Duyurular
İmralı tecrit sistemine son vermeye çağırıyoruz., İmralı tecrit sistemine son vermeye çağırıyoruz.
27.09.2023

İmralı tecrit sistemine son vermeye çağırıyoruz.

BASINA VE KAMUOYUNA

Anayasasında bir hukuk devleti olduğu yazan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Adalet Bakanlığı’na bağlı bir F tipi hapishanesinde tutulmakta olan Sayın Abdullah Öcalan, Sayın Hamili Yıldırım, Sayın Ömer Hayri Konar ve Sayın Veysi Aktaş’tan otuz aydır hiçbir şekilde haber alınamamaktadır.  7 Ağustos 2019 tarihinden beri yapılan tüm girişim ve başvurulara rağmen hiçbir avukat İmralı Cezaevine gidememektedir. Avukatları, bu hapishanede tutulan mahpuslara taraf oldukları davalarda hukuki yardım sunamadıkları gibi, müvekkilleri ile telefon ya da mektuplaşma da dahil olmak üzere hiçbir şekilde haberleşemediklerinden, müvekkillerinin sağlık durumları hakkında da bir bilgiye sahip değillerdir. İmralı Cezaevinde tutulan mahpuslar Kürt olmaları ve politik kimlikleri nedeniyle bu denli insanlık dışı ve toplum vicdanı ile örtüşmeyen bir tecrit uygulamasına maruz kalmakta ve eşi benzeri olmayan bu hukuksuzluğa karşı özellikle Türkiye kamuoyunda yeterince ses çıkarılmamakta, bu durum adeta görmezden gelinmektedir.

Türkiye’nin de üyesi olduğu Avrupa Konseyinin bir organı olan İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT), İmralı Cezaeviyle ilgili daha önce hazırlayıp kamuoyu ile paylaştığı raporlarda hukuksuzları tespit etmiş ve bunların giderilmesi için Türkiye’ye tavsiyelerde ve uyarılarda bulunmuştur. Ne yazık ki Türkiye; bu tavsiyeleri yerine getirmek bir yana, İmralı’daki tecrit sistemini adeta meydan okurcasına daha da derinleştirmiş ve İmralı Hapishanesini erişilemez, haber alınamaz bir mekan haline getirmiştir.

Sn. Öcalan ve diğer üç mahpusun avukatlarının tedbir talepli başvurusu üzerine Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi 2022 yılının Eylül ayında tedbir talebini kabul ederek, başvurucuların derhal kendi istedikleri avukatlarla, herhangi bir sınırlamaya tabi tutulmadan görüşmelerinin önünün açılmasına hükmetmiş; fakat Türkiye bu kararın da gereğini yerine getirmemiştir. Ocak 2023’te avukatların İnsan Hakları Komitesine yaptıkları haber alamama durumunun devam ettiğine dair bilgilendirmeden sonra Komite, tedbir kararını Türkiye’ye tekrar hatırlatmış olmasına rağmen maalesef Türkiye bu kararın gereğini yerine getirmekten kaçınmıştır.

Tüm bunların yanında 10.06.2022 tarihinde avukat görüşmesinin gerçekleşmesi talebiyle 29 baroya bağlı 775 avukat yetki belgesi ile Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’ na başvuruda bulunmuş, yapılan başvuruya halen bir dönüş gerçekleşmemiştir. Yine Avrupa ülkeleri başta olmak üzere 22 ülkeden 350 avukat 14.09.2022 tarihinde, Ortadoğu’ nun farklı ülkelerinden 756 avukat ise 19.09.2022 tarihinde Adalet Bakanlığı’ na başvuru yaparak İmralı Ada Hapishanesi’ nde avukat görüşü gerçekleştirme talebini sunmuştur. Yapılan bu başvurulara da herhangi bir yanıt gelişmemiştir.

Bütün bu tablo şunu açıkça göstermektedir ki, İmralı’da hukuk kabul edilemez bir şekilde rafa kaldırılmıştır. İmralı’da yasalar değil politik tercihler ve kararlar yürürlüktedir. Sn.Öcalan ve İmralı’daki diğer üç mahpus, tecrit sistemi içerisinde kaybettirilmeye, unutturulmaya çalışılmaktadır. Oysa biliyoruz ki, bütün bu hukuksuzluklara rağmen Sn. Öcalan İmralı’ya getirildiği günden beri gerek İmralı’daki yargılamalarda olsun gerekse de daha sonraki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki başvurularına sunduğu savunmalarında olsun, Türkiye’nin en yapısal meselesi olan Kürt meselesinin çözümü için her zaman yapıcı davranmış ve samimi bir şekilde çaba sarf etmiştir. Devlet de çeşitli zamanlarda ve çeşitli şekillerde kendisiyle bu meselinin çözümü için masaya oturmuş, diyalog geliştirmiştir. Sn. Öcalan’ın çağrılarıyla ateşkes süreçleri yaşanmış, barış grupları Türkiye’ye gelmiştir.

Bugün gelinen noktada ise ne yazık ki İmralı’daki tecrit her anlamıyla tüm Türkiye’ye yayılmış, Kürt meselesinin çözümünde diyalog ve barış politikalarının yerini ‘güvenlikçi’ politikalar almış ve ekonomi başta olmak üzere Türkiye her alanda daha yakıcı ve karanlık bir döneme girmiştir. Tüm bu sebeplerle, hukuk dışı olduğu kadar etik dışı da olan ve 25.09.2023 tarihi itibariyle 30. Ayını dolduran tecrit ve haber alamama durumuna derhal son verilmelidir.

Bizler demokrasi, özgürlük ve adalet mücadelesi veren hukukçular olarak Türkiye’yi, B.M. İnsan Hakları Komitesi ve CPT gibi tarafı olduğu uluslararası hukuk kurumlarının kararlarının gereğini yerine getirmeye ve bir hukuk devleti olarak kendi Anayasasına ve ilgili kanunlarına uyarak İmralı tecrit sistemine son vermeye çağırıyoruz. Başta barolar ve hukuk örgütleri olmak üzere tüm hukukçuları ve demokratik kamuoyunu bu kabul edilemez tecrit politikasına karşı ses çıkarmaya davet ediyoruz. 

ÖZGÜRLÜK İÇİN HUKUKÇULAR DERNEĞİ