgeçme ile insan onuruna aykırı işkence biçimlerine maruz kalma arasında seçim yapmak zorunda kalan mahpuslar nihayetinde sağlık haklarına erişemez olmuşlardır. Ayrıca hapishaneler tedavi hakkını sağlama gibi sağlık hakkı bağlamında pozitif yükümlülüklerini ihlal ettikleri gibi; sağlıklı beslenme, barınma koşullarını oluşturma gibi negatif yükümlülüklerini de ihlal etmişlerdir.

  1. İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELE

Mahpuslarla yapılan görüşmelerde İç Anadolu Bölgesinde bulunan hapishanelerdeki mahpusların, darp, çıplak arama, ters kelepçe, hakaret başta olmak üzere işkence ve kötü muameleye maruz kaldıkları ortaya çıkmıştır.

  1. Darp ve Cebir

Görüşmelerde mahpusların gardiyanlar tarafından darp ve cebire maruz bırakıldığı tespit edilmiştir.

Örneğin;

10.03.2023 tarihinde Bolvadin T Tipi Kapalı Hapishanesinde H.K  ile yapılan görüşmede “Silivri Hapishanesinden Bolvadin Hapishanesi’ ne sevk edilirken önce Afyon Hapishanesi’ ne götürüldüğünü, burada işkence gördüğünü ve darp edildiğini, gördüğü işkence nedeniyle suç duyurusunda bulunduğunu, ancak henüz hiçbir gelişmenin yaşanmadığını, aksine kendisinin yapmış olduğu suç duyurusu sonrasında kendisine yönelik “görevli memura mukavemet ve kamu görevlisine karşı hakaret” suçlarından Afyon ilgili asliye ceza mahkemesinde dava açıldığını, bu davanın duruşmalarına SEGBİS yoluyla katıldığını, gördüğü işkenceye soruşturma dosyasında hiçbir gelişme olmaz iken kendisine açılan davanın hızla ilerlediğini” iletmiştir.

10.03.2023 Tarihinde SİNCAN 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan H.A ile yapılan görüşmede, “Her havalandırma giriş ve çıkışında kaba üst araması ve dedektör ile aramaya maruz kaldıklarını belirten mahpus görüşmemizden 2 ay öncesinde ayrıntılı üst araması dayatılan R.Ç adlı mahpusun gardiyanlar tarafından darp edildiğini” beyan etmiştir.

07.04. 2023 tarihinde Tokat T Tipi Kapalı Hapishanesinde Ekrem Yıldız ile yapılan görüşmede, “Deprem olunca evlerinin yıkıldığını, eşinin ve çocuklarının enkaz altından çıkarıldığını, bunları sonradan öğrendiğini; deprem sonrası aileleriyle görüşmek istediklerini, kendilerinden haber almak istediklerini; çağırma düğmesine basmalarına rağmen iki gün boyunca hiç kimsenin kendileriyle ilgilenmediğini; bu nedenle koğuştaki herkesin kapıya vurduğunu; 10 kişilik koğuşta 20 kişi kaldığını; koğuşlarda kamera olduğundan kapıya vurduklarının görüldüğünü; ancak bunu protesto için yapmadıklarını, ailelerinden haber almak için gardiyanları çağırmak ve seslerini duyurmak amacıyla yaptıklarını;

İki gün sonra gardiyanların koğuşa gelerek, kendisiyle birlikte 8 kişinin ismini saydıklarını ve eşyalarını toplamalarını istediklerini; “Niye isyan çıkarıyorsunuz?” dediklerini, kendilerinin ise isyan çıkarmadıklarını, sadece ailelerinden haber almak istediklerini söylediğini; eşyalarını toplarken sözlü ve fiziki müdahalelerin başladığını, acele etmeleri için sürekli uyarıldıklarını, bu yüzden özel eşyalarını bile alamadıklarını;

Ardından, elinde eşya torbasıyla maltaya çıkarılıp yere yatırıldığını, ters kelepçe takıldığını, buradan kapıya kadar cop, tokat, tekme vurularak sürüklendiğini; bu olayların hem koğuş içerisindeki hem koğuş dışındaki kameraların görüş açısında olduğunu, görüntülerin izlenebileceğini belirterek, “O gün bize facia yaşattılar.” ifadesini kullandı.

Başvurucu Ekrem Yıldız, ters kelepçeli olarak nakil aracına götürülürken de iki memurun iki yanından kollarına girdiğini, diğer memurun arkadan başına bastırdığını, bu halde kendisini jandarmaya teslim eden İskenderun cezaevindeki gardiyanın “Özellikle Ekrem'in kelepçesini çıkartmayın.” dediğini; yol boyunca ters kelepçenin çıkarılmadığını, sadece bir mola sırasında çıkarıldığını, yolda bir kere tuvalet molası verildiğini, o molanın da Tokat'a 20 dakika kala verildiğini anlattı.

Tokat cezaevine girişte de kapıda, araçtan indirilirken Tokat cezaevindeki 3-5 gardiyanın kendisine birkaç tokat attığını ve copla vurduğunu; ayrıca çıplak arama da yapıldığını, Tokat cezaevindeki olayla ilgili olarak eşinin CİMER'e şikâyet dilekçesi yazması üzerine bu gardiyanların gelip kendisinden özür dilediğini, bu nedenle bu kişilerle ilgili şikayetçi olmadığını;

Ancak İskenderun cezaevinde kendisini döven, kötü muamelede bulunan, işkence yapan gardiyanlardan şikayetçi olduğunu hem eşinin hem kendisinin şikâyet dilekçesi yazdığını, avukatının da olayla ilgilendiğini, kamera kayıtlarını avukatının istediğini ancak verilmediğini, bu hususta İnsan Hakları Derneği'nin ilgili mercilerle gerekli yazışmaları yapmasını istediğini; bu konuda eşiyle ve avukatıyla da konuşulabileceğini kaydetti.

Başvurucu Ekrem Yıldız, İskenderun cezaevinde kapıya vurduğu gerekçesiyle hakkında 10 gün hücre cezası da verildiğini, bu karara itiraz ettiğini belirtti.

Tutuklu Ekrem Yıldız, ilave olarak; kendileri İskenderun Cezaevi'nden sevk edildikten sonra, eşinin dayısı olan Bünyamin Avcı'nın da gardiyanlar tarafından copla dövüldüğünü, boğazının da bıçakla kesildiğini duyduğunu; yine İskenderun Cezaevi kadınlar koğuşunda bulunan kayınvalidesi Züleyha Avcı'nın anlatımına göre kadınlar koğuşundaki bir kadın mahpusa gardiyanların tacizde bulunduğunu, ayrıca kayınvalidesinin de doğuda bir başka yere gönderildiğini; yine İskenderun Cezaevi'nde olan kardeşi Aşir Yıldız'ın da tekme tokatla dövüldüğünü ve Bolu Gerede Cezaevi'ne gönderildiğini öğrendiğini” aktarmıştır.

07.04. 2023 tarihinde Tokat T Tipi Kapalı Hapishanesinde Kahraman Kurt ile yapılan görüşmede, “Tokat T Tipi Cezaevi'ne getirildiğinde, jandarmanın yol boyunca takılı olan ters kelepçeyi çözüp kendisini gardiyanlara teslim ettiğini; Tokat Cezaevinden iki gardiyanın işkence olsun diye kollarını arkaya kıvırdığını; diğer bir gardiyanın ise saçlarından tutup kafasını yukarı kaldırarak, “Baş memurun yüzüne bakacaksın.” dediğini, ayrıca “Devlet kaç yaşında? Devlet adamın amına koyar...” diyerek hakaretler ettiğini; bunları yapan memuru tanıdığını, sonraki günlerde cezaevinin içinde kendisiyle karşılaştığını, bu kişinin sol elmacık kemiği üzerinde bir beni olduğunu, çenesinin sağ yanında da bir ben bulunduğunu, bu sözleri söyleyen ve saçını çekerek kendisine acı veren kişinin bu kişi olduğunu,

Tokat Cezaevi'ne ilk girişte kendilerinin önce nezarete alındığını, burada oturma yerlerini görünce oturmak istediklerini ancak oturmalarına izin verilmediğini, “Oturmayacaksınız, ayakta bekleyeceksiniz ve başınızı da eğeceksiniz.” denildiğini; kendisinin oturmasına izin vermeyip bu sözleri söyleyen memurun da eşkâlini bildiğini, bu memurun gözlerinin mavi olduğunu, sakalsız ve bıyıksız, sarışın tenli olduğunu, saçlarının siyah sarı karışımı olduğunu,

Sonraki günlerde, telefonda eşiyle konuşurken, kendisine yapılan muameleleri anlattığını, kendisinin darp edildiğini söylediğini, ancak küfrettiği gerekçesiyle hakkında 7 gün hücre cezası verildiğini, bu karara itiraz ettiğini,

İskenderun Cezaevi'nde ise deprem sonrasında elektriklerin kesildiğini, ailelerine telefon açamadıklarını, bu nedenle kendilerinin de, “Bize ailemizden haber getirin...” isteğinde bulunduklarını; sonrasında, sevk için koğuştan çıkartıldıkları zaman 10-15 memurun kendisini yüzüstü yere yatırdığını, sırtına dizleriyle bastıklarını, ters kelepçeyle ellerini bağladıklarını, sonra sırtüstü çevirip dizleriyle bu kez göğsüne bastırdıklarını; kendisi bu haldeyken, ayrıca maltanın iki tarafında jandarmalar dizilmişken, Başmemurun “Ayağına da kelepçe vurun. Bunun kaçma şüphesi var.” dediğini; sonra ayağa kaldırıp kendisini duvara yüzüstü dayadıklarını, yüzünü duvara sürtüklerini; “Başkanım, ne yapıyorsunuz?” dediğinde, “Siz ne yaptığınızın farkında değilsiniz...” karşılığının verildiğini; koğuştan çıkardığı eşyalarıyla birlikte maltadan kapıya kadar sürüklendiğini; bu sırada bütün eşyalarının yerlere dağıldığını; bu nedenle sevk sırasında İskenderun cezaevinden alamadığını eşyaları olduğunu; ayakkabılarının, iki tane tespihinin, çocuklarının resminin orada kaldığını,

Kendilerinin İskenderun Cezaevi'nde A-3 koğuşunda kaldıklarını; bahçede, yemekhanede, maltada, kantin önünde, x-ray cihazının önünde kameralar bulunduğunu, bütün bu kameraların kendilerine yapılan işkence muamelerini görecek konumda olduğunu; bütün bu olaylar sırasında Cezaevi Müdürünün de orada olduğunu ve bütün işkence olaylarını gördüğünü” belirtmiştir.

16.06.2023 tarihinde Sincan Kadın Hapishanesinde Sariye Taşkesen ile yapılan görüşmede, “Mukaddes KABAK’ın kampüs hastanesinde muayene sırası beklemekteyken karşılaştığı bir başka tutsağa Kürtçe hal hatır ettiği esnada kampüs hastanesinde görevli ve sabit olan kadın askerin ‘’burası Türkiye, Türkiye’de yaşıyor ve Türk vatandaşı iseniz Türkçe konuşacaksınız’’ şeklinde söylemlerde bulunup iterek sözlü ve fiziksel saldırıda bulunulduğu,” aktarılmıştır.

13 kasım 2023 tarihinde Kırşehir Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan M.Ç ile yapılan görüşmede, “24 Ekim 2023 tarihinde saat 02-03 arasında belirtilen sağlık sorunu nedeniyle bunalım yaşayınca kapıya vurarak kendisini odadan çıkarmalarını istediğini, yardım isteyen bu çağrısına karşılık baş memur ve birkaç memur kamera ile odaya girip başta konuşur gibi davrandıklarını, daha sonra kamera olmadan ikinci defa odaya gelerek kendisini kameranın görmediği yatak kısmına ittiklerini, yaralayacak derecede darp ettiklerini,  zaten nefes almakta zorlanıp yardım isterken kafasını kolları arasına alarak darp ettiklerini” iletmiştir. Kolundaki darp izleri tarafımızdan da görülmüştür.

 

Değerlendirme

AİHS m. 3 işkence yasağına göre, “Hiç kimse işkenceye veya insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulamaz.”. Bu hüküm, herhangi bir sınırlama nedenine bağlı olmayan, mutlak (sert çekirdekli) bir haktır. İşkenceye veya benzeri muameleye tabi olmama, her insan için dokunulmaz bir haktır. AİHS m. 3, niteliği itibariyle devletlere sadece negatif bir yükümlülük, yani işkence etme yasağını yüklemekle kalmaz. Aynı zamanda burada pozitif bir davranış yükümlülüğü de söz konusudur. Zira devletler aynı zamanda yetkileri altında bulunan hiç kimsenin bu tür bir muameleye maruz kalmamasını sağlamak, üçüncü maddeye aykırı muameleleri önleyecek ve cezalandıracak yasaları çıkarmak, önleyemedikleri ihlalleri ise, etkin olarak kavuşturmakla mükelleftir

Hapishanelerde şiddet, kötü muamele veya onur kırıcı davranış ve uygulamaların kaynaklarından biri de gardiyanlardır. Avrupa Cezaevi Kurallarında “Yönetim ve Personel” başlığı altında 72 ila 75. maddeleri arasında cezaevi personeline ilişkin önemli ilke ve kurallara yer verilmiştir.

Cezaevi personelinin belirlenen bu temel yükümlülüklerinin aksine infaz sürecinde hükümlüye yönelik kötü muamele ve onur kırıcı davranışlarda bulunması suç olduğu gibi idarenin de bu tip davranışların sergilenmesini önleyici tedbirler geliştirmesi gerekir. Bu noktada idarenin dile getirilen şikâyetleri personeli koruyucu bir tavırdan ziyade hakkaniyete ve infazın temel ilkelerine uygun olarak sonuçlandırması gerekir120. Bu kapsamda AİHM Premininy/Rusya Kararında121, yetkililerin başvurucunun gardiyanlar tarafından kötü muameleye maruz kaldığına ilişkin iddialarını etkili bir şekilde soruşturmamaları nedeniyle Sözleşme’nin 3. maddesinin ihlal edildiğine hükmetmiştir.

 

  1. Çıplak Arama

Mahpuslarla yapılan görüşmelerde tespit edilen işkencelerden biri de çıplak arama olmuştur.

Örneğin;

31.08.2023 Kırşehir Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan C.V ile yapılan görüşmede “YGC’ye geldiğinde kapıda çıplak arama yapıldığını” iletmiştir.

07.04. 2023 tarihinde Tokat T Tipi Kapalı Hapishanesinde Ekrem Yıldız ile yapılan görüşmede, “Tokat cezaevine girişte de kapıda, araçtan indirilirken Tokat cezaevindeki 3-5 gardiyanın kendisine birkaç tokat attığını ve copla vurduğunu; ayrıca çıplak arama da yapıldığını” aktarmıştır.

01.06.2023 tarihinde Kırşehir Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde hükümlü R.Ş ile yapılan görüşmede, “Diyarbakır’dan 27 mahpusun Mart ayında Kırşehir Yüksek Güvenlikli Hapishanesi’ne sürgün edildiği, gece yarısı kurum için yer değişikliği denilerek yola çıkarıldıkları, eşyalarının tamamının Diyarbakır’daki hapishanede kaldığı, hiçbir eşyalarını almalarına izin verilmediği, doktor kontrolünden dahi geçmeden doğrudan ringe bindirilip Kırşehir’e getirildikleri, Kırşehir YGC’ye girişte çıplak arama ve ağız içi arama yapıldığı, girişte sert bir tavır ile karşılaştıkları” iletilmiştir.

31.08.2023 Kırşehir Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan S.A ile yapılan görüşmede “girişte çıplak arama yapıldığını ve ‘ıkın, öksür’ denildiğini, gardiyanların tavırlarının psikolojik baskı niteliğinde olduğunu” iletmiştir.

Değerlendirme

Hükümlü ve tutuklunun cezaevindeki diğer hükümlü ve tutuklular ile ceza evi personelinin onur kırıcı ve kötü muamele niteliğindeki davranışlarına karşı korunması da Devlet adına bir yükümlülüktür.

BM İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin ilk cümlesi “İnsanlık ailesinin bütün üyelerinin doğal yapısındaki onuru ile eşit ve devredilemez haklarını tanımanın dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğunu” ifade etmektedir. İnsan onuru, herkese aittir ve insan doğuştan değerlidir, saygıyla ve insanca davranılmasını hak eder. Bunların da tüm devletlerce kabul edilmesi zorunludur.

BM Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 10. maddesinin 1. fıkrasına göre, “Özgürlüğünden yoksun bırakılan herkes, insani muamele ve insanın doğuştan sahip olduğu insanlık onuruna saygı görme hakkına sahiptir.” Nelson Mandela Kuralları’nın 1. maddesi de mahpuslara muamele bakımından temel ilkelerini insan onurunun korunması üzerine oturtmuştur. BM İnsan Hakları Komitesi karar ve yorumlarında, insan onuruna saygının genel uluslararası hukukun olağanüstü hallerde dahi yükümlülük azaltılamaz kurallardan biri olduğunu belirtmiştir.

AİHM de 16/04/2001 tarihli Peers/Yunanistan kararı ile birlikte hapishane idarelerinin aşağılama ve küçük düşürme kastı taşımasalar bile hapishane ortamında yaşamak zorunda bırakıldıkları kötü koşullar nedeniyle de mahpusların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesindeki işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edilebileceğine hükmetmiştir. AİHS’in hükümlerinin hapishane kapısında hükümsüz hale gelmeyeceği, hapishane içerisinde de hakların güvence altında olacağı, mahpuslara insan haklarına ve onuruna saygılı bir şekilde muamele edilme zorunluluğu ortaya konulmuştur.

İnfaz Kanunu’nun 6. maddesinin 1. fıkrasının b bendine göre “Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin düzenli bir yaşam sürdürmeleri sağlanır. Hürriyeti bağlayıcı cezanın zorunlu kıldığı hürriyetten yoksunluk, insan onuruna saygının korunmasını sağlayan maddî ve manevî koşullar altında çektirilir.” İnfaz Yönetmeliği’nin 34. maddesinin 9. fıkrasına göre “Arama ve sayımlar sırasında insan onuru ve haysiyetine saygı ile utanma duygusunun ihlal edilmemesi esastır. Bu kapsamda gerekli her türlü tedbir alınır.”

Mahpus hakları bağlamında özellikle, aşağılayıcı muamele yasağı ve onura saygı kavramları arasında güçlü bir bağ bulunmaktadır. Muamelenin bireyi küçük düşürmesi veya itibarını azaltması, insan onuruna saygı göstermemesi veya zedelemesi ya da bireyin ahlaki ve fiziksel direncini kırabilecek korku, acı veya aşağılık duygularını uyandırması halinde aşağılayıcı muamele olarak nitelendirilebilecek ve Sözleşme’nin 3. madde yasağı kapsamına girecektir.

Öte yandan, Devletin koruması altındaki mahpusların -özellikle de kamu görevlisi ile mahpus arasında çok açık bir güç dengesizliği söz konusuyken- arama uygulamasına maruz kaldığı sırada işkence ve kötü muamele görme riskini ortadan kaldıracak bütün tedbirleri etkili bir şekilde alma yükümlülüğü bulunmaktadır. Nelson Mandela Kuralları’nın 51. maddesinin son cümlesinde, bu tür koruyucu hükümler yer almaktadır. Buna göre hapishane idaresi aramalarda “arama gerekçesi, arama kararını kimin verdiği, aramayı gerçekleştirenlerin kimlikleri ve arama sonuçlarını içerir şekilde uygun arama kayıtlarının tutulduğu” özel bir kayıt sistemi oluşturmak zorundadır. İnfaz Yönetmeliği’nin 34. maddesinin 2. fıkrasının ç bendinde çıplak aramanın tutanakla belgelenmesi ve bu belgenin arayan ve aranılan taraflarca imza altına alınması hükme bağlanmışsa da bugüne dek mahpuslardan böyle bir tutanağın hazırlandığı bilgisi edinilmemiştir.

             3. Tecrit Uygulamaları

Yapılan görüşmelerden hapishanelerde mahpusların tüm sosyal ilişkilerini kesecek yöntemlerle tecrit uygulamaları işletildiği açığa çıkmıştır. Sohbet hakkı, sosyal etkinlik hakkı, hücre cezaları, kafes uygulaması, keyfi olarak tek kişilik koğuşta tutulma gibi uygulamalarla mahpusların psikolojik baskıya maruz kaldıkları tespit edilmiştir.

Örneğin;

18.01.2023 Tarihinde SİNCAN 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan E.A ile yapılan görüşmede “tutuklandıktan sonra hiçbir gerekçe veya karar gösterilmeksizin tek kişilik hücreye konulduğunu” iletmiştir.

18.01.2023 Tarihinde SİNCAN 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan B.S ile yapılan görüşmede “tek kişilik hücrede kaldığını hücre pencerelerinin kafes telleri ile kapatıldığını güneş ışığının dahi içeriye tam girmediğini, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası koşullarında tutulduğunu belirtmiştir, atölye, spor, kurs vb. faaliyetler yapılmadığı gibi idareden faaliyete ilişkin talep yapıldığında kendilerine bunun örgüt faaliyetine yol açacağı söylenerek sürekli geçiştirildiğini, haftada bir spora çıkartıldıklarını, spora çıkartıldıkları günler havalandırma haklarından faydalandırılmadıklarını belirtmişlerdir. ” iletmiştir.

18.01.2023 Tarihinde SİNCAN 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan H.T ile yapılan görüşmede “bu cezaevine geldiğinde beri sosyal faaliyetlerin tamamen sınırlandırıldığını” belirtmiştir.

18.01.2023 Tarihinde SİNCAN 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan E.E ile yapılan görüşmede “kaldıkları hücrelerde parmaklıklar bulunmaktayken idarenin aldığı fevri bir karar ile bu parmaklıkların üstü kafes telleriyle örtüldüğünü kafes telleri nedeniyle içeriye gün ışığının kesik girdiğini idarenin kendilerine bu tel örgülerinin adalet bakanlığının talimatı doğrultusunda konulduğunu söylediğini” belirtmiştir.

17.02.2023 Tarihinde Kırıkkale Hacılar F Tipi Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan M.Ö ile yapılan görüşmede Spor, sohbet, atölye haklarından faydalanamadıklarını, havalandırmanın ise oldukça dar ve küçük olduğundan ve güneşi göremediklerini” belirtmiştir.

03/03/2023 tarihinde Sincan Kadın Hapishanesinde S.D ile yapılan görüşmede, “etkinliklere hep aynı kişilerle çıkarılarak sosyalleşmelerinin engellendiğini, havalandırma ve koğuşun ortak alanını görebilen cama siyah film çekildiğini, bu nedenle içeriden dışarıyı göremediklerini ancak dışarıdan içerisinin göründüğünü” iletmiştir.

10.03.2023 tarihinde Bolvadin T Tipi Kapalı Hapishanesinde C.İ ile yapılan görüşmede “Resim, müzik vs. atölyelerinin hiçbirinin açılmadığı; ancak adli mahpusların bu kurslardan faydalanabildiği” iletilmiştir.

10.03.2023 Tarihinde SİNCAN 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan H.T ile yapılan görüşmede, “ortak faaliyetlerinin bulunmadığını, kurs açılması için talepte bulunduklarını ancak ısrarla herhangi bir kursun açılmadığını, koridorda veya herhangi bir alanda tanıdıkları arkadaşları ile karşılaştıklarında selamlaşmaya dahi izin verilmediğini,” iletmiştir

10.03.2023 Tarihinde  Sincan 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde  bulunan M.N.Ö ile yapılan görüşmede, “Diğer hükümlü ve tutuklularla farklı bloklarda tutulduklarını, bulundukları blokta FETÖ’cü mahkumlar ile kaldıklarını, suçlara göre ayrım yapılarak odalara yerleştirme yapıldığını, aynı suçtan ceza alan siyasi mahpusların aynı yere konulmadığını, Siyasi mahkumlar olarak tek blokta kalma taleplerinin olduğunu ve bu cezaevi idaresine ısrarla bildirdiklerini ancak bu talebin sürekli geçiştirildiğini”  ve “ortak faaliyetlerinin bulunmadığını, atölyede kalma süresinin çok kısa olduğunu” iletmiştir.

13.03.2023 Tarihinde Sincan 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinden şubemize mektupla ulaşan Ramazan Korkmaz mektubunda, “…bulunduğumuz tek kişilik odalarda tek bir pencere olması ve pencerelerde korkuluk olmasına rağmen tel örgülerle kapatılıp gökyüzü kapatılmıştır. Aynı blokta altlı üstlü karışık bir şekilde biz siyasi mahpusları farklı suç gruplarıyla (daiş-cemaatler-adli vb.) bir arada tutuluyoruz.  … Açık aile görüş saatleri keyfi olarak bir buçuk saatten bir saate indirilmiştir.  Spor-sohbet saatleri ve günleri ayda yalnızca üç kez ve bir saat verilmekte. Hiçbir kurs faaliyeti uygulanmamakta…” demiştir.

10.03.2023 Tarihinde Sincan 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan T.Ç ile yapılan görüşmede, “pencerelere tel takıldığını” iletmiştir.

10.03.2023 Tarihinde SİNCAN 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan H.A ile yapılan görüşmede, “Tek kişilik hücrede kaldığını belirtmiş kendisi ile aynı blokta olup ağırlaştırılmış müebbet almayan, tutuklu, hüküm özlü ve hükümlülerinde tek kişilik hücrelerde tutulduğunu ifade etmiştir. Günde 1 saat havalandırmaya çıkan mahpus, ayda 1 gün açık görüş olan günlerde haftada 1 saat hakları olan spora çıkartılmadıklarını belirtmiştir.

Atölye, kurs ve kütüphane gibi ortak faaliyete çıkarılmayan mahpus talebe bağlı bir biçimde hücre değişikliği yapılmadığını belirtmiştir. Siyasi mahpuslar bir araya gelmesin, denk gelmesin diye tecrit koşullarında tutulduklarını belirtmiştir.  Pencerelere dışarıdan gelen havayı neredeyse tamamen engelleyecek şekilde tel takıldığını, bu tellerin kaldırılması gerektiğini, adeta kafes benzeri bir durum oluştuğunu” belirtmiştir.

10.03.2023 Tarihinde SİNCAN 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan K.A ile yapılan görüşmede, “temel problemlerinin bir arada kalamamaları olduğunu, odalarda zaten tek başlarına kaldıklarını ve ayrı ayrı yerlerde tutulmalarının kendilerine uygulanan tecridi daha ağır hale getirdiğini, pencerelere dışarıdan gelen havayı neredeyse tamamen engelleyecek şekilde tel takıldığını, bu tellerin kaldırılması gerektiğini, adeta kafes benzeri bir durum oluştuğunu, ağırlaştırılmış müebbetlerin günde 1 saat havalandırmaya çıkarıldığını bunun dışında başkaca bir faaliyet, etkinlik ve kurs bulunmadığını, haftada 1 gün spora çıkabildiklerini, yeni çıkan kitaplardan haberlerinin olamadığını” iletmiştir.

14.03.2023 tarihinde Sincan 2 Nolu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan Bülent Öztürk şubemize yolladığı mektupta, “Bu cezaevinde 300 civarı tekli hücre bulunuyor. Bunlardan elliye yakını arkadaşlarımın tutulduğu hücrelerdir. Bizi hücrelerde tutmaları tek başına yetmemektedir; en ağır uygulamalara maruz kalmaktayız. Bunları kısa olsun diye maddeler halinde özetlemek isterim.

1. Farklı farklı bloklarda, birbirine uzak koridorlarda tutulmaktayız.

2. Birçok atölye, spor ve sohbet alanı/imkânı olmasına rağmen atölyelelere çıkarılmamakta, spor ve sohbetlere ise sadece aynı koridorda bulunan 6 arkadaş haftada birer saat çıkarılmaktayız.

3. Havalandırmaya aynı koridorda bulunan arkadaş grubu (en fazla altı kişi) olarak günde sadece iki saat çıkarılmaktayız. Üstelik büyük bir havalandırma olmasına rağmen küçük bir havalandırmada çıkmaktayız.

4. Koridorda bulunan hücre kapılarımızın gündüz açık bulunması mümkün ve gerekliyken böyle yapılmamakta, sistemlerine ters düştüğü düşünülmektedir.

5. Hücre penceresinin demir çubukları olmasına rağmen bir de kafes telleriyle kapatılmış bulunmakta

6. İmkân olmasına rağmen görüş saatleri bir saatle sınırlıdır.” demiştir.

07/04/2023 tarihinde Tokat T Tipi Kapalı Hapishanesinde Suat Oğuz ile yapılan görüşmede, “Kronik hepatit hastası olduğunu, mide ve bağırsaklarında sorun olduğunu ve sık sık kanama geçirdiğini; cezaevinde yoğun tecrit koşullarının olduğunu” iletmiştir.

01.06.2023 tarihinde Kırıkkale Hacılar F Tipi Hapishanesinde bulunan B.G ile yapılan görüşmede, “Tutuklu ve hükümlülerin birlikte sohbet hakkı engelleniyor, ayda 1 oda değişikliği yapılıyor. Sosyal tecrit ile psikolojik baskı uygulanıyor.” demiştir.

01.06.2023 tarihinde Kırıkkale Hacılar F Tipi Hapishanesinde bulunan F.E ile yapılan görüşmede, “Odaların tam bir tecrit halinde olduğu, kursların başlamadığı, spora sadece oda arkadaşları ile çıkabildikleri (2-3 kişi), sohbetin olmadığı” iletilmiştir.

01.06.2023 tarihinde Kırşehir Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde hükümlü R.Ş ile yapılan görüşmede, “Havalandırmanın günde 1 saat ile sınırlı olduğu ve tel kafes uygulaması olduğu, tecrit koşullarından kaynaklı bazı mahpusların kendilerine zarar verdikleri” iletilmiştir.

01.06.2023 tarihinde Kırşehir S Tipi Hapishanesinde bulunan V.A ile yapılan görüşmede, “4 aya yakındır buradayız. Henüz 1 defa spora çıkabildik.(40 dakika) Kurs yok, sohbet imkânı oluşturmayacaklarını söylüyorlar” demiştir.

01.06.2023 tarihinde Kırşehir S Tipi Hapishanesinde bulunan Ş.S ile yapılan görüşmede, “Maraş depreminden sonra 20’ye yakın kişiyle birlikte sevk edildik. Hapishane girişinde sıkıntı yaşamadık. Son 3 aydır ise fazlasıyla tecrit halindeyiz. Odada 3 kişiyiz. Maraş’ta ise koğuştaydık ve 20 kişiydik. Bu tecrit hali bizi fazlasıyla etkiledi. Fiziki işkence olmasa da sözlü davranışlar ve psikolojik tecrit hali ciddi sıkıntı oluşturuyor. Sohbet ve kurs imkânı yok. Sohbet ve kurs için Bakanlığa yazdık; hakkınız var; ancak inisiyatif hapishanededir dediler. Sadece 16 arkadaş ile açık ve kapalı spora çıkarılabiliyoruz. Bu hafta çıkartmadılar” demiştir.

31.08.2023 Kırşehir Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan S.A-1 ile yapılan görüşmede “Tek kişilik odada tutulduğunu, koğuşa geçmek istemesine rağmen götürülmediğini, herhangi bir arkadaşıyla iletişim kuramadığını, spora ve havalandırmaya yalnız çıkarıldığını, kaldığı odanın bulunduğu koridorun adlilerle aynı koridor olmasının tehdit edici olduğunu” iletmiştir.

31.08.2023 tarihinde Kırşehir S Tipi Hapishanesinde A.N ile yapılan görüşmede “Kurs aktivitelerinin olmadığını, lepspor aktivitesinin çok az olduğunu” iletmiştir.

31.08.2023 tarihinde Kırşehir S Tipi Hapishanesinde N.S ile yapılan görüşmedeSpor aktivitelerinden yeterince yararlanılmıyor, kursların hiçbirisi yok, sadece dikiş örgü gibi el becerisi olan kurslara izin ver. Eğitsel kurslar yasak. Ama puanlama bu kurslara katılıma göre veriliyor. İmkan olmayınca burada da sıkıntı yaşıyorlar.” Demiştir.

31.08.2023 Kırşehir Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan C.V ile yapılan görüşmede “Tek kişilik odada kaldığını, odanın büyüklüğünün avukat odasının iki katı olduğunu, odasının bulunduğu koridorun değiştirilmesini istemesinin ardından koridorunun değiştirildiğini ancak aynı suçtan kalan mahpuslar bulunmadığı gerekçesiyle tek kişilik odadan koğuşa geçme talebinin karşılanmadığını, haftada bir 45 dakika tek başına spora çıkarıldığını” iletmiştir.

26.10.2023 tarihinde Karabük Hapishanesindeki mahpuslarla yapılan görüşmedeSpor dışında başkaca sosyal etkinliğe izin verilmediği” ifade edilmiştir.

13 kasım 2023 tarihinde Kırşehir Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan M.Ç ile yapılan görüşmede,  Yozgat Şehir hastanesi psikiyatri bölümünden aldığı ve sürekli kapalı ortamda kalamayacağına dair (mutlaka avlusu olan bir mekanda kalması –bir dış ortama açılan ve gün içinde dışarı –açık havaya teması olması gereken-) psikiyatrı raporu bulunduğunu, sürekli kapalı yerde kalma sorunun bulunmasına rağmen Yozgat’ta açlık grevi sonrası da tekli bölüme alındığını,  burada da 8 aralık 2022de tekli ve kapalı hücrede kaldığından dolayı intihar girişiminde bulunduğunu, psikiyatri servisi tek ve sürekli kapalı yerde kalamayacağını ifade edince koğuşa geri alındığını,  tekli ve kapalı (avlusu ve açıldığı bir mekan bulunmayan odada –hücrede)  yaşamdan kopmakta, nefes alamamakta ve kendi yaşamına son verme arayışında olduğunu, bu durumun  doktor tanısı ile sabit olduğunu,  buna rağmen belirtilen cezaevinden sürekli olarak tek başına kaldığı ve havalandırma avlusunun başka katta bulunduğu günde 1,5 saat havalandırmaya çıkarıldığı YGCne sevk edildiğini” iletmiştir. 

Psikolojik rahatsızlığı nedeniyle kalmakta olduğu YGC tipi cezaevinde 2 defa intihar girişiminde bulunduğunu,  29 Eylül 2023 tarihinde ilaç içmek suretiyle , 8 Ekim 2023 tarihinde bileklerini kesmek suretiyle yaşamına son vermek istediğini,  29 Eylül’deki girişimi sonrası 4 gün Kırşehir Eğitim Araştırma hastanesinde yoğun bakım servisinde kaldığını, Kapalı olan ve avlusu bulunmayan tekli odada yaşamdan koptuğunu, ayakta dahi duramadığını, nefes alamadığını, koğuş tipi veya avlusu olan odada kaldığı sürelerde bu sorunu yaşamadığını ve buralarda kalabildiğini”  anlatmıştır.

 

17.11.2023 tarihinde Afyon T Tipi Kapalı Hapishanesinde bulunan M.S.K ile yapılan görüşmede “Cezaevinde son dönemde odalarındaki ranzaların sabitlendiğini, yaşam alanlarının kullanımını dahi cezaevi yönetiminin belirlediğini ifade etmiştir. Yapılan bu değişiklik ile odanın kullanımı ortak alanın çok azaldığını ve odada pencerelerin birkaç tanesinin açılmasının imkânsız hale geldiğini ve pencerelerin işlevsizleştirildiğini” ifade etmiştir.

17.11.2023 tarihinde Afyon T Tipi Kapalı Hapishanesinde bulunan M.S.K Sosyal haklarının kullanımında idarenin sorun yarattığını, haftada sadece 1 gün spora çıkarıldıklarını ifade etmiştir. Yine bu spor hakkının 1 hafta açık 1 hafta kapalı şekilde kullandırıldığını ifade etmişlerdir. Ayrıca spora yalnızca kendi odaları ile çıktıklarını, başka odalar ile çıkarılmadıklarını ifade etmiştir. Spor yapabilmek için idareden mevzuat gereği hakları olan top istediklerini, ancak idare tarafından bu taleplerinin yazılı şekilde reddedildiğini ve red gerekçesinde “topun odanın mimari yapısını bozacağı, sıvaların döküleceği, yan odada adlilerin olduğunu ve ses giderse sorun yaratabilecekleri gibi gerekçelere yer verildiğini” ifade etmiştir.

Sincan Kapalı Kadın Hapishanesinden gelen mektupta “Talep ettiğimiz İngilizce bilgisayar bağlama vb kurslar keyfi olarak açılmıyor. Resim kursu kısıtlı sayıda veriliyor. Haftada bir defa olan spor sadece bir saat veriliyor. Toprak ve çimenli sahaya çıkarılmıyoruz.” yazılmıştır.

Sincan 2 No’ lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan H.T ile yapılan görüşmede “ cezaevinde ceza alınan suçlara göre ayrım yapılarak odalara yerleştirme yapıldığını, aynı suçtan ceza alanların aynı yere konulmadığını, en fazla 6 kişi aynı koridorda yan yana gelecek şekilde kaldıklarını, hükümlülerin günde 1 saat havalandırmaya çıkarıldıklarını, hükümzölü ve tutukluların ise günde 1 saat 50 dk havalandırmaya çıkarıldıklarını” iletmiştir.

Sincan 2 No’ lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan H.T ile yapılan görüşmede “ortak faaliyetlerinin bulunmadığını, kurs açılması için talepte bulunduklarını ancak ısrarla herhangi bir kursun açılmadığını, yalnızca yakın dönemde aynı koridorda bulundukları 6 kişi ile 50 dk sohbete çıkabildiklerini, koridorda veya herhangi bir alanda tanıdıkları arkadaşları ile karşılaştıklarında selamlaşmaya dahi izin verilmediğini” iletmiştir.

Sincan 2 No’ lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan M.K ile yapılan görüşmede “temel problemlerinin bir arada kalamamaları olduğunu, odalarda zaten tek başlarına kaldıklarını ve ayrı ayrı yerlerde tutulmalarının kendilerine uygulanan tecridi daha ağır hale getirdiğini, pencerelere dışarıdan gelen havayı neredeyse tamamen engelleyecek şekilde tel takıldığını, bu tellerin kaldırılması gerektiğini, adeta kafes benzeri bir durum oluştuğunu, ağırlaştırılmış müebbetlerin günde 1 saat, diğer hükümlü ve tutukluların ise günde 1 saat 50 dk havalandırmaya çıkarıldığını, yakın zamanda atölye adı verilen bir yerde sohbete başladıklarını, aynı koridorda bulunan 6 kişi ile birlikte çıkabildiklerini, bunun dışında başkaca bir faaliyet, etkinlik ve kurs bulunmadığını, haftada 1 gün spora çıkabildiklerini, yeni çıkan kitaplardan haberlerinin olamadığını” iletmiştir.

11.12.2023 Tarihinde Eskişehir H Tipi Hapishanesinde bulunan C.A ile yapılan görüşmede, “Sohbet, spor ve eğitim etkinliklerinin hiçbirinin yapılmadığı” iletilmiştir.

11.12.2023 Tarihinde Eskişehir H Tipi Hapishanesinde bulunan D.A ile yapılan görüşmede, “mevcut odanın havalandırmasında tel kafes uygulamasının” olduğu iletildi.

11.12.2023 Tarihinde Eskişehir H Tipi Hapishanesinde bulunan E.D ile yapılan görüşmede, “Antalya Hapishanesinden sürgün geldikten sonra cezasının onandığını ve tekli odaya alındığını, Eskişehir Hapishanesinde tek siyasi ağırlaştırılmış müebbet mahpus olduğu için adli mahpuslar ile aynı koridorda kaldığını, dolayısıyla günlük 2 saat havalandırmaya yalnız çıkarıldığını, bu sebeple sevk için defalarca talepte bulunmasına rağmen hepsinin reddedildiğini, tel kafes uygulamasının olmadığını; ancak havalandırma alanının çok dar olduğunu” iletmiştir.

13.12.2023 günü Sinan 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde  bulunan A.A  ile  yapılan  görüşmede, Spora haftada 1 saat çıkarıldıklarını idareden sporun süresi ve gününün yeniden düzenlenmesini istediklerini, sporun bu hafta 1.5 saate çıkarıldığının ancak 13.12.2023 tarihinde genel arama olduğu için bu hafta spor haklarının kullandırılmayacağını, yağmurlu günlerde de yazlık yani üstü açık olan havalandırmaya çıkarıldıklarını ıslandıklarını ancak haklarının engellenmemesi için havalandırmaya çıkarılmalarını istediklerini ancak idareden yağmurlu günlerde kapalı atölye çıkarılarak havalandırmanın kullandırılmasını istediklerini” iletmiştir.

13.12.2023 günü Sinan 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan N.Ö ile yapılan görüşmede,Alt katlarında adli mahpusları, üst katlarında cemaatçileri tutuyor, bundan kaynaklı sorunlar yaşıyoruz. Adlilerin arasında faşistler de olduğundan tartışma çıkıyor” demiştir.

14.12.2023 Tarihinde Afyon T Tipi Hapishanesinde M.S.K ile yapılan görüşmede,Ortak etkinlik yok. En son saz etkinliği vardı, bu etkinlik bittikten sonra sözlü olarak yeni etkinliğin olacağı söylendi ancak hala etkinlik başlamadı” demiştir.

20.12.2023 Tarihinde Yozgat 1 No’lu T Tipi Hapishanesinde İ.Ö ile yapılan görüşmede “Herhangi bir ortak faaliyet hakkından faydalandırılmadıklarını, idare tarafından 3 oda arasında futbol turnuvası yapılacağı söylenmiş fakat henüz bir gelişme olmadığı” aktarılmıştır.

20.12.2023 Tarihinde Yozgat 2 No’lu T Tipi Hapishanesinde F.İ ile yapılan görüşmede “E.A’nın ağırlaştırılmış müebbet cezası almış, cezası kesinleşmemiş ancak tek başına tutulduğunu” iletmiştir.

20.12.2023 Tarihinde Yozgat 2 No’lu T Tipi Hapishanesinde F.İ ile yapılan görüşmede “haftada 40 dakika spor dışında herhangi bir kurs atölye ve benzeri sosyal faaliyetin yaptırılmadığını, kendilerine Kuran kursu ve bağlantılı kursların dayatıldığını başka bir kurs seçme ihtimali bulunmadığını ancak adli mahpusların bütün kurs ve sosyal faaliyetlerden yararlandığını, atölyelerden faydalanabileceğini, adli mahpusların turnuva ve konser yapabildiğini bu nedenle kendilerinin TİHEK’e  başvuru yaptığını, ancak herhangi bir cevap verilmediğini” iletmiştir.

20.12.2023 Tarihinde Yozgat 2 No’lu T Tipi Hapishanesinde M.Y ile yapılan görüşmede “haftada 40 dakika spor dışında herhangi bir kurs atölye ve benzeri sosyal faaliyetin yaptırılmadığını” iletmiştir.

20.12.2023 Tarihinde Yozgat 2 No’lu T Tipi Hapishanesinde M.Y ile yapılan görüşmede “Ortak alana çıkarılmak istediklerini resim saz ingilizce kursu talep ettikleri ancak başvurularına cevap verilmediğini” iletmiştir.

20.12.2023 Tarihinde Çorum L Tipi Hapishanesinde S.G ile yapılan görüşmede “tecritte tutulduklarını, siyasi mahpuslar olarak 4 kişi olduklarını, hiçbir şekilde görüşmelerine izin verilmediğini, sohbet haklarının kullandırılmadığını, yalnızca 1 saat havalandırmaya çıkarıldıklarını, sosyal ortak etkinlik haklarının uygulanmadığını” iletmiştir.

20.12.2023 Tarihinde Çorum L Tipi Hapishanesinde S.G ile yapılan görüşmede “4 politik mahpus L tipinde kaldıklarını ancak her birinin tek kişilik hücrede tutulduğunu, günde sadece 1 saat tek başlarına havalandırmaya çıkarıldıklarını, 6 m2 lik bir odada tutulduklarını, odanın bitiminde bir kolon olduğunu diğer tarafta küçük bir banyo ve tuvalet oldğunu, 6 adım uzunluk ve 1 adım genişliğinde bir odada tam bir tecrit halinde tutulduklarını, 10 larca başvuru yaptıklarını ancak idarenin Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün bu yönde talimatı olduğunu söylediğini” iletmiştir.

26.12.2023 tarihinde Kırşehir S Tipi Hapishanesinde bulunan Y.Ö ile yapılan görüşmede, “kendilerine sohbet hakkının tanınmadığını yapılan itirazların sonuç vermediğini” belirtmiştir.

26.12.2023 tarihinde Kırşehir Yüksek Güvenlikli S Tipi Hapishanesinde bulunan Ö.S ile yapılan görüşmede, “Ortak havalandırmaya 2 kişi olarak çıkabildiklerini söylemiştir. Bu tip cezaevinin diğer cezaevlerinden çok farklı olduğu, şartlarının ağır olduğunu, en basit şekliyle birlikte havalandırmaya çıkma hakkının dahi kullanımın aylar sonra zorlukla elde ettiklerini, iletmiştir.

26.12.2023 tarihinde Kırşehir Yüksek Güvenlikli S Tipi Hapishanesinde bulunan M.Ç ile yapılan görüşmede, “son 2,5 aydır da havalandırmaya çıkmadığını (çıkmak istemediğini) hiç kimse ile bağlantı kuramadığını, aynı blokta diğer odalarda cemaatten yargılananların bulunduğunu herhangi bir iletişim kurmadığını, sürekli olarak havalandırması bulunmayan tekli odada kaldığını” iletmiştir.

26.12.2023 tarihinde Kırıkkale Hacılar F Tipi Hapishanesinde bulunan S.E ile yapılan görüşmede, “Spora aynı odada olanların sadece birlikte çıkarıldığını, sohbet hakkının sohbet hakkının kullanılmadığın ifade etmiştir. Kurslara da sadece aynı odada kalanların katılacağının bildirildiğini” iletmiştir.

Değerlendirme

Görüşmelerde havalandırma, sohbet, kurs, spor gibi etkinliklerin engellendiği ya da bu haklar kullandırılsa bile sadece koğuş arkadaşları ile beraber kullandırıldığı tespit edilmiştir. 

Hapishanelerde tutuklu ve hükümlülere yönelik aktiviteler (meslek edindirme, eğitim, spor, sohbet gibi) hapishanede tutulanların bedensel ve ruhsal sağlıkları için çok önemlidir. Bu sebeple dinlenme, ortak yaşam alanları, sosyal ve kültürel aktivite yerleri oluşturulmalıdır. Aynı şekilde koğuş dışında ortak alanlarda geçirilen süreler artırılmalı ve mahpusların daha kalabalık gruplar halinde birbirleriyle etkileşim kurmalarına izin verilmelidir. Ancak bu tür etkinlik haklarının kısıtlanması, sosyal yalnızlaşmasını artıran bir tecrit halidir. Görüşme yapılan mahpusların aktarımına göre; sohbet, sosyal, kültürel ve sportif kurslara katılma gibi faaliyetlerin kısıtlanması, mahpusların yaşam kaliteleri üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olup eziyet seviyesine ulaştığı söylenebilir.  İnsan hakları standartlarına göre tutukevlerindeki mahpusların günün makul bir kısmını (sekiz saat veya daha fazla) hücreleri dışında, belirli amacı olan ve değişen faaliyetler yaparak geçirmeleri hedeflenmelidir. Doğal olarak, hüküm giymiş mahkumların bulunduğu kurumlardaki programlar daha da uygun olmalıdır.

Yapılan görüşmelerde tespit edilen bir diğer durum ise politik mahpusların koğuşlarının adli mahpusların koğuşları ile yan yana olup; birbirlerine uzak olmasıdır. Çağdaş infaz sisteminin gereklerine uygun gruplandırma yapılması; hapishaneler içerisindeki şiddet eylemlerinin, onur kırıcı davranış, kötü muamelelerin önlenmesi ve özellikle de politik mahpusların güvenliği bakımından önemli olan bir husustur.  Hapishane tarafından bir arada kalacak tutuklu ve hükümlülerin kanunun amacına uygun olarak gruplandırılması elzemdir. Bu husus hapishane idarelerinin keyfiyetine bırakılmış bir husus değildir. Çünkü amacına uygun yapılacak gruplandırma hükümlü ve tutuklular arasındaki kötü muamele ve onur kırıcı davranışların da önüne geçecektir. Gruplandırma kriterlerine aykırı yerleştirmeler başlı başına tutuklu ve hükümlüler bakımından onur kırıcı davranışlara ve kötü muameleye maruz kalmalarına sebebiyet verebilir olabilir. Bu bağlamda siyasi mahpusların adi suçlularla vb.  yan yana  koğuşlarda barındırılması ciddi bir problem teşkil etmektedir.

Bu noktada hapishanelerde fiziki koşullarının iyileştirilmesi ve uluslararası standartların yakalanabilmesi bakımından öncelikle hapishanelerin insan odaklı mimari ölçütlere göre inşa edilmesi gerekmektedir.  Bu mimari yapıların; tecridi önleyici, engellilere uygun ve ortak yaşam alanlarını gözetici olması, onların sosyalleşmesini ve cezaevi sonrası topluma adaptasyonlarını sağlayıcı nitelikte olması gerekir.

Yine mahpusların tecrit koşullarını derinleştiren uygulamalardan biri de tel kafes uygulamasıdır. Bu uygulama ile hapishanelerin fiziki yapısı, tecrit koşullarını derinleştirmektedir. Ayrıca odaların penceresinin tellerle kapatılmasından dolayı alınacak temiz havanın azlığı ve aydınlatmanın yetersizliği de sağlık sorunlarına yol açabilecek bir uygulamadır.

Tecrit koşullarının mahpuslar üzerinde etkisi yakıcı olabilmektedir. bu koşullar sebebi ile bir mahpusun iki defa intihara kalkışması bunun en açık ispatıdır.

 

  1. PSİKOLOJİK BASKILAR ve PROVAKATİF DAVRANIŞLAR

Yapılan görüşmelere göre İç Anadolu’da bulunan hapishanelerde işkence ve kötü muamelenin zaman zaman psikolojik baskı olarak da zuhur ettiği anlaşılmıştır. Kimi zaman mahpusların kendini güvensiz hissedeceği fiziki koşullar oluşturularak bazen de doğrudan gardiyanlar tarafından yaratılan psikolojik baskıya maruz kalmışlardır.

Örneğin;

18.01.2023 Tarihinde SİNCAN 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan H.T ile yapılan görüşmede “Bazı ceza infaz görevlilerinin kendisi ve kendisiyle birlikte aynı modülde kalan mahpuslara provakatif davranışlar sergilendiğini” beyan etmiştir

17.02.2023 Tarihinde Kırıkkale Hacılar F Tipi Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan S.E ile yapılan görüşmedecezaevine yeni sevk edildiklerinden dolayı ve şu an bulundukları cezaevinde daha öncesinde gerçekleştirmeye çalışılan tünel kazmak suretiyle firar teşebbüsünden dolayı cezaevi idaresinin ve infaz koruma memurlarının alaycı, üstenci konuşmalar gerçekleştiği beyan edilmiştir. Mahpuslara daha öncesinde gerçekleştirilen tünel kazma girişimi nedeniyle “Size rahat yok, sık sık sizin odalarınızı değiştireceğiz”” Bugünleriniz leledir, daha lolosu da var” denildiğini, elinde tesbih sallayan infaz koruma memuru tarafından alaycı yaklaşımlara maruz kaldıklarını” belirtmiştir.

10.03.2023 Tarihinde Sincan 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan M.N.Ö ile yapılan görüşmede, “Atölyeye giriş çıkışların bulunduğu yerlerde gardiyanlar tarafından sürekli arama yapıldığını, bizi sürekli tahrik edici hareketlerde bulunduklarını” iletmiştir.

10.03.2023 Tarihinde Sincan 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan T.Ç ile yapılan görüşmede, “bazı gardiyanların kendilerini tahrik edici davranışlarda bulunduklarını” dile getirmiştir.

16.06.2023 tarihinde Sincan Kadın Hapishanesinde Sariye Taşkesen ile yapılan görüşmede “Havalandırma ve koğuşa bakan pencerelerin dışarıdan içerisi görünecek şekilde siyah cam filmlerle kaplandığı, bu sebeple güvende hissedemedikleri, bu hususta savcılığa şikayette bulunmakla beraber Bakanlık ve diğer kurumlar nezdinde başvurular yaptıkları ancak 1 yılı aşkın süredir dönüş alınamadığı” aktarılmıştır.

16.06.2023 tarihinde Sincan Kadın Hapishanesinde S.T ile yapılan görüşmede, “Haftalık rutinle kısmi arama adı altında teferruatlı arama gerçekleştirildiği, bu aramalarda itiraz etmelerine rağmen odada bulunmayan mahpus kadınların dahi iç çamaşırlarının arandığı, arama esnasında oda arkadaşları olan kimselerin özel eşyaları ve iç çamaşırlarının bilinçli olarak karıştırıldığı, yine itiraz edildiğinde ‘’siz kendinize ait iç çamaşırın hangisi olduğunu bilmiyor musunuz’’ şeklinde yanıt verildiği” aktarılmıştır.

16.06.2023 tarihinde Sincan Kadın Hapishanesinde S.İ ile yapılan görüşmede, “Özellikle son süreçte infaz koruma memurlarının kendileri dönük agresif tutumlarının olduğu, hastaneye çağrıldıklarında dahi azarlandıklarını” iletmiştir.

01.06.2023 tarihinde Kırşehir S Tipi Hapishanesinde bulunan V.A ile yapılan görüşmede, “Bazı memurların psikolojik baskıları var. Sert şekilde kapı çarpma bunlardan biri mesela” demiştir.

31.08.2023 Kırşehir Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan S.A ile yapılan görüşmede “geceleri kahkahalarla, yürüyen sandalyelerle koridorda tur atarak uykularından uyandırıldıklarını, bu konuda şikâyet ettiklerinde, kadın müdürün ‘kulağınıza tıkaç tıkayın’ dediğini, ayrımcı uygulamaların bulunduğunu” söylemiştir.

31.08.2023 Kırşehir Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan S.A-1 ile yapılan görüşmede “bazı personellerin ortamı gerici davranışlarının olduğunu” iletmiştir.

Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinden gelen mektuptaGardiyanlara tanınan cezasızlık imtiyazı onları daha çok cesaretlendiriyor. Her defasında saldırıya hazır görünüyorlar. Yüksek sesle bağırıp çağırıyorlar, kapılara vuruyorlar, sertçe kapatıyorlar. Koridorlarda arkadaşlarımızla karşılaşıp selamlaştığımızda araya set çekip bağırıp soruşturma ile tehdit ediyorlar” yazılmıştır.

31.08.2023 tarihinde Kırşehir S Tipi Hapishanesinde N.S ile yapılan görüşmede “Memurların onur kırıcı davranışlarına sistematik olarak maruz kalma bunlar hakkında dilekçe verildiğinde soruşturma yapılmıyor” demiştir.

Sincan 2 No’ lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan H.T ile yapılan görüşmede “bazı infaz koruma memurlarının provakatör yaklaşımlarının bulunduğunu” belirtmiştir.

11.12.2023 Tarihinde Eskişehir H Tipi Hapishanesinde bulunan M.K ile yapılan görüşmede, “Ayakta sayım ve ayakkabı çıkarma dayatması olduğu” iletildi.

20.12.2023 Tarihinde Yozgat 1 No’lu T Tipi Hapishanesinde S.G-1 ile yapılan görüşmede “gardiyanlar tarafından tehdit edildiğini” iletmiştir.

 

Değerlendirme

Hapishanelerde mahpusların sadece bedensel değil, psikolojik bütünlüklerinin korunması için insan onuruna yakışır tüm koşullar eksiksiz sağlanmalıdır. Ancak yapılan görüşmelerde hapishane personelleri tarafından mahpuslara yönelik insan onuruyla bağdaşmayan “yönden acı veren” veya veya “aşağılayıcı” eylemler gerçekleştirildiği anlaşılmıştır.

Tehdit, mahpusların uyuyamamasına dönük kasti gürültü çıkarma, kapıyı sert çarpma, soruşturma ile tehdit etme, ayakta sayım dayatması şeklinde vuku bulan ve provakatif yönü de bulunan bu davranışların kimi hapishanelerde sistematik olarak uygulandığı anlaşılmıştır.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin “Ceza İnfaz Alanındaki Tavsiye Kararları”nın 72/1. Maddesi ise “tüm mahpuslara insanca davranılması” ve hapishanelerin “insan onuruna saygı gösterme zorunluluğunu kabul eden etik koşullar çerçevesinde” yönetilmesini öngörür.

Anayasa’nın başlangıç bölümünde “her vatandaşın onurlu bir hayat sürdürme ve maddî ve manevî varlığını bu yönde geliştirmeye doğuştan hak sahibi olduğu”, 17. maddesinde “kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan muameleye tabi tutulamayacağı” yazılıdır.

Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 2. maddesi “Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz” hükmünü içermektedir.

 

  1. KİŞİ GÜVENLİĞİ VE ÖZGÜRLÜĞÜ HAKKI KAPSAMINDA İDARE VE GÖZLEM KURULLARININ HUKUK DIŞI KARARLARI, İNFAZ YAKMALAR

Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik 29 Aralık 2020’de Resmi Gazete’de yayımlandıktan sonra mahpuslara dönük “iyi hali” olmadığıyla gerekçesiyle tüm hapishanelerde infaz yakma uygulamaları başladı. İç Anadolu bölgesindeki hapishanelerde de aralarında ağır hasta mahpusların ve 30 yıllık mahpusların da bulunduğu birçok tutsağın infazı hukuk dışı kararlarla yakılarak tahliyesi engellenmiştir. Bazı hapishaneler pilot hapishane seçilerek politik mahpusların infazının yakılması rutin bir uygulamaya döndürülmüştür. Yapılan görüşmelerde idare ve gözlem kurullarının absürt gerekçelerle taraflı, keyfi ve hukuk dışı kararlar verdiği anlaşılmıştır.

Örneğin;

17.02.2023 Tarihinde ihinde Kırşehir Yüksek Güvenlikli S Tipi Hapishanesinde Bulunan N.D ile yapılan görüşmede “infazı tamamlanmış olup, Kahramanmaraş ilinde denetimli serbestliğe ayrılması gerekirken cezaevinin kendisine olumsuz yaklaşımı ve İyi Hal Gözetim Kurulu tarafından olumsuz değerlendirme neticesi nedeniyle tahliye olamadığını, halihazırda tahliye olması gerektiğini” belirtmiştir.

03/03/2023 tarihinde Sincan Kadın Hapishanesinde S.D ile yapılan görüşmede, “Gözlem kuruluna Sermin’in çıkmadığını, S.E ve Ö.D’in çıktığını, kurula çıkanlara sübjektif, keyfi sorular sorulduğunu, H.Y ve R.E’nin infazlarının yakılarak tahliyelerinin 1,5yıldır ertelendiğini” iletmiştir.

03/03/2023 tarihinde Sincan Kadın Hapishanesinde N.A ile yapılan görüşmede, “Sermin Demirdağ ve Nedime Yaklav’ın infazlarının yakıldığını” iletmiştir.

10.03.2023 tarihinde Eskişehir H Tipi Kapalı Hapishanesinde M.P   ile yapılan görüşmede “İlkinde 3 ay, ikincisinde ise 6 ay, üçüncüsünde 1 yıl olmak üzere üç defa infazının yakıldığı, kurul görüşmelerinde anlamsız soruların sorulduğu, kendilerinin söylemediklerini ifadelerin raporlara eklendiğini, cezaevinde hiçbir kurs açılmamış olmasına rağmen İdare ve Gözlem Kurulu kararında “sanatsal veya edebi çalışmalara katılma talebinin olmadığı” şeklinde ibare yer aldığı” bildirmiştir.

10.03.2023 tarihinde Bolvadin T Tipi Kapalı Hapishanesinde A.T ile yapılan görüşmede “Davut Başkan, Önder Korkmaz, Fesih Tekin ve Cevat Yurdagül isimli mahpusların infazının yakıldığını” aktarmıştır.

07/04/2023 tarihinde Tokat T Tipi Kapalı Hapishanesinde S.O ile yapılan görüşmede, “Çeşitli bahanelerle arkadaşlarının infazlarının uzatıldığını ve bu kişilerden A.Ç, M.S, M.Ş.K, C.C ve kolon kanseri olan A.D’nin infazlarının idare gözlem kurulu kararıyla uzatıldığını” iletmiştir.

26.10.2023 tarihinde Karabük Hapishanesinde yapılan görüşmede “neredeyse istisnasız bir şekilde politik mahpusların infazlarının yakıldığı” iletilmiştir. Yapılan görüşmeye göre; Halil Temel, Hakkı Aygün, Ejder Doğan, Mehmet Sarıaltun, Mehmet Şirin Taşdemir, Ali Koç, Abdullah Ok, Abdurrahman Güner, Adem Oktay, Aydın Kudat’ın infazları başta pişman olmama gerekçesi olmak üzere hukuk dışı sübjektif yorumlarla yakılmıştır. Adem Oktay’ın infazı, üçüncü kez yakılmıştır. Son idari gözlem kurulu kararında iyi halli olmadığına dair kararın gerekçelerinden biri, “ailesinin iki yılı aşkın süreden beri hükümlünün ziyaretine gelmemesini ailesi ile sorun yaşadığı yönünde kurul da olumsuz kanaat oluşturması” olarak belirtilmiştir.

17.11.2023 tarihinde Afyon T Tipi Kapalı Hapishanesinde bulunan Dijvar Nesri İsmail ile yapılan görüşmede “yaklaşık 33 yıldır hapishanede olduğunu, şartlı tahliye hakkı engellendiğini, İdare ve Gözlem Kurulunun saçma gerekçelerle kendisinin tahliyesini engellediğini, ayrıca Şevket Bilici ve Abdulaziz Kolanç’ın da infazının yakıldığını” ifade etmiştir.

17.11.2023 tarihinde Bolvadin T Tipi Hapishanesinde bulunan A.B ile yapılan görüşmede “Cevat Yerdegül’ün 30 yıldır mahpus olduğunu, İGK kararı ile tahliyesi 1 yıl daha ertelendiğini, gerekçenin; pişman olmama, bağımsız koğuşa geçmeme ile eski tarihlerde girdiği açlık grevleri olarak gösterildiğini, Önder Korkmaz, Gökhan Polat, Davut Başkan, Cengiz Üner Fesih Tekin’in ise 3 hücre cezası ile infazının yakıldığını” iletmiştir.

Yapılan başvurular, incelenen belgeler ve görüşmeler neticesinde Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinde 9 Eylül 2023 tarihine kadar 14 kadın mahpusun koşullu salıverme tarihi gelmesine rağmen tahliye edilmediği anlaşılmıştır. Birçok tutsağın en az iki ya da üç kez şartlı tahliye tarihinin ertelendiği, olumsuz değerlendirmelere kopyala-yapıştır gerekçelerin hâkim olduğu, İnfaz Hâkimliği tarafından “Kurul değerlendirmesinin” bir karar olarak esas alındığı görülmüştür. Hanım Yıldırım ve Rojdan Erez’in bu 14 kişi arasında olan, şartlı tahliyesi ertelenen mahpuslardan olduğu ancak 09.09.2023 tarihinde hak ederek tahliye tarihlerinin gelmesi sayesinde tahliye edildikleri tespit edilmiştir. Şartlı tahliye hakkı engellenen diğer 12 kadın mahpus ise; Mukaddes Kubilay, Zeynep Han Bingöl, Rozerin Kurt, Sabite Ekinci, Jiyan Ateş, Özlem Demir, S.D, Nedime Yaklav, Nejla Yıldız, Dilan Oynaş, Berin Sarı, Sermin Demirdağ’dır. Değerlendirme yapabilmek için uygulama ve uygulama gerekçelerini inceleyecek olursak:

Mukaddes Kubilay’ın şartlı tahliye tarihi 04.08.2022 iken; 04.06.2022 tarihinde önce 3 ay daha sonra ise 6 ay olmak üzere 2 kez tahliyesi ertelenmiştir. Erteleme gerekçesi olarak mahpusun beraat ettiği dosyanın halen kesinleşmemiş olması, hakkında süren soruşturma dosyasının bulunması ve disiplin cezası bulunması gösterilmiştir. Oysa Mukaddes Kubilay’ın son erteleme kararına gerekçe olabilecek devam eden bir disiplin soruşturmasının ya da kaldırılmamış bir disiplin cezasının bulunmadığı öğrenilmiştir.

Yine Zeynep Han Bingöl hakkında 29.12.2021 tarihinde yapılan ilk değerlendirmede “iyi halli olduğu”na karar verilmesine rağmen; koşullu salıverme tarihi olan 22.07.2022 tarihinden bu yana yapılan değerlendirmelerle önce 3 ay, sonra 6 ay sonra tekrar 6 ay olmak üzere 3 kez şartlı tahliyesi ertelenmiştir. Gerekçe olarak ise; değerlendirme dönemindeyken örgütlü hareket ederek disiplin suçu işlediği öne sürülmüştür. Ancak Zeynep Han Bingöl hakkında devam eden bir disiplin soruşturması olmadığı öğrenilmiştir.

Sabite Ekinci’nin 3 ay, 6 ay ve 3. kez 6 ay olmak üzere 3, Rozerin Kurt’un önce 3 ay daha sonra 6 ay olmak üzere 2, Jiyan Ateş’in 1 defa 3 ay, 4 defa 6 ay olmak üzere, Nejla Yıldız’ın önce 3 ay, 6 ay ve sonra 6 ay olmak üzere 3, S.D’in 3 ay, 6 ay ve 3. kez 6 ay olmak üzere 3, Sermin Demirdağ’ın 3 ay, 6 ay ve 3. kez 6 ay olmak üzere şartlı tahliyesinin ertelendiği bilinmektedir. Berin Sarı’nın ise 2021 yılından bu yana 5 kez ertelenen tahliyesi sonucunda hak ederek tahliye tarihinin yaklaştığı ve 4 Kasım’da değerlendirmeye tabi olmaksızın tahliye edileceği anlaşılmıştır.

Dilan Oynaş’ ın önce 2 ay ardından 6 ay ve 3. kez 6 ay olmak üzere 3 kez şartlı tahliyesinin ertelendiği, son erteleme gerekçesinde ise; kesinleşmemiş disiplin cezalarının, açık soruşturma dosyasının bulunması, ceza infaz kurumunda örgütten uzaklaşma ve işlediği suçtan pişmanlık içerisinde bulunduğuna dair herhangi bir beyanda ve davranışta bulunmadığı, hükümlünün daha önce iyi halli olmadığı, tüm bunlar birlikte değerlendirildiğinde; toplumla bütünleşmeye hazır olduğuna dair bir kanaat oluşmadığının değerlendirildiği anlaşılmıştır.

Özlem Demir’in şartlı tahliyesinin 11.01.2023’te 6 ay, 24.09.2023’te 6 ay daha uzatıldığı anlaşılmıştır. Dönem Değerlendirmesine “disiplin cezasına konu suç işleyerek disiplin cezası” aldığı gerekçe gösterilirmiştir. Özlem Demir Kurula çıktığında; İdare ve Gözlem Kurulunda Savcının da bulunması gerektiğini belirtmiş; ancak bu talep karşılanmamış ve bu talebin sorumlu kurum müdürü, gardiyan ve psikolog tarafından tepkiyle karşılandığını ifade etmiştir.

Nedime Yaklav’ın da şartlı tahliyesi 3 kez engellenmiştir. Yaklav, Son Kurul değerlendirmesinde Savcının bulunması için yazılı talepte bulunmasına rağmen Kurul, Savcı Başkanlığında toplanmamıştır. Ancak Kurul’un değerlendirme raporunda Savcı Başkanlığında toplandığı belirtilmiştir. Yine değerlendirme içeriğinde Nedime Yaklav’ın infazı süresince ceza infaz kurumunda düzen ve güvenlik amacıyla konulmuş kurallara uyum göstermediği, disiplin işlemine konu olaylara karıştığının kayıtların incelenmesinden anlaşıldığı iddia edilmesine rağmen kendisinin kaldırılmamış bir disiplin cezasının ya da disiplin soruşturmasının bulunmadığı anlaşılmıştır.

Sincan 2 No’ lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan M.M ile yapılan görüşmede “genel olarak İdari Gözlem Kurulu karar ve değerlendirmeleri ile hapishane koşullarına yön verildiğini, bu kurulun yetkisini aşan değerlendirmeleri ve tavırları nedeniyle haklarından mahrum bırakıldıklarını” belirtmiştir.

11.12.2023 Tarihinde Eskişehir H Tipi Hapishanesinde bulunan D.A ile yapılan görüşmede, “infazının iki kez yakıldığı” aktarıldı.

13.12.2023 tarihinde 2 No’lu Sincan Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde R.T.Ö ile yapılan görüşmede,İnfazının yakıldığını” iletmiştir. 

20.12.2023 Tarihinde Yozgat 1 No’lu T Tipi Hapishanesinde A.T ile yapılan görüşmede “Ersin Sömer, İsmail Kaya, Sinan Sütpak, Hakan Abi’nin infazının yakıldığını, salıverilmesi 2 yıla yakındır ertelenen mahpuslara idare ve gözlem kurullarında sorulan sorular mahpusları tahliye etmemeye yönelik olduğunu, örneğin; “elinize silah versek bizi öldürür müsünüz? FETÖ’yü nasıl görüyorsunuz? Reis hakkında ne düşünüyorsunuz?” gibi sorular sorulduğunu, cezaevi savcısı tarafından mahpuslara “sizi tahliye etmem” gibi söylemlerde bulunulduğunu” aktarmıştır.

20.12.2023 Tarihinde Yozgat 2 No’lu T Tipi Hapishanesinde M.Y ile yapılan görüşmede “Mehmet ÇELİK’in 1 yıl 9 aydır tahliye edilmediğini,31 YIL 9 aydır hapishanede tutulduğunu, 20.12.2023 tarihinde İGK ya çıkarıldığını ancak infazının tekrar uzatıldığını, mahpuslardan ALİ ŞEN’İN İnfazının yakıldığını 1 Şubat’ta İGK ya çıkarılacağını” iletmiştir.

Değerlendirme

5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 89. maddesi 14.04.2020 tarihinde değiştirilip akabinde  Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirmesine Dair Yönetmelik 29.12.2020 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanmasıyla İç Anadolu’da bulunan hapishanelerde  şartlı tahliye günü gelen mahpusların, şartlı tahliyelerinin reddedildiği, İdare ve Gözlem Kurulu’nun raporlarına bu sebeple olumsuz değerlendirme yaptığı çok fazla sayıda mahpus olduğu tespit edilmiştir. Gerek görüşmelerimiz gerek de mahpusların yolladıkları mektuplara göre; 7242 sayılı kanun değişikliği ile hükümlülerin iyi halinin belirlenme sınırları, son derece genişletilmiş, daha önce dikkate alınmayan ve bir kısmı kişisel ve soyut değerlendirme konusu olabilecek kriterler eklenerek, denetlenmesi mümkün olmayan pek çok yeni gerekçeyle kolaylıkla kısıtlanabilir bir hal almıştır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki; düzenlemenin kendisi ve mahpusların anlatımlarına göre uygulanış biçimi kişi özgürlüğü ve güvenliğini doğrudan etkileyen “iyi halli” kavramının cezaevi yetkililerinin keyfi tutum ve kararlarına bırakılmıştır. Bu sebeple Türkiye’de “İdare ve Gözlem Kurullarının” AİHS ‘e ve Anayasa’ya aykırı kararlarının kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlali olduğu artık karine haline gelmiştir.

Şartlı tahliye tarihi gelen tüm mahpusların 2020 yılı değişikliği öncesinde söz konusu olan, lehe düzenlemeye tabi olması gereken mahpuslar olmasına rağmen lehe uygulama ilkesine birçok hapishanede uyulmadığı görülmektedir. Bu sebeple dayanak düzenlemeler, Anayasa ve idare hukukunun temel ilkelerine aykırılık taşımaktadır.

Yine iyi hale ilişkin olumsuz değerlendirme gerekçelerinin ise olmayan disiplin soruşturmalarına, kaldırılmış disiplin cezalarına, pişmanlık dayatmasına, açık soruşturma dosyalarına, somut dayanağı olmayan “toplumla bütünleşmeye hazır olmadığı” kanaatine dayandığı görülmüştür. Örneğin,

İdare ve Gözlem Kurulu değerlendirmelerine karşı onay mercii olan Hâkimlik ve itiraz mercii olan Mahkeme aşamalarının her birindeyse tüm mahpusların adil yargılanma hakkı ihlal edilmiştir. AİHS m.6 çerçevesinde, yargı mercileri tarafından verilen kararlarda gerekçe gösterilmesi zorunlu kılınmıştır. Yukarıda açıklandığı üzere karara dayanak mevzuat hükümlerinin hukuki belirlilik ilkesini ihlal eder nitelikte olması, idarenin keyfi kararlar vermesine yol açmışken; buna ek olarak İnfaz Hâkimlikleri tarafından idarenin değerlendirmesinin yargı makamı olarak değil de bir noter mercii gibi gerekçesiz onaylandığı görülmüştür. Örneğin; mahpusların itiraz gerekçelerinin Ankara Ağır Ceza Mahkemeleri tarafından hiçbir aşamada dikkate alınmadığı, bu kapsamda gerekçe tahsis etmediği anlaşılmıştır. İnfaz Kanunu'nda 2020 yılında yapılan değişiklikle idare ve gözlem kurulu kararlarının infaz hakiminin onayından sonra uygulanacağı düzenlenerek, tek itiraz mercii ağır ceza mahkemeleri olmuştur, böylelikle iki dereceli yargılama hakkı ihlal edilmektedir.

İdare ve Gözlem kurullarının olumsuz raporlarına gerekçe ettikleri sübjektif yorumların kurulları başka bir boyuta evirdiği görülmektedir. Tamamen sübjektif yoruma dayanan, hukuki hiçbir geçerliliği olmayan gerekçelerle infazı yakılan mahpusların sayısının oldukça fazla olduğu görülmüştür. Örneğin; Karabük T Tipi Hapishanesinde Adem Oktay’ın infazı, “ailesinin iki yılı aşkın süreden beri hükümlünün ziyaretine gelmemesini ailesi ile sorun yaşadığı yönünde kurul da olumsuz kanaat oluşturması” gerekçesiyle yakılmıştır.

Gerekçeler arasında mahpusların “pişmanlık göstermediği” tespitlerinin yer aldığı görülmüştür. Örneğin; Sincan Kapalı Kadın Hapishanesinde bulunan Dilan Oynaş’ın infaz yakma gerekçelerinden biri, “ceza infaz kurumunda örgütten uzaklaşma ve işlediği suçtan pişmanlık içerisinde bulunduğuna dair herhangi bir beyanda ve davranışta bulunmadığı” gösterilmiştir. Öncelikle kişinin suçundan dolayı pişmanlık duyup duymadığı ve suçu hakkında konuşmak istememesinin aleyhe yorumlanması düşünce ve kanaat hürriyetinin ihlalidir. İdare ve Gözlem Kurulunun, kendini mahkeme yerine koyarak, TCK'da her suç tipi için ayrı ayrı düzenlenen etkin pişmanlık kavramını infaz hukukuna dâhil ettiği anlaşılmaktadır. Pişmanlık maddi ceza hukukuna ait bir müessesedir, bu müessesenin aynı kriterlerle infaz hukukuna uyarlanması mümkün olmadığı gibi; pişmanlığın infaz aşamasında ne olacağı belli olmayan yeni kriterlerle idari bir kurulun keyfine bırakılması da mümkün değildir.

Kimi mahpusların infazının “toplumla bütünleşmeye hazır olmadığı” gerekçesi ile yakılmıştır. “Toplumla bütünleşme” kavramı ise soyut ve gerekçesiz olarak değerlendirmede esas alınmış, kişilerin siyasi suçlu olması bu toplumla bütünleşemeyeceği iddiasına gerekçe yapılmıştır.

Ayrıca 2020 yılında yapılan bu mevzuat düzenlemelerinin ardından hapishanelerde disiplin soruşturmasına ve adli soruşturmaya konu edilen eylemleri de değerlendirmek yerinde olacaktır. Çünkü fiili olarak iyi hal değerlendirmesinin parçası haline gelen disiplin soruşturmaları, disiplinsizlik sayılan eylemler, açık soruşturmalar doğrudan şartlı salıvermenin önünde engel haline getirilmiştir. Semaver kirecini temizlemek için semavere limon koyan kişilere disiplin soruşturması açılmış olması, şarkı söyledikleri, halay çektikleri, çıplak aramaya direndikleri, Kürtçe konuştukları,  slogan attıkları için disiplin cezasıyla karşılaşan mahpuslar,  dış kantinden alınan yeşillikleri sterilize etmek için yapılan sirkelerin disiplin soruşturmasına konu edilmiş olması, ayrımcı söylemde bulunan gardiyanların değil mahpusların adli soruşturmaya maruz kalması, yapıştırıcı kullanımı için macun ve pirinç karışımı yapılmış olmasının hapis cezası sebebi olması, hapishanedeki kişinin kendini ifade etmesinin, şikayetlerini dile getirmesinin neredeyse tek yolu olan açlık grevi eyleminin ise örgüt üyeliği suçuna delil yapılması ve cezaya konu edilmesi infaz değişikliğinden, geniş iyi hal kavramından bağımsız değerlendirilemeyecektir.

Yine iyi hale ilişkin olumsuz değerlendirme gerekçelerinin ise olmayan disiplin soruşturmalarına, kaldırılmış disiplin cezalarına, pişmanlık dayatmasına, açık soruşturma dosyalarına, somut dayanağı olmayan “toplumla bütünleşmeye hazır olmadığı” kanaatine dayandığı görülmüştür. Örneğin; Mukaddes Kubilay’ın erteleme gerekçesi olarak beraat ettiği dosyanın halen kesinleşmemiş olması, hakkında süren soruşturma dosyasının bulunması ve disiplin cezası bulunması gösterilmiştir. Oysa Mukaddes Kubilay’ın son erteleme kararına gerekçe olabilecek devam eden bir disiplin soruşturmasının ya da kaldırılmamış bir disiplin cezasının bulunmadığı öğrenilmiştir. İnfaz Hâkimliği kararında İdare ve Gözlem Kurulu kararı ile iyi halli olmadığına karar verildiği, şikâyet edilmediği, şikâyet edilmemesi halinde yerindelik denetimi yapılamayacağı, bu sebeple mevzuatta aranan şartları taşımadığından bahisle koşullu salıverilmemesine karar verildiği görülmüştür. Ayrıca mahpusların olmayan disiplin cezalarının olumsuz kararlara gerekçe yapılması kararların kopyala-yapıştır kararlardan ibaret olduğu izlenimini güçlendirmiştir.

Görüşmelerde, “tutsağın açık soruşturma dosyasının bulunmasının” bir olumsuz değerlendirme sebebi olarak görüldüğü anlaşılmıştır. Masumiyet karinesi, kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına alır. Bunun sonucu olarak, kişinin masumiyeti “asıl” olduğundan suçluluğu ispat külfeti iddia makamına ait olup, kimseye suçsuzluğunu ispat mükellefiyeti yüklenemez. Ayrıca hiç kimse, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilemez ve suçlu muamelesine tabi tutulamaz.

Kimi hapishanelerde şartlı salıverme hakkının fiilen uygulanabilirliği kalmadığı tespit edilmiştir. Bu durumun en çarpıcı örneklerinden biri Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinde yaşanmıştır. Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinde 2021 yılından bu yana şartlı tahliye tarihi gelen hiçbir siyasi tutsağa, bu hak kullandırılmamıştır. Bu düzenleme hukuka aykırılıkları ve yanlış uygulamalarının yanı sıra sonuçları itibariyle de çok önemli bir yere işaret etmektedir.

Tehlikelilik ve resosyalizasyon temelinde yapılan iyi hal değerlendirmesi sonucunda otomatik bir koşullu salıverilme söz konusu olmayacağı hususunun hukuken ölçülü olduğuna dair yargı mercileri tarafından değerlendirme yapılabilir belki; ancak  şartlı salıverilme durumunda mahpuslar bakımından daha fazla yükümlülük öngörülmesi ve daha sıkı bir denetim rejiminin kabul edilmesi ile belirsizlik, subjektif ve keyfilik içeren bu düzenlemenin suçludan değil suçtan hareket ettiği birlikte değerlendirildiğinde umut hakkının ihlal edildiği ve fiili olarak şartlı tahliye imkanının ortadan kaldırıldığı açıktır. İnfazın belli aşamasından sonra cezayı değerlendirecek bir mekanizma öngörülmesine rağmen bu mekanizma objektif kıstaslara dayanmadığı için lehe sonuç alıcı bir mekanizma değildir. Bu sebeple infaz hukukunun gereklerine ve hukuk devleti ilkelerine de aykırı bu mekanizma sonuçları itibariyle AİHS mad.3 ihlaline sebebiyet verir. Bu konuda Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinde pilot uygulama diyeceğimiz bir sürecin işletildiği ise açıktır. Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinde siyasi kadın mahpusların hüküm giydiği suçun fiili olarak koşullu salıverme yasağı olarak ele alındığı anlaşılmaktadır. Ve İnfaz Hâkimliği, Ağır Ceza Mahkemesi değerlendirmelerinden anlaşılıyor ki iyi hal kararını verme yetkisini fiilen cezaevi müdürü ile başgardiyan kullanmaktadır. Bu sebeple umut hakkının parçası olan şartlı salıvermenin hukuk sisteminde tanındığından bahisle evrensel hukuk ilkelerinin mevcudiyetini söylemek mümkün değildir. Çünkü Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinde fiili uygulanabilirliği bulunmayan bir düzenlemenin kâğıt üstünde yer alması idarenin hukuki sorumluluklarını ve gereklerini rafa kaldırmamaktadır.

 

 

 

 

 

  1. KOĞUŞ ARAMALARI VE YAŞANAN SORUNLAR

Mahpuslara yapılan görüşmelerde tespit edilen bir diğer hak ihlali ise koğuşlarda rutin aramalar dışında baskın aramaların yapılmasıdır. Gerek aramaların yoğunluğu, geç saatte yapılması ve yapılma tarzı başlı başına bir baskı aracı haline dönüştürülmüştür.

 

18.01.2023 Tarihinde SİNCAN 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan H.T ile yapılan görüşmede “ceza infaz görevlileri tarafından kısmi arama yapılanacağı söylenerek odalarına girildiğini bu aramalarda odalarının altüst edildiğini belirtmiştir.

03/03/2023 tarihinde Sincan Kadın Hapishanesinde S.D ile yapılan görüşmede, “Aramaların çok sıkı olduğunu, haftada bir detaylı arama yapıldığını” iletmiştir.

16.06.2023 tarihinde Sincan Kadın Hapishanesinde Sariye Taşkesen ile yapılan görüşmede, “Haftalık rutinle kısmi arama adı altında tefferruatlı arama gerçekleştirildiği, bu aramalarda itiraz etmelerine rağmen odada bulunmayan mahpus kadınların dahi iç çamaşırlarının arandığı, arama esnasında oda arkadaşları olan kimselerin özel eşyaları ve iç çamaşırlarının bilinçli olarak karıştırıldığı, yine itiraz edildiğinde ‘’siz kendinize ait iç çamaşırın hangisi olduğunu bilmiyor musunuz’’ şeklinde yanıt verildiği” aktarılmıştır.

01.06.2023 tarihinde Kırşehir S Tipi Hapishanesinde bulunan A.N ile yapılan görüşmede, “ayda 4-5 kere arama yapıldığı ve aramaların dağıtma usulüyle yapıldığı” belirtilmiştir.

01.06.2023 tarihinde Kırşehir Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan R.Ş ile yapılan görüşmede, “aramaların dağıtma şeklinde, çok sık ve mektupları dahi okuyarak yapıldığı,” aktarılmıştır.

Sincan Kadın Kapalı Hapishanesi’den gelen mektuptaNeredeyse her hafta yapılan koğuş baskınları sistematik işkenceye dönmüştür. Ayda en az üç defa kesin yapılmaktadır.” Yazılmıştır. 

31.08.2023 tarihinde Kırşehir S Tipi Hapishanesinde A.T ile yapılan görüşmede “Gece uyurken ya da sabah erken saatlerde bir anda zırhlılarla 10 memur odalara giriyor, her gece uyurken bu tedirginlik ve belirsizlik ile uyuyoruz, uykularımız bu sebeple alamıyoruz” demiştir.

Sincan 2 No’ lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan H.T ile yapılan görüşmede “ayda 1 ya da 2 kere kesin odalarda arama yapıldığını” iletmiştir.

 

13.12.2023 günü Sinan 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan N.Ö ile yapılan görüşmede, “Her hafta arama yapıldığını, aramada çok dağıtıldığını” iletmiştir.

26.12.2023 tarihinde Kırıkkale Hacılar F Tipi Hapishanesinde bulunan B.G ile yapılan görüşmede, “Ziyaret tarihimizden önceki cuma günü (23 Aralık) arama yapıldığını odadaki eşyalara zarar verildiğini (radyo, ayakkabılık kırmışlar), dağıtıldığını bununla ilgili suç duyurusunda bulunduklarını,” iletmiştir.

26.12.2023 tarihinde Kırıkkale Hacılar F Tipi Hapishanesinde bulunan S.E ile yapılan görüşmede, “ Bir hafta önce Cuma günü saat 15 sıralarında kalabalık şekilde 2 müdür ve koruma memurları ile birlikte odalarında rastgele arama yapıldığını, tüm odada ne varsa her şeyin darmadağın edildiği, daha önce bu şekilde bir keyfi arama yapılmadığını , masa örtüleri ve yemek eşyalarının dahi yerlere atıldığı, yaşam alanlarına yönelik bu keyfi aramada bulunmak istemedikleri için arama sorasında odadan çıktıklarını , ayakkabılıklarının memurlar tarafından arama sırasında kırıldığını, suç duyurusunda bulunduklarını   iletmiştir.

Değerlendirme

Yapılan görüşmelerde koğuş aramalarının mahpusların özel yaşamını ihlal edecek ve başlı başına bir baskı aracı haline getirecek şekilde sıklıkla ve gece yarısı yapıldığı görülmüştür. Mahpusların iç çamaşırlarına kadar aranması, mahpusların çamaşırlarının bir birime karıştırılması, aramalarda mektupların okunması, aramaların haftada bir olacak sıklıkta yapılması bu aramaları hukuk dışı uygulamaya evirmiştir. 

Öncelikle bir arama yapılacaksa aramanın, idari ve yargısal denetime imkân verecek şekilde somut olarak gerekçelendirilmesi gerekmektedir. Ancak her halükârda aramaların temel hakların özüne zarar veren, onların kullanılmasını imkânsız hale getiren, ayrımcı ve insan onuruna aykırı nitelikte olmaması gerekir. İnsan odaklı bir infaz sistemi oluşturulabilmesi bakımından bu elzemdir. Ancak aramaların kurum güvenliğinin ve düzenin sağlanması bakımından çerçevesi kanunlarla belirlenmiş ve evrensel hukukun temel esaslarına uygun aramalardan uzak yapıldığı ve bir gereklilik olmaktan çıkarılarak mahpusların haklarını ihlal eden, onları rencide eden ve bir noktada onları huzursuz etmek için kullanılan bir genel uygulamaya dönüşmüştür.

Aramaların sıklıkla yapılması mevzuatın belirlediği esasların dışında keyfi bir uygulamaya dönüşmesine sebep olmuştur. Mektupların okunması, iç çamaşırlarının detaylı aranıp karıştırılması mahpusların özel alanına müdahale olup özel hayatın gizliliğine saygı ilkesini ihlal etmek anlamına gelmektedir. 

 

  1. HABERLEŞME HAKKI

 

  1. Süreli Ve Süresiz Yayınlardan Faydalanma Hakkı

İnfaz Kanununun “hükümlünün hakları” başlığı altında düzenlediği süreli ve süresiz yayınlardan yararlanma hakkının engellendiği tespit edilmiştir.

Örneğin;

18.01.2023 Tarihinde SİNCAN 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan A.A ile yapılan görüşmede “Kendilerine gazete ve dergi (kültür sanat edebiyat) verilmediğini” belirtmiştir.

18.01.2023 Tarihinde SİNCAN 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan E.B ile yapılan görüşmede “Dil sözlüğü, kanun, eğitim kitaplarının bu sayının içerisinde değerlendirildiğini, 2 ayda 1 kendilerine gelen kitapların taraflarına verildiğini” belirtmiştir.

18.01.2023 Tarihinde SİNCAN 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan B.S ile yapılan görüşmede “Kendisine veyahut diğer mahpuslara kitap veya eşya kolisi geldiğinde cezaevi idaresinin bunları kendilerine teslim etmediğini bazen açılmadan geri ailelerine gönderildiği” belirtilmiştir.

03/03/2023 tarihinde Sincan Kadın Hapishanesinde S.D ile yapılan görüşmede “Evrensel ve Yeni Yaşam gazetelerinin verilmediğini, şikâyet yoluna başvuran ve başvurusu kabul edilen sadece bir odaya Evrensel gazetesinin verildiğini” iletmiştir.

10.03.2023 tarihinde Bolvadin T Tipi Kapalı Hapishanesinde A.B ile yapılan görüşmede “oda içerisinde 4 kitap kotası getirildiği” belirtilmiştir.

10.03.2023 tarihinde Eskişehir H Tipi Kapalı Hapishanesinde M.O ile yapılan görüşmede “Yeni Yaşam, Birgün, Evrensel gazetelerinin verilmediği” iletilmiştir.

10.03.2023 Tarihinde Sincan 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan M.N.Ö ile yapılan görüşmede, “kitaplara çok fazla el koyma ve sansür uygulandığını” beyan etmiştir.

10.03.2023 Tarihinde Sincan 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan T.Ç ile yapılan görüşmede, “kendisine gönderilen kitapları yaklaşık 4 ay geçmesine rağmen verilmediğini” iletmiştir.

01.06.2023 tarihinde Kırşehir S Tipi Hapishanesinde bulunan A.N ile yapılan görüşmede, “odalarda her mahpus için 5 kitap kotası olduğu” iletilmiştir.

01.06.2023 tarihinde Kırşehir S Tipi Hapishanesinde bulunan Ş.S ile yapılan görüşmede, “Kitap alımına ilişkin sorunumuz var. Apar topar bizi buraya getirdiler.500’e yakın kitabımız Maraş’ta kaldı ve bize gönderilmedi. 20-25’e yakın arkadaşımızın durumu bu. Kurum kütüphanesi ise açılmış, faaliyete geçmemiş olduğu için kullanamıyoruz. 5 kitap alabiliyoruz. Yeni Yaşam ve Evrensel gazetesi verilmiyor” demiştir.

31.08.2023 Kırşehir Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan S.A ile yapılan görüşmede “3 tane kitap haklarının bulunduğunu, kurum kütüphanesinde ise dini kitapların bulunduğunu” iletmiştir.

26.10.2023 tarihinde Karabük Hapishanesinde bulunan mahpuslarla yapılan görüşmede,Yeni Yaşam Gazetesi ve Kürtçe / Türkçe dergi girişleri yasaklandığı” iletilmiştir.

Sincan Kapalı Kadın Hapishanesinden gelen mektuptaAzadiya Welat, Yeni Yaşam Gazetesi Evrensel ve Dergi alımının yasak olduğu” yazılmıştır.

17.11.2023 tarihinde Afyon T Tipi Kapalı Hapishanesinde bulunan S.E-1 ile yapılan görüşmede “Evrensel, Özgür Yaşam gazetelerinin verilmediğini iletmiştir. Muhalif basından yalnızca Birgün gazetesinin verildiğini” iletmiştir.

Sincan 2 No’ lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan H.T ile yapılan görüşmede “kitap tesliminin yalnızca 2 ayda bir tek aylarda yapıldığını, bunun dışında kitap teslimi alamadıklarını, aynı anda 18 kitabın yanlarında bulunabildiğini, sözlükler ve dini kitapların bu sayıya dahil olmadığını” iletmiştir.

Sincan 2 No’ lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan N.Ö ile yapılan görüşmede “yanlarında bulundurabilecekleri kitap sayısının içerisine sözlüklerin dahil edilmediğini, ancak felsefe sözlüğü gibi sözlüklerin sözlük olarak kabul edilmediğini” ifade etmiştir.

13.12.2023 günü Sinan 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan C.İ ile yapılan görüşmede,Aynı koridorda bulunan mahpuslarla bile kitap değişikliği yapamadıklarını, statik eğitim kitaplarının bile kitap kotasından sayıldığını, fotokopi kitapların hiçbir şekilde hapishaneye alınmadığını,” iletmiştir.

13.12.2023 günü Sinan 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan N.Ö ile yapılan görüşmede,Yasaklama kararı olmayan kitaplar da yasaklama kararı varmış gibi verilmiyor” demiştir ve “20 gün önce yapılan aramada kitaplarına defterlerine dergilerine el konulduğunu, bir kısmı geri verilmediğini” iletmiştir. 

20.12.2023 Tarihinde Yozgat 2 No’lu T Tipi Hapishanesinde F.İ ile yapılan görüşmede “hapishanede kitap kotasının olduğunu her bir mahpusun en fazla 5 kitap bulundurabileceğini, FAX ile ödemeli kitap talep ettiklerini ancak hapishane idaresinin ödemeli kitap alınmasını kabul etmediğini bu konuda başvuru yapıldığını ve başvurularının reddedildiğini” iletmiştir.

  1. Radyo ve Televizyondan Yararlanma Hakkı

Yine keyfi olarak radyo ve televizyondan faydalanma hakkının engellendiği tespit edilmiştir. Televizyondan faydalanma hakları kullandırılsa bile bazı kanallara erişim keyfi olarak engellenmiştir.

18.01.2023 Tarihinde SİNCAN 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan B.S ile yapılan görüşmede “Televizyon kanallarından sadece TRT kanalları ve iktidara yakın kanallara izin verilmekte, başka kanallara müsaade edilmemektedir. Merkezi sistem radyo kanallarından sadece TRT radyosu ve diyanet radyosu dinletilmektedir” demiştir.

03/03/2023 tarihinde Sincan Kadın Hapishanesinde S.D ile yapılan görüşmede, “2019-2020 de toplatılan radyoların hala verilmediğini,” iletmiştir.

10.03.2023 tarihinde Bolvadin T Tipi Kapalı Hapishanesinde C.İ ile yapılan görüşmede

TELE1 ve Halk TV’nin verilmediği” aktarılmıştır.

10.03.2023 tarihinde Eskişehir H Tipi Kapalı Hapishanesinde M.O ile yapılan görüşmede “talep ettikleri televizyon kanallarının gösterilmediği” iletilmiştir.

10.03.2023 Tarihinde SİNCAN 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan H.A ile yapılan görüşmede, “Kendilerine radyo verilmediğini ifade eden mahpus, bakanlık genelgesine rağmen cezaevi idaresince kendilerine radyo verilmediğini ifade etmiş, radyolarını depoda olduğunu” belirtmiştir.

 

01.06.2023 tarihinde Kırşehir S Tipi Hapishanesinde bulunan A.N ile yapılan görüşmede, “Halk tv’ye izin verilmediği” iletilmiştir.

01.06.2023 tarihinde Kırşehir S Tipi Hapishanesinde bulunan Ş.S ile yapılan görüşmede, “Tv’de Fox TV ve Halk TV yoktu. Radyo var; ancak iyi çekmiyor” demiştir.

Sincan Kapalı Kadın Hapishanesinden gelen mektupta “Radyolar tek dalga veriliyor, tek dalga olmayan radyolar verilmiyor” yazılmıştır.

17.11.2023 tarihinde Afyon T Tipi Kapalı Hapishanesinde bulunan S.E-1 ile yapılan görüşmede “Halk TV ve Tele1 kanallarının verilmediğini” iletmiştir.

20.12.2023 Tarihinde Yozgat 2 No’lu T Tipi Hapishanesinde F.İ ile yapılan görüşmede “hapishanedeki televizyon kanallarından idarenin belirlediği kanalların izlenebildiği mahpusların talep ettiği hiçbir televizyon kanalının verilmediğini yeni yaşam, evrensel gibi gazetelerin mahpuslara verilmediğini,” beyan etmiştir.

20.12.2023 Tarihinde Çorum L Tipi Hapishanesinde S.G ile yapılan görüşmede “Meclis Tv’nin yayınına izin verilmediğini” belirtmiştir.

26.12.2023 tarihinde Kırşehir S Tipi Hapishanesinde bulunan V.A ile yapılan görüşmede, “koğuşlarındaki televizyondan neredeyse hiçbir kanalı izleyemedikleri Meclis Tv’nin dahi kapalı olduğu konu ile ilgili Adalet Bakanlığına ve Meclis Başkanlığına dilekçeler verildiği, önceki raporlarda aktarılan diğer sorunların hala devam ettiğini iletmiştir.

26.12.2023 tarihinde Kırşehir Yüksek Güvenlikli S Tipi Hapishanesinde bulunan Ö.S ile yapılan görüşmede, “halk tv- fox gibi kanallara ulaşamadıklarını ifade iletmiştir.

  1. Mektuplaşma Hakkı

10.03.2023 Tarihinde  Sincan 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde  bulunan M.N.Ö ile yapılan görüşmede,  “mektupların geç geldiğini, kendilerine teslime ilişkin bir bilgi belge evrak verilmediğini” iletmiştir.

10.03.2023 Tarihinde SİNCAN 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan H.T ile yapılan görüşmede, “mektupların geç geldiğini, iç mektup sisteminde mektuplarının akıbeti hakkında bilgi alamadıklarını, kendilerine teslime ilişkin bir bilgi belge evrak verilmediğini, dağıtıma dair düzenli bir durumun olmadığını, mektuplarının akıbetlerini takip edemediklerini” iletmiştir.

26.10.2023 tarihinde Karabük Hapishanesinde mahpuslarla yapılan görüşmede,Cezaevine gelen mektupların önemli bir kısmının sakıncalı olduğu gerekçesi ile tutuklu ve hükümlülere verilmediği, verilen mektup sayısının istisna olarak değerlendirilecek” miktarda olduğu aktarılmıştır.

Sincan 2 No’ lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan H.T ile yapılan görüşmede “mektupların geç geldiğini, dağıtıma dair düzenli bir durumun olmadığını, mektuplarının akıbetlerini takip edemediklerin” anlatmıştır.

Sincan 2 No’ lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan M.M ile yapılan görüşmede “mektup geliş-gidişlerinin çok sorunlu olduğunu, mektupların akıbetlerini öğrenemediklerini, hapishanede yaşanan sorunlarla ilgili ilgili kurum ve kuruluşlara yazılan mektupların çoğu zaman gönderilmediğini yahut sansürlenerek gönderildiğini” anlatmıştır.

 

Değerlendirme

Yapılan görüşmelerde mahpusların yaşam kaliteleri üzerinde önemli bir etkiye sahip olan zamanlarını geçirebilecekleri süreli veya süresiz yayınlardan faydalanma, radyo ve televizyondan Yararlanma Hakkı ve mektuplaşma hakkının kısıtlandığı tespit edilmiştir. Mahpusların makul düzeyde dış dünya ile temaslarını sürdürülmesi keyfi bir tutumla engellenmiştir. İnfaz Kanunu’nun 62. Maddesine göre Tutuklu/hükümlüler, mahkemeler tarafından yasaklanmamış olmamak kaydı ile süresi ve süresiz yayınlardan bedelini ödemek suretiyle yararlanma hakkına sahiptirler. Buna göre mahpuslar istedikleri gazete, dergi, tez, kitap gibi yayınlardan faydalanma hakkına sahiptir. Ancak görüşmelerde mahpuslar “evrensel, yeni yaşam gazetesi gibi muhalif gazetelerin, Kürtçe/Türkçe kimi dergilerin keyfi olarak engellendiğini aktarmışlardır. Üstelik adı geçen yayınların hiçbiri yasaklı yayın değildir. Bu hakkın engellenmesi İnfaz Kanununa aykırı olacağı gibi haber alma, fikir edinme gibi haklarını da ihlal edecektir.

Yine mahpusların kitap bulundurma hakkının da keyfi olarak kısıtlandığı tespit edilmiştir. Kitap kotasının 5 kitap ile sınırlandırılması mahpusların kaliteli zaman geçirmek için en elverişli etkinlik olan kitap okuma haklarını ciddi anlamda sekteye uğratmaktadır. Hapishanelerde politik mahpusların zamanlarını en çok kitap okumayla geçirdiği göz önünde bulundurulunca 5 kitabın çok az bir sayıya tekabül ettiği anlaşılacaktır.

Tutuklu/hükümlünün kural olarak kendisine gönderilen mektup, faks ve telgrafları alma ve ücretleri kendisince karşılanmak koşuluyla, gönderme hakkı olduğu gibi, yasal mevzuat uyarınca gerekli teknik altyapının bulunduğu kurumlarda, elektronik yöntemlerle de mektup alıp gönderme hakkı da bulunmaktadır tutuklu/hükümlünün birine göndermeksizin kendi uhdesinde tuttuğu yazışmalara el koyulması, AİHM tarafından hak ihlali olarak değerlendirilmiştir. AİHM, başvurucuya ait roman taslağına, ceza infaz kurumu idaresi tarafından el koyulması nedeniyle, ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir

  1. KEYFİ DİSİPLİN CEZALARI

Yapılan görüşmelerde bir baskı aracı olarak mahpuslara sık sık keyfi disiplin cezalarının verildiği anlaşılmıştır. Kimi zaman gardiyanların kışkırtması sonucu, kimi zaman yasal hakkın kullanımı disiplin cezası ile cezalandırılmıştır.  Bu keyfi disiplin cezaları gerekçesi ile mahpusların infazı yakılmış, hücre cezasına çaptırılmış ve dönem dönem haberleşme, aile görüşü gibi hakları engellenmiştir.

Örneğin;

03/03/2023 tarihinde Sincan Kadın Hapishanesinde S.D ile yapılan görüşmede, “Ş. isimli başgardiyanın özellikle kışkırtıcı davranışları dolayısıyla sürekli disiplin soruşturmaları açıldığını, 1ay haberleşme yasağı almış ve onun yasal kaldırma tarihi 29/03/2023 olduğu için tahliye talebi reddedilmiş” söylemiştir.

03/03/2023 tarihinde Sincan Kadın Hapishanesinde B.B ile yapılan görüşmede, “Somut isnat ve delil olmaksızın herkese keyfi disiplin soruşturmaları açıldığını itiraz edildiğini ancak itirazların da gerekçesiz reddedildiğini” söylemiştir.

10.03.2023 tarihinde Eskişehir H Tipi Kapalı Hapishanesinde D.A  ile yapılan görüşmede, “ Ağız içi arama dayatmasına karşı gelmesinin ardından hakkında Kasım 2022’de 1 gün süreyle hücre cezası şekilde disiplin cezası verildiği; ancak bu cezasının İnfaz Hakimliği ve Ağır Ceza Mahkemesi aşamasında lehe kaldırıldığı, başka bir hastane sevki sırasında yine ağız içi aramaya karşı geldi için hakkında hücre cezası verildiği; ancak bu sefer cezasının daha önceki cezayı kaldıran İnfaz Hakimliği ve Ağır Ceza Mahkemesince onandığı aktarıldı. Eskişehir 1. İnfaz Hakimliği ve Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen lehe ve aleyhe bu kararlar arasında yalnızca 3-4 ay olduğu” iletilmiştir.

31.08.2023 Kırşehir Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan C.V ile yapılan görüşmede “yakın zamanda kendisine daha önce kaldığı odada tıkanan logar sebebiyle soruşturma açıldığını; ancak takipsizlikle sonuçlandığını” belirtmiştir.

Sincan 2 No’ lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan N.Ö ile yapılan görüşmede “yaklaşık2-2,5 ay önce havalandırma dönüşü infaz koruma memurlarından birinin arama konusunda provakatif davranışları ve hakaret etmesi nedeniyle mahpuslardan birkaçı ile sorun yaşadıklarını, karşılıklı suç duyurusunda bulunulduğunu, ancak mahpuslardan biri hakkında dava açıldığını, hücre cezası istendiğini” anlatmıştır.

Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinden gelen mektuptaGardiyanların asılsız beyanları ile soruşturmalar açılmakta, Kürtçe şarkı söyleme açlık grevleri vs. ile birçok kişiye açılan soruşturma bulunmaktadır. Sağlık sebebi ile yapılan limon suyu bahanesi ile açılan soruşturmalar neticesinde verilen hücre cezaları, açlık grevi döneminde verilen karbonatların sonradan toplanarak soruşturmaya konu edilmesi, pirinçten sebep soruşturma açılıp ceza verilmesi yetmiyor bu cezalara dayanarak infazlar yakılıyor” yazılmıştır.

Değerlendirme

Yapılan görüşmelerde disiplin soruşturması ve cezalarının birer baskı aracına dönüştürüldüğü anlaşılmıştır.

Hapishanelerde her türlü hak talebine ya da ihlallere karşı verilen tepkilere hapishane idareleri tutanak tutarak ve disiplin soruşturması başlatarak karşılık verilmiştir. Ağız içi aramayı kabul etmediği için hakkında soruşturma açılan ve ceza verilen mahpusun beyanları buna örnektir. Yine Kürtçe şarkı söylemek, limon suyu yapmak, açlık grevlerinde verilen karbonatın, tutsağın bir sorumluluğunun olmadığı rögarın tıkanmasının disiplin soruşturmalarına konu yapılması disiplin soruşturmalarının hukuksuz olduğunu gözler önüne sermiştir.

Kimi zaman mahpusların gardiyanlar tarafından kışkırtıldığı, böylece haklarında disiplin soruşturması açıldığı, ancak karşılığında şikâyete rağmen gardiyanlar hakkında herhangi bir işlem başlatılmadığı tespit edilmiştir.

Mahpuslara hukuk dışı, keyfi disiplin soruşturmaları ile verilen cezalarla hakları kısıtlandığı gibi bu disiplin cezaları gerekçe gösterilerek infazları yakılmıştır.

  1. ÖZEL HAYATA SAYGININ İHLALİ ve ÖZEL HAYATA MÜDAHALE

Mahpuslarla yapılan görüşmede hapishane idarelerin, özel hayata saygı ve özel hayatın gizliliği ilkesini ihlal ettikleri uygulamalar tespit edilmiştir. Bazen özel alanlara kamera yerleştirmek, bazen de aramalar da sınırın aşılması ile gerçekleşmiştir bu ihlal.

Örneğin;

16.06.2023 tarihinde Sincan Kadın Hapishanesinde S.T ile yapılan görüşmede, “Yakın tarihte sosyal alanlar, koridor ve görüş salonlarına hareketli kameralar yerleştirildiği, bu kameraların ses kaydı aldığına ilişkin duyumlarının bulunduğu, ancak Kurum müdür yardımcısı ve İnfaz Koruma Memurları ile şifahen yaptıkları görüşmelerde bu duruma ilişkin kendilerine bilgi verilmediği, haftalık rutinle kısmi arama adı altında tefferruatlı arama gerçekleştirildiği, bu aramalarda itiraz etmelerine rağmen odada bulunmayan mahpus kadınların dahi iç çamaşırlarının arandığı, arama esnasında oda arkadaşları olan kimselerin özel eşyaları ve iç çamaşırlarının bilinçli olarak karıştırıldığı, yine itiraz edildiğinde ‘’siz kendinize ait iç çamaşırın hangisi olduğunu bilmiyor musunuz şeklinde yanıt verildiği” iletilmiştir.

16.06.2023 tarihinde Sincan Kadın Hapishanesinde A.G ile yapılan görüşmede, “Görüşçü olması talebiyle bildirdiği isimlerin Kurumca ‘’sakıncalı bulunduğu’’ gerekçesiyle reddedildiğini” iletmiştir.

16.06.2023 tarihinde Sincan Kadın Hapishanesinde Sariye Taşkesen ile yapılan görüşmede, “Tutuldukları G1 koğuşunun açık görüş saatinin 08.40-09.40 olarak sabitlendiği, uzak illerden gelen mahpus yakınlarının yetişmekte güçlük yaşadığı ve hatta çoğu defa sabah girişlerinin uzun sürmesi sebebiyle geciktikleri, talepte bulunulmasına rağmen görüş saatinin değiştirilmediği” iletilmiştir.

31.08.2023 tarihinde Kırşehir S Tipi Hapishanesinde A.T ile yapılan görüşmede “Kameraların konumlanması ile ilgili sorun var, koridordaki koridor içeride bir yatağın ucunu ve tuvaleti görüyor. Kaç kere demelerine rağmen sorun çözülmedi.” Demiştir.

31.08.2023 Kırşehir Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan S.A ile yapılan görüşmede “odanın içinde kamera olduğunu, ranzalardan birini gördüğünü” belirtmiştir.

11.12.2023 Tarihinde Eskişehir H Tipi Hapishanesinde bulunan M.K ile yapılan görüşmede, “Arkadaş görüşçüsü olarak bildirdiği isimlere ilişkin Emniyet tarafından olumlu rapor hazırlanmasına rağmen cezaevi idaresi tarafından bu görüşçülerin reddedildiği” iletildi.

Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinden gelen mektupta,Vefat eden yakınlarının cenazesine katılamadı kimi arkadaşlar” denilmiştir.

Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinden gelen mektuptaP.T ve A.T’nin tüm başvurulara rağmen tutuklu kardeşleriyle bir araya gelemiyorlar biri 9 biri 2 yıldır” yazılmıştır.

13.12.2023 günü Sinan 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan C.İ ile yapılan görüşmede,mahpusların el yazısı ajandalarına el konulduğunu, bütün el yazısı not, defterler ve ajandaların toplatılıp savcılığa gönderildiğini, bu konuda İnfaz hakimliği kararının olduğu ve bu not, defter ve ajandaların verilmesi yönünde karar almasına rağmen verilmediğini” iletmiştir.

20.12.2023 Tarihinde Yozgat 2 No’lu T Tipi Hapishanesinde M.Y ile yapılan görüşmede “ Açık görüşün 40 dakika ile bir buçuk saat arasında yapılabileceğinin kendilerine bildirildiğini ancak idarenin inisiyatifiyle sadece 40 dakika olarak kullandırıldığını ailelerinin uzaktan geldiğini ancak 3-4 ayda bir ziyarete gelebildiklerini buna rağmen 40 dakika olarak açık görüşün kullandırıldığını en azından bir buçuk saatlik bir süre açık görüş yapabilmeleri için başvuru yaptıklarını bunun da reddedildiğini, haftada 20 dakika telefon görüşü haklarının olduğunu adli mahpusların bir buçuk saat görüntülü görüşme haklarının kullandırıldığını kendilerinin de görüntülü görüşme için başvuru yaptığını ancak başvurunun reddedildiğini” iletmiştir.

20.12.2023 Tarihinde Çorum L Tipi Hapishanesinde S.G ile yapılan görüşmede “45 dakika açık görüş haklarının olduğunu” iletmiştir.

Değerlendirme

AİHM, hak ve özgürlüklere yönelik müdahaleleri incelerken, müdahaleyi gerçekleştirilirken güdülen amaç ile bireyin sınırlanan hakkı arasında adil bir denge olması gerektiğini vurgulamaktadır. AİHM’in bu yaklaşımından da anlaşılacağı üzere, devletler her ne kadar güvenliği sağlamak için hak ve özgürlüklere bazı müdahaleler yapsalar da bu müdahaleleri yaparken ölçülü davranmak ve adil dengeyi bozmamak yükümlülüğü altındadırlar. Anayasa Mahkemesi de bireysel başvuruları incelerken özel hayatın ve doğal olarak hak kapsamına giren alanın dinamizmi konusunda AİHM ile aynı görüştedir.

Mahpusların hapishanede tutulma hali onların özel yaşamlarının gizliliği hakkın ortadan kaldırmamaktadır. Dışarıdakiler gibi hapishanede tutulanlarında ruhsal sağlıklarının bütünlüğünün korunması için özel yaşamlarını gerekli gizlilik sınırı içinde yaşamaları gerekmektedir.

Yapılan görüşmelerde mahpusların yaşam alanlarını görecek pozisyonda kameralar yerleştirildiği ifade edilmiştir. Tutsağın her davranışını kontrol edip tecrit koşullarını derinleştiren bu uygulama mahpusların manevi huzurunu bozan ve kendini güvende hissedebilmesini engelleyen bir uygulamadır.

Yine mahpusların yakınlarının cenazesine katılma hakkının engellendiği tespit edilmiştir. Özel hayata yönelik ciddi bir müdahale oluşturan bu engelleme hukuki değildir. 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 94. Maddesi uyarınca cezaevindeki kişilere ana, baba, eş, kardeş veya çocuğunun cenazesine katılmak ve taziyeleri kabul etmek üzere güvenlik kuvvetlerinin yakın nezaretinde mazeret izni verilebilmektedir.  Ayrıca Anayasa Mahkemesi ve AİHM içtihatlarının cezaevindeki kişilerin yakınlarının cenazelerine gidebilmesini sağlayıcı şekilde devlete önemli pozitif yükümlülükler yükleyen bir anlayışa sahiptir.

Mahpusların aile ve yakınları ile ziyaret kapsamında görüşmelerinin engellendiği tespit edilmiştir. Ziyaret saatleri ailelerin görüş için gelmesine elverişli olmaması, mahpuslar tarafından bildirilen görüşçü listesindeki kişilerin keyfi gerekçelerle reddedilmesinin özel hayata ilişkin olduğu bir gerçektir.

Ayrıca mahpusların defterlerine, el yazılarına vb. el konularak da özel yaşamlarına müdahale edilmiştir.

 

Ğ. KÜRTÇE YASAKLARI

18.01.2023 Tarihinde SİNCAN 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan E.B ile yapılan görüşmede “Kürtçe yazılmış kitapların tercüman bulunmadığı gerekçesiyle taraflarına verilmediğini” belirtmiştir

10.03.2023 Tarihinde SİNCAN 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan H.A ile yapılan görüşmede, “Kürtçe mektupların diğer mektuplara göre 4-5 ay geç ulaştığını” belirtmiştir.

10.03.2023 tarihinde Bolvadin T Tipi Kapalı Hapishanesinde C.İ ile yapılan görüşmede “Kürtçe kitap ya mektupların Kürtçe bilen personel olmadığı gerekçesi ile verilmediği” iletilmiştir.

10.03.2023 Tarihinde SİNCAN 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan H.A ile yapılan görüşmede, “kendilerine gönderilen bazı kitaplara Kürtçe olduğu için el konulduğunu, toplatma kararı dahi olmayan (sosyalizm, Kürt vs kelimeler nedeniyle) kitaplarla birlikte emniyete inceleme için gönderildiğinin idarece kendilerine ifade edildiğini, sonrasında bu kitapların akıbeti hakkında tekrar bilgi alamadıklarını” ifade etmiştir.

16.06.2023 tarihinde Sincan Kadın Hapishanesinde Sariye Taşkesen ile yapılan görüşmede, “Mukaddes KABAK’ın kampüs hastanesinde muayene sırası beklemekteyken karşılaştığı bir başka tutsağa Kürtçe hal hatır ettiği esnada kampüs hastanesinde görevli ve sabit olan kadın askerin ‘’burası Türkiye, Türkiye’de yaşıyor ve Türk vatandaşı iseniz Türkçe konuşacaksınız’’ şeklinde söylemlerde bulunup iterek sözlü ve fiziksel saldırıda bulunulduğu,” aktarılmıştır.

31.08.2023 Kırşehir Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan C.V ile yapılan görüşmede “Kürtçe kitaplarının tercüman olmadığı gerekçesiyle verilmediğini” söylemiştir.

17.11.2023 tarihinde Afyon T Tipi Kapalı Hapishanesinde bulunan Rızgar Turhan ile yapılan görüşmede “Kürtçe defterlerinin veya gelen Kürtçe kitapların çok uzun süre bekletildiğini daha sonra da kitabın içinden birkaç cümle gerekçe edilerek kendilerine verilmediğini ifade etmiştir. Yine aynı şekilde kendisinin yazdığı kitabının verilmediğini ifade etmiştir. Ayrıca Kürtçe yazılı 7 tane defterinin de alındığını ve 2,5 aydır kontrol bahanesi ile kendisine verilmediğini” ifade etmiştir.

Sincan Kapalı Kadın Hapishanesinden gelen mektupta: “Kürtçe şarkı söylenmesi sebebi ile disiplin cezası verildiği, Kürtçe mektuplar tercüman yok denilerek uzun süre verilmediği ve gönderilmediği” yazılmıştır.

Sincan 2 No’ lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan M.M ile yapılan görüşmede “Kürtçe kitapların ya teslim edilmediğini ya da çok zor teslim edilmediğini, gerekçenin tercüman bulunmaması olarak gösterildiğini” söylemiştir.

13.12.2023 günü Sinan 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan C.İ ile yapılan görüşmede,Kürtçe kitapların üzerinde hapishanelerin görüldü mührü olmasına rağmen 2 yıla yakın zamandır verilmediğini, bunu ilişkin İdare ve Gözlem Kurullarının herhangi bir karar verilmediğini bu nedenle başvuru yollarının tıkandığını idarenin şifahen bu kitapların verilmeyeceğini söylediğini ailelerinin talep etmeleri halinde gelip alabileceklerinin söylendiğini,” iletmiştir.

13.12.2023 günü Sinan 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan A.A ile yapılan görüşmede,Kürtçe mektupların çok uzun süre bekletildiğini mahpuslara verilmediğini” iletmiştir.

14.12.2023 Tarihinde Afyon T Tipi Hapishanesinde K.B ile yapılan görüşmede, Kürtçe kitaplar çok geç veriliyor” demiştir.

Değerlendirme

Yapılan görüşmelerde hapishanelerde Kürtçeye dönük büyük bir sansür olduğu anlaşılmıştır. Kürtçe kitap ve mektupların teslim edilmemesi, Kürtçe şarkı söylenmesine disiplin cezası verilmesi, Kürtçe yazılı defterlere el konulması, Kürtçe selamlaşan mahpuslara fiziki/sözlü saldırılar bunu ortaya koymaktadır.

Ana dil hakkı temel bir insan hakkıdır. Eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağı kapsamında kişilerin yaşamın her alanına kendi ana dilleriyle katılıma hakkı bulunmaktadır. Bu hak uluslararası insan hakları belgelerinin neredeyse tümünde açıkça düzenlenmiştir. Hiçbir ayrım yapmadan hapishanede bulunanların dil, etnik ve kültürel farklılığına saygı duyarak ihtiyaçlarını saptamak ve bunlara uygun düzenlemeler yaparak gerekli hizmeti eşit ve gereği gibi yerine getirmesi gerekirken tam tersi yasaklayan bir tavır sergilenmiştir.

  1. NAKİL TALEPLERİNİN REDDİ VE KEYFİ SÜRGÜNLER

Mahpuslarla yapılan görüşmelerde politik mahpusların nakil taleplerinin keyfi olarak reddedildiği anlaşılmıştır.

Örneğin;

10.03.2023 tarihinde Bolvadin T Tipi Kapalı Hapishanesinde H.A ile yapılan görüşmede “ailelerine yakın hapishanelere sevk taleplerinin gerekçesiz bir biçimde reddedildiğini, halihazırda artık sevk talebine ilişkin taleplere cevap dahi verilmediğini aktarmıştır.

31.08.2023 Kırşehir Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan C.V ile yapılan görüşmede, “12 Mayıs 2023 tarihinde Tokat T Tipi Kapalı Hapishanesinden sevk olduğunu, Tokat’ta gerçekleşen avukat görüşünün ardından bir an da tek başına sevk edildiğini, sebebini bilmediğini” söylemiştir.

10.03.2023 tarihinde Eskişehir H Tipi Kapalı Hapishanesinde D.A ile yapılan görüşmede “daha önceki ameliyatlarını İzmir ve Antalya’da olmasından dolayı oradaki doktorlar ile tedaviye devam etmek istediği, bu sebeple oradaki cezaevlerine sevkini talep ettiği; ancak sonuçsuz kaldığı belirtildi. Antalya Cezaevleri sevke açık olmasına rağmen sevkin gerçekleştirilmediği “iletilmiştir.

16.06.2023 tarihinde Sincan Kadın Hapishanesinde Sariye Taşkesen ile yapılan görüşmede, “Babasının kanser hastası olduğu süreçte yazılı olarak defalarca talepte bulunmasına rağmen sevk talebinin karşılık bulmadığı, babasını bu süreçte kaybettiği, annesinin yerleşik olduğu ilin Ankara’ya uzaklığı, yaşı ve hastalık durumu sebebiyle açık görüşe gelemediği, sevk edilmemesinin kendisi ve yakınları için manevi olarak yakıcı ve yıpratıcı bir hal aldığı” iletilmiştir.

13 Kasım 2023 tarihinde Kırşehir Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan M.Ç ile yapılan görüşmede, “sevk talebinin cezaevinin idari gözlem kurulunun olumsuz kanaati nedeniyle reddedildiğini” belirtmiştir.

 

17.11.2023 tarihinde Afyon T Tipi Kapalı Hapishanesinde bulunan M.S.K Cezaevindeki ağır koşullar ve idare baskısı nedeniyle tüm cezaevindeki siyasi mahpusların nakil talep ettiğini ancak bu nakil taleplerinin sürekli doluluk gerekçesi ile reddedildiğini” ifade etmiştir.

Sincan Kapalı Kadın Hapishanesinden gelen mektuptaYaptığımız sevk başvuruları hiçbir koşulda kapasite dolu bahanesi ile kabul edilmiyor. Ancak sevk istenilen cezaevlerine sürgünler yapılıyor” yazılmıştır.

Değerlendirme

Uluslararası standartlar çerçevesinde mahpusların nakil hakkı, Nelson Mandela Kuralları ile Herhangi Bir Şekilde Tutulan veya Hapsedilen Kişilerin Korunmasına İlişkin Prensipler Bütünü ve Avrupa Konseyi’nin Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi Standartları ile Avrupa Cezaevi Kuralları çerçevesinde incelenmiştir. Söz konusu metinlerde yer alan standartlar çerçevesinde dikkat edilmesi gereken insan hakları standartları belirlenmiştir. Bu kapsamda ilk olarak bir mahpus mümkün olduğu ölçüde ikamet ettiği yere makul uzaklıktaki bir tutukevinde veya hapishanede tutulmalıdır.

Ancak yapılan görüşmelerden mahpusların neredeyse hepsinin ailelerinden kilometrelerce uzaktaki hapishanelere talepleri dışında sürgün edilmişlerdir. Ailelerine yakın hapishanelere nakil talepleri ilgili hapishanelerde yer olmasın rağmen keyfi olarak reddedilmiştir. Bu sebeple mahpusların ailelerinin görüşe gelemediği anlaşılmıştır. Ayrıca hasta mahpusların tedaviye erişimi için tedavi olabilecekleri hastanelerin bulunduğu illere nakil talepleri de reddedilmiştir. Görüldüğü üzere naklin, Adalet Bakanlığı tarafından reddedilmesi tutsağın ailesi tarafından ziyaretinin güçleşmesi durumunda dış dünya ile bağının yegâne unsurunun zedelenmesine sebep olmaktadır. Bu durum da özel hayatın korunması ilkesini aşındırmaktadır. Yine tutsağın tedavi olabileceği hastaneye uzak bir ilde bulunan hapishanede tutulması sağlığa erişim hakkını zedelemektedir.

Ayrıca sadece tutsağın değil yakınlarının da haklarını zedeleyen bir tutum olarak karşımıza çıkmaktadır.

I-Dilekçe Hakkı

18.01.2023 Tarihinde SİNCAN 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan B.S ile yapılan görüşmede “İdareye veya kamu kurumlarına yazılan dilekçelere cevabın geç geldiğini bazen de hiç cevap gelmediğini belirtmiştir.  Dilekçelerinin akıbeti hakkında bilgi alabilmek için idareye bazen 3-4 kere daha dilekçe yazdıklarını” belirtmiştir.

18.01.2023 Tarihinde SİNCAN 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan A.A ile yapılan görüşmede “dilekçe, mektup gönderdiğinde bunların akıbeti hakkında idareden bilgi almak istediğinde bilgi verilmediğini” beyan etmiştir.

18.01.2023 Tarihinde SİNCAN 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan H.T ile yapılan görüşmede “cezaevinde yaşanan sıkıntılara ilişkin ve sorunlara ilişkin birçok kez dilekçeyle ilgili kurumlara başvuru yaptığını belirtmiştir ancak çoğu dilekçesine herhangi bir cevap gelmediğini beyan etmiş yakın zamanda vermiş olduğu dilekçelerin akıbetini (dilekçe fotokopisini, evrak tarih –sayı) öğrenmek istemişse de idareden yine bir cevap gelmediğini” belirtmiştir.

10.03.2023 tarihinde Bolvadin T Tipi Kapalı Hapishanesinde C.İ ile yapılan görüşmedetüm dilekçelerin sürüncemede bırakıldığı ya da cevap verilmediği ya da çok geç verildiği” iletilmiştir.

10.03.2023 tarihinde Bolvadin T Tipi Kapalı Hapishanesinde H.A ile yapılan görüşmede “yaşadıkları ihlallerle ilgili kurumlara göndermek istedikleri faksların Cezaevi İdaresi tarafından iletilmediğini” söylemiştir.

10.03.2023 Tarihinde Sincan 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan M.N.Ö ile yapılan görüşmede, “kurumlara yazılan bazı dilekçelerinin iletilmediğini, bu durum sorulduğunda böyle bir dilekçenin hiç yazılmadığını, İnfaz hakimliğine yazılan hiçbir talebin kabul edilmediğini” iletmiştir.

10.03.2023 Tarihinde SİNCAN 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan H.T ile yapılan görüşmede, “kurumlara yazılan bazı dilekçelerinin iletilmediğini ve iletilmeme gerekçesi olarak kamu güvenliği, kamu yararının bulunmadığı, hukuki nedenlerin göndermemeyi gerektirdiği şeklinde nedenler ileri sürüldüğünü” iletmiştir.  

 

16.06.2023 tarihinde Sincan Kadın Hapishanesinde A.G ile yapılan görüşmede “Kurum aracılığıyla gerçekleştirilen başvuru ve dilekçe suretlerinin ücret karşılığında verildiği, bu hususa ilişkin Kurum’a yaptıkları başvurulardan sonuç alınamadığı, bu durumun etkili başvuru hakkının ihlali kapsamında olduğunu” iletmiştir.

01.06.2023 tarihinde Kırşehir Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan R.Ş ile yapılan görüşmede, “Yaptıkları başvuruların sonuçlarını “kâğıt masrafı olur gerekçesi ile kendilerine verilmediği, aktarılmıştır.

Sincan 2 No’ lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan H.T ile yapılan görüşmede “Adalet Bakanlığı’ na dilekçeler gönderildiğini, ancak kendisinin bu hapishanede bulunduğu 4 ay içerisinde gönderilen 4 dilekçeden yalnızca birinin Adalet Bakanlığı’ na iletildiğini, diğerlerinin iletilmediğini ve iletilmeme gerekçesi olarak kamu güvenliği, kamu yararının bulunmadığı, hukuki nedenlerin göndermemeyi gerektirdiği şeklinde nedenler ileri sürüldüğünü” iletmiştir.

Sincan 2 No’ lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan M.K ile yapılan görüşmede “cezaevinde yaşanan sorunlar nedeniyle sık sık sivil toplum kuruluşlarına, insan hakları örgütlerine, kamu kurumlarına dilekçeler yazdıklarını ancak çoğu zaman dilekçelerin ya iletilmediğini ya da dönüş alamadıklarını” iletmiştir.

13.12.2023 günü Sinan 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan A.A ile yapılan görüşmede,TİHEK e yapılan başvuruların hiçbir şekilde verilmediğini” iletmiştir.

20.12.2023 Tarihinde Yozgat 1 No’lu T Tipi Hapishanesinde S.G-1 ile yapılan görüşmede “dilekçelerinin gönderilmediğini, suç duyurusunda bulunsa da suç duyurusu dilekçelerinin gönderilmediğini” iletmiştir.

20.12.2023 Tarihinde Yozgat 2 No’lu T Tipi Hapishanesinde F.İ ile yapılan görüşmede “Hapishanede mahpusların başvuruları, dilekçeleri ve savcılık suç duyurularının idare tarafından hiçbir şekilde gönderilmediğini, evrak kaydı alınmadığını, bir buçuk yıl önce Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğunu ancak herhangi bir cevabın verilmediğini, dilekçelerin akıbetinin sorulamadığını, Savcılığa en az 30 başvuru yapıldığını ancak bu savcılık suç duyurularının gönderilmediğini, idare tarafından hiçbir cevap verilmediğini, Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan şikayetlerde soruşturma numaralarının verilmediğini, idareye de yapılan bütün başvuruların cevapsız kaldığını, bu cevapsız kalan başvurulara karşı da suç duyurusunda bulunulduğunu suç duyurularına da cevap verilmediğini, bu nedenle infaz hakimliğine başvuru yapıldığını infaz hakimliğinin de ortada bir karar olmadığından dolayı başvuruyu reddettiğini” iletmiştir.

20.12.2023 Tarihinde Çorum L Tipi Hapishanesinde S.G ile yapılan görüşmede “Cezaevinden talep dilekçelerine hiçbir şekilde cevap verilmediği” aktarılmıştır.

Değerlendirme

Anayasal bir hak olan dilekçe hakkı; bireylerin kendileriyle ya da kamu ile ilgili istek, dilek ve şikâyetlerini, bireysel ya da toplu olarak ilgili kamu makamlarına sunma hakkıdır. Kısaca dilekçe bireylerin taleplerine cevap vermek için tanınan bir imkân; esasen bir hak arama yoludur. mahpuslık hali, bu hakkı ortadan kaldırmamaktadır. Hapishanelerdeki hukuk dışı uygulamaları, mahpuslara karşı işlenen suçları şikâyet etmek ya da sorunlarına çözüm aramak, mahpusların en doğal hakkıdır. Ancak yapılan görüşmelerde mahpuslar, dilekçelerinin ya hapishane tarafından ilgili kurumlara iletilmediği ya da ilgili kurumların dilekçelere cevap göndermediğini iletmişlerdir. Dilekçe hakkının kullanılmasına dair 3071 Nolu kanun, Madde 3- Türk vatandaşları kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikayetleri hakkında, Türkiye Büyük Millet Meclisine ve yetkili makamlara yazı ile başvurma hakkına sahiptirler. mahpusların bu hakkının doğrudan ve dolaylı olarak engellenmesi, Anayasanın 10. Maddesiyle hüküm altına alınan eşitlik ilkesine ve dilekçe hakkını hüküm altına alan ilgili maddeye aykırılık teşkil etmektedir.

İ-AÇLIK GREVLERİ

11.12.2023 Tarihinde Eskişehir H Tipi Hapishanesinde bulunan C.A ile yapılan görüşmede, “27 Kasım itibariyle açlık grevine başlandığı, idare tarafından kendilerine günlük mahpus başı 1-2 Litre su, bir çay kaşığı karbonat, bir çay kaşığı şeker ve bir çay kaşığı tuz verildiği; ancak meyve suyu vs. verilmediği, kendilerinin kantinden meyve suyu temin ederek günlük 1-2 bardak tükettikleri iletildi. İdare tarafından verilen ürünlerin miktarlarını TTB’nin belirlediği ölçüde verdiklerini söyledikleri iletildi.  B kompleks vitaminin en başından beri verildiği, buna ilişkin herhangi bir sıkıntı yaşanmadığı belirtildi. Günlük re’sen doktor kontrolü yapıldığı, ilk gün mahpusların TTB tarafından hazırlanan formun doldurup imzalandıklarını, günlük olarak boy, kilo ve tansiyon ölçümü yapıldığı, hekim yaklaşımında ve hekime erişimde herhangi bir sıkıntı olmadığı” iletilmiştir.

13.12.2023 günü Sinan 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan C.İ ile yapılan görüşmede,Hapishane idaresinin açlık grevinde iaşeleri tamamıyla verdiğini herhangi bir kötü muamele ve sorun olmadığını ancak açlık grevi başlatan mahpuslara soruşturma açıldığını, AYM’nin açlık grevine başlayan mahpuslara ceza verilmesinin hak ihlali olduğuna ilişkin karar verdiğini” beyan etmiştir.

13.12.2023 günü Sinan 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan N.Ö ile yapılan görüşmede, “Açlık grevi sonrası diyet yemek verilmediğini, açlık grevindekilerin revire götürüp muayene edilmek istendiğini, doktorun koğuşlara gelmediğini” iletmiştir. 

13.12.2023 günü Sinan 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan N.Ö ile yapılan görüşmede,Açlık grevinden çıkanlara diyet yemeği verilmediğini, çorba pirinç lapası vs. talep ettiklerini ancak verilmediğini” iletmişlerdir. 

13.12.2023 tarihinde 1 No’lu Sincan Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde S.A ile yapılan görüşmede,Şeker, su, tuz, limon veriyorlar. Vitamin olarak kompleks b vitamini veriliyor.

Açlık grevi sonrası diyet yemeği verilmiyor” demiştir.

 

13.12.2023 tarihinde 1 No’lu Sincan Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde B.S ile yapılan görüşmede, Açlık grevleri sorası diyet yemek verilmediğini” aktarmıştır.

 

14.12.2023 Tarihinde Bolvadin T Tipi Hapishanesinde H.K ile yapılan görüşmede, Açlık grevine girenler ilk olarak kurula çağrılıp açlık grevine girilmemesi için ikna edilmeye çalışılıyor, ikna başarısız olunca soruşturma açılıp eşyaları ile birlikte hücreye konuluyor. Açlık grevi bittikten sonra odasına geri götürülüyor.” demiştir. “Doktor Kontrolünün her gün olduğunu ancak doktor odaya gelmeyip, muayenenin revirde gerçekleştiğini” eklemiştir. “iaşenin başlarda verilmediğini, daha sonra 5 paket meyve suyu, 5 kutu bal, karbonat, 1 pet bardak şeker, 2 limon, 1 yemek kaşığı kadar da tuz verildiğini” belirtmiştir.

14.12.2023 Tarihinde Bolvadin T Tipi Hapishanesinde H.K ile yapılan görüşmede, Açlık grevinden çıkanlara diyet yemek verilmediğini” iletmiştir.

13.12.2023 tarihinde 2 No’lu Sincan Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde R.T.Ö ile yapılan görüşmede,Açlık grevi sonrası diyet yemek verilmediğini, günlük 5 meyve suyu, 1 şişe su, 5 bitki çayı, şeker ve tuz veriliyor, açlık grevlerindekiler için doktorun hücrelere gelmediğini, revire götürüldüklerini” iletmiştir. 

15.12.2023 Tarihinde Sincan Kadın Hapishanesinde bulunan S.A ile yapılan görüşmede,Vitamin taleplerinin olmadığı ancak idare ve revir tarafından talep olduğu halde kendilerine vitamin verilebileceğinin iletildiği, eylemle alakalı haklarında disiplin cezası verildiğini” iletmiştir.

20.12.2023 Tarihinde Sincan Kapalı Kadın Hapishanesinde S.İ ile yapılan görüşmedeaçlık grevi eylemine ilişkin olarak ilk günün akabinde Kurumun disiplin soruşturması başlattığını” iletmiştir.

20.12.2023 Tarihinde Yozgat 1 No’lu T Tipi Hapishanesinde A.T ile yapılan görüşmede “27 Kasım’dan itibaren süreli-dönüşümlü açlık grevinde olduklarını, açlık grevine başlayan mahpusların tek kişilik hücreye alındıklarını ve iaşelerin verilmediğini” aktarmıştır. “İlk giren kişiye yalnızca tuz, limon, şeker, su ve karbonat verildiğini, meyve suyu ve çay gibi istekleri karşılanmadığını ve mahpusların yanlarında getirmesine müsaade edilmediğini, idareyle yapılan görüşmeler sonrası durumun iyileştirildiğini, mahpusların yanlarında meyve suyu ve çikolata götürmelerine izin verildiğini, semaver götürmelerine izin verilmediğini bu nedenle çay ve kahve içemediklerini.” iletmiştir. Ayrıca, “açlık grevinde olan mahpusların her gün revire götürülerek hemşireler tarafından tansiyon, şeker ve kilo kontrollerinin yapıldığını, cumartesi pazar günleri ise sağlıkçı gardiyanlar tarafından hücrede kontrollerinin yapıldığını, açlık grevine giren mahpusları tek kişilik hücreye alarak baskı altına almaya ve grevi sonlandırmaya çalıştıklarını” belirtmiştir.

20.12.2023 Tarihinde Yozgat 1 No’lu T Tipi Hapishanesinde İ.Ö ile yapılan görüşmede “Açlık grevinde meyve suyu gibi iaşelerinin verilmediğini” aktarmıştır.

20.12.2023 Tarihinde Yozgat 2 No’lu T Tipi Hapishanesinde F.İ ile yapılan görüşmede “Açlık grevinde mahpuslara iaşelerinin verildiğini mahpusların meyve suyu veya ayran talep ettiklerini ancak bunların verilmediğini” iletmiştir. “Açlık grevine başlayan mahpuslara soruşturmalar açıldığını, ilk aşamada açlık grevine başlayan mahpuslara 1 ay etkinlikten men cezası verildiğini, mahpusların sözlü savunma yapmak istediklerini, infaz hakimliğine başvuru yaptıklarını ancak bu başvuruların akıbetini bilmediklerini” iletmiştir.

21.12.2023 tarihinde Tokat T Tipi Kapalı Hapishanesinde A.Ç ile yapılan görüşmede kendilerine doğrudan yönelen fiziki ve sözlü saldırının olmadığını, disiplin soruşturmalarının açıldığını, cezaların verildiğini, idare tarafından günlük iaşe verildiğini, iaşe içerisinde 3 tane meyve suyunun bulunduğunu (200 ml), 2-3 bardak ayran verildiğini, limon verildiğini, musluktan su içtiklerini ancak musluk suyunun fena olmadığını, yarım bardak tuz ve şeker verildiğini, karbonat verilmediğini, revire her gün kendilerinin gittiklerini, hekimi değil sağlık memurunu gördüklerini, tansiyon ölçümü yapıldığını, öncesinde boy ve kilo ölçümü de yapıldığını”  ifade etmiştir.

20.12.2023 Tarihinde Yozgat 2 No’lu T Tipi Hapishanesinde M.Y ile yapılan görüşmede “Açlık grevine giren mahpuslara 3 adet Limon, 100 gr. Tuz, 100 gr. Şeker, 50 gr. Karbonat, B-12 Complex vitamin, 2 adet 1,5 Lt su verildiğini, açlık grevine başlayan mahpuslara iaşe dışında hiçbir şey verilmediğini, grevdeki mahpusların para ile dahi meyve suyu alamadığını, tartı ve tansiyon ölçümünün periyodik olarak yapıldığını” iletmiştir.

Değerlendirme

Türkiye’deki en az 106 hapishanede mahpuslar İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde 33 aydır tecrit altında tutulan Sayın Abdullah Öcalan ile görüşmelerin sağlanması için açlık grevine girmiştir.

İmralı’da koşulların ağırlaştırılmasıyla “koster bozuk” ve “hava muhalefeti” gerekçeleriyle sistematik hale getirilen avukat ve aile görüş engellemeleri, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası 6 ay süren yasaklamalarla, daha sonra “disiplin” adı altında verilen hücre cezalarıyla sürdürülmektedir

Abdullah Öcalan’a yönelik avukat görüş yasağı, 27 Temmuz 2011 tarihinden 2 Mayıs 2019 tarihine dek 8 yıl boyunca kesintisiz biçimde sürdürülmüştür. 2019 yılında 5 kez avukat görüşmesi gerçekleştirilmiş olup 7 Ağustos 2019 tarihinde yapılan son avukat görüşmesinden sonra kesintisiz yasak uygulamasına kaldığı yerden devam edilmiştir.

14 Mart 2021 tarihinde sosyal medyada Abdullah Öcalan’ın sağlığı ile ilgili spekülasyonlara dair iddiaların ortaya çıkmasıyla kamuoyunda ciddi kaygılar oluşmuştur. Bu kaygılar üzerine 25 Mart 2021 tarihinde ailelere telefon ile iletişim imkânı sağlanmıştır. Bununla birlikte Abdullah Öcalan’ın kardeşi ile yaptığı görüşme 3- 4 dakika içinde sonlandırılmış, Ömer Hayri Konar ve Veysi Aktaş’ın aileleri ile görüşmesi ise mümkün olamamıştır. Sözü edilen kısa telefon görüşmesinde Abdullah Öcalan, açık ve net bir şekilde avukatları ile görüşmek istediğini ifade ettiği bilgisi kardeşi tarafından da kamuoyu ile paylaşılmıştır.

İmralı Hapishanesinde uygulanmakta olan bu ağır izolasyon/tecrit haline yönelik Türkiye’de birçok baro, hukuk ve insan hakları kuruluşunun aktif üye ve yöneticilerinin olduğu 768 avukat, yasaklanan avukat ziyaretleri ile ilgili 26 Mayıs 2021 tarihinde bir açıklama yapmıştır.  Yanı sıra, 10 Haziran 2022 tarihinde avukat görüşmesinin gerçekleşmesi talebiyle Türkiye’de bulunan 29 baroya bağlı 775 avukat yetki belgesi ile Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuruda bulunmuş, ancak başsavcılık tarafından bu başvuruya hiçbir şekilde geri dönüş yapılmamıştır.

Yine Avrupa ülkeleri başta olmak üzere 22 ülkeden 350 avukat 14 Eylül 2022 tarihinde, Ortadoğu’da farklı ülkelerden 756 avukat ise 19 Eylül 2022 tarihinde Adalet Bakanlığı’na başvuru yaparak İmralı Ada Hapishanesinde avukat görüşü yapmak için talepte bulunmuştur. Bu başvurulara da herhangi bir yanıt verilmemiştir.

İmralı Hapishanesinde uygulanan avukat yasağı, 2015 yılında güncellenen Mahpuslara Muamelede Birleşmiş Milletler Asgari Standart Kuralları’na (Nelson Mandela Kuralları), tavsiyelerine ve 5275 sayılı İnfaz Kanunu’na açıkça aykırıdır. Devletlerin hapishanelerde tutulan kişilerin kimliği, siyasal görüşü, dini ve etnik kimliği, cinsiyeti, cinsel yönelimi ve mahkumiyetinin niteliğine bağlı olmaksızın haklarını kullanmalarını güvence altına alma yükümlülüğü bulunmaktadır. Gelinen aşamada Türkiye’nin İmralı Hapishanesindeki uygulamalarının sürekliliği, “incommunicado” halinin gün geçtikçe ağırlaşması sebebi ile politik mahpuslar Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecritin kaldırılması için açlık grevi eylemi başlatmışlardır.

Yapılan görüşmelerde açlık grevi eylemine giren mahpusların kimi baskıcı uygulamalara maruz bırakıldığı anlaşılmıştır. açlık grevindeki mahpuslara sırf açlık grevine girdikleri için keyfi disiplin soruşturmaları açılmış, kimisine ceza verilmiştir. Açlık grevlerinden çıkan mahpusların sağlığı için son derece önemli olan diyet beslenme kimi hapishanelerde sağlanmamıştır. Kimi cezaevlerinde grevdeki mahpusların ücreti mukabilinde dahi meyve suyu alamadıkları öğrenilmiştir. Yine açlık grevlerinde olanların muayeneleri koğuşlarında yapılmamakta, revire götürülmek suretiyle yapılmaktadır.

 

DİĞER İHALLER

18.01.2023 Tarihinde SİNCAN 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan B.S ile yapılan görüşmede “Kantin, tebligatlar, mektup- iç posta sisteminin ücretleri oldukça pahalanmış olup iç posta sisteminde pul zorunluluğu bulunduğunu” iletmiştir.

31.08.2023 tarihinde Kırşehir S Tipi Hapishanesinde A.N ile yapılan görüşmede “Kantindeki her şey çok pahalı olduğu” iletilmiştir.

17.02.2023 Tarihinde ihinde Kırşehir Yüksek Güvenlikli S Tipi Hapishanesinde Bulunan Ş.B  ile yapılan görüşmede “Maraş Türkoğlu hapishanesinden sevk edilirken hiçbir eşyalarını yanlarında getirmediklerini, henüz hiçbir eşyalarının kendilerine ulaşmadığını, Sabah sayımla birlikte havalandırma kapısının açılarak hava kararıncaya kadar havalandırmaya çıkabildiklerini ancak Kırşehirde havanın çok soğuk olması nedeniyle kıyafetlerinden dolayı havalandırmaya çok az süre çıkabildiklerini,  Maraş Türkoğlu hapishanesinde TV lerinin kırıldığını, depoda isimleri olanların Televizyonlarının getirilebileceğini, elbiseleri, buzdolapları ve vantilatörlerinin Türkoğlu’ndan getirilerek kendilerine verilmesi için dilekçe yazdıklarını ancak henüz teslim edilmediğini” iletmiştir.

17.02.2023 Tarihinde Kırşehir Yüksek Güvenlikli S Tipi Hapishanesinde Bulunan R.B ile yapılan görüşmede “Kendilerine kantin listesi verilmediğini, su bardağı yazdığını ancak kendilerine bardak getirilmediğini sadece semaverin getirildiğini, Televizyon ve buzdolabının henüz kantinde olmadığını bu nedenle satılmadığını” iletmiştir.

17.02.2023 Tarihinde ihinde Kırşehir Yüksek Güvenlikli S Tipi Hapishanesinde Bulunan A.N ile yapılan görüşmede “ Maraş Türkoğlu hapishanesinden çıkarken yanlarında herhangi bir eşya getiremeyeceklerinin söylendiğini, sadece üzerlerindeki kıyafetlerle geldiklerini, Maraş Türkoğlu’ndaki koğuşlarında bulunan vantilatör,  masa,  buzdolabı,  saz, TV, kitaplar ve elbiselerinin kendilerine henüz  verilmediğini, dilekçe ile talep ettiklerini ancak herhangi bir cevap verilmediğini, kantinden bir semaver aldıklarını semaverin fiyatının  525 TL olduğunu,  buzdolabının 9.000 TL ve Televizyonun da 3.300 TL  olduğunu ancak buzdolapları ve Televizyonlarının getirilip getirilmeyeceğini bilmediklerini bu nedenle TV ve buzdolabı alamadıklarını, bir tikinin olduğunu ve pantolon giyemediğini, mecburen şalvar tipi kıyafetler giydiğini ve beline kemer yerine şal sardığını, şalının siyah renkte bir şal olduğunu ancak renginden dolayı şalına el koyduklarını” iletmiştir.

03/03/2023 tarihinde Sincan Kadın Hapishanesinde S.D ile yapılan görüşmede, “Giysi kotaları öne sürülerek aramalarda kıyafetlerinin alındığını” aktarmıştır.

10.03.2023 tarihinde Bolvadin T Tipi Kapalı Hapishanesinde H.A ile yapılan görüşmede “kantin fiyatlarının pahalı olduğunu, hapishane koşullarında maddi imkanlarının çok üstünde bir fiyatlandırmanın bulunduğunu” iletmiştir.

16.06.2023 tarihinde Sincan Kadın Hapishanesinde A.G ile yapılan görüşmede, “Görüşçü olması talebiyle bildirdiği isimlerin Kurumca ‘’sakıncalı bulunduğu’’ gerekçesiyle reddedildiğini” iletmiştir.

16.06.2023 tarihinde Sincan Kadın Hapishanesinde S.T ile yapılan görüşmede, “Sık aralıklarla yazılı olarak talepte bulunulmasına rağmen oda değişimi taleplerinin reddedildiği, nadir olarak yapılan oda değişimlerinin özgün durumlar ve rahatsızlıklar gözetilmeden gerçekleştirildiği,” iletilmiştir.

01.06.2023 tarihinde Kırşehir S Tipi Hapishanesinde bulunan A.N ile yapılan görüşmede, “Oda değişikliği taleplerine cevap verilmediği” belirtilmiştir.

01.06.2023 tarihinde Kırşehir S Tipi Hapishanesinde bulunan V.A ile yapılan görüşmede, “oda değişiklik taleplerimiz dikkate alınmıyor, Kurul cevap dahi vermiyor.” Demiştir.

10.03.2023 tarihinde Eskişehir H Tipi Kapalı Hapishanesinde M.O ile yapılan görüşmede “mektupların geliş-gidişlerinde ve kargoların ulaşması ve tesliminde sorunlar yaşandığını, eşyaların yalnızca tekli aylarda verildiğini, bunun dışında eşya geldiğinde hediye olarak kabul edilip kendilerine teslim edilmediğini” iletmiştir.

31.08.2023 Kırşehir Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan S.A-1 ile yapılan görüşmede “buzdolabının Diyarbakır’da kaldığını, buraya gönderilmediğini, buzdolabı alamadığını” ifade etmiştir.

17.02.2023 Tarihinde Kırıkkale Hacılar F Tipi Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan M.Ö ile yapılan görüşmede Kahramanmaraş ilinde meydana gelen deprem nedeniyle sevklerinin depremin ikinci günü gerçekleştiği, alelacele gerçekleştirilen sevk nedeniyle şu an bulundukları cezaevine kişisel eşyalarının, kitapların, giysilerinin, kantinden almış oldukları televizyon, ketle, buzdolabı vb. eşyaların kendilerine verilmediğini beyan etmişlerdir. Sadece üstlerindeki giysiler ile cezaevine getirildiklerinden” bahsetmiştir.

Sincan 2 No’ lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan H.T ile yapılan görüşmede “dışarıdan gönderilen eşyalara ait kolilerin teslim edilmediğini, bazen teslim edilmeden geri gönderildiğini, kendilerince yenisi gelmesi için dışarı gönderilmek istenen kolilerin de gönderilmediğini ve bu şekilde eşya değişimini yapamadıklarını” iletmiştir.

Sincan 2 No’ lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan M.M ile yapılan görüşmede “son zamanlarda mahpusların talebi olmaksızın İdare tarafından keyfen oda değişimlerinin yapıldığını, halihazırda zaten arkadaşları ile bir araya gelemediklerini, son dönemdeki oda değişikliklerinin tamamen birbirlerinden ayırmaya dönük bir yöntemin denendiğini düşündürdüğünü” iletmiştir.

Sincan 2 No’ lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan M.M ile yapılan görüşmede “tabak, bıçak gibi günlük eşyaların sürekli kullanıma uygun olmaması nedeniyle gündelik hayatlarının çok zorlaştığını” iletmiştir.

Sincan 2 No’ lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan N.Ö ile yapılan görüşmede “oda değişikliği konusunda İdarenin keyfi bir tutum takındığını, talep edilen oda değişikliklerinin yapılmadığını ancak talep dışı oda değişikliklerinin gerçekleştiğini” aktarmıştır.

10.03.2023 Tarihinde SİNCAN 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan H.A ile yapılan görüşmede, “kendi kullandıkları kitapları cezaevinden başka cezaevine gönderemediklerini kendileri ile farklı blokta olan cezaevi arkadaşına PTT kanalı ile ücreti mukabilinde bile gönderemediğini” ifade etmiştir.

11.12.2023 Tarihinde Eskişehir H Tipi Hapishanesinde bulunan D.A ile yapılan görüşmede, “Kantindeki fahiş fiyatlarını mahpusları zorladığı” aktarıldı.

13.12.2023 günü Sinan 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan N.Ö  ile  yapılan  görüşmede,Geçtiğimiz hafta B Blok 3. Ve 4. Koğuşa  açık görüşe gelen bir aileye çıplak arama yapıldığını” iletmiştir. 

Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinde gelen mektuptaOda değişim taleplerimiz gerekçesiz ve keyfi olarak reddediliyor” denilmiştir.

Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinde gelen mektupta Görüntülü konuşma hakkından hiçbir şekilde faydalanamıyoruz” denilmiştir

Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinden gelen mektupta Kıyafetlerde kota sistemi erkeklerin ihtiyacına göre ayarlanmış. Kadın özgünlükleri ve ihtiyaçları gözetilmiyor. Eşyaların koli verilmesi/gönderilmesi dayatılıyor.  Ailelerden uzak sürgünde olduğumuz için zaten aileler çok az geliyor ve eşya veremiyor, mağdur oluyoruz.” yazılmıştır.

 

 

TALEP VE ÖNERİLER

  1. Açlık Grevleri
  1. Öncelikle başlatılan bu açlık grevinin daha vahim ve ciddi tabloların ortaya çıkmaması için taleplerin demokratik kamuoyu tarafından duyulması, siyasi iktidarın bu husustaki sorumluluğunu görmesi ve bir an önce bu talepleri karşılaması gerekmektedir. Politik mahpuslar, Sayın Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin sonlandırılması ve artan hak ihlallerini protesto etmek amacıyla başlatılan süresiz-dönüşümlü açlık grevi eylemi 40. gününe girmiştir. Eyleme katılan kişi sayısı hapishaneden hapishaneye değişiklik göstersede mahpuslar ortalama beşer kişilik gruplar ile beşer günlük açlık grevi yapmaktadır. Mahpusların talebi ise; Türkiyedeki varolan yasaların uygulanarak Abdullah Öcalan üzerindeki hukuka aykırı tecritin son bulması, Öcalan’ın ailesi ve avukatları ile görüşmesinin sağlanmasıdır. Ağır hak ihlallerinin yaşandığı, mahpusların ihtiyaç duydukları tedaviye dahi erişemediği bu dönemde açlık grevlerinin sürmesi halinde geri dönülemez nitelikte ağır sonuçlar doğuracağı ortadadır. Bu sebeple mahpuslar daha fazla hak ihlaline uğramadan; herhangi bir yaşam hakkı ihlali olmadan açlık grevlerinin son bulması için Abdullah Öcalan’a uygulanan hukuka aykırı tecridin kaldırılması ve hapishanelerdeki hak ihlallerine derhal son verilmesi gerekmektedir.
  2. Açlık grevi yapanların günlük olarak minimum 5 büyük bardağı su, 2 çay kaşığı tuz, 5 yemek kaşığı şeker, 1 tatlı kaşığı karbonat ve 500 mg B1 vitamini alması sağlanmalıdır.
  3. B1 vitamininin temin edilmesi ve açlık grevi yapanlara ulaştırılması sağlanmalıdır.
  4. Açlık grevi sırasında, açlık grevi yapanların başka koşullardan kaynaklanan sağlık riskleri ortadan kaldırılmalıdır. Kullanılan malzemelerin temizliği ve sağlığa uygunluğu sağlanmalıdır. Bu kişilerin ılık ve nemli bir ortamda, fazla fiziksel aktiviteye maruz bırakılmaksızın bulunmaları sağlanmalıdır.
  5. Açlık grevindekilerin var olan hastalıkları nedeniyle kullandıkları ilaçlara nasıl devam edecekleri konusunda bilgi verilmelidir.
  6. Açlık grevi yapanlara yardımcı olan, bakımlarını sağlayanlara gerekli bilgi ve olanaklar sağlanmalıdır. Bu nedenle Türk Tabipleri Birliği tarafından hazırlanmış “Açlık Grevi Sırasında Dikkat Edilmesi Gereken Konular” adlı bilgi notu, bu kişilere ve açlık grevi yapanlara iletilmelidir.
  7. Kişiler, açlık grevine başladıkları andan itibaren, müdahalesini kabul ettikleri hekim gözetiminde tutulmalı ve kendi sağlık durumları hakkında her gün hekimleri tarafından bilgilendirilmelidirler.
  8. Açlık grevinin kişinin kendi iradesiyle sonlandırıldığı, tedavi ve beslenmeye geçiş aşamasında, TTB’nin daha önceki açlık grevlerine katılmış olanların beslenmeye geçiş, eksikleri yerine koyma ve ortaya çıkan hastalık ve rahatsızlıkların tedavileri üzerine yapılmış olan araştırmalara bağlı olarak hazırladığı “Açlık Grevi Yapmış Hastada Tedavi Bakım Protokolü” uygulanmalıdır.
  9. Hastaneye sevkler ve tedavi; kusma ve bası yarasına yol açabileceğinden kelepçeli yapılmamalıdır.
  10. Açlık grevi bittikten sonra yerine koyma ve beslenmeye geçiş aşamasında, ihtiyaç duyulabilecek hekim ve sağlık çalışanı daha önceden belirlenmeli, bu kişilere tedavi  be beslenme ile ilgili gerekli bilgiler verilmelidir.
  11. İlgili meslek örgütleri, sağlık ve insan hakları örgütlerinin oluşturduğu “Bağımsız Tıbbi İzlem Heyetleri”nin cezaevi ziyaretleri ve denetimleri, tedavilerin yapılması ve komplikasyonların azaltılması açısından önemlidir. Bu heyetlerin cezaevlerine girmesi için gerekli kolaylıklar sağlanmalıdır.
  12. Açlık grevine giren mahpuslara bir baskı mekanizması aracı olarak kullanılan disiplin soruşturmalarından vazgeçilmelidir.
  13. Sağlık Hakkı
  14. Hapishane koşullarında kalamayacak kadar ağır hasta olan mahpusların hapishanede tutulmaya devam edilmesi, tedaviye ulaşmanın önündeki engeller, ulusal mevzuata ve uluslararası sözleşmelere aykırı olup tıbbi tedaviye ulaşma imkânı kısıtlandığından yaşam hakkı ihlaline yol açılmaktadır. Görüşmelerimiz sonucunda tespit edilen sağlığa erişim hakkı ihlallerinin ortadan kaldırılması için Adalet Bakanlığının pozitif yükümlülüklerini yerine getirmeli, cezalarının infazının hapishane koşullarında sürdürülmesinin uygun olmayan mahpuslar yönünden alternatif yollar aranmalı ya da sağlık koşulları nedeniyle cezanın ertelenmesi/geri bırakılması yoluna gidilmesi için gerekli işlemler yapılmalıdır.
  15. Mahpusların tedavi ve muayene haklarının kullanımı önündeki en büyük engellerden olan ağız içi arama işkencesi gibi tacize varan aramaların yapılması ve mahpusların bu uygulamaları kabul etmemesi sebebiyle cezaevi idarelerince aylardan beri onlarca hasta mahpusun hastane sevkleri engellenmektedir. İnsanlık onuru ile bağdaşmayan ağız içi arama uygulamasına ve diğer yasaklı arama usullerine derhal son verilmeli, hasta mahpusların hastaneye sevkleri sağlanmalıdır.
  16. Mahpusların talebi doğrultusunda daha iyi tedavi görebilecekleri hastanelerin bulunduğu illere nakil talepleri kabul edilmelidir.
  17. En temel ihtiyaçlardan olan gıda ve temiz suya erişim temiz suya erişim hakkının ihlali; sağlık hakkının ihlali boyutuna vardırılmıştır. Yemeklerin mahpusların sağlıklı ve dengeli beslenmesine elverişli porsiyonda ve besleyici olmalıdır. Ayrıca gerek hasta mahpusların gerekse de vejeteryan olan mahpusların yemek düzenlerine dikkat edilmeli, buna dair yükümlülükler yerine getirilmelidir.
  18. Mahpusların genel sağlıklarının korunabilmesi için acilen temizlik malzemesine erişimleri sağlanmalı ve hapishanelerin hijyen koşulları sağlanmalıdır.
  19. Fiziki yapısı mahpusların bedensel ve ruhsal sağlığını bozmaya elverişli hapishaneler derhal boşaltılmalıdır.
  20. Mahpusların sağlık kurumlarına ve hastanelere ring araçlarıyla değil; daha hijyenik ve sağlığa uygun araçlarla taşınması sağlanmalıdır.
  21. İdare, sosyal devlet ilkesi uyarınca dezavantajlı ve hasta mahpuslara gerekli korse, tekerlekli sandalye, ortopedik yatak gibi medikal malzemeleri sağlamalıdır.
  22. İdare tüm hasta mahpuslara tedavileri için gerekli olan ilaçları geciktirmeden temin etmelidir.
  23. Tutuklu ve hükümlülerin muayenesi sırasında jandarmanın muayene odasında bulunması ya da muayenenin hükümlü ya da tutuklu kelepçeli iken gerçekleştirilmesi özgürlüğünden mahrum kalmış kişilerin yaşadığı sağlık hakkı ve kötü muamele yasağı ihlallerinin başında gelmektedir. Muayene sırasında gerçekleşen bu iki uygulamada hekimlerin hukuki sorumlulukları ve etik davranış yükümlülükleri ise bu uygulamanın temel tartışma zeminini oluşturmaktadır. Hasta mahremiyeti gözetilerek ve eşit koşullarda, insan onuruna uygun olacak şekilde bir muayene gerçekleştirilmelidir.
  24. İşkence ve Kötü Muamele
  25. Ziyaretimiz sırasında bildirilen gerek mahpuslara gerekse de ailelerine karşı gerçekleştiği ifade edilen “Çıplak Arama” işkencesine olarak ivedilikle adli soruşturma başlatılmalı, olay tarihlerinde görevli olan tüm personel tespit edilmeli, acilen yaşanan olaya ilişkin olarak tüm delillerin etkin ve şeffaf bir şekilde bizzat savcılık eliyle toplatılmalıdır.
  26. Koğuşlarda sayım ve ardından gerçekleşen arama biçiminin süreklileşmesi, koğuşta yapılan aramanın orantısız ve baskın havasında yaşanması keyfiliğe yol açmaktadır. Bu uygulamanın kabulünde “zorunlu nedenlerden” kaynaklanmadığı İdare tarafından da sayımın kolaylaştırma aracı haline geldiği anlaşılmaktadır. Hapishanelerde mahpuslara yönelik arama adı altına yapılan işkence ve kötü muamele iddialarına yönelik derhal etkin ve şeffaf bir soruşturma başlatılmalıdır. Hukuka aykırı fiiller gerçekleştiren kamu görevlileri hakkında etkin soruşturma mekanizmaları işletilmelidir. Şafak baskını şeklinde tabir edilen eylemlerden derhal vazgeçilmelidir.

   ç. Tecrit Uygulamaları

  1. Raporda görüldüğü üzere mahpusların en temel insan hakları dahi askıya alınmış ve mahpuslar üzerindeki tecrit en üst seviyeye çıkarılmıştır. Mahpusların maruz kaldığı tecrit uygulamalarına ve koşullarına derhal son verilmelidir.
  2. Mahpusların hapishane koşullarında sosyalleşebilmesi, infaz sürelerinde sosyal ilişkilerden kopmamaları, bedensel ve ruhsal sağlıkları açısından ortak alan faaliyetleri büyük önem arz etmektedir. Özellikle yüksek güvenlikli hapishanelerde tutulan mahpusların beden ve ruh sağlıkları için uzun süre veya süresiz sosyal yalnızlaştırmaya maruz bırakılmamalıdır. AİHM, tamamen duyusal yalıtma ile birlikte bütünüyle sosyal yalıtmanın kişiliği tahrip edeceğini ve güvenlik veya başka gerekçelerle haklı gösterilmeyecek bir insanlık dışı muamele biçimi oluşturacağını belirtmiştir. Bu anlamda sosyal aktivitelerin önemini bir kez daha vurgulamak gerekir.
  3. Mahpusların dış dünya ile iletişim kurması, toplumdan tamamen kopmadan, meydana gelen gelişmeleri takip edebilmesi için en önemli iletişim araçlarının başında süreli ve süresiz yayınlar gelmektedir. Mahpuslar kitaplar sayesinde birçok konuda kendilerini geliştirirken gazete ve dergiler sayesinde toplumda yaşanan gelişmeleri takip edebilmektedir. Bu durum tecridin mahpuslar üzerindeki etkilerinin bir parça olsun azalmasına neden olmaktadır. Ancak hapishanelerde kitaplara getirilen kısıtlamalar ile dergi ve gazetelere getirilen yasaklamalar nedeniyle mahpuslar ifade özgürlüğü kapsamında bilgi ve kanaatlere ulaşma özgürlüğü ve haber alma hakkından faydalanamamaktadır. Bu uygulamalara derhal son verilmeli, mahpuslara kitap kotası kaldırılmalı ve mahpusların haberleşme hakları bağlamında yasal olan dergi-gazete ve TV kanallarının mahpuslara verilmesi sağlanmalıdır.
  4. Tel örgü, kafes uygulaması, yaşam alanlarını gören kamera uygulamasına derhal son verilmelidir.
  5. S ve Y tipi gibi tabut tipi hapishaneler derhal kapatılmalıdır.

 d. Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Hakkı

  1. Hukuka aykırı olan Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik” ile hapishane idarelerinin mahpuslara karşı sınırsız yetkiyle donatılarak keyfi kararlar alabileceği uygulamalar gerçekleştirilmektedir. Yukarıda bahsi geçtiği üzere hapishane idareleri yeni yönetmelik ile kendilerine verilen yetkileri kötüye kullanmaya başladıkları görülmektedir. Bu nedenle ilgili yönetmeliğin iptali ile hapishane gözlem kurullarının yetkilerinin kısıtlanması veya bu uygulamanın tamamen ortadan kaldırılması çağrımızı yineliyoruz.

e. Özel Hayata Saygı

  1. Ailelerinden uzak bölgelere sürgün edilen mahpusların aileleri kapalı görüş yapabilmek için uzun seyahatler yapmak durumunda kalmakta, bu durum mahpus ailelerinin oldukça zorlamaktadır. Bu sebeple mahpusların ailelerine yakın hapishanelere nakil olma talepleri kabul edilmelidir.
  2. Cezaevlerinde mahpusların mahremiyet hakkına saygı duyulmalı, özel hayatın gizliliğini ihlal eden kameralar derhal kaldırılmalıdır.
  3. Mahpusların yas tutma hakkına saygı göstermeli ve yakınlarının cenazesine katılması sağlanmalıdır.
  4. Keyfi, sık ve gece saatlerinde gerçekleşen koğuş aramalarına son verilmelidir. Yine aramaların özel hayata müdahale etmeyecek bir düzeyde gerçekleşmesi sağlanmalıdır.  Aramalarda keyfi olarak el konulan eşyalar geri verilmelidir.
  5. Son aylarda sürgün olan kişilerin de eşyaları gönderilmeli ve mahpusun yanına yeteri kadar eşya almasına izin verilmelidir.

f. Dilekçe Hakkı

1. Artan ihlaller karşı mahpuslar Hapishane İdaresi, Cumhuriyet Başsavcılığı, İnfaz Hakimliği, TBMM gibi adli mercilere yazılan dilekçelerin kayıt numarası, alındı belgesi vb. verilmediğini, kimi dilekçelerin hiç alınmadığını, akıbetleri hakkında bilgisizlik nedeniyle dilekçelerin kaybedildiğini düşündüklerini ifade etmişlerdir.  Yazılan dilekçelerin işleme konulmaması, cevap verilmemesi, kaybolduğu şeklinde cevaplar verilmesi, akıbetleri hakkında habersiz kalmalarının ortak ve sürekli olarak uygulanması dilekçe hakkının hak arama özgürlüğünün ihlali mahiyetindedir. Mahpusların ilgili makamlara iletmek istedikleri dilekçelerin alınması ve ilgili makamlara iletilmesi sağlanmalıdır.

e. Kadın Mahpusluk

  1. Herhangi bir geliri olmayan kadın mahpusların temel ihtiyaçlarını karşılayacak kadar destek sunulmalıdır. Hijyen konusunda kadınların daha hassas olduğu değerlendirilmeli, başta ped, tampon olmak üzere hijyen ve temizlik malzemeleri ihtiyaca uygun çeşitlilik ve nitelikte, ücretsiz olarak erişimleri sağlanmalıdır.
  2. Hapishanelerdeki tüm hizmetler cinsiyete özgü bir hale getirilmelidir. 
  3. Hapishanedeki kadınlara, kadınlara özgü hastalıklara yönelik düzenli bilgilendirme ve tarama çalışmaları yapılmalı, hapishane revirlerinde jinekolog ve gerekli ekipmanlar bulundurulmalıdır. Kadınların özgün ihtiyaçlarına uygun beslenme düzeni oluşturulmalıdır.
  4. Kıyafet çeşit ve sayısı kadın özelinde kadın biyolojisine uygun olarak yeniden ele alınmalıdır.
  5. Cinsiyete duyarlı yaklaşımlar temel alınarak fiziki ve idari yapıya ilişkin yasal düzenlemeler yapılmalı ve bu şekilde kadın mahpusların özgünlükleri esas alınmalı, kadına yönelik ayrımcılık ve şiddet önlenmelidir.
  6. Kadınların erkekler için dizayn edilmiş hapishanelerde tutulması uygulamasına son verilmelidir.

Son Olarak

  1. Ceza Yasal ve uluslararası mevzuat evrensel hukuk ilkeleri ile birlikte göz önüne alındığında; kurumlarımıza gelen başvurular sonucunda tespit edilen işkence yasağı, sağlık ve tedavi hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, haberleşme özgürlüğü, ifade özgürlüğü ihlallerinin sebebi olan hapishane idaresi ve personeli uygulamalarının ve eylemlerinin sonlandırılması ve idarenin pozitif yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekmektedir.
  2. Söz konusu hapishanelerin kanunda belirtilen standartlara uygun hale getirilmesi gerekmektedir. Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve özelde ceza tevkif evleri genel müdürlüğünün taraf olduğu uluslararası sözleşmelere ve insan haklarına uygun olarak koşulların düzeltilmesi gerekmektedir.
  3. Çıplak arama, ağız içi arama, ayakta nizami sayım, tecrit gibi insan onuruna aykırı tüm uygulamalara hapishane idarelerince yasal kılıflar bulunduğu, mevzuatın bu anlamda kesin yasaklar içermediği, aksine yoruma açık ve belirsiz düzenlemeler içerdiğinden hapishane idaresine bu tür uygulamalar yönünden kolaylık sağladığı anlaşıldığından infaz yasasında yeni düzenlemeler yapılması gerekmektedir. Yine kelepçeli muayene, ring aracında kelepçeli yolculuk gibi Adalet Bakanlığı dışındaki kurumları ilgilendiren ve “güvenlik” gerekçelerinin insan onurundan ve temel insan haklarından üstün tutulduğu uygulamaları önleyici yasal değişiklikler yapılmalıdır. Nakil, disiplin cezaları, haberleşme hakkı gibi pek çok konuda Anayasa Mahkemesi’nin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği her bir ihlal kararı gözetilerek yeni hak ihlallerinin önlenmesi için kalıcı düzenlemelere gidilmelidir. İnfaz yakmalara neden olan Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik yürürlükten kaldırılmalı, lehe kanun ilkesi uygulanmalıdır. Yürürlükteki “iyi hal” kriterleri belirlenmeden önce hükümlülerin cezaevindeki koşulları hakkaniyetle tespit edilmeli, “iyi hal” değerlendirmesi yapmadan önce cezaevlerinin insan onuruna uygun fiziki ve sosyal koşulları yaratılmalıdır. “Terörle Mücadele Kanunu” gibi ayrımcı yasalarla cezaevine konulmuş kişiler “ıslah edilmesi gereken suçlular” olmadığından, infaz yasaları gibi ceza yasalarının ve yargılamalarının da düşman ceza hukuku mantığından uzaklaşması gerekmektedir.
  4. İç Anadolu Hapishanelerindeki ağır hasta mahpusların durumları, cezaevlerinde artarak derinleşen hak ihlalleri ve işkence uygulamaları ulusal ve uluslararası hukukun gerektirdiği şekilde “bağımsız” denetim mekanizmalarının oluşturulması için devlet yetkililerinin derhal gerekli çalışmaları başlatması gerekmektedir. Ayrıca söz konusu kapalı ceza infaz kurumlarında yaşanan hak ihlallerine karşı Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesini (CPT), Sağlık Bakanlığı, Adalet Bakanlığını, TİHEK ve TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonunu harekete geçmesi gerekmektedir.

ÖZGÜRLÜK İÇİN HUKUKÇULAR DERNEĞİ ANKARA ŞUBESİ