Duyurular
12 EYLÜL 1980 DARBESİ VE BUGÜN, DARBE EVREN ÖHD DİYARBAKIR 5 NOLU
12.09.2022

12 EYLÜL 1980 DARBESİ VE BUGÜN

12 Eylül 1980 gecesi Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen darbe sonrası okunan İlk bildiride, "Girişilen harekâtın amacı; ülke bütünlüğünü korumak, millî birlik ve beraberliği sağlamak, muhtemel bir iç savaşı ve kardeş kavgasını önlemek, devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis etmek ve demokratik düzenin işlemesine mâni olan sebepleri ortadan kaldırmaktır." ifadeleri yer almıştır. Ancak darbe sonrası cuntacı rejim tarafından okunan bildirinin aksine toplumsal ayrışmaları derinleştirecek ve demokratik anlayıştan uzaklaştıracak girişimlerde bulunulmuştur.

Askeri müdahale sonucu meclis ve hükûmet faaliyetlerine son verilmiş, parlamento üyelerinin dokunulmazlığı kaldırılmış, ülkenin her yerinde sıkıyönetim ilan edilmiş, yurt dışına çıkışlar yasaklanmış ve siyasi partiler lağvedilmiştir. 12 Mart 1971 Muhtırası sonrasında değiştirilen 1961 Anayasası uygulamadan kaldırılmıştır.  

Cunta rejimi tarafından, milli birlik ve beraberliği sağlamak adı altında resmî rakamlara göre 650.000 kişi gözaltına alınmış, 230.000 kişi askerî mahkemelerce yargılanmış ve cezaevlerinde ise işkence sonucu 171 kişi olmak üzere yaklaşık 300 kişi hayatını kaybetmiştir. Bunların yanında yaşanan ağır hak ihlallerine karşı başlatılan açlık grevleri nedeniyle 14 kişi açlık grevinde hayatını kaybetmiştir.

Gerçekleştirilen darbe sonrası yönetimi ele alan askeri cunta rejimi, ülke bütünlüğünü korumak adı altında 404 kişiyi “örgüt üyesi olmak” suçlamalarından yargılamış, 30 bin kişi sakıncalı” olduğu için işten atmış, 525 kamu görevlisi hakkında soruşturma açmış, 16 kişiyi “kaçarken” vurmuş, 95 kişi “çatışmada” öldürmüş ve çok sayıda siyasetçi gerekçesiz tutuklamıştır.

En nihayetinde darbeyle yönetimi ele alan askeri cunta, okumuş oldukları ilk bildirinin gereği yerine getirmek ve kardeş kavgasını önlemek için 1 milyon 683 bin kişiyi; komünist, alevi, Kürt, dinci, şeriatçı şeklinde fişlemiş ve yaklaşık 30 bin kişinin mülteci” olarak yurtdışına gitmesine neden olmuştur.

12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden 42 yıl geçmesine rağmen cuntacı rejimin etkileri geçmemiş ve meydanlarda demokrasi naraları atanlar tarafından askeri darbe sonrası vatandaşa yaşatılanların daha ağırı yaşatılmaya devam ettirilmiştir.

42 Yıl sonra bugün 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında yaşananların birçoğu meclis çatısı atında tekerrür etmiştir. Başta Halkların Demokratik Partisi (HDP) olmak üzere Meclis çatısı altında faaliyet gösteren muhalefet partilerinin siyasi faaliyetlerinin engellenmesi için antidemokratik yöntemlere başvurularak parti kapatma davaları açılmış, yine başta Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekili olmak üzere birçok muhalefet milletvekilleri hakkında dokunulmazlıkların kaldırılması için fezlekeler hazırlanmıştır. Hazırlanan bu fezlekeler neticesinde dokunulmazlığı kaldırılan bir çok Kürt siyasetçi cezaevine konulmuştur.

12 Eylül darbesinden sonra cunta rejiminin etkileri hiç azalmamış, her dönem farklı bir yüzle kendini göstermeye devam etmiştir. 28 Şubat 1997de Türkiye'de siyasi, idari, hukuki ve toplumsal alanlarda değişimler yaşanmıştır. Yaşananlar postmodern darbe olarak da adlandırılmıştır. 28 Şubat mağduru olduklarını iddia eden mevcut hükümet ise cunta rejimlerini aratmayan bir yöntemle 15 Temmuz 2016 yılında gerçekleşen başarısız darbe girişiminden sonra kendi iktidarını sağlamlaştırmak için tüm antidemokratik yolları mubah saymıştır. Bu süreçte yaklaşık olarak 18.044 kişi gözaltına alınmış, 9.677 kişi tutuklanmış ve 49.211 kişinin pasaportu iptal edilmiştir. Aynı zamanda binlerce hakim ve savcı ihraç edilmiş ve yargı siyasallaştırılmıştır.

12 Eylül darbesi cunta rejimi ili aynı dili kullanan iktidar ülke bütünlüğünü koruma gerekçesiyle güvenlikçi politikalarla 3’ü büyükşehir toplam 37 belediyeye kayyum atamış, kayyum atanan Kürdistan şehirlerine operasyonlar başlatmış, aylarca süren sokağa çıkma yasakları ilan etmiş, yüzlerce sivilin ölmesine ve yurttaşların yurtlarını terk etmesine neden olmuştur.  

En nihayetinde 12 Eylül darbesi sonrasında kardeş kavgasını önleyeceğini ve demokrasiyi yerleştireceğini söyleyen cuntacı rejim, toplumdaki çatışmanın temeline inmeden antidemokratik bir yöntemle baskılamayı tercih etmesi nedeniyle sorunların derinleşerek bu güne kadar sürmesine neden olmuştur. Bu süreçte ülkedeki çatışmaların en büyük nedeni olan Kürtler ve Türkler arasındaki eşit yurttaşlık sorununun çözülmesi için samimi adımlar atılmamış, Kürtlerin en temel hakkı olan anadilde eğitim dahi sağlanamamış, farklı inançların başta da Alevilerin inançlarını özgürce yerine getirilmesi engellenmiştir. İnsanlar inançları, etnik kökenleri ve dünya görüşlerine göre fişlenmiş, devlet kadroları buna göre dizayn edilmiştir. 12 Eylül 1980 askeri darbesinin üzerinden 42 yıl geçmesine rağmen devlet aklı hiç değişmemiş, toplumsal barışa ve demokrasiye atılan her adımın karşısında durmuştur.

Adaletin tesisi, demokrasinin yerleşmesi ve toplumsal barışın sağlanması için geçmişle yüzleşilmeli, darbecilerin yöntemleri terk edilmeli, darbeciler ve darbecilerle aynı anlayışta olanlar işlemiş oldukları suçlar nedeniyle yargılanmalıdır.

 

ÖZGÜRLÜK İÇİN HUKUKÇULAR DERNEĞİ GENEL MERKEZİ