Duyurular
SİNCAN KADIN KAPALI HAPİSHANESİ ÖZELİNDE ŞARTLI TAHLİYE HAKLARI  ELİNDEN ALINAN KADIN MAHPUSLAR, SİNCAN KADIN KAPALI HAPİSHANESİ ÖZELİNDE ŞARTLI TAHLİYE HAKLARI  ELİNDEN ALINAN KADIN MAHPUSLAR
11.10.2023

SİNCAN KADIN KAPALI HAPİSHANESİ ÖZELİNDE ŞARTLI TAHLİYE HAKLARI ELİNDEN ALINAN KADIN MAHPUSLAR

 

 ÖZGÜRLÜK İÇİN HUKUKÇULAR DERNEĞİ ANKARA ŞUBESİ 

HAPİSHANE KOMİSYONU ve KADIN KOMİSYON

SİNCAN KADIN KAPALI HAPİSHANESİ ÖZELİNDE ŞARTLI TAHLİYE HAKLARI  ELİNDEN ALINAN KADIN MAHPUSLAR  

ÖHD Ankara Şubesi 

ankaraohdsube@gmail.com  

ANKARA 

Ekim 2023  

 

“30 yılı cezaevinde geçirmeyi tahayyül dahi edemeyenler, rahatlıkla hukuksuz ve keyfi bir  şekilde tahliye kararlarını erteleyebiliyor.” 

GİRİŞ  

Covid-19 Pandemisi gerekçe gösterilerek 2020 yılında infaz mevzuatında yapılan  düzenlemelerde koşullu salıverme sürelerine ilişkin adli mahpuslar bakımından infaz süresinde  indirim yapılırken siyasi mahpuslar bakımından hiçbir değişiklik yapılmamış ve iyi hal  belirlemesine ilişkin yapılan düzenlemeler ile siyasi mahpusların şartlı tahliye imkânları da fiili  olarak zorlaştırılmıştır.  

Adli mahpuslar için yapılan iyileştirmenin toplumsal ve hukuki gerekçeleri açıklanamadığı gibi  siyasi mahpuslar için katılaştırılan infaz rejiminin gerekçesi ise yine “güvenlik” olmuştur. O  tarihte de söylediğimiz gibi bu ayrımcı düzenlemeler; Anayasaya, BM Kişisel ve Medeni  Haklar Uluslararası Sözleşmesine, BM Cezaevlerine İlişkin Asgari Standart Kurallara, AİHS’e,  Avrupa Cezaevi Kurallarına aykırıdır. En başta İnfaz Kanunu’na aykırıdır.  

5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 89. maddesi 14.04.2020  tarihinde değiştirilmiştir. Bu değişikliğin ardından Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile  Hükümlülerin Değerlendirmesine Dair Yönetmelik 29.12.2020 tarihinde Resmi Gazetede  yayımlanmıştır. Getirilen bu iki düzenleme ile birlikte birçok hapishanede şartlı tahliye günü  gelen mahpusların, şartlı tahliyelerinin reddedildiği, İdare ve Gözlem Kurulu’nun raporlarına  bu sebeple olumsuz değerlendirme yapıldığı bilinmektedir.  

Bu durumun en çarpıcı örneklerinden biri Sincan Kadın Kapalı Hapishanesi’nde  yaşanmaktadır. Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinde 2021 yılından bu yana şartlı tahliye tarihi  gelen hiçbir siyasi tutsağa, bu hak kullandırılmamıştır. Bu düzenleme hukuka aykırılıkları ve  yanlış uygulamalarının yanı sıra sonuçları itibariyle de çok önemli bir yere işaret etmektedir.  

Bu bağlamda; hazırlanan rapor mevcut düzenlemenin hukuka aykırılığı ile uygulamadaki  sorunları ele almak, Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinde bulunan 14 kadının1 şartlı tahliyesine  engel olarak gösterilen gerekçeleri, koşullu salıverme ve umut hakkı ilişkisini bu mekân  özelinde tartışmak amacıyla kaleme alınmıştır.2 3 

  

19 Eylül 2023 tarihinde daha önce şartlı salıverme hakkı engellenen 2 mahpus hak ederek tahliye tarihleri geldiği için tahliye  edilmişlerdir.  

2 Rapordaki veriler ve bilgiler 15 Eylül 2023 tarihindeki güncel bilgilere göre ele alınmış olup raporun yayın aşamasına kadar  tarih, karar ve gerekçelerdeki güncel değişiklikler raporda yer almamaktadır.  

3 Bu rapor, mahpus ve mahpus vekili başvuruları sonucunda edinilen bilgilere, belgelere ve verilere dayanılarak  oluşturulmuştur. 

 

1. Uygulamaya Konu Düzenlemeler ve Hukuka Aykırılıkları  

5275 sayılı CGTİHK Kanunu, Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin  Değerlendirmesine Dair Yönetmelik, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında  Yönetmelikte iyi hal kavramı tanımlanmamış olduğu; ancak 5275 sayılı CGTİHK madde  107’de “Koşullu salıverilmeden faydalanmak için mahkûmun kurumdaki infaz süresini iyi halli  olarak geçirmesi gerekir.” denilerek “iyi halli” kavramı koşullu salıverilme şartlarından biri  olarak düzenlendiği görülmektedir. Kişi özgürlüğü ve güvenliğini doğrudan etkileyen “iyi  halli” kavramı bu haliyle cezaevi yetkililerinin keyfi tutum ve kararlarına bırakılmıştır. Bu  sebeple Türkiye’de “İdare ve Gözlem Kurullarının” AİHS ‘e ve Anayasa’ya aykırı kararlarının  kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlali olduğu artık karine haline gelmiştir.  

5275 sayılı yasa m. 89'da (7242 sayılı yasa ile yapılan değişiklik öncesi) ise "koşullu  salıverilmede iyi halin saptanması" hususu: "Hükümlünün, Kanunun 107 nci maddesinde  öngörülen süreleri, ceza infaz kurumlarının düzen ve güvenliği amacıyla konulmuş kurallara  içtenlikle uyarak, haklarını iyi niyetle kullanarak, yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirerek  geçirmiş ve uygulanan iyileştirme programlarına göre de toplumla bütünleşmeye hazır  olduğunun disiplin kurulunun görüşü alınarak idare kurulunca saptanmış bulunması gerekir"  şeklinde saptanmaktadır. Keza 5275 sayılı Kanunun ilgili hükümlerinin uygulanması amacıyla  Adalet Bakanlığınca "Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri Yönetmeliği" 17.06.2005 tarihinde  Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe konan bu yönetmeliğin 7 ve devamı maddelerince  “İdare ve Gözlem Kurulu" kurulmasına karar verilmiş ve 8. maddede kurulun "görevleri"  sayılırken, bu kurulun herhangi bir hükmünde hükümlünün koşullu salıverilmesine ya da  salıverilmemesine etki edecek bir değerlendirme yetkisi bulunmamaktadır.  

5275 sayılı yasa m. 89'da 7242 sayılı yasa ile yapılan değişiklikten sonra ise (14.04.2020)  maddenin başlığı "Hükümlülerin Değerlendirilmesi ve İyi Halin Belirlenmesi" olarak  değiştirilmiş ve iyi hal ölçüleri son derece genişletilmiştir: Maddenin önceki halinde yer verilen  kurallara uyma, haklarını iyi niyetle kullanma, yükümlülüklerini yerine getirme, toplumla  bütünleşmeye hazır olma kriterlerine; tekrar suç işleme ve mağdura veya başkalarına zarar  verme riskinin düşük olup olmadığı, infazın tüm aşamalarında hükümlülerin katıldığı  iyileştirme ve eğitim-öğretim programları ile spor ve sosyal faaliyetler, kültür ve sanat  programları, aldığı sertifikalar, kitap okuma alışkanlığı, diğer hükümlü ve tutuklular ile ceza  infaz kurumu görevlileri ve dışarıyla olan ilişkileri, işlediği suçtan dolayı duyduğu pişmanlığı,  ceza infaz kurumu kuralları ile kurum içindeki çalışma kurallarına uyumu ve aldığı disiplin  cezaları yeni kriterler olarak eklenmiştir. Bu kriterlerin tamamını periyodik aralıklar ile (3 ay,  6 ay) değerlendirecek olan İdare ve Gözlem Kuruluları ihdas edilmiştir. 14.04.2020'de 5275  sayılı yasanın 89. Maddesinde yapılan değişikliğin ardından bu kez Adalet Bakanlığınca  29.12.2020 tarihinde "Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin  Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik" Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. İş bu  yeni yönetmelik ile İdare ve Gözlem Kurullarının yapısı ve görevleri yeniden tanımlanmış,  koşullu salıvermeye esas iyi hali değerlendirme yetkisi açıkça Kurula tanınmıştır. Kurul, bu  değerlendirmeyi yaparken m. 89'a 14.04.2020'de eklenen yeni iyi hal kriterlerinin tümünü  hükümlü açısından değerlendirmek, puanlama yapmak ve buna göre karar vermekle yükümlü  kılınmıştır. Görüldüğü üzere, 7242 sayılı kanun değişikliği ile hükümlülerin iyi halinin  belirlenme sınırları, son derece genişletilmiş, daha önce dikkate alınmayan ve bir kısmı kişisel ve soyut değerlendirme konusu olabilecek kriterler eklenerek, denetlenmesi mümkün olmayan  pek çok yeni gerekçeyle kolaylıkla kısıtlanabilir bir hal almıştır.  

Bu sebeple dayanak düzenlemeler, Anayasa ve idare hukukunun temel ilkelerine aykırılık  taşımaktadır.  

2. Düzenlemelerin Uygulanmasında Kanunilik İlkesi İhlal Edilmektedir.  

Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinde şartlı tahliye tarihi gelen tüm kadın mahpuslar 2020 yılı  değişikliği öncesinde söz konusu olan, lehe düzenlemeye tabi olması gereken mahpuslardır.  Ancak lehe uygulama ilkesine birçok hapishanede ve özelde Sincan Kadın Kapalı  Hapishanesinde uyulmadığı görülmektedir.  

Anayasa m. 38'e göre "Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir  fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç içim konulmuş  olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez. Suç ve ceza zamanaşımı ile ceza mahkûmiyetinin  sonuçları konusunda da yukarıdaki fıkra uygulanır." İlgili hüküm AİHS madde 7 ve 5237 sayılı  yasa madde 2'de düzenlenmiştir.  

AİHM de, eğer suçun işlendiği tarihte yürürlükte olan ceza kuralı ile kesin bir hükmün  verilmesinden önce kabul edilen bir ceza kuralı farklı ise, hâkimin, sanığın lehine olan ceza  kuralını uygulaması gerektiğini belirtmiştir (bkz. Scoppola/İtalya no. 2, 10249/03, 17/9/2009,  § 105-109). Yine cezanın infazı sırasında alınan bir tedbir, ilgili cezanın kapsamını yeniden  tanımlıyorsa veya cezada değişiklik yapıyorsa ve bu durum mahkûmun aleyhine bir durum  yaratıyorsa ilgili tedbir cezanın infazı değil, ceza olarak nitelendirilebilir. (Del Rio Prada 

İspanya; 42750/09, 21.10.2013) “Lehe olan kanun uygulanır” ilkesi 5237 sayılı TCK m. 7/2’de  şu şekilde vücut bulmuştur: “(2) Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan  yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz  olunur."  

Yine 5237 sayılı Yasa m.7/3 infaz rejimine ilişkin hükümlerde zaman bakımından uygulama  konusunda “Hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverilme ve tekerrürle ilgili olanlar hariç;  infaz rejimine ilişkin hükümler, derhal uygulanır.” hükmünü içermekle, maddede yer alan  kurumlar infaz hukukuna aittir; fakat zaman bakımından uygulama yönünden maddi ceza  hukuku normuna ilişkin rejime tabi tutulmuşlardır. Haliyle hapis cezasının ertelenmesi, koşullu  salıverilme ve tekerrür ile ilgili kanuni değişiklikler failin lehine bir yenilik içerirse, değişiklik  öncesi olay ve hükümler hakkında yeni kanun uygulanır. Şayet önceki kanun lehe ise, onun  uygulanmasına devam edilir. Örneğin 647 sayılı Kanunun ertelemeye ilişkin 6. maddesi, 5237  sayılı TCK'nın 51. maddesine göre daha lehe olduğundan 01.06.2005 tarihinden önce işlenen  suçlarda esas alınarak uygulanmaya devam edilmiştir. Bu nedenle 5237 sayılı TCK'nın 7/3.  maddesine göre koşullu salıvermenin şartlarında lehe kanunun tespitinin aynen erteleme gibi  maddi ceza hukuku hükümlerine göre yapılması gerekmektedir.  

Rapora konu kadın mahpuslar hakkında hüküm kurulan suç tarihlerinde; aleyhe hükümler  içeren 5237 sayılı TCK ve 5275 sayılı CGTİK yürürlükte değildir. İdare ve Gözlem Kurulu  kararına gerekçe oluşturan İnfaz Kanunu değişikliği de 7242 sayılı yasa ile 14.04.2020 tarihinde  yürürlüğe girmiştir, koşullu salıvermeyi etkileyecek Gözlem Kurulu Kararı ise 29 Aralık 2020  tarihli Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik hükümlerine dayanmaktadır. 5237 sayılı yasa m. 7/3 hükmü gereğince koşullu  salıverilme hakkı açısından hangi yasa hükmünün mahpusun lehine olduğu tespit edilerek  uygulanması gereklidir.  

Nitekim Tekirdağ 1. Ağır Ceza Mahkemesince 2021/1652 D. İş Nolu ve 12/11/2021 kararı ile  "Hükümlünün 09.10.1991 yılında beri cezaevinde bulunduğu, sanığın cezaevinde bulunduğu  bu 30 yıllık süre zarfında gerek ceza kanunlarında gerekse infaz kanunlarında birçok  değişikliğin olduğu açıktır. Bu değişikliklerden lehe olanlar hemen uygulanabileceği halde  aleyhe sonuçlar getiren sonraki düzenlemelerin uygulanması hukuka aykırılık teşkil etmektedir.  Dolayısıyla suçun işlendiği tarihten bu yana ancak sanık lehine yeni düzenlemeler getiren  hükümler uygulanır." şeklinde gerekçe kurularak koşullu salıverilmesine yer olmadığına ilişkin  İnfaz Hâkimliği kararına itiraz eden mahpusun, itirazının kabulüne karar verilmiştir.  

Ancak Sincan Kadın Kapalı Cezaevi, İdare ve Gözlem Kurulu, İnfaz Hâkimliği ve Ağır Ceza  Mahkemesi tarafından bu kurallar, emsal uygulamalar ve kararlar yok sayılmaktadır.  

3. Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinde Hukuka Aykırı Olarak Tahliyesi Engellenen  Mahpuslar ve Engelleme Gerekçeleri  

Yapılan başvurular, incelenen belgeler ve görüşmeler neticesinde Sincan Kadın Kapalı  Hapishanesinde 9 Eylül 2023 tarihine kadar 14 kadın mahpusun koşullu salıverme tarihi  gelmesine rağmen tahliye edilmediği anlaşılmıştır. Birçok mahpusun en az iki ya da üç kez  şartlı tahliye tarihinin ertelendiği, olumsuz değerlendirmelere kopyala-yapıştır gerekçelerin  hâkim olduğu, İnfaz Hâkimliği tarafından “Kurul değerlendirmesinin” bir karar olarak esas  alındığı görülmüştür. Hanım Yıldırım ve Rojdan Erez’in bu 14 kişi arasında olan, şartlı tahliyesi  ertelenen mahpuslardan olduğu ancak 09.09.2023 tarihinde hak ederek tahliye tarihlerinin  gelmesi sayesinde tahliye edildikleri tespit edilmiştir. Şartlı tahliye hakkı engellenen diğer 12  kadın mahpus ise; Mukaddes Kubilay, Zeynep Han Bingöl, Rozerin Kurt, Sabite Ekinci, Jiyan  Ateş, Özlem Demir, Sedef Demir, Nedime Yaklav, Nejla Yıldız, Dilan Oynaş, Berin Sarı,  Sermin Demirdağ’dır. Değerlendirme yapabilmek için uygulama ve uygulama gerekçelerini  inceleyecek olursak:  

Mukaddes Kubilay’ın şartlı tahliye tarihi 04.08.2022 iken; 04.06.2022 tarihinde önce 3 ay daha  sonra ise 6 ay olmak üzere 2 kez tahliyesi ertelenmiştir. Erteleme gerekçesi olarak mahpusun  beraat ettiği dosyanın halen kesinleşmemiş olması, hakkında süren soruşturma dosyasının  bulunması ve disiplin cezası bulunması gösterilmiştir. Oysa Mukaddes Kubilay’ın son  erteleme kararına gerekçe olabilecek devam eden bir disiplin soruşturmasının ya da  kaldırılmamış bir disiplin cezasının bulunmadığı öğrenilmiştir. İnfaz Hâkimliği  kararında İdare ve Gözlem Kurulu kararı ile iyi halli olmadığına karar verildiği, şikâyet  edilmediği, şikâyet edilmemesi halinde yerindelik denetimi yapılamayacağı, bu sebeple  mevzuatta aranan şartları taşımadığından bahisle koşullu salıverilmemesine karar  verildiği görülmüştür. 

Yine Zeynep Han Bingöl hakkında 29.12.2021 tarihinde yapılan ilk değerlendirmede “iyi halli  olduğu”na karar verilmesine rağmen; koşullu salıverme tarihi olan 22.07.2022 tarihinden bu  yana yapılan değerlendirmelerle önce 3 ay, sonra 6 ay sonra tekrar 6 ay olmak üzere 3 kez şartlı  tahliyesi ertelenmiştir. Gerekçe olarak ise; değerlendirme dönemindeyken örgütlü hareket ederek disiplin suçu işlediği öne sürülmüştür. Ancak Zeynep Han Bingöl hakkında devam  eden bir disiplin soruşturması olmadığı öğrenilmiştir.  

Sabite Ekinci’nin 3 ay, 6 ay ve 3. kez 6 ay olmak üzere 3, Rozerin Kurt’un önce 3 ay daha sonra  6 ay olmak üzere 2, Jiyan Ateş’in 5 defa 3’er ay olmak üzere, Nejla Yıldız’ın önce 3 ay, 6 ay  ve sonra 6 ay olmak üzere 3, Sedef Demir’in 3 ay, 6 ay ve 3. kez 6 ay olmak üzere 3, Sermin  Demirdağ’ın 3 ay, 6 ay ve 3. kez 6 ay olmak üzere şartlı tahliyesinin ertelendiği bilinmektedir.  Berin Sarı’nın ise 2021 yılından bu yana 5 kez ertelenen tahliyesi sonucunda hak ederek tahliye  tarihinin yaklaştığı ve 4 Kasım’da değerlendirmeye tabi olmaksızın tahliye edileceği  anlaşılmıştır.  

Dilan Oynaş’ ın önce 2 ay ardından 6 ay ve 3. kez 6 ay olmak üzere 3 kez şartlı tahliyesinin  ertelendiği, son erteleme gerekçesinde ise; kesinleşmemiş disiplin cezalarının, açık  soruşturma dosyasının bulunması, ceza infaz kurumunda örgütten uzaklaşma ve işlediği  suçtan pişmanlık içerisinde bulunduğuna dair herhangi bir beyanda ve davranışta  bulunmadığı, hükümlünün daha önce iyi halli olmadığı, tüm bunlar birlikte  değerlendirildiğinde; toplumla bütünleşmeye hazır olduğuna dair bir kanaat  oluşmadığının değerlendirildiği anlaşılmıştır.  

Özlem Demir’in şartlı tahliyesinin 11.01.2023’te 6 ay, 24.09.2023’te 6 ay daha uzatıldığı  anlaşılmıştır. Dönem Değerlendirmesine “disiplin cezasına konu suç işleyerek disiplin cezası”  aldığı gerekçe gösterilirmiştir. Özlem Demir Kurula çıktığında; İdare ve Gözlem Kurulunda  Savcının da bulunması gerektiğini belirtmiş; ancak bu talep karşılanmamış ve bu talebin  sorumlu kurum müdürü, gardiyan ve psikolog tarafından tepkiyle karşılandığını ifade  etmiştir.  

Nedime Yaklav’ın da şartlı tahliyesi 3 kez engellenmiştir. Yaklav, Son Kurul  değerlendirmesinde Savcının bulunması için yazılı talepte bulunmasına rağmen Kurul, Savcı  Başkanlığında toplanmamıştır. Ancak Kurul’un değerlendirme raporunda Savcı Başkanlığında  toplandığı belirtilmiştir. Yine değerlendirme içeriğinde Nedime Yaklav’ın infazı süresince ceza  infaz kurumunda düzen ve güvenlik amacıyla konulmuş kurallara uyum göstermediği,  disiplin işlemine konu olaylara karıştığının kayıtların incelenmesinden anlaşıldığı iddia  edilmesine rağmen kendisinin kaldırılmamış bir disiplin cezasının ya da disiplin  soruşturmasının bulunmadığı anlaşılmıştır.  

4. Sincan Kadın Kapalı Hapishanesi Uygulamasının Hukuka Aykırılığı  

Yukarıda yer verdiğimiz açıklamalardan ve verilerden anlaşılan şudur ki mahpusların iyi hal  değerlendirmeleri için toplanan Kurul, Savcının başkanlığında toplanmamaktadır ve Kurulda  bulunması gereken İl Sağlık Müdürlüğü’nden ve Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler  Bakanlığı’ndan bir uzman ise yer almamaktadır.  

Bununla birlikte Kurulun yetki alanında sadece iyi hal değerlendirmesi olmasına rağmen Kurul  değerlendirmesinin şartlı salıvermeye ilişkin karar olarak değerlendirildiği ve Hâkimlikler ve  Mahkemeler tarafından objektif olarak incelenmediği, olumsuz değerlendirmeye esas bilgi ve  belgelerin gerçekliğinin tespit edilmediği anlaşılmıştır. Mahpuslar veya avukatları tarafından  dosyaya kazandırılması istenen belgelerin getirilmediği, iddiaya konu disiplin cezaları ile ilgili kamera görüntülerinin incelenmesi taleplerinin konusuz bırakıldığı, gerekçesiz reddedildiği  görülmektedir.  

Yine iyi hale ilişkin olumsuz değerlendirme gerekçelerinin ise olmayan disiplin  soruşturmalarına, kaldırılmış disiplin cezalarına, pişmanlık dayatmasına, açık soruşturma  dosyalarına, somut dayanağı olmayan “toplumla bütünleşmeye hazır olmadığı” kanaatine  dayandığı görülmüştür.  

5275 sayılı Kanun 89. maddesinin 3. fıkrası gereğince Kurula Başsavcının ya da Başsavcı  tarafından görevlendirilen Savcının başkanlık etmesi zorunludur. Yine İlgili Yönetmeliğin 13.  maddesi gereğince il sağlık müdürlüğü uzmanının ve Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler  Bakanlığı uzmanının bulunmaması açıkça hukuka aykırılık teşkil eder ve bu zamana kadar  yapılmış tüm değerlendirmeleri de geçersiz kılarak bu değerlendirmelere dayanan kararları da  hukuka aykırı hale getirir.  

İdare ve Gözlem Kurulu değerlendirmelerine karşı itirazen yürütülen Hâkimlik ve Mahkeme  aşamalarının her birindeyse tüm mahpusların adil yargılanma hakkı ihlal edilmiştir. AİHS m.6  çerçevesinde, yargı mercileri tarafından verilen kararlarda gerekçe gösterilmesi zorunlu  kılınmıştır. Yukarıda açıklandığı üzere karara dayanak mevzuat hükümlerinin hukuki belirlilik  ilkesini ihlal eder nitelikte olması, idarenin keyfi kararlar vermesine yol açmışken; buna ek  olarak Ankara Ağır Ceza Mahkemeleri ve Ankara İnfaz Hâkimlikleri tarafından idarenin  değerlendirmesinin yargı makamı olarak değil de bir noter mercii gibi gerekçesiz onaylandığı  görülmüştür. Mahpusların itiraz gerekçelerinin ise hiçbir aşamada dikkate alınmadığı, bu  kapsamda gerekçe tahsis etmediği anlaşılmıştır.  

Yine mahpuslar için ele alınan eşik puan değerlendirmesine esas olan kriterlerin belirsizliği ve  yanlışlığı bir yana eşik puan değerlendirmesine esas olan durumların denetlenemediği  görülmüştür. Bu puan değerlendirmeleri mahpuslara tebliğ edilmemektedir. Yargısal denetime  ise tabi tutulmamaktadır. Nitekim kaldırılmış olan disiplin cezalarının dahi gerekçeye konu  edilmesi ve bu durumun İnfaz Hâkimliği tarafından onaylanması ise bu denetimsizliği kanıtlar  niteliktedir. 

Gerekçeler arasında mahpusların “pişmanlık göstermediği” tespitlerinin yer aldığı görülmüştür.  Öncelikle kişinin suçundan dolayı pişmanlık duyup duymadığı ve suçu hakkında konuşmak  istememesinin aleyhe yorumlanması düşünce ve kanaat hürriyetinin ihlalidir. İdare ve Gözlem  Kurulunun, kendini mahkeme yerine koyarak, TCK'da her suç tipi için ayrı ayrı düzenlenen  etkin pişmanlık kavramını infaz hukukuna dâhil ettiği anlaşılmaktadır. Pişmanlık maddi ceza  hukukuna ait bir müessesedir, bu müessesenin aynı kriterlerle infaz hukukuna uyarlanması  mümkün olmadığı gibi; pişmanlığın infaz aşamasında ne olacağı belli olmayan yeni kriterlerle  idari bir kurulun keyfine bırakılması da mümkün değildir.  

Mahpusların açık soruşturma dosyasının bulunmasının bir olumsuz değerlendirme sebebi  olarak görülmesi ise kabul edilemez. Masumiyet karinesi, kişinin suç işlediğine dair  kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına alır.  Bunun sonucu olarak, kişinin masumiyeti “asıl” olduğundan suçluluğu ispat külfeti iddia  makamına ait olup, kimseye suçsuzluğunu ispat mükellefiyeti yüklenemez. Ayrıca hiç kimse,  suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından  suçlu olarak nitelendirilemez ve suçlu muamelesine tabi tutulamaz. İnfaz Kanunu m. 107/12  gereği, hükümlünün, denetim süresinde hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlemesi halinde koşullu salıverilme kararı geri alınacaktır. Yani Başvurucunun soruşturma aşamasındaki suçu  işlediği kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararıyla sabit görülürse, m. 107/13'e göre sonraki suçu  işlediği tarihten itibaren başlamak ve hak ederek tahliye tarihini geçmemek koşuluyla sonraki  işlediği her bir suç için verilen hapis cezasının iki katı sürenin cezaevinde aynen çektirilmesine  karar verilecektir. Kanunda somut olarak bu hususun bir karşılığı varken, keyfi bir biçimde “iyi  hal” değerlendirmesinde yorum yapmak kanuna da aykırılık teşkil eder. Sonuç olarak, mahpus  hakkında henüz mahkûmiyet kararı verilmiş değilken “yeniden suç işlemeyeceği konusunda  olumlu kanaat oluşmadığı” gibi bir belirleme ile “iyi halli” olmadığının tespiti masumiyet  karinesini ihlal eder niteliktedir.  

Toplumla bütünleşme kavramı ise soyut ve gerekçesiz olarak değerlendirmede esas alınmış,  kişilerin siyasi suçlu olması bu toplumla bütünleşemeyeceği iddiasına gerekçe yapılmıştır.  

Tüm bu bilgiler ışığında Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinde hiçbir mahpusun bu haktan  yararlanamadığı ve hukuka uygun bir sürecin işletilmediği anlaşılmaktadır.  

Bununla birlikte 2020 yılında yapılan bu mevzuat düzenlemelerinin ardından Sincan Kadın  Kapalı Hapishanesinde disiplin soruşturmasına ve adli soruşturmaya konu edilen eylemleri de  değerlendirmek yerinde olacaktır. Çünkü fiili olarak iyi hal değerlendirmesinin parçası haline  gelen disiplin soruşturmaları, disiplinsizlik sayılan eylemler, açık soruşturmalar doğrudan şartlı  salıvermenin önünde engel haline getirilmiştir. Semaver kirecini temizlemek için semavere  limon koyan kişilere disiplin soruşturması açılmış olması, şarkı söyledikleri, halay çektikleri,  slogan attıkları için disiplin cezasıyla karşılaşan mahpuslar, dış kantinden alınan yeşillikleri  sterilize etmek için yapılan sirkelerin disiplin soruşturmasına konu edilmiş olması, ayrımcı  söylemde bulunan gardiyanların değil mahpusların adli soruşturmaya maruz kalması, yapıştırıcı  kullanımı için macun ve pirinç karışımı yapılmış olmasının hapis cezası sebebi olması,  hapishanedeki kişinin kendini ifade etmesinin, şikayetlerini dile getirmesinin neredeyse tek  yolu olan açlık grevi eyleminin ise örgüt üyeliği suçuna delil yapılması ve cezaya konu edilmesi  infaz değişikliğinden, geniş iyi hal kavramından bağımsız değerlendirilemeyecektir.  

5. Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinde Şartlı Salıverme Hakkının Fiilen  Uygulanabilirliği Kalmamıştır.  

Tehlikelilik ve resosyalizasyon temelinde yapılan iyi hal değerlendirmesi sonucunda otomatik  bir koşullu salıverilme söz konusu olmayacağı hususunun hukuken ölçülü olduğuna dair yargı  mercileri tarafından değerlendirme yapılabilir belki; ancak şartlı salıverilme durumunda  mahpuslar bakımından daha fazla yükümlülük öngörülmesi ve daha sıkı bir denetim rejiminin  kabul edilmesi ile belirsizlik, subjektif ve keyfilik içeren bu düzenlemenin suçludan değil  suçtan hareket ettiği birlikte değerlendirildiğinde umut hakkının ihlal edildiği ve fiili olarak  şartlı tahliye imkanının ortadan kaldırıldığı açıktır. İnfazın belli aşamasından sonra cezayı  değerlendirecek bir mekanizma öngörülmesine rağmen bu mekanizma objektif kıstaslara  dayanmadığı için lehe sonuç alıcı bir mekanizma değildir. Bu sebeple infaz hukukunun  gereklerine ve hukuk devleti ilkelerine de aykırı bu mekanizma sonuçları itibariyle AİHS mad.3  ihlaline sebebiyet verir. Bu konuda Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinde pilot uygulama  diyeceğimiz bir sürecin işletildiği ise açıktır. Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinde siyasi kadın  mahpusların hüküm giydiği suçun fiili olarak koşullu salıverme yasağı olarak ele alındığı  anlaşılmaktadır. Ve İnfaz Hâkimliği, Ağır Ceza Mahkemesi değerlendirmelerinden anlaşılıyor ki iyi hal kararını verme yetkisini fiilen cezaevi müdürü ile başgardiyan kullanmaktadır. Bu  sebeple umut hakkının parçası olan şartlı salıvermenin hukuk sisteminde tanındığından bahisle  evrensel hukuk ilkelerinin mevcudiyetini söylemek mümkün değildir. Çünkü Sincan Kadın  Kapalı Hapishanesinde fiili uygulanabilirliği bulunmayan bir düzenlemenin kâğıt üstünde yer  alması idarenin hukuki sorumluluklarını ve gereklerini rafa kaldırmamaktadır.  

SONUÇ YERİNE  

Genel affın tartışıldığı bu süreçte bizler halen mahpuslara tanınan temel bir hakkın hangi  hukuka aykırılıklar ve keyfi uygulamalar vesilesiyle ellerinden alındığını anlatma çabası  içerisindeyiz. İnfazda ayrımcılığın sakıncalarını, hukuksuzluğunu defaten söyleyen  kurumlardan biri olarak gelinen aşamada mevcut hukukun dahi dışında bırakılarak siyasi  mahpuslara hukuksal tecrit uygulandığını görüyoruz.  

Bunun sebebi ise; hukuksal ve insani temeli olmayan düşüncelerle hareket edilerek getirilen  uygulamalar ve onaylanan davranışlardır. Tahliyesi ertelenen, tahliye imkânı ortadan kaldırılan  kişilerin disiplinsizliği olarak nitelendirilen, temizlik için yapılan sirke, fazla okunan kitap,  çekilen halay, bir itiraz aracı, hak aramanın karşılığı olan slogan tam da insan olmanın, birey  olmanın ve toplum olmanın gereklerindendir. İdarenin toplumla bütünleşmekten kastının ise  kişinin toplumla uyumu, sosyalleşme becerisi vs. olmadığı açık olup itaat edebilir olması ya da  olmaması ile ilgilenildiği görülmektedir.  

Sonuç olarak “hak ederek tahliyesi zaten 36 yılmış,30 yılda tahliye bir imkân ve bu kural değil  bu bir hak değil” söylemlerinin dile getirildiğini ve toplumun da buna ikna edilmeye  çalışıldığını görüyoruz. Ancak şartlı salıverilme bir haktır. Bu hakkın ise iki dudak arasında  keyfi değerlendirmelere, ön yargılı, hak anlayışına uymayan değerlendirmelere feda  edilemeyeceği açıktır. Bir mahpusun da dediği gibi “30 yılı cezaevinde geçirmeyi tahayyül dahi  edemeyenlerin” bu kadar rahat ve keyfi, bu haksız kararları almasını kabul etmiyoruz. Çünkü  30 yıl, tam olarak 10.957 gün, 12 saat ve “6 yıl daha kalsın ne olacak” diyenlerin dediği 6 yıl  ise 2167 gün ve 12 saat… Bu sebeple Sincan Kadın Kapalı Hapishanesi İdare ve Gözlem  Kurulu üyeleri, İnfaz Hâkimlikleri ve Ağır Ceza Mahkemeleri başta olmak üzere tüm  uygulayıcıları hukuka ve insani değerlere uygun davranmaya davet ediyoruz.