Kayseri’de bir çocuğa cinsel istismarda bulunulduğu iddiasının ardından kentte, daha önce bu coğrafyada birçok örneğini gördüğümüz, savaştan kaçarak Türkiye'ye gelen Suriyelilere yönelik ırkçı saldırılar başlamış, bu saldırılar ülkedeki birçok şehire daha yayılmıştır. Bu saldırılarda birçok göçmen yaralanmış, işyerleri ve evleri talan edilerek yakılıp yıkılarak, istismar olayının ötesinde açık bir göçmen düşmanlığı saikiyle ve göçmenlerin can güvenliklerini tehdit eder boyutta yayılarak devam etmektedir. Bu ırkçı saldırılarda, Antalya'nın Serik ilçesinde, 17 yaşındaki Suriyeli Ahmet Handan El Naif isimli bir çocuk işçi de dövülüp bıçaklanarak katledilmiştir.
Türkiye ve dünyada, ekonomik ve toplumsal krizi aşamayan sermaye ve ona bağlı siyasal sistemlerin, kapitalist ırkçı politikacıların bu krizlerin sebebini göçmen ve mülteciler olarak göstermesi, korunmasız göçmen ve mültecileri daha açık saldırı hedefi haline getirmektedir. Irkçı hezeyanlar, uluorta yerlerde, televizyon ve internette sıradan ifadelermiş gibi rahatlıkla söylenebilmekte, siyasal iktidara sahip olanlar ise bunlara karşı hiçbir hukuksal etkin mücadele yürütmemektedirler.
Irkçılık, sermayenin ezilenleri ve işçi sınıfını bölmek, gerçek düşmanı gizlemek için kullandığı ideolojik bir saldırı aracıdır. Kullanışlı olduğu sürece kullanmaktan da çekinmezler. Ancak bilinmelidir ki, işçi sınıfı ve ezilenler birbirlerinin düşmanı değil, birbirlerinin 'kader' ortağıdır. Olayların Türkiye’de ve Suriye’de yayılarak devam ediyor olması ve büyütülen ırkçı kampanya aynı zamanda pogrom benzeri olayların yaşanma ihtimalini güçlendirmektedir. Bugün göçmenlerle dayanışma iradesinde olan bizler devletin sınır ve göçmen politikalarından beslenen ve ırkçı saiklerle geliştirilen bu nefret saldırılarının durdurulmasını, onarıcı adalet ilkeleri doğrultusunda adalet mekanizmalarının işletilmesini istiyor, günah keçisi haline getirilen, saldırıya uğrayan, göçmenlerle dayanışmamızı büyüteceğimizi duyuruyoruz.
Biz, çocuk istismarı ve erkek şiddetini önleme ve cezalandırma yükümlülüğünün kamu kurumlarında olduğunu ve bu olaylar bahane edilerek örgütlenen nefret saldırılarının göçmen düşmanı politikalardan beslenenleri güçlendirdiğini biliyoruz. Biz, bu topraklarda göçmen olarak yaşamak zorunda kalanların emperyalizmin kışkırttığı bölgesel paylaşım savaşlarının sonuçlarını yaşadıklarının, AB ülkelerinin iltica hakkını tanımayarak AKP-MHP iktidarının inşa ettiği baskıcı rejime su taşıdığının, seçim kampanyalarında Suriyelileri “sorun” olarak tanımlayıp ülkelerine göndermekten bahsedenlerin bu göçmen düşmanı düzeneği sürdürdüğünün farkındayız. Göçmen işçilerin insanlık dışı koşullarda yaşamalarının ve çalışmalarının nedeninin ise sermayenin kâr hırsı olduğunu, tıpkı erkek şiddetinin ırkı, dini, milliyeti olmadığını bildiğimiz gibi biliyoruz. Biliyoruz ki; ne düşük ücretlerin, ne yüksek kiraların, ne enflasyonun nedeni göçmenler değil, ülkeyi yönetenlerin politikalarıdır.
Göçmenlerle dayanışma halinde olacağımızı ve sürecin takipçisi olacağımızı bildiririz !
Faşizme karşı omuz omuza !
ÖHD EMEK KOMİSYONU