02 Ağustos 2022
A- GİRİŞ
Farklı tarihlerde, farklı hapishanelerde hak ihlallerine uğrayan mahpusların bizzat, vekilleri veya aileleri tarafından Van Barosu’na, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Van Şubesi’ne ve Tuhayder’e yapılan başvurulara istinaden, Van Barosu Hapishane Komisyonu ve Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Van Şubesi üyeleri tarafından mahpuslarla görüşmeler gerçekleştirilmiş, gerçekleştirilen bu görüşmeler neticesinde tespit edilen hususlar raporlaştırılmıştır.
B-RAPORUN AMACI
Raporun amacı; Hapishanelerde yaşanan Temel hak ve hürriyetlere ilişkin ihlallerin tespiti, yetki ve sorumluluğu olan merci ve kurumların bu ihlallerin sonlandırılmasına yönelik harekete geçmelerini sağlamak, ihlallere ilişkin etkili soruşturma yürütülmesine katkı sağlamak ve kamuoyunun dikkatine sunmaktır.
C. YÖNTEM
Bu raporda avukatlar tarafından hapishanelerde gerçekleştirilen ziyaretler dışında mahpusların aileleri ile yapılan telefon görüşmelerinden ve mahpusların avukatlarına gönderdikleri mektup ve fakslardan edinilen bilgiler kullanılmıştır.
Rapor tarihi itibariyle;
-Bafra T Tipi Kapalı Hapishanesi,
-Giresun Espiye L Tipi Kapalı Hapishanesi,
-Trabzon Beşikdüzü Tipi Kapalı Hapishanesi,
-Rize Kalkandere L Tipi Kapalı Hapishanesi,
-Bayburt M Tipi Kapalı Hapishanesi,
-Erzurum H Tipi Kapalı Hapishanesi,
-Dumlu 1 No'lu Yüksek Güvenlikli Kapalı Hapishanesi,
-Dumlu 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Kapalı Hapishanesi,
-Erzurum Oltu T Tipi Kapalı Hapishanesi’ne ziyaret gerçekleştirilmiştir.
D-HAPİSHANE ZİYARETLERİ, GÖRÜŞMELERDE AKTARILAN HAK İHLALLERİ
1- BAFRA T TİPİ KAPALI HAPİSHANESİ
Mahpuslardan M.S.Ö. VE E.K. ile gerçekleştirilen görüşmelerde;
-Mahpusların hastane sevkleri geciktirilmekte, hapishane doktorundan hastane sevklerinin alınabildiği ve ancak güvenlik personeli(Jandarma) tarafından ağız içi araması yapıldığından mahpusların bunu kabul etmediği ve bu nedenle hastaneye götürülmediklerini, bu anlamda son aylarda kimsenin hastaneye götürülmediği, Yaşam tehlikesi geçirilen hastalık durumlarında dahi hastane sevkleri ağız içi araması bahanesi ile engellendiği,
-Bu nedenle;
• Mehmet KILIÇ isimli mahpusun diş tedavisinin yapılamadığı,
• Bilal AKBAŞ isimli mahpusun guatr hastası olduğu ve tedavi olmadığından kaynaklı kanser riskini taşıdığı,
• Selami KELEŞ isimli mahpusun epilepsi hastası olmasına rağmen tedavisinin yapılmadığı,
- İdarenin, hapishane kantininde mahpuslara sattığı radyolara el koyduğu ve mahpuslara radyo verilmediği,
-Haftada bir oda aramalarının yapıldığı ancak aramanın amacı dışına çıktığı ve odaların darmadağınık hale getirildiği ve bütün eşyaların her tarafa saçıldığı,
-“Yeni yaşam” vb. muhalif gazetelerin verilmediği,
-Kantinlerde sınırlı eşya bulunduğu, bunun yanında kantin fiyatlarının çok fahiş olduğu,
- Mektupların geciktirildiği, Kürtçe olan mektupların ise verilmediği,
-Pandemiden ötürü yasaklanan kurs atölye spor vb. etkinlikler pandemi bitmesine karşın halen yasaklı olduğu, son 2 aydan bu yana sadece ayda bir futbol etkinliğine izin verildiği,
- Nevzat ÇELİK ve Metin GÜMÜŞ isimli mahpusların 30 yıllık infazlarının dolmasına rağmen “arkadaşlık ilişkileri kötü denilerek” kurul tarafından tahliyelerinin 6 ay uzatıldığı,
- Sinan SALHAN ve Gökhan GÜMÜŞ isimli mahpusların idare kurulu tarafından “örgütten ayrılmadıkları” gibi soyut ifadeler ile tahliyelerinin 3 ay uzatıldığı,
Hususları tarafımıza aktarılmıştır.
2-GİRESUN ESPİYE L TİPİ KAPALI HAPİSHANESİ
Mahpuslardan, E.A. O.A. ve M.U. ile gerçekleştirilen görüşmelerde;
-Mahpusların hastane sevkleri geciktirilmekte, hapishane doktorundan hastane sevklerinin alınabildiği ve ancak güvenlik personeli(Jandarma) tarafından ağız içi araması ve kelepçeli tedavi yöntemi dayatıldığından mahpusların bunu kabul etmediği ve bu nedenle hastaneye götürülmediklerini, bu anlamda son aylarda kimsenin hastaneye götürülmediği, bu nedenle disiplin cezaları verildiği, Yaşam tehlikesi geçirilen hastalık durumlarında dahi hastane sevkleri ağız içi araması bahanesi ile engellendiği,
- Covid’e yakalanan mahpusların tedavisinin yapılmadığı,
-Hapishane genelinde; Ramazan Eroğlu ve Şehmuz Koç isimli mahpusların nörolojik hastalıklarından kaynaklı kendilerine bakamadığı, hastalıklarından kaynaklı dönemsel olarak ruhsal problemler yaşadığı ve arkadaşlarının yardımı ile kendisine bakabildiği, ruhsal açıdan hastalıklı olan kişilerin ilgili akıl hastanesine sevkinin yapılması gerektiği,
-28 yıldır hapishanede bulunan Mehmet Emin Susın isimli mahpusun şeker-tansiyon hastası olduğu ve yatalak olduğu, kendisine bakamadığı halde ATK tarafından hapishanede kalabilir raporu verildiği,
-Pandemiden ötürü yasaklanan kurs atölye spor vb. etkinlikler pandemi bitmesine karşın halen yasaklı olduğu, son 2 aydan bu yana sadece ayda bir spor etkinliğine izin verildiği, sporun ise oda-oda haftada 45 dakika olmak üzere spora çıkarıldıkları, ortak herhangi bir alanın olmadığı ve idarece izin verilmediği,
-Koğuşlara konulan sesli telefonların örgütlü suçlardan yargılanan mahpuslara sadece 10 dakika olarak ayrıldığı, Mahpuslara tanınan görüntülü konuşma hakkının örgütlü suçlardan yargılanan mahpuslara verilmediği,
- Kargoların sadece 2 ayda bir şeklinde verildiği bu durumda gelen birçok kargonun geri dönmesine sebep olduğu ve aciliyet olan kargoların da geç verilmesine sebebiyet verdiği,
-Yeni Yasam gazetesi başta olmak üzere Birgün, Evrensel gibi muhalif gazetelerin mahpuslara verilmediği, sadece Cumhuriyet gazetesinin günler sonra verildiği, TV kanallarının da sınırlandığı, Meclis TV ve muhalif kanalların verilmediği,
-Kantin fiyatlarının fahiş olduğu,
-Verilen yemeklerin az ve yenilmeyecek kadar kötü durumda olduğu,
-Odaların çok kalabalık olduğu ve yeni sevk olan mahpusların yerde yatmak zorunda oldukları, 8 kişilik koğuşlarda 24 kişinin kaldığı ve bundan kaynaklı koğuşların çok fazla havasız olduğu,
-Serkan Erkuş isimli mahpusun taraflı koğuştan ayrılmadığı gerekçesiyle kurul kararı ile3 ay uzatıldığı, İzettin SEVİLGEN isimli mahpusun tahliyesinin idari ve gözlem kurulu tarafından 6 ay uzatıldığı,
Hususları tarafımıza aktarılmıştır.
3-TRABZON BEŞİKDÜZÜ T TİPİ KAPALI HAPİSHANESİ
Mahpuslardan K.K. M.Y. Ş.Ö. D.Y İ.B. ve M.B ile gerçekleştirilen görüşmelerde;
Mahpusların hak ihlallerine karşı başlatmış olduğu 5’er günlük dönüşümlü açlık grevi eylemine başladıkları ve 10/07/2022 tarihi ile 28. günü devirdikleri, artan baskıların ve hak ihlallerinin son çare olacak şekilde açlık grevine girdiklerini tarafımıza aktarmışlardır. Mahpusların talepleri tamamen hukuki ve kanuni olmakla birlikte şu şekildedir:
-Hapishane içerisinde devam eden tecrit ve izolasyonun sonlandırılması,
-Pandemiden ötürü yasaklanan kurs, atölye, spor, benzeri sosyal aktivitelerin toplu olacak şekilde yapılması,
-Oda değişimlerinin yapılması
-Hapishane içerisinde adli-siyasi ayırımı yapılmadan eşit muamele görülmesi,
-Kantinden aldıkları radyo ve benzeri eşyaların soyut gerekçelerle el konulmaması ile birlikte aşağıda sıralayacağımız hak ihlallerinin sonlandırılması talepleri mevcuttur.
-Aynı suçtan yargılanan mahpusların 4 ayrı odada kaldıkları ve birbirlerinde habersiz oldukları,
-Hapishaneye yeni getirilenlerin çıplak aramaya maruz kaldıkları ve izolasyona tabi tutulduğu,
-Her bir mahpus için 5 adet kitap ve 2 sözlük kotası uygulandığı, Kürtçe gramer kitapları dahil yasaklı olmamasına rağmen hiçbir Kürtçe kitabın verilmediği,
-Halk Tv, Tele1, TRT3 gibi kanalların verilmediği ve talep halinde yasak olduğunu ifade edildiği,
-Yeni Yasam gazetesi başta olmak üzere Birgün, Evrensel gibi muhalif gazetelerin mahpuslara verilmediği, sadece Cumhuriyet gazetesinin günler sonra verildiği, TV kanallarının da sınırlandığı, Meclis TV ve muhalif kanalların verilmediği,
-Çoğu mahpus ailelerinden uzak bu mahpushanede tutulduklarından ailelerin görüşlere gelmekte zorlandıkları ve hatta birçok mahpusun ailelerinin görüşlere hiç gelemedikleri,
-Koğuşlara konulan sesli telefonların örgütlü suçlardan yargılanan mahpuslara sadece 10 dakika ve adli suçlardan yargılanan mahpuslara 30 dakika olacak şekilde ayırımcı politika uygulandığı, Mahpuslara tanınan görüntülü konuşma hakkının örgütlü suçlardan yargılanan mahpuslara verilmediği,
-Kantin fiyatlarının fahiş olduğu,
-Yemeklerin çok kötü ve az verildiği,
-Elektrik faturalarının kabarık olduğu, bir semaver, tv ve ampul için aylık 500-TL den fazla elektrik faturası geldiği ve bu faturanın mahpuslar tarafından ödendiği,
-Oda, banyo, tuvalet ve koridorların mahpuslar tarafından temizlendiği ve deterjan ürünlerinin ve idare tarafından verilmediği, mahpusların fahiş fiyatla satın aldıkları,
-Hapishane içindeki diğer odalara mektup göndermenin hapishane idaresi tarafından yasaklandığı,
-Sakıp HAZMAN, Hazret EĞİTMİŞ, Cahit SEVMİŞ ve Azat ASLAN isimli mahpusların Ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü olmadıkları halde birkaç yıldan bu yana tek kişilik hücrelerde tutuldukları,
-İdari ve Gözlem Kurulu’nun mahpuslara “hangi partiyi savunuyorsun ya da Öcalan hakkında ne düşünüyorsun” gibi soyut sorularla Cumhur Ataş adlı mahpusun tahliyesinin 3 ay ertelendiği,
Hususları tarafımıza aktarılmıştır.
4-RİZE KALKANDERE L TİPİ KAPALI HAPİSHANESİ
Mahpuslardan S.Ç H.M.Ç H.K ve U.S.K ile gerçekleştirilen görüşmelerde;
-Seyit NARİN isimli mahpusun tansiyon ve kalp hastası olduğu
-Nurettin ERDEMCİ isimli mahpusun 70 yaşında olup kalp tansiyon ve şeker hastası olduğu,
-Süphan ÇABUK isimli mahpusun kan pıhtılaşmasının olduğu ve yeterince tedavi edilmedikleri,
-Mahpuslar hastane sevkleri geciktirildiği, hastane sevkleri olduğunda da doktor muayenesinde kelepçe çıkarılmadığından ötürü mahpuslar kelepçeli tedaviyi kabul etmedikleri ve tedavi edilmeden geri hapishaneye gönderildikleri,
-Yeni mahpus sevklerinde mahpuslara çıplak arama dayatıldığı,
-İki haftada bir arama yapıldığı ve ancak aramanın amacı dışına çıktığı ve odalar darma dağınık edildiği ve bütün eşyaların her taraf saçıldığı,
-Mahpusların idareye ve savcılığa yaptıkları itiraz ve talepleri (suç duyuruları, şikayetler, talepler vs) işleme konulmadığı, çok geç işleme alındığı ve geç dönüş aldıkları,
-İnfaz hakimliğine yapılan başvuruların gönderilmediği,
-Yemeklerin çok az verildiği, 29 kişilik odaya 10 kişilik yemek verildiği,
-Odalar kapasitenin üstünde kalabalık olduğu,
-Görüntülü iletişim için mahpusların odalarında kamera sistemi kurulduğu ve ancak bazı adli mahpus odalarında bu iletişim hakkı kullanılmaya başlanmasına rağmen örgütlü suçlardan yargılanan mahpuslara odalarda bu hakkın halen verilmediği, Kurban Bayramında bayram vesilesiyle televizyon üzerinde yayın yapan idare kanalından mahpuslara 30 dakika telefon görüş hakkının verileceği duyurusu yapılmasına rağmen örgütlü suçlardan yargılanan kişilere ayırımcı politika izlenerek bu hak verilmemiştir.
-“Yeni yaşam” vb gazeteler alınmadığı gibi muhalif tv kanalları kapalı olduğu,
-Hem havalandırmalarda hem de odaların içerisinde kameralar olduğu,
-Hapishane idaresi tarafından mahpuslara verilen “Mahpus Hakları” büroşüründe radyo bir
temel hak iken bütün radyoların toplatıldığı ve talep edilmesine rağmen iade edilmediği,
-Kürtçe kitaplar geç verilmediği, ayrıca kişi başı 10 kitap kotası uygulandığı,
-Haftada bir kez spor etkinliği dışında kurs atölye vb aktivitelere izin verilmediği,
-Her koğuşun ayrı ayrı spora çıktıkları ve başkaca bir etkinliklerin olmadığı,
Hususları tarafımıza aktarılmıştır.
5-BAYBURT M TİPİ KAPALI HAPİSHANESİ
Mahpuslardan G.K. Z.E. F.B ve N.D. ile gerçekleştirilen görüşmelerde;
- Fecriye BENEK isimli mahpusun mantar tedavisi gördüğü ancak ilaçlarının ve törpüsünün verilmediği,
-Nudem Durak, Ayfer BAŞLIĞ, Ela KAMIŞ, Nurcan ERSÖZ isimli mahpusun guatr hastalıklarının olduğu,
-Neslihan Çetin isimli mahpusun guatr ameliyatı olduğu fakat tedavisi yeterince yapılamadığından iyileşemediği,
-Mahpusların hastane sevkleri geciktirildiği, hastane sevkleri olduğunda da doktor muayenesinde kelepçe çıkarılmadığından ötürü mahpusların kelepçeli tedaviyi kabul etmediği, ve tedavi edilmeden geri hapishaneye gönderildikleri, hastane sevklerinde jandarma tarafından ağız içi araması yapılmak istendiği ve mahpuslarında bu uygulamayı kabul etmediklerinden dolayı hastane sevkleri ve tedavilerinin yapılamadığı,
-Zeynep Erdem adlı mahpusun 2 ay içinde diş ve fizik tedavi için hastaneye götürüldüğü ancak kelepçeli muayeneyi kabul etmediği için de tedavisinin yapılmadığı,
-Ayda 3 kez oda araması yapıldığı ancak arama amacı dışına çıktığı ve odaların darma dağınık hale getirildiği bütün eşyaların her tarafa saçıldığı, arama sırasında mahpusların gözlükleri ve saatlerinin infaz koruma memurları tarafından kırıldığı,
-Mahpusların idareye ve savcılığa yaptıkları itiraz ve talepleri (suç duyuruları, şikayetler, talepler vs) çok geç işleme alındığı ve geç dönüş aldıkları,
-Yemeklerin çok az verildiği ve yenilecek durumda olmadığı,
-Kantin fiyatlarının ve elektrik bedelinin fahiş nitelikte olduğu,
-“Yeni yaşam” vb gazeteler alınmadığı ve muhalif tv kanalları kapalı olduğu,
-Kürtçe kitapların verilmediği, ayrıca kişi başı 10 kitap kotası uygulandığı, Kürtçe mektuplara da el konulduğunu ve gerekçesinin de tercüme edilemediği denildiği, ancak Kürtçe şarkı söylediklerinde de idare tarafından tutanak tutulup şarkının Türkçe çevirisi yapıldığı
-Mektupların alınması ve gönderilmesinde çok ciddi engellemeler olduğu, kargoların 2 ayda bir ve o ayın ilk haftası alındığı için mahpuslara gönderilen çoğu kargonun yetişmediğinin belirtilip mahpuslara verilmediği,
-15 gün bir yapılan spor etkinliği dışında hiçbir kurs atölye vb aktiviteye izin verilmediği,
-Her koğuşun ayrı ayrı spora çıktıkları ve başkaca bir etkinlik ve atölye çalışmanın yapılmadığı,
-Görüşlerin 1 saat olarak sınırlandırıldığı,
-Delila Roj Erkmen, Ayfer Başlık, Gurbet Ceylan, Ela Kamış, Neslihan Çetin, Sevda Ağırcan, Sibel Kaya, Şehriban Akdere, Serfiraz Demirer, Gülsüm Koç, Mülkiye Doğan ve Fecriye Benek isimli mahpusların 2018 yılında sabah ve akşam vakitlerinde usulen alınan sayım esnasında ayakta ve tek sıra halinde sayım vermediklerinden ötürü hapishane yönetimi ve personelince her bir sayım için birer tutanak tutulduğu ve ilk tutanakların ‘ziyaret yasağı’ disiplin cezasına dönüştüğü, peyderpey tutulan tutanakların tekerrür olduğundan ‘hücre Cezalarına‘ dönüştüğü, bu husus her gün tekrarlandığından her bir mahpusun 10 ile 15 arası hücre cezası aldığı, mahpusların bu disiplin cezalarını infaz ettiği, 2 yıl geçmiş olmasına rağmen mahpusların müddetnamelerinde değişiklik yapıldığı ve tüm yukarıda isimleri sayılan mahpusların infazlarındaki koşullu salıverilme ve infaz kanunundaki indirimlerin tamamının askıya alınarak almış oldukları cezaların tamamını çekecekleri müddetnameler hazırlandığı ve mahpuslara tebliğ edildiği,
Hususları tarafımıza aktarılmıştır.
6- ERZURUM H TİPİ KAPALI HAPİSHANESİ
Mahpuslardan, B.Ş ile gerçekleştirilen görüşmede;
-Burhanettin ŞAHİN'in Kanser hastası olduğu ve boğazından biyopsi alındığı,
-Murat AKSAN ve Abdulcelil AKGÜN isimli mahpusların Kürtçe şarkı söylediklerinden dolayı şiddete maruz kaldıkları ve gardiyanlar tarafından tehdit edildikleri,
-Mahpuslara ayakta sayımı dayattıkları,
-Mahpusların hastane sevkleri geciktirildiği, sevkler çıktıktan sonra da hastaneye 3-4 ay sonra götürüldükleri,
-“Yeni yaşam” vb muhalif gazetelerin verilmediği,
-TRT3-Meclis TV kanalından meclis oturumlarını izlediklerinden ötürü bu kanalın dahi hapishane yönetimi tarafından silindiği ve mahpusların defalarca talep etmelerine rağmen idarenin TBMM meclis tv kanalını açmadığı,
-Odalarda haftada bir aramanın yapıldığı ancak aramanın amacı dışına çıktığı ve odaların aşırı dağınık hale getirildiği ve bütün eşyaların her tarafa saçıldığı,
-Yemeklerin doyurucu olmadığı gibi kantinden istenilen tüm malzemelerin de çok pahalı olduğu,
Hususları tarafımıza aktarılmıştır.
7- ERZURUM DUMLU 2 NOLU YÜKSEK GÜVENLİKLİ KAPALI HAPİSHANESİ
Mahpuslardan, B.B. ve N.A. ile gerçekleştirilen görüşmelerde;
-Hapishanede ağırlaştırılmış müebbet alanlar, müebbet alanlar ve süreli hapis cezası alanlar olmasına karşın bütün mahpusların tek kişilik hücrelerde tutuldukları, Cezaevi tek kişilik odalar şeklinde olmasına karşın, hüküm özlü ve tutukluların da getirildiği, ağırlaştırılmış müebbet alıp hükümlü olanların kaldığı şartların bütün mahpuslara uygulandığı,
-Hapishane yeni girişlerinde çıplak aramanın olduğu,
-İç mektupların 3 aya yakın süre sonra verildiği,
-N.A adlı mahpus uğradığı çıplak aramayı mektupta diğer arkadaşlarına yazdığından dolayı kınama cezası verildiği,
-Hastane sevklerinin çok geç yapıldığı,
-Covid şüphesi taşıyan mahpuslara test yapılmadığı ve aynı zamanda covid olan mahpuslarında tedavilerinin yapılmadığı,
-“Yeni yaşam” vb muhalif gazetelerin mahpuslara verilmediği,
-Yemeklerin doyurucu olmadığı gibi kantinden istenilen yiyecek ve eşyaların da fahiş fiyatta olduğundan dolayı mahpuslarca alınamadığı,
Hususları tarafımıza aktarılmıştır.
8- ERZURUM OLTU T TİPİ KAPALI HAPİSHANESİ
Mahpuslardan S.K. ve D.B. ile gerçekleştirilen görüşmelerde;
-Naci ACAR'nın sara hastası olduğu ve dönem dönem atak geçirdiği,
-Mahpusların hastane sevklerinin geciktirildiği, hastane sevkleri olduğunda kelepçeli tedavi dayatıldığı için mahpusların kelepçeli tedaviyi kabul etmediği ve tedavi edilmeden geri hapishaneye gönderildikleri, Revir bölümünde diş doktorunun olmadığı
-Keyfi şekillerde çokça mahpuslara hücre cezaları verildiği,
-Mahpusların idareye ve savcılığa yaptıkları itiraz ve talepleri (suç duyuruları, şikayetler, talepler vs) çok geç işleme alındığı ve geç dönüş aldıkları,
-Cezaevi koğuşlarında kişi başı kitap kotası bulunduğu, kadınlar koğuşunda kişi başı en fazla 7 kitap, erkekler koğuşunda ise 8 kitap bulundurmaya izin verildiği,
-Kürtçe yazılan mektupların mahpuslara verilmediği, gerekçesinin Kürtçe tercüman bulunmamasının gösterildiği,
-Kürtçe hiçbir yayına izin verilmediği,
-“Yeni yaşam” vb muhalif gazetelerin mahpuslara verilmediği ve gerekçesinin açıklanmadığı,
-Sosyal aktivitelere izin verilmediği, atölye vb öğretici kurs taleplerinin ise eğitmenler olmadığı gerekçesi ile reddedildiği,
-Yemeklerin yenmeyecek derecede kötü olduğu bu nedenle mahpusların çoğu zaman kahvaltılık ile beslendikleri,
-Adli mahpuslara tanınan görüntülü arama sisteminin onlara tanınmadığı,
Hususları tarafımıza aktarılmıştır.
E-YAŞANAN HAK İHLALLERİNE DAİR YASAL DEĞERLENDİRMELER
1-İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELE YASAĞI
İnsan hakları Avrupa Sözleşmesinin 3.maddesinde ‘‘Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı yahut onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulamaz ’’denilerek işkence ve sair kötü muameleyi kısa ve öz biçimde yasaklamış, işkence ve sair kötü muamele yasağının kapsamını 1984 tarihli Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ndeki tanımın ışığında İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi içtihatlarıyla belirlemiştir. İHAS’nin 3.maddesi yukarıda da belirttiğimiz üzere, işkence, insanlık dışı ve onur kırıcı muamele ve ceza kavramlarına yer vermiştir. İşkence yasağı, insanlık dışı ve küçük düşürücü muameleleri de kapsayan üst kavramdır. İHAM, İHAS 3.madde kapsamındaki işkence, insanlık dışı veya onur kırıcı muamele şeklindeki hareketlerin düzey, yoğunluk, ağırlık ve etkilerine dair farkları gözeterek bu muameleleri birbirinden ayırmaktadır.
İHAM’ a göre bir eylemin ağırlık düzeyi itibarıyla 3. maddenin kapsamına girebilmesi için muamelenin; süresi, fiziksel ve ruhsal etkileri ve bazı durumlarda, mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi olayın içinde yer alan tüm koşullar değerlendirilir. Eylemin amacının mağduru aşağılamak ya da küçük düşürmek olup olmadığı sorusu göz önüne alınması gereken bir unsur olsa dahi böyle bir amacın yokluğu 3. madde ihlalinin kesin olarak bulunmayacağı anlamına gelmemektedir. Bir bireyi utandıran ya da küçük düşüren, onun insanlık onuruna saygı göstermeyen ya da saygıyı azaltan ya da bireyin ruhsal ve fiziksel direncini kıracak şekilde korku, ıstırap ya da aşağılık duygusu uyandıran muamele 3. madde anlamında kötü muamele olarak değerlendirilmektedir. Aynı zamanda İHAM; Sözleşmenin 3. Maddesi kapsamında işkence dışındaki diğer kötü muamele uygulamalarında “insanlık dışı, onur kırıcı ve aşağılayıcı” terimlerini kullanmaktadır. Kararlarda kötü muamelenin 3.Madde ihlaline yol açması için “fiziksel yaralamaya ya da yoğun bir fiziksel veya ruhsal acı veya ıstıraba sebebiyet vermiş olması” ya da “küçük düşürme veya ıstırabın, meşru bir muamele veya cezada zorunlu olarak bulunan küçük düşürme veya ıstırap düzeyinin ötesine geçmesi gerektiği” açıklanmaktadır.
5275 Sayılı Kanunun “Hapis cezasının infazında gözetilecek ilkeler” başlıklı 6. Maddesinin 1.Fıkrasının b bendinde “Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin düzenli bir yaşam sürdürmeleri sağlanır. Hürriyeti bağlayıcı cezanın zorunlu kıldığı hürriyetten yoksunluk, insan onuruna saygının korunmasını sağlayan maddî ve manevî koşullar altında çektirilir.” Denilmek suretiyle mahpusların hapishanede tutulma koşullarının insan onuru ile bağdaşacak koşullar altında olması gerektiği düzenlenmiştir.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Avrupa Cezaevi Kuralları hakkında (2006) 2 nolu Tavsiye Kararında özgürlüğünden yoksun bırakılmış olan herkesin cezalandırılmalarına veya tutuklanmalarına hükmedilen kararla yasal olarak ellerinden alınmayan tüm haklara sahip olmaya devam ettiği, bu nedenle özgürlüğünden yoksun bırakılmış herkese insan haklarına saygı çerçevesinde davranılması gerektiği belirtilmiştir. Bununla birlikte mahpuslara sağlanan barınma ve özellikle uyku koşulları insan onuruyla ve mümkün olduğunca özel hayatın gizliliğiyle bağdaşması gerektiği, iklim koşulları ve özellikle metrekaresi, havanın küp hacmi, aydınlatma, ısıtma ve havalandırma açısından sağlık ve hijyenin gereklerine uygun olması gerektiği vurgulanmıştır. İHAM içtihatlarında da devletin bir kişinin insan onuruna saygı ile bağdaşır koşullarda alıkonulmasını güvence altına almak zorunda olduğu ve kişiye uygulanan tedbirin infazında izlenecek tutum ve yöntemin, kişiyi tutuklamanın doğasında kaçınılmaz olarak var olan ıstırap düzeyini aşan bir yoğunlukta sıkıntı ve zorluğa maruz bırakmaması gerektiği vurgulanmaktadır. Şunu da hatırlatmak gerekir ki işkence suçu doğrudan soruşturulacak ve kovuşturulacak suçlardan olduğundan işkence suçunu işleyen memur ve diğer kamu görevlilerinin soruşturulması için izin alınmasına gerek olmayacaktır. Ayrıca belirmek gerekir ki TCK m.94/6 uyarınca işkence suçu zamanaşımına uğramamaktadır.
Mahkûmlara Uygulanacak Muameleye İlişkin Standart Asgari Kurallar (1955), Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 2006/2 sayılı Avrupa Hapishane Kuralları, AİHS ve ulusal mevzuatımız mahpusların tutulma koşullarının insan haklarına uygun şekilde gerçekleşmesi gerektiğini düzenlemektedir.
Ziyaret gerçekleştirilen birçok hapishanede mahpuslar tarafından koğuşlarda yapılan aramaların arama amacı dışına taştığı, tüm eşyaların dağıtıldığı, aramaların neye istinaden gerçekleştirildiğinin bilinmediği beyan edilmiştir. Yine mahpuslar, hastane sevkleriyle ilgili sorunlar yaşadıklarını, gidiş gelişlerde ağızlarına kadar olacak şekilde, insan onuruna aykırı şekilde arandıkları için hastane sevklerini mümkün oldukça isteyemediklerini beyan etmişlerdir. Bunların tamamı işkence ve kötü muamele yasağını ihlal eden uygulamalardır.
2-SAĞLIĞA ERİŞİM HAKKINA DAİR TEMEL İLKE VE DÜZENLEMELER
Dünya Sağlık Örgütü Anayasası sağlık tanımı çerçevesinde Sağlık hakkı bireylerin fiziksel, ruhsal, sosyal iyilik halinin sağlanması için sahip oldukları hakları içerir. Sağlık hakkı yaşam hakkının tamamlayıcısıdır ve sağlıklı olmak yaşam hakkının temel koşuludur.
Mahpusların Islahında Temel İlkeler- Mandela Kuralları (Kural 22-26), Tıbbi Etik İlkeler (md.1), Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Avrupa Cezaevi Kuralları hakkında (2006) 2 nolu Tavsiye Kararı (md. 40.3) gereği cezaevindeki tutuklu ve hükümlüler, yasal statülerine bakılmaksızın, aynı kalite ve standartta, ülke genelinde mevcut, kapatılmamış olan kişilere sağlanan tıbbi bakıma eşit erişim hakkına sahiptir. İHAM’e göre, bir mahpusun ihtiyaç duyduğu tıbbi yardıma ulaşımını engelleyen eksiklikler İHAS’ın yaşam hakkınını düzenleyen 2. maddesinin ihlaline, gerekliliği tespit edilen tedavinin sağlanmaması ve ölümcül hastalığa yakalanmış kişiler veya sağlık durumu sürekli şekilde cezaevi koşulları ile uyumsuz hale gelmiş kişilerin alıkonulmaya devam etmesini ise işkence ve kötü muamale yasağını düzenleyen 3. maddesinin ihlaline sebep olmaktadır. Yine İHAM’nin yerleşik içtihatlarına göre; “Devlet bir kişinin insan onuruna saygı ile bağdaşır koşullarda alıkonulmasını güvence altına almak zorundadır ve kişiye uygulanan tedbirin infazında izlenecek tutum ve yöntem, kişiyi tutuklamanın doğasında kaçınılmaz olarak var olan ıstırap düzeyini aşan bir yoğunlukta sıkıntı ve zorluğa maruz bırakmamalıdır.” Hapishanede bulunan tutuklu ve hükümlüleri de kapsayacak şekilde sağlık hakkı, 1955 tarihli “BM Mahpuslara Uygulanacak Asgari Standartlar”, 1982 tarihli “BM Tıbbi Etik İlkeler”, 1988 tarihli “BM Herhangi Biçimde Alıkonulan veya Hapsedilen Kişilerin Korunması için İlkeler Manzumesi”, 1990 tarihli “Mahpusların Islahı için Temel İlkeler” ve 1990 tarihli “Özgürlüğünden Yoksun Bırakılmış Çocukların Korunmasına İlişkin Birleşmiş Milletler Kuralları” ile tanımlanmıştır.
Hapishanelerde yüzlercesi ağır, binlerce hasta mahpus bulunmaktadır. Türkiye’nin taraf olduğu Uluslararası Sözleşme hükümleri bu denli açık olmasına rağmen, sözleşme hükümlerine uyulmamakta ve hasta mahpusların Sağlık Hakları sistematik bir biçimde ihlal edilmektedir. Hapishane koşullarında kalamayacak kadar ağır hasta olan mahpusların hapishanede tutulmaya devam edilmesi ulusal mevzuata ve uluslar arası sözleşmelere aykırı olduğu ve tıbbi tedaviye ulaşma imkanı kısıtlandığından yaşam hakkının açık ihlali olduğu açıktır. Bununla birlikte hapishane koşullarında hastaneye sevk işlemlerinin yapılmaması, yapılmasına onur kırıcı uygulamalar (ağız içi araması, kelepçeli muayene vb) ile engel olunması da yaşam hakkının kapsamında bulunan sağlık hakkına erişimin açık ihlali olduğu vurgulanmaktadır.
3-İFADE VE HABER ALMA ÖZGÜRLÜĞÜ
Haberleşme özgürlüğüne yapılan müdahaleler, Anayasa madde 13’te düzenlenen “demokratik bir toplumda gerekli” görülmeli ve “ölçülülük ilkesi” ne uygun olmalıdır. Ceza infaz kurumlarına gelen veya bu kurumlardan gönderilen yazışmalara yapılan müdahalelere gerekçe yapılabilecek makul nedenlerin, somut olayın tüm koşulları çerçevesinde objektif bir gözlemciyi haberleşme hakkının kötüye kullanıldığına ikna edebilecek nitelikte olaya özgü olgu ve bilgilerle gerekçelendirilmesi gerekmektedir. Mahpusların mektuplarının geciktirilmesi, sakıncalı diye gerekçesiz bir şekilde mektupların bir kısmının ya da tamamının çizilmesi haberleşme özgürlüğü ihlalidir.(AYM, 10.03.2020 tarih ve B.No: 2017/20669)
Kürtçe yazılan ya da Kürtçe gönderilen mektupların verilmemesi veya çeviri sebebiyle aylarca mahpuslara verilmemesi de haberleşme özgürlüğünün ihlalidir. Kaldı ki mektup konusunda sadece Kürtçe yazılan mektuplar için değil tüm mektupların mahpusların eline geç ulaşması söz konusudur. Haberleşme özgürlüğünün içinde zamanında bilgi ve habere erişim hakkı da dahildir. Hapishane idaresi mektupları zamanında teslim etmek ile yükümlüdür. Belirsiz ve tanımsız bir süre ile sınırsız hak ve yetkiye sahip değildir.
Mahpusların beyanlarına göre gazete, kitap, gibi yayınlardan faydalanmaları engellenmektedir. Ceza İnfaz Kurumunda bulunan tutuklu ve hükümlülerin yayınlardan yararlanmasına ilişkin esaslar 5275 sayılı Kanun’un ilgili hükümleri de gözetilerek Anayasa Mahkemesi tarafından şu şekilde belirlenmiştir:
“1-Mahpus ceza infaz kurumlarında bulunan emanet hesabına yatırılan paradan karşılanması koşuluyla herhangi bir yayının kurumca satın alınarak kendisine verilmesini isteyebilir.
2-Resmi kurumlar, üniversiteler, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile Cumhurbaşkanı tarafından vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve kamu yararına çalışan dernekler tarafından çıkarılan gazete, kitap basılı yayınlar mahkemelerce yasaklanmamış olması koşulu ile mahpusa ücretsiz olarak ve serbestçe verilir.
3-Mahpus kurum kütüphanesinden serbestçe yararlanma imkânına sahiptir.
4-Mahpus mensup olduğu dinin bayram günlerinde, yılbaşında ve nüfus kaydında belirtilen doğum günlerinde dışarıdan kargoyla gönderilen ya da ziyaretçileri tarafından hediye olarak gönderilen kitapları kabul etme hakkına sahiptir.
5-Eğitim ve öğretimine devam eden mahpusun ders kitapları herhangi bir engelleme olmadan kendisine verilir.”
Bu sebeple mahpuslara yasaklanmamış, birçok yayınevi, bayii ve kitapçıda satılan, resmi abonelik yaptırılan gazete ve basılı yayınların verilmemesi, radyo ve tv imkanlarından faydalandırılmamaları ifade ve haber alma özgürlüğünün ihlalidir. Her ne kadar 14.04.2020 tarihinde 5275 sayılı Kanun mad.62/4 kapsamında değişiklik yapılmış olsa ve Basın İlân Kurumu aracılığıyla resmi ilan ve reklam yayınlama hakkı bulunmayan gazeteler ceza infaz kurumuna kabul edilmez denilse de mevzuat düzenlemesinin de ifade özgürlüğünü ihlal etmesi kabul edilemez. Kaldı ki Evrensel ve Birgün gazetelerinin Basın İlan Kurumu’na resmi ilan ve yayınlama hakkı bulunmasına rağmen bunların da hapishanede verilmesinin geciktirilmesi ya da verilmemesi açıkça ifade özgürlüğünün ihlalidir. Yine kitap sınırlaması (kitap bulundurma sayısı) hak ihlaline sebep olmaktadır. OHAL sebebiyle başlayan ve pandemi ile devam eden tecrit altındaki mahpusların durumunu bu tip uygulamalar daha da ağırlaştırmaktadır.
4- ÖZEL HAYATA VE AİLE HAYATINA SAYGI HAKKI İHLALİ
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Avrupa Cezaevleri Kuralları Başlıklı (87) 3 No’lu Tavsiye Kararı’nda ‘Tutukluların Dağıtılması’ başlığı altında düzenlenen 7. Maddede “Tutukluların tutukevine dağıtılmasında, onların özellikle hukuki ve yasal durumları (sanık ya da hükümlü, ilk mahkumiyeti, kısa ya da uzun süreli olup olmadığı gibi), fiziksel durumları (genç, yetişkin, normal, hasta ya da akıl hastası ya da anormal) cinsiyetleri ve yaşları; hükümlüler söz konusu ise onlara uygulanacak davranışların özellikleri dikkate alınır.” denilmektedir. 17.09.2019 tarihli Avşar ve Tekin v. Türkiye kararına göre başvurucuların ailelerinden uzakta uzun süre hapsedilmeleri ve aile ilişkilerine etkisi; aile hayatına bu müdahalenin, sağlanması istenen meşru hedef ile ölçülü olmaması sebebiyle demokratik toplumun gerekliliklerine uymayan bir tedbir olduğu görüşüne varılmıştır. Buna rağmen mahpusların ailelerine yakın yerlere nakil talepleri reddedilmektedir. Açık yargı kararlarına rağmen uygulamada halen hak ihlaline sebep olunması hukuka aykırıdır. Öte yandan hapishane koridorları dışında ayrıca odalarda kamera konulması mahpusların yaşam alanlarına açık müdahale olduğu ve mahremiyetlerine müdahale olduğu açıktır.
5-KİŞİ ÖZGÜRLÜĞÜ VE GÜVENLİĞİ HAKKI
01.01.2021 tarihinde yürürlüğe giren “Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik” ile birlikte denetimli serbestlik, koşullu salıverilme gibi mahpus lehine olan uygulamalarda iyi halin belirlenmesi için bir takım yeni kriterler getirilmiştir. Bunun başında ise mahpusun “işlediği suçtan dolayı pişmanlık duyması” kriteridir.
Bilindiği üzere Pişmanlık; içe dönük ve kişinin vicdanı ile ilgili olan duygusal bir tepkime halidir. Kişinin pişmanlık beyanının samimiyeti tam anlamıyla ölçülebilmesi mümkün değildir. Pişmanlık kriteri dışında infazın tüm aşamalarında, mahpusun hapishanelerin düzen ve güvenliği amacıyla konulmuş kurallara uyup uymadığı, haklarını iyi niyetle kullanıp kullanmadığı, yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirip getirmediği, toplumla bütünleşmeye hazır olup olmadığı, tekrar suç işleme ve mağdura veya başkalarına zarar verme riskinin düşük olup olmadığı, iyileştirme ve eğitim-öğretim programları ile spor ve sosyal faaliyetler, kültür ve sanat programları, aldığı sertifikalar, kitap okuma alışkanlığı, diğer mahpuslar ile hapishane görevlileri ve dışarıyla olan ilişkileri, hapishane kuralları ile hapishane bünyesindeki çalışma kurallarına uyumu ve aldığı disiplin cezalarının dikkate alınacağı düzenlenmiştir. Yine bu kapsamda kurullar mahpuslarla mülakat yapabilecek ve burada sordukları soruların cevabına göre iyi hal değerlendirmesi yapabilecektir. Ancak burada mahpuslara sorulacak soruların denetlenmesine ilişkin herhangi bir mekanizma bulunmamaktadır.
Görüldüğü üzere hukuka aykırı bu yönetmelikle beraber hapishane idareleri mahpus hakkında ancak ve ancak yargı makamlarının karar verebileceği hallerde yargı makamlarının yetkilerini dahi aşan bir yerde konumlandırılmış ve karar mercii haline getirilmiştir. Bu da hapishane idarelerinin mahpuslara karşı sınırsız yetkiyle donatılarak keyfi kararlar alabileceği anlamına gelmektedir. Son birkaç ayda koşullu salıverilme tarihi geldiği halde haklarına “iyi halli olmadıklarına” yönelik kararlar verilen mahpusların tahliyeleri bu keyfi kararlarla engellenmiştir. Açıktır ki, hapishane idareleri yeni yönetmelik ile kendilerine verilen yetkileri kötüye kullanmaya başlamıştır. Özellikle Bayburt M tipi kapalı Hapishanesinde bulunan mahpusların "Ayakta ve tek sıra halinde sayım" şeklinde infaz kanunu ve yönetmeliğinde yeri olmayan böylesi bir dayatma ile her gün sabah ve akşam olmak üzere günde 2 farklı sayım esnasında 2 farklı tutanak tutulmuş, akabinde öncelikle bu tutanaklar ile öncelikle "Ziyaret yasağı" gibi disiplin cezalarına daha sonra tekrarlandığından peyderpey gelen tutanaklar ile üst üste "Hücre cezaları" disiplin cezası verilmiş olduğu, bu disiplin cezaları infaz edildikten sonra tekerrür hükümleri uygulanarak mahpusların denetimli serbestlik, koşullu salıverilme gibi mahpus lehine olan hükümlerin sonlandırıldığı ve mahpusların almış olduğu cezaların tamamının infazı şeklinde yeni müddetnameler düzenlendiği tespiti yapılmıştır. Müddetnamelere bakıldığında mahpusların aldığı süreli cezaların toplamlarının 70-80 yıl gibi absürt ve ömür boyu hapis cezaları olarak infaz edileceği belirtilmiştir. Bu hususun temel sebebinin mahpusların tek sıra halinde ve ayakta sayım vermemelerinden kaynaklandığı görülmektedir. Öncelikle infaz kanununun ilgili hükümlerine bakıldığında benzeri disiplin cezalarının verilebilmesi için mahpusların sayımları engelleme girişimleri olması gerektiği ve özellikle hücre cezalarına sebebiyet verilebilmesi için mahpusların sayımı engellemeye dönük şiddet kullanmaları hususları olduğu, ancak söz konusu bahsi geçen hapishane ve mahpuslarda böylesi gerekçeler olmadığı, sayımların engellenmediği ve sadece "ayakta ve tek sıra" halinde sayım vermemeleri üzerine ilgili cezaların verildiği görülmektedir. İnfaz kanununda böylesi bir düzenleme ve zorlama olmadığı gibi hapishane personelinin mahpus odasına girdikten sonra bütün mahpusların odada olduğunu görmelerine rağmen yine de tek sıra ve ayakta sayım işlemini dayatmalarının hukuki zemini olmadığı gibi mahpuslara kötü koşulların dayatılmasına da sebebiyet vermektedir. Bu anlamda mahpusların ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almış gibi ömür boyu hapiste bırakılmalarına yönelik bu uygulamanın gündemde olan umut hakkının da açık ihlali olduğunu vurgulamak gerekmektedir.
E-SONUÇ VE TALEP
1-Yasal ve uluslararası mevzuat evrensel hukuk ilkeleri ile birlikte göz önüne alındığında; kurumlarımıza gelen başvurular sonucunda tespit edilen işkence yasağı, sağlık ve tedavi hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, haberleşme özgürlüğü, ifade özgürlüğü ihlallerinin sebebi olan hapishane idaresi ve personeli uygulamalarının ve eylemlerinin sonlandırılması ve idarenin pozitif yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekmektedir.
2-Raporda görüldüğü üzere mahpusların en temel insan hakları dahi askıya alınmış ve mahpuslar üzerindeki tecrit en üst seviyeye çıkarılmıştır.
-Ailelerinden uzak bölgelere sürgün edilen mahpusların aileleri kapalı görüş yapabilmek için pandemi koşullarında uzun seyahatler yapmak durumunda kalmakta, bu durum mahpus ailelerinin sağlığını da riske atmaktadır. Bu sebeple mahpuslara daha fazla telefon hakkı sağlanmalı ve en azından ziyaretçi listesindeki herkesle telefon ile görüşebilme imkanı sağlanmalıdır.
-Mahpusların hapishane koşullarında sosyalleşebilmesi, infaz sürelerinde sosyal ilişkilerden kopmamaları, bedensel ve ruhsal sağlıkları açısından ortak alan faaliyetleri büyük önem arz etmektedir. Özellikle yüksek güvenlikli hapishanelerde tutulan mahpusların beden ve ruh sağlıkları için uzun süre veya süresiz sosyal yalnızlaştırmaya maruz bırakılmamalıdır. Pandemi ile birlikte başlayan süreçte mahpusların ortak alan faaliyetlerinin yaptırılmaması mahpusların içinde bulunduğu tecrit koşullarının ağırlaşmasına neden olmuştur. AİHM, tamamen duyusal yalıtma ile birlikte bütünüyle sosyal yalıtmanın kişiliği tahrip edeceğini ve güvenlik veya başka gerekçelerle haklı gösterilmeyecek bir insanlık dışı muamele biçimi oluşturacağını belirtmiştir. Bu anlamda özellikle Erzurum Dudul 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Hapishanenin tek kişilik hücre tipi yapısı ve bu hapishanede tutulan ağırlaştırılmış müebbet hükümlü mahpusları dışında diğer mahpusların da tek kişilik hücre tipi odalarda ağırlaştırılmış müebbet hükümlü mahpuslar gibi infazlarının yapılmasının kabulü mümkün değildir.
-Mahpusların dış dünya ile iletişim kurması, toplumdan tamamen kopmadan, meydana gelen gelişmeleri takip edebilmesi için en önemli iletişim araçlarının başında süreli ve süresiz yayınlar gelmektedir. Mahpuslar kitaplar sayesinde birçok konuda kendilerini geliştirirken gazete ve dergiler sayesinde toplumda yaşanan gelişmeleri takip edebilmektedir. Bu durum tecridin mahpuslar üzerindeki etkilerinin bir parça olsun azalmasına neden olmaktadır. Ancak hapishanelerde kitaplara getirilen kısıtlamalar ile dergi ve gazetelere getirilen yasaklamalar nedeniyle mahpuslar ifade özgürlüğü kapsamında bilgi ve kanaatlere ulaşma özgürlüğü ve haber alma hakkından faydalanamamaktadır. Bu uygulamalara derhal son verilmeli, mahpuslara kitap kotası kaldırılmalı ve mahpusların haberleşme hakları bağlamında yasal olan dergi-gazete ve TV kanallarının mahpuslara verilmesi sağlanmalıdır.
3-Hukuka aykırı olan Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik” ile hapishane idarelerinin mahpuslara karşı sınırsız yetkiyle donatılarak keyfi kararlar alabileceği uygulamalar gerçekleştirilmektedir. Yukarıda bahsi geçtiği üzere hapishane idareleri yeni yönetmelik ile kendilerine verilen yetkileri kötüye kullanmaya başladıkları görülmekle bu yönetmeliğin iptali ile hapishane gözlem kurullarının tamamen kaldırılmalı ve ya yetkilerinin kısıtlanmalı ve bu uygulamaya derhal son verilmelidir.
VAN BAROSU CEZAEVİ KOMİSYONU
ÖZGÜRLÜK İÇİN HUKUKÇULAR DERNEĞİ VAN ŞUBESİ
VAN TUHAY-DER