BASINA VE KAMUOYUNA
Türkiye'de 06/09/2023 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan karar ile Cumhurbaşkanı tarafından Sivas Katliamı davasında aldığı idam cezası ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına dönüştürülen ve 20 yıldır cezaevinde bulunan Hayrettin GÜL'e af çıkarıldı.
Cumhurbaşkanının af yetkisini, bir katliam sanığı için kullanırken yıllardır siyasi nedenlerle hapishanede bulunan yaşamını idame edemeyeceklerine dair birçok raporu olan hasta mahpuslara kullanmaması bu konuda dahi siyasi iktidarın ideolojik bağnazlık ile hareket ettiğini ortaya koymaktadır.
İfade etmek gerekir ki; tarafsız ve bağımsız olarak hazırlanmış, bir mahpusun hapishanede tek başına hayatını idame ettiremeyeceği tespitini içeren rapora dayalı af kararı, atılı suçtan bağımsız olarak değerlendirilmelidir. Ancak Cumhurbaşkanının af yetkisine yönelik genelge yayınlandığından beri yaklaşık 10 kişinin cezası kaldırılmıştır. Nitekim affedilen mahpuslar genellikle 28 Şubat davasının hükümlüleri olmuştur. Bu kez de Sivas Katliamı davasının failinin cezası affedilerek kaldırılmıştır. Son 2 yılda 80’e yakın siyasi mahpus yaşamını yitirmesine rağmen Cumhurbaşkanı tarafından af yetkisi kullanılırken ayrımcılık yapılmaktadır. İnfazda eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağı çerçevesinde hapishanelerde bulunan tüm hasta mahpuslar için de Cumhurbaşkanı tarafından af kararı verilmeli ya da infaz erteleme koşullarının sağlanması gerekmektedir.
Mahpusların Islahında Temel İlkeler-Mandela Kuralları (Kural 24-27), Tıbbi Etik İlkeler (md. 1), Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Avrupa Cezaevi Kuralları hakkında (2006)2 nolu Tavsiye Kararı (md. 40.3) gereği cezaevindeki tutuklu ve hükümlüler, yasal statülerine bakılmaksızın, aynı kalite ve standartta, ülke genelinde mevcut, kapatılmamış olan kişilere sağlanan tıbbi bakıma eşit erişim hakkına sahiptir.
Henüz geçtiğimiz hafta Erzincan L Tipi Kapalı Hapishanesi’nde tutulan hasta mahpus 70 yaşındaki Şakir Turan, sağlık ve yaşam hakkı engellendiği için hapishanede yaşamını yitirmişti. 70 yaşındaki kanser hastası hasta mahpus Şakir Turan’ın, 4 ay içerisinde 23 kilo verdiği, artık nefes alıp vermekte zorlandığı ifade edilmesine rağmen hapishanede tutulmaya devam edilmiştir. Yaşamını yitirmeden önce kendisi; diyet yemek verilmesi gerekirken diyet yemek verilmediğini, 2 ay boyunca endoskopiye çıkmak için bekletildiğini, tedavilerinin yapılmadığını, sesinin kesilme noktasına geldiğini, yataktan çıkamadığını belirtmiştir. Göz göre göre ölüme sürüklenen, tahliye edilmeyen Turan’ın yaşamını yitirmesinin sorumlusu başta Adalet Bakanlığı olmak üzere iktidardır. Sağlık koşulları bu durumda olan Şakir Turan için “Cezanın tehiri gerekmez.” raporu verilmiş ve akabinde de yalnızca 20 gün sonra yaşamını yitirmiştir. Verilen rapordan 20 gün sonra yaşamını yitirmiş olması dahi verilen raporun tıbbi değil siyasi bir rapor olduğunu açıkça gözler önüne sermektedir. Cumhurbaşkanının af yetkisini kullanırken ayrımcı davrandığı bir yerde hastaneler ve Adli Tıp Kurumu’nun da tıp ilke ve etiklerine uygun bir karar vermesi beklenemez.
Şakir TURAN gibi binlerce siyasi hasta mahpus hapishanelerde yaşamını yitirmektedir. Hapishanelerde bulunan durumu ağır olan binlerce ağır hasta mahpus hakkında tahliye kararı verilmemesine rağmen 06/09/2023 tarihinde bu af kararının verilmesi, açıkça eşitlik ilkesi dışına çıkıldığının ve mahpuslar arasında siyasi kararlar ile ayrımcılık yapıldığının kanıtıdır.
AİHM, iyi bir ceza adaletinin gerçekleştirilmesi adına, insani nitelikli bir takım tedbirlerin alınmasının gerekli olduğu durumların ortaya çıkmasının imkan dahilinde olduğunu kabul etmekte ve özellikle ölümcül hastalığa yakalanmış kişiler veya sağlık durumu sürekli şekilde cezaevi koşulları ile uyumsuz hale gelmiş kişilerin alıkonulmaya devam etmesinin 3. madde kapsamında değerlendirilebileceğini ifade etmektedir.
Halen cezaevinde tutulan hasta mahpuslar hakkında verilen raporlara rağmen tahliye kararı verilmemesinin AİHS 3. Madde ve Anayasanın 17. Maddesinin ihlali olduğunu vurgulamak zorundayız. Ayrıca hastaneler ve Adli Tıp Kurumu’nun siyasi hasta mahpuslar arasında ayrım yaparak, tıp etik ve ilkeleri dışında siyasi kararlar verdiklerini, yaşamını yitirmek üzere olan hasta mahpuslara dahi cezaevinde kalabilir raporu verdiğini ifade etmek zorundayız.
Hasta mahpusların durumları siyasi saikler ile değil her koşulda sadece hukuk ve tıp etiğine uygun değerlendirilmeli, alıkonulmasının uygun olmadığına dair tıbbi raporları olan mahpuslar ivedilikle salıverilmelidir.
Ayrımcılığa son verilsin!
Hasta mahpuslar derhal serbest bırakılsın!
ÖHD GENEL MERKEZ HAPİSHANE KOMİSYONU