HAKKARİ BAROSU VE ÖHD HAKKARİ ŞUBESİNİN ERZURUM DUMLU 1 NOLU YÜKSEK GÜVENLİKLİ KAPALI HAPİSHANESİNE, ERZURUM DUMLU 2 NOLU YÜKSEK GÜVENLİKLİ KAPALI HAPİSHANESİNE, ELAZIĞ 1 NOLU YÜKSEK GÜVENLİKLİ KAPALI HAPİSHANESİNE, ELAZIĞ 2 NOLU YÜKSEK GÜVENLİKLİ KAPALI HAPİSHANESİNE İLİŞKİN HAK İHLALLERİ VE GÖZLEM RAPORU
A-GİRİŞ
ÖHD Hakkari Şubesi ve Hakkari Barosu Üyeleri Av. Gülistan KARADUMAN ve Av.Abdullah AKTAŞ'dan oluşan grup 22.07.2025 Tarihinde Erzurum Dumlu 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Kapalı Hapishanesine, Erzurum Dumlu 2 Nolu Yüksek Güvenlikli Kapalı Hapishanesinde; 23.07.2025 Tarihinde Elazığ 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Kapalı Hapishanesine, Elazığ 2 Nolu Yüksek Güvenlikli Kapalı Hapishanesinde tutuklu ve hükümlüler ile genel olarak hapishanedeki koşullara ve yaşanan hak ihlallerine ilişkin görüşme gerçekleştirilmiştir.
B-AMAÇ
Bu çalışma ile hapishanelerde yakın tarihlerde artan hak ihlalleri ile karşılaşılan diğer sorunlara ilişkin gerekli tespitlerin yapılması, raporlaştırılması, oluşan raporlar neticesinde gerekli hukuki başvuru ve suç duyurularının yapılması amaçlanmıştır.
C-HAPİSHANE ZİYARETLERİ, GÖRÜŞMELERDE AKTARILAN HAK İHLALLERİ
1-ERZURUM DUMLU 1 NOLU YÜKSEK GÜVENLİKLİ KAPALI HAPİSHANESİ
2-ERZURUM DUMLU 2 NOLU YÜKSEK GÜVENLİKLİ KAPALI HAPİSHANESİ
3-ELAZIĞ 1 NOLU YÜKSEK GÜVENLİKLİ KAPALI HAPİSHANESİ
4-ELAZIĞ 2 NOLU YÜKSEK GÜVENLİKLİ KAPALI HAPİSHANESİ
1-ERZURUM DUMLU 1 NOLU YÜKSEK GÜVENLİKLİ KAPALI HAPİSHANESİ
Ziyaret kapsamında hapishanede gözlemlenen ilk husus, avukat-müvekkil görüşmelerinin yapıldığı alanlara ilişkindir. Görüş kabinlerinin hem iç hem dış tarafta bulunan kişilerin birbirlerini görebileceği şekilde konumlandırıldığı, kabinler arasında herhangi bir ses yalıtımının bulunmadığı ve yan kabinlerde yapılan görüşmelerin kolaylıkla duyulabildiği tespit edilmiştir. Görüşme sırasında iki infaz koruma memurunun sürekli olarak görüşmeyi gözlemlemesi, mahpusların avukatlarıyla özel ve gizli konuşma hakkını fiilen ortadan kaldıran bir uygulama olarak tarafımızca gözlenmiş olup
A.Ç., E.K., B. A., B. O., M.Y., S. Y. Olmak üzere 6 mahpusla görüşülmüş ve gerçekleştirilen görüşmelerde;
-Türkiye’de son dönemde yaşanan süreçlere rağmen hapishanelerde provokatif uygulamaların arttığı, özellikle hasta mahpusların bulunduğu koğuşlarda gardiyanlar tarafından provoke edici söylem ve davranışların yoğunlaştığı
-Hapishane yönetiminin kendi yetkilerini İdare ve Gözlem Kurulu’na devrettiği ve basit bir koğuş değiştirme talebinin dahi kurul onayı olmaksızın gerçekleşemediği, bu durumun hapishane içi idari işleyişi zorlaştırdığı ve mahpusların gündelik yaşamda karşılaştıkları sorunlara hızlı çözümler üretilmesinin engellendiği
-Spor yapabilmek adına havalandırma alanında 1,5 litrelik pet şişelere su doldurarak ağırlık çalışması yaptıklarını ancak bu eylemlerinin “pet şişeyi amacı dışında kullanmak” gerekçesiyle engellendiği ve şişelerdeki suların ellerinden alındığı, yaşanan durumla ilgili de haklarında tutanak tutulduğu
-Haftada yalnızca iki gün salı ve perşembe günleri revire çıkabildikleri, üst üste iki hafta revir hakkından faydalanmalarının mümkün olmadığı, hastane sevklerinin ciddi ölçüde geciktiği, özellikle diş tedavilerinin 7 ile 8 ay gibi bir gecikmeyle gerçekleştirilebildiği, bunun yanı sıra hastane sevklerinde kelepçeli muayene dayatması nedeniyle birçok mahpusun tedaviden vazgeçtiği, mahpus M. E.’in sara hastası olduğu ve düzenli kullanması gereken ilacın ulaşmasında aksaklıklar yaşandığı ve bu durumun tedaviye erişimi doğrudan sekteye uğrattığı
-Hapishanede verilen yemeklerin hijyenik olmadığı, çeşitlilikten yoksun ve doyurucu nitelikte bulunmadığı, hafta sonlarında verilen yemeklerin hem içerik hem kalite açısından daha da kötüleştiği, Kantin aracılığıyla temin edilebilecek ek besinler ve temel ihtiyaç ürünleri konusunda ciddi sıkıntılar yaşandığı, ürünlerin her hafta düzenli olarak zamlandığı bu nedenle kantin ürünlerine ulaşmanın mahpuslar açısından neredeyse imkânsız hale geldiği.
Vejetaryen olan Ş.A. adlı mahpusa, çoğu zaman vejetaryen olmayan yemeklerin “vejetaryen” adı altında verildiği ve verilen yemeklerin nitelik açısından son derece yetersiz olduğu
-Hapishane içinde ortak kullanım alanları olan koridorların uzun süredir yıkanmadığı ve temizlenmediği, bu nedenle oluşan kir ve pasın, koğuşlarını kendi imkânlarıyla temiz tutan mahpusların koğuşlarının da kirlenmesine yol açtığı
-Mahpus M.Y.'ya ailesi tarafından gönderilen Amedspor formasının üzerinde yer alan “Hebûn” (Kürtçe: varoluş) ifadesi nedeniyle formanın kendisine teslim edilmediği, 19 Haziran tarihinde toplanan İdare ve Gözlem Kurulu’nun söz konusu formanın üzerinde yer alan Kürtçe ifadenin “propaganda” içerebileceği ve kurum güvenliğini tehlikeye atabileceği yönünde karar aldığı
-İdare ve Gözlem Kurulu tarafından infazların keyfi gerekçelerle yakıldığı, tahliye edilmeleri gereken birçok tutsağın serbest bırakılmadığı, en son mahpus A. A’ın, pencerelerdeki silikona benzer bir maddeye zarar verdiği gerekçesiyle infazının yakıldığı
-Kurum içi mektupların çoğu zaman bir ayı aşkın bir gecikmeyle ellerine ulaştığı ve bu durumun aileleriyle ya da başka mahpuslarla sağlıklı bir iletişim kurmalarını engellediği aynı şekilde dışardan gelen mektupların da geç ulaştırıldığı
-Hapishanede özellikle muhalif olarak tanımlanan gazete ve televizyonlara erişemedikleri, bu yayınları talep ettiklerinde taleplerinin ya yanıtsız bırakıldığı ya da çok uzun bir süre sonra cevap verilmediği
-Hapishanede okumak için talep ettikleri kitaplara erişimde ciddi gecikmeler yaşandığı, daha önce okudukları bir kitabı tekrar talep ettiklerinde dahi kitabın kendilerine verilmediği
-Mahpuslar tarafından gönderilen mektupların içerikleri, “siyasi süreç değerlendiriliyor” gerekçesiyle geri verildiği, siyasi süreçle ilgisi olmayan mektupların bile aynı gerekçeyle geri verildiği
-Avlusu olmayan odalarda tutuldukları, günde yalnızca 1 ile 2 saat süreyle havalandırmaya çıkarıldıkları
-Mahpusların, havalandırma alanına tespih, kuş kafesi gibi kişisel ve sembolik eşyaların götürmelerinin yasaklandığı, kantinde top satılmasına rağmen havalandırmada top oynamanın yasak olduğu ve yasakların gerekçelerinin kendilerine bildirilmediği
-Havalandırma alanlarında tuvalet ve lavabo bulunmadığı, bu nedenle temel insani ihtiyaçların karşılanamadığı
-Koğuş aramaları sırasında yaşanan hak ihlallerine dair yaptıkları şikayetlerin ya cevapsız bırakıldığı ya da yalnızca “görevlerini yapıyorlar” şeklinde üstünkörü bir yanıt aldıkları
-Haftada iki gün, 1 saat 45 dakika süreyle atölye alanlarına çıkma hakkı verildiği ancak bu alanlarda hiçbir malzeme bulunmadığı için herhangi bir faaliyet yapılamadığı,
-Tıraş malzemelerinin yalnızca atölye alanında bulunduğu, bu sebeple kişisel bakımlarını sadece bu saatlere denk getirerek yapabildikleri
hususları tarafımıza aktarılmıştır
2-ERZURUM DUMLU 2 NOLU YÜKSEK GÜVENLİKLİ KAPALI HAPİSHANESİ
Ziyaret kapsamında hapishanede gözlemlenen ilk husus, avukat-müvekkil görüşmelerinin yapıldığı alanlara ilişkindir. Görüş kabinlerinin hem iç hem dış tarafta bulunan kişilerin birbirlerini görebileceği şekilde konumlandırıldığı, kabinler arasında herhangi bir ses yalıtımının bulunmadığı ve yan kabinlerde yapılan görüşmelerin kolaylıkla duyulabildiği tespit edilmiştir. Görüşme sırasında en az iki infaz koruma memurunun sürekli olarak görüşmeyi gözlemlemesi, mahpusların avukatlarıyla özel ve gizli konuşma hakkını fiilen ortadan kaldıran bir uygulama olarak tarafımızca gözlenmiş olup
H.A., A.K., M.Y., M.Y. Olmak üzere 4 mahpusla görüşülmüş ve gerçekleştirilen görüşmelerde;
-Hasta mahpusların hastane sevklerinin ya hiç yapılmadığı ya da çok uzun süre sonra gerçekleştirildiği Acil müdahale gerektiren sağlık durumlarında dahi sevklerin geciktirildiği, bu konuda hapishane idaresiyle yapılan tüm bireysel ve toplu görüşmelerin sonuçsuz kaldığı,
-Hapishane revirinde görevli hekimin mahpusların politik kimliklerinden dolayı sağlık hizmeti sunmaktan kaçındığı, bazı hastaları bilerek ve isteyerek tedavi etmediği, bu nedenle ilgili hekim hakkında suç duyurusunda bulunulduğu ancak yapılan başvuruya herhangi bir geri dönüş sağlanmadığı,
-Daha önce hastaneye sevk edilen mahpus M.A.’ın, kelepçeli muayeneyi kabul etmemesi gerekçesiyle hapishane personeli tarafından darp edildiği ve mahpusun, hastaneye götürüldüğü sırada yaşadığı bu kötü muameleye rağmen hastanedeki doktorların kendisine dair herhangi bir darp raporu düzenlemediği
-Hapishanede sağlık hizmetlerine erişimin son derece yavaş ve sınırlı olduğu, mahpuslar tarafından yapılan bazı sağlık başvurularına 6 ay gibi uzun süre sonra yanıt verildiği, bu süre zarfında hastalıkların ilerlediği ve geri dönüşü olmayan sağlık sorunlarına yol açıldığı, sağlık biriminin hasta mahpuslara yönelik talepleri sistematik biçimde ertelendiği ve geciktirildiği
-Diş tedavisine yönelik başvurulara ancak 6 ay sonra randevu verildiği, acil müdahale gerektiren vakalarda dahi bu sürenin öne çekilmediği, bu nedenle diş ve ağız sağlığı sorunlarının kronikleştiği
-Ayağında daha önce ciddi bir sağlık problemi olan mahpus M.Y'nin yalnızca revirdeki doktor tarafından yüzeysel biçimde muayene edildiği, mahpusun ısrarlı taleplerine rağmen hastaneye sevkinin gerçekleştirilmediği, bu durumun uzun süredir sürdüğü ve ciddi sağlık komplikasyonları doğurma riski taşıdığı (tarafımızca da sağ ayağı topuk kısmı kontrol edildiğinde ciddi bir şişkinlik gözlenmiştir) Söz konusu sağlık sorununa ilişkin damar ve yumuşak doku değerlendirmesinin yapılmadığı, multidisipliner bir sağlık ekibi tarafından detaylı inceleme yapılması gerektiği halde bu sürecin tamamen göz ardı edildiği
-Kelepçeli muayene dayatmasının hapishanede yaygın bir uygulama olduğu, bu uygulamayı insan onuruna aykırı bulan mahpusların tedaviyi reddetmek zorunda bırakıldığı, mahpusların sadece temel tıbbi hizmetlere ulaşmak için dahi rencitici ve baskılayıcı uygulamalara maruz bırakıldıkları, tedavi süreçlerinin bu nedenle çoğu zaman tamamlanılamadığı
-Hapishanede uzun süredir gazete, dergi ve yayınlara erişimin engellendiği, mahpuslara dış basın, muhalif gazeteler ve süreli yayınlar verilmediği, bu durumun sistematik bir bilgi tecridine dönüştüğü
-Mahpusların, günde yalnızca 2 saat süreyle havalandırmaya çıkarıldığı, bu sürenin arttırılması yönünde yapılan bireysel ve toplu başvurulara hapishane idaresi tarafından olumsuz yanıt verildiği, aksine bu sürenin ilerleyen dönemde daha da kısaltılacağı yönünde mahpuslara sözlü bildirimlerin yapıldığı, süre kısıtlamasının gerekçesi olarak personel yetersizliği gösterildiği
-Haftada iki gün, günde 2 saat olarak tanımlanan atölye faaliyetlerinin sadece kağıt üzerinde yer aldığı, gerçekte bu atölyelerin aktif olarak işlemediği, atölyelerde hiçbir araç, gereç veya malzemenin bulunmadığı
-Hapishanede haftalık olarak düzenli aramaların gerçekleştiği, bu aramaların bazı haftalar akşam saat 21.00 gibi geç saatlerde yapıldığı, bu uygulamanın huzursuzluk verdiği
-Mahpuslar tarafından yazılan dilekçelere büyük oranda yanıt verilmediği, resmi başvuru yollarının işlemez hale getirildiği, bu durumun hak arama yollarını etkisizleştirdiği ve yasal yollarla çözüm üretmenin önünün kapatıdığı
-Üç kişilik koğuşların genellikle yalnızca 12 metrekare büyüklüğünde olduğu, bu alanın insan onuruna yaraşır yaşam koşullarını sağlamaktan uzak olduğu ayrıca koğuşlara yerleştirilen kameraların, tuvalet ve ranzaları görecek şekilde konumlandırıldığı
-Hapishanedeki kantin ürünlerinin fiyatlarının aşırı yüksek olduğu, birçok temel ihtiyaç maddesinin mahpuslar için ulaşılmaz hale geldiği, bunun da ekonomik durumu iyi olmayan mahpuslar için ağır sonuçlar doğurduğu
-Hapishanede sunulan yemeklerin son derece yetersiz olduğu, hem miktar hem de besin değeri açısından asgari insani standartların altında olduğu, mahpusların bu nedenle sürekli olarak açlık sınırında yaşamak zorunda bırakıldığı
hususları tarafımıza aktarılmıştır
3-ELAZIĞ 1 NOLU YÜKSEK GÜVENLİKLİ KAPALI HAPİSHANESİ
Ziyaret kapsamında hapishanede gözlemlenen ilk husus, avukat-müvekkil görüşmelerinin yapıldığı alanlara ilişkindir. Görüşmeler gardiyanların nezaretinde ve kameranın görüşme odasını görebileceği bir şekilde gerçekleşmiştr.
M.A.D, C.D., A.K Olmak üzere 3 mahpusla görüşülmüş ve gerçekleştirilen görüşmelerde;
-Hapishane personeli tarafından provoke edici söylem ve davranışların olduğu, bu provakasyonların her geçen gün dozunun ve sıklığının artığı
-Mahpusların hastaneye sevk taleplerine cevap verilmediği nadiren de olsa kabul edilen taleplerin çok geç yapıldığı, hastane sonuçlarının da genellikle mahpuslara bildirilmediği, diş tedavilerinin ise 5 6 ay sonraya ertelendiği, M.Ö adlı mahpusun aylardır diş tedavisinin geciktirildiği
-Mahpusların odalarındaki aramaların, neredeyse her hafta bazen ise haftada iki kez yapıldığı, aramalar sırasında mahpusların eşyalarının dağıtıldığı ve gardiyanlar tarafından oldukça sert bir muameleye tabi tutulduğu
-İdare ve Gözlem Kurulu’nun, mahpusların “iyi halli” olup olmadığını değerlendirirken keyfi bir yaklaşım benimsediği ve bu temele dayalı olarak tahliye sürelerinin hukuka aykırı bir şekilde uzatıldığı,
En son 2 hafta önce S.Ş. ve M.M. adlı mahpusların keyfi uygulamalarla tahliyelerinin 3 ay uzatıldığı
-Sevkler sırasında mahpusların çıplak arama uygulamasına zorlandığı, hakaret ve kötü muameleye maruz kaldıları ve bu tür şikayetler hakkında yapılan suç duyurularının hiçbir sonuç doğurmadığı
-Mahpusların, başta Yeni Yaşam ve Evrensel olmak üzere talep ettikleri gazetelere erişimlerinin engellendiği dışarıdan istedikleri dergilerin ise sistematik biçimde reddedildiği, Mahpuslara yalnızca hapishane idaresinin belirlediği yayınların verildiği, bu kapsamda, A.K. isimli mahpusun sürekli olarak İngilizce yayın talebinde bulunduğu, ancak bu talebine hiçbir şekilde yanıt verilmediği, bunun üzerine A.K. İsimli mahpus hapishane idaresinin belirlediği bir gazetenin İngilizce ekini talep etmesine rağmen bu ekin dahi kendisine verilmediği
-Kürtçe kitapların hapishaneye sokulmasının yasaklandığı, mahpusların bu kitaplara ulaşabilmesi için mahpuslardan tercümanlık ücreti talep edildiği ve kitap sayısının 7 ile sınırlandırıldığı, mahpusların Kürtçe yazılmış mektuplarına engel koyulduğu
-Hapishanede atölyelerin neredeyse hiç açılmadığı, nadiren düzenlenen kursların ise genellikle katılım sayılarına sınır koyulduğu ve personel eksiklikleri gibi mazeretlerle kısıtlandığı,
-Mahpusların spor ve sohbet haklarının sürekli olarak sınırlandırıldığı, özellikle bayramlar ve resmi tatillerde bu hakların tamamen engellendiği
-Hapishande sunulan yemeklerin hijyen koşullarına uygun olmadığı, besin çeşitliliği içermediği ve mahpuslar açısından yeterli doyuruculuğa sahip bulunmadığı, kantin aracılığıyla temin edilebilecek ek besinler ve temel ihtiyaç malzemelerine erişimde ciddi sorunlar yaşandığı, ürün fiyatlarının her hafta düzenli olarak artırıldığı bu nedenle kantin alışverişinin mahpuslar için büyük ölçüde erişilemez hale geldiği
hususları tarafımıza aktarılmıştır
4-ELAZIĞ 2 NOLU YÜKSEK GÜVENLİKLİ KAPALI HAPİSHANESİ
Ziyaret kapsamında hapishanede gözlemlenen ilk husus, avukat-müvekkil görüşmelerinin yapıldığı alanlara ilişkindir. Görüşme infaz koruma memurunun nezaretinde ve kameranın görüşme odasını görebileceği bir şekilde gerçekleşmiştr.
O.C.S, M.M.D., olmak üzere 2 mahpusla görüşülmüş ve gerçekleştirilen görüşmelerde;
-Hastane sevk için önce revire başvurdukları, revir doktoruun mahpusların sağlık taleplerini muayene etmeksizin “psikolojik” diyerek geçiştirdiği, daha acil sağlık durumlarında mahpusların hapishane kampüs hastanesine sevk edildiği, bu sevklerin ortalama 20 gün içerisinde gerçekleştiği, hapishane kampüs hastanesinin, Fırat Üniversitesi Hastanesi’ne sevk vermesi durumunda ise sevk sürecinin ortalama 4 ayı bulduğu,
- Mahpuslar sevk sırasında ve hastanede muayene beklerken kelepçeli şekilde tutulduğu, talep edilen ilaçlar ise ortalama en erken 10 gün içinde temin edildiği.
-İdari Gözlem Kurulu tarafından, 30 yılı aşkın süredir hapishanede bulunan ve infaz sürelerini tamamlamış mahpusaların keyfi bir şekilde infazlarının ertelendiği, Kurul tarafından pişmanlık dayatmaları yapıldığı ve infaz süresini tamamlamış olan mahpuslara “bundan sonra da hapishanede kalacaksın” şeklinde tehditlerde bulunulduğu
-Mahpuslara talep ettikleri gazete ve dergilerin verilmediği, dışarıdan getirilen gazete ve dergilerin ise teslim edilmediği özellikle talep edilen Yeni Yaşam Gazetesi, Adalet Bakanlığı tarafından yasaklandığı gerekçesiyle verilmediği
-Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan mahpuslara günde yalnızca 1 saat havalandırma hakkı tanınırken, siyasi mahpuslar dışındaki hükümlülerın ise günde 2 saat dışarı çıkarıldığı
-Hiçbir şekilde atölye ya da sosyal aktivitelere çıkarılmadıklarını, bu durumun gerekçesi olarak personel yetersizliği gösterilse de, diğer suçlardan hükümlü ve tutuklu kişilerin bu tür etkinliklere katıldığı
-Koğuş aramalarının çoğunlukla ani baskınlar şeklinde yapıldığı, odaların dağıtıldığı ve kişisel eşyalar ile defterlere el konulduğu, el konulan defterlerin çoğu zaman geri verilmediği, bu defterlerin “örgütsel materyal” olarak değerlendirilerek mahpuslara disiplin soruşturmaları açıldığı. ayda bir jandarma eşliğinde genel hapishane aramaları yapıldığı, bunun dışında haftada bir ya da iki haftada bir ani baskınlar yapılarak aramaların gerçekleştirildiği.
-Hapishanede verilen yemeklerin genellikle tüketilemeyecek durumda olduğu, hasta mahpuslara sağlık durumlarına uygun yemeklerin çoğu zaman sunulmadığı
- Musluk suyunun oldukça kireçli olduğu, kireç sorununun çözümü için yapılan başvurulara ise sürekli olumsuz yanıt verildiği
hususları tarafımıza aktarılmıştır
KAMUOYUNA YANSIYAN 07.07.2025 TARİHİNDE ELAZIĞ 2 NOLU HAPİSHANESİNDE GERÇEKLEŞEN İŞKENCE OLAYI
İşkenceye Uğrayan Ömer Cuma Salih ve konuya dair görüştüğümüz diğer mahpuslarla gerçekleştirilen görüşmede ;
07.07.2025 tarihinde saat 16:30 sularında, yaklaşık 15 gardiyanın, Ömer Cuma isimli tutuklunun bulunduğu koğuşa ani bir baskın gerçekleştirdiği, bu baskının yaklaşık 6-7 aydır baş gardiyan olarak görev yapan bir personelin öncülüğünde yapıldığı, koğuşa giren gardiyanların, içerideki tüm eşyaları dağıttığı, ciddi ölçüde tahribata yol açtığı, iki gardiyanın Ömer Cuma Salih'i arkasından tutarak tamamen hareketsiz hâle getirdiği, akabinde baş gardiyanın eline aldığı bir sopa ile hareketsiz bırakılan Ömer Cuma’nın koluna, bacağına ve omzuna defalarca vurduğu, bu sırada başka bir gardiyanın, Ömer Cuma’nın bağırmasını engellemek için elleriyle ağzını sıkıca kapattığı bu müdahale sonucunda Ömer Cuma’nın ağzında kanamanın meydana geldiği, işkenceye karışan gardiyanların üniformalarında kamera bulunduğu, gardiyanların, yaşananları kimseye anlatmaması ve kendileriyle iş birliği yapması durumunda Ömer Cuma Salih hakkında herhangi bir işlem yapılmayacağını, olayın üzerinin örtüleceğini söyleyerek tehdit ettiği, ayrıca bu işkenceyi sloganlarla protesto etmeleri hâlinde gece yarısı odalarının basılacağı. Ömer Cuma’nın gardiyanların taleplerine boyun eğmemesi üzerine tek kişilik hücreye alındığı ve burada 1 gün tutulduğu, ancak bu süreçte revire çıkarılmadığı, ertesi gün farklı bir koğuşa sevk edildiği. İşkenceden bir hafta sonra revire götürüldüğü ve burada yalnızca yüzeysel bir muayeneden geçirildiği, kapsamlı bir sağlık taramasına tabi tutulmadığı, daha sonra mahpusların tepki olarak süresiz -dönüşümlü açlık grevine başladıkları, hem açlık grevine giren mahpuslar hakkında hem de destek amacıyla hapishane yönetimine dilekçe veren mahpuslar hakkında hapishane yönetimi tarafından soruşturma başlatıldığı hususları tarafımıza iletilmiştir.
D-YAŞANAN HAK İHLALLERİNE DAİR YASAL DEĞERLENDİRMELER
1. SAĞLIK HAKKI İHLALLERİ
Ziyaret edilen hapishanelerde sağlık hakkı ihlallerinin temel sebeplerinden biri, hasta mahpusların tedaviye erişimlerinin çeşitli engellerle karşılaşmasıdır. Uluslararası ve ulusal hukuk normları uyarınca devlet, özgürlüğünden yoksun bırakılan bireylere, toplumun diğer kesimleriyle eşit şartlarda sağlık hizmeti sunmakla yükümlüdür. 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 6. maddesi, hükümlülerin yaşam hakları ile beden ve ruh bütünlüklerinin korunması için her türlü koruyucu tedbirin alınmasını zorunlu kılmaktadır.
Buna rağmen, görüşmelerde idarelerinin veya sevk edildikleri hastanelerin çeşitli uygulamalarla mahpusların sağlık hakkına erişimini engellediği tespit edilmiştir. Tespit edilen başlıca ihlal alanları şunlardır:
-Sağlık hakkının doğrudan hapishane idaresi tarafından ihlal edilmesi :Hastane sevklerinin yapılmaması ya da geciktirilmesi, ilaç ve tıbbi malzemelerin verilmemesi, revire yalnızca belirli günlerde çıkarılma uygulaması.
-Sevk sırasında detaylı arama : Bu uygulamalar sebebiyle mahpusların hastaneye gitmekten vazgeçmesi, aramayı reddedenlere disiplin soruşturmaları açılması.
-Beslenme sorunları ve gıda/su hakkı ihlali – Porsiyonların yetersizliği, dengeli beslenme imkânının olmaması, fahiş kantin fiyatları, temiz suya erişim eksikliği.
-Fiziki yapı ve hijyen koşulları – Sağlıksız, yetersiz ışık ve havalandırma koşullarına sahip koğuşlar, hijyen malzemelerinin sağlanmaması.
-Memur ve personel kaynaklı ihlaller, kelepçeli muayene: Kelepçeli muayene uygulamaları, hekimlerin etik ilkelere aykırı davranışları.
Genel Değerlendirme
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Anayasa, devletlere yalnızca yaşam hakkını kasıtlı ihlallerden koruma değil, aynı zamanda yaşamı ve sağlığı korumak için pozitif tedbir alma yükümlülüğü getirmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları, gerekli sağlık hizmetinin geciktirilmesinin veya sağlanmamasının hem insan onurunu zedelediğini hem de 3. madde kapsamında işkence/kötü muamele yasağını ihlal ettiğini açıkça belirtmektedir.
Yapılan tespitler, idarelerinin sağlık hakkına erişimi yalnızca engellemekle kalmadığını; aynı zamanda insan onurunu ihlal eden uygulamalarla mahpusları tedavi hakkından vazgeçmeye zorladığını ortaya koymuştur. Bu durum, devletin hem pozitif yükümlülüklerini (tedavi hakkını sağlamak, hastalıkların önlenmesi) hem de negatif yükümlülüklerini (onur kırıcı muamelede bulunmamak, sağlıksız koşullara maruz bırakmamak) ihlal ettiği anlamına gelmektedir.
Hapishanelerde beslenme hakkı, hem uluslararası hem de ulusal düzeyde güvence altına alınmıştır. Uluslararası Hapishane Araştırmaları Merkezi’nin hazırlamış olduğu Hapishane Yönetimine İnsan Haklarını Göz Önüne Alan Bir Yaklaşım Hapishane Görevlileri İçin El kitabı’nda en temel bakım görevlerinden biri olarak beslenme tanımlanmaktadır. Bu rehberde mahkumların aç kalmalarını ya da eksik beslenmeden kaynaklanan bir hastalığa yakalanmalarını önlemek için yeterli düzeyde yiyecek ve içecek verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Toplumun genel olarak aç kaldığı ülkelerde dahi, mahkumlara yeterli yiyecek verilmemesinin kabul edilemez olduğu, hükümetlerin insanların özgürlüğünü elinden aldığında, onlara gerektiği gibi bakım verme görevini de üstlendiğini, bu kapsamda yeterli beslenmenin sağlanmasının mutlak bir yükümlülük olduğu belirtilmektedir.
Yapılan görüşmelerde mahpuslara verilen yemeklerin doyurucu olmadığı iletilmiştir. Gıda hakkının kısıtlanması sağlıklı bir bireyin sağlığını olumsuz etkileyecek bir durum olduğu gibi işkence haline dönebilmektedir. Çoğu hapishanede temiz ve yeterli suya da erişimin olmadığı görülmüş bunun başta hijyen koşullarının sağlanamaması sebebiyle oluşacak hastalıklar başta olmak üzere pek çok hastalığa neden olabileceği değerlendirilmiştir.
Hapishanelerde onur kırıcı veya kötü muamele olarak kabul edilecek hususlar Hapishanesi idaresi ve görevlilerinin kasıtlı davranışlarından, yönetim hataları veya yetersiz kaynaklardan kaynaklanabileceği gibi kimi zaman jandarma personeli, hapishane doktoru ya da hasta mahpusun sevk edildiği hastanede muayenesini yapan hekimden de kaynaklanabilmektedir. Yerel ve Uluslararası metinlere göre mahpuslara sağlık hizmeti verilirken “muayenelerinin diğer hastalar gibi, kişilik haklarına saygı gösterilerek hekimlik görevini uygulamaya elverişli koşullarda yapılması; hastaların ırk, dil, din, mezhep, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, ekonomik ve sosyal durum ile benzer farklılıklarının dikkate alınmaması; her türlü tıbbi müdahalenin hastanın mahremiyetine saygı gösterilmek suretiyle yerine getirilmesi” gerekmektedir.
Mahpuslarla yapılan görüşmelerden elde edilen bilgilere göre, ceza infaz kurumlarında sağlık hakkına erişim, çoğu zaman adeta bir işkenceye dönüşmüştür. Sağlık hizmetlerinden yararlanma ya tamamen engellenmekte ya da insan onuruna aykırı, caydırıcı uygulamalarla fiilen imkânsız hâle getirilmektedir. Mahpuslar, tedavi hakkından vazgeçmek ile insan onurunu zedeleyen muamelelere maruz kalmak arasında zor bir tercihe mecbur bırakılmakta; bu durumun sonucunda ise sağlık hizmetlerine erişim fiilen ortadan kalkmaktadır.
Türkiye’nin taraf olduğu Uluslararası Sözleşme hükümleri bu denli açık olmasına rağmen, sözleşme hükümlerine uyulmamakta ve hasta mahpusların Sağlık Hakları sistematik bir biçimde ihlal edilmektedir. Hapishane koşullarında kalamayacak kadar ağır hasta olan mahpusların hapishanede tutulmaya devam edilmesi ulusal mevzuata ve uluslararası sözleşmelere aykırı olduğu ve tıbbi tedaviye ulaşma imkanı kısıtlandığından yaşam hakkının açık ihlali olduğu açıktır. Bununla birlikte hapishane koşullarında hastaneye sevk işlemlerinin yapılmaması, geç yapılması, yapılmasına onur kırıcı uygulamalar (kelepçeli muayene vb) ile engel olunması, özellikle diş ve ağız sağlığı tedavisine ulaşımın birçok hapishanede mümkün olmaması yaşam hakkının kapsamında bulunan sağlık hakkına erişimin açık ihlali olduğu vurgulanmaktadır.
Bu tespitler, ceza infaz kurumlarının yalnızca sağlık hakkını sağlama yönündeki pozitif yükümlülüklerini (tedaviye erişim, sağlık hizmeti sunma) değil, aynı zamanda sağlıklı beslenme ve uygun barınma koşullarını sağlama konusundaki negatif yükümlülüklerini de ihlal ettiklerini göstermektedir.
2. İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELE
Yapılan görüşmeler, hapishanelerdeki mahpusların darp, ters kelepçe, hakaret, tecrit ve psikolojik baskı başta olmak üzere çeşitli işkence ve kötü muamele biçimlerine maruz kaldığını ortaya koymuştur.
-Psikolojik Baskılar ve Provokatif Davranışlar: İşkence ve kötü muamele kimi zaman psikolojik baskı yoluyla uygulanmaktadır. Mahpusların güvensiz koşullarda tutulması bu baskıyı artırmakta; infaz koruma memurlarının provokatif söz ve davranışları da bu sürece eşlik etmektedir. Tehdit, kasıtlı gürültü çıkarma, kapı çarpma, soruşturma ile tehdit etme, ayakta sayım dayatması gibi uygulamalar bazı hapishanelerde sistematik hale gelmiştir.
-Fiziksel Şiddet (Darp, Cebir): Mahpusların infaz koruma memurları tarafından darp ve cebir şeklinde fiziksel şiddete maruz bırakıldığı tespit edilmiştir. Bu durum, ulusal ve uluslararası hukukta mutlak olarak yasaklanmıştır.
-Tecrit Uygulamaları: Hapishanelerde sosyal ilişkileri kesen tecrit uygulamalarının yaygın olduğu belirlenmiştir. Sohbet hakkı, sosyal etkinlikler, hücre cezaları, kafes uygulaması ve keyfi tek kişilik koğuşta tutulma gibi yöntemler ciddi psikolojik baskı yaratmaktadır. Mesleki eğitim, spor, sohbet gibi faaliyetlerin sınırlandırılması, yaşam kalitesini düşürerek sosyal izolasyonu derinleştirmektedir.
Genel Değerlendirme
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesi, “Hiç kimse işkenceye veya insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulamaz” hükmünü içerir. Bu hak mutlak nitelikte olup, hiçbir koşulda sınırlandırılamaz. Devletler, yalnızca işkenceyi yasaklamakla değil; yetkileri altındaki kişilerin bu tür muameleye maruz kalmamasını sağlamak, ihlalleri önleyip cezalandırmak ve etkin şekilde soruşturmakla yükümlüdür. Personelin kötü muamelede bulunması hem suçtur hem de idare açısından önleyici tedbir alma yükümlülüğü doğurur. Şikâyetlerin, personeli koruma amacıyla değil, hakkaniyet ve infaz ilkeleri doğrultusunda sonuçlandırılması gerekir.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, insan onurunun devredilemez ve eşit olduğunu, herkesin saygı ile muamele görmeyi hak ettiğini vurgular. AİHM’in Peers/Yunanistan (2001) kararında da, aşağılayıcı kast olmasa dahi hapishane koşullarının insanlık dışı muamele yasağını ihlal edebileceği belirtilmiştir.
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 6/1-b maddesi, hürriyetten yoksunluğun insan onuruna saygı koşulları altında çektirilmesini; İnfaz Yönetmeliği’nin 34/9 maddesi ise arama ve sayımlarda onur, haysiyet ve utanma duygusunun korunmasını zorunlu kılar. BM Asgari Standart Kuralları’nın 51. maddesi, aramalarla ilgili kayıt sistemini zorunlu tutar. Ancak çıplak aramaların tutanak altına alındığına dair uygulamada herhangi bir bulguya rastlanmamıştır.
Mevcut tespitler, işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini göstermekte; mahpusların fiziksel ve psikolojik bütünlüklerini koruyacak insan onuruna uygun koşulların derhal sağlanmasını zorunlu kılmaktadır.
3. İDARE VE GÖZLEM KURULLARININ HUKUK DIŞI KARARLARI VE KOŞULLU SALIVERİLME HAKKININ ENGELLENMESİ
Adalet Bakanlığı tarafından 29 Aralık 2020’de Resmî Gazete’de yayımlanan Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik sonrasında, mahpusların “iyi hâl” raporları gerekçe gösterilerek koşullu salıverilme haklarının sistematik şekilde engellendiği tespit edilmiştir.
Hapishanelerde, aralarında ağır hasta mahpuslar ile 30 yılı aşkın süredir tutuklu bulunan kişilerin de yer aldığı çok sayıda mahpusun tahliyeleri hukuka aykırı ve keyfi kararlarla ertelenmiştir. Bazı hapishaneler, özellikle politik mahpuslar açısından pilot uygulama haline getirilerek bu durum rutinleştirilmiştir. Yapılan görüşmeler, idare ve gözlem kurullarının taraflı, keyfi ve dayanaksız kararlar verdiğini göstermektedir.
Kurulların “iyi hâlli” olmadıklarına dair düzenledikleri raporlarda sıkça tekrar eden gerekçeler şunlardır:
-Hak ihlallerine tepki göstermek
-Tahliye halinde “suç işleme ihtimali” olduğu iddiası
-Suçtan pişmanlık göstermemek veya bu yönde kanaat oluşmaması
-Suça bakış açısında “gelişim” olmaması
-Kurum içi işleyişe karşı “olumsuz tavır” sergilemek
-Aramalarda ve sayımlarda personel çalışmalarına “kayıtsız kalmak”
-Toplumla bütünleşmeye hazır olduğu yönünde kanaat oluşmaması
Bazı raporlarda, disiplin cezası veya olumsuz davranış tespit edilmemesine rağmen mahpusların tahliyeleri, “motivasyon eksikliği” veya “gelişim çabası göstermemek” gibi soyut ve subjektif gerekçelerle reddedilmiştir. Bu durum, Anayasa, AİHS ve infaz hukuku ilkelerine aykırı olduğu gibi, özgürlüğe kavuşma hakkının keyfi şekilde gaspı anlamına gelmektedir.
Genel Değerlendirme
Hapishanelerde İdare ve Gözlem Kurulu raporları gerekçe gösterilerek çok sayıda mahpusun koşullu salıverilme hakkından yararlanamadığı tespit edilmiştir. Düzenlemenin kendisi ve mahpusların ifadeleri, kişi özgürlüğü ve güvenliğini doğrudan etkileyen “iyi halli” kavramının hapishane yetkililerinin keyfi kararlarına bırakıldığını göstermektedir. Bu nedenle Türkiye’de İdare ve Gözlem Kurullarının AİHS’e ve Anayasa’ya aykırı kararları, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlali olarak karine hâline gelmiştir.
İdare ve Gözlem Kurulu değerlendirmelerine karşı onay mercii olan İnfaz Hakimlikleri ve itiraz mercii olan Ağır Ceza Mahkemeleri süreçlerinde mahpusların adil yargılanma hakkı ihlal edilmiştir. AİHS m.6 çerçevesinde yargı mercilerinin kararlarında gerekçe gösterilmesi zorunludur. Ancak, karara dayanak mevzuat hükümlerinin hukuki belirlilik ilkesini ihlal eder nitelikte olması, İnfaz Hâkimliklerinin idarenin değerlendirmesini gerekçesiz ve noter gibi onaylamasına yol açmıştır.
Kurulların olumsuz raporlarında yer alan subjektif yorumlar tamamen hukuki geçerliliği olmayan bir boyuta taşınmıştır. Bu gerekçelerle şartlı tahliyesi engellenen mahpus sayısı oldukça fazladır. Özellikle mahpusların “pişmanlık göstermediği” tespitleri öne çıkmaktadır. İdare ve Gözlem Kurulları, kendilerini mahkeme yerine koyarak TCK’de her suç tipi için düzenlenen etkin pişmanlık kavramını infaz hukukuna uyarlamıştır. Oysa pişmanlık maddi ceza hukukuna ait bir kavram olup, infaz aşamasında idari bir kurulun keyfine bırakılması mümkün değildir. Ayrıca bu kararlar çoğunlukla denetime kapalı biçimde alınmakta, gerekçeler ya hiç sunulmamakta ya da son derece yüzeysel kalmaktadır. Mahpusların ve avukatlarının etkili bir şekilde bu kararlara itiraz etme imkânı da pratikte sınırlıdır.
4. KOĞUŞ ARAMALARI
Mahpuslarla yapılan görüşmelerde tespit edilen bir diğer hak ihlali, koğuşlarda rutin aramalar dışında yapılan baskın aramalardır. Aramaların yoğunluğu, geç saatlerde gerçekleştirilmesi ve uygulama tarzı, başlı başına bir baskı aracı haline gelmiştir.
Mahpusların ifadelerine göre, hukuka ve insan onuruna aykırı olan, adeta askeri bir disiplinle gerçekleştirilen ayakta sayım uygulaması da yaygın bir şekilde sürdürülmektedir. Bu uygulama, mahpusların gündelik yaşamını ve kişisel alanlarını ihlal etmektedir.
Genel Değerlendirme
Görüşmelerden elde edilen bilgilere göre, koğuş aramaları genellikle mahpusların özel yaşamını ihlal edecek biçimde, gece yarısı veya baskın şeklinde yapılmakta; kişisel eşyalarına ve mektuplarına gerekçesiz el konulmaktadır.
Aramalar ve sayımlar işkence ve kötü muamele uygulamasına dönüştüğüne dair şikâyetler mevcuttur. Her ne kadar mevzuattan doğan yükümlülük yerine getirilmeye çalışılıyor olsa da mahpusların özel alanına dikkat edilerek arama yapılması gerekir. Bu aramaların rutininin dışına çıkılarak sürekli yapılması ve baskın seklinde olması işkence ve kötü muameleye neden olacaktır. Koğuşların sık sık aranması idare tarafından somutlaştırılması gerekir. Bu somutlaştırılmanın yapılmadığı zaman hak ihlalleri ortaya çıkacaktır. İdare sorumluluğunu yerine getirirken mahpusların onuruna asgari düzeyde saygı göstermelidir. İdare ilgili ihlalin kaynağını tespit ederek gereken önlemi almalıdır.
Bir aramanın yapılabilmesi için idari ve yargısal denetime imkân verecek şekilde somut olarak gerekçelendirilmesi gerekmektedir. Bununla birlikte aramaların temel hakların özüne zarar verecek, insan onuruna aykırı veya ayrımcı nitelikte olmaması zorunludur. Ancak mevcut uygulamalarda, güvenlik ve düzen gerekçesiyle yapılması öngörülen aramalar, keyfi bir şekilde mahpusların haklarını ihlal eden rutin bir uygulamaya dönüşmüştür. Bu uygulamalar, mahpusların anayasa ile güvence altına alınmış haklarını ihlal etmekte ve insan odaklı bir infaz sisteminin tesis edilmesini engellemektedir.
5. HABERLEŞME HAKKI İHLALLERİ
Görüşmelerde, mahpusların makul düzeyde dış dünya ile temaslarını sürdürmesinin önündeki en büyük engelin hapishane idarelerinin keyfi uygulamaları olduğu tespit edilmiştir.
Yapılan görüşmelerde mahpuslar Evrensel, Yeni Yaşam gibi muhalif gazetelerin; bazı Kürtçe ve Türkçe dergilerin, herhangi bir yasaklama veya toplatma kararı olmamasına rağmen keyfi olarak engellendiğini aktarmıştır. Ayrıca, özellikle politik mahpuslara yönelik kitap kotası uygulandığı, bu kısıtlamaların kişinin maddi ve manevi gelişimini, dış dünya ile iletişimini ve haberleşme hakkını ciddi şekilde engellediği anlaşılmıştır.
Yapılan görüşmelerde, mahpusların mektuplaşma haklarının kısıtlandığı belirlenmiştir. Bu kısıtlamalar, hem bilgiye erişim hem de sosyal iletişim açısından mahpusların temel haklarını ihlal etmektedir.
Genel Değerlendirme
Haberleşme özgürlüğüne yapılan müdahaleler, Anayasa madde 13’te düzenlenen “demokratik bir toplumda gerekli” görülmeli ve “ölçülülük ilkesi” ne uygun olmalıdır. Ceza infaz kurumlarına gelen veya bu kurumlardan gönderilen yazışmalara yapılan müdahalelere gerekçe yapılabilecek makul nedenlerin, somut olayın tüm koşulları çerçevesinde objektif bir gözlemciyi haberleşme hakkının kötüye kullanıldığına ikna edebilecek nitelikte olaya özgü olgu ve bilgilerle gerekçelendirilmesi gerekmektedir. Mahpusların mektuplarının geciktirilmesi, sakıncalı diye gerekçesiz bir şekilde mektupların bir kısmının ya da tamamının çizilmesi haberleşme özgürlüğü ihlalidir.
Mahpusların beyanlarına göre gazete, kitap gibi yayınlardan faydalanmaları engellenmektedir. Hapishanede bulunan tutuklu ve hükümlülerin yayınlardan yararlanmasına ilişkin esaslar 5275 sayılı Kanun’un ilgili hükümleri de gözetilerek Anayasa Mahkemesi tarafından şu şekilde belirlenmiştir:
-Mahpus ceza infaz kurumlarında bulunan emanet hesabına yatırılan paradan karşılanması koşuluyla herhangi bir yayının kurumca satın alınarak kendisine verilmesini isteyebilir.
-Resmi kurumlar, üniversiteler, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile Cumhurbaşkanı tarafından vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve kamu yararına çalışan dernekler tarafından çıkarılan gazete, kitap basılı yayınlar mahkemelerce yasaklanmamış olması koşulu ile mahpusa ücretsiz olarak ve serbestçe verilir.
-Mahpus kurum kütüphanesinden serbestçe yararlanma imkânına sahiptir.
-Mahpus mensup olduğu dinin bayram günlerinde, yılbaşında ve nüfus kaydında belirtilen doğum günlerinde dışarıdan kargoyla gönderilen ya da ziyaretçileri tarafından hediye olarak gönderilen kitapları kabul etme hakkına sahiptir.
-Eğitim ve öğretimine devam eden mahpusun ders kitapları herhangi bir engelleme olmadan kendisine verilir.
Bu nedenle mahpuslara yasaklanmamış birçok yayınevi, bayii ve kitapçıda satılan veya resmi abonelikle temin edilen gazete ve basılı yayınların verilmemesi, ifade ve haber alma özgürlüğünün ihlalidir. Özellikle Evrensel ve Birgün gibi gazetelerinin Basın İlan Kurumu’na resmi ilan ve yayınlama hakkı bulunmasına rağmen, bu gazetelerin hapishanelerde verilmesinin geciktirilmesi veya verilmemesi açık bir şekilde ifade özgürlüğü ihlalini oluşturur. Ayrıca, kitap bulundurma sayısına getirilen sınırlamalar da mahpusların haklarını kısıtlamaktadır.
Öte yandan posta ücretlerindeki artışlar, mahpusların aileleri ve dış dünya ile iletişimini ciddi şekilde kısıtlamaktadır. Hapishanede geliri olmayan mahpuslar, telefon ve posta ücretlerini karşılayamamaktadır; ailelerinden yeterli destek alamadıkları durumlarda ise tüm iletişim araçlarına erişimleri engellenmekte ve dış dünya ile bağlantıları kopmaktadır. Bu nedenle, iletişim araçlarına erişimin kolaylaştırılması gerekmekte olup, bu sorumluluk idareye aittir.
6. KEYFİ DİSİPLİN CEZALARI
Yapılan görüşmelerde, mahpuslara sık sık keyfi disiplin cezalarının baskı aracı olarak uygulandığı anlaşılmıştır. Kimi zaman gardiyanların kışkırtmaları, kimi zaman da yasal hakların kullanımı mahpusların disiplin cezaları ile karşı karşıya kalmasına neden olmuştur. Bu cezalar gerekçe gösterilerek mahpusların infazı uzatılmış, hücre cezası verilmiş, haberleşme ve aile görüşü gibi hakları engellenmiştir.
Mahpusların idarenin hukuk dışı ve keyfi uygulamalarına karşı başlattıkları eylemler ( kuruma dilekçe verme, kapıya vurma, slogan atma vb.) disiplin cezası vermeye veya soruşturma açmaya gerekçe yapılmıştır.
Genel Değerlendirme
Görüşmeler, disiplin soruşturması ve cezalarının birer baskı aracına dönüştürüldüğünü ortaya koymaktadır. Hapishane idareleri, her türlü hak talebine veya ihlallere karşı tutanak tutmak ve disiplin soruşturması başlatmak suretiyle karşılık vermektedir.
Mahpusların gardiyanlar tarafından kışkırtıldığı ve bu şekilde haklarında disiplin soruşturması açıldığı, ancak şikâyetlere rağmen gardiyanlar hakkında herhangi bir işlem yapılmadığı tespit edilmiştir. Bu keyfi uygulamalar yalnızca hak kısıtlamalarına yol açmakla kalmayıp, disiplin cezaları gerekçe gösterilerek koşullu salıverilme hakkının engellenmesi gibi daha ciddi ihlallere de sebep olmaktadır. Bu durum, keyfi disiplin soruşturmalarının mahpus hakları üzerindeki olumsuz etkisinin boyutunu derinleştirmektedir.
7. ÖZEL HAYATA SAYGI HAKKININ İHLALİ VE ÖZEL HAYATA MÜDAHALE
Mahpuslarla yapılan görüşmelerde, hapishane idarelerinin özel hayata saygı ve özel hayatın gizliliği ilkesini ihlal eden uygulamalar gerçekleştirdiği tespit edilmiştir. Bu ihlaller; özel alanlara kamera yerleştirilmesi, aramalarda sınırların aşılması ve mahpuslara gönderilen eşyaların teslim edilmemesi biçiminde ortaya çıkmaktadır.
Genel Değerlendirme
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), hak ve özgürlüklere yönelik müdahaleleri değerlendirirken, müdahaleyi gerçekleştiren devletin amacı ile bireyin yasalarca korunan hakları arasında adil bir dengenin sağlanması gerektiğini vurgulamaktadır. AİHM’in bu yaklaşımına göre, devletler güvenliği sağlamak amacıyla hak ve özgürlüklere müdahale edebilir; ancak bu müdahalelerde ölçülülük ve adil denge gözetilmelidir. Anayasa Mahkemesi de bireysel başvuruları incelerken benzer yaklaşımı benimsemektedir.
Mahpusların hapishanede tutulması, özel yaşamlarının gizliliği hakkını ortadan kaldırmaz. Tıpkı dışarıdakiler gibi, hapishanede tutulanların da ruhsal sağlıklarının bütünlüğünü koruyabilmeleri için özel yaşamlarını gerekli gizlilik sınırları içinde sürdürebilmeleri gerekmektedir.
Görüşmelerde, mahpusların yaşam alanlarını görebilecek pozisyonda kameralar yerleştirildiği ifade edilmiştir. Bu uygulama, mahpusun her davranışının kontrol edilmesine ve tecrit koşullarının derinleştirilmesine yol açmakta, manevi huzuru bozmakta ve kendini güvende hissetmesini engellemektedir.
8. TÜRÇE DIŞINDA BAŞKA DİLLERE YASAKLAMALAR
Yapılan görüşmelerde, hapishanelerde Kürtçeye yönelik yaygın bir sansür uygulandığı, ayrıca İngilizce dergi ve kitap taleplerinin de karşılanmadığı tespit edilmiştir. Bu durum, Kürtçe kitap ve mektupların teslim edilmemesi, Kürtçe şarkı söylenmesine disiplin cezası uygulanması, Kürtçe yazılı defterlere ve hediyelere (ör. takım formaları) el konulması gibi uygulamalara yol açmaktadır.
Genel Değerlendirme
Ana dil hakkı temel bir insan hakkıdır ve eşitlik ilkesi ile ayrımcılık yasağı kapsamında, kişiler yaşamın her alanına kendi ana dilleriyle katılma hakkına sahiptir. Bu hak, uluslararası sözleşmelerde açıkça güvence altına alınmıştır.
Devletin yükümlülüğü, hapishanedeki mahpusların dil, etnik ve kültürel farklılıklarını dikkate alarak ihtiyaçlarını belirlemek ve buna uygun düzenlemeleri yapmaktır. Yapılan görüşmelerde, örneğin Kürtçe kitap talep eden bir mahpusun talebinin karşılanmadığı, benzer şekilde İngilizce kitap talep eden bir mahpusun da ihtiyaçlarının karşılanmadığı tespit edilmiştir. Bu durum, yalnızca ana dilin kullanılmasına değil, aynı zamanda mahpusların eğitim, kültür ve bilgi edinme haklarına erişimine yönelik ciddi bir kısıtlama olarak değerlendirilmelidir.
Dolayısıyla, mahpusların dil ve kültürel ihtiyaçlarına duyarsız kalınması, hem ayrımcılık yasağına hem de ifade ve eğitim hakkına aykırıdır. Hapishane idareleri, bu talepleri keyfi biçimde reddetmek yerine, eşitlik ve ölçülülük ilkesine uygun şekilde karşılamakla yükümlüdür.
9. DİLEKÇE HAKKI İHLALLERİ
Anayasal bir hak olan dilekçe hakkı, bireylerin kendileriyle ya da kamu ile ilgili istek, dilek ve şikâyetlerini, bireysel veya toplu olarak ilgili kamu makamlarına iletme hakkıdır. Kısaca dilekçe, bireylerin taleplerine cevap almak amacıyla tanınmış bir imkân olup, esasen bir hak arama yoludur.
Hapishanelerde ise hukuk dışı ve keyfi uygulamaları şikâyet etmek veya sorunları dışarıdaki kurumlara iletmek, mahpusların en doğal haklarından biridir. Ancak yapılan görüşmelerde, dilekçelerin ya hapishane yönetimi tarafından ilgili kurumlara iletilmediği ya da ilgili kurumlarca yanıtlanmadığı; ayrıca bazı hapishanelerde dilekçe hakkının kullanımı nedeniyle mahpusların disiplin cezasına maruz bırakıldığı anlaşılmıştır.
Genel Değerlendirme:
3071 sayılı Kanun’un 3. maddesi, Türk vatandaşlarına kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikâyetleri Türkiye Büyük Millet Meclisine ve yetkili makamlara yazılı olarak iletme hakkı tanımaktadır. Bu hak, sadece bireysel taleplerin iletilmesini değil, aynı zamanda kamu görevlilerinin hesap verebilirliğini sağlama ve hukuka aykırı uygulamaları denetleme işlevini de taşır.
Dilekçelerin hapishane yönetimi tarafından ilgili kurumlara iletilmemesi, mahpusların hak arama yollarının fiilen kapatılması anlamına gelir. Dilekçelere yanıt verilmemesi, mahpusların şikâyetlerinin dikkate alınmadığını ve sistematik bir bilgi eksikliğiyle karşılaştıklarını gösterir. Dilekçe hakkını kullanan mahpuslara disiplin cezası verilmesi, korkutma ve yıldırma mekanizması oluşturur. Bu durum, mahpusları hak aramaktan caydırarak temel hakların kullanımı önünde ciddi bir engel teşkil eder.
Uluslararası hukuki çerçevede, BM İşkenceye Karşı Sözleşme ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, mahpusların temel hak ve özgürlüklerini kullanabilmesini güvence altına almaktadır. Dilekçe hakkının engellenmesi, bu uluslararası standartlarla da çelişmektedir.
Sonuç olarak, dilekçe hakkının hapishanelerde engellenmesi, yalnızca bireysel hak ihlali değil, aynı zamanda hukuk devleti ilkesine ve hesap verebilirlik mekanizmalarına doğrudan zarar veren sistematik bir uygulamadır
10. AYRIMCILIK YASAĞI
Hapishanelerde siyasi ve siyasi olmayan mahpuslar arasında uygulamada eşitlik sağlanmadığı, mahpus haklarının herkese aynı şekilde tanınmadığı tespit edilmiştir. Özellikle siyasi mahpuslar uygulamalarda daha keyfi ve hukuka aykırı muamelelere maruz kalmaktadır.
Genel Değerlendirme
Spor, kültürel ve diğer sosyal faaliyetlerde adli mahpuslara tanınan hakların, siyasi mahpuslara kullandırılmadığı gözlemlenmektedir. Bu durum, hapishane yönetiminde sistematik bir ayrımcılık ve eşitlik ihlali olduğunu göstermektedir.
Anayasa’nın 10. maddesi, herkesin kanun önünde eşit olduğunu ve ayrımcılığa tabi tutulamayacağını hükme bağlamaktadır. Siyasi ve etnik kimliği nedeniyle mahpuslara farklı muamele yapılması, bu anayasal ilkeye aykırıdır.Uluslararası hukuk açısından, BM İşkenceye Karşı Sözleşme ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, mahpusların ayrım gözetilmeksizin eşit haklara erişmesini güvence altına almaktadır. Yapılan uygulamalar bu standartlara da aykırılık teşkil etmektedir.
Hapishanelerde siyasi mahpuslara yönelik ayrımcı uygulamalar, yalnızca bireysel hak ihlali değil, aynı zamanda sistematik bir eşitsizlik ve keyfi uygulama örneğidir. Bu durum, mahpusların insan onuruna ve eşitlik ilkesine uygun bir yaşam sürdürmesini engellemektedir.
E-SONUÇ VE ÖNERİLER
Raporumuz kapsamında gözlemlenen ve mahpuslarla yapılan görüşmeler sonucunda elde edilen bulgular, hapishanelerde temel insan haklarının sistematik olarak ihlal edildiğini ortaya koymaktadır. 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 2. maddesinde yer alan eşitlik ilkesi ve insan onuruna saygı yükümlülüğü, hapishane idareleri ve personeli tarafından uygulamada büyük ölçüde ihlal edilmektedir. Mahpusların ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, felsefi inanç, millî veya sosyal köken, siyasal veya diğer düşünce ve kanaatleri ile ekonomik güçleri gözetilmeden, eşit şekilde haklarından faydalanmaları sağlanmamaktadır.
-Sağlık Hakkı ve Tıbbi Bakım: Hapishanelerde sağlık hizmetlerinin yeterince erişilebilir, sürekli ve nitelikli olmadığı tespit edilmiştir. Özellikle ağır hasta veya engelli mahpusların bakım ve tedavisine ilişkin eksiklikler ciddi sorunlar yaratmaktadır. Koruyucu ve önleyici sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi, düzenli sağlık taramaları ve aşılama faaliyetlerinin yaygınlaştırılması gerekmektedir. Mahpusların sağlık durumuna uygun olmayan hapishane koşullarında tutulması, yaşam hakkının ihlali anlamına gelmektedir. Bu nedenle, ağır hasta mahpuslar için cezanın infazının ertelenmesi veya alternatif yolların aranması ivedilikle uygulanmalıdır.
-İfade ve Haberleşme Özgürlüğü: Raporda tespit edilen en önemli ihlallerden biri, mahpusların bilgiye erişim ve ifade özgürlüğünün kısıtlanmasıdır. Hapishanelerde kitaplara getirilen kısıtlamalar, gazetelere ve televizyon kanallarına uygulanan yasaklar, mahpusların haber alma ve kendilerini geliştirme haklarını engellemektedir. Bu durum, Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan ifade özgürlüğü ve haberleşme hakkının özüne müdahale etmektedir. İdari makamlar, mahpusların bilgi ve kanaatlere ulaşabilmesini sağlamak için gerekli tedbirleri ivedilikle almak ve mevcut sınırlamaları kaldırmak zorundadır.
-Fiziki Koşullar ve Sosyal Yaşam: Hapishane koşullarının fiziksel ve sosyal boyutları, mahpusların bedensel ve ruhsal sağlığı üzerinde doğrudan etkiler yaratmaktadır. Özellikle yüksek güvenlikli hapishanelerde mahpusların uzun süre veya süresiz olarak sosyal ilişkilerden yalıtılması, AİHM kararları çerçevesinde insan onuruna aykırı bir muamele olarak değerlendirilmelidir. Ortak alan faaliyetleri, sosyal etkinlikler ve mahpusların dış dünya ile iletişim imkânları güçlendirilmelidir. Telefon ve ziyaret hakkının adil şekilde kullanılması, sosyal izolasyonun önlenmesi açısından kritik öneme sahiptir.
-Hapishane İdaresinin Yetki ve Denetim Mekanizmaları: Mevzuatta yapılan düzenlemeler, hapishane idarelerini mahpuslar üzerinde geniş ve sınırsız yetkilerle donatmaktadır. Bu durum, idarelerin keyfi karar alabilmesine ve yasal hakların ihlal edilmesine yol açmaktadır. Özellikle “Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik” uygulamaları, mahpusların haklarını güvence altına alan yargı yetkilerini fiilen aşmaktadır. Bu nedenle, söz konusu yönetmelik hükümleri gözden geçirilmeli, idarelerin yetkileri sınırlanmalı ve karar alma süreçleri daha denetlenebilir ve şeffaf hale getirilmelidir.
-Sevk ve Nakiller: Hasta mahpusların sevk ve nakillerinde uluslararası standartlar ve sağlık öncelikleri dikkate alınmalıdır. Bu süreçlerin sağlık personeli veya yetkin kişilerce planlanması, acil durumlarda yaşamı koruyacak önlemlerin alınması hayati öneme sahiptir. Hapishane idaresi, kusursuz sorumluluk ilkesi çerçevesinde, mahpusların hayatlarını ve sağlıklarını riske atmamakla yükümlüdür.
-İşkence ve Kötü Muameleye Karşı Tedbirler: Raporda tespit edilen ihlaller, işkence ve kötü muamele yasağına aykırı uygulamaları da içermektedir. Bu tür ihlaller derhal soruşturulmalı, sorumlular adli ve idari süreçler çerçevesinde hesap vermelidir. Denetim yetkisini yerine getirmeyen tüm idari ve adli kurumlar sorumluluklarını yerine getirmelidir. Etkin izleme mekanizmaları oluşturulmalı ve bağımsız izleme kurulları yetkilendirilerek hak ihlallerinin önlenmesi sağlanmalıdır.
-Özgürlük Hakkı ve Tahliye: Anayasa’ya göre özgürlük kural, tutulma ise istisnadır. Hapishane idareleri, mahpusların özgürlüğünü sınırlandıran uygulamalarda yargı yetkisini aşmamalı, disiplin ve sınıflandırma kararları hak ihlali oluşturmayacak şekilde yürütülmelidir. Koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik uygulamalarında keyfi engeller ortadan kaldırılmalı, mahpusların yasal hakları güvence altına alınmalıdır.
Öneriler:
-Hapishanelerde ifade özgürlüğü, haberleşme ve bilgiye erişim engellerine son verilmelidir.
-Sağlık hizmetlerinin sürekli, nitelikli ve erişilebilir olması sağlanmalıdır. Ağır hasta mahpusların ceza infazı uygun koşullara göre yeniden düzenlenmelidir.
-Fiziki koşullar iyileştirilmeli, sosyal yaşam ve ortak alan faaliyetleri artırılmalıdır.
-İdari kararların keyfiliği önlenmeli, gözlem ve sınıflandırma yönetmelikleri gözden geçirilmelidir.
-Sevkler uluslararası standartlara uygun şekilde düzenlenmeli, acil durumlar için gerekli önlemler alınmalıdır.
-İşkence ve kötü muamele ihlalleri derhal soruşturulmalı, sorumlular hesap vermelidir.
-Mahpusların özgürlük hakları, disiplin ve tahliye süreçleri yasal çerçevede güvence altına alınmalıdır.
-Bağımsız izleme ve denetim mekanizmaları güçlendirilmelidir.
Hapishanelerde uzun süredir artarak devam eden hak ihlalleri, hem ulusal hem de uluslararası hukuk açısından ciddi bir sorun teşkil etmektedir. Devlet ve ilgili idari birimler, mevzuattan doğan tüm yükümlülüklerini eksiksiz ve etkin biçimde yerine getirerek mahpusların sağlık hizmetlerine erişimini, ifade özgürlüğünü, haberleşme hakkını ve sosyal yaşam imkanlarını güvence altına almalı; insan onurunu zedeleyen, hukuka aykırı ve keyfi uygulamalara son vererek şeffaf, hesap verebilir ve kamu denetimine açık bir infaz sistemi tesis etmelidir. Ayrıca, TBMM bünyesinde milletvekillerinden oluşturulacak bir komisyonun, düzenli aralıklarla hapishaneleri ziyaret ederek yerinde incelemelerde bulunması ve tespitlerini kamuoyu ile paylaşması sağlanmalıdır.
HAKKARİ BAROSU
HAKKARİ ÖHD ŞUBESİ