Duyurular
TÜRK CEZA KANUNU 15. MADDESİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ, TÜRK CEZA KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİNİN 15 . MADDESİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
05.03.2025

TÜRK CEZA KANUNU 15. MADDESİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Kanun Teklifi:

Silâhlı örgüt

Madde 314- (1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

 

  1. Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.

 

  1. Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İşlenen suçun niteliğine göre verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir.

 

  1. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır.

Silâhlı örgüt

Madde 314- (1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

 

  1. Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.

 

  1. Örgüte üye olmamakla birlikte örgütün çağrısı üzerine örgüt adına 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 4 üncü maddesinde belirtilen suçları işleyen kişi, ayrıca iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İşlenen suçun niteliğine göre verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir.

 

  1. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır.
 

Kanun Teklifinin Gerekçesi:

5237 sayılı Kanunun 314 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında değişiklik yapılmaktadır. Maddenin üçüncü fıkrası, Anayasa Mahkemesinin 5/11/2024 tarihli ve E: 2024/81; K: 2024/189 sayılı kararıyla iptal edilmiş ve iptal kararının Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir. Söz konusu karar, 9/1/2025 tarihli ve 32777 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. Maddenin üçüncü fıkrasında yapılan değişiklikle, Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçeleri dikkate alınmak suretiyle silahlı örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçunun, örgütün çağrısı üzerine Terörle Mücadele Kanununun 4 üncü maddesinde belirtilen suçların örgüt adına işlenmesi suretiyle oluşabileceği hüküm altına alınarak, silahlı örgüt adına işlenebilecek suçlarda belirlilik sağlanmaktadır. Belirtmek gerekir ki, Terörle Mücadele Kanununun 4 üncü maddesinde yer almayan bir suçun işlenmesi halinde kişi sadece işlediği suçtan cezalandırılabilecektir. Ayrıca, fıkrada düzenlenen suçun cezasının alt ve üst sınırları yeniden belirlenmektedir. Böylelikle maddede düzenlenen silahlı örgüte üye olma suçuyla örgüt adına suç işleme suçunun cezaları arasında ölçülü ve orantılı bir denge oluşturulmaktadır." bu şekildedir.

 

A)ÖRGÜT ADINA SUÇ İŞLEME SUÇU BAKIMINDAN YARGITAY KARARLARI İLE AYM VE AİHM' İN İHLAL/İPTAL KARARLARI

Yargıtay kararlarında 5237 sayılı Kanun'un 314/3 numaralı fıkrasında düzenlenen suçun failinin "dolayısıyla örgüt üyesi" olduğunu, bu suçtan cezalandırılabilmesi için örgütün hiyerarşik yapısı içinde yer alan bir üyesi olmaması, gerçekleştirdiği iddia ve kabul edilen fiilin suç oluşturması, bu suçun örgüt adına işlenmiş olması koşullarının bir arada bulunması gerektiğini belirtmiştir (Yargıtay 9. Ceza Dairesi, E.2013/18312, K.2014/1213, 3/2/2014). Yargıtay; örgüt üyesi olmama koşulu bakımından failin örgütün hiyerarşik yapısına dâhil olup olmadığının, fiilin suç oluşturması bakımından yüklenen fiilin gerçekleştirildiği tarihte 5237 Sayılı Kanun ve özel kanunlarda suç olarak düzenlenmiş olup olmadığının,

 

örgüt adına işlenmiş olması bakımından ise suçun örgütçe yapılmış genel veya özel nitelikli çağrılar veya talimatlar üzerine ya da örgütçe önem atfedilen gün ve olaylarla ilişkili olarak veya örgütçe tayin edilen zamanlama ve stratejilere uygun biçimde işlenip işlenmediğinin ve yine suçun işleniş şekli, niteliği ile örgütün amaç, yöntem ve stratejileri ile paralelliği gibi hususların dikkate alınması gerektiğini ifade etmiştir. Bu kapsamda yapılacak değerlendirmede -failin örgütün izin veya onayından bağımsız olarak- örgütün amacına hizmet etmek ve faaliyetlerini kolaylaştırmak amacıyla hareket edip etmediğinin belirlenmesi gerektiği şeklinde tanımlama yapmıştır. (Yargıtay 16. Ceza Dairesi, E.2017/3094, K.2018/87, 24/1/2018; Yargıtay 16. Ceza Dairesi, E.2017/2633, K.2017/5686, 20/12/2017; Yargıtay 9. Ceza Dairesi, E.2013/18312, K.2014/1213, 3/2/2014).

 

  1. AİHM Işıkırık/Türkiye kararı : "....Başvurucu 5237 sayılı Kanun'un 220. maddesinin (6) numaralı fıkrası uyarınca 6 yıl 3 ay hapis cezasına mahkûm edilmiş ve toplamda 4 yıl 8 ay boyunca hapiste kalmıştır. Başvurucu gibi göstericilerin yasa dışı silahlı örgüte üye olmak suçundan yargılandıklarında 5 ila 10 yıllık ilave bir hapis cezası alma riskiyle karşı karşıya kalmalarının çarpıcı düzeyde ağır ve bu kişilerin davranışlarıyla ciddi şekilde orantısız olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu nedenle somut olayda uygulandığı şekliyle 5237 sayılı Kanun'un 220. maddesinin

(6) numaralı fıkrasının ifade ve toplanma özgürlüğü haklarının kullanılması üzerinde ciddi bir caydırıcı etki yaratması kaçınılmazdır. Dahası söz konusu hükmün uygulanması, yalnızca cezalandırılmış kişileri Sözleşme’nin 10. ve 11. maddeleri ile korunan haklarını yeniden kullanmaktan caydırmakla kalmayacak, muhtemelen aynı zamanda toplumun diğer mensuplarını da gösterilere katılmaktan ve daha genel manada açıkça siyasi tartışmaya katılmaktan caydıracaktır... "

  1. Gülcü/Türkiye, §§ 105, 108, 110-118. Kararı: "...Davada söz konusu müdahalenin yasal dayanağının mevcut olduğu konusunda taraflar arasında ihtilaf bulunmamaktadır. Mevcut başvuruda demokratik bir toplumda gereklilik açısından yapılan incelemeler ışığında başvurucunun 5237 sayılı Kanun'un 220. maddesinin (6) numaralı fıkrası ile 314. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca mahkûmiyetinin hukuka uygunluğu konusunda (kanunilik incelemesi yönünden) nihai bir sonuca varmanın zorunlu olmadığı değerlendirilmiştir..."

 

  1. Zülküf Murat Kahraman/Türkiye, §§ 45-47. KararıAİHM, Zülküf Murat Kahraman/Türkiye

(B. No: 65808/10, 16/7/2019, § 47) kararında da 5237 sayılı Kanun'un 220. maddesinin (6) numaralı fıkrası bakımından Işıkırık//Türkiye kararı ile aynı sonuca varmıştır. Anılan karara konu somut olayda yerel mahkemece başvurucunun PKK'nın çağrısı üzerine şiddet eylemine dönüşen bir gösteriye katıldığının, gösteri sırasında yüzünü kapattığının ve PKK terör örgütü ile liderini destekleyen sloganlar attığının, buna karşın şiddet ve direnme eylemlerinde bizzat bulunduğunu gösteren delil elde edilemediğinin kabul edildiği vurgulanmıştır (Zülküf Murat Kahraman/Türkiye,

§§ 13-29). AİHM, Işıkırık//Türkiye kararına atıfta bulunarak somut davada farklı bir sonuca ulaşmasını gerektirecek herhangi bir unsurun mevcut olmadığına, dolayısıyla 5237 sayılı Kanun'un

220. maddesinin (6) numaralı fıkrasının uygulanmasından kaynaklanan müdahalenin kanunla öngörülmemiş olduğuna ve Sözleşme’nin 11. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.."

 

  1. Hamit YAKUT/AYM 130.Paragraf Pilot Kararı." ... İncelenen başvuruda başvurucunun terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan mahkûmiyetinin kanunilik ölçütünü karşılamadığı gerekçesiyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiği sonucuna ulaşılmıştır..."

 

  1. Anayasa Mahkemesi 2023/132 E. ve 2023/183 K ve 2024/81 E. ve 2024/189 K. Sayılı kararlarında da Örgüt Adına Suç İşleme Suçuna dair düzenlemelerin kanunilik unsurunu taşımaması sebebiyle iptal kararları verilmiştir.

Görüldüğü üzere: AİHM ve AYM "Örgüt Adına Suç İşleme" deyimi ve failin örgüt üyesi olarak kabulü ile cezalandırılması sebebiyle normun kanunilik unsurunu taşımadığına dair defaatle kararlar verilmiştir.

 

B)KANUN TEKLİFİNE DAİR ELEŞTİRİLER İLE ÖNERİLER

  1. AYM' nin “örgüt adına işlenen suç” kavramının mahkemelerce her somut olayın özelliklerine göre farklı yorumlandığı tespiti dikkate alınması gerekirken, Teklifin 15. Maddesinde bu hususun dikkate alınmadığı, “örgüt adına işlenen suç” kavramının kullanılmaya devam edildiğini görmekteyiz. 09.07.2025 tarihinde yürürlüğe girecek iptal kararı ile yürürlükten kalkacak olan TCK m.314/3’ un lafzında yer alan “örgüt adına işlenen suç” kavramının kullanılmaya devam edilmesi halinde, öngörülen değişikliklerin “kanunilik” ilkesi kapsamında öngörülebilirlik, belirlilik ve bilinirlik şartlarını taşımayacağı, her somut olaya göre kapsamının yorumlanabileceği ve bu nedenle Anayasa Mahkemesi’nin “kanunilik” ilkesi kapsamında verdiği iptal kararına uygun bir değişiklikten bahsetmek mümkün olmayacaktır.

 

  1. Teklifte bu suçun ceza sorumluluğunda değişikliğe gidilmeyip, mahkemenin takdirine bırakılmış ceza indirimi hali ceza adaletine uygun düşmemektedir. Zira örgüt adına suç işleyenin işlediği suçun cezası daha azken, örgüt adına işleme suçundan alınan cezanın ağırlığı onun üstüne çıkabilir. Örneğin fail TCK m. 265' ten 10 Ay Hapis Cezası ile cezalandırılırken örgüt adına suç işleme suçundan ise 3713 Sayılı Kanunun m.5/1' e göre artırım yapıldığında ve en alt sınırdan ile tüm takdiri indirimler uygulanmasına rağmen sonuç ceza 1 Yıllık bir hapis cezası söz konusu olmaktadır.

 

  1. Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlenmesinin genel hükümlerde veya gerekli görülen maddelerde, cezanın artırılması sebebi olarak öngörülmektedir. Failin ayrıca örgüt adına suç işleme suçundan cezalandırılması çifte cezalandırmaya sebep olmaktadır. Başka bir anlatımla örgüt adına suç işleme suçunun bağımsız suç tipi olmaktan ziyade, belirlenmiş suçların ağırlaştırıcı sebebi veya genel bir hükümle kasten işlenen suçların ağırlaştırıcı sebebi sayılmalıdır. Ayrıca teklifin 15. Maddesi yasallaşsa bile 12.04.1991 Tarihli ve 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunun Terör Suçlusu başlıklı 2/son cümlesinin "...Terör örgütüne mensup olmasa dahi örgüt adına suç işleyenler de terör suçlusu sayılır..." mülgası ve TCK m. 314' ün altında olmayacak şekilde düzenlenmesi yani özetle suçun "Terör Suçu" olarak kabul edilmemesi ile adi örgütlerde örgüt adına suç işleme suçuna benzer şekilde fail örgüt üyesi olarak kabul edilmemeli ve infazının adi suçlara dair düzenlemelere göre yapılmalıdır.

 

  1. Aslında Bir türlü açıklığa kavuşturulamayan " örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suç”, "irtibat", “örgüt mensubu”, “örgüt mensubu suçlu”, “iltisak” gibi kavramların Türk Ceza Kanunu, Ceza İnfaz Kanunu ile Terörle Mücadele Kanunu hükümlerinde çelişkisiz ve birbiri ile uyumlu hale getirilmesi, yine “örgüte yardım” ve “örgüt adına suç işleme” kavramlarının öngörülebilir, belirli ve bilinir şekilde düzenlenmesi gerekmektedir. 04.03.2025

 

ÖZGÜRLÜK İÇİN HUKUKÇULAR DERNEĞİ