ÖZGÜRLÜK İÇİN HUKUKÇULAR DERNEĞİ ANKARA ŞUBESİ
HAPİSHANE KOMİSYONU ve KADIN KOMİSYONU
SİNCAN KADIN KAPALI HAPİSHANESİ ÖZELİNDE ŞARTLI TAHLİYE HAKLARI ELİNDEN ALINAN KADIN MAHPUSLAR
ÖHD Ankara Şubesi
ankaraohdsube@gmail.com
ANKARA
Ekim 2023
“30 yılı cezaevinde geçirmeyi tahayyül dahi edemeyenler, rahatlıkla hukuksuz ve keyfi bir şekilde tahliye kararlarını erteleyebiliyor.”
GİRİŞ
Covid-19 Pandemisi gerekçe gösterilerek 2020 yılında infaz mevzuatında yapılan düzenlemelerde koşullu salıverme sürelerine ilişkin adli mahpuslar bakımından infaz süresinde indirim yapılırken siyasi mahpuslar bakımından hiçbir değişiklik yapılmamış ve iyi hal belirlemesine ilişkin yapılan düzenlemeler ile siyasi mahpusların şartlı tahliye imkânları da fiili olarak zorlaştırılmıştır.
Adli mahpuslar için yapılan iyileştirmenin toplumsal ve hukuki gerekçeleri açıklanamadığı gibi siyasi mahpuslar için katılaştırılan infaz rejiminin gerekçesi ise yine “güvenlik” olmuştur. O tarihte de söylediğimiz gibi bu ayrımcı düzenlemeler; Anayasaya, BM Kişisel ve Medeni Haklar Uluslararası Sözleşmesine, BM Cezaevlerine İlişkin Asgari Standart Kurallara, AİHS’e, Avrupa Cezaevi Kurallarına aykırıdır. En başta İnfaz Kanunu’na aykırıdır.
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 89. maddesi 14.04.2020 tarihinde değiştirilmiştir. Bu değişikliğin ardından Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirmesine Dair Yönetmelik 29.12.2020 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Getirilen bu iki düzenleme ile birlikte birçok hapishanede şartlı tahliye günü gelen mahpusların, şartlı tahliyelerinin reddedildiği, İdare ve Gözlem Kurulu’nun raporlarına bu sebeple olumsuz değerlendirme yapıldığı bilinmektedir.
Bu durumun en çarpıcı örneklerinden biri Sincan Kadın Kapalı Hapishanesi’nde yaşanmaktadır. Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinde 2021 yılından bu yana şartlı tahliye tarihi gelen hiçbir siyasi tutsağa, bu hak kullandırılmamıştır. Bu düzenleme hukuka aykırılıkları ve yanlış uygulamalarının yanı sıra sonuçları itibariyle de çok önemli bir yere işaret etmektedir.
Bu bağlamda; hazırlanan rapor mevcut düzenlemenin hukuka aykırılığı ile uygulamadaki sorunları ele almak, Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinde bulunan 14 kadının1 şartlı tahliyesine engel olarak gösterilen gerekçeleri, koşullu salıverme ve umut hakkı ilişkisini bu mekân özelinde tartışmak amacıyla kaleme alınmıştır.2 3
19 Eylül 2023 tarihinde daha önce şartlı salıverme hakkı engellenen 2 mahpus hak ederek tahliye tarihleri geldiği için tahliye edilmişlerdir.
2 Rapordaki veriler ve bilgiler 15 Eylül 2023 tarihindeki güncel bilgilere göre ele alınmış olup raporun yayın aşamasına kadar tarih, karar ve gerekçelerdeki güncel değişiklikler raporda yer almamaktadır.
3 Bu rapor, mahpus ve mahpus vekili başvuruları sonucunda edinilen bilgilere, belgelere ve verilere dayanılarak oluşturulmuştur.
1. Uygulamaya Konu Düzenlemeler ve Hukuka Aykırılıkları
5275 sayılı CGTİHK Kanunu, Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirmesine Dair Yönetmelik, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmelikte iyi hal kavramı tanımlanmamış olduğu; ancak 5275 sayılı CGTİHK madde 107’de “Koşullu salıverilmeden faydalanmak için mahkûmun kurumdaki infaz süresini iyi halli olarak geçirmesi gerekir.” denilerek “iyi halli” kavramı koşullu salıverilme şartlarından biri olarak düzenlendiği görülmektedir. Kişi özgürlüğü ve güvenliğini doğrudan etkileyen “iyi halli” kavramı bu haliyle cezaevi yetkililerinin keyfi tutum ve kararlarına bırakılmıştır. Bu sebeple Türkiye’de “İdare ve Gözlem Kurullarının” AİHS ‘e ve Anayasa’ya aykırı kararlarının kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlali olduğu artık karine haline gelmiştir.
5275 sayılı yasa m. 89'da (7242 sayılı yasa ile yapılan değişiklik öncesi) ise "koşullu salıverilmede iyi halin saptanması" hususu: "Hükümlünün, Kanunun 107 nci maddesinde öngörülen süreleri, ceza infaz kurumlarının düzen ve güvenliği amacıyla konulmuş kurallara içtenlikle uyarak, haklarını iyi niyetle kullanarak, yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirerek geçirmiş ve uygulanan iyileştirme programlarına göre de toplumla bütünleşmeye hazır olduğunun disiplin kurulunun görüşü alınarak idare kurulunca saptanmış bulunması gerekir" şeklinde saptanmaktadır. Keza 5275 sayılı Kanunun ilgili hükümlerinin uygulanması amacıyla Adalet Bakanlığınca "Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri Yönetmeliği" 17.06.2005 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe konan bu yönetmeliğin 7 ve devamı maddelerince “İdare ve Gözlem Kurulu" kurulmasına karar verilmiş ve 8. maddede kurulun "görevleri" sayılırken, bu kurulun herhangi bir hükmünde hükümlünün koşullu salıverilmesine ya da salıverilmemesine etki edecek bir değerlendirme yetkisi bulunmamaktadır.
5275 sayılı yasa m. 89'da 7242 sayılı yasa ile yapılan değişiklikten sonra ise (14.04.2020) maddenin başlığı "Hükümlülerin Değerlendirilmesi ve İyi Halin Belirlenmesi" olarak değiştirilmiş ve iyi hal ölçüleri son derece genişletilmiştir: Maddenin önceki halinde yer verilen kurallara uyma, haklarını iyi niyetle kullanma, yükümlülüklerini yerine getirme, toplumla bütünleşmeye hazır olma kriterlerine; tekrar suç işleme ve mağdura veya başkalarına zarar verme riskinin düşük olup olmadığı, infazın tüm aşamalarında hükümlülerin katıldığı iyileştirme ve eğitim-öğretim programları ile spor ve sosyal faaliyetler, kültür ve sanat programları, aldığı sertifikalar, kitap okuma alışkanlığı, diğer hükümlü ve tutuklular ile ceza infaz kurumu görevlileri ve dışarıyla olan ilişkileri, işlediği suçtan dolayı duyduğu pişmanlığı, ceza infaz kurumu kuralları ile kurum içindeki çalışma kurallarına uyumu ve aldığı disiplin cezaları yeni kriterler olarak eklenmiştir. Bu kriterlerin tamamını periyodik aralıklar ile (3 ay, 6 ay) değerlendirecek olan İdare ve Gözlem Kuruluları ihdas edilmiştir. 14.04.2020'de 5275 sayılı yasanın 89. Maddesinde yapılan değişikliğin ardından bu kez Adalet Bakanlığınca 29.12.2020 tarihinde "Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik" Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. İş bu yeni yönetmelik ile İdare ve Gözlem Kurullarının yapısı ve görevleri yeniden tanımlanmış, koşullu salıvermeye esas iyi hali değerlendirme yetkisi açıkça Kurula tanınmıştır. Kurul, bu değerlendirmeyi yaparken m. 89'a 14.04.2020'de eklenen yeni iyi hal kriterlerinin tümünü hükümlü açısından değerlendirmek, puanlama yapmak ve buna göre karar vermekle yükümlü kılınmıştır. Görüldüğü üzere, 7242 sayılı kanun değişikliği ile hükümlülerin iyi halinin belirlenme sınırları, son derece genişletilmiş, daha önce dikkate alınmayan ve bir kısmı kişisel ve soyut değerlendirme konusu olabilecek kriterler eklenerek, denetlenmesi mümkün olmayan pek çok yeni gerekçeyle kolaylıkla kısıtlanabilir bir hal almıştır.
Bu sebeple dayanak düzenlemeler, Anayasa ve idare hukukunun temel ilkelerine aykırılık taşımaktadır.
2. Düzenlemelerin Uygulanmasında Kanunilik İlkesi İhlal Edilmektedir.
Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinde şartlı tahliye tarihi gelen tüm kadın mahpuslar 2020 yılı değişikliği öncesinde söz konusu olan, lehe düzenlemeye tabi olması gereken mahpuslardır. Ancak lehe uygulama ilkesine birçok hapishanede ve özelde Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinde uyulmadığı görülmektedir.
Anayasa m. 38'e göre "Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç içim konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez. Suç ve ceza zamanaşımı ile ceza mahkûmiyetinin sonuçları konusunda da yukarıdaki fıkra uygulanır." İlgili hüküm AİHS madde 7 ve 5237 sayılı yasa madde 2'de düzenlenmiştir.
AİHM de, eğer suçun işlendiği tarihte yürürlükte olan ceza kuralı ile kesin bir hükmün verilmesinden önce kabul edilen bir ceza kuralı farklı ise, hâkimin, sanığın lehine olan ceza kuralını uygulaması gerektiğini belirtmiştir (bkz. Scoppola/İtalya no. 2, 10249/03, 17/9/2009, § 105-109). Yine cezanın infazı sırasında alınan bir tedbir, ilgili cezanın kapsamını yeniden tanımlıyorsa veya cezada değişiklik yapıyorsa ve bu durum mahkûmun aleyhine bir durum yaratıyorsa ilgili tedbir cezanın infazı değil, ceza olarak nitelendirilebilir. (Del Rio Prada
İspanya; 42750/09, 21.10.2013) “Lehe olan kanun uygulanır” ilkesi 5237 sayılı TCK m. 7/2’de şu şekilde vücut bulmuştur: “(2) Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur."
Yine 5237 sayılı Yasa m.7/3 infaz rejimine ilişkin hükümlerde zaman bakımından uygulama konusunda “Hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverilme ve tekerrürle ilgili olanlar hariç; infaz rejimine ilişkin hükümler, derhal uygulanır.” hükmünü içermekle, maddede yer alan kurumlar infaz hukukuna aittir; fakat zaman bakımından uygulama yönünden maddi ceza hukuku normuna ilişkin rejime tabi tutulmuşlardır. Haliyle hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverilme ve tekerrür ile ilgili kanuni değişiklikler failin lehine bir yenilik içerirse, değişiklik öncesi olay ve hükümler hakkında yeni kanun uygulanır. Şayet önceki kanun lehe ise, onun uygulanmasına devam edilir. Örneğin 647 sayılı Kanunun ertelemeye ilişkin 6. maddesi, 5237 sayılı TCK'nın 51. maddesine göre daha lehe olduğundan 01.06.2005 tarihinden önce işlenen suçlarda esas alınarak uygulanmaya devam edilmiştir. Bu nedenle 5237 sayılı TCK'nın 7/3. maddesine göre koşullu salıvermenin şartlarında lehe kanunun tespitinin aynen erteleme gibi maddi ceza hukuku hükümlerine göre yapılması gerekmektedir.
Rapora konu kadın mahpuslar hakkında hüküm kurulan suç tarihlerinde; aleyhe hükümler içeren 5237 sayılı TCK ve 5275 sayılı CGTİK yürürlükte değildir. İdare ve Gözlem Kurulu kararına gerekçe oluşturan İnfaz Kanunu değişikliği de 7242 sayılı yasa ile 14.04.2020 tarihinde yürürlüğe girmiştir, koşullu salıvermeyi etkileyecek Gözlem Kurulu Kararı ise 29 Aralık 2020 tarihli Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik hükümlerine dayanmaktadır. 5237 sayılı yasa m. 7/3 hükmü gereğince koşullu salıverilme hakkı açısından hangi yasa hükmünün mahpusun lehine olduğu tespit edilerek uygulanması gereklidir.
Nitekim Tekirdağ 1. Ağır Ceza Mahkemesince 2021/1652 D. İş Nolu ve 12/11/2021 kararı ile "Hükümlünün 09.10.1991 yılında beri cezaevinde bulunduğu, sanığın cezaevinde bulunduğu bu 30 yıllık süre zarfında gerek ceza kanunlarında gerekse infaz kanunlarında birçok değişikliğin olduğu açıktır. Bu değişikliklerden lehe olanlar hemen uygulanabileceği halde aleyhe sonuçlar getiren sonraki düzenlemelerin uygulanması hukuka aykırılık teşkil etmektedir. Dolayısıyla suçun işlendiği tarihten bu yana ancak sanık lehine yeni düzenlemeler getiren hükümler uygulanır." şeklinde gerekçe kurularak koşullu salıverilmesine yer olmadığına ilişkin İnfaz Hâkimliği kararına itiraz eden mahpusun, itirazının kabulüne karar verilmiştir.
Ancak Sincan Kadın Kapalı Cezaevi, İdare ve Gözlem Kurulu, İnfaz Hâkimliği ve Ağır Ceza Mahkemesi tarafından bu kurallar, emsal uygulamalar ve kararlar yok sayılmaktadır.
3. Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinde Hukuka Aykırı Olarak Tahliyesi Engellenen Mahpuslar ve Engelleme Gerekçeleri
Yapılan başvurular, incelenen belgeler ve görüşmeler neticesinde Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinde 9 Eylül 2023 tarihine kadar 14 kadın mahpusun koşullu salıverme tarihi gelmesine rağmen tahliye edilmediği anlaşılmıştır. Birçok mahpusun en az iki ya da üç kez şartlı tahliye tarihinin ertelendiği, olumsuz değerlendirmelere kopyala-yapıştır gerekçelerin hâkim olduğu, İnfaz Hâkimliği tarafından “Kurul değerlendirmesinin” bir karar olarak esas alındığı görülmüştür. Hanım Yıldırım ve Rojdan Erez’in bu 14 kişi arasında olan, şartlı tahliyesi ertelenen mahpuslardan olduğu ancak 09.09.2023 tarihinde hak ederek tahliye tarihlerinin gelmesi sayesinde tahliye edildikleri tespit edilmiştir. Şartlı tahliye hakkı engellenen diğer 12 kadın mahpus ise; Mukaddes Kubilay, Zeynep Han Bingöl, Rozerin Kurt, Sabite Ekinci, Jiyan Ateş, Özlem Demir, Sedef Demir, Nedime Yaklav, Nejla Yıldız, Dilan Oynaş, Berin Sarı, Sermin Demirdağ’dır. Değerlendirme yapabilmek için uygulama ve uygulama gerekçelerini inceleyecek olursak:
Mukaddes Kubilay’ın şartlı tahliye tarihi 04.08.2022 iken; 04.06.2022 tarihinde önce 3 ay daha sonra ise 6 ay olmak üzere 2 kez tahliyesi ertelenmiştir. Erteleme gerekçesi olarak mahpusun beraat ettiği dosyanın halen kesinleşmemiş olması, hakkında süren soruşturma dosyasının bulunması ve disiplin cezası bulunması gösterilmiştir. Oysa Mukaddes Kubilay’ın son erteleme kararına gerekçe olabilecek devam eden bir disiplin soruşturmasının ya da kaldırılmamış bir disiplin cezasının bulunmadığı öğrenilmiştir. İnfaz Hâkimliği kararında İdare ve Gözlem Kurulu kararı ile iyi halli olmadığına karar verildiği, şikâyet edilmediği, şikâyet edilmemesi halinde yerindelik denetimi yapılamayacağı, bu sebeple mevzuatta aranan şartları taşımadığından bahisle koşullu salıverilmemesine karar verildiği görülmüştür.
Yine Zeynep Han Bingöl hakkında 29.12.2021 tarihinde yapılan ilk değerlendirmede “iyi halli olduğu”na karar verilmesine rağmen; koşullu salıverme tarihi olan 22.07.2022 tarihinden bu yana yapılan değerlendirmelerle önce 3 ay, sonra 6 ay sonra tekrar 6 ay olmak üzere 3 kez şartlı tahliyesi ertelenmiştir. Gerekçe olarak ise; değerlendirme dönemindeyken örgütlü hareket ederek disiplin suçu işlediği öne sürülmüştür. Ancak Zeynep Han Bingöl hakkında devam eden bir disiplin soruşturması olmadığı öğrenilmiştir.
Sabite Ekinci’nin 3 ay, 6 ay ve 3. kez 6 ay olmak üzere 3, Rozerin Kurt’un önce 3 ay daha sonra 6 ay olmak üzere 2, Jiyan Ateş’in 5 defa 3’er ay olmak üzere, Nejla Yıldız’ın önce 3 ay, 6 ay ve sonra 6 ay olmak üzere 3, Sedef Demir’in 3 ay, 6 ay ve 3. kez 6 ay olmak üzere 3, Sermin Demirdağ’ın 3 ay, 6 ay ve 3. kez 6 ay olmak üzere şartlı tahliyesinin ertelendiği bilinmektedir. Berin Sarı’nın ise 2021 yılından bu yana 5 kez ertelenen tahliyesi sonucunda hak ederek tahliye tarihinin yaklaştığı ve 4 Kasım’da değerlendirmeye tabi olmaksızın tahliye edileceği anlaşılmıştır.
Dilan Oynaş’ ın önce 2 ay ardından 6 ay ve 3. kez 6 ay olmak üzere 3 kez şartlı tahliyesinin ertelendiği, son erteleme gerekçesinde ise; kesinleşmemiş disiplin cezalarının, açık soruşturma dosyasının bulunması, ceza infaz kurumunda örgütten uzaklaşma ve işlediği suçtan pişmanlık içerisinde bulunduğuna dair herhangi bir beyanda ve davranışta bulunmadığı, hükümlünün daha önce iyi halli olmadığı, tüm bunlar birlikte değerlendirildiğinde; toplumla bütünleşmeye hazır olduğuna dair bir kanaat oluşmadığının değerlendirildiği anlaşılmıştır.
Özlem Demir’in şartlı tahliyesinin 11.01.2023’te 6 ay, 24.09.2023’te 6 ay daha uzatıldığı anlaşılmıştır. Dönem Değerlendirmesine “disiplin cezasına konu suç işleyerek disiplin cezası” aldığı gerekçe gösterilirmiştir. Özlem Demir Kurula çıktığında; İdare ve Gözlem Kurulunda Savcının da bulunması gerektiğini belirtmiş; ancak bu talep karşılanmamış ve bu talebin sorumlu kurum müdürü, gardiyan ve psikolog tarafından tepkiyle karşılandığını ifade etmiştir.
Nedime Yaklav’ın da şartlı tahliyesi 3 kez engellenmiştir. Yaklav, Son Kurul değerlendirmesinde Savcının bulunması için yazılı talepte bulunmasına rağmen Kurul, Savcı Başkanlığında toplanmamıştır. Ancak Kurul’un değerlendirme raporunda Savcı Başkanlığında toplandığı belirtilmiştir. Yine değerlendirme içeriğinde Nedime Yaklav’ın infazı süresince ceza infaz kurumunda düzen ve güvenlik amacıyla konulmuş kurallara uyum göstermediği, disiplin işlemine konu olaylara karıştığının kayıtların incelenmesinden anlaşıldığı iddia edilmesine rağmen kendisinin kaldırılmamış bir disiplin cezasının ya da disiplin soruşturmasının bulunmadığı anlaşılmıştır.
4. Sincan Kadın Kapalı Hapishanesi Uygulamasının Hukuka Aykırılığı
Yukarıda yer verdiğimiz açıklamalardan ve verilerden anlaşılan şudur ki mahpusların iyi hal değerlendirmeleri için toplanan Kurul, Savcının başkanlığında toplanmamaktadır ve Kurulda bulunması gereken İl Sağlık Müdürlüğü’nden ve Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’ndan bir uzman ise yer almamaktadır.
Bununla birlikte Kurulun yetki alanında sadece iyi hal değerlendirmesi olmasına rağmen Kurul değerlendirmesinin şartlı salıvermeye ilişkin karar olarak değerlendirildiği ve Hâkimlikler ve Mahkemeler tarafından objektif olarak incelenmediği, olumsuz değerlendirmeye esas bilgi ve belgelerin gerçekliğinin tespit edilmediği anlaşılmıştır. Mahpuslar veya avukatları tarafından dosyaya kazandırılması istenen belgelerin getirilmediği, iddiaya konu disiplin cezaları ile ilgili kamera görüntülerinin incelenmesi taleplerinin konusuz bırakıldığı, gerekçesiz reddedildiği görülmektedir.
Yine iyi hale ilişkin olumsuz değerlendirme gerekçelerinin ise olmayan disiplin soruşturmalarına, kaldırılmış disiplin cezalarına, pişmanlık dayatmasına, açık soruşturma dosyalarına, somut dayanağı olmayan “toplumla bütünleşmeye hazır olmadığı” kanaatine dayandığı görülmüştür.
5275 sayılı Kanun 89. maddesinin 3. fıkrası gereğince Kurula Başsavcının ya da Başsavcı tarafından görevlendirilen Savcının başkanlık etmesi zorunludur. Yine İlgili Yönetmeliğin 13. maddesi gereğince il sağlık müdürlüğü uzmanının ve Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı uzmanının bulunmaması açıkça hukuka aykırılık teşkil eder ve bu zamana kadar yapılmış tüm değerlendirmeleri de geçersiz kılarak bu değerlendirmelere dayanan kararları da hukuka aykırı hale getirir.
İdare ve Gözlem Kurulu değerlendirmelerine karşı itirazen yürütülen Hâkimlik ve Mahkeme aşamalarının her birindeyse tüm mahpusların adil yargılanma hakkı ihlal edilmiştir. AİHS m.6 çerçevesinde, yargı mercileri tarafından verilen kararlarda gerekçe gösterilmesi zorunlu kılınmıştır. Yukarıda açıklandığı üzere karara dayanak mevzuat hükümlerinin hukuki belirlilik ilkesini ihlal eder nitelikte olması, idarenin keyfi kararlar vermesine yol açmışken; buna ek olarak Ankara Ağır Ceza Mahkemeleri ve Ankara İnfaz Hâkimlikleri tarafından idarenin değerlendirmesinin yargı makamı olarak değil de bir noter mercii gibi gerekçesiz onaylandığı görülmüştür. Mahpusların itiraz gerekçelerinin ise hiçbir aşamada dikkate alınmadığı, bu kapsamda gerekçe tahsis etmediği anlaşılmıştır.
Yine mahpuslar için ele alınan eşik puan değerlendirmesine esas olan kriterlerin belirsizliği ve yanlışlığı bir yana eşik puan değerlendirmesine esas olan durumların denetlenemediği görülmüştür. Bu puan değerlendirmeleri mahpuslara tebliğ edilmemektedir. Yargısal denetime ise tabi tutulmamaktadır. Nitekim kaldırılmış olan disiplin cezalarının dahi gerekçeye konu edilmesi ve bu durumun İnfaz Hâkimliği tarafından onaylanması ise bu denetimsizliği kanıtlar niteliktedir.
Gerekçeler arasında mahpusların “pişmanlık göstermediği” tespitlerinin yer aldığı görülmüştür. Öncelikle kişinin suçundan dolayı pişmanlık duyup duymadığı ve suçu hakkında konuşmak istememesinin aleyhe yorumlanması düşünce ve kanaat hürriyetinin ihlalidir. İdare ve Gözlem Kurulunun, kendini mahkeme yerine koyarak, TCK'da her suç tipi için ayrı ayrı düzenlenen etkin pişmanlık kavramını infaz hukukuna dâhil ettiği anlaşılmaktadır. Pişmanlık maddi ceza hukukuna ait bir müessesedir, bu müessesenin aynı kriterlerle infaz hukukuna uyarlanması mümkün olmadığı gibi; pişmanlığın infaz aşamasında ne olacağı belli olmayan yeni kriterlerle idari bir kurulun keyfine bırakılması da mümkün değildir.
Mahpusların açık soruşturma dosyasının bulunmasının bir olumsuz değerlendirme sebebi olarak görülmesi ise kabul edilemez. Masumiyet karinesi, kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına alır. Bunun sonucu olarak, kişinin masumiyeti “asıl” olduğundan suçluluğu ispat külfeti iddia makamına ait olup, kimseye suçsuzluğunu ispat mükellefiyeti yüklenemez. Ayrıca hiç kimse, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilemez ve suçlu muamelesine tabi tutulamaz. İnfaz Kanunu m. 107/12 gereği, hükümlünün, denetim süresinde hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlemesi halinde koşullu salıverilme kararı geri alınacaktır. Yani Başvurucunun soruşturma aşamasındaki suçu işlediği kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararıyla sabit görülürse, m. 107/13'e göre sonraki suçu işlediği tarihten itibaren başlamak ve hak ederek tahliye tarihini geçmemek koşuluyla sonraki işlediği her bir suç için verilen hapis cezasının iki katı sürenin cezaevinde aynen çektirilmesine karar verilecektir. Kanunda somut olarak bu hususun bir karşılığı varken, keyfi bir biçimde “iyi hal” değerlendirmesinde yorum yapmak kanuna da aykırılık teşkil eder. Sonuç olarak, mahpus hakkında henüz mahkûmiyet kararı verilmiş değilken “yeniden suç işlemeyeceği konusunda olumlu kanaat oluşmadığı” gibi bir belirleme ile “iyi halli” olmadığının tespiti masumiyet karinesini ihlal eder niteliktedir.
Toplumla bütünleşme kavramı ise soyut ve gerekçesiz olarak değerlendirmede esas alınmış, kişilerin siyasi suçlu olması bu toplumla bütünleşemeyeceği iddiasına gerekçe yapılmıştır.
Tüm bu bilgiler ışığında Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinde hiçbir mahpusun bu haktan yararlanamadığı ve hukuka uygun bir sürecin işletilmediği anlaşılmaktadır.
Bununla birlikte 2020 yılında yapılan bu mevzuat düzenlemelerinin ardından Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinde disiplin soruşturmasına ve adli soruşturmaya konu edilen eylemleri de değerlendirmek yerinde olacaktır. Çünkü fiili olarak iyi hal değerlendirmesinin parçası haline gelen disiplin soruşturmaları, disiplinsizlik sayılan eylemler, açık soruşturmalar doğrudan şartlı salıvermenin önünde engel haline getirilmiştir. Semaver kirecini temizlemek için semavere limon koyan kişilere disiplin soruşturması açılmış olması, şarkı söyledikleri, halay çektikleri, slogan attıkları için disiplin cezasıyla karşılaşan mahpuslar, dış kantinden alınan yeşillikleri sterilize etmek için yapılan sirkelerin disiplin soruşturmasına konu edilmiş olması, ayrımcı söylemde bulunan gardiyanların değil mahpusların adli soruşturmaya maruz kalması, yapıştırıcı kullanımı için macun ve pirinç karışımı yapılmış olmasının hapis cezası sebebi olması, hapishanedeki kişinin kendini ifade etmesinin, şikayetlerini dile getirmesinin neredeyse tek yolu olan açlık grevi eyleminin ise örgüt üyeliği suçuna delil yapılması ve cezaya konu edilmesi infaz değişikliğinden, geniş iyi hal kavramından bağımsız değerlendirilemeyecektir.
5. Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinde Şartlı Salıverme Hakkının Fiilen Uygulanabilirliği Kalmamıştır.
Tehlikelilik ve resosyalizasyon temelinde yapılan iyi hal değerlendirmesi sonucunda otomatik bir koşullu salıverilme söz konusu olmayacağı hususunun hukuken ölçülü olduğuna dair yargı mercileri tarafından değerlendirme yapılabilir belki; ancak şartlı salıverilme durumunda mahpuslar bakımından daha fazla yükümlülük öngörülmesi ve daha sıkı bir denetim rejiminin kabul edilmesi ile belirsizlik, subjektif ve keyfilik içeren bu düzenlemenin suçludan değil suçtan hareket ettiği birlikte değerlendirildiğinde umut hakkının ihlal edildiği ve fiili olarak şartlı tahliye imkanının ortadan kaldırıldığı açıktır. İnfazın belli aşamasından sonra cezayı değerlendirecek bir mekanizma öngörülmesine rağmen bu mekanizma objektif kıstaslara dayanmadığı için lehe sonuç alıcı bir mekanizma değildir. Bu sebeple infaz hukukunun gereklerine ve hukuk devleti ilkelerine de aykırı bu mekanizma sonuçları itibariyle AİHS mad.3 ihlaline sebebiyet verir. Bu konuda Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinde pilot uygulama diyeceğimiz bir sürecin işletildiği ise açıktır. Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinde siyasi kadın mahpusların hüküm giydiği suçun fiili olarak koşullu salıverme yasağı olarak ele alındığı anlaşılmaktadır. Ve İnfaz Hâkimliği, Ağır Ceza Mahkemesi değerlendirmelerinden anlaşılıyor ki iyi hal kararını verme yetkisini fiilen cezaevi müdürü ile başgardiyan kullanmaktadır. Bu sebeple umut hakkının parçası olan şartlı salıvermenin hukuk sisteminde tanındığından bahisle evrensel hukuk ilkelerinin mevcudiyetini söylemek mümkün değildir. Çünkü Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinde fiili uygulanabilirliği bulunmayan bir düzenlemenin kâğıt üstünde yer alması idarenin hukuki sorumluluklarını ve gereklerini rafa kaldırmamaktadır.
SONUÇ YERİNE
Genel affın tartışıldığı bu süreçte bizler halen mahpuslara tanınan temel bir hakkın hangi hukuka aykırılıklar ve keyfi uygulamalar vesilesiyle ellerinden alındığını anlatma çabası içerisindeyiz. İnfazda ayrımcılığın sakıncalarını, hukuksuzluğunu defaten söyleyen kurumlardan biri olarak gelinen aşamada mevcut hukukun dahi dışında bırakılarak siyasi mahpuslara hukuksal tecrit uygulandığını görüyoruz.
Bunun sebebi ise; hukuksal ve insani temeli olmayan düşüncelerle hareket edilerek getirilen uygulamalar ve onaylanan davranışlardır. Tahliyesi ertelenen, tahliye imkânı ortadan kaldırılan kişilerin disiplinsizliği olarak nitelendirilen, temizlik için yapılan sirke, fazla okunan kitap, çekilen halay, bir itiraz aracı, hak aramanın karşılığı olan slogan tam da insan olmanın, birey olmanın ve toplum olmanın gereklerindendir. İdarenin toplumla bütünleşmekten kastının ise kişinin toplumla uyumu, sosyalleşme becerisi vs. olmadığı açık olup itaat edebilir olması ya da olmaması ile ilgilenildiği görülmektedir.
Sonuç olarak “hak ederek tahliyesi zaten 36 yılmış,30 yılda tahliye bir imkân ve bu kural değil bu bir hak değil” söylemlerinin dile getirildiğini ve toplumun da buna ikna edilmeye çalışıldığını görüyoruz. Ancak şartlı salıverilme bir haktır. Bu hakkın ise iki dudak arasında keyfi değerlendirmelere, ön yargılı, hak anlayışına uymayan değerlendirmelere feda edilemeyeceği açıktır. Bir mahpusun da dediği gibi “30 yılı cezaevinde geçirmeyi tahayyül dahi edemeyenlerin” bu kadar rahat ve keyfi, bu haksız kararları almasını kabul etmiyoruz. Çünkü 30 yıl, tam olarak 10.957 gün, 12 saat ve “6 yıl daha kalsın ne olacak” diyenlerin dediği 6 yıl ise 2167 gün ve 12 saat… Bu sebeple Sincan Kadın Kapalı Hapishanesi İdare ve Gözlem Kurulu üyeleri, İnfaz Hâkimlikleri ve Ağır Ceza Mahkemeleri başta olmak üzere tüm uygulayıcıları hukuka ve insani değerlere uygun davranmaya davet ediyoruz.