15.06.2021
DİYARBAKIR D T TİPİ KAPALI CEZA İNFAZ KURUMUNDA TUTUKLU OLARAK BULUNAN VE 16.05.2021 TARİHİNDE DİYARBAKIR İLİ KULP İLÇESİ KIRSALINDA GERÇEKLEŞEN OPERASYON SONUCU YARALI BİR ŞEKİLDE YAKALAN K.B.’YE YÖNELİK HAK İHLALLERİNE İLİŞKİN RAPOR
A-Raporun Konusu
Diyarbakır ili Kulp ilçesi kırsalında 16/05/2021 tarihinde gerçekleştirilen operasyon sonucu ağır bir şekilde yaralanan ve 17/05/2021 tarihinde yakalanan K.B.’ye yönelik korucular ve kolluk görevlileri tarafından gerçekleştirilen; işkence, kötü muamele, hakaret suçları ile hastane sürecinde kendisine tanınmamış sağlık hakkı ve usule aykırı bir şekilde yürütülen soruşturma işlemi ilgili olarak olayın mağduru ve mağdurun avukatlarıyla yapılan görüşmeler sonucu yaşanılan sorunlar ve çözüm önerileri ile ilgili tespit ve değerlendirme raporudur.
B-Heyetin Oluşumu
21/05/2021 tarihinde K.B.’nin avukatları, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Diyarbakır Şubesi’ne, müvekkilleri K.B.’nin yukarıda belirtilen tarihte gerçekleşen operasyon sonucu yakalandığını ve sistematik bir şekilde işkenceye maruz kaldığını, kanunda tanımlanan sağlık ve tedavi hakkının yeterince yerine getirilmediğini, soruşturmanın bu haliyle usule ve yasaya aykırı yürütüldüğünü, müvekkillerinin hastanede doktor kontrolünde tedavisinin devam etmesi gerekirken ifade ve sorgu işlemleri için adliyeye getirildiğini akabinde tutuklanarak cezaevine götürüldüğünü bu durumun müvekkillerinin yaşam hakkının ihlali tehlikesini oluşturacağını belirtir başvuru dilekçesini kurumun ilgili komisyonuna yaptıkları tespit edilmiştir. Bu başvuru sonucunda Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Diyarbakır Şubesi ve mağdurun avukatlarından oluşturulan bir heyetle 22.05.2021 tarihinde Diyarbakır D Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna gidilmiştir. Mağdur ile avukat görüşme odasında yapılan görüşme sırasında tespit ve incelemelerde bulunulmuştur.
C-Olaylara Dair Anlatımlar
D-Heyetin ilk izlenimleri
Heyetimiz, Mağdur ile avukat görüşme odasında gerçekleştirdiği görüşmede ilk Özgürlük İçin Hukukçular Derneği’ni temsilen geldiklerini, geliş amaçlarının kendisinin maruz kaldığı işkence ve diğer hak ihlallerinin tespitine yönelik olduğu, bu görüşmenin yanımızda bulunan özel avukatının talebi sonucunda gerçekleştiği belirtilmiş ve heyetteki avukatlar kendilerini tanıtmışlardır.
Mağdurun ayrıntılı beyanları alınmadan önce ilk aşamada mağdurun yüz ve vücut kısmında gözle görülen yaraları aşağıda belirtilen yüz ve vücut diyagram örneklerinde de açıkça anlaşılacağı üzere tespit edilmiştir.
- Yüz Diyagramı
- Yüz Diyagramı
- Vücut Diyagramı
İLK İZLENİMLER
- 1. Yüz Diyagramında da görüleceği üzere burun üst kısmından ve ucundan başlayan yaklaşık 0.5 cm derinliğinde, 3-4 cm uzunluğunda, 1 cm genişliğinde kabuk tutmuş kesik şeklinde yaraların olduğu
- Burnun sol tarafında yine kabuk tutmuş 3x1 cm büyüklüğünde kabuk tutmuş yaranın olduğu
- Yine sol surat kısmında burun ile sol yanak aralığında 2x2 cm büyüklüğünde kabuk tutmuş kesik şeklinde bir yaranın olduğu
- Yüzün sol surat kısmında buğday ve nohut tanesi büyüklüğünde birkaç kabuk tutmuş yaralanmaların olduğu
- 5 nolu bölgede 2x1 cm büyüklüğünde sol kaşın baş kısmından başlayan ve dikey olarak yukarı yönlü kabuk tutmuş yaranın olduğu
- 6 nolu kısımda sol kaşın baş kısmından başlayan bilye büyüklüğünde kabuk tutmuş yaranın ve görüşme anında belirtilen bölgede şişkinliğin mevcut olduğu
- 7 nolu kısımda sol üst dudak bölgesinde kabuk tutmuş yırtılma ve ezilmelerin olduğu
- 8 nolu kısımda alt dudakta, üst dudağa nazaran şişkinlik ve morluğun olduğu
- Sol gözde 2 nolu yüz diyagramında daire içerisine alınan alanın tamamında şişkinlik ve morarmaların mevcut olduğu, sol gözün tamamı ile kapalı vaziyette olduğu, sol göz kapaklarının kendisi tarafından elleri ile açılması sonucu göz akı ve göz bebeğinin göründüğü ve gözünü oynatabildiği fark edilmiştir. Yine göz çanağında kan birikmesinin olduğu, sağ gözünü kapattığında sol gözü ile hiçbir şey görmediğini beyan etmiş ve görüşme süresi boyunca sol gözden iltihap şeklinde bir sıvının aktığı
- Kendisinin ağzının açılması istenilmesi üzerine sol üst çenede köpek dişi olduğu tahmin edilen dişinin büyük bir kısmının kırıldığı (ağız ve yüzdeki şişkinlikler sebebiyle mağdur ağzını çok az açabildiğinde net tespit yapılamamış başka kırıkların olup olmadığı görülememiştir.)
1 NOLU VÜCUT DİYAGRAMINDA BELİRTİLEN İLK İZLENİMLER
- 9 nolu bölgede sol kolun dirsek üst kısmında noktalar şeklinde 5x2 cm büyüklüğünde deride kabuk tutmuş ve tahriş olmuş yaraların olduğu
- 10 nolu bölgede bilek ve dirsek arasında 2-3 cm uzunluğunda bir yaranın olduğu (cildin yüzeyinde tahriş olmuş biçimde)
- Sağ kolun bilek ve dirsek aralığının tamamı ile sargılı olduğu (sargının düzensiz ve hijyenik olmayan bir halde olduğu görüldü)
- 11 nolu bölgede yine 0.5 cm derinlikte buğday tanesi büyüklüğünde kabuk tutmuş yaraların olduğu
- Sargının açılması sonucu 12 nolu bölgede 0.5 cm derinliğinde 2x5 cm büyüklüğünde dikdörtgen şeklinde ekimozların olduğu
- 13 nolu bölgede düzensiz biçimde 3 cm kalınlığında 4 cm uzunluğunda kabuk tutmuş yaraların olduğu
- 14 nolu bölgede 1x3 büyüklüğünde yaklaşık 1 cm derinliğinde iltihap tuttuğunu düşündüğümüz yaraların olduğu
2 NOLU VÜCUT DİYAGRAMINDAKİ İZLENİMLER (ELBİSELERİNİN ÇIKARILMASI SONUCU)
- Sağ ayağın diz kapağında 2x1 cm büyüklüğünde kabuk tutmuş bir yaranın olduğu
- Sol ayakta diz kapağı kasık bölgesi aralığında bilye büyüklüğünde kan birikmesinden oluşan bir yaranın olduğu
- Vücut diyagramında bel bölümünde işaretlenmiş alanlarda ağrılarının olduğu, kendisinin belirtilen bölgelerden darp edildiğini, ancak görünürde herhangi bir morarmanın olmadığı
- Her ne kadar belirtilen bölgelerde gözle görülür bir yara ve iz tespit edilmemiş ise de mağdurun hareket ederken çok zorlandığı ve acı çektiği gözlemlenmiştir.
- Yine vücut diyagramında sağ ve sol ayakların baldır bölgelerinde ciddi kas ağrılarının olduğunu beyan etmiş ancak buralarda da herhangi bir yara izi ve morarmaya rastlanılmamıştır.
- Her ne kadar belirtilen bölgelerde bir morarma ve yaraya rastlanılmamışsa da mağdurun oturma ve kalkmada yine ciddi zorluklar çektiği, yürürken ayaklarının üstüne rahatça basamadığı tespit edilmiştir.
E-MAĞDUR K.B.’NİN BEYANLARI
- Mağdurun beyan ettiği üzere net tarihi bilmemekle beraber operasyonun beşiktaş maçının oynandığı gece değil, onu takip eden diğer günün akşamında başladığını belirtmiştir.(16/05/2021)
- Çatışmanın başlaması ile kendilerine yöneltilen ilk yoğun ateş sonucu mermi yediğini, karşılık vermeye fırsat bulamadığını, kurşunu yer yemez yere düştüğünü, yüzünde kanamalar başladığını, dengesini kaybettiğini, kurşunu sol gözünden yediğini, kurşun yedikten sonra diğer gözüne de kanamalar sebebiyle giren kan ve toprak sonucu hiçbir şey göremediğini, (görüşme sırasında iki eli ile göz kapaklarını kendisi açıp göstermiş sağ gözünü kapattığında hiçbir şey göremediğini beyan etmiştir.) bundan yaklaşık 30-40 dakika sonra bayıldığını, uyandığında ne kadar süre geçtiğini bilmediğini, birkaç defa kustuğunu, o sırada sadece üzerinde uçan keşif uçaklarını fark ettiğini, daha sonra tekrar bayıldığını belirtmiştir. (gözüne giren cismin kurşun mu veya başka bir cisim mi olduğunu bilmediğini ancak yüzünde ve göz küresinin arkasında bir şeylerin olduğunu hissedebildiğini belirtmiştir.)
- İkinci bayılmadan sonra sabahın ilk ışıklarında kendine geldiğini ve gözlerini açtığında güneşin çıktığı belirtmiştir. Uyandığında korucular tarafından yaklaşık 20-30 metre uzaklıktan kendisine taş atıldığını, muhtemelen yaşayıp yaşamadığını kontrol ettiklerini beyan etmiştir. Daha sonra korucuların yanına geldiklerini, iç çamaşırları dışında bütün elbiselerini çıkarttıklarını, üzerinde para olup olmadığını sorduklarını, kendisine kaç kişi olduklarını, İslam Köyüne nasıl baktıklarını sorduklarını beyan etmiştir.
- Korucular tarafından kendisine askerler geldiğinde bildiği her şeyi anlatmasını söylediklerini, mağdurun bunu kabul etmemesi üzerine korucuların kendisine saldırdıklarını, yaklaşık 7-8 kişi olduklarını, kendisi yerde iken bazılarının palaskalarla, bazılarının ise tekmelerle vücudunun çeşitli yerlerine ve özellikle yara almış olduğu vücut bölgelerine vurduklarını ve bu şiddet ile işkencenin askerler gelene kadar devam ettiğini askerler geldikten sonra korucuların onu bıraktıklarını belirtmiştir.
- Askerlerin gelmesi ile birlikte (mağdurun beyan ettiği üzere birinci grup asker) iki askerin koluna girerek kendisini sürükleyerek götürdüklerini, askerlerden birinin silahla sırtına vurup yürü diye bağırdığını, sayısız küfür ettiklerini ancak kendisinin bu hakaretleri ayrıntılı olarak dile getirmek istemediğini belirtti.
- Askerlerin onu koruculardan uzaklaştırdığını, komutan olduğunu söyledikleri kişinin yanına geldiğini, sorular sorduğunu, sorulara cevap alamadığında, işkencenin devam ettiğini, onu öldürmekle tehdit ettiklerini, tekmelerle yine vücudunun değişik bölgelerine ve özellikle yaralı bölgelerine vurduklarını belirtti. Yine komutanın tabancasını onun kafasına dayadığını öldürmekle tehdit ettiğini ve daha sonra tehdit ve korkutma amaçlı vücudunun yakın bölgelerine doğru yere birkaç el ateş edildiğini belirtti. Akabinde tekrardan kaç kişi olduklarını, sığınakların yerlerine ilişkin sorular sorulduğunu, cevap alamadıklarında tekrardan şiddet ve işkenceye devam ettiklerini belirtmiştir.
- Daha sonra komutanın telsize benzeyen kapaklı bir telefonla birileri ile görüştüğünü, bir takım bilgileri karşı tarafa verdiğini, görüşme sırasında “onu öldürelim mi?, helikopterden mi atalım?” şeklinde konuştuklarını, o sırada kendisine yönelik işkence ve şiddetinde diğer askerler tarafından devam ettirildiğini belirtmiştir. Yine ilk gelen askerlerin kendi deyimi ile birinci ekibin kendisine sürekli kaç dediğini, kaç sana karışmayacağız şeklinde telkinlerde bulunduklarını ancak kendisinin bunu yapmadığını belirtmiştir. Bu sırada bir askerin kaskı ile birlikte yanına yaklaştığını, diğer askerlere kendisini tutmalarını istediğini, kaskı ile birkaç defa yaralı yüzüne doğru darbeler vurduğunu belirtmiştir.
- Tüm bu hususlardan sonra kendisini kan içerisinde bıraktıklarını, ayağının, yüzünün, kollarının kan içerisinde olduğunu onlardan sonra sivil elbiseli üç kişinin yanlarına geldiğini, bilgisayarda kendisine fotoğraflar gösterip tespit yapmasını istediklerini, kendisine sorular sorduklarını, cevap vermemesi halinde onu tekrardan askerlere teslim edecekleri şeklinde tehditlerde bulunduklarını belirtmiştir. Daha sonra askerlerin tekrardan geldiklerini, boynuna basarak işkence yaptıklarını, yer gösterme yapmasını istediklerini, kendisinin de iki boş bidonu ve eski bir sığınağı gösterdiğini ancak bundan sonra gösterilen yer ve bidonların daha önce teslim olan bir kişi tarafından gösterildiğini öğrenmeleri üzerine tekrardan topluca kendisine saldırdıklarını belirtmiştir.
- Tüm bunlardan sonra sivil giyimlilerin kendisini kastederek “onu hastaneye götürelim” “ona iyilik yapalım belki aklı o zaman başına gelir” şeklinde konuştuklarını belirtmiştir. Sivil giyimlilerin bu söylemlerinden sonra hiçbir şeyi hatırlamadığını, muhtemelen tekrardan bayıldığını ve gözünü açtığında hastanede olduğunu belirtmiştir. Hastane süreci ve hastane sürecinden sonra herhangi bir fiziksel şiddete maruz kalmadığını ara ara hastanede yanında bulunan kolluk görevlilerince kendisine sözlü hakaretlerde bulunulduğunu beyan etmiştir.
- Hastane süreçlerinde detaylı bir muayeneden geçirilmediğini, sağlık durumu hakkında kendisine sağlıklı bir bilgi verilmediğini, tedaviye ihtiyacı olmasına rağmen hastanede gerekli tedavilerin yapılmadığını ve tedavi olmaksızın adliyeye sevkinin gerçekleştiğini, yüzünde hala kimi sert cisimleri hissettiğini ve yüzünde şişlik ve iltihaplanmaların mevcut olduğunu, herhangi bir pansuman işleminin yapılmadığını, cezaevine getirildikten hemen sonra yaklaşık altı gün sonra ilk defa tuvalet ihtiyacını(büyük) gidermek üzere tuvalete gittiğini, ihtiyacını karşıladıktan sonra yaşadığı yoğun baş ağrısı üzerine cezaevinden Fakülte olduğunu tahmin ettiği hastaneye getirildiğini ancak burada da kendisine bir ilaç verilip geri gönderildiğini beyan etmiştir.
F-HEYETİN TESPİTLERİ
Heyetimizce gerçekleştirilen cezaevi ziyaretindeki gözlemler ile özel avukatlarının aktarımları neticesinde aşağıdaki tespit ve sonuçlara ulaşılmıştır.
- Heyetimizde K.B.’nin ağır yaralı bir şekilde korucular tarafından yakalandığı andan hastane sürecine kadar kolluk görevlilerince işkence, kötü muamele, hakaret, tehdit, suçlarına maruz kaldığına yönelik yoğun ve ciddi bir kanaat oluşmuştur.
- Heyetimiz mağdur K.B.’nin hastane süreci ve ceazevinde durumunun kötüleşmesi sonucu hastaneye sevki aşamasında sağlık personelleri açısından görevi kötüye kullanma, suçu bildirmeme suçlarının unsurlarının oluştuğu kanaatine varmıştır.
- Heyetimizde mağdur K.B.’nin sağlık kontrollerinin Yakalama, Gözaltına Alma Ve İfade Alma Yönetmeliğinin Sağlık kontrolü başlıklı 9. Maddesine uygun bir şekilde yapılmamış olması, yaralı bir halde ve ifadesini sağlıklı bir şekilde veremeyecek durumdayken; ifade ve sorgu işlemlerinin gerçekleştirilmiş olması yapılan ifade ve sorgu işlemlerinin usule uygun olmadığı kanaatini oluşturmuştur.
G-HEYETİN DEĞERLENDİRMELERİ
1-Heyetimizce yapılan tespitler neticesinde; Mağdurun işkence, kötü muamele, hakaret ve tehditlere maruz kalması, kolluk görevlilerinin eylem, işlem ve keyfi uygulamalarının işkence ve insanlık dışı aşağılayıcı muamele olduğu değerlendirilmektedir.
a) Anayasanın işkence yasağını düzenleyen 17/3. Maddesi şu şekildedir: “Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”
b) AİHS’nin 3. Maddesi şu şekildedir: “Hiç kimse işkenceye veya insanlık dışı yada aşağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulamaz.”
İşkence ve diğer zalimane, insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya cezaya karşı birleşmiş milletler sözleşmesinin 1. Maddesi şu şekildedir:
Bu madde, konu hakkında daha geniş uygulama hükümleri ihtiva eden herhangi uluslararası bir belge veya millî mevzuata halel getirmez”
- İşkence ve diğer zalimane, insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya cezaya karşı birleşmiş milletler sözleşmesinin 4. Maddesi şu şekildedir:
-
Her Taraf Devlet, fiilleri ağırlıklarını dikkate alarak uygun müeyyidelerle cezalandıracaktır.”
- Hükümleri ile işkence ve kötü muamele, Türkiye Cumhuriyeti’nin de taraf olduğu ve Anayasanın 90. Maddesi gereğince iç hukuk kapsamında yasal düzenlemeler ile eş değer uygulanması gereken ulusal üstü normlarda yasaklanmıştır. Uluslararası normlarda işkencenin suç olarak tanımlanmasını ve cezai müeyyideler uygulanması gerektiği hükme bağlanmıştır.
e-Türk Ceza Kanunun İşkence suçu başlıklı 94. Maddesi şu şekildedir:
(4) Bu suçun işlenişine iştirak eden diğer kişiler de kamu görevlisi gibi cezalandırılır.
(5) Bu suçun ihmali davranışla işlenmesi halinde, verilecek cezada bu nedenle indirim yapılmaz.
(6) (Ek: 11/4/2013-6459/9 md.) Bu suçtan dolayı zamanaşımı işlemez.”
Yukarıdaki tespitler gözetildiğinde, ilgili kolluk görevlileri hakkında derhal soruşturma başlatılmalı, uluslararası standartlara uygun yürütülecek tahkikat neticesinde, eylemleri ile uyumlu bir şekilde şüphelilerin cezalandırılması gerekmektedir.
Bu amaçla; işkence, kötü muamele, hakaret, suçlarının işlenmiş olması heyetimizde ciddi ve yoğun bir kanaatin olması nedeniyle re’sen soruşturma başlatılmalı; maddi gerçeğin ortaya çıkarılması ve faillerin tespiti açısından etkin bir adli soruşturma yürütülmeli;mağdur beyanları alınarak kendisine işkence yapan kişilere yönelik tariflerle birlikte tespit ve teşhis işlemleri yapılmalı; tespite konu olayda görevli kolluk görevlileri hakkında muhtemel bir işkence, kötü muamele soruşturmasının şüphelisi olabilecekleri gözetilerek yürütülecek soruşturma tamamlanıncaya kadar açığa alınmaları hukuken gerekli ve zorunludur.
-
5237 sayılı yasanın Sağlık Mesleği Mensuplarının Suçu Bildirmemesi başlıklı 280 inci maddesi şu şekildedir;
“Madde 280- (1) Görevini yaptığı sırada bir suçun işlendiği yönünde bir belirti ile karşılaşmasına rağmen, durumu yetkili makamlara bildirmeyen veya bu hususta gecikme gösteren sağlık mesleği mensubu, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Sağlık mesleği mensubu deyiminden tabip, diş tabibi, eczacı, ebe, hemşire ve sağlık hizmeti veren diğer kişiler anlaşılır.”
Bu kapsamda görevli sağlık mesleği mensuplarının mağdurun maruz kalmış olduğuve resen soruşturulup kovuşturulması gereken işkence, kötü muamele suçlarını bildirmemeleri yönünden suçu bildirmeme suçunun unsurlarını oluşturduğu değerlendirilmektedir.
Yine Anayasa'nın 17. maddesinde 'Kişinin Dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı' korunulması gerektiği belirtilmiştir.
Ayrıca İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi 25.maddesinde sağlık hakkı temel insan haklarından biri olarak kabul edilmiştir. Buna göre “gerek kendisi gerek ailesi için yiyecek, giyim, konut, tıbbi bakım ve gerekli sosyal hizmetler de dahil olmak üzere sağlık ve refahını sağlayacak uygun yaşam düzeyine ve işsizlik, hastalık, sakatlık, yaşlılık veya geçim olanaklarından kendi iradesi dışında yoksun bırakacak başka durumlarda” herkesin sahip olması gereken güvence hakkı şeklinde tanımlanmıştır.
Sağlık hakkı içinde yaşadığımız toplum tarafından güvence altına alınması gereken temel insan haklarındandır. 1982 tarihli Anayasanın 17. Maddesi “herkes yaşama hakkına sahiptir” diyerek sağlık hakkının temelini oluşturan yaşam hakkı ile ilgili güvence sağlamıştır. Ayrıca sağlık hakkı Anayasanın temel haklar ve ödevler ile ilgili kısmının sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler bölümünde yer alan 56. maddesine göre, “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. ……Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler. Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir. Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir.” hükmünü içermektedir (Tc Anayasası, 1982: m.56)
Belirtilen mevzuat hükümlerinde geçtiği üzere anayasa devleti, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlama konusunda görevlendirmiştir. Anayasaya göre devlet kamu ve özel kurumlardan faydalanarak bu görevini yerine getirecektir.
Sağlık hakkının sosyal bir hak olduğu ve pozitif statü hakkı olduğu ifade edilmektedir. Sağlık hakkı yaşam hakkı temelinde, kişinin maddi ve manevi varlığının bütünlüğü hakkına dahildir (Yılmaz, 2011:40). Başka bir ifadeyle, sağlık hakkının Anayasa’daki temeli, yaşam hakkı ile kişinin maddi ve manevi bütünlüğünün korunması ve geliştirilmesi hakkıdır. Anayasa Mahkemesi’ne göre de; “Sağlık hakkı, insanların sağlıklarının korunması, hastalandıklarında iyileşmeleri, tıbbi bakım görebilmeleri ve tedavi edilebilmeleri için devletin sağladığı her türlü imkândan yararlanma hakkıdır.” (Kanadoğlu, 2015) Aslında ifade edildiği üzere sağlık hakkı, anayasada bağımsız bir madde şeklinde düzenlenmemiştir. Sağlık hakkı, Anayasa’da güvence altına alınan yaşam ve vücut bütünlüğü hakkıyla sıkı bir bağlantı içindedir.
Başvurucu mağdurun beyanları ve gözlemlelerimiz doğrultusunda, içinde bulunduğu durum itibariyle hastanede doktor kontrolünde tedavisi devam ettirilmesi gerekirken, vücudunda halen çıkarılamamış kurşun(şarapnel parçası) bulunuyorken, vücudundaki yaralar enfeksiyon kapmışken, cezaevinde bulunduruluyor olması, o haliyle ifade ve sorgu işlemlerinin yapılmış olması heyetimizce “Sağlık Hakkı”nın ihlal edildiği kanaatini oluşturmuştur.
SONUÇ VE ÖNERİLER
Hükümlünün
- İşkence, kötü muamele, hakaret ve tehdide maruz kaldığı,
- Sağlık Hakkının ihlal edildiği,
- İfade ve sorgu ve işlemlerinin usule aykırı bir şekilde alındığı
Tespit edilmiştir.
- ÖZGÜRLÜK İÇİN HUKUKÇULAR DERNEĞİ DİYARBAKIR ŞUBESİ
- BAŞVURUCU MAĞDURUN AVUKATLARI