Duyurular
MARMARA HAPİSHANE RAPORU OCAK, ŞUBAT, MART 2020, MARMARA HAPİSHANE RAPORU
17.03.2021

MARMARA HAPİSHANE RAPORU OCAK, ŞUBAT, MART 2020

 

 

ÖZGÜRLÜK İÇİN HUKUKÇULAR DERNEĞİ

MARMARA HAPİSHANE RAPORU

 

Özgürlük için Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi Marmara Hapishane Komisyonu olarak her ay Marmara Bölgesindeki hapishanelere düzenli ziyaret yapılmaktadır. Avukat görüşmeleri yoluyla yapılan ziyaretler, hapishanelerdeki yapısal ve genel sorunların yanı sıra, mahpusların güncel hak ihlallerini tespit etme ve gerekirse kamuoyu oluşturma, savunuculuk faaliyetleri yürütme, hukuki başvurular yapma amaçlarına yöneliktir.

Bu rapor Marmara Bölgesi çapındaki hapishanelerde yaşanan hak ihlallerinin ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi olarak ilan edilen ve corona virüs olarak bilinen Covit-19 salgını ile ilgili hapishanelerde alınması gereken tedbirlerin kamuoyuna aktarılması amacı ile kaleme alınmıştır. Ocak, Şubat ve Mart 2020 boyunca yapılan ziyaretlerde, mahpusların anlatımıyla elde edilmiş veriler temel bilgilere, basın ve diğer kaynaklara dayalı olarak hazırlanmıştır.

            Bilindiği üzere; İlk olarak Aralık 2019da görülen ve Çin Halk Cumhuriyeti tarafından dünyaya açıklanan Covit-19 (yeni tip corona virüsü) salgını tüm dünyaya yayılmaktadır.  17 Mart 2020 tarihiyle corona virüs sebebiyle hayatını kaybedenlerin sayısı 7499a yükselmiş, tüm dünya genelinde virüs tespit edilen kişi sayısı da 188,321e ulaşmıştır. Uzmanların sıklıkla belirttiği üzere corona virüs çok hızlı bir şekilde yayılmakta olup geliştirilen olağanüstü önlemlere rağmen virüsün yayılması engellenememektedir.

            11.03.2020 tarihi itibari ile sağlık bakanlığının açıklamasıyla virüsün Türkiyede de görüldüğü öğrenilmiştir. Türkiyede 19.03.2020 tarihi itibariyle ise 359 vakanın tespit edildiği

açıklanmıştır. Virüsün dünya genelindeki yayılma hızı ve Dünya Sağlık Örgütü’nün açıklamaları göz önünde bulundurulduğunda ülkemizde de virüsün hızlı bir şekilde yayılabileceği öngörülmektedir. Corona virüsün hasta ve yaşlı insanlara bulaşması durumunda ölüme neden olma ihtimalinin çok yüksek olduğu da uzmanlar tarafından ifade edilmektedir. 

            Bunların en başında da hapishaneler gelmektedir. İtalyada corona virüs endişesi ile cezaevlerinde isyanlar başlamış; bu isyanlar sonucunda 6 kişi hayatını kaybetmiştir. İranda  17 Mart 2020 tarihinde salgın sebebiyle 85 bin mahpus serbest bırakılmış, 19.03.2020 tarihinde ise 10.000 kişiye devlet başkanı tarafından genel af çıkarılmıştır. Zira virüs insanlar arası etkileşimin yoğun olduğu, kalabalık insan gruplarının bir arada bulunduğu ortamlarda daha hızlı yayılmaktadır. Şu anda cezaevlerinde sayısı 300 bini bulan mahpuslar risk grubunun en başlarında yer almaktadır.

 

Covit-19 Virüs Salgını Kapsamında Hapishanelerde Alınan Önlemler

 

13.03.2020 tarihinde Adalet Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada :

Kuruma ilk kabul işlemleri esnasında hastalık belirtisi gözlemlenen tutuklu ve hükümlüler, hastanelere sevk edilerek, sağlık raporları doğrultusunda ceza infaz kurumlarına kabul edilmeyeceği,

İlk kabul işlemleri, tutuklu ve hükümlülerin son dönemde yurt dışına gidip gitmediği kolluk marifetiyle tespit edildikten sonra yapılacağı,

Yüksek ateş, öksürük gibi rahatsızlıkları gözlemlenen tutuklu ve hükümlülerin, gecikmeksizin hastaneye sevki sağlanmakta, tedavileri tamamlanan ve test sonuçları negatif çıkanlar kuruma kabul edileceği, 

Hastalık belirtisi gözlemlenmeyen ilk kez kuruma gelen tutuklu ve hükümlüler ise imkanlar dahilinde 14 gün süreyle ayrı bir bölümde tutulacağı,

Son dönemde yurt dışına çıkmış olan yabancı ve Türk vatandaşı ziyaretçilerin tutuklu ve hükümlüleri ziyaret etmesine izin verilmeyeceği,

Gerekli görüldüğü takdirde açık görüş dahil bütün ziyaretlerin kademeli olarak sınırlandırılacağı,

Bütün ceza infaz kurumları için yeteri kadar ateş ölçer, dezenfektan ve temizlik malzemesi temin edilmiş olup salgın ihtimaline karşı bütün ceza infaz kurumlarında ilk müdahale esnasında gerekli olan tulum, maske, eldiven, gözlük, galoş, bone ve sıhhi önlük ihtiyacının giderildiği, bildirilmiştir.

Yine Bakanlık tarafından 19.03.2020 günü yapılan açıklamada ertelenen açık ve kapalı görüşler nedeniyle mahpusların haftada 1 olan telefon hakları haftada 2ye çıkarıldığı bildirilmiştir.

Son bir hafta içerisinde tarafımızca Marmara bölgesinde yer alan hapishanelerde Bakanlığın ve idarelerin virüs salgınına karşı aldığı önlemleri gözlemlemek amacıyla ziyaretler gerçekleştirilmiştir.

Silivri Kapalı Hapishanesinde;

Mahpusların  aile görüşleri  askıya  alınmıştır. Adalet Bakanlığınca  her  ne kadar  telefon  görüş  hakkı  süresinin  arttırılacağı  açıklanmış  ise  de  mahpuslara  henüz  bu  durumun  yansımadığı  öğrenilmiştir.

Avukat görüşleri ise normal görüş şeklinde yaptırılmıştır. Hapishane girişlerinde avukatlara ateş ölçümü yapılmış, dezenfektan, maske  ve  eldiven dağıtılmıştır.  Bununla birlikte görüşe  gelen  mahpuslarda  eldiven, maske  olmadığı  görülmüş ve bu  sağlık malzemelerinin  kendilerine  verilmediği tarafımıza  iletilmiştir.

 

Silivri 5 Nolu L Tipi Hapishanesi ve Metris Hapishanelerinde;

Avukat  görüşü  kapalı  görüş  olarak  yaptırılmıştır. Yine görüşe gelen  mahpuslarda  eldiven, maske  olmadığı  görülmüş ve bu sağlık malzemelerinin  kendilerine  verilmediği tarafımıza  iletilmiştir.  Hapishanedeki personelin bir  kısmının  maske  takarken  bir  kısmının  takmadığı  ve  eldiven de kullanmadıkları  görülmüştür.

Mahpuslardan tarafından  kendilerine  herhangi  bir  temizlik  ürünü, maske,  losyon, kolonya, eldiven, deterjan  veya  dezenfektan  dağıtılmadığı, talep  edildiğinde  de  idarenin   temizlik  malzemelerini  kantine  göndereceğiz,  siz  oradan satın alacaksınız.” şeklinde cevap verdiği  iletilmiştir.

Virüs  salgınının ülkede  görünmesinden  bu  yana koğuşların yalnızca bir kez kabaca  dezenfekte  edildiği  öğrenilmiştir.

Mahpuslara  günlük yemekleri  ve  besinleri  veren  personelin  gerekli  hijyenik  önlemleri almadığı, çıplak  el  ile  ekmek  vs.  gibi  besinleri verdiği ve  infaz  koruma  memurlarının  aramalarda odalara maskesiz ve eldivensiz girdikleri ve bu şekilde arama yaptıkları,  mahpus  ile  temas  edilen  noktalarda da  salgına  ilişkin  henüz  herhangi bir önlem almadıkları öğrenilmiştir.

Mahpusların  aile  görüşleri  gibi haftalık  başka  koğuşlarda bulunan mahpuslar ile   ortak sohbet ve ortak  spor  hakları  da  askıya  alınmıştır.

 İdare tarafından hastane  sevklerinin  tamamen  durdurulduğu  ve şifahen acil  bir durumda  sevk  olacak  olursa  hapishaneye  dönen  mahpusun  da  14  gün karantinada kalacağı mahpuslara bildirilmiştir. Bu doğrultuda  tedavisi  devam  eden  kanser hastaları ile devam  eden  hastalıklarına  ilişkin  hastaneye  sevk olması  gereken  mahpuslar hastanelere sevk  edilmemektedir.

Metris R Tipi Hapishanesinde;

Hasta mahpusların kaldığı odanın sadece bir kez kabaca dezenfekte edildiği, başkaca hiçbir önlem alınmadığı öğrenilmiştir.

Kandıra 1 Nolu F Tipi Hapishanesinde;

Hükümlü mahpuslarla avukat görüşü yaptırılmamaktadır.  Tutuklu mahpuslarla ise sadece kapalı görüş yaptırılmaktadır. Hapishane girişinde avukatlara maske dağıtılmaktadır. Bununla birlikte hapishanenin çeşitli yerlerine dezenfektan koyulduğu görülmüştür. Mahpusların kaldığı odaların dezenfekte edildiği, kapalı görüş hakkı olan mahpuslara kapalı görüş yerine telefon hakkı kullandırtılacağı öğrenilmiştir.

 

 

Kandıra 2 Nolu F Tipi Hapishanesinde;

Acil durumlar hariç hükümlü ve tutuklu ayrımı olmaksızın görüş yaptırmamaktadır. Ziyarete giden komisyon üyelerimiz bu nedenle bu hapishanede mahpuslarla görüş yapamamıştır. Ancak idare ile yapılan görüşmeler sonucu Kandıra 1 Nolu F Tipi Hapishanesinde alınan önlemlerin burada da alındığı öğrenilmiştir.

Gebze Kadın Hapishanesinde;

Açık ve kapalı görüşler askıya alınmıştır. Avukat görüşleri kapalı görüş şeklinde yaptırılmaktadır. Avukatlara maske, eldiven gibi malzemeler verilmediği gibi mahpusların da maske takmadığı görülmüştür. Yine infaz koruma memurlarının bir kısmında maske olduğu görülmüşse de büyük çoğunluğunda maske ve eldiven olmadığı görülmüştür. Koğuşlar dezenfekte edilmiş, mahpuslara temizlik malzemeleri verilmiştir. Buna rağmen infaz memurları sabah ve akşam sayımlarına kalabalık şekilde geldiği ve maske takmadıkları öğrenilmiştir.

Bolu Hapishanesinde;

Açık ve kapalı görüşler askıya alınmıştır. Avukatlara hapishane girişlerinde ateş ölçümü yapılmakta ve eldiven ile maske dağıtılmaktadır. Avukat görüşleri kapalı görüş şekline yaptırılmaktadır. Hapishane idaresi tarafından mahpuslara el dezenfektanı veya kolonya benzeri temizlik malzemesi verilmemektedir. Yine kronik hastalığı bulunan hastalara ilişkin hapishane idaresince herhangi bir özel tedbir alınmamakta,  kronik hastalığı bulunan mahpuslara  koruyucu maske ve dezenfektan gibi herhangi bir koruyucu veya önleyici malzeme temin edilmemektedir. Yapılan görümelerde hapishane koridorlarının bir kereye mahsus dezenfekte edildiği ancak mahpusların kaldıkları odaların, havalandırma bölümlerinin ve banyo, tuvalet gibi ortak alanların dezenfekte edilmediği, yemek dağıtımı yapan hapishane görevlilerinin maske takmadığını ve hijyen kurallarına riayet etmediği öğrenilmiştir.

Tekirdağ 1 ve 2 Nolu F Tipi Hapishanesinde;

Açık ve kapalı görüşler askıya alınmıştır. Avukat görüşleri ise 2 hafta süreyle yaptırılmayacak olup acil bir durum olması ve bu durumun belgelendirilmesi halinde ise kapalı görüş şeklinde görüş yaptırılacağı aktarılmıştır. Haftada 1 olan telefon hakkı, görüşlerin askıya alınmasıyla haftada 2ye çıkarılmıştır. Bununla birlikte mahpuslara dezenfektan ürünleri, kolonya, ıslak mendil gibi temizlik ve hijyen malzemeleri verilmediği, infaz koruma memurlarının sabah ve akşam sayımlarına kalabalık gruplar halinde geldikleri, aramaların da aynı şekilde kalabalık gruplar halinde yapıldığı, sayıma ve aramalar katılan infaz koruma memurlarının maske ve eldiven kullanmadıkları, odaların kabaca dezenfekte edildiği, temizleme güçlüğü gerekçe gösterilerek kantinde bazı sebze ve meyvelerin satışının durdurulduğu, günlük gazetelerin virüs gerekçesiyle bir gün bekletildikten sonra verildiği, hapishane imamı ve psikoloğunun görüntülü konuşması gün içinde birçok kez hapishane merkezi sisteminden yayınlanarak mahpuslara dini ve psikolojik vaazlar verildiği öğrenilmiştir.

Edirne Hapishanesinde;

Açık ve kapalı görüşler askıya alınmıştır. Avukat görüşleri  2 hafta süreyle askıya alınmıştır. Mahpusların duruşması olması halinde ise avukat görüşleri kapalı görüş şeklinde yaptırılmaktadır. Hapishane girişinde ateş ölçümü yapılmakta, 37 derece üzerinde ateşi onlar hapishaneye alınmamaktadır. Girişte eldiven ve maske bulunmaktadır. Bununla birlikte kayıt ve x-Ray kısmında dezenfektanlar bulunmamaktadır.

Maltepe  1ve 2 Nolu L Tipi Hapishanelerinde;

Açık ve kapalı görüşler askıya alınmıştır. Avukat görüşleri kapalı görüş şeklinde yaptırılmaktadır. Avukatlara girişte ateş ölçümü yaptırılıp, yüksek ateşi olanların hapishaneye girişlerine izin verilmemektedir. Yine giriş esnasında avukatlara maske ve eldiven dağıtılmıştır. İnfaz koruma memurlarının koğuşlara maske ve eldiven takarak girdikleri ve mahpuslarla yakın temas kurmamaya çalıştıkları öğrenilmiştir. Koğuşların bir kez kabaca dezenfekte edildiği buna karşılık mahpuslara hiçbir temizlik veya hijyen malzemesi verilmediği öğrenilmiştir. Ayrıca virüs salgının Türkiyede görülmeye başlandığı günlerde Maltepe 2 Nolu L Tipi Hapishanesindeki mahpusların virüse karşı hiçbir önlem alınmadan Bandırma ve Afyon Hapishanelerine sürgün edildikleri öğrenilmiştir. Yine Maltepe 1 Nolu L Tipi Hapishanesindeki bir kısım mahpusun da   virüse karşı hiçbir önlem alınmadan Afyon Hapishanesine sürgün edildikleri öğrenilmiştir.

Bakırköy Kadın Hapishanesinde;

Açık ve kapalı görüşler askıya alınmıştır. Bu nedenle haftalık 10 dakika olan telefon hakkı 20 dakikaya çıkarılmıştır. Avukat görüşleri kapalı görüş şeklinde yaptırılmaktadır ve buna dair avukatlardan kabul beyanı alınmaktadır. Bununla birlikte avukatların son 14 gün içerisinde yurt dışına gitmediklerine dair beyan vermeleri istenmektedir. Görüşlerden önce ateş ölçümü yapılmakta, maske talep edip etmedikleri sorulmakta ve bunlar not edilmektedir. Birçok hapishanede olduğu gibi burada da koğuşların bir kez kabaca dezenfekte edildiği, mahpuslara jel, dezenfektan, maske gibi hijyen ve koruyucu malzemeleri verilmediği öğrenilmiştir. Hastaneye sevk edilecek olan mahpuslara dönüşte 14 gün karantinada kalma zorunluluğu getirildiği öğrenilmiştir. Karantina odalarının temiz olmaması nedeniyle mahpuslar hastaneye gitmek istememektedir. Örneğin hasta mahpus Fatma Tokmak her ay yaptırması gereken iğneyi zamanı gelmiş olmasına rağmen karantina sürecinde temiz olmayan hücrelerde yalnız kalacağı için yaptırmamıştır. Sabah ve akşam sayımları yine kalabalık gruplar halinde gelen infaz koruma memurları  tarafından yapılmaktadır. Bunların ise herhangi bir önlem almadığı öğrenilmiştir. 

Bandırma 1 ve 2  Nolu T Tipi Hapishaneleri;

Açık ve kapalı görüşler askıya alınmıştır. Haftada 1 olan telefon hakkı, görüşlerin askıya alınmasıyla haftada 2’ye çıkarılmıştır. Avukat görüşleri kapalı görüş şeklinde yaptırılmıştır. Mahpuslara sadece sıvı el sabunu dağıtıldığı, bunun dışında dezenfektan, ıslak mendil, kolonya, maske, eldiven gibi hijyen malzemelerinin verilmediği öğrenilmiştir. Koğuşlar bir kez kabaca dezenfekte edilmiştir. Mahpuslar ilaçlama için gelenlerin girmeleri ile çıkmalarının 1 dakikayı bulduğunu iletmiştir. İnfaz koruma memurlarının sadece maske taktığı, mahpusların üstünü ararken hijyen kurallarına dikkat etmedikleri gözlemlenmiştir.

 

Sonuç olarak;

Mahpusların aileleri ile görüştürülmemeleri, ziyaretlerin ertelenmesi, mahpusları salgın hastalıktan korumadığı gibi; böyle bir süreç mahpuslar için tecrit, aileleri içinse ciddi endişeye sebep olmaktadır. Her gün dış dünya ile temas halinde bulunup, mahpuslarla yakın ve fiziksel temas halinde olan infaz koruma memurlarının hapishanelere salgın hastalığı taşıması açısından büyük risk söz konusuyken, mahpuslara uygulanan sosyal tecrit kabul edilebilir değildir.

 Uzun süre dış dünya ile teması kesilmiş olan mahpusların zayıf bağışıklık sistemleri ise mahpusları virüslere daha açık hale getirecektir. Bu nedenle mahpusların virüs yayılırken hapishanelerde tutulmaları sağlık ve yaşam hakkının ihlali noktasında geri dönülemez zararlar vereceği endişesi oldukça fazladır. Dolayısıyla alınmış olan bu tedbirler amaca uygun tedbirler değildir.

Devletin, vatandaşlarına karşı hiçbir ayrım gözetmeksizin yaşam haklarına ilişkin negatif ve pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır.  Hali hazırda, mahpusların yaşam haklarına ilişkin pozitif yükümlülükler yerine getirilerek mahpusların yaşam ve sağlık hakları için gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir. Buna göre;

            Tutukluların CMK 100. Maddede yer alan ‘’katalog suç’’ ayrımı yapılmaksızın CMK 109. Maddede yer alan adli kontrol hükümleri ile tahliyeleri sağlanmalıdır. Suçun vasıf ve mahiyeti’’ şeklinde matbu tutuk devam gerekçelerine son verilerek, kanunun tutuklamadan beklenen menfaati sağlayacağı amacıyla düzenlenen CMK 109. Maddede yer alan adli kontrol hükümleri sadece görünüşte kalmamalı, yaşam hakkını tehdit eden Covit -19 virüs salgının bulunduğu bu süreçte etkin bir şekilde uygulanmalıdır.  

            Ceza yargılamalarında kişilerin masumiyet karinesine ihlal eden tutum ve önyargılar aşılarak toplum tehlikesi’’ şeklinde özellikle siyasi mahpuslar hakkında tahliye kararlarının önüne geçen ifadelerden  vazgeçilerek, yargılamalar konusunda mülkilik ilkesi kadar,  her bir yargılanan kişinin yaşam haklarının da devletin teminatı altında olduğu göz önünde bulundurularak mahpusların adli kontrolle de olsa tahliyeleri sağlanmalıdır.

            Tutuklu veya hükümlü ayrımı yapılmaksızın kronik hastalıkları bulunan mahpusların, virüs salgınına bağışık sistemlerinin zayıflığı sebebiyle daha açık olmaları sebebiyle, hastalıklarının ağırlığına bakılmaksızın acilen tahliyeleri sağlanmalıdır.  Zira Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre Covit-19 virüsünün ölüm tehdidi altında bulunan kişiler özellikle kronik hastalığı olan kişilerdir.

            50 yaş ve üzeri mahpuslar da Covit-19 virüsüne ilişkin ağır risk gruplarından olması sebebiyle tahliyeleri acil olan risk gruplarındandır.

            Tüm yukarıda belirtilen risk grupları açısından elzem olmak üzere hükümlülerin cezalarının konutta infazının sağlanması gerekmektedir. Bu noktada yasal düzenlemeler en acil şekilde yerine getirilmelidir.

            Yapılacak yasal düzenlemeler Anayasada düzenlenen eşitlik ilkesine uygun olarak siyasi mahpusların yaşam haklarını da teminat altına alacak şekilde düzenleme yapılmalıdır. Zira Anayasanın 10. Maddesi ;Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önde eşittir.’’ Şeklinde olup, siyasi mahpusların bu düzenlemenin dışında tutulması Anayasanın eşitlik ilkesine aykırılık oluşturacaktır.

            Siyasi Mahpusların sağlık ve yaşam haklarının güvence altına alınmasına dönük tahliye ve infaz koşullarının değiştirilmesine ilişkin tedbirlerinin dışında bırakılması, düşman ceza hukukunun infaz sistemine de tezahürü anlamına gelecektir.

            Bu noktada hiçbir ayrım yapılmaksızın tüm mahpusların sağlık ve yaşam hakkı teminat altına alınarak, hapishanelerden yapılacak düzenlemelerle tahliyeleri gerekmekte ve bu tedbirlerin aciliyetinin gereği yerine getirilmelidir.

Covit-19 Virüs  Salgını Önlemleri Haricinde İlk  Üç  Ay  İçinde  Yaşanan  Diğer Hak  İhlallerine  İlişkin  Gözlemler

 

  • İşkence Ve Kötü Muamele

Uluslararası teamüller çerçevesinde kence nitelemesi acı veya ıstırabın asgari ağırlık düzeyine ulaşması gerekir (de minimis) ilkesi” esas alınarak tanımlanmaktadır. Yine hapishaneler açısından mahpus ile “özgür” bir insan arasında insanlık haysiyetini rencide eden farklar yaratılamayacağı genel bir ilkedir.  Asgari ağırlık düzeyi”nin nasıl değerlendirildiğine dair bilgileri AİHMnin farklı kararlarında bulmak mümkündür.

AİHMe göre bir eylemin ağırlık düzeyi itibarıyla 3. maddenin kapsamına girebilmesi için muamelenin; süresi, fiziksel ve ruhsal etkileri ve bazı durumlarda, mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi olayın içinde yer alan tüm koşullar değerlendirilir. Eylemin amacının mağduru aşağılamak ya da küçük düşürmek olup olmadığı sorusu göz öne alınması gereken bir unsur olsa dahi böyle bir amacın yokluğu 3. madde ihlalinin kesin olarak bulunmayacağı anlamına gelmez. Bir bireyi utandıran ya da küçük düşüren, onun insanlık onuruna saygı göstermeyen ya da saygıyı azaltan ya da bireyin ruhsal ve fiziksel direncini kıracak şekilde korku, ıstırap ya da aşağılık duygusu uyandıran muamele 3. madde anlamında kötü muamele olarak değerlendirilir (Bşv. No: 39630/09, El-Masri v. Yugoslav Makedonya Cumhuriyeti). Aynı zamanda AİHM; Sözleşmenin 3. Maddesi kapsamında işkence dışındaki diğer kötü muamele uygulamalarında insanlık dışı, onur kırıcı ve aşağılayıcı” terimlerini kullanmaktadır. Kararlarda kötü muamelenin 3.Madde ihlaline yol açması için fiziksel yaralamaya ya da yoğun bir fiziksel veya ruhsal acı veya ıstıraba sebebiyet vermiş olması” ya da küçük düşürme veya ıstırabın, meşru bir muamele veya cezada zorunlu olarak bulunan küçük düşürme veya ıstırap düzeyinin ötesine geçmesi gerektiği” açıklanmaktadır.

Onur kırıcı arama biçimlerinin yaygınlaşması temel bir mesele olarak tespit edilmiştir. Koğuşlarda yapılan aramalar da orantısız bir şekilde, baskın havasında gerçekleşmektedir. AİHM, cezaevi güvenliğini sağlamak yahut cezaevinde düzensizlik olmasını engellemek üzere bazı hallerde soyularak yapılacak aramanın gerekebileceğini kabul etmekle birlikte, bu tarzda bir aramanın uygun bir tarzda yürütülmesinin zorunlu olduğu” görüşündedir (Valasinas v. Litvanya, Bşv. No:44558/98, Iwanczuk v. Polonya, Bşv. No: 25196/94, Yanko v. Bulgaristan, Bşv. No:39084/97). Dolayısıyla; bu uygulamanın kabulü için güvenlik gerekçesiyle gerekli” ve haklı” zorunlu nedenler”e dayandığını ortaya koyan, insan onuruyla bağdaşır nitelikte” unsurlar bulunmalıdır. (Wieser v. Avusturya, Bşv. No: 2293/03).  Ayrıca bu nedenler belirlenebilir ve özel nitelikte olmalıdır (Pawel Pawlak v. Polonya, Bşv. No: 13421/03)

AİHM özel koşulları değerlendirirken, cezaevleri arasında farklı uygulamalar olmasını, cezaevi yönetimine çok geniş takdir yetkisi veren düzenleyici işlem niteliğinde uygulamalar olmasını”  ihlal olarak görmüştür (Frérot v. Fransa, Bşv. No:70204/01). Dolayısıyla keyfilik, belirsizlik ve bunun neden olacağı endişenin yaratacağı küçük düşürücü nitelikteki uygulamalar da 3. madde kapsamında”   değerlendirilebilir (El Shennawy v. Fransa, Bşv. No:51246/08). Iwanczuk- Polonya kararında AİHM dört gardiyanın önde, aşağılama ve sözlü taciz devam ettiği halde soyunma suretiyle arama yapılması”nı da 3. madde kapsamında değerlendirmiştir.

Birçok hapishanede baskın aramalar sırasında odada bulunana mahpuslara psikolojik baskılar yapılmakta, mahpusla hakaret ve tehditlere maruz bırakılmaktadır.

Şubat ayında Bakırköy Kadın Hapishanesinde rutin aramalar dışında hapishane müdürlerinin de katılmış olduğu baskın aramalar yapılmış bu aramalarda Zozan Çiçek ile bir gurup mahpus darp edilmiştir.

Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Hapishanesinde; rastgele bir odaya yapılan baskın arama sırasında mahpuslara çıplak arama dayatıldığı, kabul edilmeyen mahpusların darp edildiği öğrenilmiştir.

Maltepe 1 ve 2 Nolu L Tipi Hapishanesinden Bandırma ve Afyon Hapishanelerine sürgün edilen mahpuslara hapishane girişlerinde çıplak arama dayatılmıştır. Mahpuslar insanlık onuru ile bağdaşmayan çıplak arama dayatmasını kabul etmedikleri için şiddet ve işkenceye maruz kalmışlardır.

Yapılan işkencelerle ilgili hukuki süreç derneğimiz tarafından takip edilmektedir.

 

- Tecrit

Söz konusu hapishanelerde sosyal izolasyon çok yoğun olarak yaşanmaktadır. Sınırlı sayıda kişiyle, çok küçük boyuttaki hücrelerde yaşayan mahpusların psikolojik ve fiziksel olarak sorunlar yaşamaları kaçınılmazdır.

Mahpusların direnişi sonucu elde edilen 10 saatlik görüşme hakkının kullanımı şu an ciddi oranda engellenmektedir. Ocak ve Şubat aylarında yapılan ziyaretlerde Marmara Bölgesindeki hemen hiçbir hapishanede farklı hücrelerden mahpusların haftada10 saat havalandırmada bir araya gelmesine izin verilmediği ortaya çıkmıştır. Hatta bu konuda daha da ciddi kısıtlamalara gidildiğini gözlemlemek mümkündür.

Bolu F Tipinde ortak alana çıkma hakkı ayda 40 saatten 4 saate indirilmiştir. Hükümlü ve tutuklular sürekli olarak aynı kişilerle ortak alana çıkarılmaktadır.

Silivri 5 Nolu L tipi ve Kapalı Hapishanesinde haftalık spor etkinliği saatinde koğuşta arama yapılarak spor etkinliği engellenmektedir. Yine açık görüş haftalarında yeterli memur yok denerek spor etkinliğine mahpuslar çıkarılmamaktadır.

 

Maltepe Hapishanelerinde her bir koğuş ayrı olmak üzere haftalık 1 saat spor dışında herhangi bir kültürel veya sosyal aktivitenin ve ortak alan kullanımının olmadığı öğrenilmiştir.

Kandıra 2 Nolu F Tipi Hapishanesinde sosyal faaliyet hakları keyfi olarak kısıtlanmıştır.

Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Hapishanesinde de mahpuslar açık spor sahasına çıkarılmamakta, sohbet hakları ise oldukça kısıtlı olarak uygulanmaktadır.

Bolu Hapishanesinde mahpus Nurullah Semo, tutuklu olmasına rağmen tek kişilik hücrede tutulmakta bu suretle kendisine mutlak tecrit dayatılmaktadır.  Kendisi ile yaptığımız görüşmede infaz memurlarının sistematik bir şekilde kendisine dönük hakaret ve tehditvari söylemlerde bulunduğunu iletmiştir. 

Edirne F Tipi Hapishanesinde de benzer bir durum yaşanmakta, 3 hücrede kalan, 8 mahpus, diğer hücrelerde kalanlarla ortak sohbet, spor hakkı ve sosyal aktivite hakkının idare tarafından 2017 Haziran ayından görüşmenin yapıldığı tarihe kadar kullandırılmadığı belirtilmiştir. Mahpuslar, diğer mahpuslarla bir araya gelme, spora çıkma ve sohbet hakları engellendiği için çim saha ve spora da çıkmama kararı aldıklarını belirtmişlerdir.

Görüldüğü üzere son dönemlerde uygulanan hukuka aykırı tecrit uygulamaları devam etmektedir:

- Sağlık

Sağlık hakkına erişim konusundaki sıkıntılar halen devam etmektedir. Mahpusların rutin sağlık kontrollerine ve revire getirilmesi götürülmesi esnasında kelepçeleri çıkarılmamakta ve hekim önünde kelepçeli bir şekilde tedavi edilmeye zorlanmaktadır. Hekimlere bu hususun iletilmesi halinde büyük bir çoğunlukla hekimler güvenliklerini bahane ederek kelepçeli tedavi uygulamasında pay sahibi olmaktadır.  

Mahpusların Islahında Temel İlkeler- Mandela Kuralları  (Kural 24-27), Tıbbi Etik İlkeler (md. 1), Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Avrupa Cezaevi Kuralları hakkında (2006)2 nolu Tavsiye Kararı (md. 40.3) gereği cezaevindeki tutuklu ve hükümlüler, yasal statülerine bakılmaksızın, aynı kalite ve standartta, ülke genelinde mevcut,  kapatılmamış olan kişilere sağlanan tıbbi bakıma eşit erişim hakkına sahiptir.

AİHM, iyi bir ceza adaletinin gerçekleştirilmesi adına, insani nitelikli bir takım tedbirlerin alınmasının gerekli olduğu durumların ortaya çıkmasının imkan dahilinde olduğunu kabul etmekte ve özellikle ölümcül hastalığa yakalanmış kişiler veya sağlık durumu sürekli şekilde cezaevi koşulları ile uyumsuz hale gelmiş kişilerin alıkonulmaya devam etmesinin 3. madde kapsamında değerlendirilebileceğini ifade etmektedir. Mahkeme bu değerlendirmeyi yaparken şu üç unsuru dikkate almaktadır: (a) mahpusun tıbbi durumu, (b) alıkonulma devam ederken kişiye sağlanan tıbbi destek ve bakımın yeterliliği (c) kişinin sağlık durumu açısından alıkonulmaya devam edilmesinin görünümü ve sonuçları. Tüm bu koşulları ayrı ayrı değerlendiren Mahkeme herhangi birinin varlığı halinde 3. maddenin ihlal edildiğine karar vermektedir (Aleksanyan v. Russia, (App. No 46468/06), 05 Haziran 2009, para 137; Gülay Çetin v. Turkey, (App. No 44084/10),  05 Mart 2013, para 105;   Mouisel v. France (App. No. 67263/01), 21 Mayıs 2003, para 48; Riviere v. France, (App No 33834/03), 11 Ekim 2006, para 76)

Türk Tabipleri Birliği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve Adli Tıp Uzmanları Derneği tarafından 8 Ağustos 2016 tarihinde İnsan Hakları İhlalleri İle İlgili Hekim Tutumu[1] hakkında yaptıkları açıklamada ayrıntılı olarak nasıl tutum almaları gerektiğini bildirmiştir. DTB Tokyo Bildirgesi ve Hekimlerin Bağımsızlığı ve Mesleki Özgürlük Bildirgesi, hiçbir şüpheye yer bırakmayacak kadar açık bir biçimde, doktorların, başkalarının çıkarları ne olursa olsun, hastanın çıkarları doğrultusunda davranmak için özgür olmakta ısrarcı olmaları gerektiğini ifade etmektedir. Hekimler, uygun ortam sağlanamaması ve kısıtlayıcı araç (kelepçe, gözbağı vb.) varlığında tıbbi değerlendirme ve muayeneye zorlanması durumunda, etik ve hukuki gerekçeleri belirterek tıbbi değerlenme sürecinden çekilmelidir.

           Hücre ve koğuşların durumu da sağlıklı yaşam sürdürmeye elverişli değildir. Temizlik, hava alma, güneş alma, ısınma gibi açılardan mahpuslar bir hayli zorlanmaktadır. Ayrıca revire çıkma, muayene olma, hastaneye götürülme gibi konularda ciddi sıkıntılar mevcuttur ve mahpusların sağlıkları bu nedenlerle tehdit altındadır.

            Bu uygulamaların da AİHS 3. Madde ve Any. 17. Maddenin ihlali olduğunu vurgulamak zorundayız. AİHMin yerleşik içtihatlarına göre; Devlet bir kişinin insan onuruna saygı ile bağdaşır koşullarda alı konulmasını güvence altına almak zorundadır ve kişiye uygulanan tedbirin infazında izlenecek tutum ve yöntem, kişiyi tutuklamanın doğasında kaçınılmaz olarak var olan ıstırap düzeyini aşan bir yoğunlukta sıkıntı ve zorluğa maruz bırakmamalıdır” (Kudła v.Polonya Bşv No. 30210/96).

Kandıra 1 Nolu ve 2 Nolu F Tipi Hapishanesinde ise hastaneye gidiş geliş sırasında kullanılan ring aracı ile ilgili sorun devam etmektedir. Genel olarak kullanılan ring araçlarının dar, sağlıksız, havasız ve kışın soğuk, yazın sıcak olması sık sık eleştirilen bir konudur. Ancak buna ek olarak Kandırada ring aracının içerisinde de küçük hücreler yapılmıştır ve hastaneye gitmek isteyen mahpuslar bir kişinin bile sığmayacağı bu küçük bölmelere yerleştirilmek istenmektedir. Sırf bu ring içindeki bölmelerin sağlıksız oluşu nedeniyle birçok mahpus hastaneye gitmeyi reddetmekte bu da tedavi hakkına erişimi engellemektedir.

Bolu Hapishanesinde mahpusların taleplerine rağmen çoğu zaman revire çıkartılmadığı, ayrıca hastaneye sevk işlemlerin de süresinde yapılmadığı ve engellendiği tarafımıza iletilmiştir.

Metris  R tipi cezaevinde,  Adli  Tıp Kurumunca  tek  başlarına  ihtiyaçlarını gideremeyecekleri  nedeniyle cezaevinde  kalamayacakları  yönünde  sağlık  raporu bulunan 3  hasta  mahpus  birlikte aynı  koğuşta  bulunmaktadır.  Elleri bilekten itibaren kesilmiş olan Ergin AKTAŞ, vücudunun boyundan aşağısı  tamamen  felçli  olan Abdullah TURAN ve belden  aşağısı  felç olup  sırtındaki  platinlerle oturur  vaziyette  bulunabilen Serdal YILDIRIM aynı  koğuşta  bulunmakta  ve  ağır  sağlık  sorunları  yaşamaktadır. Mahpusların  hastane  sevkleri,  doktorlarca yazılan tam teşekküllü  devlet  hastanesinde yatarak  tedavi  sevkleri  yerine  getirilmemekte ve  hastaneye  sevkleri  yapılmamaktadır.

Silivri 5 Nolu L Tipi ve Kapalı Hapishanesinde her hafta ismini yazdıran yalnızca 1-2 kişi revire götürülmektedir. Ayrıca yapılan görüşler sırasında yaşlı ve şeker hastası Mehmet Evruk ile kalp ameliyatı olan Feyzullah Elişenin hastane sevklerinin yapılmadığı öğrenilmiştir. Yine Silivri 5 Nolu L Tipi Hapishanesinde mahpusların diş tedavilerinin yapılmamaktadır. Sadece dolgu tedavisi gerektiren dişlerin dahi hiçbir tedavi uygulanmadan çekildiği öğrenilmiştir.

Tekirdağ Hapishanelerinde uzun süreler sonra hastanelere sevk olan mahpuslar kelepçeli muayene dayatmaları nedeniyle tedavi olamamaktadır. Bununla birlikte özellikle Devlet Hastanesindeki doktorların muayene esnasında ilgisiz olduğunu, muayenenin yapılabildiği durumlarda da çok yüzeysel bir muayene edildikleri öğrenilmiştir.

Edirne F Tipi Hapishanesinde hastaneye götürülürken iki farklı kelepçe takıldığı için mahpuslar tarafından hastaneye gidiş reddedilmekte ve sağlığa erişim hakkı ihlal edilmektedir.

Bakırköy Kadın Hapishanesinde de hasta mahpusların hastane sevkleri geciktirilmekte veya hiç yapılmamaktadır. Yapılabilen sevklerde ise kelepçe dayatması nedeniyle tedaviler neredeyse imkansız hale gelmektedir.

- Mektuplar

Mahpusların en önemli iletişim araçlarından birisi mektuplardır. Mahpuslar çoğu zaman yakınlarıyla mektuplar aracılığı ile görüşmekte, şikayetlerini, taleplerinin mektuplar aracılığı ile gündeme getirmektedir. Bu anlamda mektup hakkı bir mahpusun haberleşme ve bilgi edinme hakkının, buna bağlı olarak ifade özgürlüğünün en önemli teminatıdır. Hatta mektup hakkı mahpusun adalete erişimi için de son derece önemlidir. Mektupların geciktirilmesi yahut hukuka aykırı şekilde el konulması, karalanması en sık karşılaşılan durumlardandır.

  Bolu, Düzce ve Kandıra 2 Nolu F Tipi Hapishanesinde Kürtçe olan mektup ve kitaplar tercüman olmadığı gerekçesiyle mahpuslara verilmemektedir. Mahpusların mektupları süresinde gönderilmediği ve mahpuslara gönderilen mektupların aylar sonra kendilerine teslim edildiği tarafımıza iletilmiştir.

Kandıra 1 Nolu ve 2 Nolu F Tipi ve Düzce T Tipi Hapishanelerinde mektuplara keyfi olarak el konulmakta ve mektupların sansürlenerek teslim edildiği öğrenilmiştir.

Silivri 5 Nolu L Tipi ve Kapalı Hapishanesinde mektuplar geç verilmektedir. Mektupların bazılarına hiçbir gerekçe gösterilmeden el konulduğu, verilen mektuplarda ise kısmi sansürler uygulandığı öğrenilmiştir. Aileler tarafından PTT ile mahpuslara gönderilen kıyafetlerin mevsimi geçtikten sonra mahpuslara verildiği de tarafımıza iletilen sorunlardan bir diğeridir.

Birçok hapishanede mahpuslar tarafından Savcılıklara yazılan şikayet dilekçeleri, STKlara gönderilen mektuplar hiçbir gerekçe gösterilmeden engellenmekte, çoğu zaman dilekçeler ve mektuplar kaybedilmektedir.

 

 

- Yayınlar ve Diğer Haberleşme Araçları

Hapishanelerde kitap ve gazete sınırlaması olup, bazı hapishanelerde hakkında toplatma kararı dahi bulunmayan bazı kitaplar ile Evrensel, Birgün, Yeni Yaşam, Umut, Atılım, Yeni Demokrasi vb. muhalif gazeteler, mahpusların tüm taleplerine rağmen hiçbir şekilde hapishaneye alınmamaktadır. Özellikle 2019 yılında yapılan Açlık Grevi sonrasında, Yeni Yaşam gazetesinin engellenmesi yönlü uygulamalar hâlâ devam etmektedir.

Yayınlara ulaşım haberleşme hakkı ve ifade özgürlüğü bağlamında çok önemlidir. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun (CGTİHK) 62. maddesine göre mahkemelerde yasaklanmamış olması kaydıyla mahpuslar yayınlardan yararlanabilir. Kaldı ki bir kişinin haberleşme hakkının ve bununla bağlantılı olarak ifade özgülüğünün sınırlanması için belli kriterler söz konusudur. Mahpusların yayınlara erişimi bakımından da bu ilkeler yani, kanunilik, ölçülülük ve meşru amaca dayanma ilkelerinin gözetilmesi gerekir.  Bu ilkelere ve CGTİHKnın 62. maddesine aykırı uygulamalara sıkça rastlanmaktadır.

Birçok hapishanede kitaplarla ilgili yasaklarında artış görülmektedir. Kargo ile gönderilen veya ziyaretçiler tarafından yatırılan kitaplar hiçbir gerekçe gösterilmeden mahpuslara verilmemektedir. Mahpusların kitapları kendi hesaplarından kesilecek para ile PTT aracılığıyla alabilecekleri öğrenilmiştir.

Bolu Hapishanesinde Kürtçe kitaplar da tercüman olmadığı gerekçesiyle mahpuslara verilmemektedir.

Silivri Kapalı Hapishanesinde ve Silivri 5 Nolu L Tipi Hapishanesinde Kürtçe yayın hayatına başlayan ve kargo ile gönderilen Xwbûn” gazetesinin mahpuslara verilmemektedir.

Edirne Hapishanesinde Yeni Yaşam gazetesinin ücreti mahpuslardan kesildiği halde yalan yanlış haber yaptığı ve terörü öven haberler içerdiği” gerekçesiyle mahpuslara verilmemektedir. Ayrıca yapılan aramalar sırasında el konulan kitapların Sizin adınıza kayıtlı değil.” denilerek mahpuslara geri verilmediği de tarafımıza iletilmiştir.

Kandıra 1 ve 2 Nolu F Tipi Hapishanelerinde ise kitaplara ilişkin engellemeler devam etmektedir.

Maltepe 1 ve 2 Nolu L Tipi Hapishanelerinde kargo ile gelen kitaplar ve mahpusların ücretini vererek aldıkları gazeteler hiçbir gerekçe göstermeksizin mahpuslara verilmemektedir.

Bakırköy Kadın Hapishanesinde başta Yeni Yaşam gazetesi olmak üzere günlük gazetelerin mahpuslara verilmediği öğrenilmiştir.

Özellike Yeni Yaşam gazetesinin sayıları çoğu cezaevinde bayide bulunamadığı” iddiasıyla verilmemektedir. Mahpuslara talep ettikleri Yeni Yaşam gazetesinin sayılarının verilmemesi ve yeni uygulanmaya başlanan kitap yasakları mahpusların bilgiye erişim bağlamında ifade özgürlüğü de kısıtlamaktadır. Anayasanın 28. maddesi basın hürriyetini düzenlerken, süreli ve süresiz yayınların hangi hallerde dağıtımının engellenebileceğini ve toplatılabileceğini de düzenlemiştir. Ancak söz konusu kamuya açık alanlarda satışı yapılan ve herkesin erişimine açık olan gazete hakkında basım veya dağıtımına ilişkin herhangi bir yasaklama kararı bulunmamaktadır.  Bu bakımdan hakkında yasaklama kararı olmayan bir gazetenin Hapishane idaresi tarafından verilmemesi Anayasanın 26. ve AİHSin 10. maddesine aykırıdır.

- Odalarda Bulundurulan Eşyalar

Son dönem artan baskın aramalarla birlikte mahpusların sosyal yaşamlarını, iletişim haklarını engelleyecek birçok el koyma olayı yaşanmıştır. Radyolara, defterlere, kitaplara vs hiçbir gerekçe gösterilmeden el koyulmuştur.

Bolu, Kandıra, Gebze, Silivri, Tekirdağ ve Edirne Hapishanelerinde koğuşlarda bulunan radyolara hukuksuz olarak el konulmakta ve bu yüzden disiplin soruşturmaları yürütülmektedir.

 

Silivri Kapalı Hapishanesinde özellikle 2019 yılında yaşanan açlık grevlerinden sonra artan aramalarda mahpusların bütün eşyaları dağıtılmakta, mahpusların dergilerine, radyolarına ve kendi notlarına el konulmakta, yanlarında bulundurdukları fotoğraflara dahi kota (40 fotoğraf) getirilmektedir. 

Gebze Kadın Hapishanesinde Aralık ayında baskın arama adı altında koğuşlara infaz memurları ve askerler tarafından girilmiş, mahpuslar havalandırmalara kapatılarak koğuşlarda arama yapılmıştır. Arama sırasında mahpuslara ait kitaplara, defterlere, mektuplara, odalarda Kürtçe yazılı gördükleri her şeye, kantinden alınan eşyalara,  kap kacaklara dahi el konulmuş ve uzunca bir süre geri verilmemiştir. 17.03.2020 günü yapılan ziyarete kadar hâlâ verilememiş olan eşyaların olduğu öğrenilmiştir.

Yine Gebze Kadın Hapishanesi'nde 13.03.2020 günü A3, B4 ve B9 koğuşlarında asker ve jandarma eşliğinde arama yapılmıştır. Arama kararı olduğu söylenmişse de herhangi bir arama kararı gösterilmemiştir.

Tekirdağ 1 ve 2 Nolu F Tipi Hapishanelerinde mart ayı başında rutin baskın aramalar dışında bazı odalarda aramalar yapılmıştır. Bu aramalar sırasında odada bulunan buzdolabı, televizyon ve diğer elektrikli eşyalara dahi el konulmuş, eşyalar X-Ray cihazından geçirilmiştir.

Edirne Hapishanesinde de yapılan baskına aramalar sırasında mahpusların defterlerine ve yazılarına el konulduğu öğrenilmiştir.

Bolu Hapishanesinde de keyfi olarak yapılan baskın aramalarda radyolarına ve çalışma notlarına da el konulduğu öğrenilmiştir.

Bakırköy Kadın Hapishanesinde subay ayı içerisinde yapılan baskın aramalarda mahpusların bütün eşyaları dağıtıldığı, kendi çalışma notlarına dahi hiçbir gerekçe gösterilmeden el konulduğu öğrenilmiştir.

 

- Disiplin Cezaları

Birçok hapishanede de yapılan aramalar sırasında odalarda el konulan eşyalar nedeniyle mahpuslar hakkında disiplin soruşturmaları başlatılmaktadır.

 

Silivri 5 Nolu L Tipi Hapishanesinde bir koğuşta mahpuslar tarafından hazırlanmış olan Serxebûn” isimli derginin bulunması nedeniyle koğuşta bulunan bütün mahpuslar hakkında disiplin soruşturması başlatılmıştır. Soruşturma kapsamında Kürtçe savunma yapmak isteyen mahpuslara Kürtçe diye bir dil olmadığı, savunma vereceklerse Türkçe vermeleri gerektiği” söylenmiştir. Soruşturma sonunda mahpuslara 12’şer günlük hücre cezası verilmiştir. Mahpusların cezalara karşı İnfaz Hakimliğine başvurduğu öğrenilmiştir. Süreç tarafımızca da takip edilmektedir.

 

- Mahpusların İstemi Dışında Sevk

Mart 2016dan beri hapishanelerde mahpusların istemi dışında sevk (sürgün) olayları artmıştır. OHALden sonra güvenlik, yer doluluğu gibi gerekçelerle sürgün sayısı hızla artmıştır. Bu artış her geçen gün devam etmektedir. Bu sürgünlerin başlangıcı baskın şeklinde mahpusların gece saatlerinde hücreden alınması şeklinde olmakta, çoğu zaman mahpusun eşyalarını yayına almasına bile fırsat verilmemektedir. Mahpuslar kötü, havasız ring araçlarında uzun süreler yolculuk yapmaktadırlar. Bu çerçevede sevkler başlı başına bir işkence halini almıştır. Aynı zamanda çoğu mahpus bu sürgünler sonucu ailesinden çok uzak yerlere götürülmüştür. Özellikle ailesinin ekonomik durumu iyi değilse ya da ailesinde hastalık, küçük çocuk gibi durumlar varsa mahpuslar aylarca yakınlarıyla görüşmemektedir. Söz konusu sevkler tutukluları da kapsamaktadır. Kişiler yargılandıkları mahkemelerden çok uzağa götürülmekte ve avukatıyla görüşmede, mahkemeye gidiş gelişte sıkıntılar yaşamaktadır.

Maltepe 1 Nolu T Tipi Hapishanesinde bulunan mahpuslardan tutuklu olanların Bandırma Hapishanesine, hükümlü olanların ise Afyon Hapishanesine istekleri dışında sevk edildikleri öğrenilmiştir.

Tekirdağ 1 Nolu T Tipi Hapishanesinde bulunan 12 mahpusun Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Hapishanesine, 3 mahpusun ise Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Hapishanesine istekleri dışında sevk edildikleri öğrenilmiştir.

Buna karşılık mahpusların sevk taleplerinin birçoğuna cevap verilmemekte, cevap verilenler ise hapishanelerde kapasitelerin dolu olması nedeniyle reddedilmektedir.

- Diğer sorunlar

           Silivri Hapishanelerinde mahpusların aile  açık  görüşlerinde  aileleri  ile  sarılmalarına  yan  yana  gelmelerine izin verilmemekte,  mahpusların  cezaevinde  koğuş  arkadaşları  ile  toplu  halde  fotoğraf çekmelerine  izin  verilmemektedir.

            Gebze Kadın Hapishanesinde bütün kadın mahpuslara ücretsiz dağıtılan ped uygulamasının değiştiği, ücretsiz pedlerin mahpusların ekonomik durumuna göre dağıtılacağı öğrenilmiştir.

            Yine Gebze Kadın Hapishanesinde mahpusların açık görüşlere giderken yanlarında götürdükleri yiyecek ve içeceklere izin verilmediği öğrenilmiştir.

            Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Hapishanesinde ve Silivri Kapalı Hapishanesinde aramalar çoğu zaman spor ya da sohbet saatlerine denk getirilerek mahpusların spor ve sohbet hakları engellenmektedir.

 

SONUÇ

Corona Virüs Salgınına İlişkin olarak başlangıçta detaylı açıklamalar yapılmış ve cezaevlerine virüsün bulaşması halinde yaşanabilecek felaketleri öngörüp cezaevlerini boşaltan ülke örnekleri sıralanmıştır. Ülkemizde de Aihs ve Anayasada yer alan aşağıdaki düzenlemeler ışığında cezaevlerindeki mahpusların acilen tahliyesi gerekmektedir.

AHİS 2. Maddesi  “Herkesin yaşam hakkı yasanın koruması altındadır. Yasanın ölüm cezası ile cezalandırdığı bir suçtan dolayı hakkında mahkemece hükmedilen bu cezanın yerine getirilmesi dışında hiç kimse kasten öldürülemez.” demektedir

AİHS 3. MaddesiHiç kimse işkenceye veya insanlık dışı yahut küçük düşürücü muameleye veya cezaya maruz bırakılamaz” demektedir. Burada tanımlanan İşkence veya fena muamele görmeme hakkı “Mutlak” bir haktır. Bu hak harp veya milletin varlığını tehdit eden diğer herhangi bir Olağanüstü durum nedeniyle dahi askıya alınamaz sınırlanamaz, çiğnenemez.” Söz konusu madde uyarınca, Devlet, bir kişinin insan onuruyla bağdaşan koşullarda alıkonmasını, tedbirin infazına yönelik yol ve yöntemin kişiyi, alıkonmanın doğasında kaçınılmaz olarak bulunan sıkıntı düzeyini aşacak yoğunlukta ızdırap ve zorluğa maruz bırakmamasını, infazın pratik gerekliliklerini dikkate alarak, diğer şeylerin yanı sıra kişiye gerekli tıbbi yardımı sağlamak suretiyle, sağlık ve refahının yeterince sağlandığını güvence altına almakla yükümlüdür...” (26 Ekim 2000 tarihli Kudla / Polonya (Büyük Daire) kararı, § 94)

Anayasanın Sağlık Hizmetleri ve Çevrenin Korunması” başlıklı 56. maddesinin ilgili fıkralarıHerkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.” şeklindedir.

Yine Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Üye Devletlere Avrupa Cezaevleri Kuralları Hakkında Rec (2006) 2 Sayılı Kararınca, özgürlüğünden yoksun bırakılan herkese insan haklarının gerektiği gibi saygılı davranılması ile hükümlü mahpuslara uygulanan rejimin hapsedilmenin doğasında var olan sıkıntıyı daha da ağırlaştırmaması gerekmektedir. Devlet, özgürlüğünden yoksun bıraktığı bireye, suçu her ne olursa olsun, gerekli tıbbi tedavi ile ilaçları sağlamak yükümlülüğü altında olduğu gibi, kişinin bedensel ve ruhsal sağlığını koruyup iyileştirmelidir; aksi durumda sorumluluğu doğmaktadır. 

 

Yaşanan Diğer Hak İhlallerine İlişkin;

Hasta mahpusların hastalıklarının yanı sıra yaşadıkları hak ihlalleri raporda aktarılmıştır. Bu değerlendirilmeler her koşulda sadece klinik yaklaşım ile değerlendirilmeli, alıkonulmasının uygun olmadığına dair tıbbi raporları olan mahpuslar ivedilikle salıvermelidir. İnfaz Kanunun 16. Maddesi hasta mahpusların ihtiyacı doğrultusunda değiştirilmelidir.

Artık neredeyse rutin bir hak ihlali haline gelen; ayakta sayım, çıplak arama, aramalarda hakaret ve tehdit gibi yukarıda aktarılan işkence ve kötü muamele biçimlerine derhal son verilmelidir.

Kitap- gazete yasaklarına, mektup engellemelerine derhal son verilmelidir. Özellikle Yeni Yaşam ve sol/sosyalist basın yayın organlarının toplatma kararı olmadığı halde tutuklu/hükümlülere verilmemesi uygulaması sonlandırılmalıdır.

Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) ve Özel Yetkili Mahkemelerde gerçekleşen yargılanmalara adil yargılanma hakları ihlal edildiğigerekçesiyle yeniden yargılanma hakkı konusunda ayrımcı uygulamalara son verilmelidir.

Özgürlük İçin Hukukçular Derneği

İstanbul Şube

Hapishane Komisyonu