Duyurular
Adil Yargılanma Hakkının Dava Sonucu Verilen Kararla İlgili Olmayıp Yargılama Sürecine İlişkin Olduğu, Adil Yargılanma Hakkının Dava Sonucu Verilen Kararla İlgili Olmayıp Yargılama Sürecine İlişkin Olduğu,adil yargılanma hakkı,aym adil yargılanma hakkı,anayasa mahkemesi adil yargılanma hakkı
27.05.2022

Adil Yargılanma Hakkının Dava Sonucu Verilen Kararla İlgili Olmayıp Yargılama Sürecine İlişkin Olduğu

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

NACİ KARAKOÇ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/2767)

 

Karar Tarihi: 2/10/2013

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

 

Başkan

:

Alparslan ALTAN

Üyeler

:

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

Raportör

:

Recep ÜNAL

Başvurucu

:

Naci KARAKOÇ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, ikamet ettiği kamu konutunda yaşanan hırsızlık olayı nedeniyle uğradığı maddi ve manevi zararların tazmini istemiyle açtığı davada taleplerinin reddedilmesi nedeniyle anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 29/4/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde belirlenen eksiklikler tamamlatılmış ve Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 9/7/2013 tarihinde başvurunun karara bağlanması için Bölüm tarafından ilke kararı alınması gerekli görüldüğünden, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 33. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

4. Başvuru dilekçesindeki ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Bando Komutanlığında subay olarak görev yapmakta olan başvurucu, görevi nedeniyle kendisine tahsis edilen kamu konutunda ikamet etmektedir.

6. Başvurucu, 8/6/2011 tarihli dilekçe ile idareye başvuruda bulunarak, ikamet ettiği konutun dış kapısının emniyetsiz ve yetersiz olduğunu bildirmiş ve değiştirilmesini talep etmiştir.

7. Milli Savunma Bakanlığı Lojman Bakım Onarım Destek Komutanlığının 14/7/2011 tarih ve 4230-740-11 sayılı yazısı ile başvurucunun bu talebi reddedilmiştir. Anılan yazının ilgili kısımları şöyledir:

“…

2. Yapılan incelemede;

b. Dış kapının kullanıma engel bir durumu bulunmadığı teknik rapor ile tespit edilmiştir.

… Kullanıma engel bir durumu bulunmayan dış kapının bakım-onarımı söz konusu tebliğ gereğince konutta oturanlarca karşılanacak giderler kapsamında bulunduğundan işlem yapılamayacaktır.

…”

8. 4/1/2012 tarihinde başvurucunun ikamet ettiği dairenin dış kapısı sert bir cisimle zorlanmak suretiyle açılmış ve 15.000 TL tutarında olduğu beyan edilen ziynet eşyası çalınmıştır.

9. Başvurucu, bağlı olduğu askeri birliğe hitaben yazdığı 11/1/2012 tarihli dilekçe ile uğramış olduğu maddi ve manevi zararın tazminini talep etmişse de bu dilekçesine cevap verilmemiştir.

10. Başvurucu, hırsızlık olayı öncesinde dış kapının değiştirilmesi talebinin reddedilmesi, güvenlik hizmetinin eksik ifa edilmesi ve bunlar sonucunda meydana geldiğini iddia ettiği hırsızlık olayı nedeniyle uğramış olduğu maddi ve manevi zararın tazmini talebiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) İkinci Dairesinde tam yargı davası açmıştır.

11. AYİM Başsavcılığının 21/9/2012 tarih ve 2012/3313 sayılı düşünce yazısı ile başvurucunun zararlarının idarece hizmet kusuru esasına göre karşılanmasının uygun olacağı sonuç ve kanaatine ulaşıldığı bildirilmiştir.

12. AYİM İkinci Dairesi, 5/12/2012 tarih ve E.2012/442, K.2012/1145 sayılı kararı ile davayı reddetmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

“… idarenin gerek hizmet kusuru ve gerekse kusursuz sorumluluğunun söz konusu olabilmesi için idarenin zarar doğurucu bir davranışının olması, zarar doğurucu eylem veya işlemin idareye yüklenebilir olması, zarar ile idarenin eylem ve işlemi arasında illiyet bağının birlikte bulunmasının gerektiği ve bunlardan birinin olmamasının idarenin hukuki sorumluluğunu ortadan kaldıracağı, olayda idarenin sorumluluğu gerektirecek, zarar ile illiyet bağı kurulabilecek idarenin zarar doğurucu bir davranışının bulunmadığı, idareye izafe edilebilecek herhangi bir hizmet kusuru bulunmadığından sorumluluğun da bulunmadığı, ayrıca kusursuz sorumluluk şartlarının da oluşmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.

13. Başvurucunun karar düzeltme talebi de, aynı Dairenin 10/4/2013 tarih ve E.2013/494, K.2013/442 sayılı kararı ile reddedilmiş olup bu karar, başvurucuya 25/4/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu, 29/4/2013 tarihinde süresi içinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

14. 4/7/1972 tarih ve 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun 43. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde dava açmadan önce, bu eylemlerin yazılı bildirimi üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde yetkili makama başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri lazımdır. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde bu konudaki işlemin tebliği tarihinden ve altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren altmış gün içinde tam yargı davası açabilirler.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

15. Mahkemenin 2/10/2013 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 29/4/2013 tarih ve 2013/2767 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

16. Başvurucu, hırsızlık olayı meydana gelmeden önce, ikamet ettiği konutun dış kapısının emniyetsiz ve yetersiz olduğu için değiştirilmesi talebinde bulunmasına karşın talebinin kabul edilmediğini, hırsızlık neticesinde uğradığı zarara idarenin sebebiyet verdiğini ve zararının Anayasa'nın 125. maddesi uyarınca karşılanması gerektiğini, tüm bu hususlara rağmen tazminat talebiyle açtığı davada, AYİM’nin Anayasa'ya ve hakkaniyete aykırı karar verdiğini belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

17. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”

18. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”

19. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.

20. Anılan kurallar uyarınca, ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık bir keyfilik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular açıkça keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince esas yönünden incelenemez (B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).

21. Başvuru konusu olayda başvurucu, hırsızlık olayının yaşanmasında idarenin hizmet kusurunun olduğunu ve zararının karşılanması gerektiğini, bu talep ile açtığı davada Anayasa’ya ve hakkaniyete aykırı karar verildiğini iddia etmiş, AYİM ise dava dosyasında bulunan belge ve bilgilere göre hırsızlık olayının yaşanmasında idareye yüklenebilecek bir kusurun bulunmadığı, kusursuz sorumluluk şartlarının ise oluşmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Başvurucunun iddialarının mevzuatın yorumlanmasına, delillerin değerlendirilmesine ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.

22. Adil yargılanma hakkı bireylere dava sonucunda verilen kararının değil, yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetletme imkânı verir. Bu nedenle, bireysel başvuruda adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediğine, bu çerçevede yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi delillerini ve iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi, mahkeme kararının oluşumuna sebep olan unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya da açık keyfiliğe ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması gerekir. Somut olayda başvurucunun yargılama sürecinin hakkaniyete aykırı olduğuna dair bir bilgi ya da belge sunmadığı, aksine yargılama sonucunda verilen kararın içeriğinin adil olmadığı şikâyetini dile getirdiği anlaşılmaktadır.

23. Açıklanan nedenlerle, başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, derece mahkemesi kararının açık bir keyfilik de içermediği anlaşıldığından başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Başvurunun, “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına, 2/10/2013 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.