13.03.2023
06.02.2023 TARİHİNDE MEYDANA GELEN DEPREMLER SONRASI GÖZLEM VE TESPİT RAPORU
BASINA VE KAMUOYUNA
06.02.2023 günü Türkiye saati ile 04:17'de ve 13:24’de merkez üssü Pazarcık (Kahramanmaraş) ve Elbistan (Kahramanmaraş) olan 7.7 ve 7.6 büyüklüğünde iki deprem meydana gelmiştir.
Depremlerden Hatay, Adıyaman, Kahramanmaraş, Gaziantep, Adana, Diyarbakır, Şanlıurfa, Osmaniye, Kilis ve Malatya etkilenmiştir. Deprem bölgelerinde çok sayıda yapı yıkılmış veya ağır hasar almıştır. Depremin şiddetinin boyutu neredeyse Türkiye’nin her yerinde sarsılmalarla hissedilmiştir.
Yaşanan deprem felaketi sonrası Van Barosu ve Özgürlük için Hukukçular Derneği Van Şubesi tarafından görevlendirilen avukat heyetlerince deprem felaketinin yaşandığı il ve ilçeler ziyaret edilmiş bu ziyaretler esnasında bir takım gözlem ve tespitler yapılmış akabinde bu gözlem, tespit ve değerlendirmeler tutanak altına alınıp rapor haline getirilmiştir.
Heyetlerce yapılan tespit gözlem ve değerlendirmeler;
- Heyetlerce ziyaret edilen deprem felaketinin yaşandığı illerin alt yapısının çöktüğü ve binalarının büyük çoğunluğunun yıkıldığı, yıkılmayan binaların ise ağır hasarlı olduğu ve ihyasının uzun yıllar alabileceği, yapılaşmanın nehir yataklarına yakın ova olarak tabir edilen zayıf zeminde olduğu, şehirde bulunan yapıların sıvılaşmaya bağlı olarak ilk katların yere doğru çöktüğü, afetlere dirençli şehir yaratım edimin gerçekleşmediği, aksine afetlerin derinleşmesine sebebiyet verecek ağır ihmallerin olduğu,
- Meydana gelen depremlerde başta Hatay devlet hastanesi ve Adıyaman belediyesi olmak üzere birçok devlet kurumuna ait yapıların da yıkıldığı veya ağır hasar aldığı,
- Deprem felaketinden etkilenen illerde ulaşım ve alt yapı problemlerinin meydana geldiği, yolların oluşan kırılmalar sonucu kullanılamaz hale geldiği,
- Resmi rakamlara göre Kahramanmaraş merkezli yaşanan 7.7 ve 7.6 şiddetindeki depremler; Hatay, Adıyaman, Kahramanmaraş, Gaziantep, Adana, Osmaniye, Malatya, Diyarbakır, Şanlıurfa ve Kilis’te büyük hasarlara yol açmış. Rapor tarihi itibarıyla 481 bin 865 binada yer alan 2 milyon 196 bin 88 hanede inceleme yapıldığı, acil yıkılması gereken bina sayısının 61 bin olduğu,
- Yıkılan yapıların enkazının altında insanların olduğu arama kurtarma faaliyetlerinin yetersiz olduğu merkeze uzak bölgelerde arama kurtarma faaliyetlerinin yapılmadığı, şehir merkezlerine uzak yerleşim birimleri ve köylerde yurttaşların kendi imkanları dahilinde arama kurtarma faaliyetlerini yapmaya çalıştıkları, mevsim koşullarının kış olması sebebiyle enkaz altında kalan birçok kişinin soğuktan donarak yaşamını yitirdiği, yaşamını yitiren insan sayısının rapor tarihi itibariyle 46 bin 104 olduğu,
- Yaşamını yitiren kişi sayısının resmi rakamlardan çok daha fazla olduğu görüşme yapılan yurttaşlarca belirtildiği,
- Yaşamını yitirenlerin toplu olarak gömüldüğü, Cumhuriyet Başsavcılıklarınca yeterli olabildiği ölçekte diş, tırnak, saç örneği alma ve fotoğraflama yapmak suretiyle gömülme işlemlerini yapmaya çalışıldığı, bu yönde savcı sayısının yetersiz olduğu, her yerde bu tespit ve örnek alımlarının yapılamadığı, birçok cenazenin yıkanmadan, dini vecibeler yerine getirilemeden, ceset torbalarıyla kefenlenip defnedildikleri, Şehir merkezlerine uzak yerleşim birimlerinde hiçbir resmi kayıt yapılmadan yaşamını yitiren kişilerin defnedildiği,
- Deprem bölgesinde bulunan kentlerde barınma sorunlarının olduğu, depremden sağ olarak kurtulan yurttaşların ateş yakarak ısınıp sokakta barınmaya çalıştıkları, çadır ve konteynerlerin deprem bölgesine depremlerden birkaç gün sonra götürüldüğü, kış mevsimi olması ve depremzedelerin sokakta barınmak zorunda kalmaları sebebiyle hastalanma ve donarak yaşamını yitirme riski altında bırakıldıkları,
- Acil sağlık hizmetlerinin sağlanmasında aksama olduğu, bölgede yeterli derecede ilaç bulunmadığı, Meslek odaları, siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşlarının depolarında karavan ecza deposu oluşturulduğu dağıtım araçları ile hekim kontrolünde ilaç dağıtımı yapıldığı ancak ihtiyaca cevap verilemediği, ayrıca şehir merkezlerine uzak ilçe ve köylerde ilaç temini yapılamadığı ve sağlık sistemine erişimin olmadığı,
- Deprem bölgesine gönderilen yardımların devlet kurumlarınca koordineli bir şekilde dağıtılamadığı, Gelen yardımları dağıtımı hususunda AFAD dışında sivil ve muhalif organizasyonlara izin verilmediği ve yetkililerce yardımların AFAD aracılığıyla dağıtılmasının istenildiği, yardımların şehir merkezinden uzak yerleşim birimlerine ulaştırılmasında zafiyet yaşandığı,
- Gıda ve diğer temel ihtiyaç malzeme yardımlarının bölgeye geç ulaştırıldığı, sıcak yemek ihtiyacının siyasi parti meslek odaları ve STK lar tarafından kurulan mobil aşevi istasyonları ile karşılanmaya çalışıldığı ve ancak yeterli sayıda günlük sıcak yemek ihtiyacının karşılanamadığı,
- Bazı bölgelere etnik yapı, siyasi ve mezhepsel görüş ayrılıklarından dolayı devlet kurumlarınca yardımların götürülmediği veya çok geç götürüldüğü yönünde yurttaşların yakındığı,
- Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde Halkların Demokratik Partisi tarafından 150 gönüllüyle kurulan Hasan Koca Cemevi Dayanışma Koordinasyonuna ‘Kayyım’ atandığı ve yardım malzemelerine el konulduğu,
- Seyyar tuvalet ile banyo yokluğundan hijyenik bir ortam sağlanmaması nedeniyle salgın hastalık riskinin artabileceği kanısı oluşmuş, gönüllülerin hijyen malzemeleri dağıtımlarının salgın riskini önlemeye yetmediği,
- Deprem felaketinin yaşandığı illerde elektrik, su ve doğalgaz verilmediği gibi güvenlik, sağlık, ulaşım, alt yapı ve belediye hizmetleri gibi kamusal faaliyetlerin sağlanamadığı aktarılmış gözlemlenmiş ve tespit edilmiştir.
Ayrıca çeşitli ihlaller ve ihmallere yönelik bir takım hukuki işlemler yapılmıştır. Bu işlemler;
- Deprem bölgelerindeki yağma suçu isnadıyla vatandaşlar ve kolluk görevlileri tarafından yakalandığı iddia edilen kişilere yönelik eylemlere ilişkin ‘İşkence Suçu’, ‘Görevi Kötüye Kullanma Suçu’, ‘Kasten Yaralama Suçu’, ‘Eziyet Suçu’, ‘Kasten Öldürmenin İhmali Davranışla İşlenmesi’ ve resen tespit edilecek suçlar yönünden ilgili Cumhuriyet Başsavcılıklara suç duyuruları,
- Mevcut görüntüleri alıntılayarak övgüyle paylaşan hesaplar tespit edilerek kullanıcılarına karşı ‘Suçu ve Suçluyu Övme’ suçundan dolayı suç duyurusu,
- Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'ın sığınmacı/göçmenlere yönelik nefret ve hedef gösteren paylaşımlarından dolayı; ’Halkı Kin Ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama Suçu ile Nefret Ve Ayrımcılık Suçu’ yönünden suç duyurusu,
- Kayıp ve refakatsiz çocukların tespit edilmesini, çocukları kaçırma eyleminde bulunan faillerin tespit edilmesi ve failler bakımından hukuki sürecin başlatılması için ilgili Cumhuriyet Başsavcılıklarına talep ve suç duyurularıdır.
Tüm bu tespit, aktarım, gözlem, ihmal ve ihlaller neticesinde;
- Avrupa İnsan Hakları Sözleşme'nin 2. maddesi bakımından devletlerin pozitif yükümlüğü, insan yaşamını korumak amacıyla bütün uygun tedbirleri ve önlemleri almak, özellikle insan yaşamına karşı oluşan potansiyel riskin düzeyi hesaba katılarak gerekli düzenlemeleri yapmaktır. Bu sebeple Deprem nedeniyle meydana gelen ölümlerden ve zararlardan bir bütün halinde devletin sorumluluğunun olduğu tartışılmaz bir sonuçtur.
- Konutlar için ruhsat verme, yaşanabilir bir çevre kurma, tesisleri risklerden arındırarak işletme, yapıların ve çevrenin güvenliğini sağlama ve çevreyi gözetim altında tutma, imara aykırı yapıları yıkma ve depreme dayanıklı yapıların yapılması gibi çevreyi mutlaka koruma gibi düzenlemeler ihmal edilemez.
- Genel imar sorunları karşısında güçsüz olan halkın ve ortaya çıkan yasal tedbirlerin uygulanmasında belirsizlik yaratan uygulamalar sebebiyle daha da kötüleşen durum ve ruhsatsız yapıların yıkılmaması/yıkılamaması, bilimsel gerçeklikten uzak imar programları, imar aflarından dolayı devlet görevlilerinin insanların maruz kaldıkları acil ve bilinen risklerden korumak için hiçbir önlem almamaları yaşam hakkının ihlali neticesini doğurmuştur.
- Hayati tehlike içeren koşullar yüzünden insanların karşı karşıya kalacağı riskin ne zaman gerçekleşebileceği konusundaki belirsizlik, -tıpkı depremin ne zaman olacağı belirsizliği gibi- olası bir felaket karşısında ve sonrasında bu tür hayati tehlike taşıyan koşulların ortaya çıkışında payı olan kişilerin statüsü belirlenerek sorumluluklarından dolayı DERHAL YARGILAMASI,
- Sorumluluğun sadece müteahhitlerin üzerinde bırakılması yeterli olmayıp bu aşamada muhalefet partileri, iktidar partisi yerel yönetimlerinin, yetkili bakanlıkların, yerel yönetimlerde imardan, denetimden sorumlu kişilerin, kamu veya özel yapı denetim firmalarının, imar affı uygulamasını yasalaştıran ve uygulayan kişilerin tamamen bağımsız, objektif yargı düzeninde yargılanmaları,
- Ülkede doğal afetlere ilişkin olarak ranta dayalı düzen dahilinde müteahhitler ve siyasetçilerden değil; bilim insanlarından oluşan ve onlar tarafından yürütülen, kararlarının ivedilikle icrasının yapıldığı ayrı bir AFET BAKANLIĞI kurulması,
- Deprem yaşanan illerde devletin bir bölgeye dahi koordinasyonu sağlayamaması doğal afetlere karşı hiçbir şekilde hazır olmadığı dikkate alındığında; Kurulacak Afet Bakanlığı bünyesinde; her ilde toplanma alanlarının oluşturulması ve kesinlikle 200 metre mesafede yapılaşmaya izin verilmemesi; kriz koordinasyon merkezlerinin bulunduğu ayrı bölgelerin oluşturulması; bu bölgelerde arama kurtarma ekipmanlarının üretildiği fabrikaların kurulması, barınma, yeme, içme gibi temel ihtiyaçların karşılanması için imalathanelerin kurulması; sağlık imkânları için sahra hastanelerinin kurulması,
- Deprem kuşağında bulunan ülkede deprem esnasında korunmaya ilişkin temel afet eğitiminin verilmesi deprem sonrasında olası bir enkaz altında kalma durumunda arama kurtarma faaliyetlerinde yer almak üzere bütün yurttaşlara arama kurtarma ve ilk yardım temel eğitimi gibi afet yönetimi konularında bilinçlendirme eğitimlerinin verilmesine ilişkin yapısal düzenlenmelerin yapılması ve acilen uygulamaya geçirilmesi,
- Sermayesini koyanın Müteahhit vasfı kazandığı bir düzenleme değil; liyakate ve eğitimine göre denetlenebilir inşaat firmalarının kurulması için etkili düzenlemelerin yapılmasına DERHAL BAŞLANILMASI, Şehirleşme ve yapılaşmalarda imar rantının engellenmesi için gereken tüm adımların DERHAL ATILMASI,
- Yaşanan depremlerde ölüm ve yaralı sayısına ilişkin yapılan resmi açıklamaların gerçeği yansıtmadığı; can kaybı ve yaralı sayısının resmi verilerin çok daha üstünde olduğu iddia ve endişeleri karşısında gerçek verilen yetkililer tarafından tespiti ile kamuoyuna açıklanması,
- Sosyal medyaya yansıyan bir takım kamu görevlisinin kamuya açık veya kapalı alanlarda bireysel cezalandırma yöntemini seçtiği, işkence veya kötü muamele eylemlerinde bulunduğu, özellikle yağma ve hırsızlık suçlamaları ile sığınmacılara yönelik darp, cebir ve öldürme kastıyla suç işledikleri dikkate alındığında deprem sonrası asayişin sağlanamamasından dolayı Güvenlik Hakkının ihlali neticesi oluşmuştur. Bu suçlara karışan kamu personelinin ve sivil bireylerin etkin bir soruşturma ile yargı önüne çıkarılması,
- Özellikle vatandaşların deprem sonrası travma ve öfke psikolojisinden yararlanıp bu öfkeyi sığınmacılar üzerine yönlendiren siyasi aktörler ile nefret, şiddet ve ayrımcılık söylemlerini sosyal medya hesapları üzerinden onaylayan, öven kişilerin bu söz ve eylemlerinden dolayı yargılanması,
- Çocuklara yönelik kayıp iddiaları ve enkazdan çıkarılan kimsesiz veya ailelerin ulaşamadığı çocukların tarikat ve cemaatlere verilmesi veya cemaatlerce alınması iddiaların araştırılmaya muhtaç olduğu; bu durum BM Çocuk Hakları Sözleşmesi gereği devletin yükümlülüklerine aykırı olup bu konuda derhal adım atılarak kimsesiz çocukların tespit edilerek devlet koruması altına alınması, ailesi varsa ailelerine teslim edilmesi gerekmektedir.
Her anlamda ülkenin gördüğü en büyük felaketlerden biri olarak nitelendirilen bu depremde binlerce yapı yıkılmış, binlerce insan enkaz altında kalarak hayatını kaybetmiş veya ağır travmalar yaşayarak enkazdan çıkarılmış, binlercesi soğuk kış şartlarında dışarıda kötü şartlar altında hayatını idame ettirme mecburiyetinde kalmış, binlerce hayvan da telef olmuştur. Bu denli bir felakete hiçbirimizin ve devletin dahi hazır olmadığının gözler önüne serildiği bu dönemde doğal afetlerin öldürmediğini, tam tersi tedbirlerin alınmamasının, hazırlıkların yapılmamasının öldürdüğünü travmatik bir sonuçla tecrübe etmiş bulunmaktayız. Bu rapordaki tespitlerin enkaza dönüşmeyen ve altında kalmayacağımız şehirlerin ve yapıların inşa edilmesi ve hiçbir doğal afette benzer vahim sonuçların ortaya çıkmaması için ciddiyetle gerekli tüm adımların atılması adına devlete ve devleti yönetenlere büyük sorumluluk düştüğü apaçık bir şekilde ortadadır.
ÖZGÜRLÜK İÇİN HUKUKÇULAR DERNEĞİ VAN ŞUBESİ
VAN BAROSU
Raporun tamamına linkten ulaşabilirsiniz: https://docs.google.com/document/d/1x8qhi--ZANrAVGxlxaEbBaqeiQ2Ap_Kh/edit?usp=sharing&ouid=115698730511806329040&rtpof=true&sd=true