Duyurular
Aleyhe Beyanda Bulunan Tanıkların Güvenilirliklerini Sorgulamak Onların İtibarını Zedelemek de Tanık Sorgulamanın Bir Unsurudur, Aleyhe Beyanda Bulunan Tanıkların Güvenilirliklerini Sorgulamak Onların İtibarını Zedelemek de Tanık Sorgulamanın Bir Unsurudur,tanığın güvenilirliğini sorgulamak
21.05.2022

Aleyhe Beyanda Bulunan Tanıkların Güvenilirliklerini Sorgulamak Onların İtibarını Zedelemek de Tanık Sorgulamanın Bir Unsurudur

 

TÜRKĠYE CUMHURĠYETĠ ANAYASA MAHKEMESĠ 

BĠRĠNCĠ BÖLÜM 

KARAR 

SEBAHAT TUNCEL BAġVURUSU (2) (BaĢvuru Numarası: 2014/1440) 

Karar Tarihi: 26/2/2015 

R.G. Tarih-Sayı: 14/3/2015-29294

BaĢvuru Numarası : 2014/1440 Karar Tarihi : 26/2/2015 

BĠRĠNCĠ BÖLÜM 

KARAR 

BaĢkan y. : Burhan ÜSTÜN 

Üyeler : Nuri NECĠPOĞLU 

Hicabi DURSUN 

Erdal TERCAN 

 Hasan Tahsin GÖKCAN 

Raportör : Yunus HEPER 

BaĢvurucu : Sebahat TUNCEL 

Vekili : Av. Ercan KANAR 

I. BAġVURUNUN KONUSU 

1. BaĢvurucu, hakkında açılan ceza davasında lehine olan delillerin toplanması taleplerinin reddedildiğini, yasak delillere dayanıldığını ve savunma haklarının kısıtlandığını  bu nedenlerle Anayasa’nın 36. maddesinde koruma altına alınan adil yargılanma hakkının  ihlal edildiğini iddia etmiĢtir. BaĢvurucu, yeniden yargılama ile maddi ve manevi tazminat  talebinde bulunmuĢtur.  

II. BAġVURU SÜRECĠ 

2. BaĢvuru, 20/1/2014 tarihinde Ġstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla  yapılmıĢtır. Ġdari yönden yapılan ön incelemede baĢvurunun Komisyona sunulmasına engel  bir durumun bulunmadığı tespit edilmiĢtir. 

3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 28/2/2014 tarihinde kabul edilebilirlik  incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere dosyanın Bölüme gönderilmesine karar  verilmiĢtir. 

4. Bölüm BaĢkanı tarafından 25/4/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas  incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiĢtir. 

5. BaĢvuru konusu olay ve olgular ile baĢvurunun bir örneği görüĢ için Adalet  Bakanlığına gönderilmiĢtir. Adalet Bakanlığının 26/6/2014 tarihli yazısı, 7/7/2014 tarihinde  baĢvurucuya tebliğ edilmiĢtir. BaĢvurucu, görüĢünü 22/7/2014 tarihinde Anayasa  Mahkemesine sunmuĢtur. 

III. OLAY VE OLGULAR 

A. Olaylar 

6. BaĢvuru formu ve ekleri ile baĢvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit  edilen ilgili olaylar özetle Ģöyledir:

BaĢvuru Numarası : 2014/1440 Karar Tarihi : 26/2/2015 

7. BaĢvurucu, silahlı terör örgütüne üye olmak suçlamasıyla 5/11/2006 tarihinde  gözaltına alınmıĢ ve 8/11/2006 tarihinde tutuklanmıĢtır. 

8. Ġstanbul Cumhuriyet BaĢsavcılığının 13/11/2006 tarihli iddianamesiyle  baĢvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçunu iĢlediği iddiasıyla cezalandırılması için  Ġstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesine ceza davası açılmıĢtır. Ġddianameye göre, bir cinayet  davasının soruĢturması sırasında Ģüpheli olarak 2006 yılı Temmuz ayında yakalanan Ġ.Ç.  geçmiĢte örgütle bağlantısının bulunduğunu, 2004 yılı Temmuz ayında terör örgütü PKK’nın  Irak’ın Kuzeyinde bulunan kamplarına gittiğini ve burada Türkçe adı Demokratik KurtuluĢ  Partisi olan Partiya Rızgariya Demokratik’in (PRD) kongresine delege olarak katılan  baĢvurucuyu gördüğünü beyan etmiĢtir. Ġddianamede ayrıca baĢvurucunun 5/6/2011 tarihinde  terör örgütü PKK mensuplarınca Demokratik Toplum Partisinin (DTP) Bağcılar ġubesinde  yaptığı toplantı sırasında yakalandığı belirtilmiĢ ve baĢvurucunun PKK/KONGRA-GEL terör  örgütünün üyesi olduğu iddia edilmiĢtir. 

9. Emniyet Genel Müdürlüğünün ilk derece mahkemesine sunduğu bilgi notuna göre  iddianamede adı geçen ve PKK kamplarında yapılan PRD kongresi 22/9/2004 ile 29/9/2004  tarihleri arasında yapılmıĢtır. Bilgi notuna göre söz konusu kongre 98 örgüt mensubunun  katılımıyla gerçekleĢtirilmiĢ, bu kongrede Ģehir merkezlerinde Öz Savunma Birlikleri adı  altına yeni bir silahlı yapılanmaya gidilmesi ve PRD’nin daha etkin çalıĢması için Türkiye  ÇalıĢma Merkezi (TÇM) adı altında oluĢturulan yapının tekrar faaliyete geçirilmesi gibi bazı  kararlar alınmıĢtır. Sözü geçen bilgi notunda TÇM, PRD, Öz Savunma Birlikleri, PKK’nın  silahlı kanadı olan HPG hakkında daha ayrıntılı bilgiler yer almakla birlikte baĢvurucunun  iddianamede bahsedilen kongreye katılımı ile ilgili bir bilgi yer almamıĢtır.  

10. Polis kayıtlarına göre baĢvurucu, 12/6/2004 tarihinde Irak’ın Kuzeyine geçmiĢ ve  20/8/2004 tarihinde yurda dönüĢ yapmıĢtır. 

11. Ayrıca iddianamede baĢvurucunun, 5/6/2011 tarihinde, PKK mensuplarının  Bağcılar DTP Ģubesinde yaptığı toplantı sırasında yakalandığı iddia edilmiĢ ise de söz konusu  toplantının hangi surette terör örgütü mensuplarınca yapılan bir toplantı olduğu yönünde daha  fazla bir açıklamaya yer verilmemiĢtir.  

12. Ġstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen dava sırasında baĢvurucunun terör  örgütü mensubu olduğunun ispat edilmesi için savcılık mahkemeye baĢka deliller de  sunmuĢtur. Bunlardan en önemlisi 1 Nolu Gizli Tanığın 28/2/2009 tarihinde Ġstanbul Emniyet  Müdürlüğü tarafından alınmıĢ olan ifadesidir. Bu ifade iki yılı aĢkın bir süreden sonra savcılık  tarafından 28/4/2011 tarihinde Ġlk Derece Mahkemesine ibraz edilmiĢtir. 

13. 1 Nolu Gizli Tanık, baĢvurucunun, 2000, 2001, 2002 yıllarında Demokratik Halk  Partisi (DEHAP) Esenler Ġlçe Gençlik Kolları BaĢkanı olduğunu, bu dönemde S.G. isimli  yardımcısı ile birlikte dört kiĢinin terör örgütünün kırsal alandaki silahlı yapılanmasına  katılımı için çalıĢtığını, kendisinin kabul etmediğini ancak diğerlerinin örgüte katıldıklarını  iddia etmiĢtir. Sözü geçen tanık, baĢvurucunun Esenler Ġlçe Gençlik Kolları BaĢkanı olduğu  dönemde PKK terör örgütü lehine molotof kokteylli eylemlerin talimatını verdiğini iddia  etmiĢtir. 

14. Savcılık son olarak tanık H.N’nin polis merkezinde vermiĢ olduğu ifadeyi delil  olarak sunmuĢtur. Bu ifadede tanık H.N., 2004 Yılı Haziran ayında Türkçe adı Özgür Kadın  Partisi olan Partiya Jina Azad (PJA) isimli terör örgütü yapılanmasının Kandil’de yapılan 5.  kongresine katıldığını ve baĢvurucunun da bu kongrede bulunduğunu ileri sürmüĢtür. Tanık 

BaĢvuru Numarası : 2014/1440 Karar Tarihi : 26/2/2015 

H.A. Ġlk derece Mahkemesinde yapılan duruĢmada polis nezdinde verdiği beyanları  reddetmiĢtir.  

15. Yargılama devam ederken baĢvurucu 22/7/2007 tarihli milletvekili genel  seçimlerinde Ġstanbul bağımsız milletvekili seçilmiĢtir. BaĢvurucunun tahliye talebi üzerine  Ġstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi 24/7/2007 tarihinde baĢvurucunun tahliyesine karar  vermiĢtir. BaĢvurucu, 12 Haziran 2011 tarihinde yapılan 24. Dönem Milletvekili Genel  Seçiminde yeniden Ġstanbul bağımsız milletvekili adayı olmuĢ ve seçilmiĢtir. 

16. Ġstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi 18/9/2012 tarihinde baĢvurucunun, silahlı terör  örgütüne üye olma suçundan 8 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve karar  kesinleĢinceye kadar “yurt dışına çıkmamak” adli kontrol tedbirinin uygulanmasına karar  vermiĢtir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı Ģöyledir: 

“… 

Sanık hakkında düzenlenen iddianamede, sanığın 2004 yılı Temmuz - Ağustos aylarında  Kuzey Irak'ta bulunan Kandil Dağındaki örgüt kamplarında düzenlenen PRD isimli  yapılanmanın 2. kongresine Türkiye delegesi olarak örgüt kıyafeti ile katıldığı iddiası ile kamu  davası açılmış olup, yargılama sırasında Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından sanık hakkında  anılan örgüte eleman kazandırdığı, örgüt adına Esenler ilçesinde bir kısım eylemlerin  talimatlarını verdiği ve PJA kongresine katıldığı iddialarını içerir tanık ve gizli tanık  beyanları gönderilmiştir. 

Sanık ve müdafileri yargılamanın başından itibaren, sanığın Kuzey Irak bölgesine  Dohuk Belediyesi ile bağlantılı olarak yasal çalışmalara katılmak amacı ile gittiği, aleyhe  beyan veren tanığın cinayet suçundan yargılanması nedeni ile ifadesine itibar edilemeyeceği  ve dosyaya yargılama aşamasında gelen tanık ve gizli tanık beyanlarının Emniyet güçleri  tarafından delil uydurma çabası olduğunu savunmuşlardır. Sanık savunmasında belirtildiği ve  sanığın yurt dışına giriş ve çıkış kayıtlarından anlaşıldığı üzere sanık, 12.06.2004 tarihinde  Habur Gümrük Kapısından çıkış yapmış ve 20.08.2004 tarihinde aynı kapıdan yurda giriş  yapmıştır. 

Sanık ile ilgili olarak; 

- Tanık İ.Ç.’nin soruşturma aşamasından itibaren yargılama aşamasında ve  kendisinin yargılandığı 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2006/210 esas sayılı dosyasında aynı  içerikte ve istikrarlı olarak ve hatta örgütten ifade vermemesi konusunda tehdit de aldığını  belirterek, 2004 yılı Temmuz ayı sonlarında PRD konferansına katılmak için Türkiye'den  gelen tamamı örgüt mensuplarının giydiği kıyafetlerden giymiş ve kampta silahlı eğitim alan  delegeler arasında sanık Sebahat Tuncel'in de bulunduğuna yönelik beyan ve teşhisi ve bu  beyanı destekleyen anılan tarihlerde 98 mensubun katılımı ile PRD nin 2. olağan kongresinin  gerçekleştirildiğine dair Emniyet Genel Müdürlüğün'den gelen bilgi notu, 

Tanığın, sanık ile bağlantısı olmayan bir adli cinayet suçundan yargılanmasının tek  başına beyanını itibarsız kılmayacağı ve tanık ile sanık arasında gerçeğe aykırı beyan  verilmesini gerektirir bir durum olduğuna dair bir belge yada bilginin mevcut bulunmaması, 

12.06.2004 - 20.08.2004 tarihleri arasında Kuzey Irak bölgesinde bulunduğu sabit  olan sanığın, yasal alanda Dohuk Belediyesi ile irtibatlı olarak çalışma yapmış olduğu kabul  edilse bile, bu durumun bölgedeki sosyal ve siyasi yapı ile güvenlik durumu da dikkate  alındığında anılan kongreye katılmasına engel olmayacağı ve bu konuda dinlenilen ve  dinlenilecek tanık beyanlarının, sanığın tüm faaliyetlerini 24 saat boyunca gözlemlemeleri  olanaksız bulunduğundan sonucu değiştirmeyeceği,  

- 1 No.lu gizli tanığın soruşturma ve yargılama aşamasında aynı içerikte ve istikrarlı  olarak Azad kod isimli şahsın, Mehmet kod isimli İ.D.’nin ve A.Z. isimli şahsın iki çocuğunu 

BaĢvuru Numarası : 2014/1440 Karar Tarihi : 26/2/2015 

sanığın örgütün kırsal alanına gönderdiğine ve kendisini de örgütün kırsal alanına göndermek  istediğine ve Sebahat Tuncel'in burada yardımcısı ile birilikte gençleri kandırarak örgütün  kırsal alanına eleman aktarımı sağladığına, sanık Sebahat Tuncel'in 2001 - 2002 yıllarında  Esenler DEHAP ilçe gençlik kolları başkanı olarak görev yaptığı dönemde PKK terör örgütü  lehine yapılan molotof kokteylli korsan gösteri eylemlerinin talimatını verdiğine, sanığın 2003  yılında Esenler Çarşıda yapılan eylemin talimatını verdiğine ve sanığın 1998-1999 tarihleri  arasında Kandil Dağında örgüt mensuplarının giydiği kıyafetle elinde kaleşnikof silahla  çekilmiş fotoğrafını gördüğüne dair beyan ve teşhisi, 

01/07/2003 tarihinde istinat duvarlarına ve okul duvarlarına yasa dışı yazılama  yapıldığına, 15/08/2003 tarihinde Esenler ilçesi Havaalanı Mahallesinde yasa dışı pankart  asıldığına, 06/06/2003 tarihinde Esenler ilçesi Kazım Karabekir Mahallesinde 8-10 kişilik bir  grubun yola molotof atarak yasa dışı slogan attıklarına, 23/08/2003 tarihinde Fatih  Mahallesinde terör örgütü ele başısı lehine yasa dışı pankart asılmış olduğuna, 16/08/2003  tarihinde Esenler Kazım Karabekir Mahallesinde el yapımı bomba bulunan yasa dışı pankart  asılmış olduğuna, 15/08/2003 tarihinde bir iş yerinin kundaklandığına ve 12/08/2003  tarihinde Esenler İlçesi Kazım Karabekir Mahallesinde yasa dışı pankart asılması ve molotof  atılması eyleminin gerçekleştiğine dair, tanık beyanını destekleyen ve anılan örgüt lehine  yapılan bir kısım eylemleri gösteren Emniyet Müdürlüğün'den gelen yazı cevabı, 

- Tanık H.N.’ın Emniyet Müdürlüğü'nde ve nöbetçi hakimlikte aynı mahiyette olan  sanığın Kandil'de Haziran 2004 tarihinde yapılan PJA'nın 5. Kadın Kongresine örgütün  talimatı doğrultusunda örgütün giymiş olduğu tek tip elbise ile PJA delegesi olarak  katıldığına dair beyan ve teşhisi, (PJA, Kürtçe "Partiya Jina Azad" isimli örgüt yapılanması  olup, Türkçe ismi "Özgür Kadın Partisi"dir, anılan yapılanmanın 5. olağan kongresi 17  Haziran - 02 Temmuz 2004 tarihleri arasında Kuzey Irak Bölgesinde Kandil Dağındaki örgüt  kamplarında gerçekleştirilmiştir. Anılan yapılanmanın amacı terör örgütü içerisinde kadın  sayısının artması, başta intihar saldırıları ve sızma girişimleri olmak üzere kadınların  eylemlerde daha etkili bir şekilde kullanılması, erkek egemenliğinden kurtulmak ve kadın  ordulaşmasının yaratılması olup, 26-30 Ekim 1986 tarihinde PKK terör örgütünün 3.  kongresinde alınan karar ile ayrı bir yapılanma olarak kurulmuş, 2000 yılında alınan karar  ile PJA ismini almıştır. ) Tanığın talimatla alınan beyanının farklı olmasının tüm örgütlü  suçların yargılamasında doğal olduğu ve soruşturma aşamasında müdafi huzurunda usulüne  uygun olarak alınan beyanlara itibar edilmemesini gerektirir dosya kapmasına yansıyan bilgi  ve belge bulunmaması, 

- Savunma tanıkları A.D. ve S. G.'nın beyanlarının soyut nitelikte bulunması ve  yukarıda açıklandığı gibi sanığın Dohuk Belediyesi ile irtibatlı olarak Kuzey Irak Bölgesinde  bulunmasının, sanığın tüm faaliyetlerini bu amaca özgülediği anlamını taşımayacağı, 

- Son olarak tanık İ.Ç. ve H.N.'ın beyanlarının birbirleri ile zaman ve mekan açısında  uyumlu bulunması ve bu iki tanığın ve gizli tanığın beyanlarının içerik olarak aynı mahiyette  ve çelişkisiz bulunması,  

Dikkate alınarak; Sanık Sebahat Tuncel'in PKK terör örgütüne eleman kazandırmaya  yönelik olarak faaliyetlerde bulunduğu, bu bağlamda yukarıda adı geçen dört kişiyi anılan  terör örgütünün dağ kadrosuna katılımını sağladığı ve gizli tanığı da bu konuda  yönlendirmeye çalıştığı, 2003 yılında PKK terör örgütü lehine yapılacak olan bir kısım yasa  dışı şiddet içeren eylemlerin talimatını verdiği, 12.06.2004 - 20.08.2004 tarihleri arasında  Kuzey Irak Bölgesinde bulunduğu, PKK terör örgütünün bir yapılanması olan PJA'nın 17  Haziran-2 Temmuz 2004 de Kandil Dağındaki örgüt kamplarında yapılan (5. Kadın Kongresi)  Kongresine tek tip örgüt kıyafeti ile katıldığı, bu kongreden daha sonra ki PRD’nin ( Partiya  Rızgariya Demokratik- Demokratik Kurtuluş Partisi) Kandil Dağındaki örgüt kamplarında  yapılan 2. olağan kongresine Türkiye delegesi olarak katılmak amacıyla tek tip örgüt kıyafeti  giyerek kampta bulunmaya devam ettiği, ancak kongre tarihinden önce kamptan ayrıdığının  anlaşıldığı, PRD’nin ülkemizdeki sivil itaatsizlik olarak adlandırılan eylemleri aktif bir şekilde 

BaĢvuru Numarası : 2014/1440 Karar Tarihi : 26/2/2015 

organize eden ve örgütün dağ kadrosuna elaman aktarımı sağlayan PKK terör örgütünün alt  bir kuruluşu olduğu, PJA nın ise PKK terör örgütüne kadın eleman kazandırmayı ve kadınları  eylemlerde daha fazla kullanmayı amaçlayan PKK terör örgütünün alt yapılanması olduğu ve  sonuç olarak sanığın bu faaliyetleri ile PKK terör örgütünün ve alt yapılanmalarının etkin bir  üyesi olduğu, iddia, tanık İ.Ç ve 1. no.lu gizli tanığın soruşturma aşamasından itibaren  istikrar arz eden beyanları, tanık H.N.'ın müdafi huzurunda alınan soruşturma aşamasındaki  ifade içerikleri, tanık beyanlarını doğrulayan İl Emniyet Müdürlüğü'nden gelen eylemlere  ilişkin belgeler ve Emniyet Genel Müdürlüğü'nden gelen bilgi notu ve tüm dosya kapsamından  anlaşılmış olup, sanığın örgüt üyeliğindeki etkin konumu, eylemlerindeki çeşitlilik ve yoğunluk  dikkate alınarak ceza alt sınırından uzaklaşılarak isnat olunan suçtan cezalandırılmasına  dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.” 

17. BaĢvurucu, Ġstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin nihai kararını temyiz etmiĢ;  Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 24/12/2013 tarihli ilamı ile ilk derece mahkemesinin kararı  onanmıĢtır. Onama Kararı baĢvurucu tarafından 24/12/2013 tarihinde öğrenilmiĢtir. 

18. BaĢvurucu, 20/1/2014 tarihinde bireysel baĢvuruda bulunmuĢtur.  

19. BaĢvurucu 28/11/2012 tarihinde, milletvekili olduğu halde hakkında “yurtdışına  çıkamamak” Ģeklinde adli kontrol tedbirinin uygulanması nedeniyle adil yargılanma ve siyasal  katılım hakkı ile ifade hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürerek Anayasa Mahkemesine  bireysel baĢvuruda bulunmuĢtur. 

20. Anayasa Mahkemesinin 20/2/2014 tarih ve B. No: 2012/1051 sayılı kararı ile  baĢvurucunun, seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının ihlal edildiği iddiasıyla  ilgili olarak Anayasa’nın 67. maddesinin birinci fıkrasının ihlal edilmediğine, diğer Ģikayetler  hakkında baĢvuruların kabul edilemezliğine karar verilmiĢtir. 

B. Ġlgili Hukuk 

21. Anayasa’nın “Yasama dokunulmazlığı” baĢlıklı 83. maddesi Ģöyledir: 

“Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden,  Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine  Meclisce başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan  sorumlu tutulamazlar. 

Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı  olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır cezayı  gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla  Anayasanın 14 üncü maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır. Ancak, bu halde yetkili  makam, durumu hemen ve doğrudan doğruya Türkiye Büyük Millet Meclisine bildirmek  zorundadır. 

Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi hakkında, seçiminden önce veya sonra verilmiş bir  ceza hükmünün yerine getirilmesi, üyelik sıfatının sona ermesine bırakılır; üyelik süresince  zamanaşımı işlemez. 

Tekrar seçilen milletvekili hakkında soruşturma ve kovuşturma, Meclisin yeniden  dokunulmazlığını kaldırmasına bağlıdır. 

Türkiye Büyük Millet Meclisindeki siyasî parti gruplarınca, yasama dokunulmazlığı ile  ilgili görüşme yapılamaz ve karar alınamaz.”  

22. Anayasa’nın “Temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılamaması” baĢlıklı 14.  maddesi Ģöyledir:

BaĢvuru Numarası : 2014/1440 Karar Tarihi : 26/2/2015 

“Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle  bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti  ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz. 

Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve  hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde  sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde  yorumlanamaz. 

Bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla  düzenlenir.” 

23. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Silâhlı örgüt” baĢlıklı 314.  maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları Ģöyledir:  

“Madde 314- (1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek  amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile  cezalandırılır. 

(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası  verilir.” 

24. 12/4/1991 tarih ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun “Terör amacı ile  işlenen suçlar” baĢlıklı 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi Ģöyledir:  

“Aşağıdaki suçlar 1 inci maddede belirtilen amaçlar doğrultusunda suç işlemek üzere  kurulmuş bir terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlendiği takdirde, terör suçu sayılır: 

Türk Ceza Kanununun 79, 80, 81, 82, 84, 86, 87, 96, 106, 107, 108, 109, 112, 113, 114,  115, 116, 117, 118, 142, 148, 149, 151, 152, 170, 172, 173, 174, 185, 188, 199, 200, 202, 204,  210, 213, 214, 215, 223, 224, 243, 244, 265, 294, 300, 316, 317, 318 ve 319 uncu maddeleri  ile 310 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan suçlar. 

…” 

25. 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun “Cezaların artırılması” baĢlıklı 5.  maddesi Ģöyledir:  

“3 ve 4 üncü maddelerde yazılı suçları işleyenler hakkında ilgili kanunlara göre tayin  edilecek hapis cezaları veya adlî para cezaları yarı oranında artırılarak hükmolunur. Bu  suretle tayin olunacak cezalarda, gerek o fiil için, gerek her nevi ceza için muayyen olan  cezanın yukarı sınırı aşılabilir. Ancak, müebbet hapis cezası yerine, ağırlaştırılmış müebbet  hapis cezasına hükmolunur. 

Suçun, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmiş olması dolayısıyla ilgili maddesinde  cezasının artırılması öngörülmüşse; sadece bu madde hükmüne göre cezada artırım yapılır.  Ancak, yapılacak artırım, cezanın üçte ikisinden az olamaz. 

Bu madde hükümleri çocuklar hakkında uygulanmaz.” 

26. 4/12/2014 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Tanığa ilk önce  sorulacak hususlar ve tanığın korunması” kenar baĢlıklı 58. maddesi Ģöyledir: 

“(1) Tanığa, ilk önce adı, soyadı, yaşı, işi ve yerleşim yeri, işyerinin veya geçici olarak  oturduğu yerin adresi, varsa telefon numaraları sorulur. Gerekirse tanıklığına ne dereceye  kadar güvenilebileceği hakkında hâkimi aydınlatacak durumlara, özellikle şüpheli, sanık veya  mağdur ile ilişkilerine dair sorular yöneltilir.

BaĢvuru Numarası : 2014/1440 Karar Tarihi : 26/2/2015 

(2) Tanık olarak dinlenecek kişilerin kimliklerinin ortaya çıkması kendileri veya yakınları  açısından ağır bir tehlike oluşturacaksa; kimliklerinin saklı tutulması için gerekli önlemler  alınır. Kimliği saklı tutulan tanık, tanıklık ettiği olayları hangi sebep ve vesile ile öğrenmiş  olduğunu açıklamakla yükümlüdür. Kimliğinin saklı tutulması için, tanığa ait kişisel bilgiler,  Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından muhafaza edilir. 

(3) Hazır bulunanların huzurunda dinlenmesi, tanık için ağır bir tehlike teşkil edecek ve  bu tehlike başka türlü önlenemeyecekse ya da maddî gerçeğin ortaya çıkarılması açısından  tehlike oluşturacaksa; hâkim, hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan da tanığı  dinleyebilir. Tanığın dinlenmesi sırasında ses ve görüntülü aktarma yapılır. Soru sorma hakkı  saklıdır. 

(4) Tanıklık görevinin yapılmasından sonra, kişinin kimliğinin saklı tutulması veya  güvenliğinin sağlanması hususunda alınacak önlemler, ilgili kanunda düzenlenir. 

(5) İkinci, üçüncü ve dördüncü fıkra hükümleri, ancak bir örgütün faaliyeti çerçevesinde  işlenen suçlarla ilgili olarak uygulanabilir. 

27. 5271 sayılı Kanun’un “Sanığın savunma delillerinin toplanması istemi” kenar  baĢlıklı 177. maddesi Ģöyledir: 

“(1) Sanık, tanık veya bilirkişinin davetini veya savunma delillerinin toplanmasını  istediğinde, bunların ilişkin olduğu olayları göstermek suretiyle bu husustaki dilekçesini  duruşma gününden en az beş gün önce mahkeme başkanına veya hâkime verir. 

(2) Bu dilekçe üzerine verilecek karar, kendisine derhâl bildirilir. 

(3) Sanığın kabul edilen istemleri, Cumhuriyet savcısına da bildirilir.” 

28. 5271 sayılı Kanun’un “Doğrudan soru yöneltme ” kenar baĢlıklı 201. maddesinin  (1) numaralı fıkrası Ģöyledir: 

“Cumhuriyet savcısı, müdafi veya vekil sıfatıyla duruşmaya katılan avukat; sanığa,  katılana, tanıklara, bilirkişilere ve duruşmaya çağrılmış diğer kişilere, duruşma disiplinine  uygun olarak doğrudan soru yöneltebilirler. Sanık ve katılan da mahkeme başkanı veya hâkim  aracılığı ile soru yöneltebilir. Yöneltilen soruya itiraz edildiğinde sorunun yöneltilmesinin  gerekip gerekmediğine, mahkeme başkanı karar verir. Gerektiğinde ilgililer yeniden soru  sorabilir.” 

29. 5271 sayılı Kanun’un “Duruşmada okunması zorunlu belge ve tutanaklar” kenar  baĢlıklı 209. maddesinin (1) numaralı fıkrası Ģöyledir: 

“Naip veya istinabe yoluyla sorgusu yapılan sanığa ait sorgu tutanakları, naip veya  istinabe yoluyla dinlenen tanığın ifade tutanakları ile muayene ve keşif tutanakları gibi delil  olarak kullanılacak belgeler ve diğer yazılar, adlî sicil özetleri ve sanığın kişisel ve ekonomik  durumuna ilişkin bilgilerin yer aldığı belgeler, duruşmada okunur.” 

30. 5271 sayılı Kanun’un “Delilleri takdir yetkisi” kenar baĢlıklı 217. maddesi  Ģöyledir: 

“(1)Hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere  dayandırabilir. Bu deliller hâkimin vicdanî kanaatiyle serbestçe takdir edilir.  

(2) Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.”

BaĢvuru Numarası : 2014/1440 Karar Tarihi : 26/2/2015 

IV. ĠNCELEME VE GEREKÇE 

31. Mahkemenin 26/2/2015 tarihinde yapmıĢ olduğu toplantıda, baĢvurucunun 20/1/2014 tarih ve 2014/1440 numaralı bireysel baĢvurusu incelenip gereği düĢünüldü: 

A. BaĢvurucunun Ġddiaları 

32. BaĢvurucu, 

i. Hakkında verilen mahkûmiyet kararının ideolojik ve politik bir karar olduğunu bu  sebeple Anayasa’nın 10. maddesinde yer alan eĢitlik ilkesinin, kesinleĢmiĢ bir karar  bulunmadan yurtdıĢına çıkıĢ yasağı konulmuĢ olmasının Anayasa’nın 38. maddesinde yer alan  masumiyet karinesinin, kendisi milletvekili seçildikten sonra yargılamanın durdurulması  yönündeki taleplerinin reddedilerek yargılamaya devam edilmesi nedeniyle yasama  dokunulmazlığını düzenleyen Anayasa’nın 83. maddesinin ve siyasal katılım hakkını güvence  altına alan Anayasa’nın 67. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüĢtür.  

ii. Mahkûmiyet kararının esas itibariyle üç tanık beyanına dayandığını ve her üç  tanığın beyanlarının da mahkûmiyete esas alınamayacağını ileri sürmüĢtür.  

BaĢvurucu, tanıklardan Ġ.Ç.’ın bir tanıkta bulunması gerekli niteliklere sahip  olmadığını, bu kiĢi hakkında adam öldürme, suç tasnii ve cinsel istismar iddiasıyla  soruĢturmalar ve kamu davaları açıldığını, bu soruĢturma ve davaların araĢtırılması  taleplerinin derece mahkemesince gerekçesiz olarak reddedildiğini belirtmiĢtir. BaĢvurucu,  söz konusu tanığın kardeĢinin terör örgütüne katılarak ölmesi neticesinde kardeĢinin  intikamını almaya çalıĢtığını, tanığın bu yöndeki saikinin ortaya çıkartılması için bu tanıkla  ilgili ulusal bir televizyon kanalında yapılan programın da getirtilerek izlenmesi taleplerinin  reddedildiğini ileri sürmüĢtür. Ayrıca tanığın beyanında geçen ve baĢvurucunun iliĢkili  olduğunu ileri sürdüğü PRD isimli örgütün baĢvurucunun anlatımlarındaki tarihlerde olup  olmadığının ĠçiĢleri Bakanlığından sorulma taleplerinin reddedildiğini ileri sürmüĢtür. 

BaĢvurucu, kendisi aleyhine ifade veren ikinci kiĢi olan 1 nolu gizli tanığın  dinlenmesinde adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde bir dizi usul hatası yapıldığını ileri  sürmüĢtür. BaĢvurucu, gizli tanığın beyanlarında geçen bazı maddi olay ve olguların  doğruluğunun kendisinin talebine rağmen mahkemece araĢtırılmadığı gibi kendisinin ortaya  koyduğu delillerin de dikkate alınmadığını ileri sürmüĢtür. 1 nolu gizli tanığın beyanlarında  geçen ve baĢvurucunun araĢtırılmadığını ileri sürdüğü hususlar Ģunlardır: BaĢvurucu, 2003  yılında DEHAP Esenler Ġlçe BaĢkanı olduğu iddiasının gerçek dıĢı olduğunu, bu hususun  Ġstanbul Emniyet Müdürlüğü partiler masasından sorulması taleplerinin reddedildiğini beyan  etmiĢtir. BaĢvurucu, PKK terör örgütünün dağ kadrolarına gönderilmek üzere birlikte  çalıĢtıkları kiĢiyi tanımadığını, kaldı ki bu kiĢinin o tarihlerde cezaevinde olduğunu  öğrendiğini, bu kiĢinin hangi tarihlerde cezaevinde kaldığının Cumhuriyet Savcılığından  sorulması taleplerinin reddedildiğini belirtmiĢtir. BaĢvurucu, GökkuĢağı isimli derneğin  yöneticisi olduğu ve faaliyetlerini bu dernek çatısı altında yürüttüğü iddiasının gerçek dıĢı  olduğunu kendisinin bu dernekle bir ilgisinin olup olmadığının Emniyet Müdürlüğü Dernekler  Masasından sorulması taleplerinin reddedildiğini belirtmiĢtir. HADEP Esenler gençlik kolu  baĢkanı olduğu iddialarının gerçek dıĢı olduğunu ve bu husususun Emniyet Müdürlüğü  Partiler Masasından sorulması taleplerinin reddedildiğini ve Mahkemece bu beyanların  doğruluğunun baĢka türlü de araĢtırılmadığını ileri sürmüĢtür. BaĢvurucu mahkûmiyet kararının önemli ölçüde dayandığı 1 nolu gizli tanığın beyanlarının kolluk güçlerince  alındıktan iki yıl sonra ve dosyanın ilerleyen aĢamalarında getirildiğini, bu kiĢinin duruĢma 

BaĢvuru Numarası : 2014/1440 Karar Tarihi : 26/2/2015 

sırasında ifadesi alınırken hazırlık ifadesinin usule aykırı olarak okunması ile yetinildiğini ve  bu tanığa soru soramadıklarını ileri sürmüĢtür. 

BaĢvurucu, aleyhine ifade veren H.N’ın mahkeme heyeti önündeki ifadelerinin değil  hazırlıkta yönlendirme altında alınan ifadelerinin esas alındığını ileri sürmüĢtür. BaĢvurucu,  H.N’ın “bipolar bozukluk manik epizod” teĢhisi ile Adli Sağlık Kurulu raporu bulunduğunu,  sonraki beyanlarında kollukta alınan beyanlarını hatırlamadığını, bu beyanların alınması  sırasında Ģuurunun yerinde olmadığını söylediğini, bu tanığın kolluk beyanlarının da güvenilir  olmadığını ileri sürmüĢtür. 

Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yargılandığı Ġstanbul 10. Ağır Ceza  Mahkemesinin 18/9/2012 tarihli kararının gerekçesinin iddianameyi tekrar etmekten ibaret  olduğunu, ne baĢvurucu aleyhine ileri sürülen delillerin ne de savunmanın gerçekçi bir  değerlendirilmesinin yapılmadığını, bu sebeple Anayasa’nın 141. maddesinin ve bilhassa  tanık beyanlarına karĢı ileri sürdükleri ve araĢtırılmasını istedikleri taleplerinin makul bir  gerekçe olmaksızın reddedilmesi ve maddi gerçeğin resen de araĢtırılmaması nedeniyle adil  yargılama ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüĢtür. 

iii. Uzunca bir süre tutuklu olarak yargılandığı yargılamanın yaklaĢık 8 yıl sürdüğünü  bu sebeple makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüĢtür.  

B. Değerlendirme 

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden 

a. Seçme, Seçilme ve Siyasî Faaliyette Bulunma Haklarının Ġhlali Ġddiası 

33. BaĢvurucu, hakkında hükmedilen mahkûmiyet kararının kendisinin siyasi kimliği  nedeniyle ideolojik ve politik bir karar olduğunu bu sebeple Anayasa’nın 10. maddesinde yer  alan eĢitlik ilkesinin, kesinleĢmiĢ bir karar bulunmadan yurtdıĢına çıkıĢ yasağı konulmuĢ  olmasının Anayasa’nın 38. maddesinde yer alan masumiyet karinesinin, kendisi milletvekili  seçildikten sonra yargılamanın durdurulması yönündeki taleplerinin reddedilerek yargılamaya  devam edilmesi nedeniyle yasama dokunulmazlığını düzenleyen Anayasa’nın 83. maddesinin  ve siyasal katılım hakkını güvence altına alan Anayasa’nın 67. maddesinin ihlal edildiğini  ileri sürmüĢtür.  

34. BaĢvurucunun yurtdıĢına çıkıĢ yasağı konulmasına iliĢkin Ģikayetleri Anayasa  Mahkemesinin 2012/1051 sayılı dosyasında incelenmiĢ ve 20/2/2014 tarihli karar ile baĢvuru  kabul edilemez bulunmuĢtur. Mevcut koĢullarda aynı konuda daha önce verilen söz konusu  karardan ayrılmayı gerektiren bir durum olmadığından baĢvurunun bu yönden incelenmesine  gerek bulunduğu düĢünülmemiĢtir.  

35. Anayasa Mahkemesi, olayların baĢvurucu tarafından yapılan hukuki  nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder.  BaĢvurucunun seçilmiĢ bir parlamenter olmasına rağmen durdurulmayarak yargılamaya  devam edilmesinin yasama dokunulmazlığını düzenleyen Anayasa’nın 83. maddesine aykırı  olduğu yönündeki Ģikâyetleri ile Anayasa’nın 10. maddesinin ihlal edildiği yönündeki  Ģikâyetlerinin “Seçme, seçilme ve siyasî faaliyette bulunma hakları”nın yer aldığı Anayasa’nın  67. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıĢtır. 

36. Anayasa’nın “Seçme, seçilme ve siyasî faaliyette bulunma hakları” baĢlıklı 67.  maddesinin birinci fıkrası Ģöyledir:

BaĢvuru Numarası : 2014/1440 Karar Tarihi : 26/2/2015 

“Vatandaşlar, kanunda gösterilen şartlara uygun olarak, seçme, seçilme ve bağımsız  olarak veya bir siyasî parti içinde siyasî faaliyette bulunma ve halkoylamasına katılma  hakkına sahiptir.” 

37. Avrupa Ġnsan Hakları SözleĢmesi’ne (SözleĢme) Ek Protokol 1’in 3. maddesi  Ģöyledir: 

“Yüksek Sözleşmeci Taraflar, yasama organının seçilmesinde halkın kanaatlerinin  özgürce açıklanmasını sağlayacak şartlar içinde, makul aralıklarla, gizli oyla serbest şeçimler  yapmayı taahhüt ederler.”  

38. Anayasa’nın 67. maddesinde seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasi  parti içinde siyasî faaliyette bulunma hakkı güvence altına alınmıĢtır. Seçimler ve siyasi  haklar Anayasa’nın 2. maddesinde ifadesini bulan demokratik devletin vazgeçilmez  unsurlarıdır (AYM, E.2002/38, K.2002/89, K.T. 8/10/2002). Benzer Ģekilde Avrupa Ġnsan  Hakları Mahkemesi de (AĠHM) “serbest seçim hakkı”nı Avrupa kamu düzeninin temel unsuru  olan demokrasinin en önemli ilkelerinden biri olarak kabul etmektedir. AĠHM, SözleĢme'ye  Ek 1 No.lu Protokol’ün 3. maddesinin koruduğu hakların, hukukun üstünlüğüne dayanan  etkili ve anlamlı bir demokrasinin temellerinin kurulması ve sürdürülmesi için hayati öneme  sahip olduğunu belirtmiĢtir (bkz. Mathieu-Mohin ve Clerfayt/Belçika, B. No. 9267/81,  2/3/1987, § 47; Danoka/Letonya [BD], B. No: 58278/00, 16/3/2006, § 103; Yumak ve  Sadak/Türkiye [BD], B. No: 10226/03, 8/7/2008, § 105). 

39. Anayasa’nın 67. maddesinin birinci fıkrasında yer alan haklar demokrasiyi hayata  geçirme hedefi ile doğrudan bağlantılıdır. Siyasi haklar, seçimlerde oy kullanma, aday olma  ve seçilme haklarının yanında siyasi faaliyette bulunma hakkını da kapsar (B. No: 2012/1272,  4/12/2013, § 110). Parlamenter demokraside halk ile yönetim arasındaki bağlantıyı ve  parlamentonun siyasi meĢruiyetini, demokratik usul ve esaslara göre belirlenen seçimler  aracılığıyla halkın temsilcisi olarak seçilen milletvekilleri gerçekleĢtirirler (B. No: 2012/1272,  4/12/2013, § 127). 

40. Bununla birlikte seçilme hakkı sadece seçimlerde aday olma hakkını değil, aynı  zamanda ilgilinin seçildikten sonra milletvekili sıfatıyla temsil yetkisini fiilen  kullanabilmesini de kapsar. Bu bağlamda seçilmiĢ milletvekilinin yasama faaliyetine  katılmasına yönelik müdahale, sadece onun seçilme hakkına değil, aynı zamanda  seçmenlerinin serbest iradelerini açıklama hakkına (aynı yöndeki AĠHM kararı için bkz.  Sadak ve Diğerleri/Türkiye, B.No. 25144/94, 26149/95, 26154/95, 27100/95, 27101/95,  11/6/2002, § 33, 40) ve siyasi faaliyette bulunma hakkına yönelik bir müdahale teĢkil edebilir (B. No: 2012/1051, 20/2/2014, § 67). 

41. Yasama yetkisinin sahibi olan parlamento ve onu oluĢturan milletvekilleri  anayasal sınırlar içinde toplumda var olan farklı siyasi görüĢlerin temsilcileridirler. Serbest  seçimlerle halkın adına karar alma yetkisi verilen milletvekillerinin asli görev alanı  parlamento olup, sahip oldukları görev alanı üstün kamusal yarar ve önem içermektedir (B.  No: 2012/1272, 4/12/2013, § 128).  

42. Siyasi faaliyetlerde her ülkenin kendi koĢulları içinde yasalar ile sınırlamalar  getirilebileceği söylenebilirse de, milletvekillerinin yasama faaliyetlerinde anayasal bir  koruma alanına sahip olduğu açıktır. Aslolan halkın siyasi iradesinin engellenmemesi ve  hakkın özünün etkisiz hale getirilmemesidir. SeçilmiĢ milletvekillerinin yasama faaliyetlerini  yerine getirmelerini engelleyecek ölçüsüz müdahaleler halk iradesiyle oluĢan siyasal temsil 

10 

BaĢvuru Numarası : 2014/1440 Karar Tarihi : 26/2/2015 

yetkisini ortadan kaldıracak, seçmen iradesinin parlamentoya yansımasını önleyecektir (B.  No: 2012/1272, 4/12/2013, § 129).  

43. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik  şartları ve incelenmesi” kenar baĢlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası Ģöyledir: 

“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar  verebilir.”  

44. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre Mahkemece  açıkça dayanaktan yoksun baĢvuruların kabul edilemez olduğuna karar verilebilir.  BaĢvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, iddialarının salt kanun yolunda gözetilmesi  gereken hususlara iliĢkin olduğu, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya  müdahalenin meĢru olduğu açık olan baĢvurular ile karmaĢık veya zorlama Ģikâyetlerden  ibaret baĢvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir. 

45. Çözümlenmesi gereken mesele, milletvekili seçildikten sonra yargılanmaya  devam etmesinin baĢvurucunun seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma haklarından  “seçilme hakkı” ile aralarında ayrılmaz bir iliĢki bulunan “siyasal faaliyette bulunma” hakkına  yönelik bir müdahale oluĢturup oluĢturmadığını belirlemektir.  

46. Somut olayda baĢvurucu, silahlı terör örgütüne üye olmak suçlamasıyla 5/11/2006  tarihinde gözaltına alınmıĢ ve 8/11/2006 tarihinde tutuklanmıĢtır. Ġstanbul Cumhuriyet  BaĢsavcılığının 13/11/2006 tarihli iddianamesiyle baĢvurucunun silahlı terör örgütüne üye  olma suçunu iĢlediği iddiasıyla cezalandırılması için Ġstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesine  ceza davası açılmıĢ, yargılama tutuklu olarak devam ederken baĢvurucu 22/7/2007 tarihinde  yapılan 23. Dönem Milletvekili Genel Seçiminde, Ġstanbul bağımsız milletvekili seçilmiĢtir.  BaĢvurucunun tahliye talebi üzerine Ġstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi 24/7/2007 tarihinde  milletvekili seçilmesi nedeniyle kaçma Ģüphesinin kalmadığı gerekçesiyle baĢvurucunun  tahliyesine karar vermiĢtir.  

47. Ġlk Derece Mahkemesi tahliye kararında baĢvurucu hakkında herhangi bir  güvenlik tedbirine karar vermemiĢtir. Bu yönüyle gerek yürütülen kovuĢturma, gerekse  baĢvurucunun tutukluluk hali baĢvurucunun milletvekili seçilmesine engel teĢkil etmemiĢtir.  Bu anlamda baĢvurucunun seçilme hakkına bir müdahale söz konusu olmadığı gibi, buna  yönelik bir iddia da ileri sürülmemiĢtir. BaĢvurucu, milletvekili seçildikten sonra tahliye  edildiğinden Türkiye Büyük Millet Meclisinde yemin etmiĢ ve milletvekilliği görevini fiilen  yerine getirmeye baĢlamıĢtır. BaĢvurucu, 12 Haziran 2011 tarihinde yapılan 24. Dönem  Milletvekili Genel Seçiminde Ġstanbul bağımsız milletvekili adayı olmuĢ, yeniden seçilmiĢ ve  halen milletvekilidir. Bununla birlikte Ġstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi 18/9/2012 tarihli  kararı ile baĢvurucunun, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 8 yıl 9 ay hapis cezası ile  cezalandırılmasına karar vermiĢtir.  

48. BaĢvuru konusu olayda BaĢvurucu, milletvekili seçildikten sonra Anayasa’nın 83.  maddesinin emredici hükmü gereği yasama dokunulmazlığı kazandığı halde yargılamanın  durdurulmayarak devam ettirilmesi nedeniyle Anayasa’nın 67. maddesinin ihlal edildiğini  ileri sürmektedir. BaĢvurucu, Anayasa’nın 67. maddesinin birinci fıkrasında koruma altına  alınan siyasi faaliyette bulunma hakkını kullanamadığına yönelik bir Ģikâyette bulunmadığı  gibi seçildikten sonra milletvekili sıfatıyla temsil yetkisini fiilen kullanamadığı ve bu  bağlamda parlamento çalıĢmalarına katılamadığı, milletvekili sıfatıyla siyasi faaliyetlerde  bulunamadığını da ileri sürmemiĢtir. 

11 

BaĢvuru Numarası : 2014/1440 Karar Tarihi : 26/2/2015 

49. Açıklanan nedenlerle, baĢvurucunun, Anayasa’nın 67. maddesinin ihlaline neden  olduğunu ileri sürdüğü yargılamanın durdurulmayarak sürdürülmesi iĢlemi nedeniyle siyasi  faaliyette bulunma hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan baĢvurunun bu  kısmının, diğer kabul edilebilirlik koĢulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan  yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir. 

b. Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkı ve Makul Sürede Yargılanma  Hakkı’nın Ġhlali Ġddiası 

50. BaĢvurucu, hakkında hükmedilen mahkûmiyet kararının esas itibariyle üç tanık  beyanına dayandığını ve her üç tanığın beyanlarının da mahkûmiyete esas alınamayacağını,  bu tanıkların iddialarına karĢı yaptığı itirazın Ġlk Derece Mahkemesince dikkate alınmadığını  ve isnat edilen eylemleri gerçekleĢtirmediğine yönelik olarak sundukları delillerin gerekçeli  kararda tartıĢılmadığını, ayrıca makul sürede yargılanmadığını ileri sürmüĢtür. BaĢvurucunun  iddialarının bir bütün olarak hakkaniyete uygun yargılanma hakkı ve makul sürede  yargılanma hakkı kapsamında değerlendirilmesi uygun bulunmuĢtur. 

51. BaĢvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun  olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek baĢka bir neden de  bulunmadığı anlaĢılan baĢvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi  gerekir. 

2. Esas Yönünden 

a. Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkının Ġhlali Ġddiası 

52. BaĢvurucu, Ġ.Ç. ve H.N. isimli iki tanık ile 1 nolu gizli tanığın beyanlarına  yönelttikleri itirazların Ġlk Derece Mahkemesince araĢtırılmadan bu beyanların hükme esas  alınmasından Ģikâyetçi olmuĢtur (§ 32). BaĢvurucu, tanıkların beyanlarında geçen bazı maddi  olay ve olguların doğruluğunun kendisinin talebine rağmen mahkemece araĢtırılmadığı gibi  kendisinin ortaya koyduğu delillerin de dikkate alınmadığını ileri sürmüĢtür. BaĢvurucu, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yargılandığı Ġstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin  18/9/2012 tarihli kararının gerekçesinin iddianameyi tekrar etmekten ibaret olduğunu, ne  baĢvurucu aleyhine ileri sürülen delillerin ne de savunmanın gerçekçi bir değerlendirilmesinin  yapılmadığını ve özellikle tanık beyanlarına karĢı ileri sürdükleri ve araĢtırılmasını istedikleri  taleplerinin makul bir gerekçe olmaksızın reddedildiğini, maddi gerçeğin resen de  araĢtırılmadığını, bu nedenlerle gerekçeli karar hakkının ve adil yargılanma ilkesinin ihlal  edildiğini ileri sürmüĢtür. 

53. Anayasa Mahkemesi, derece mahkemelerince verilen kararları, maddi vakıa ve  hukuki yönden inceleyen bir merci değildir. Bireysel baĢvurularda Anayasa Mahkemesinin  görevi Anayasa ve SözleĢme’nin ortak koruma alanında kalan haklar kapsamındaki  güvencelerin somut olayda sağlanıp sağlanmadığını incelemektir. Bu demektir ki Anayasa  Mahkemesi, Anayasa ve SözleĢme’nin ortak koruma alanında kalan hak ve özgürlüklere  müdahale edilmedikçe, derece mahkemelerinin maddi vakıaları değerlendirme ve hukuk  kurallarını uygulama sırasında yaptıkları hataları ele alamaz.  

54. Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi adil yargılanma hakkına iliĢkin Ģikâyetleri  incelediği pek çok kararında derece mahkemelerinin, kararların yapısı ve içeriği ile ilgili  olarak geniĢ bir takdir yetkisine sahip olduğunu, özellikle taraflarca ileri sürülen kanıtların  kabulü ve değerlendirilmesinin öncelikle derece mahkemelerinin görevi olduğunu belirtmiĢtir.  Bireysel baĢvuru yolunun istisnai ve ikincil nitelikte bir kanun yolu olmasının bir gereği 

12 

BaĢvuru Numarası : 2014/1440 Karar Tarihi : 26/2/2015 

olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmıĢ maddi olay ve olguların  kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması  ile derece mahkemelerince uyuĢmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup  olmaması bireysel baĢvuru incelemesine konu olamaz. Bununla birlikte, Anayasa Mahkemesi,  görevi gereği Anayasa ve SözleĢme’nin ortak koruma alanında bulunan adil yargılanma hakkı  kapsamında yer alan usuli güvencelerin asgari standartlarda sağlanıp sağlanmadığını  denetlemek zorundadır. Bu, salt kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme  yapmak anlamına gelmez; aksine Anayasa ile verilen temel haklardan birinin ihlal edilip  edilmediğini incelemek görevinin yerine getirilmesi anlamına gelir. 

55. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi, mevcut baĢvuruda adil yargılanma hakkı  kapsamındaki güvencelerden baĢvurucunun Ģikâyetleriyle bağlantılı görülen gerekçeli karar  hakkı, isnat edilen suçu öğrenme hakkı ve tanık sorgulama hakkının gereklerinin yerine getirilip getirilmediğini, bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyete uygun yürütülüp  yürütülmediğini inceleyecektir. Böyle bir inceleme, Anayasa Mahkemesinin kendisine  getirilen sınırlandırmaları görmezden geldiği ve dördüncü derece mahkemesi gibi hareket 

ettiği Ģeklinde değerlendirilemez.  

56. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar baĢlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası  Ģöyledir: 

Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı  veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”  

57. SözleĢme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar baĢlıklı 6. maddesinin (1) numaralı  fıkrasının ilgili kısmı Ģöyledir: 

“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda  kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve  tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık  olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.” 

58. Anayasa’daki hakların etkili bir biçimde korunması için, davaya bakan  mahkemelerin Anayasa’nın 36. maddesine göre “tarafların dayanaklarını, iddialarını ve  delillerini etkili bir biçimde inceleme görevi” vardır (bkz. B. No: 2013/7800, 18/6/2014, § 30; benzer yöndeki AĠHM kararı için bkz. Dulaurans/Fransa, B. No: 34553/97, 21/3/2000, § 33).  AĠHM içtihatlarına göre bir mahkemenin davaya yaklaĢımı, baĢvurucuların iddialarına yanıt  vermekten ve baĢvurucuların temel Ģikayetlerini incelemekten kaçınmalarına neden olması  halinde SözleĢme’nin 6. maddesi davanın düzgün bir biçimde incelenmesi hakkı bakımından  ihlal edilmiĢ olur (bkz. Kuznetsov/Rusya, B. No: 184/02, 11/4/2007, §§ 84-85).  

59. Öte yandan mahkemelerin, baĢvurucuların önemli bazı iddialarına yanıt vermemiĢ  olması, kiĢinin iddialarının incelenmesi hakkının yanında, adil yargılanma hakkının önemli  gerekliliklerinden biri olan mahkemelerin kararı gerekçelendirme yükümlülüğü ile de  iliĢkilidir. Zira bir muhakemede usule iliĢkin koruma sağlayan adil yargılanma hakkının  önemli unsurlarından biri olan gerekçeli karar hakkı da kiĢilerin adil bir Ģekilde  yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır ( B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §  31). Nitekim Anayasa Mahkemesi önceki kararlarında, Anayasa’nın, bütün mahkemelerin her  türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılmasını ifade eden 141. maddesinin, adil yargılanma  hakkının kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiğini belirtmiĢtir (bkz. B. No:  2013/3351, 18/9/2013, § 49).

13 

BaĢvuru Numarası : 2014/1440 Karar Tarihi : 26/2/2015 

60. Mahkemeler, “kararlarını hangi temele dayandırdıklarını yeterince açık olarak  belirtme” yükümlülüğü altındadırlar. Bu yükümlülük, tarafların temyiz hakkını  kullanabilmeleri için gerekli olmasının yanı sıra, tarafların, muhakeme sırasında ileri  sürdükleri iddialarının kurallara uygun bir biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve  ayrıca demokratik bir toplumda, toplumun kendi adına verilen yargı kararlarının sebeplerini  öğrenmelerinin sağlanması için de gereklidir (bkz. B. No: 2013/7800, 18/6/2014, § 33, 34). 

61. Mahkemelerin bu yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve  savunmaya, karar gerekçesinde ayrıntılı Ģekilde yanıt verilmesi Ģeklinde anlaĢılamaz. Bu  nedenle, bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği, davanın niteliğine ve  koĢullarına bağlıdır. Bununla birlikte muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne  sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, baĢka bir deyiĢle davanın  sonucunu değiĢtirebilecek nitelikte bulunması halinde, davayla doğrudan ilgili olan bu  hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (bkz. B. No:  2013/7800, 18/6/2014, § 35). 

62. Ayrıca, insan haklarına iliĢkin güvencelerin soyut ve teorik olarak değil,  uygulamada ve etkili bir Ģekilde sağlanması gerekir. Buna göre, mahkemelerin ileri sürülen  iddia ve savunmalara Ģeklen cevap vermiĢ olmaları yeterli olmayıp, iddia ve savunmalara  verilen cevapların dayanaksız olmaması, mantıklı ve tutarlı olması da gerekir. Diğer bir  ifadeyle mahkemelerce belirtilen gerekçeler, davanın Ģartları dikkate alındığında makul  olmalıdır (bkz. B. No: 2013/7800, 18/6/2014, § 36). Makul gerekçe, davaya konu olay ve  olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal  düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak, olay ve olgular ile hüküm arasındaki  bağlantıyı gösterecek nitelikte olmalıdır (bkz. B. No: 2013/1235, 13/6/2013, § 24).  

63. Gerekçelendirme, davanın sonucuna etkili olay, olgu ve argümanları açıklamak  yükümlülüğü olmakla birlikte, bu Ģekildeki gerekçelendirmenin mutlaka detaylı olması Ģart  değildir. Ancak gerekçelendirmenin, iddia ve savunmadan birinin diğerine üstün tutulma  sebebinin ve bu kapsamda davanın taraflarınca gösterilen delillerden karara dayanak olarak  alınanların mahkemelerce kabul edilme ve diğerlerinin reddedilmesi hususunda, makul  dayanakları olan bir bilgilendirmeyi sağlayacak ölçü ve özene sahip olması gerekmektedir.  Zira bir davada tarafların, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini  anlayıp değerlendirebilmeleri için usulüne uygun Ģekilde oluĢturulmuĢ, hükmün içerik ve  kapsamı ile bu hükme varılırken mahkemenin neleri dikkate aldığı ya da almadığını gösteren,  ifadeleri özenle seçilmiĢ ve kuĢkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve  buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması “gerekçeli karar hakkı” yönünden zorunludur (bkz. B. No: 2013/7800, 18/6/2014, § 37, 38). Aksi bir tutumla, mahkemenin, davanın  sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında “ilgili ve yeterli bir yanıt”  vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların cevapsız  bırakılmıĢ olması bir hak ihlaline neden olabilecektir (bkz. B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §  39). 

64. Somut olayda baĢvurucu, tanık beyanlarına yönelttiği itirazların Ġlk Derece  Mahkemesince araĢtırılmamasından, tanıkların beyanlarında geçen bazı maddi olay ve  olguların doğruluğunun talepte bulunmasına rağmen mahkemece araĢtırılmamasından ve kendisinin ortaya koyduğu delillerin de dikkate alınmamasından Ģikâyetçi olmuĢtur. Ġlk  Derece Mahkemesinin aĢağıda özetlenen gerekçelerinin makul, baĢka bir deyiĢle yeterince  açık ve yeterli olup olmadığının tespiti için baĢvurucu tarafından hükmün dayanağı olan tanık  beyanlarına karĢı ileri sürülen itirazların denetlenebilir, makul yanıtının verilmesi gerekir.

14 

BaĢvuru Numarası : 2014/1440 Karar Tarihi : 26/2/2015 

65. Ġlk olarak, Ġstanbul Cumhuriyet BaĢsavcılığının 13/11/2006 tarihli ve  baĢvurucunun terör örgütü üyesi olduğunu iddia eden iddianamesi yalnızca tanık Ġ.Ç.’nin  beyanlarına dayanmıĢtır. Tanık Ġ.Ç. hakkında isnat edilen adam öldürme suçuna iliĢkin  soruĢturma nedeniyle 10/8/2006 tarihinde yakalanmıĢ, isnat edilen suçla ilgili beyanlarının  yanı sıra ayrıca baĢvurucu hakkında da bir iddia da bulunmuĢtur. Tanık Ġ.Ç., 2004 yılı  Temmuz ayında Irak’ın Kuzeyinde PKK terör örgütünün bir kampında baĢvurucuyu terör  örgütü mensuplarının giydiği kıyafetleri giymiĢ olarak gördüğünü, baĢvurucunun burada  yapılmakta olan kongreye PRD delegesi olarak katıldığını iddia etmiĢtir. Söz konusu  iddianamede ayrıca baĢvurucunun, PKK-KONGRA-GEL terör örgütünün üst düzey  yöneticilerinin Bağcılar Ġlçe DTP binasında toplantı yaptıkları sırada yakalandığı iddia  edilmiĢtir. 

66. Ġlk Derece Mahkemesinin gerekçesinde baĢvurucunun yakalandığı sırada yapıldığı  iddia edilen terör örgütü toplantısı hakkında hiçbir bilgi yer almadığı gibi yargılama boyunca  da iddianamede baĢvurucunun terör örgütü üyesi olduğunun bir delili olarak gösterilen söz  konusu toplantı tartıĢma konusu yapılmamıĢtır. Ne toplantıya katılan kiĢilerin kimlikleri 

bilinmektedir, ne de toplantıda ne tür bir faaliyet yürütüldüğü belirlenmiĢtir. Dahası böyle bir  terör örgütü toplantısı hakkında adli makamların herhangi bir iĢlem yapıp yapmadıkları da  araĢtırılmamıĢtır. 

67. Tanık Ġ.Ç., baĢvurucunun 2004 yılı Temmuz ayında PRD kongresine katıldığını  iddia etmiĢ ise de Ġstanbul Emniyet Müdürlüğüne göre söz konusu toplantı 22/8/2004 ila  29/8/2004 tarihleri arasında yapılmıĢ, yine Emniyet Müdürlüğüne göre baĢvurucu 12/6/2004  tarihinde Habur sınır kapısından çıkıĢ yapmıĢ ve 20/8/2004 tarihinde yurda dönüĢ yapmıĢtır.  Ġlk Derece Mahkemesi, somut bilgi ve belgeler karĢısındaki tanık Ġ.Ç.’nin beyanlarındaki bu  tutarsızlığı gidermemiĢtir. Üstelik Emniyet Müdürlüğü Ġlk Derece Mahkemesine PRD  hakkında son derece ayrıntılı bir bilgi notu göndermiĢtir. Bu notta, PRD oluĢumunun  kuruluĢundan itibaren geçirdiği tüm değiĢimler, oluĢumun amacı, hangi tarihlerde toplantılar yapıldığı, toplantılarda ele alınan meseleler ve toplantılara kaç kiĢinin katıldığı gibi oldukça  ayrıntılı bilgiler yer almaktadır. Buna karĢın Mahkeme, baĢvurucunun toplantıya katılımı  hakkında polis veya istihbarat kayıtlarında bir bilgi bulunup bulunmadığını da araĢtırmamıĢtır. 

68. Ayrıca baĢvurucu tarafından, tanık Ġ.Ç.’ın güvenilirliğine iliĢkin ortaya konan bazı  kuĢkulu durumlar da araĢtırılmamıĢtır. Söz gelimi baĢvurucunun iddiasına göre bu kiĢi  hakkında adam öldürme, suç tasnii ve cinsel istismar iddiasıyla soruĢturmalar ve kamu  davaları bulunmaktadır. Özellikle tanık hakkında suç tasniinden bir soruĢturma veya  kovuĢturma bulunmasının tanığın güvenilirliğini etkilemediği söylenemez. Ayrıca  baĢvurucunun iddiasına göre bu tanık, ulusal bir televizyon kanalında terör örgütüne katılarak  ölen kardeĢinin intikamını alacağını söylemiĢtir ve baĢvurucunun bu programın kayıtlarının  izlenmesi talepleri de mahkemece reddedilmiĢtir. Tanık Ġ.Ç.’nin baĢvurucunun GökkuĢağı  isimli dernekte yöneticilik yaptığı yönündeki beyanlarının doğru olmadığı itirazı karĢısında bu  beyanın araĢtırılması da tanığın güvenilmezliğinin ortaya konması çabasının bir parçasıdır.  

69. BaĢvurucu hakkındaki iddianame 13/11/2006 tarihinde düzenlenmiĢ ve Ġstanbul  10. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın ilk duruĢması 8/2/2007 tarihinde yapılmıĢtır.  Ġddianamede tek delil olarak gösterilen tanık Ġ.Ç.’nin beyanlarından sonra baĢvurucunun terör  örgütü mensubu olduğunun ispat edilmesi için savcılık mahkemeye bu defa 1 Nolu Gizli  Tanığın 28/2/2009 tarihinde Ġstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından alınmıĢ olan ifadesini  davanın açılmasından yaklaĢık beĢ yıl sonra, tanığın ifadesinin alınmasından ise yaklaĢık iki  yıl sonra 28/4/2011 tarihinde sunmuĢtur. 

15 

BaĢvuru Numarası : 2014/1440 Karar Tarihi : 26/2/2015 

70. 1 Nolu Gizli Tanık, baĢvurucunun, 2000, 2001, 2002 yıllarında DEHAP Esenler  Ġlçe Gençlik Kolları BaĢkanı olduğunu, bu dönemde S.G. isimli yardımcısı ile birlikte dört  kiĢinin terör örgütünün kırsal alandaki silahlı yapılanmasına katılımı için çalıĢtığını,  kendisinin kabul etmediğini ancak diğerlerinin örgüte katıldıklarını iddia etmiĢtir. Sözü geçen  tanık, baĢvurucunun Esenler Ġlçe Gençlik Kolları BaĢkanı olduğu dönemde PKK terör örgütü  lehine molotof kokteylli eylemlerin, 2003 yılında ise “Esenler Çarşıda yapılan eylemin”  talimatını verdiğini iddia etmiĢtir. 

71. BaĢvurucu, gizli tanığın güvenilirliğini sorgulamak çabası kapsamında, iddia  edilen dönemde gençlik kolları baĢkanlığı yapmadığını beyan etmiĢ ve bu dönemdeki  baĢkanın ismini mahkemeye bildirmiĢ, Mahkemenin de bu bilgiyi Emniyet Müdürlüğü  Dernekler Masasından doğrulatabileceğini belirtmiĢtir. Ġlk Derece Mahkemesi gizli tanığın bu  beyanının doğruluğunu araĢtırmamıĢtır. Gizli tanığın beyanında adı geçen S.G. tanık olarak  dinlenmiĢ, baĢvurucu ile o tarihlerde tanıĢmadığını, tanığın beyanlarının doğru olmadığını  beyan etmiĢ ancak Mahkeme bu kiĢinin beyanlarına da itibar etmemiĢtir. Öte yandan gizli  tanık, baĢvurucu ile birlikte S.G.’nin de bazı kiĢilerin terör örgütüne katılımı için faaliyet  yürüttüğünü iddia etmiĢ olmasına rağmen S.G. hakkında böyle bir eyleminden dolayı ne  soruĢturma açılıp açılmadığı araĢtırılmıĢ ne de bu eylemler sabit kabul edildiği halde suç  duyurusunda bulunulmuĢtur. 

72. 1 Nolu Gizli Tanık, isimlerini verdiği üç kiĢinin baĢvurucu tarafından terör  örgütünün kırsaldaki yapılanmasına gönderildiğini iddia etmiĢtir. Ne var ki dosyaya  yansıdığına göre Ġlk Derece Mahkemesi, baĢvurucunun taleplerine rağmen ismi verilen  kiĢilerin gerçekte var olup olmadıklarını, polis ve istihbarat kayıtlarında bulunup  bulunmadıklarını, gerçekten de kırsala gidip gitmediklerini araĢtırmamıĢtır. Yine dosyadan  anlaĢıldığı kadarıyla baĢvurucu, bu kiĢilerden birinin iddia edilen tarihlerde cezaevinde  olduğunu bildirmesine ve bu konunun araĢtırılması talebinde bulunmasına rağmen bu husus  da araĢtırılmamıĢtır. Aynı Ģekilde 1 Nolu Gizli Tanığın beyanlarında adı geçen ve iki oğlu  kırsala gönderildiği söylenen A. Z. isimli kiĢinin beyanlarına baĢvurularak söz konusu tanık  beyanlarının doğruluğu araĢtırılmamıĢtır.  

73. 1 Nolu Gizli Tanık, baĢvurucunun Esenler Ġlçe Gençlik Kolları BaĢkanı olduğu  dönemde PKK terör örgütü lehine molotof kokteylli eylemlerin, 2003 yılında ise “Esenler  Çarşıda yapılan eylemin” talimatını verdiğini iddia etmiĢtir. Ġlk Derece Mahkemesi tanığın  iddia ettiği 2000-2002 yılları arasındaki eylemlerin hangileri olduğunu araĢtırmamıĢtır. Buna  karĢın Mahkeme, Emniyet Müdürlüğünden gelen ve 2003 yılında Esenler Ġlçesinde yapılan  eylemlerin talimatının baĢvurucu tarafından verildiğini ima etmiĢtir. Ġlk derece Mahkemesi  gerekçeli kararında 1/7/2003 tarihinde istinat duvarlarına ve okul duvarlarına yazılar  yazılması, 15/8/2003 tarihinde Esenler Ġlçesi Havaalanı Mahallesinde yasa dıĢı pankart  asılması, 6/6/2003 tarihinde Esenler Ġlçesi Kazım Karabekir Mahallesinde 8-10 kiĢilik bir  grubun yola molotof atarak yasa dıĢı slogan atması, 23/8/2003 tarihinde Fatih Mahallesinde  terör örgütü kurucusu lehine pankart asılması, 16/8/2003 tarihinde Esenler Kazım Karabekir  Mahallesinde el yapımı bomba bulunan pankart asılması, 15/8/2003 tarihinde bir iĢ yerinin  kundaklanması ve 12/8/2003 tarihinde Esenler Ġlçesi Kazım Karabekir Mahallesinde pankart  asılması ve molotof atılması eylemleri ile baĢvurucu arasında bir bağ bulunduğunu kabul  etmiĢtir.  

74. Ġstanbul Emniyet Müdürlüğü genel olarak 2003 yılında tüm Esenler Ġlçesinde  kayda geçen ve PKK terör örgütü lehine olan eylemlerin listesini mahkemeye bildirmiĢtir. Bu  eylemler ile baĢvurucu arasındaki bağlantının nasıl kurulduğu gerekçeli kararda yer  almamaktadır. Gizli tanığa Esenler ÇarĢısında yapıldığını iddia ettiği eylemin Emniyet 

16 

BaĢvuru Numarası : 2014/1440 Karar Tarihi : 26/2/2015 

Müdürlüğünün bildirdiği listedeki eylemlerden hangisi olduğu sorulmamıĢtır. Ġlk Derece  Mahkemesinin baĢvurucunun talimatını verdiği kabul ettiği bu eylemler, terör örgütüne üye  olmak suçu dıĢında ayrıca baĢka suçlara da vücut vermektedir. BaĢvurucunun talebi  bulunmasına rağmen, bu eylemlerle ilgili olarak soruĢturma bulunup bulunmadığı, varsa  sorumlular ve baĢvurucu hakkında bir adli iĢlem yapılıp yapılmadığı araĢtırılmamıĢ, soruĢturma evrakları dosyaya getirtilmemiĢ ve gerekçeli kararda eylem listesini vermek  dıĢında hiçbir açıklama yapılmamıĢtır. 

75. Son olarak baĢvurucu aleyhine tanık H.N’ın poliste verdiği ifadelere itibar  edilmiĢtir. Tanık H.N, “bipolar bozukluk manik epizod” teĢhisi ile Adli Sağlık Kurulu raporu ibraz etmiĢ ve polis ifadelerini kabul etmemiĢtir. Ġlk Derece Mahkemesi tanığın polis ifadesini  kabul etmemesi hakkında bir açıklamada bulunmamıĢ, örgütlü suçlarda beyan farklılıklarının  normal olduğunu belirtmekle yetinmiĢtir. Tanık H.N. polis ifadesinde baĢvurucunun 2004 yılı  Haziran ayında Kandil’de yapılan PJA’nın 5. Kadın Kongresine katıldığını iddia etmiĢtir.  BaĢvurucu böyle bir kongre yapılıp yapılmadığının araĢtırılmasını istemiĢ ancak Mahkeme bu  talebi yerine getirmemiĢtir. Ġlk Derece Mahkemesi tanık Ġ.Ç. ile tanık H.N.’nin beyanları  arasındaki farklılığı Ģu Ģekilde gidermeye çalıĢmıĢtır:  

“…12.06.2004 - 20.08.2004 tarihleri arasında Kuzey Irak Bölgesinde bulunduğu, PKK terör  örgütünün bir yapılanması olan PJA'nın 17 Haziran-2 Temmuz 2004 de Kandil Dağındaki  örgüt kamplarında yapılan Kongresine tek tip örgüt kıyafeti ile katıldığı, bu kongreden daha  sonra ki PRD’nin Kandil Dağındaki örgüt kamplarında yapılan 2. olağan kongresine Türkiye  delegesi olarak katılmak amacıyla tek tip örgüt kıyafeti giyerek kampta bulunmaya devam  ettiği, ancak kongre tarihinden önce kamptan ayrıldığının anlaşıldığı…” 

76. Ġlk Derece Mahkemesi olayları bu Ģekilde kabul ettikten sonra tanık Ġ.Ç. ve  H.N.'ın beyanlarının birbirleri ile zaman ve mekân açısında uyumlu olduğunu ve bu iki  tanığın ve gizli tanığın beyanlarının içerik olarak da aynı mahiyette ve çeliĢkisiz bulunduğunu  kabul etmiĢtir. Oysa tanık Ġ.Ç. ve H.N.'ın beyanlarının birbirleri ile zaman ve mekân açısından  farklılık bulunduğu gibi içerik olarak gizli tanığın beyanları ile de hiçbir bağlantı  bulunmamaktadır.  

77. Ġlk Derece Mahkemesinin tanık beyanları arasındaki çeliĢkiyi gidermek için  baĢvurucunun PRD kongresine katılmayarak yurda döndüğü tezine rağmen Yargıtay,  baĢvurucunun her iki toplantıya da katıldığına karar vermiĢtir. Yargıtay 9. Ceza Dairesinin  24/12/2013 tarihli ilamında baĢvurucunun “PKK terör örgütünün alt oluşumları olan PJA  (Özgür Kadın Partisi)’nin 5. kongresine ve PRD (Demokratik Kurtuluş Partisi)’nin 2.  kongresine örgüt mensuplarınca giyilen tek tip kıyafetle iştirak…” ettiği kabul edilmiĢtir.  

78. Tarafsızlığı, keyfiliği, denetimden kaçmayı ve perdelemeyi önlemek için  mahkemeler, kararın verilmesine neden olan temelleri yeterince açık olarak belirtmekle  yükümlüdürler. Mahkemelerin yargılama süresince kendilerine iletilen her iddia ve talebi  gözetme zorunda olmadıkları biçimindeki serbesti, kararın verilmesine neden olan  dayanaklara asgari açıklıkta değinilmesi görevini ortadan kaldıracak Ģekilde yorumlanamaz 

(B. No: 2013/7800, 18/6/2014, § 58). 

79. Bireysel baĢvuru yolunda derece mahkemelerinin gerekçelerinin niteliği, ancak  açık bir keyfilik veya takdir hatası oluĢturduğu ya da makul ve ikna edici açıklamalar içeren  bir gerekçe gösterilmediği, iddia olunan eylem ile hüküm arasında “uygun illiyet bağı”  kurulmadığı durumlarda denetlenebilir. Derece mahkemesi kararlarının, adalet gereksinimini  giderecek ölçü ve nitelikte yeterli gerekçe ile açıklanıp açıklanmadığı hususları, adil 

17 

BaĢvuru Numarası : 2014/1440 Karar Tarihi : 26/2/2015 

yargılanma hakkının ihlali iddiasıyla yapılan bireysel baĢvurularda Anayasa Mahkemesince  yapılacak denetimin kapsamında yer almaktadır (B. No: 2013/7800, 18/6/2014, § 59). 

80. Somut olayda iddianamenin dayanağı olan tanık Ġ.Ç., baĢvurucunun Irak’ın  Kuzeyinde 2004 yılı Temmuz ayında yapılan PRD kongresine katıldığı yönündeki  beyanlarına karĢı Ġstanbul Emniyet Müdürlüğü o tarihlerde baĢvurucunun Türkiye’ye dönmüĢ  olduğunu ve söz konusu kongrenin 2004 yılı Ağustos ayında yapıldığını bildirmiĢtir. Bu kez  tanık H.N.’nin iddianamede söz konusu edilmeyen polis nezdindeki beyanları delil olarak  sunulmuĢtur. Tanık H.N., duruĢmada polis ifadesini kabul etmediğini, bu beyanlarının  yönlendirme ile alındığını ifade etmiĢtir. Tanık H.N’nin psikolojik rahatsızlığı olduğuna  iliĢkin adli tıp raporu da mahkemeye sunulmuĢtur. Tanık H.N. polis ifadesinde, baĢvurucunun  2004 yılı Haziran ayında Kandil’de yapılan PJA kongresine katıldığını iddia etmiĢtir.  BaĢvurucunun taleplerine rağmen PJA kongresi araĢtırılmamıĢ, üstelik Ġlk derece Mahkemesi  iki tanık beyanı arasında çeliĢki bulunmadığını, zaman ve mekân uyumluluğu olduğunu kabul  etmiĢtir. Öte yandan 1 Nolu Gizli Tanığın iddialarından birisi olan baĢvurucunun bazı terör  eylemlerinin talimatını verdiği yönündeki iddiası doğru kabul edilmekle yetinilmiĢ, hangi  somut eylemin talimatının baĢvurucu tarafından verildiği belirtilmemiĢtir. Yine 1 Nolu Gizli  Tanığın baĢvurucunun terör örgütünün kırsalda bulunan yapılanmasına adam gönderdiği  iddiasına iliĢkin olarak, bu kiĢilerin gerçekte var olup olmadığı, terör örgütüne katılıp  katılmadıkları da araĢtırılmamıĢtır. Ġlk Derece Mahkemesi gerekçeli kararında soyut olarak  baĢvurucunun, terör örgütünün kırsal yapılanmasına adam gönderdiğini kabul etmekle  yetinmiĢtir. 

81. BaĢvurucu hakkındaki suçlamaların dayanağını oluĢturan ve güvenilirliğine iliĢkin  ciddi kuĢkular uyanmasına neden olan tanık beyanları gözetildiğinde, önemli ölçüde, tanık  beyanlarına dayanan Ġlk Derece Mahkemesince verilen kararın gerekçesi, adalet gereksinimini  giderecek ölçü ve nitelikte, yeterli ve makul olarak değerlendirilemez.  

82. BaĢvurucunun hakkaniyete uygun bir Ģekilde yargılandığının belirlenebilmesi için  somut baĢvurunun isnat edilen suçu öğrenme hakkı ile tanık sorgulama hakkı ıĢığında da  değerlendirilmesi gerekir.  

83. SözleĢme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar baĢlıklı 6. maddesinin (3) numaralı  fıkrasının ilgili kısmı Ģöyledir: 

“Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir: 

a) Kendisine karşı yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden en kısa sürede, anladığı bir  dilde ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek; 

… 

d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia  tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek; 

…” 

84. SözleĢme’nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “hakkaniyete uygun  yargılama” kavramı, aynı maddenin (3) numaralı fıkrasında yer alan “suç isnat edilmiş  kişi”nin asgari haklarıyla doğrudan bağlantılıdır. Hakkında bir suç isnadı olan kiĢiye tanınmıĢ  anılan fıkradaki haklar, (1) numaralı fıkrada yer alan hakkaniyete uygun yargılama ilkesinin  somut görünümleridir. Fakat hakkaniyete uygun yargılama çerçevesindeki haklar ve ilkeler, 

18 

BaĢvuru Numarası : 2014/1440 Karar Tarihi : 26/2/2015 

(3) numaralı fıkradaki kapsamlı olmayan listedeki minimum haklarla sınırlı değildir. (3)  numaralı fıkrada yer alan asgari Ģüpheli/sanık hakları, (1) numaralı fıkrada koruma altına  alınmıĢ olan daha genel nitelikteki “hakkaniyete uygun yargılanma” hakkının özel görünüm  Ģekilleridir (Bkz. Asadbeyli ve Diğerleri/Azerbaycan, B. No: 3653/05 14729/05 16519/06,  11/12/2012, § 130). Bu nedenle SözleĢme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan  özel güvencelerin, (1) numaralı fıkrada yer alan “hakkaniyete uygun yargılanma hakkı”  ıĢığında değerlendirilmesi gerekir. Diğer taraftan 6. maddenin (3) numaralı fıkrasının (a-e)  bentlerinde düzenlenen güvenceler arasında da bağ bulunmakta olup bunlardan her biri  yorumlanırken diğerleri de dikkate alınmalıdır (Bkz. Pélissier ve Sassi/Fransa [BD], B. No:  25444/94, 25/3/1999, §§ 51-54). Bu nedenle yalnızca (3) numaralı fıkrada sayılan haklara  uygun olarak yapılan bir ceza yargılamasının, (1) numaralı fıkrada yer alan “hakkaniyete  uygun yargılanma hakkı” ıĢığında değerlendirilmeden, hakkaniyete uygun ve dolayısıyla adil  olduğu söylenemez (Bkz. Deweer/Belçika, B. No: 6903/75, 27/2/1980 § 56).  

85. SözleĢme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (a) bendinde hakkında bir suç  isnadında bulunulan kiĢinin “Kendisine karşı yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden  …ayrıntılı olarak haberdar edilmek” hakkı, kiĢinin savunmasını hazırlayabilmesi için  getirilmiĢ bir güvencedir. 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında güvence altına alınmıĢ olan  hakkaniyete uygun yargılanma hakkı ıĢığında, (3) numaralı fıkranın (a) bendi, cezai konularda  hakkaniyete uygun bir yargılama yapılmasının temel ön koĢulu olarak Ģüpheli veya sanığa  detaylı bilgi verilmesini öngörmektedir (B. No: 2013/4784, 7/3/2014, § 35). 

86. SözleĢme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (a) bendi, bilgilendirmenin  Ģekline iliĢkin herhangi bir yükümlülük içermemekle birlikte bu güvence, Ģüpheliye veya  sanığa hakkındaki “suçlamayı bildirme” konusunda özel bir çaba gösterilmesi gerekliliğine  iĢaret etmektedir. Bu nedenle (a) bendi uyarınca sanığa verilecek bilgi, kendisinin hangi fiil  nedeniyle suçlandığını ve bu fiilin hukuki nitelemesinin ne olduğunu içermeli ve detaylı  olmalıdır (Bkz. Gea Catalan/İspanya, B. No: 19160/91, 10/2/1995 § 26).  

87. Ceza kovuĢturmasında kiĢiye resmen suç isnadının yapıldığı belge iddianamedir.  Ġddianamenin, sanığın savunmasını hazırlayabilmesine imkân vermek için isnat edilen suç  fiillerinin yerini ve zamanını göstermesi, bu fiillerin hukuki nitelendirmesini yaparak ceza  kanununda bunların karĢılığı olan suç ve cezaları göstermesi gerekir. Ceza yargılamasında  esaslı bir yeri olan iddianamenin tebliğ edilmesiyle, sanığın, yazılı bir biçimde suçlamaların  maddi ve hukuki temelinden resmi olarak haberdar olduğu kabul edilmektedir. Öte yandan  yargılama sırasında suçun hukuki niteliğinin değiĢmesi halinde de sanığa yöneltilen  suçlamanın değiĢen hukuki niteliği ve nedenleri hakkında bildirim yapılması gerekmektedir.  

88. SözleĢme’nin 6. maddesinin (a) bendi ile hakkında bir suç isnadında bulunulan  kiĢinin “Savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olmak” hakkına yer  verilen (b) bentleri birbiriyle bağlantılıdır. Suçlamanın nedeni ve niteliği hakkında  bilgilendirilme hakkı, Ģüphelinin veya sanığın savunmasını hazırlama hakkı ıĢığında  değerlendirilmesi gerekir (B. No: 2013/4784, 7/3/2014, § 37). 

89. Somut olayda baĢvurucu hakkında tanık Ġ.Ç.’nin beyanlarına dayanarak ve Irak’ın  Kuzeyinde PRD Kongresine katıldığından bahisle iddianame düzenlenmiĢtir. Ancak daha  sonra, yargılamanın ilerleyen aĢamalarında tanık H.N.’nin polis nezdindeki beyanlarında ve 1  Nolu Gizli tanığın beyanlarında geçen bazı fiilleri gerçekleĢtirdiği iddia edilmiĢtir. Daha sonra  ortaya çıkan yeni isnatlar, baĢvurucuya yazılı olarak bildirilmemiĢtir ve yargılama boyunca  baĢvurucuya isnat edilen fiiller sürekli değiĢmiĢtir. BaĢvurucunun tanık beyanlarında isnat  edilen yeni fiiller hakkında savunmasını hazırlamak için gerekli zamana sahip olmadığı 

19 

BaĢvuru Numarası : 2014/1440 Karar Tarihi : 26/2/2015 

söylenemez. Buna karĢın baĢvurucunun itirazlarına ve taleplerine rağmen, Ġlk Derece  Mahkemesi, sonradan ortaya çıkan tanıklar ve bunların beyanlarında geçen eylemlerin  doğruluğu konusunda yeterince araĢtırma yapmamıĢtır. 

90. Ġsnat edilen suçun dayandığı eylemlerin sürekli değiĢtiği bir durumda sanığın  “gerçek ve etkili” savunma yapma olanağına sahip olduğunun kabulü için mahkemelerce  sanığın dezavantajlı durumunu telafi edici önlemlerin alındığının gösterilebilmesi gerekir. Bu  gereklilik SözleĢme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) bendinde yer alan tanık  sorgulama hakkının da bir sonucudur. Bu düzenlemenin esas amacı, sanığın “aynı koşullar  altında” ve “silahların eşitliği ilkesi”ne uygun olarak tanık dinletme talebinde  bulunabilmesinin (B. No: 2013/99, 20/3/2014, § 47) ve aleyhte ifade veren tanığın  beyanlarına veya tanık ifadesinin alındığı sırada ya da yargılamanın daha sonraki bir  aĢamasında itiraz imkânının sağlanmasıdır (B. No: 2013/2630, 30/12/2014, § 44).  

91. Bu baĢlık altında ilk olarak baĢvurucunun 1 nolu gizli tanığın dinlenmesine iliĢkin  Ģikâyetler değerlendirilmelidir. BaĢvurucu mahkûmiyet kararının önemli dayanaklarından biri  olan 1 nolu gizli tanığın polis ifadelerinin kovuĢturma baĢladıktan yaklaĢık dört buçuk yıl  sonra dosyaya getirtilmesinden ve 1 nolu gizli tanığı yeterince sorgulayamamaktan da  Ģikâyetçi olmuĢtur. 1 nolu gizli tanık ilk kez 25/2/2009 tarihinde kolluk ifadesinde baĢvurucu  hakkında beyanlarda bulunmuĢ ve baĢvurucuyu fotoğrafından teĢhis etmiĢtir. 1 nolu gizli  tanık ikinci kez, 28/2/2009 tarihinde yine kollukta daha ayrıntılı beyanda bulunmuĢtur.  28/4/2011 tarihli duruĢmada baĢvurucu ve müdafii 1 nolu gizli tanığın duruĢmada  dinlenmesini talep etmiĢler ve 4/10/2011 tarihli duruĢmada 1 nolu gizli tanık duruĢmada hazır  edilmiĢtir. 1 nolu gizli tanık, söylediklerinin duyulabileceği özel bir odaya alınmıĢ, hâkimler  dıĢında diğer yargılama süjelerinin görmesine izin verilmemiĢtir. BaĢvurucu müdafii gizli  tanığa doğrudan soru sorabilmiĢ, tanığın beyanlarına itiraz edebilme fırsatı elde etmiĢlerdir.  BaĢvurucu veya müdafileri ile gizli tanık yüz yüze getirilmemiĢ ise de yargılamanın bir terör  suçuna iliĢkin olması nedeniyle bunun zorunlu olduğu da söylenemez. Öte yandan baĢvurucu  25/5/2009 tarihli fotoğraf teĢhis tutanağına itiraz etmiĢtir. Buna karĢın fotoğraf teĢhis  tarihinde ve duruĢmada sorgulandığı 4/10/2011 tarihinde baĢvurucunun televizyon ve diğer  basın yayın organlarında görüntüleri sıklıkla yayınlanan bir milletvekili olduğu göz önünde  bulundurulmalıdır. Fotoğraflı teĢhisinin yanılgılara yol açma potansiyeli her durumda  bulunmakla birlikte somut olayda baĢvurucunun oldukça bilinen bir kiĢi olduğu inkâr  edilemez.  

92. BaĢvurucu, 1 nolu gizli tanığı yeterince sorgulayamamaktan ve bazı soruları  cevaplamaması yönünde mahkeme heyetince yönlendirildiğinden Ģikayetçi olmuĢ ise de  4/10/2011 tarihli duruĢmada baĢvuru müdafiinin tanığa soru sormasının engellendiği  söylenemez. Ayrıca mahkeme heyetinin cevap vermeyebileceğini belirttiği soruların tanığın  kimliğini ortaya çıkartabilecek sorular olduğu gözden uzak tutulmamalıdır.  

93. Buna karĢın 1 nolu gizli tanığın baĢvurucunun bazı terör eylemlerinin talimatını  verdiği yönündeki iddiası doğru kabul edilmiĢ ancak hangi somut eylemin talimatının  baĢvurucu tarafından verildiği araĢtırılmamıĢ, baĢvurucunun terör örgütünün kırsalda bulunan  yapılanmasına adam gönderdiği iddiasına iliĢkin olarak ise bu kiĢilerin gerçekte var olup  olmadığı, terör örgütüne katılıp katılmadıkları da araĢtırılmamıĢtır (§ 69-74, 81). 

94. Bundan baĢka baĢvurucu, tanık H.N’nin polis merkezinde vermiĢ olduğu ve  önceki iki tanığın beyanından farklı olan ifadesine itiraz etmiĢtir. Bu ifadede tanık H.N., 2004  yılı Haziran ayında PJA isimli terör örgütü yapılanmasının Kandil’de yapılan 5. kongresine  katıldığını ve baĢvurucunun da bu kongrede bulunduğunu ileri sürmüĢ, Ġlk Derece 

20 

BaĢvuru Numarası : 2014/1440 Karar Tarihi : 26/2/2015 

Mahkemesinde yapılan duruĢmada polis nezdinde verdiği beyanları reddetmiĢtir. BaĢvurucu,  Ġlk Derece Mahkemesinden tanığın polisteki beyanında geçen PJA yapılanması hakkında  araĢtırma yapılmasını, tanık beyanında geçen 5. kongrenin hangi tarihlerde yapıldığının tespit  edilmesini istemiĢ ancak mahkeme bu itirazları cevapsız bırakmıĢtır (§ 76). 

95. Son olarak sanık aleyhine ifade veren tanıkların güvenilirliklerini sorgulamak da  tanık sorgulama hakkının en önemli unsurlarındandır. Sanığın aleyhine ifade veren tanığın  önyargılı, düĢmanca veya güvenilmez olduğunu gösterebilmesi gerekir. Bir sanığı suçlayan  tanıklık veya baĢka beyan türleri gerçek dıĢı düzenlenmiĢ veya sadece hatalı olabileceği gibi,  savunma eğer bu ifadenin sahibinin güvenilirliğini sınayabileceği veya itibarına Ģüphe  düĢürebileceği bilgilerden yoksun kalırsa bunları aydınlatma ihtimali çok düĢük olacaktır.  Böyle bir durumda var olan tehlikeler çok belirgindir. Somut olayda, tanıkların  güvenilmezliğini ortaya koymaya çalıĢan baĢvurucunun tanık beyanlarındaki çeliĢkileri,  tanıkların kendisine karĢı düĢmanca davrandıklarını ve önyargılı olduklarını ortaya  koyabilmek için tanık beyanlarına karĢı bazı deliller ileri sürmüĢ, Mahkemeden de bazı  hususların araĢtırılmasını istemiĢ, ancak Ġlk Derece Mahkemesi bu talepleri kabul etmemiĢtir  (§ 32, 66-74).  

96. Somut olayda baĢvurucunun duruĢma sırasında aleyhindeki tanık beyanlarına  karĢı çıkma ve tanıkları sorgulama imkânı bulamadığı söylenemese de “tanık beyanlarına  karşı çıkma” yalnızca Ģekli bir usul güvencesi olarak da anlaĢılamaz. BaĢvurucuya tanık  beyanlarına karĢı savunma yapma ve tanıkların beyanlarına karĢı itirazda bulunma imkânının  “gerçek ve etkili” olarak sağlandığının kabulü için somut olaydaki gibi sonradan ortaya çıkan  beyanlarda geçen eylemlerin doğruluğunun yeterince araĢtırılarak baĢvurucunun dezavantajlı  durumunu telafi edilmesi gerekir. Somut olayda Ġlk Derece Mahkemesinin, gerekçeli  kararında, sonradan ortaya çıkan tanık beyanları ile baĢvurucunun tanık beyanlarına karĢı  itirazlarını ayrıntılı bir analize tabi tuttuğu da söylenemez.  

97. Yukarda belirtildiği gibi yargılama makamları yargılamanın taraflarınca ileri  sürülen iddiaları ve gösterdikleri delilleri gereği gibi incelemek zorundadır. Bununla birlikte,  belirli bir davaya iliĢkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilmek istenen delilin davayla  ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi esasen derece mahkemelerine aittir. Mevcut  yargılamada geçerli olan delil sunma ve inceleme yöntemlerinin adil yargılanma hakkına  uygun olup olmadığını denetlemek Anayasa Mahkemesinin görevi kapsamında olmayıp,  Mahkemenin görevi baĢvuru konusu yargılamanın bütünlüğü içinde adil olup olmadığının  değerlendirilmesidir (B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 27). 

98. Somut olayda Ġlk Derece Mahkemesi hükmünü, iddianamede yer almayan ve  sonradan ortaya çıkan tanık beyanlarında geçen eylemlerin baĢvurucu tarafından  gerçekleĢtirildiği kabulüne dayandırmıĢtır. Buna karĢın Ġlk Derece Mahkemesi baĢvurucunun  itirazlarını araĢtırmayarak iddianamede yer almayan ve sonradan ortaya çıkan eylemlerin  sürekli değiĢmesi karĢısında baĢvurucunun savunma hakkını ve tanık sorgulama hakkını  “pratik ve etkili” olarak kullanmasını sağlayacak ve sanığın dezavantajlı durumunu telafi  edecek önlemleri almamıĢtır.  

99. Ġlk Derece Mahkemesinin tanık beyanlarına karĢı ileri sürülen hususları  araĢtırmaması ve gerekçeli kararında da tanık beyanlarını ve baĢvurucu tarafından yapılan itirazları yeterince ve makul bir biçimde değerlendirmemesi nedeniyle yargılamanın  hakkaniyete uygun gerçekleĢtiği söylenemez. Anayasa’nın 36. maddesinin ihlal edildiğinin  kabul edilmesi gerekir. 

21 

BaĢvuru Numarası : 2014/1440 Karar Tarihi : 26/2/2015 

b. Makul Sürede Yargılanma Hakkı Yönünden 

100.BaĢvurucu, hakkında yürütülen soruĢturma ve kovuĢturmanın makul süre içinde  sonuçlanmaması nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiĢtir. 

101.Anayasa ve SözleĢme’nin ortak koruma alanı dıĢında kalan bir hak ihlali iddiasını  içeren baĢvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No:  2012/1049, 26/3/2013, § 18), SözleĢme metni ile AĠHM kararlarından ortaya çıkan ve adil  yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, esasen Anayasa’nın 36.  maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de  Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü  SözleĢme’nin 6. maddesi ve AĠHM içtihadı ıĢığında yorumlamak suretiyle, SözleĢme’nin lafzi  içeriğinde yer alan ve AĠHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke  ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir Somut baĢvurunun  dayanağını oluĢturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca  adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün  olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141.  maddesinin de, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının  değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013,  §§ 38–39). 

102.Davanın karmaĢıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili  makamların yargılama sürecindeki tutumu ve baĢvurucunun davanın hızla  sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup  olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13,  2/7/2013, §§ 41–45). 

103.Anayasa’nın 36. ve SözleĢme’nin 6. maddeleri uyarınca kiĢilere, medeni hak ve  yükümlülükler ile ilgili uyuĢmazlıkların yanı sıra, cezai alanda yöneltilen suç isnatlarının  makul sürede karara bağlanmasını talep hakkı tanınmıĢtır. Suç isnadı, bir kiĢiye suç iĢlediği  iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi olup, kiĢiye cezai alanda yöneltilen  iddianın suç isnadı niteliğinde olup olmadığının tespitinde; iddia olunan suçun pozitif  düzenlemelerdeki tasnifinin, suçun gerçek niteliğinin, suç için öngörülen cezanın niteliği ile  ağırlığının değerlendirilmesi gerekir. Ancak isnat olunan fiil, ceza kanunlarında suç olarak  nitelendirilmiĢ ve yargılama aĢamasında ceza hukukunun kuralları uygulanmıĢ ise, ayrıca bir  uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın, adil yargılanma hakkının kapsamına girdiği kabul  edilecektir (B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 31). 

104.BaĢvuru konusu olayda, baĢvurucu hakkında, silahlı terör örgütüne üye olmak  suçlamasıyla ceza davası açılmıĢtır. BaĢvurucu hakkında isnat olunan suç 5237 sayılı  Kanun’da hapis cezasını gerektirir Ģekilde tanımlanmıĢtır. Bu çerçevede baĢvurucu  hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvence kapsamına  girdiği konusunda kuĢku bulunmamaktadır (B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 32). 

105.Cezai alanda yöneltilen suç isnatları ile ilgili uyuĢmazlıklara iliĢkin makul süre  değerlendirmesinde, sürenin baĢlangıcı kural olarak, kiĢiye bir suç iĢlediği iddiasının yetkili  makamlar tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama veya gözaltı gibi  tedbirlerin uygulandığı an olup, somut baĢvuru açısından bu tarih, baĢvurucunun bahse konu  suç kapsamında gözaltına alındığı ve böylece isnattan haber olduğu anlaĢılan 5/11/2006 tarihidir. Sürenin bitiĢ tarihi ise, suç isnadına iliĢkin nihai kararın verildiği tarihtir. Ancak  devam eden yargılamalara iliĢkin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını 

22 

BaĢvuru Numarası : 2014/1440 Karar Tarihi : 26/2/2015 

içeren baĢvuruların yargılama faaliyetinin devamı sırasında da yapılabilmesi olanağı  bulunduğundan, değerlendirmeye esas alınacak sürenin bitiĢ anı bireysel baĢvurunun karara  bağlandığı tarihtir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 34; B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 32). Bu  kapsamda, somut yargılama faaliyeti açısından sürenin bitiĢ tarihinin, baĢvurucu hakkındaki  mahkumiyet kararının Yargıtayca onanarak kesinleĢme tarihi olan 24/12/2013 tarihi olduğu  anlaĢılmaktadır. 

106.BaĢvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde; BaĢvurucu, silahlı terör  örgütüne üye olmak suçlamasıyla 5/11/2006 tarihinde gözaltına alınmıĢ ve 8/11/2006  tarihinde tutuklanmıĢtır. Ġstanbul Cumhuriyet BaĢsavcılığının 13/11/2006 tarihli  iddianamesiyle baĢvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçunu iĢlediği iddiasıyla  cezalandırılması için Ġstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesine ceza davası açılmıĢtır. Ġstanbul 10.  Ağır Ceza Mahkemesi 24/7/2007 tarihinde baĢvurucunun tahliyesine karar vermiĢtir. Ġstanbul  10. Ağır Ceza Mahkemesi 18/9/2012 tarihinde baĢvurucunun, silahlı terör örgütüne üye olma  suçundan 8 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiĢtir. BaĢvurucu, Ġstanbul  10. Ağır Ceza Mahkemesinin nihai kararını temyiz etmiĢ; Yargıtay 9. Ceza Dairesinin  24/12/2013 tarihli ilamı ile ilk derece mahkemesinin kararı onanmıĢtır.  

107.5271 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler  nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce  bireysel baĢvuru konusu yapılmıĢ ve Anayasa Mahkemesi tarafından makul sürede  yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar verilmiĢtir (B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 22-45). 

108. BaĢvuruya konu davada yer alan kiĢi sayısı ve davanın mahiyeti nedeniyle icrası  gereken usul iĢlemlerinin niteliği baĢvuruya konu yargılamanın karmaĢık olduğunu ortaya  koymakla birlikte, davaya bütün olarak bakıldığında, somut baĢvuru açısından farklı bir karar  verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu yedi yıl bir ay on dokuz günlük  yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıĢtır. 

109.Açıklanan nedenlerle, baĢvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına  alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir. 

3. 6216 Sayılı Kanunun 50. Maddesi Yönünden 

110.BaĢvurucu, yargılamanın hakkaniyete uygun ve makul sürede  sonuçlandırılmaması nedeniyle maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiĢtir. 

111.6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar baĢlıklı 50. maddesinin (2) numaralı  fıkrası Ģöyledir: 

“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını  ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir.  Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine  tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden  yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı  ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.” 

112.BaĢvurucu, delillerin değerlendirilmesine iliĢkin esaslar çerçevesinde adil  yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası yönünden yargılamanın yenilenmesine karar  verilmesini talep etmiĢtir.

23 

BaĢvuru Numarası : 2014/1440 Karar Tarihi : 26/2/2015 

113.Tespit edilen hakkaniyete uygun yargılama hakkının ihlali bir mahkeme  kararından kaynaklanmakta olup, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması bakımından  hukuki yarar bulunduğundan, yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilgili mahkemeye  gönderilmesine karar verilmesi gerekir. 

114.BaĢvurucunun tarafı olduğu uyuĢmazlığa iliĢkin yaklaĢık yedi yıllık yargılama  süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle  giderilemeyecek olan manevi zararı karĢılığında baĢvurucuya takdiren net 5.000,00 TL  manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. 

115.BaĢvurucu tarafından maddi tazminat talebinde bulunulmuĢ olmakla beraber,  tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı  anlaĢıldığından, baĢvurucunun maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir. 

116.BaĢvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluĢan 1.706,10 TL yargılama giderinin  baĢvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir. 

V. HÜKÜM 

Açıklanan gerekçelerle; 

A. BaĢvurucunun; 

1. Seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının ihlal edildiği yönündeki  iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olmasınedeniyle KABUL EDĠLEMEZ OLDUĞUNA, 

2. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının  KABUL EDĠLEBĠLĠR OLDUĞUNA, 

3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL  EDĠLEBĠLĠR OLDUĞUNA, 

B. BaĢvurucunun; 

1. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hakkaniyete uygun  yargılanma hakkının ĠHLAL EDĠLDĠĞĠNE, 

2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma  hakkının ĠHLAL EDĠLDĠĞĠNE, 

C. Tespit edilen hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlali yönünden, ihlalin  ve sonuçlarının ortadan kaldırılması bakımından yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın  ilgili Mahkemeye GÖNDERĠLMESĠNE, 

D. BaĢvurucuya, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, net 5.000,00 TL  manevi TAZMĠNAT ÖDENMESĠNE, baĢvurucunun tazminata iliĢkin diğer taleplerinin  REDDĠNE, 

E. BaĢvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet  ücretinden oluĢan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAġVURUCUYA  ÖDENMESĠNE, 

24 

BaĢvuru Numarası : 2014/1440 Karar Tarihi : 26/2/2015 

F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben baĢvurucunun Maliye Bakanlığına baĢvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu  sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına, 

26/2/2015 tarihinde OY BĠRLĠĞĠYLE karar verildi. 

BaĢkan y. 

Burhan ÜSTÜN 

Üye 

Erdal TERCAN 

 

Üye 

Nuri NECĠPOĞLU 

Üye 

Hicabi DURSUN 

Üye 

Hasan Tahsin GÖKCAN 

25