Duyurular
Müdafii Olmaksızın Alınan İfadenin Mahkumiyet İçin Belirleyici Delil Olarak Kullanılması Adil Yargılanma Hakkının İhlali Olarak Kabulü Gerekir, Müdafii Olmaksızın Alınan İfadenin Mahkumiyet İçin Belirleyici Delil Olarak Kullanılması Adil Yargılanma Hakkının İhlali Olarak Kabulü Gerekir ,avukatsız ifade almak,avukatsız ifade almak hukuka aykırı,avukatsız ifade alınması bozma
20.05.2022

Müdafii Olmaksızın Alınan İfadenin Mahkumiyet İçin Belirleyici Delil Olarak Kullanılması Adil Yargılanma Hakkının İhlali Olarak Kabulü Gerekir

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ 

BİRİNCİ BÖLÜM  

KARAR  

SAMİ ÖZBİL BAŞVURUSU  (Başvuru Numarası: 2012/543)  

Karar Tarihi: 15/10/2014  

R.G. Tarih-Sayı: 17/12/2014-29208 

Başvuru Numarası : 2012/543  Karar Tarihi : 15/10/2014  

BİRİNCİ BÖLÜM  

KARAR  

Başkan : Serruh KALELİ 

Üyeler : Burhan ÜSTÜN  

 Nuri NECİPOĞLU  

 Hicabi DURSUN  

 Hasan Tahsin GÖKCAN  

Raportör : Muharrem İlhan KOÇ  

Başvurucu : Sami ÖZBİL  

Vekili : Av. Özlem GÜMÜŞTAŞ 

  

I. BAŞVURUNUN KONUSU  

1. Başvurucu, uzun süre devam eden tutukluluk, baskı altında ve müdafi olmaksızın  alınan ifadelerin hükme esas alınması ve hukuka aykırı arama yapılması nedeniyle  Anayasa’nın 19. ve 36. maddelerinde düzenlenen kişi hürriyeti ve güvenliği ile adil  yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.  

II. BAŞVURU SÜRECİ 

2. Başvuru, 9/11/2012 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır.  Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir  eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.  

3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 25/12/2012 tarihinde, kabul edilebilirlik  incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar  verilmiştir.  

4. Bölüm tarafından, 12/2/2013 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas  hakkındaki incelemesinin birlikte yapılmasına ve bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına  gönderilmesine karar verilmiştir.  

5. Başvuru konusu olay ve olgular 15/2/2013 tarihinde Adalet Bakanlığına  bildirilmiştir. Adalet Bakanlığı, görüşünü 16/4/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine  sunmuştur. 

Başvuru Numarası : 2012/543  Karar Tarihi : 15/10/2014  

6. Adalet Bakanlığı tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş başvurucuya  13/5/2013 tarihinde bildirilmiştir. Başvurucu vekili süresinden sonra 30/5/2013 tarihinde  görüşe karşı beyanlarını sunmuştur.  

III.OLAY VE OLGULAR  

A. Olaylar  

7. Başvuru formu ve ekleri ile Adalet Bakanlığı görüşünde ifade edildiği şekliyle  olaylar özetle şöyledir:  

8. Başvurucu, 15/6/2003 tarihinde terör örgütüne üye olma suçlamasıyla gözaltına  alınmış ve 19/6/2003 tarihinde Cumhuriyet Savcısı tarafından ifadesi alındıktan sonra yasadışı MLKP (Marksist Leninist Komünist Parti) adlı örgütünün amaçları doğrultusunda anayasal  düzeni zorla değiştirmeye teşebbüs suçundan İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM)  tarafından tutuklanmıştır.  

9. Başvurucunun 17/06/2003 tarihinde gözaltında iken "Benim herhangi bir dernek  veya siyasi kuruluşa üyeliğim yoktur. Pasaportum veya ehliyetim yoktur. Bugüne kadar hiç yurt dışına  çıkmadım. Herhangi bir legal alandaki toplantı gösteri yürüyüşlerine katılmadığım gibi bu hususta  gözaltım da olmadı. 1984 Yılında DHKP/C ve 1996 yılında TKEP/l'den gözaltına alınıp müebbet  cezası aldım ve 2001 yılında ceza ertelemesi neticesi tahliye oldum. Ben sosyalist fikirleri  benimsiyorum. Ben bugüne kadar kendime göre yanlış bulduğum konuları protesto etmek amacı ile  mesaj iletmek için eylemlerim olmuştur. Bu eylemleri yaparken birgün önceden eylem koyacağım yere  gidip keşif yapıp daha sonra eylemi gerçekleştiriyordum. Bu esnada insanlara zarar gelmeyecek yere  patlayıcı koyup ayrıca uygun bir saat tercih ediyordum" şeklinde beyanda bulunduğu gerekçeli  kararda belirtilmektedir.  

10. Başvurucunun DGM Cumhuriyet savcısına verdiği ifadesi şöyledir:  

 “Ben üzerime atılı bulunan suçlan kabul etmiyorum. 1996 yılında İstanbul DGM.de  TKEP/L (Türkiye Kominist Emde Partisi-Lenınist) adlı örgüte üye olmak suçlamaları ile yargılandım.  Yargılama 2001 yılında bitti. Bana TCK.nun 168. Maddesinden 12 yıl ceza hükmedildi, ölüm orucu  eylemleri sürecinde organik beyin sendromu tanısıyla bana süresiz olarak izin verildi. 2001 yılı 

sonlarında cezaevinden tahliye edildim. O zamandan bu yana Muğla'daki ailemin yanında kalıyorum.  İstanbuldaki İnsan Haklan Vakfi tarafindan da tedavim sürdürülmektedir. Görevliler beni birkaç gün  önce Kuşadası Davutlar'da yakaladılar. En son Star Gazetesinin bulunduğu binaya patlayıcı atılması ile birlikte başka bazı benzer olaylara da karıştığım suçlamalarında bulundular. Ben suçlamaları kabul etmiyorum. Tahliye olduktan sonra yasadışı herhangi bir eylem ve faaliyetim olmamıştır.  

 Diğer sanık İbrahim Söke'de büyümem nedeniyle tanıyorum. Benim babam şu anda  bulunduğu Milas'a gitmeden önce Söke'de kireç ocağı işletiyordu. 1995 yılma kadar Söke'de oturduk.  Daha sonra babam aynı işi Milas ta yapmaya başladı. Sökede akrabalarım da vardır. İbrahim'in  babası da öğretmendir. Bu nedenle bir arkadaşlığımız söz konusudur. Ben cezaevinden tahliye  edildikten sonra Söke'de öğretmen evinde İbrahim'i sordum. Babası Söke Öğretmenevinin müdürüdür.  Bana İzmir'de okuduğunu söylediler. Bu olay geçen yıl geçmiştir. Cep telefonunu aldıktan sonra  İzmir'de kendisi ile görüştüm, Bucadaki evine gittik. Bu arada ben İzmir'de akrabalarımın yanında da  kalıyordum. Kendisi bana evinde kalabileceğimi söyledi. Sürekli kalmadım. Zaman zaman kalıyordum.  Evinin anahtarlarından birisini bana vermişti. Kendisi yaz nedeniyle Davutlara gideceği için anahtarı bana verdi. En son bu eve yakalandığım günden bir gün önce gidip kalmıştım. Biraz önce söylediğim  gibi sürekli olmamakla birlikte zaman zaman gidip kalıyordum, Çok ihtiyaç hissettiğim bir yer değildi. 

Başvuru Numarası : 2012/543  Karar Tarihi : 15/10/2014  

Nadir olarak bu evde kaldım, Yakalandıktan sonra polisler teni de İbrahim'in evine götürdüler, Ben  arabada beklerken kendileri ere girip çıktılar. Ben polisler ile birlikte sadece iç çamaşırlarımı almak  için eve girip çıktım. Evde ne elde ettiklerini de bilmiyorum. Bunu sizden sorabilir miyim dedi.  Kendisine ev arama tutanağının içeriği okundu.  

 Bu çok saçma ayıp bir komplodur dedi. Ben evin anahtarını değiştirmedim. İbrahim'in  bana verildiği anahtarla polisler kapıyı açmışlardır. Aynı anahtarın bir tanesinin İbrahim'in ailesinde  olması gerekiyor, denesinler,  

 Emniyet İfadesi okunup, soruldu, Ben emniyette ifade vermedim, Biraz önce söylediğini  rahatsızlığım nedeniyle çok halsiz ve güçsüzüm. Sonradan bana bir belge imzalattırdıklarını söylediler, İçeriğinde ne olduğunu bilmiyordum. Bu ifademin içeriğini de kabul etmiyorum,  Gözaltında iken aileme dönük tehditler yapılmıştır. Gözaltında kaybedileceğim belirtilmiştir Bu  nedenle ifademin içeriğini kabul etmiyorum, Yakalandığım sırada üzerimde ele geçirilen Recep Baysal  adına düzenlenmiş kimliği bu işi yapanlardan satın aldım. Hem asker kaçağı olarak aranıyorum hem  de tahliye edildiğim mahkeme beni yeniden tutuklamış bunu bu nedenle temin etmiştim,  

 Bana aktardığınız İstanbul Eyüp'teki Akbank Şubesinin soyulması olayını ben basından  takip etmiştim, Ancak olayın adi bir soygun mu yoksa bir örgüt eylemimi olduğu konusunda bilgi  yoktu, Bu yönünü bilmiyorum ancak olayı duymuştum, Evrak içinde bulunan ve İstanbul Emniyet  Müdürlüğünce düzenlenen 17/06/2003 tarihli fotoğraf teşhis tutanağı okunup soruldu, Bu teşhis  tutanağı polisin yönlendirmesi olabilir, Ben bu soygun olayına katılmadım. Ben TKEP/L adlı örgüte  üye olmaktan hükümlendirildim. Bana söylediğinize göre bu olayı MLKP adlı örgüt gerçekleştirmiş.  Bu kadar kısa süre içinde TKEP/L'den yararlanman ve hükümlendirilen kişinin MLKP adlı örgüte  kabul edilip bu nitelikteki bir soygun olayını gerçekleştirecek kadar örgüt içinde öne çıkması uygun  değildir, Bu hayatın olağan akışına ve hayatın mantık kurallarına aykırıdır, Dedi, Teşhis işlemine  katılanlarla ilgili yeniden teşhis yapılmasının mümkün olup olmadığını sordu, Yargılama aşamasında  bunun mümkün olduğu kendisine aktarıldı. Buradan ifadesinin tespitinden sonra serbest bırakılmayı umduğunu belirtti, Devamla sanık İbrahim'in kendisinden küçük olduğunu, onu en son 1995 yılında  gördüğünü son bir yıl öncesinde ilişkisi olmadığı için sanık İbrahim'in o yıllardan kendisini  hatırlayamayabileceğini söyledi, suçlamaları kabul etmiyorum.” 

11. İzmir DGM Cumhuriyet Başsavcılığının 22/08/2003 tarih ve 2003/216 esas sayılı iddianamesi ile başvurucunun anayasal düzeni cebren değiştirmeye teşebbüs etmek suçundan  765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 146(1)., 31., 33. ve 40. maddeleri gereğince  cezalandırılması talep edilmiştir.  

12. Başvurucu hakkında açılan kamu davası İzmir 1 No.lu DGM’nin 2003/286 Esas  sayılı dosyasında görülmekte iken, 9/12/2003 tarihinde “aralarında hukuki ve fiili irtibat  bulunduğu” gerekçesiyle İstanbul 4 No.lu DGM’nin 2003/213 Esas sayılı dosyasıyla  birleştirilmiştir.  

13. Başvurucu 13/10/2004 tarihinde mahkemede yaptığı savunmada “yasadışı MLKP  adlı terör örgütüne üye olmadığını, iddianamede belirtilen suçlamaları kabul etmediğini,  patlayıcı madde ve gasp olaylarına katılmadığını” beyan etmiştir.  

14. Devlet Güvenlik Mahkemelerinin kaldırılmasından sonra 5271 sayılı Ceza  Muhakemesi Kanunu’nun 250. maddesiyle görevli İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesince  yürütülen davada başvurucu 16/7/2002-14/6/2003 tarihleri arasında meydana gelen ve MLKP  terör örgütü tarafından gerçekleştirilen dokuz ayrı bombalama ve yağma eylemini bizzat  işlediği/iştirak ettiği iddiasıyla yargılanmıştır.  

15. Yargılamanın yürütüldüğü 2003/213 Esas sayılı dosyada diğer 18 sanık hakkında  4/5/2011 tarihinde hüküm verilmiş, başvurucunun duruşmaya gelmediği, başvurucu müdafiinin 

Başvuru Numarası : 2012/543  Karar Tarihi : 15/10/2014  

doktor raporu göndererek duruşmaya gelmediği ve geçici olarak yerine müdafii Av. Z. K.'nın  duruşmaya geldiği, geçici olarak çıktığı için savunmasını yapamayacağını beyan ettiği, dosyanın  geldiği aşama, yargılamanın her celse çeşitli nedenlerle sanık ve müdafiileri tarafından uzatılmaya  çalışıldığı, dosyanın yaklaşık olarak iki yıldan bu yana karar aşamasında olduğu ve benzeri  nedenlerle karara çıkarılamadığı ve yargılamanın gereksiz yere uzadığı, yargılamanın tutuklu devam  ettiği, sanık Sami Özbil yönünden dosyanın tefrik edilmesi halinde dahi yargılama bütünlüğünün  bozulmayacağı anlaşıldığından Sanık Sami Özbil yönünden dosyanın tefriki ile bu sanık yönünden  başka bir esas üzerinden yargılama yapılmasına” karar verilerek başvurucu hakkındaki dosya  ayrılmıştır.  

16. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/6/2011 tarih ve E.2011/105,  K.2011/131 sayılı kararıyla isnat edilen suç nedeniyle başvurucu hakkında müebbet hapis  cezasına hükmedilmiştir.  

17. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/6/2011 tarihli mahkûmiyet kararının  değerlendirme kısmı şöyledir:  

“Sanığın A.B. sahte kimliği ile İzmir'de yapılan soruşturma sonucunda yakalandığı, Uzun  Kod adını kullandığı, kendi beyanı ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak  değerlendirildiğinde 1994 yılında yasadışı DHKP/C örgütü içerisinde yer aldığı, bu süreçte  tutuklanıp yargılandığı, 1996 yılı içerisinde TKEP/L örgütü adına eylem ve faaliyetlerinden  dolayı İstanbul emniyet müdürlüğünce gözaltına alındığı, örgüt adına eylem ve faaliyetleri  nedeni ile yargılanıp müebbet hapis cezasına çarptırıldığı, ölüm orucu eylemi nedeni ile  sağlığının bozulması nedeni ile cezasının 6 ay ertelendiği, erteleme sonunda teslim olmayarak  yasadışı MLKP örgütü adına İstanbul'da ve İzmir'de faaliyet gösteren örgüt mensupları ile  tanıştığı ve yukarıda gerekçeleri ile anlatılan aşağıdaki eylemlere katıldığı kabul edilmiştir.  

 08/04/2003 tarihinde saat 21:00 sıralarında Bornova ilçesinde bulunan hukuk  mahkemelerinin bulunduğu binanın önüne patlayıcı madde atıldığı,  

 09/04/2003 tarihinde Karşıyaka ilçesinde bulunan M... Kargo Ekspres binasının giriş kapısına patlayıcı madde atıldığı,  

 14/06/2003 tarihinde Konak ilçesinde bulunan S. Gazetesi'nin bürosuna bulunduğu iş hanının giriş kapısının yanına patlayıcı madde atıldığı,  

 02.07.2002 günü Beşiktaş İlçesi Kuruçeşme Cemil Topuzlu Parkına bomba konulması,   16.07.2002 günü Beyoğlu ilçesi Taksim Gezi Parkına bomba konulması,  

 02.09.2002 günü Beşiktaş ilçesi Çırağan Caddesi Ç. Taksi durağı önündeki çöp bidonuna  bomba konulması,  

 06.09.2002 tarihinde Şişli ilçesi, Okmeydanı Mahmut Şevket Paşa Mahallesindeki  kıraathaneye bomba konulması,  

 24.01.2003 günü Eyüp ilçesi Rami Kuru Gıda Toptancılar Sitesinde bulunan A. Topçular  Şube Müdürlüğünün silahla yağma edilmesi,  

 17.03.2003 günü Maltepe ilçesi Cevizli Mahallesinde A. K. ve H. K.'ye ait silahların  yağmalanması,  

 Bu nedenle sanığın işlediği kabul edilen eylemlerin sayısı niteliği vehamet arz eden  boyutu dikkate alındığında yasadışı silahlı MLKP terör örgütü adına Türkiye Cumhuriyeti  Anayasasının tamamını veya bir kısımı bozma veya kaldırmaya cebren teşebbüs etme suçunun  subuta erdiği kabul edilmiştir.  

 Yukarıda ayrıntısı verilen sanık A. A.'nın hücre evi olarak kullandığı örgüt evinde ele  geçirilen silahlar bu silahların kullanıldığı eylemler, buna ilişkin cerahim evrakı, ekspertiz 

Başvuru Numarası : 2012/543  Karar Tarihi : 15/10/2014  

raporları, müşteki ve tanık anlatımları, sanık A. A.'nın dosya kapsamıyla ele geçirilen silah ve  dokümanlarla müşteki ve görgü tanıklarının beyanıyla, eylemlerin işleniş şekliyle, yine polis  aşamasında beyanda bulunan sanık A. R. K.'ın beyanıyla teyit edilen ve bu nedenle doğru  kabul edilen beyanı, sanık Sami Özbil'in İzmir Emniyet Müdürlüğünde dosya kapsamı ile ve  İzmir'de işlenilen eylemlerle örtüşen beyanları, daha önce hakkında karar verilen Sanık İ.  A.'nın emniyet aşamasındaki beyanı ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak  değerlendirildiğinde aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.”  

18. Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 25/9/2012 tarihli ilamıyla mahkûmiyet hükmü  onanmıştır. 

B. İlgili Hukuk 

19. Başvurucunun gözaltında bulunduğu sırada yürürlükte olan 18/11/1992 tarih ve  3842 sayılı Kanun’un 31. maddesinin birinci şöyledir:  

 Bu Kanunun 4, 5, 6, 7, 9, 12, 14, 15, 18, 19, 20 ve 22 nci madde hükümleri Devlet  Güvenlik Mahkemelerinin görev alanına giren suçlarda uygulanmaz. Bunlar hakkında 1412  sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun bu değişiklikten önce yürürlükte olan eski  hükümleri değiştirilmeden önceki halleriyle uygulanır.“  

20. 16/6/1983 tarih ve 2845 sayılı Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve  Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 16. maddesi şöyledir:  

 “Devlet Güvenlik Mahkemelerinin görev alanına giren suçlarda yakalanan veya  tutuklanan şahıs, yakalama veya tutulma yerine en yakın mahkemeye gönderilmesi için  zorunlu süre hariç en geç kırksekiz saat içinde hakim önüne çıkarılır ve sorguya çekilir.  

 Üç veya daha fazla kişinin bir suça iştiraki suretiyle toplu olarak işlenen suçlarda,  delillerin toplanmasındaki güçlük veya fail sayısının çokluğu ve benzeri nedenlerle  Cumhuriyet savcısı, bu sürenin dört güne kadar uzatılmasına yazılı olarak emir verebilir.  Soruşturma bu sürede sonuçlandırılmazsa Cumhuriyet savcısının talebi ve hakim kararı ile  süre yedi güne kadar uzatılabilir.  

 Anayasanın 120 nci maddesi gereğince olağanüstü hal ilan edilen bölgelerde yakalanan  veya tutuklanan kişiler hakkında ikinci fıkrada yedi gün olarak belirlenen süre Cumhuriyet  savcısının talebi ve hakim kararıyla on güne kadar uzatılabilir.  

 Tutuklu bulunan sanık, müdafii ile her zaman görüşebilir. Hakim tarafından gözaltı süresinin uzatılmasına karar verildikten sonra gözaltında bulunan kişi hakkında da aynı hüküm uygulanır.”  

21. 15/7/2003 tarih ve 4928 sayılı Kanun’un 19. maddesi. 

22. 16/6/2004 tarih ve 5190 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda Değişiklik  Yapılması Ve Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kaldırılmasına Dair Kanun.  

23. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 148. maddesi. IV.İNCELEME VE GEREKÇE  

24. Mahkemenin 15/10/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun  9/11/2012 tarih ve 2012/543 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü: 

A. Başvurucunun İddiaları

Başvuru Numarası : 2012/543  Karar Tarihi : 15/10/2014  

25. Başvurucu,  

i. Gözaltında baskı altında ve müdafi olmaksızın alınan ifadelerin hükme  esas alındığını,  

ii. Avukat ve şüphelinin yokluğunda ilgili mevzuatına göre hazır bulunması gerekenler katılmadan yapılan aramada bulunan delillerin suçlamaya dayanak  yapıldığını, tutanak mümzileri ve arama yapılan yerin sahibi dinlenilmeden  aramanın hükme esas alındığını,  

iii. Aleyhe tanıklık yapan ve teşhiste bulunan kişilerin mahkeme huzurunda  dinlenilmediğini ve sorgulama hakkı tanınmadığını,  

iv. Son duruşmada mazeretlerin davayı uzatma amacıyla beyan edildiği kabul  edilerek savunmada avukat yardımından yararlandırılmadığını,  

v. Lehe delillerin toplanması taleplerinin değerlendirilmediğini belirterek  adil yargılanma hakkının,  

vi. Makul sürede yargılanma ve yargılama sürerken salıverilme, özgürlüğün  kısıtlanması işleminin kanuna uygun yapılıp yapılmadığının kısa sürede bir  mahkemeye inceletme ve zararın tazmininin sağlanmadığını belirterek kişi  hürriyeti ve güvenliğinin ihlal edildiğini ileri sürmüş, yargılamanın yenilenmesine  karar verilmesini talep etmiştir.  

B. Değerlendirme  

1. Kabul Edilebilirlik  

a. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Yönünden  

26. Başvurucu, kendisine isnat edilen suçlamalar nedeniyle uzun süre tutuklu  kaldığını, makul sürede yargılanma ve yargılama sürerken salıverilme, özgürlüğün  kısıtlanması işleminin kanuna uygun yapılıp yapılmadığının kısa sürede bir mahkemeye  inceletme ve zararın tazmini haklarına ilişkin Anayasa’nın 19. maddesinin ihlal edildiğini ileri  sürmüştür.  

27. Adalet Bakanlığı görüşünde, başvurucunun tutukluluğa ilişkin şikâyetlerinin,  Anayasa Mahkemesine bireysel başvurunun başladığı 23/9/2012 tarihinden öncesine ilişkin  olduğu belirtilmiştir.  

28. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama  Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:  

“Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine  yapılacak bireysel başvuruları inceler.”  

29. Bu hüküm gereğince Anayasa Mahkemesi, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen  nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler. Dolayısıyla  Mahkeme’nin zaman bakımından yetkisi ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve  kararlar aleyhine yapılan bireysel başvurularla sınırlıdır. Kamu düzenine ilişkin bu düzenleme  karşısında, anılan tarihten önce kesinleşmiş nihaî işlem ve kararları da içerecek şekilde yetki  kapsamının genişletilmesi mümkün değildir (B. No: 2012/832, 12/2/2013, § 14). 

Başvuru Numarası : 2012/543  Karar Tarihi : 15/10/2014  

30. Başvurunun kabul edilebilmesi için ihlal iddiasına dayanak teşkil eden nihai işlem  veya kararların 23/9/2012 tarihinden evvel kesinleşmemiş olmaları da gerekmektedir. Nihai  işlem veya kararların anılan tarihten önce kesinleştikleri tespit edildiği takdirde ilgili  şikâyetler bakımından başvurunun kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.  Mahkemenin yargı yetkisine ilişkin bu tespitin bireysel başvuru incelemesinin her aşamasında  yapılabilmesi mümkündür (B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 32). 

31. Ancak kişi serbest bırakılmadan yargılanmakta olduğu davada ilk derece  mahkemesi kararıyla mahkûm olmuşsa, mahkûmiyet tarihi itibarıyla da tutukluluk hali sona  erer. Çünkü bu durumda kişinin hukuki durumu “bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu” olma  kapsamından çıkmaktadır. Bireysel başvuru incelemesi açısından, tutuklamanın şartları ile  mahkûmiyete hükmedilmesi arasındaki esaslı fark bunu gerektirir. Zira mahkûmiyete karar  verilmiş olmakla, isnat olunan suçun işlendiği, bundan failin sorumlu olduğunun sübuta erdiği  kabul edilmekte ve bu nedenle sanık hakkında hürriyeti bağlayıcı cezaya ve/veya para  cezasına hükmedilmektedir. Mahkûmiyetle birlikte kişinin kuvvetli suç şüphesi ve bir  tutuklama nedenine bağlı olarak tutukluluk hali sona ermektedir. Bu açıdan mahkûmiyet  kararının kesinleşmiş olması ayrıca gerekmez (B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 33).  

32. Somut olayda başvurucu 15/6/2003 tarihinde gözaltına alınmış ve 19/6/2003  tarihli kararla tutuklanmıştır. Başvuru konusu davada başvurucunun mahkûmiyet kararının  verildiği 17/6/2011 tarihinde “suç isnadına bağlı olarak tutukluluk” hali sona ermiştir.  

33. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun “kişi hürriyeti ve güvenliğinin” ihlal edildiği  yönündeki şikâyetlerine konu olayda tutuklamaya ilişkin nihai kararın Anayasa  Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başladığı 23/9/2012 tarihinden önce verildiği  anlaşıldığından başvurunun bu kısmının “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle kabul  edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir. 

b. Adil Yargılanma Hakkı Yönünden  

34. Başvurucu gözaltında baskı altında ve müdafi olmaksızın alınan ifadelerin hükme  esas alındığını, avukat ve şüphelinin yokluğunda ilgili mevzuatına göre hazır bulunması gerekenler katılmadan yapılan aramada bulunan delillerin suçlamaya dayanak yapıldığını,  tutanak mümzileri ve arama yapılan yerin sahibi dinlenilmeden aramanın hükme esas  alındığını, aleyhe tanıklık yapan ve teşhiste bulunan kişilerin mahkeme huzurunda  dinlenilmediğini ve soru sorma hakkı tanınmadığını, son duruşmada mazeretlerin davayı uzatma amacıyla beyan edildiği kabul edilerek savunmada avukat yardımından yararlanma  hakkının ihlal edildiği, lehe delillerin toplanması taleplerinin değerlendirilmediğini belirterek  adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.  

i. Aramaya İlişkin Şikâyet  

35. Başvurucu tutanak mümzileri ve arama yapılan yerin sahibi dinlenilmeden  aramada ele geçen eşyalar nedeniyle suçlandığını ve hukuka aykırı aramanın hükme esas  alındığını ileri sürmektedir.  

36. Adalet Bakanlığı, diğer sanık İ.A.’ya ait konutta yapılan aramaya ilişkin tutanakta  başvurucunun veya diğer sanığın imzasının olmadığını, ancak sanık İ. A.’nın beyanlarında  arama sonucunda ele geçen delilleri doğruladığını belirtmektedir. 

Başvuru Numarası : 2012/543  Karar Tarihi : 15/10/2014  

37. Taraflarca ileri sürülen kanıtların kabulü ve değerlendirilmesi öncelikle derece  mahkemelerinin görevidir. Bu nedenle, açıkça keyfi olmadıkça, belirli bir kanıt türünün kabul  edilebilir olup olmadığına, değerlendirme şekline veya aslında başvurucunun suçlu olup  olmadığına karar vermek Anayasa Mahkemesinin görevi değildir (B. No: 2013/7800,  18/6/2014, § 33).  

38. İlk derece yargılaması sonunda verilen kararda İzmir'de peş peşe meydana gelen  patlayıcı madde atılması olaylarının soruşturmalar sırasında İzmir DGM'de önceden alınan  kararlarla sanığın telefon görüşmelerinin takibe alındığı, sanık Sami Özbil'in daha önce hakkında  karar verilen diğer sanık İ.A. ile birlikte 15/06/2003 tarihinde Aydın ili Kuşadası ilçesinde  yakalandıkları emniyet ifadelerine dayanılarak birlikte oturdukları Buca ilçesindeki evlerinin tespit  edildiği, R. B. sahte kimliği ile yakalanan Sanık Sami Özbil'de bulunan el çantasında elde edilen  anahtarla evin kapısının açıldığı, yapılan arama sonunda 1 adet Alman yapımı, 1 adet Rus yapımı 

olmak üzere 2 adet savunma tipi el bombası, çeşitli örgütsel dokümanlar, yabancı ülke  konsolosluklarının ve şirketlerin adreslerinin bulunduğu, 4 adet bilgisayar disketi, ayrıca 1.255 lira,  patlayıcı özelliği bulunan potasyumnitrat maddesi ele geçirildiği, evde ve maddeler üzerinde tespit  edilen parmak izlerine ait ekspertiz raporlarında sanığın parmak izlerinin bulunduğu tespit edildiği” 

belirtilmektedir.  

39. Arama yapılan yerin kiracısı olan diğer Sanık İ.A.'nın 16/06/2003 tarihinde nöbetçi  hakimliğe verdiği ifadesinde “Ben yakalandıktan sonra Davutlar'dan acele gözaltına alınınca  evimin anahtarını almadan çıktığım için Sami'nin üzerindeki anahtarı polisler bana verdi, kapıyı ben  açtım, benim ona verdiğim anahtarı içeri girince sobanın üstünde değişen göbekle beraber duruyordu,  eski göbek K. markaydı, ancak içeriye girince göbeğin değiştiğini anladım, Sami ile  görüştürülmediğimiz için soramadım, salonda yer minderlerinin altında bir tane el bombası, mutfakta  bankonun altında bir tane el bombası, diğer folyo ve benzeri maddeler bulundu, bunları kimin  bıraktığını bilmiyorum, ben bu aramadan geriye doğru yaklaşık onbeş gün eve hiç uğramamıştım,  anahtarın göbeğini kimin değiştirdiğini ve kaldığım eve malzemeleri kimin getirdiğini bilmiyorum,  polislerin söylediğine göre Sami'nin getirdiği söylendi, onun takip edildiğini söylemişlerdi dedi. Ben  Sami Özbilin adını Ahmet olarak biliyordum, ilk tanıştığımızda kendisi adının Ahmet olduğunu  söyledi, soyadını ben hiç sormadım.” şeklinde 12/11/2003 tarihli Söke Asliye Ceza  Mahkemesince alınan savunmasında, "Ben iddia edildiği gibi patlayıcı madde üretmiş ve kullanmış değilim. Ben olay tarihinde Kuşadası Davutlar beldesinde bulunuyordum. Evin anahtarını bir  vesileyle tanıştığım Sami Özbil'e vermiştim. Daha sonra düzenlenen bir operasyonla alındım. Daha  önce ayrıldığım eve götürdüler. Benim üzerimde bulunan anahtar ile değil Sami Özbil'in çantasından  çıkarttıklarını söyledikleri anahtarla evimi açtılar. İçeride yapılan aramalarda yakaladıklarını söyledikleri patlayıcıları gösterdiler. Benim evimde bulunan patlayıcılar ile ilgili bilgim ve ilgim  bundan ibarettir.” şeklinde beyanda bulunduğu görülmektedir. 

40. Suçlamaya dayanak olan bir kısım delillerin ele geçirildiği aramaya ilişkin konutta  ikamet eden diğer sanık İ.A.’nın hâkim huzurunda verdiği ifadelerde aramanın yapılmasına ve  delillerin elde edilmesine ilişkin hususlar anlatılmakta olup, bu yerde ikamet eden kişiye ait  beyanlar dikkate alındığında, düzenlenen tutanakta ikamet sahibinin imzasının  bulunmamasının tek başına aramanın ve ele geçirilen delillerin hukuka aykırı kabul  edilmesine neden olmayacağı sonucuna varılmıştır. 

41. Açıklanan nedenlerle, başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez  olduğuna karar verilmesi gerekir.  

ii. Çelişmeli Yargılama İlkesi ve Taleplerin Reddine İlişkin Şikâyetler 

Başvuru Numarası : 2012/543  Karar Tarihi : 15/10/2014  

42. Başvurucu aleyhe tanıklık yapan ve teşhiste bulunan kişilerin mahkeme huzurunda  dinlenilmediğini ve sorgulama hakkı tanınmadığını, lehe delillerin toplanması taleplerinin  değerlendirilmediğini ileri sürmektedir. 

43. Adalet Bakanlığı, başvurucunun ileri sürdüğü hususların maddi gerçeğin ortaya  çıkarılması açısından yargılamaya nasıl katkı sunacağının belirtilmediğini, şikâyetlerin  gerekçelendirilmesi ve ispatlanmasının kural olarak başvurucuya ait olduğunu görüşünde  belirtmiştir. 

44. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama  Usulleri Hakkında Kanun’un, “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (3) ve  numaralı fıkrası şöyledir:  

“Başvuru dilekçesinde … işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle ihlal edildiği ileri sürülen  hak ve özgürlüğün ve dayanılan Anayasa hükümlerinin, ihlal gerekçelerinin, … belirtilmesi  gerekir. Başvuru dilekçesine, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem  veya kararların aslı ya da örneğinin ve harcın ödendiğine dair belgenin eklenmesi şarttır.”  

45. 6216 sayılı Kanun’un, “Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve  incelenmesi” kenar başlıklı 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:  

(1)Bireysel başvuru hakkında kabul edilebilirlik kararı verilebilmesi için 45 ila 47 nci  maddelerde öngörülen şartların taşınması gerekir.  

(2) Mahkeme, Anayasanın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının  ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara  uğramadığı başvurular ile açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar  verebilir. 

46. 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (3) numaralı, 48. maddesinin (1) ve (2)  numaralı fıkraları ile İçtüzüğün 59. maddesinin ilgili fıkraları uyarınca Anayasa  Mahkemesine başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki  iddialarını ve dayanılan Anayasa hükmünün kendilerine göre ihlal edildiğine dair  açıklamalarda bulunarak iddialarını kanıtlamak başvurucuya düşer (B. No: 2013/276,  9/1/2014, § 19).  

47. Başvuru dilekçesinde bireysel başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi  nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (B. No: 2013/276,  9/1/2014, § 20).  

48. Somut olayda başvurucunun birlikte yargılandığı diğer on sekiz sanıkla birlikte,  yirmi üç ayrı bombalama, patlayıcı madde bulundurma, yağma, mala zarar verme eylemi ile  yasadışı silahlı örgüt üyesi olarak bu eylemlerle anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalkışma  suçundan yargılandığı, başvurucunun dokuz ayrı bombalama ve yağma eylemini  gerçekleştirdiği veya bu eylemlere iştirak ettiğinin sabit görüldüğü anlaşılmaktadır.  

49. Başvurucu, aleyhe tanıklık yapan ve teşhiste bulunan kişilerin mahkeme  huzurunda dinlenmediğini ve kendisine sorgulama hakkı tanınmadığını, lehe delillerin  toplanması taleplerinin değerlendirilmediğini ileri sürmekte olup, hangi tanık ve delille ilgili  olduğu açıklanmaksızın ve yargılamaya etkisi belirtilmeden genel olarak haklarının ihlal  edildiğini ileri sürmektedir. 

10 

Başvuru Numarası : 2012/543  Karar Tarihi : 15/10/2014  

50. Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurularda ihlal iddiasının dayanağı olan olaylar açıkça gösterilmeli, başvuruyu aydınlatacak işlem ve kararlara ilişkin belgeler  sunulmalıdır. Belirli bir işlem ve karar nedeniyle ortaya çıktığı ileri sürülen hak ihlalinin  incelemeye imkân verecek biçimde somut olarak temellendirilmesi gerekir. Anayasa  Mahkemesinin, başvurucunun yerine geçerek genel ve soyut iddialardan hareketle resen her  konuda hukuka uygunluğu denetleme ve temel hakların ihlal edildiğini tespit etme  yükümlülüğü bulunmamaktadır (B. No: 2013/276, 9/1/2014, § 20).  

51. Açıklanan nedenlerle, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez  olduğuna karar verilmesi gerekir. 

iii. Kovuşturma Aşamasında Avukat Yardımından Yararlandırılmama Şikâyeti  

52. Başvurucu son duruşmada mazeretlerin davayı uzatma amacıyla beyan edildiği  kabul edilerek savunmada avukat yardımından yararlanma hakkının ihlal edildiğini ileri  sürmektedir.  

53. Yargılamanın yürütüldüğü davada esasen 4/5/2011 tarihinde karar verilmiş ancak  başvurucunun duruşmaya gelmediği, müdafiinin doktor raporu göndererek duruşmaya  gelmediği ve geçici olarak yerine başka bir avukatın duruşmaya geldiği, duruşmaya giren  avukatın geçici olarak çıktığı için savunmasını yapamayacağını beyan ettiği anlaşıldığından  dosyanın geldiği aşama, yargılamanın her celse çeşitli nedenlerle sanık ve müdafileri  tarafından uzatılmaya çalışıldığı, dosyanın yaklaşık olarak iki yıldan bu yana karar  aşamasında olduğu ve benzeri nedenlerle karara çıkarılamadığı ve yargılamanın gereksiz yere  uzadığı, yargılamanın tutuklu devam ettiği belirtilerek başvurucu hakkında dosya tefrik  edilmiştir.  

54. Başvurucu hakkında tefrik edilen dosyada hükmün verildiği 17/6/2011 tarihli  duruşma başvurucu ve müdafiinin savunmalarını yaptıkları ve yazılı olarak sundukları,  Mahkemece bu hususların duruşma tutanağında belirtildiği görülmektedir.  

55. Açıklanan nedenlerle, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez  olduğuna karar verilmesi gerekir.  

iv. Gözaltında Müdafi Yardımından Yararlandırılmama Şikâyeti  

56. Başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve başkaca bir kabul  edilemezlik nedeni de bulunmadığı anlaşıldığından kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi  gerekir.  

2. Esas Yönünden  

57. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:  

“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”  

58. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’nin “Adil yargılanma hakkı” başlıklı 6.  maddesinin (1) numaralı fıkrası ve (3) numaralı fıkrasının (c) ve (d) bentleri şöyledir: 

11 

Başvuru Numarası : 2012/543  Karar Tarihi : 15/10/2014  

1. Herkes davasının, … cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda  karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, adil ve  kamuya açık olarak, … görülmesini isteme hakkına sahiptir...  

…  

3. Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:  

…  

c) Kendisini bizzat savunmak veya seçeceği bir müdafiin yardımından yararlanmak; eğer  avukat tutmak için gerekli maddî olanaklardan yoksun ise ve adaletin yerine gelmesi için  gerekli görüldüğünde, resen atanacak bir avukatın yardımından ücretsiz olarak  yararlanabilmek;  

d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia  tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek;  

…”  

59. Başvurucu gözaltında baskı altında ve müdafi olmaksızın alınan ifadelerin hükme  esas alındığını ileri sürmektedir.  

60. Adalet Bakanlığı, ilk derece mahkemesinin mahkumiyet kararının gerekçesinde  başvurucunun kolluk beyanlarının yanında diğer sanıklar A. G. A., İ. A. ve A. R. K.’nın  beyanları, müşteki ve tanık anlatımları, ekspertiz raporları ve aramalarda ele geçen delillere  dayandığını belirtmektedir.  

61. Başvurucu genel olarak yargılamanın hakkaniyete uygun yürütülmediğini ifade  etmektedir. Bu kapsamda esas olarak gözaltında avukata erişim imkânından  yararlandırılmadığı sırada baskı altında imzalanan ancak içeriği kabul edilmeyen tutanaklarda  yer alan ifadelere dayanılarak mahkûmiyetine karar verildiğini belirtmektedir.  

62. Bir ceza davasında kendi aleyhine beyan ve delil vermeye zorlanmama hakkı, suç  isnadını zorla veya baskıyla sanığın isteğine aykırı olarak elde edilen delillere başvurmadan  kanıtlamaya çalışmayı gerektirir. Bu bakımdan söz konusu hak, AİHS’nin 6/2 maddesinin yer  verdiği suçsuzluk karinesi ilkesine yakından bağlıdır (Kolu/Türkiye, B. No: 35822/97,  2/8/2005; Salduz/Türkiye (BD), B. No: 36391/02, 27/11/2008).  

63. AİHM içtihadına göre, susma hakkı ve onun bir görünümü olan kendi aleyhine  beyan ve delil vermeye zorlanmama hakkı, AİHS’nin 6. maddesiyle güvence altına alınmış olan ve uluslararası normlar tarafından da kabul edilen adil yargılanma hakkının en temel  unsurlarından biridir. Sanığı, yetkililerin aşırı baskısından koruyan bu güvenceler adli  hataların yapılmasından kaçınmak ve hakkın amacını yerine getirmek için vardır (Dağdelen  ve diğerleri/Türkiye, B. No: 1767/03, 14246/04 ve 16584/04, 25/11/2008).  

64. Müdafi yardımından yararlanmakla ilgili AİHM içtihadı, adil yargılanma hakkının  yeterince uygulanabilir ve etkili olabilmesi için, kural olarak şüpheliye kolluk tarafından ilk  kez sorgulanmasından itibaren avukata erişim hakkı sağlanması gerektiği yönündedir. Bu  hakkın ancak, davanın kendine özgü koşulları bu hakkın kısıtlanması için zorunlu sebepler  ortaya çıkarması halinde kısıtlanabileceği, avukata erişim hakkının kısıtlanmasına istisnai  olarak zorunlu sebeplerin gerekçe gösterilmesi durumunda bile, bu kısıtlamanın savunma  haklarına zarar vermemesi gerektiği, avukat erişimi sağlanmayan sanığın kolluk soruşturması

12 

Başvuru Numarası : 2012/543  Karar Tarihi : 15/10/2014  

sırasındaki ifadelerinin mahkûmiyet kararında kullanılması durumunda savunma haklarına  telafi edilmez biçimde zarar verilmiş sayılacağı belirtilmektedir (Salduz/Türkiye).  

65. Somut olayda, başvurucuya isnat edilen dokuz ayrı eylemden 1. Eylem (8/4/2003  tarihinde saat 21:00 sıralarında Bornova ilçesinde bulunan hukuk mahkemelerinin bulunduğu  binanın önüne patlayıcı madde atılması), 2. Eylem (9/4/2003 tarihinde Karşıyaka ilçesinde  bulunan M. Kargo binasının giriş kapısına patlayıcı madde atılması) ve 3. Eylemle (14/6/2003  tarihinde Konak ilçesinde bulunan S. Gazetesi'nin bürosuna bulunduğu iş hanının giriş 

kapısının yanına patlayıcı madde atılması) ilgili olarak, sanığın emniyet aşamasındaki kabulü,  bu kabulü geçerli kılan kaldığı evde ele geçirilen patlayıcı maddeler, örgütsel dokümanlar, patlayıcı maddeler ve evdeki parmak izlerinin sanığa ait oluşu, aldırılan ekspertiz raporları, tüm evrak kapsamı dikkate alındığında sanığın savcılık ve mahkeme aşamasındaki inkara yönelik beyanları inandırıcı bulunmamış, sanığın atılı her üç eylemi de işlediği konusunda tam bir vicdani kanaat hasıl olduğu” gerekçede yer almıştır. 

66. Başvurucunun gerçekleştirdiği kabul edilen 4. Eylem (2/7/2002 günü Beşiktaş İlçesi Kuruçeşme Cemil Topuzlu Parkına bomba konulması), 5. Eylem (16/7/2002 günü  Beyoğlu ilçesi Taksim Gezi Parkına bomba konulması), 6. Eylem (2/9/2002 günü Beşiktaş ilçesi Çırağan Caddesi Ç. Taksi durağı önündeki çöp bidonuna bomba konulması), 7. Eylem  (6/9/2002 tarihinde Şişli ilçesi, Okmeydanı Mahmut Şevket Paşa Mahallesindeki kıraathaneye  bomba konulması) ve 9. Eylem (17/3/2003 günü Maltepe ilçesi Cevizli Mahallesinde Adem  Köse ve Hakkı Köse'ye ait silahların yağmalanması) ile ilgili olarak sanık A. A.'nın emniyet  beyanı, kullandığı hücre evinde ele geçirilen silahlar ve bu silahlara ait ekspertiz raporları ve  tüm dosya kapsamı mahkumiyete esas alınmıştır. 

67. Başvurucunun işlediği sabit görülen 8. Eylem (24/1/2003 günü Eyüp ilçesi Rami  Kuru Gıda Toptancılar Sitesinde bulunan A. Topçular Şube Müdürlüğünün silahla yağma  edilmesi) ile ilgili olarak, sanık A. A.'nın emniyet beyanı, banka çalışanlarının S. D. G., F. K.  ve G. E. ile bankada müşteri olarak bulunan N. Y.'ın video kamera görüntülerinde elinde uzun  namlulu kaleşnikof markalı silah bulunan şahsın sanık Sami Özbil olduğuna ilişkin beyanı ile  yine sanık Sami Özbil'in bu beyanlarını doğrulayan babasının emniyetteki beyanı, sanık A.  A.'nın kullandığı hücre evinde ele geçirilen silahlar ve bu silahlara ait ekspertiz raporları ve  tüm dosya kapsamı mahkumiyete esas alınmıştır. 

68. Başvurucunun işlediği kabul edilen 1., 2. ve 3. Eylemlerin sübutunun,  başvurucunun daha sonra kabul etmediği kolluk beyanına ve eylemlerle ilgisi belirtilmeksizin  arama sonucunda ele geçirilen patlayıcı maddelere ve diğer malzemelere dayandırıldığı, 4., 5.,  6., 7. ve 9. Eylemlerin ise diğer sanık A.A.’nın daha sonra içeriğini kabul etmediği, müdafi  olmaksızın alınan gözaltı ifadelerine ve bu sanığın ikametinde ele geçirilen malzemelere  dayandırıldığı görülmektedir. Başvurucunun iştirak ettiği kabul edilen 8. Eylem ile ilgili  olarak yine diğer sanık A.A.’nın daha sonra içeriğini kabul etmediği kolluk beyanı yanında  tanık ifadelerinin hükme esas alındığı görülmektedir. 

69. AİHM, soruşturma aşamasındaki ikrarın, kötü muamele ve işkence altında  verildiğinin belirtilerek hâkim önünde reddedilmesi halinde, esasa geçilmeden bu konunun  irdelenmeksizin, ikrarın dayanak olarak kullanılmasını önemli bir eksiklik olarak  değerlendirmiştir (Hulki Güneş/Türkiye, B. No: 28490/95, 19/6/2007).  

70. Bunun yanında gözaltında şüpheliye avukat erişim imkânının sağlanmaması yönünde bir kurala dayanan uygulama tek başına adil yargılanma şartlarının yerine  getirilmemesi sonucunu doğurabilir (Salduz/Türkiye).

13 

Başvuru Numarası : 2012/543  Karar Tarihi : 15/10/2014  

71. Başvurucunun gözaltında tutulduğu sırada Devlet Güvenlik Mahkemelerinin görev  alanına giren suçlar yönünden kural olarak müdafi yardımından yararlanmak ancak belli bir  aşamadan sonra mümkün olmaktadır. Anılan tarihlerlerde ilgili mevzuat normal gözaltı süresinde avukata erişim imkânını tanımamaktadır. Başvurucunun belirtilen şartlarda dört gün  gözaltında tutulduğu görülmektedir. 

72. Başvurucuya isnat edilen suç kapsamındaki eylemlere ilişkin değerlendirmede  kendisinin ve diğer sanıkların gözaltında müdafi olmaksızın ve baskı altında verildiği iddia  edilen beyanlarının delil olarak kabul edildiği görülmektedir.  

73. Başvurucunun diğer deliller yanında müdafi olmaksızın alınan ve daha sonra  mahkemede doğrulanmayan ifadesi doğrultusunda anılan eylemeleri gerçekleştirmek suretiyle  isnat edilen suçtan mahkûmiyetine karar verildiği, gözaltında iken alınan bu ifadelerin  mahkûmiyet için belirleyici biçimde kanıt olarak kullanıldığı, sonraki aşamalarda sağlanan  müdafi yardımı ve yargılama usulünün diğer güvencelerinin soruşturmanın başında  başvurucunun savunma hakkına verilen zararı gideremediği görülmektedir.  

74. Yargılama devam ettiği sırada yürürlüğe giren 5271 sayılı Kanun’un 148. maddesi,  hâkim veya mahkeme önünde doğrulanmayan müdafi yardımı sağlanmadan alınan kolluk  beyanları bakımından kovuşturma aşamasında savunmanın etkinliğini sağlayacak nitelikte ise  de, ilk derece yargılamasında bu husus tartışılmamış ve temyiz aşamasında da bu eksiklik  telafi edilememiştir.  

75. Gözaltı aşamasında avukata erişim imkânı sağlanmaması ve bu sırada elde edilen  ifadelerin mahkûmiyet kararına esas alınması bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyete  uygun yürütülmemesi sonucunu doğurmuştur.  

76. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında  düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.  

3. 6216 Sayılı Kanunun 50. Maddesi Yönünden  

77. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir: 

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine  karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için  yapılması gerekenlere hükmedilir…  

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir.  Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine  tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden  yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”  

78. Başvuruda, Anayasa’nın 36. maddesinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Adil  yargılanma hakkı kapsamındaki ihlalin giderilmesi için en uygun yolun başvurucunun  yeniden yargılanması olacağı açıktır.  

79. Başvurucu tarafından yapılan 172,50 başvuru harcı ve 1.500,00 TL vekâlet  ücretinden oluşan toplam 1.672,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar  verilmesi gerekir. 

14 

Başvuru Numarası : 2012/543  Karar Tarihi : 15/10/2014  

V. HÜKÜM  

Açıklanan gerekçelerle; 

A. Başvurucunun,  

1. Kişi hürriyeti ve güvenliğinin ihlal edildiği iddiasının “zaman bakımından  yetkisizlik” KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, 

2. Gözaltında avukata erişim imkânı sağlanmaması şikâyetinin KABUL EDİLEBİLİR  OLDUĞUNA,  

3. Adil yargılanma hakkına ilişkin diğer şikâyetlerin açıkça dayanaktan yoksunluk nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, 

B. Başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının  İHLAL EDİLDİĞİNE,  

C. İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması amacıyla yeniden yargılama yapılmak  üzere dosyanın ilgili mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,  

D. Başvurucu tarafından yapılan 172,50 başvuru harcı ve 1.500,00 TL vekâlet  ücretinden oluşan toplam 1.672,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,  

15/10/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.  

Üye  

Nuri NECİPOĞLU  

  

Başkan  

Serruh KALELİ 

Üye  

Burhan ÜSTÜN  

Üye  

Hicabi DURSUN  

Üye  

Hasan Tahsin GÖKCAN