Duyurular
Mahkemelerin Davanın Sonucuna Etkili Olduğunu Kabul Ettiği Bir Husus Hakkında İlgili ve Yeterli Bir Yanıt Vermemesi Hak İhlaline Neden Olabileceği, Mahkemelerin Davanın Sonucuna Etkili Olduğunu Kabul Ettiği Bir Husus Hakkında İlgili ve Yeterli Bir Yanıt Vermemesi Hak İhlaline Neden Olabileceği
28.05.2022

Mahkemelerin Davanın Sonucuna Etkili Olduğunu Kabul Ettiği Bir Husus Hakkında İlgili ve Yeterli Bir Yanıt Vermemesi Hak İhlaline Neden Olabileceği

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

YUSUF AKKUŞ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2016/2600)

 

Karar Tarihi: 19/11/2019

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Burhan ÜSTÜN

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Selahaddin MENTEŞ

Raportör

:

Zehra GAYRETLİ

Başvurucu

:

Yusuf AKKUŞ

Vekili

:

Av. Hakkı MENİZ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; kararın sonucunu değiştirebilecek nitelikteki bir iddiaya ayrı ve açık yanıt verilmemesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 10/2/2016 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş belirtilmesine gerek görülmediğini bildirmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Tarsus İlçe Emniyet Müdürlüğünün talebi üzerine Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bir suç örgütüne yönelik olarak teknik takip destekli soruşturma başlatılmış, bu soruşturma kapsamında elde edilen bilgilerden S.Y. isimli şahıs liderliğinde kurulduğu iddia edilen başka bir suç örgütünün varlığından şüphelenilerek bir soruşturma daha başlatılmıştır.

9. S.Y. isimli şahıs liderliğinde kurulduğu iddia edilen ikinci suç örgütü hakkında hazırlanan soruşturma dosyası görevsizlik kararı ile Adana Cumhuriyet Başsavcılığına (CMK mülga 250. madde ile görevli) (Başsavcılık)gönderilmiştir.

10. Başsavcılığın 23/2/2009 tarihli iddianamesi ile başvurucunun da aralarında yer aldığı bir kısım şüphelinin suç örgütü üyesi olma, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme, suçluyu kayırma, yağma, korku kaygı veya panik yaratabilecek tarzda silahla ateş etme, mala zarar verme, 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun'a muhalefet suçlarından cezalandırılmaları talebiyle kamu davası açılmıştır.

11. Mahkeme olayla ilgili olarak müştekileri ve tanıkları dinlemiştir. Müşteki A.G. beyanında; Tarsus ilçesinde esnaflık yapmakta olduğunu, başvurucunun da aralarında yer aldığı bazı şüphelilerin 2006 ve 2007 yılları arasında değişik zamanlarda kendisinden zorlapara aldıklarını, 2007 yılının Haziran ayı içinde arkadaşı Y.Ö. ile Mersin'de bir restoranda yemek yedikleri sırada bir kısım şüphelinin kendisini şikâyetçi olmaması hususunda tehdit ettiğini belirtmiştir. Tanık Y.Ö. beyanında; 2007 yılında A.G. ile Mersin'e gittiklerini, sahildeki bir restoranda birlikte yemek yedikleri sırada bazı şüphelilerin yanlarına gelerek A.G. ile tartıştıklarını ve A.G.yi tehdit ettiklerini ifade etmiştir.

12. (Kapatılan) Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin (Mahkeme) 22/3/2013 tarihli kararı ile başvurucunun isnat edilen suçlardan hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısımları şöyledir:

"8)Yusuf AKKUŞ: Suç örgütü içerisinde üye konumunda olduğu, örgüt alt grup liderlerinden [Y. B. A.] ve [M.Y. ye] yakın olduğu, örgüt tarafından kendisine verilen emirleri yerine getirdiği, olaylar bölümünde açıklanacağı üzere 1, 2, 7, 8, 17, 23, 24 ve 26 nolu eylemlere iştirak ettiği anlaşılmıştır (Gerekçeli karar s. 108.)

(...)

7.OLAY NEDENİYLE YAPILAN DEĞERLENDİRME;

Sanık [M.K.] ile maktul [M.A.nın] 06.10.2007 günü Tarsus'ta tanık [K.K.nin] işlettiği manav dükkanının önünde kavga ettikleri,

...

[M.K.nın] [M.A.ya] da ateş edip yaraladığı, hastaneye kaldırılan [M.A.nın] öldüğü,

...

[Ö.T.U.nun] müdürlüğünü yaptığı (...) işyerinde [M.K.yı] bir süre çalıştırdığı, bu süre zarfında (...) , Yusuf Akkuş, [U.K.] ve [A..U.nun] [M.K.ya] maddi destek sağladıkları"

...

Olaydan sonra[M.K.ya] yardım ettiği anlaşılan sanıklar Yusuf Akkuş, [U.K.] (...) ve [M.A.nın] üzerilerine atılı suçluyu kayırma suçunu işledikleri kanaatine varıldığından; (Gerekçeli karar s. 181.)

23.OLAY NEDENİYLE YAPILAN DEĞERLENDİRME;

Müşteki [A.G.] Soruşturma Aşamasında Alınan Beyanında; 3 YILDIRS.Y. ve adamları [M.Y.]., [H.], ...Yusuf... vb. ismini bilmediği birçok şahıs tarafından kendisinden zorla ya da zorda bırakılarak bir çok defa para aldıklarını (...) olaydan sonraki Haziran ayı içerisinde Viranşehir de restoranda arkadaşı olan [Y. Ö.] (...) ile birlikte yemek yedikleri sırada kırmızı tişörtlü şahsın ile birlikte gelerek kendisini dövdüklerini, korktuğu için şikayetçi olmadığını (...)

(...)

Müştekinin aşamalarda alınan istikrarlı beyanları, müşteki beyanlarını doğrulayan tanık anlatımları, müşteki ve tanık anlatımları ile uyumlu iletişim tespit tutanakları ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; suç örgütü lideri [S.Y.] ve suç örgütü üyeleri [M.Y.][H.T] (...) Yusuf Akkuş, [V.D.] ve [F.M.Y.nin] 2006-2007 yılları içerisinde suç örgütünün korkutucu gücünden faydalanarak örgüte gelir temin etmek maksadıyla müşteki [A.G.yi] tehdit etmek, dövmek suretiyle maddi menfaat temin ettikleri, böylece nitelikli yağma suçunu işledikleri, müştekinin olay tarihlerinde suç örgütünden korktuğu için uzun süre şikayetçi olmadığı, bu suretle sanıklar (...) Yusuf Akkuş, (...) iddianamedeki 23. olay nedeniyle müşteki [A.G.ye] karşı yağma suçunu işledikleri kanaatine varıldığından... (Gerekçeli karar s. 211.)"

13. Başvurucu; yargılama sürecinde bir başka suçun infazı kapsamında 14/6/2007 ile 26/12/2007 tarihleri arasında ceza infaz kurumunda bulunduğunu, daha sonra 29/2/2008 tarihinden itibaren on beş ay süreyle askerlik görevini ifa ettiğini, dolayısıyla atılı suçları işlemesinin mümkün olmadığını ileri sürmüştür. Başvurucu, aynı iddiayı temyiz dilekçesinde de ileri sürerek hükmü temyiz etmiştir.

14. Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 24/12/2015 tarihli kararıyla suç işlemek amacıyla kurulan silahlı örgüte üye olma, iddianamede 7. Olay olarak isimlendirilen olay nedeniyle suçluyu kayırma ve nitelikli yağma suçlarına yönelik mahkûmiyet hükümlerinin onanmasına karar verilmiştir. Başvurucu hakkında silahla ateş etmek suretiyle genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması, suç delillerini gizleme, suçluyu kayırma, mala zarar verme ve 6136 sayılı Kanun'a muhalefet suçlarından kurulan hükmün ise bozulmasına karar verilmiştir.

15. Başvurucu, kararın onanan kısmından 4/2/2016 tarihinde haberdar olduğunu beyan etmiştir.

16. Başvurucu 10/2/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

17. Mahkemenin 19/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

18. Başvurucu, Yargıtay tarafından onanan mahkûmiyetlere konu suçların işlendiği iddia edilen tarihlerde ceza infaz kurumunda ve askerlik hizmeti nedeniyle başka bir ilde olduğunu ifade etmiş olmasına rağmen bu hususta herhangi bir değerlendirme yapılmadığını belirterek gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

19. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru karar sonucunu etkileyecek esaslı bir iddianın gerekçeli kararda karşılanmamasına ilişkin olduğundan başvurucunun iddiasının gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

21. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Genel İlkeler

22. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).

23. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, § 76).

24. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Bu hak, tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).

25. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan anlaşılmalıdır.

26. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği, davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir. Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, §§ 35, 39).

27. Makul gerekçe; davaya konu olay ve olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak, olay ve olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı gösterecek nitelikte olmalıdır (İbrahim Ataş, B. No: 2013/1235, 18/6/2013, § 24).

ii. Genel İlkelerin Somut Olaya Uygulanması

28. Somut olayda başvurucu, derece mahkemesinin gerekçeli kararında 7. Olay olarak isimlendirilen M.A.nın öldürülmesi olayı sonrasında olayın sanıklarını koruduğu gerekçesiyle suçluyu kayırma suçundan; 23. Olay olarak isimlendirilen müşteki A.G.yi tehdit etmek, dövmek suretiyle maddi menfaat temin ettiği gerekçesiyle nitelikli yağma suçundan mahkȗm edilmiştir. Kararda; başvurucunun anılan suçları işlediğinin müşteki beyanları, tanık ifadeleri ve iletişimin tespiti sonucu düzenlenen tutanaklar doğrultusunda tespit edildiği ifade edilmiştir (bkz. § 12).

29. Mahkemece bu tespitlerde bulunulurken atılı suçların genel olarak 2006 ve 2007 yılları içinde işlendiği kabul edilmiştir. Öte yandan,başvuru formunun ekinde yer alan Tarsus C Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün (İnfaz Kurumu) 5/2/2016 tarihli yazısına göre başvurucu 14/6/2007 ile 26/12/2007 tarihleri arasında adı geçen İnfaz Kurumunda tutuklu olarak bulunmuş, Tarsus Askerlik Şubesi tarafından düzenlenen terhis belgesine göre 29/2/2008 ile 26/5/2009 tarihleri arasında ise askerlik görevini ifa etmek üzere Bitlis 6. Mekanize Piyade Tugay İstihkam Savaş Bölük Komutanlığında bulunmuştur. Başvurucunun ceza infaz kurumunda bulunduğu sürenin bir kısmının atılı suçların işlendiğinin kabul edildiği 2007 yılına tekabül ettiği anlaşılmaktadır. Başvurucu savunmasında nitelikli yağma suçunun işlendiği iddia edilen tarihlerde ceza infaz kurumunda bulunduğunu, daha sonra 29/2/2008 tarihinden itibaren on beş ay süreyle askerlik görevini ifa ettiğini dolayısıyla müsnet suçu işlemesinin mümkün olmadığını ifade etmiştir (bkz. § 13).

30. Karar gerekçesinde başvurucuya atılı suçların işlendiği tarihin açık olarak belirtilmediği, bunun yerine suç tarihinin 2006 ve 2007 yıllarını kapsayan muğlak bir tarih aralığı olarak kabul edildiği görülmektedir. Başvurucu savunmasında bu tarih aralığının bir bölümünde ceza infaz kurumunda bulunduğunu iddia etmiştir. Suç tarihinin açık bir tarih olarak belirlenemediği göz önüne alındığında başvurucunun iddiasının kararın sonucunu değiştirebilecek nitelikteki bir iddia olduğu; Mahkemece bu iddia hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunulmadığı görülmektedir.

31. Buna göre başvurucunun ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren atılı suçların işlendiğinin kabul edildiği tarih aralığının bir bölümünde olay yerinde bulunmasının mümkün olmadığına dair iddiası ayrı ve açık olarak tartışılmamış ve karşılanmamıştır. Temyiz incelemesi sırasında da bu eksikliğin telafi edilmediği anlaşılmaktadır. Bu nedenle yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

32. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Diğer İhlal İddiaları

33. Başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden adil yargılanma hakkı kapsamındaki özel yetkili mahkemece yargılandığı, iddianamede adı geçen bir başka şüpheliyle isim benzerliği nedeniyle karışıklık yaşandığı, müştekiye teşhis yaptırılmadan yağma suçundan kendisine ceza verildiği şeklindeki diğer şikâyetleri hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

34. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir …

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

35. Başvurucu, yargılamanın yenilenmesine ve tazminat ödenmesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

36. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi hususunda genel ilkeler belirlenmiştir.

37. Mehmet Doğan kararında özetle uygun giderim yolunun tespit edilebilmesi için öncelikle ihlalin kaynağının belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural olarak ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedilir (Mehmet Doğan, §§ 57, 58).

38. Anayasa Mahkemesinin tespit edilen ihlalin giderilmesi amacıyla yeniden yargılama yapılmasına hükmettiği hâllerde ilgili usul kanunlarında düzenlenen yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak yargılamanın yenilenmesi sebebinin varlığının kabulü ve önceki kararın kaldırılması hususlarında derece mahkemesinin herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Zira ihlal kararı verilen hâllerde yargılamanın yenilenmesinin gerekliliği hususundaki takdir derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını tespit eden Anayasa Mahkemesine bırakılmıştır. Derece mahkemesi Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yapmakla yükümlüdür (Mehmet Doğan, § 59).

39. Başvurucunun mahkȗmiyetine konu suçların işlendiği 2006 ve 2007 yıllarında ceza infaz kurumunda tutuklu olarak bulunduğu, devamında askerlik görevini ifa etmek üzere askerî birliğine katıldığı yönündeki iddiaları kararın sonucunu değiştirebilecek nitelikteki iddialar olmasına rağmen karar gerekçesinde bu iddialara ayrı ve açık bir yanıt verilmemesi nedeniyle Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

40. Bu durumda gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda derece mahkemelerince yapılması gereken iş, öncelikle ihlale yol açan mahkeme kararının sadece başvurucu yönünden ortadan kaldırılmasından ve ihlal sonucuna uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Mahkemenin (E.2009/55, K.2013/66) dosyalarının devredildiği mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

41. Başvuruda, gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğu sonucuna varıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

42. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harçtan ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.714,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için sadece başvurucu için yeniden yargılama yapılmak üzere (kapatılan) Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin (E.2009/55, K.2013/66) dosyalarının devredildiği mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

E. 239,50 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.714,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/11/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.