30.06.2025
2025
(NİSAN-MAYIS -HAZIRAN)
A- GİRİŞ
Farklı tarihlerde, farklı hapishanelerde hak ihlallerine uğrayan mahpusların bizzat, vekilleri veya aileleri tarafından Van Barosu’na, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Van Şubesi’ne ve Tuhayder’e yapılan başvurulara istinaden, Van Barosu İHM Hapishane Komisyonu, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Van Şubesi üyeleri tarafından mahpuslarla görüşmeler gerçekleştirilmiş, gerçekleştirilen bu görüşmeler neticesinde tespit edilen hususlar raporlaştırılmıştır.
B-RAPORUN AMACI
Hapishanelerde yaşanan temel hak ve hürriyetlere ilişkin ihlallerin tespiti, yetki ve sorumluluğu olan merci ve kurumların bu ihlallerin sonlandırılmasına yönelik harekete geçmelerini sağlamak, ihlallere ilişkin etkili soruşturma yürütülmesine katkı sağlamak ve kamuoyunun dikkatine sunmaktır.
C-YÖNTEM
Bu raporda avukatlar tarafından hapishanelerde gerçekleştirilen ziyaretler dışında mahpusların aileleri ile yapılan telefon görüşmelerinden ve mahpusların avukatlarına gönderdikleri mektuplardan edinilen bilgiler kullanılmıştır. Mahpusların güvenliği açısından isimlerine yer verilmemektedir.
Rapor tarihi itibariyle;
- Van F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Hapishanesi,
- Van Yüksek Güvenlikli Kapalı Hapishanesi
- Van T Tipi Kapalı Hapishanesi,
- Ahlat T Tipi Kapalı Hapishanesi,
- Patnos L Tipi Kapalı Hapishanesi
- Kalkandere L Tipi Kapalı Hapishanesi
- Giresun Espiye L Tipi Kapalı Hapishanesi
- Beşikdüzü T Tipi Kapalı Hapishanesine ziyaret gerçekleştirilmiştir.
D-HAPİSHANE ZİYARETLERİ, GÖRÜŞMELERDE AKTARILAN HAK İHLALLERİ
1-VAN F TİPİ YÜKSEK GÜVENLİKLİ KAPALI HAPİSHANESİ
Mahpuslardan A.B, B.T, S.A ve V.F ile gerçekleştirilen görüşmelerde;
- Hastane sevklerine götürülen mahpusların kelepçeli bir şekilde muayeneye alındığı, bundan kaynaklı tedavi olmak istemeyen mahpusların tedavilerinin çok geciktirildiği, tedavilerin yapılmadığı, tedavi yöntemiyle alakalı onam alınmadığı ve hastalığa ilişkin herhangi bir tavsiye ve öneride bulunulmadığı, ayrıca hastaneye ve revire sevk aşamalarında kolluk görevlerinin tedavi yöntemine gereksiz yorum ve müdahaleleri bulunduğu, sevklerin çok geç yapıldığı, bazen Jandarma kelepçeleri çıkarmayı kabul etmesine rağmen, hekimler kelepçeli muayenede ısrar ettiği, özellikle cezaevi göz doktorunun bu konuda ayrımcı bir tutum sergilediği, söz konusu doktorun, muayene sırasında mahpuslar arasında taraflı ve tarafsız şeklinde bir ayrım yaptığı, tarafsız olarak nitelendirdiklerinin kelepçesini çıkarırken, diğerlerine kelepçeli muayene uygulamasını zorunlu tutuğu, bu ayrımcılığın doktorun resmi evraklarına da “taraflı” ve “tarafsız” şeklinde not düşerek yansıtıldığı, Kelepçeli muayene uygulamasının süreklilik kazandığı tek hekimin bu göz doktoru olduğu belirtiği,
- Son dönemde özellikle “taraflı” olarak nitelendirilen mahpusların sevkleri ayrı ayrı ve bireysel olarak gerçekleştirildiği, Buna karşılık, “tarafsız” olarak adlandırılan mahpuslar toplu şekilde hastaneye götürüldüğü, “Taraflı” olarak tanımlanan kişiler, zaman zaman toplu şekilde sevk ediliyor gibi görünse de, bu durum sadece Fetö bağlantılı veya tarafsız mahpuslarla birlikte yapıldığı, mahpuslar arasında ayrımcılık yapıldığı,
- Mahpus beyanına göre, odalarda bulunan ranzaların yoğun şekilde paslandığı, kötü kokular yaydığı ve hijyen açısından ciddi sorun teşkil ettiği, Yatakların 2008 yılından bu yana değiştirilmediği, kullanılan sünger yatakların artık ciddi şekilde deforme olduğu ve çarşafların da uzun süredir yenilenmediği,
- Cezaevinin doğu ve batı cephelerine göre inşa edildiği, bu durumun oda sıcaklıklarında dengesizlik yarattığı aktarılmıştır. Doğuya bakan odaların güneş aldığı için oldukça sıcak olduğu, buna karşılık batıya bakan odaların ise güneş almadığı için aşırı soğuk olduğu belirtilmiştir.
- Oda değişim taleplerinin ‘örgütsel’ bir anlam içermesi iddiası sebebiyle idare tarafından reddedildiği, İdare, aranızda herhangi bir husumet kavgaya varacak bir durum gelişmedi müddetçe talepler karşılamayacaktır şeklinde cevaplar verildiği, istem dışı oda değiştirildiği,
- Mektupların ve kargoların zamanında verilmediği, Gecikmelerin gerekçesi olarak, kargoların tesliminden önce arama köpeği ile kontrol edilmesi gerektiği, ancak köpek temin edilememesi nedeniyle teslimatların geciktiği,
- Genel olarak mahpuslara haftada yalnızca iki saat spor yapma hakkı tanındığı, son zamanlarda ise sohbet, kurs, atölye gibi kültürel faaliyetlere katılım imkânı tanındığı, ancak; Divali Acar ve Botan Timur’a yalnızca haftalık 1 saat spor hakkı tanındığı, buna karşın sohbet, kurs, atölye gibi kültürel faaliyetlere katılmalarına izin verildiği,
- Koğuşlarda 1 ve 3 kişi olarak kaldıklarını hem hücrelerin hem de koğuşların fiziki koşulları itibariyle ve hijyenik açıdan kötü oldukları, özellikle hücrelerin hareket alanlarının çok dar olduğu,
- Havalandırma saatlerinde son bir haftaya kadar herhangi bir sıkıntının olmadığını, havalandırmaların üst kısımlarının tellerle kaplı olduğu ve güneş ışığını engellediği,
- Su kotası uygulandığını, su kotasından dolayı kişisel temizlik ve oda temizliğini iyi yapamadıkları, şebeke suyunun içmeye elverişli olmadığı, bazen paslı ve çamurlu aktığı, şebeke suyu kullanan mahpusların enfeksiyon hastalıkları geçirdiği, Sıcak su ve saatleri banyoya bulaşık yıkamaya uygun bir şekilde verilmediği,
- İdare tarafından verilen yemeklerin çok yağlı ve sağlıksız olduğu, yemeklere katı yağ kullanıldığı, yemeklerin besin değeri düşük olduğu, hasta mahpusların hastalıklarının gözetilerek yemeklerin verilmediği, yemek porsiyonlarının çok az olduğu ve doyurucu olmadığı,
- TC vatandaşı olmayan mahpusların maddi imkanlarının olmadığı ve temel ihtiyaçlarını karşılayamadığı,
- Daveti Tan adlı mahpusun demans hastası olduğu ancak hapishanede tedavisinin yeterince yapılmadığı için hastalığının ilerlediği, hafıza kaybı yaşadığı ve odasında ki arkadaşının ismini bile hatırlamadığı,
- Lokman Abi adlı mahpusun 65 yaşında olduğu, kalp hastalığı olduğu, anjiyo olduğu ve bir ay içerisinde 3-4 defa baygınlık geçirdiği, ancak hapishanede tedavisinin yeterince yapılmadığı,
- Neçdet Koç adlı mahpusun kanser hastalığı, ince kars felci olduğu ve göğsünde tümör olduğu, hapishanede kalacak durumda olmadığı,
- Nevzat Öner adlı mahpusun kalp ve böbrek hastalığının olduğu gözlerinde problem olduğu,
- Muhammet İsmail, Meydana gelen patlama nedeniyle (basınç vb. etkilerle) midesinde ciddi hasar oluştuğu, midesinin patladığı ve bu nedenle tüm gününü sancı ve ağrı içinde geçirdiği, Ağrılarının zaman zaman dayanılmaz hale geldiği, geceleri ise çığlıklar eşliğinde ağladığı ses çıkardığı, cezaevinde bulunduğu süre boyunca yalnızca ilaç ve serum verilerek tedavi edildiği, bu süre zarfında kesin bir tanı konulmadığı ve operasyonel bir müdahalede bulunulmadığı sağlık durumunun giderek ağırlaştığı ifade edilmiştir
- Maşuk Batmazlar adlı mahpusun 65 yaşlarında olduğu kronik şeker hastalığı ve bir çok hastalığın olduğu, tek başına hapishanede kalamayacak durumda olduğu,
- Selim Engin adlı mahpusun 60 yaşında olduğu, gerekli tedavilerinin yapılmadığı, Koah hastası olduğu ve hapishanenin mahpus için yaşanabilir olmadığı,
- İyas Ayaz adlı mahpusun, Kafasında şarapnel parçası kaldığı için, şarapnel hareket edince sürekli baygınlık geçirdiği, baygınlık geçirip düştüğü, burnuna ve kaşına birçok dikiş atıldığı, kendisine sınırlı sayıda ilaç verildiği, aylık olarak verilen ilaçların tükenmesi sonrasında bir sonra ki ayı beklediği bu sürede ilaç tedavisi almadığı için krizler geçirdiği,
- Erdal Canan adlı mahpusun tahliyesi idari gözlem kurulu tarafından 6 ay ertelendiği,
- Adem Özbey, İsmail Çıkmaz, Mehmet Bitik, Sinan Bitik, Agit Ongün, Mehmet Sünbül, Zakir Baysal, Erdal Ataç, Yakup Taşdemir, Ferşah Haydari, Mikail Saklı, İsa Çalı, Necip Özdil adlı mahpusların başka hapishanelere sürgün edildiği ve sürgün gerekçesi olarak da hiçbir şeyin söylenmediği,
Hususları tarafımıza aktarılmıştır.
2-VAN YÜKSEK GÜVENLİKLİ KAPALI HAPİSHANESİ
Mahpuslardan N.S, Ö.A, M.S.Ç, S.K ile gerçekleştirilen görüşmelerde;
- Haftada 2-3 kez koğuş araması yapıldığı, haftalık yapılan aramaların birinde, aramalarda eşyaların dağıtıldığı veya kantinden alınan eşyalara, yazılara, anılara ve kitaplara el konulduğu, bunların geri verilmediği,
- Cezaevi idaresinin, mahpusların sorunlarını ciddiye almadığı, sorunları dile getiren mahpusların ise başka hapishanelere sürgün edildiği aktarılmıştır.
- En küçük olaylarda veya taleplerde mahpusların kötü muamele ve işkenceye maruz kaldığı,
- Kantin fiyatlarının fahiş olduğu, bu nedenle bazı mahpusların alışveriş yapamadığı, kalitesiz ve yırtık eşyaların yüksek fiyatlarla satıldığı,
- Aramalar sırasında mahpusların kötü muameleye maruz kaldığı ve eşyalarına zarar verildiği,
- Hastane sevklerinin 3-6 ay geciktiği, mahpusların kelepçeli taşındığı, bu nedenle birçok mahpusun muayeneye gitmeyi reddettiği, kemerleri alındığı için pantolonlarını tutarak yolculuk yaptığı, farklı suç gruplarıyla aynı araçta hakaret ve küfre maruz kaldıkları,
- Sevkler sırasında sigara içilmesine izin verilmediği,
- Hastane tarafından verilen ilaçların geç veya yetersiz sağlandığı, bazen hastalığın kendiliğinden geçtiği,
- Revirin haftada sadece bir gün hizmet verdiği, uzman doktor yerine stajyer öğrencilerin fiziksel muayene yapmadan ilaç yazdığı, revir dilekçelerine bir ay sonra yanıt verildiği ve bu sürede hastalıkların ağırlaştığı,
- Adliyeye götürülen mahpusların yemek, su, tuvalet ve sigara gibi ihtiyaçlarının karşılanmadığı, cezaevine dönene kadar aç bırakıldıkları,
- Kalem ve defter erişiminin kısıtlandığı, kantinde satılan kalemlerin yazı yazmaya elverişsiz olduğu, dışarıdan kalem almanın yasaklandığı,
- Üç kişilik odalarda kişi başına kitap kotasının 15’ten 10’a düşürüldüğü, Aram Yayınları gibi muhalif yayınların hikâye kitaplarının bile yasaklandığı,
- Muhalif TV kanalları, radyolar, gazeteler, dergiler ve Kürtçe yayınların verilmediği,
- Kargoyla gelen eşyaların geç teslim edildiği veya “yasaklı” denilerek verilmediği,
- Haftalık telefon hakkının “sinyal yok” gerekçesiyle keyfi olarak engellendiği, mahpusların ailesiyle görüşmek için bir hafta beklemek zorunda kaldığı, bu hakkın telafi edilmediği,
- Gelen ve giden mektupların, özellikle koğuşlar arası mektupların üç aydan fazla bekletildiği,
- Spor ve sohbet hakkının haftada toplam bir saatle sınırlı olduğu, normalde 3,5 saat olması gerektiği, koğuşların ayrı ayrı çıkarıldığı için grup halinde spor veya sohbetin mümkün olmadığı, spor alanının yetersiz olduğu, bazı haftalar aramalar nedeniyle bu hakların engellendiği,
- İki kişilik hücrelerde üç kişinin kaldığı, bu nedenle yaşam alanlarının dar olduğu,
- Küçük hücreler için aylık 400-500 TL elektrik faturası ödendiği, faturaların her ay arttığı,
- Yemeklerin besin değerinin düşük olduğu, artan yağların ertesi gün yemeklerde kullanıldığı, sebzelerin bozuk olduğu, patates ve patlıcan gibi malzemelerin sağlanmadığı,
- A Blok’ta kişi başına 70 litre sıcak, 160 litre soğuk su kotalı olduğu, C Blok’ta suyun günde bir saat verildiği, bu nedenle kirli tabak ve bardakların kokuya ve sineklerin odaya girmesine yol açarak hastalık riski oluşturduğu,
- Mahpusların infaz koruma memurları tarafından sözlü ve fiziksel provokasyona maruz kaldığı, tepki gösterdiklerinde tutanak tutulduğu,
- Ziyaretçilere invaziv aramalar ve psikolojik baskı uygulandığı, siyasi mahpusların kadın akrabalarının başörtülerinin zorla çıkarıldığı, çıkarmayanların görüşe alınmadığı,
- Nasır Sulmaz: Kimyasal gaza maruz kalma ve işkence sırasında başına aldığı darbeler nedeniyle hafıza kaybı yaşadığı, ancak hastaneye götürülmediği ve teşhis konulmadığı,
- Seyfettin Demhat: 12 yıldır hapishanede olduğu ve kas erimesi hastalığı bulunduğu,
- Cafer Kaçan: Pişmanlık ifade etmediği ve PKK’yi terör örgütü olarak görmediği için tahliyesinin 6 ay uzatıldığı ifade,
- Ömer kaya : Tahliyesinin keyfi olarak ertelendiği,
- Hakan Bilekçi: Tahliyesinin keyfi olarak ikinci kez ertelendiği,
- Sürgün Edilen Mahpuslar: Mehmet Çelik, Cahit Hezer, Diyar Abi, Diyar Subaşı, Cihan Mete, Tarık Turşak, Besim Gezici, Celil Eldemir, Avdel Sayin, Fırat Bor, Devrim Aşkan ve Kadir Haydari’nin gerekçe belirtilmeden başka hapishanelere sürgün edildiği,
Hususları tarafımıza aktarılmıştır.
3-VAN T TİPİ KAPALI HAPİSHANESİ
Mahpuslardan F.A ve H.A ile gerçekleştirilen görüşmelerde,
- Bir kısım idareci ve infaz koruma memurunun mahpuslara yönelik aşağılayıcı, insanlık dışı muamele sergilediği, mahpslara yönelik tahrik edici bir tutum içerisinde olduğu,
- Koğuşlarda genel olarak haftada 1 defa arama yapıldığı; bu aramalarda kadın koğuşu olmasına rağmen aramalarda erkek infaz memurlarının bulunduğu, koğuş aramalarının keyfi olduğu ve odalarının dağıtıldığı, arama esnasında yatakların da dağıtıldığı ve ayakta durmakta zorlanan hasta mahpusların arama süresince ayakta beklemek zorunda kaldıkları 24/06/2025 ve 25/06/2025 tarihlerinde art arda iki gün yoğun aramalar yapıldığı, yapılan aramalarda kadın mahpusların el emeği ile yaptıkları ayraçlara el konulduğu gerekçe olarak da ayraçlarda yaprakların olduğu,
- Kantin fiyatlarının çok yüksek olduğu, kantinden istedikleri eşyaların stoklarda olmadığı gerekçesiyle sağlanmadığı veya geç sağlandığı, bitki çayı, sıvı sabun, hijyenik ped gibi temel hijyen ürünlerin dahi kantinden alındığı ve fahiş fiyatlara kalite bakımından düşük ürünlerin olduğu ancak kadın mahpusların tek marka ve kalitesiz hijyenik ped kullanmak zorunda kaldığı, yine koğuş temizliğinin kantinde temizlik ürünü bulunmaması veya geç temin edilmesi sebebiyle sağlanamadığı, kantinde daha çok erkek ürünlerinin olduğu ve kadın ürünlerinin çok az olduğu ve ihtiyacı karşılamadığı, Son üç haftadır sıvı sabunun mahpuslara verilmediği, gerekçe olarak ise kantinde sıvı sabun bulunmadığının belirtildiği ifade edilmiştir. Bu süreçte, kadın mahpusların temizlik ihtiyaçlarını bulaşık deterjanı kullanarak karşılamak zorunda kaldıkları,
- Mektup ve posta için hapishanede pulun sürekli olarak bulundurulmadığı ve bu durumun mahpus ve dışarısı için sorun teşkil ettiği, kargoların genel olarak çok fazla bekletildiği ancak özellikle kadın mahpuslardan J**** A**** ın kargolarının özellikle bekletildiği ve idarenin genel gecikmeden daha fazla bir geciktirme gayesi içinde olduğu nihayetinde bu durumun mahpuslar için mağduriyet yarattığı,
- Mahpusların aileleri ile yaptıkları telefon görüşmelerinde hapishaneden kaynaklı teknik bir sorun olması halinde telefonla görüşme hakkının yanması durumunda bunun herhangi bir şekilde telafisinin yapılmadığı, bu hususta verilen dilekçelere herhangi bir dönüş yapılmadığı
- Belma Nergis isimli mahpusun bir başka cezaevinde bulunan aile üyesi ile kullanmak istediği telefon görüş hakkı idarenin keyfi tutumları ile gerçekleştirilmediği, telefon görüşü için her talep sonrası saatlerce kendisinin bekletildiği ve bazen saatlerce bekletilmenin ardından bilinçli bir şekilde görüş yaptırmaksızın söz konusu hakkının kullandırılmadığı,
- Yayınlar konusunda Birgün, evrensel ve Cumhuriyet gazetesine izin verildiği ancak bu gazetelerin gecikmeli geldiği ve mahkumların aylık yaklaşık 900 TL gibi cezaevi koşullarında mahkumları zorlayacak bir tutar ödeyerek gazete teminini sağladığı, dergi yayınlarına izin verilmediği, kitap kotasının 5 olduğu, aynı zamanda kitaplara keyfi bir biçimde el konulduğu,
- Açık görüşlerde gardiyanların yoğun aceleci tavırları nedeniyle görüşe gelen ailelerin sürekli panik halinde olduklarını, görüşmeyi rahat rahat sağlayamadıkları,
- Mahpusların hastane sevkleri sırasında ve doktor muayenesi esnasında kelepçeli bulunulduğu, siyasi mahpusların diğer sevk edilen mahpuslardan izole edilerek ring servisi ile hücre içerisinde hastaneye götürüldüğü, hastanede muayenenin de kelepçeli yapıldığı, kelepçesiz revir taleplerinin karşılanmadığı, kelepçenin çıkarılmasını isteyen mahkumların tedavi etmekten imtina edildiği, ilaçlarının idare tarafından çok geç verildiği, verilen ilaçların ise ne ilacı olduğu, ne zaman ve ne şekilde kullanılacağı gibi hususların açıklanmadan verildiği, hastane sevklerinin genelde sorunlu olduğu, semt polikliniğinde bulunan doktorların talepleri karşılamadığı ve doğru tedaviye ulaşımın sağlanmadığı, bir mahpusa yanlış bir iğne vurulması sebebiyle sağlık sorunlarının tetiklendiği,
- Hastaneye sevk edilen mahpusların kendilerine özgülenmiş bir alanda saatlerce bekletildiği, Söz konusu alan hastanenin bodrum katında yer almakta olup soğuk ve hijyenik olmamakla beraber hasta mahpusların sağlık sıkıntılarını arttıracak düzeyde olduğu , hastanede mahpuslara eşlik eden kolluğun hasta mahpusun taburcu edilmesi yönünde hastane doktoruna baskı uyguladığı, baskılar sonucunda hasta mahpusların hastanede kalması gerekirken taburcu edildiği, sayılan sebeplerden dolayı birçok mahpusun hastaneye gitmek istemediği,
- Hividar Aydın adlı mahpusun boyun fıtığı ve göz hastalığının olduğu ve gözlük kullanması gerektiği ancak hastaneye sevk edilmesinin üzerinden uzun bir süre geçmesine rağmen halen hastaneye götürülmediği ve yine boyun fıtığının tedavisi için kendisine doktor tarafından yazılan yastığın idarece geç temin edildiği, Mahpusun fizik tedavi bölümüne sevk edilmesi talep edilmiş, ancak cezaevi idaresi tarafından yanlışlıkla üroloji bölümüne sevki gerçekleştirilmiştir. Sevk hatası fark edildikten sonra, herhangi bir tedavi uygulanmadan cezaevine geri getirildiği,
- Özel beslenmeye (vejetaryen) ihtiyaç duyan mahpuslara talep etmelerine rağmen tek tip yemek verildiği, mahpusun sağlık sorunlarının bu sebeple tetiklendiği, , - mahpusların acil ihtiyacı olan polikliniklere çok geç sevk edildikleri veya talepleri olmayan bölümlere sevk edildikleri, bunun da hapishane çalışanlarının talepleri doğru ve etkili karşılayamamasından kaynaklandığı,
- 8 Mart ve Newroz kutlamalarında dolayı mahpuslara 2 ayrı disiplin soruşturması açıldığı ve koğuştaki tüm mahpusların 1 ay ziyaretçi kabulden yoksun bırakıldığı, bir mahpusun iletişim cezası aldığı bir kısım mahkumun ise hücrede kalma cezası aldığı, 8 Mart etkinlikleri nedeniyle verilen disiplin cezalarına yapılan itirazların kabul edildiği ve bu cezaların kaldırıldığı; ancak Newroz kutlamalarına ilişkin verilen disiplin cezalarına yönelik hukuki sürecin halen devam ettiği,
- Belma Nergiz adlı mahpusun hastaneye sevk adı altında bir odaya götürüldüğü ve iradesi dışında kolluktan olduğu beyan ettiği kişilerle görüşmeye zorlandığı,
- Belma Nergiz adlı mahpusun baş dönmesi, sol kol uyuşması şikayetlerinden dolayı revire götürüldüğü fakat B-12 ile magnezyum vitamini verilmesi ile yetinildiği, yeterli bir tedavinin yapılmadığı, kronikleşen kulak ağrısına ilişkin etkili bir tedavi süreci başlatılmadığı bu durumun da rahatsızlığını dayanılmaz bir hale getirdiği mahpusun alerji sorunları ve enfeksiyon sorunları için dahiliye bölümüne sevk edildiği fakat uzun süre geçmesine rağmen sevkin gerçekleşmediği.,
- Hastane sevklerinin genelde sorunlu olduğu, semt polikliniğinde bulunan doktorların talepleri karşılamadığı ve doğru tedaviye ulaşımın sağlanmadığı, bir mahpusa yanlış bir iğne vurulması sebebiyle sağlık sorunlarının tetiklendiği,
- Gelen kargolarda kadın mahpusların kişiler eşyalarının erkek gardiyanlar tarafından incelendiği ve teslim edildiği bunun mahpuslar üzerinde olumsuz etki yarattığı,
- Hapishanede yaklaşık 7 aydır herhangi bir sportif faaliyetin ve ortak alan faaliyetlerinin yapılmadığı,
- Kurum giriş çıkışlarında mahpusların ayakkabıları X-Ray geçişi esnasında uyarı vermese dahi ayakkabılarını çıkartmak zorunda kaldıkları ve herhangi bir galoş veya terlik verilmediği,
- Hapishanede bulunan bir mahpusun avukatı tarafından yazılan mektubuna idare mektup okuma komisyonu tarafından denetlenerek teslim edildiği, buna ilişkin suç duyurunda bulunulduğu,
Hususları tarafımıza aktarılmıştır.
4- AHLAT T TİPİ KAPALI HAPİSHANESİ
Mahpuslardan M.T ile yapılan görüşmelerde;
- Mahpusların hastane ve revir sevklerinin çoğu zaman yapılmadığı ya da ciddi şekilde geciktirildiği bildirilmektedir. Özellikle diş ağrısı gibi acil müdahale gerektiren durumlarda sevklerin haftalar, hatta aylar sürebildiği, son 6 ay içerisinde ise taleplerin yalnızca rapor tarihinden iki hafta önce toplu şekilde sevk yapıldığı ifade edilmiştir. Mahpusların sevk edildikleri Ahlat Devlet Hastanesi'nin tam teşekküllü olmayışı nedeniyle tedavi olanaklarının yetersiz kaldığı,
- Mahpuslara Yeni Yaşam gazetesi başta olmak üzere muhalif yayınların verilmediği, yayın hakkı bulunan televizyon kanallarının dahi yayınlanmadığı, özellikle KRT, TELE1 ve Halk TV gibi muhalif kanallara erişimin engellendiği bildirilmiştir. Kitap kotası uygulamasıyla yalnızca 7 kitap bulundurma sınırı getirilmiş olup, dışarıdan gönderilen kitapların çoğu zaman teslim edilmediği, Kürtçe yayınlara ise hiçbir şekilde erişim sağlanamadığı,
- Cezaevi yönetiminin sabah ve akşam sayımlarını ayakta yapma dayatmasında bulunduğu, bu uygulamaya itiraz eden mahpusların disiplin cezalarıyla karşılaştıkları ifade edildiği, son 3 ay içerisinde haftanın 2 günü yoğun aramaların sürdüğü,
- Haftada 2 gün olmak üzere yalnızca 40 dakika spor yapma hakkı tanındığı, bunun dışında hiçbir sosyal veya kültürel faaliyete izin verilmediği,
- Kantin ihtiyaç listesinde yer alan ürünlerin yetersiz olduğu, kantin günlerinin düzensiz gerçekleştiği ve ürünlerin fahiş fiyatlarla satıldığı belirtilmiştir. Ayrıca ürün çeşitliliğinin azlığı nedeniyle mahpusların temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamadıkları,
Hususları tarafımıza aktarılmıştır.
5- PATNOS L TİPİ KAPALI HAPİSHANESİ
Mahpuslardan R.A ve B.G ile yapılan görüşmelerde;
- Aramaların sıklığı ayda iki kez olacak şekilde belirli bir rutine oturtulduğu, arama sırasında tüm eşyalar çıkarılarak mahpuslara zorluk yaşatıldığı,
- Aramalar sırasında insanlık dışı muameleye maruz kalındığı, eşyaların dağıtıldığı, başka mahpusların eşyaları ile karıştığı ve bu nedenle birçok eşyanın kaybolduğu,
- Keyfi aramalar nedeniyle suç duyurusunda bulunulmuş ancak dilekçelerin savcılığa ulaşıp ulaşmadığı konusunda bilgi edinilemediği,
- Zaman zaman bir haftayı bulan sıcak su kesintileri yaşandığı ve sıcak suyun düzenli verilmediği,
- Cezaevinde musluklardan sağlıksız, kirli ve kötü kokulu su aktığı; yapılan şikâyetler sonrası kişi başı günlük 3 litre pet şişede su verilmeye başlandığı, ancak bu miktarın yetersiz olduğu,
- Sürekli su kesintisi yaşandığı ve kirli ve kötü kokulu su aktığı, bu durumun yıllardır devam ettiği, Adalet Bakanlığı’na ve Ağrı Belediyesi’ne yapılan başvuruların henüz sonuçsuz kaldığı,
- Su sıkıntısına bağlı olarak adli koğuşlarda uyuz vakalarının yaşandığı ve karantinaya alınan koğuşların olduğu,
- Koğuşlardan çöplerin üç gün boyunca alınmadığı, gerekçe olarak belediyenin çöp toplama hizmetini yerine getirmemesi gösterildiği, bu nedenle koğuşların çöp koktuğu ve hijyen koşullarının ciddi şekilde bozulduğu,
- Adli mahpuslara tanınan telefon görüşme süresi ve görüntülü görüşme gibi hakların siyasi mahpuslara tanınmadığı siyasi mahpuslara 10 dakikalık telefon görüşme hakkı verilirken adli mahpuslara 20 dakika telefonla görüşme hakkının verildi,
- Yaklaşık 7 yıldır hiçbir sosyal etkinliğe izin verilmediği, sadece son zamanlarda toplu yapılmayan kursların açıldığı, spora ise haftada iki gün ve koğuşun yarısı olacak şekilde sırayla çıkıldığı, sürenin 45 dakika ile sınırlandığı,
- iç mektupların ya hiç verilmediği ya da çok geç verildiği,
- Gazete ve kitap gibi yayınlardan faydalanmalarının engellendiği, gerekçe olarak bayilikte bulunmadığı şeklinde açıklamalar yapıldığı,
- Kürtçe yazılan ya da gönderilen mektupların ya hiç verilmediği ya da çeviri gerekçesiyle aylarca geciktirildiği,
- Revir ve hastane taleplerinin karşılanmadığı, revir taleplerinin “hastalık net yazılmamış” gerekçesiyle işleme alınmadığı,
- Koğuşlardan çöplerin üç gün boyunca alınmadığı, gerekçe olarak belediyenin çöp toplama hizmetini yerine getirmemesi gösterildiği, bu nedenle koğuşların çöp koktuğu ve hijyen koşullarının ciddi şekilde bozulduğu,
- Ciddi sağlık sorunları bulunan birçok mahpusun taleplerinin görmezden gelindiği,
- Yemeklerin kalitesiz, yetersiz olduğu ve zamanında verilmediği,
Ayrıca adı geçen bazı mahpuslara dair özel sağlık durumu bilgileri aşağıdaki gibidir:
- Mecit Başdaş: Mesane kanseri, doktor “cezaevinde kalamaz” demesine rağmen, Adli Tıp’a sevk edilmemiştir.
- Methi Aykaç: Beyin tümörü hastası, sağlık hakkı kullandırılmamaktadır.
- Mehmet Burhanlı: 70 yaşında, cezasının bitmesine 10 ay kalmış, ciddi yaşlılık hastalıkları bulunmakta.
- Mehmet Sait Yalçın: Cilt hastası, düzenli yapılması gereken iğneler 5 yıldır uygulanmamaktadır.
- Yakup Kaya: Ciddi kulak rahatsızlığı var, sadece Patnos Devlet Hastanesi’ne götürülmüş, yeterli tedavi sağlanamamış, %30 işitme kaybı mevcut.
- Ali Gören: 72-73 yaşlarında, şeker ve tansiyon hastası, düzenli sağlık kontrolü yapılmamaktadır.
- Mehmet Mutlu: 27 yıldır hapishanede. Kronik şizofreni hastası. Hastalık çok fazla ilerlediğinden yanındaki mahpusların aktarımına göre elindeki sigara düşse düştüğünün farkında değil ve yangın çıkarma riski var. Kendi kendine konuşmaya başladığı aktarılmıştır.
Hususları tarafımıza aktarılmıştır.
6- TRABZON BEŞİKDÜZÜ T TİPİ KAPALI HAPİSHANESİ
Mahpuslardan A.İ, Ş.Ö ve D.Y ile gerçekleştirilen görüşmelerde;
- Mahpuslara düzenli ve yeterli düzeyde kültürel, sosyal veya sportif faaliyetler sağlanmadığı, diğer odalardaki mahpuslarla birlikte etkinliklere katılım mümkün olmadığı,
- Sohbet hakkı gibi sosyal etkinlikler idare tarafından organize edilmemekte, sadece son 3 ay içerisinde sınırlı spor hakkı tanındığı
- Muhalif gazetelere erişim engellenmekte, mahpuslara bu yayınlar ulaştırılmadığı,
- Abdurrahman İverendi, Mahsun Bilen, Özkan Çelik ve İbrahim Şengül adlı mahpusların sağlık hizmetlerine erişimi yetersiz olduğu,
- Cezaevi yoğunluğu ve personel eksikliği nedeniyle sağlık talepleri zamanında karşılanmadığı,
- Hastane sevklerinde kolluk kuvvetleri tarafından kelepçeli muayene dayatılmakta, bu durum tedavi süreçlerini sekteye uğradığı,
- Resul Çeker ve Cindi Keskin’in, İdare ve Gözlem Kurulu kararları doğrultusunda hukuka aykırı şekilde koşullu salıverilme haklarından yararlandırılmadıkları, tahliyelerinin keyfi şekilde ertelendiği,
- Mahpusların oda değişikliği ve ailelerine yakın hapishanelere sevk talepleri, çoğunlukla gerekçesiz şekilde reddedilmekte ya da yanıtsız bırakıldığı,
- Kantin fiyatlarının önceki yıla oranla yaklaşık iki kat arttığı, fahiş fiyatlar nedeniyle temel gıda ve hijyen ürünlerinin alınamadığı, ürün çeşitliliğinin çok düşük olduğu,
- Ailelerin maddi imkansızlıkları, yaşlılık ve hastalık gibi nedenlerle ziyaret gerçekleştirememesi, dolaylı olarak tecride ve psikolojik baskıya yol açtığı,
- Sevk talepleri genellikle “makul olmayan” sabit gerekçelerle red edildiği,
- Sayılarının 40 olduğu belirtilen mahpuslar, iki dar koğuşa ayrılmış olduğunu, koğuşların fiziki yetersizlikleri nedeniyle ciddi yaşam zorlukları yaşadığı, Sürgün uygulamaları ile mahpus sayısının 25’e düşürüldüğü, koğuşların birleştirildiği,
- Her koğuşta yalnızca bir adet tuvalet bulunduğu, bu durum hijyen açısından ciddi sorunlar doğurduğu,
- Abdurrahman İverendi’nin sağ ayağında sakatlık bulunduğu, daha önceki raporda %52 engelli olduğu, ancak son Adli Tıp raporunda bu oranın %24’e düşürülerek infaz erteleme hakkının engellendiği,
- Mahsun Bilen’in hipertansiyon ve diyabet hastası olduğu, diş tedavisi için 1 yılı aşkın süredir beklediği ancak hâlâ tedavisinin yapılmadığı,
- İbrahim Şengül’ün de hipertansiyon hastası olduğu ve yeterli sağlık hizmeti alamadığı
- Mahpusların ailelerinden çok uzak hapishanelerde tutulmaları nedeniyle görüşme imkânı ciddi şekilde kısıtlandığı,
Hususları tarafımıza aktarılmıştır
7- RİZE KALKANDERE L TİPİ KAPALI HAPİSHANESİ
Mahpuslardan H.E, B.K ve M.S.N ile gerçekleştirilen görüşmelerde;
- Haftada bir savcı nezaretinde yapılan koğuş aramalarında odalar dağıtılmakta ve bazı kitaplara gerekçesiz şekilde el konulduğu,
- Mahpuslar, temel ihtiyaçlarını kantinden karşılayamamaktadır çünkü ürün fiyatları fahiş düzeydedir. Bu durum, yaşam hakkının parçası olan insanca yaşam koşullarını ihlal ettiği,
- Normal yolla gönderilen mektupların ailelere ulaşmaması, iadeli taahhütlü gönderimin fiilen zorunlu hale getirilmesi iletişim hakkının engellenmesidir. Kürtçe yazılmış mektupların çok geç iletildiği,
- Muhalif gazete, kitap ve dergilerin verilmediği,
- Kitap kotası olduğu ve muhalif yayınevlerine (örneğin Aram Yayınları) ayrımcılık yapıldığı,
- Kürtçe yayınlara hiçbir şekilde izin verilmediği,
- Muhalif televizyon kanallarının yasaklandığı ve radyonun hiçbir şekilde verilmediği,
- Kargolar yalnızca iki ayda bir teslim edilmekte, teslim günü geçtikten sonra gelen kargolar sonraki dağıtıma kadar tutulmaktadır. Gelen mektupların geciktirildiği,
- Revirin yalnızca iki haftada bir açık olduğu, sürekli doktor değişikliği nedeniyle düzenli sağlık takibinin mümkün olmadığı,
- Hastaneye sevkler en erken iki hafta içinde yapılmakta, bazı durumlarda üç ay bekletildiği,
- Mahpusların hastaneye kelepçeli götürüldüğü, kimi zaman muayene esnasında da kelepçeli muayeneye zorlandıkları,
- Nurettin Vural (KOAH), Nurettin Erdemci ve Turgay Ural (diyabet), Mustafa Sevim (kalp) gibi ciddi hastalıkları olan mahpuslara yeterli tıbbi hizmet sağlanmadığı,
- Cezaevine yeni gelen mahpuslara çıplak arama yapıldığı, bu uygulamanın insan onuruna aykırı olduğu,
- Erdem Aktı, Umut Savaş Koçyiğit, Mehmet Aydın Söğüt, Gıyasettin Aydın, Necdet Parlak ve Mehmet Şiyar Karadağ adlı mahpusların sürgün edildikleri,
- Murat Şimşek’in hücre cezası gerekçe gösterilerek infazının yakıldığı,
- Mahpuslar ailelerinden çok uzak illerdeki cezaevlerine sevk edilmişlerdir. Bu durum, ailelerin maddi imkânsızlıkları, sağlık sorunları ve yaşlılık gibi nedenlerle görüş gerçekleştirememelerine yol açmakta ve mahpusların sosyal tecridine neden olmaktadır. Bu talepler her defasında somut gerekçe gösterilmeksizin reddedildiği,
Hususları tarafımıza aktarılmıştır
8- GİRESUN ESPİYE L TİPİ KAPALI HAPİSHANESİ
Mahpuslardan R.E, E.A ve O.A ile gerçekleştirilen görüşmelerde;
- Mahpusların hastane sevkleri, yalnızca hapishane doktorunun onayı ile mümkün olmakta, ancak sevkler güvenlik personelinin (jandarma) ağız içi arama dayatması nedeniyle uzun süredir gerçekleştirilemediği tarafımıza aktarılmıştır. Mahpusların bu uygulamayı kabul etmemesi nedeniyle yaklaşık 2 yıldır hastaneye götürülmedikleri, hayati tehlike oluşturan sağlık sorunlarında dahi sevklerin yapılmadığı belirtilmektedir. Bu durumun özellikle hasta mahpusların yaşamlarını tehlikeye sokacak boyutlara ulaştığı, bazı mahpusların sağlık durumlarının ağırlaştığı,
- Mahpuslar ayda yalnızca bir kez revire çıkabildiklerini, gerekli ilaçlara ulaşamadıklarını, doktorun yetersiz olduğunu ve sağlık haklarından tam anlamıyla yararlanamadıkları,
- Kürtçe kitap ve mektuplar, cezaevi yönetimi tarafından tercüman bulunmaması gerekçesiyle mahpuslara verilmediği tarafımıza aktarılmıştır. Ancak mahpusların yazdığı Kürtçe yazılar profesyonel olmayan biçimde tercüme edilerek içeriklerinden dolayı disiplin cezalarına dayanak yapıldığı tarafımıza aktarılmıştır. Ayrıca aynı adrese gönderilen mektupların içinde yalnızca bir kişiye hitaben yazı bulunması dayatılmakta, bu da ekonomik zorluklara neden olmaktadır. Kürtçe mektuplar için tercüme ücreti talep edilmekte; bu uygulamanın diğer dillerdeki mektuplar için geçerli olmadığı,
- Yeni Yaşam, BirGün ve Evrensel gibi muhalif gazeteler mahpuslara verilmediğ,. Ancak son zamanlarda BirGün gazetesine kısmen erişim sağlanmaya başlandığı,
- Üç odada kalan siyasi mahpusların, ayrı bloklarda ve birbirlerinden uzak yerlerde, izole bir şekilde tutulduğu ve ortak hiçbir sosyal etkinliğe katılamadıkları,
- Kantin ürünlerinin fiyatlarının fahiş olduğu, ürün çeşitliliğinin az olduğu ve bu nedenle mahpusların ihtiyaçlarını karşılayamadıkları,
- Verilen yemeklerin hem miktar hem de kalite açısından yetersiz olduğu, bazı yemeklerin tüketilemeyecek kadar kötü olduğu,
- Koğuşların aşırı kalabalık olduğu, yeni gelen mahpusların yerde yatmak zorunda kaldığı, odaların aşırı nemli olduğu aktarılmıştır. Mahpuslar, sabahları yatak ve kıyafetlerini avluya çıkararak kurutmak zorunda kaldıklarını, aksi takdirde sırılsıklam yataklarda yatmak durumunda kaldıklarını bildirmiştir. Bu durumun sağlıksız koşullar yarattığı,
- Koğuş kapılarının açılma saatlerinde hâlâ kış uygulamasının devam ettiği aktarılmıştır.
- Her mahpusa ayrı bir kimlik verildiği, bu kimliğin sürekli taşınmasının zorunlu olduğu, her alanda kontrol edildiği ve yanında bulundurmayanlara disiplin soruşturması açıldığı
- Mahpusların ailelerinden çok uzak cezaevlerinde tutuldukları, ailelerin ekonomik yetersizlikler, hastalık ve yaşlılık gibi sebeplerle görüşe gelemedikleri,
Hususları tarafımıza aktarılmıştır.
9-IĞDIR S TİPİ KAPALI HAPİSHANESİ
Iğdır S Tipi Kapalı Hapishanesi Kurumunda bulunan mahpuslarla yapılan görüşmelerde;
- Mahpusların çoğu ihtiyaçlarını kantinde sağladıkları; ancak kantindeki ürün kalitesinin düşük olması ile beraber ürün çeşitliliğinin az olması ve aynı zamanda fahiş fiyatlarla satıldığı,
- Yemeklerin besin kalitesinin düşük olduğu, yemek çeşitleri ve porsiyonlarının az olmasıyla birlikte yemeklerin yapılışında kullanılan ürünlerin hijyenik olmadığı,
- Ağır hastalıkları bulunan ve bu hastalıklar sebebiyle hastaneye sevk edilmesi gereken mahpusların hastaneye sevk sevklerinin çok geç yapıldığı,
- Hapishanede bulunan tüm mahpusların tekli hücrede tutulduğu, bazı mahpusların kendi ihtiyaçlarını tek başına gideremedikleri,
- Adnan DOĞAN isimli mahpusun mahkemesine ve kurumlara yazdığı dilekçelerin, hapishane idaresi tarafından gönderilmediği iddiası ile 34 gün boyunca açlık grevine girdiği,
- Hapishanede bu zamana kadar 4 tane mahpusun intihar ettiği ve bunların şüpheli bir şekilde gerçekleştiği, hapishane idaresi tarafından herhangi bir açıklamanın yapılmadığı,
Hususları tarafımıza aktarılmıştır
- E-YAŞANAN HAK İHLALLERİNE DAİR YASAL DEĞERLENDİRMELER
1- TEMEL HAK İHLALLERİ
5275 Sayılı Kanunun “Hapis cezasının infazında gözetilecek ilkeler” başlıklı 6. Maddesinin 1.Fıkrasının b bendinde “Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin düzenli bir yaşam sürdürmeleri sağlanır. Hürriyeti bağlayıcı cezanın zorunlu kıldığı hürriyetten yoksunluk, insan onuruna saygının korunmasını sağlayan maddî ve manevî koşullar altında çektirilir.” Denilmek suretiyle mahpusların hapishanede tutulma koşullarının insan onuru ile bağdaşacak koşullar altında olması gerektiği düzenlenmiştir.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Avrupa Cezaevi Kuralları hakkında (2006) 2 nolu Tavsiye Kararında özgürlüğünden yoksun bırakılmış olan herkesin cezalandırılmalarına veya tutuklanmalarına hükmedilen kararla yasal olarak ellerinden alınmayan tüm haklara sahip olmaya devam ettiği, bu nedenle özgürlüğünden yoksun bırakılmış herkese insan haklarına saygı çerçevesinde davranılması gerektiği belirtilmiştir. Bununla birlikte mahpuslara sağlanan barınma ve özellikle uyku koşulları insan onuruyla ve mümkün olduğunca özel hayatın gizliliğiyle bağdaşması gerektiği, iklim koşulları ve özellikle metrekaresi, havanın küp hacmi, aydınlatma, ısıtma ve havalandırma açısından sağlık ve hijyenin gereklerine uygun olması gerektiği vurgulanmıştır. İHAM içtihatlarında da devletin bir kişinin insan onuruna saygı ile bağdaşır koşullarda alıkonulmasını güvence altına almak zorunda olduğu ve kişiye uygulanan tedbirin infazında izlenecek tutum ve yöntemin, kişiyi tutuklamanın doğasında kaçınılmaz olarak var olan ıstırap düzeyini aşan bir yoğunlukta sıkıntı ve zorluğa maruz bırakmaması gerektiği vurgulanmaktadır. Şunu da hatırlatmak gerekir ki işkence suçu doğrudan soruşturulacak ve kovuşturulacak suçlardan olduğundan işkence suçunu işleyen memur ve diğer kamu görevlilerinin soruşturulması için izin alınmasına gerek olmayacaktır. Ayrıca belirtmek gerekir ki TCK m.94/6 uyarınca işkence suçu zamanaşımına uğramamaktadır.
Mahkûmlara Uygulanacak Muameleye İlişkin Standart Asgari Kurallar (1955), Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 2006/2 sayılı Avrupa Hapishane Kuralları, AİHS ve ulusal mevzuatımız mahpusların tutulma koşullarının insan haklarına uygun şekilde gerçekleşmesi gerektiğini düzenlemektedir.
İşkence ve kötü muamele kapsamında bulunan tecrit uygulamalarının, hapishanelerde keyfi kısıtlamalarla çeşitli boyutlar ile yayılmakta olduğu tespit edilmiştir. Ziyaret gerçekleştirilen bir çok hapishaneden mahpuslar arasında sohbet etme imkanının olmadığı, bir çok hapishanede ise sosyal ve kültürel aktiviteler engellenerek mahpusların psikolojik iyilik hallerinin engellendiği tespit edilmiştir. Bu tutumların işkence ve kötü muamele yasağını ihlal eden uygulamalardır.
2- İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELE YASAĞI
İnsan hakları Avrupa Sözleşmesinin 3.maddesinde ‘‘Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı yahut onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulamaz ’’denilerek işkence ve sair kötü muameleyi kısa ve öz biçimde yasaklamış, işkence ve sair kötü muamele yasağının kapsamını 1984 tarihli Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ndeki tanımın ışığında İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi içtihatlarıyla belirlemiştir. İHAS’nin 3.maddesi yukarıda da belirttiğimiz üzere, işkence, insanlık dışı ve onur kırıcı muamele ve ceza kavramlarına yer vermiştir. İşkence yasağı, insanlık dışı ve küçük düşürücü muameleleri de kapsayan üst kavramdır. İHAM, İHAS 3.madde kapsamındaki işkence, insanlık dışı veya onur kırıcı muamele şeklindeki hareketlerin düzey, yoğunluk, ağırlık ve etkilerine dair farkları gözeterek bu muameleleri birbirinden ayırmaktadır.
İHAM’ a göre bir eylemin ağırlık düzeyi itibarıyla 3. maddenin kapsamına girebilmesi için muamelenin; süresi, fiziksel ve ruhsal etkileri ve bazı durumlarda, mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi olayın içinde yer alan tüm koşullar değerlendirilir. Eylemin amacının mağduru aşağılamak ya da küçük düşürmek olup olmadığı sorusu göz önüne alınması gereken bir unsur olsa dahi böyle bir amacın yokluğu 3. madde ihlalinin kesin olarak bulunmayacağı anlamına gelmemektedir. Bir bireyi utandıran ya da küçük düşüren, onun insanlık onuruna saygı göstermeyen ya da saygıyı azaltan ya da bireyin ruhsal ve fiziksel direncini kıracak şekilde korku, ıstırap ya da aşağılık duygusu uyandıran muamele 3. madde anlamında kötü muamele olarak değerlendirilmektedir. Aynı zamanda İHAM; Sözleşmenin 3. Maddesi kapsamında işkence dışındaki diğer kötü muamele uygulamalarında “insanlık dışı, onur kırıcı ve aşağılayıcı” terimlerini kullanmaktadır. Kararlarda kötü muamelenin 3.Madde ihlaline yol açması için “fiziksel yaralamaya ya da yoğun bir fiziksel veya ruhsal acı veya ıstıraba sebebiyet vermiş olması” ya da “küçük düşürme veya ıstırabın, meşru bir muamele veya cezada zorunlu olarak bulunan küçük düşürme veya ıstırap düzeyinin ötesine geçmesi gerektiği” açıklanmaktadır.
5275 Sayılı Kanunun “Hapis cezasının infazında gözetilecek ilkeler” başlıklı 6. Maddesinin 1.Fıkrasının b bendinde “Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin düzenli bir yaşam sürdürmeleri sağlanır. Hürriyeti bağlayıcı cezanın zorunlu kıldığı hürriyetten yoksunluk, insan onuruna saygının korunmasını sağlayan maddî ve manevî koşullar altında çektirilir.” Denilmek suretiyle mahpusların hapishanede tutulma koşullarının insan onuru ile bağdaşacak koşullar altında olması gerektiği düzenlenmiştir.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Avrupa Cezaevi Kuralları hakkında (2006) 2 nolu Tavsiye Kararında özgürlüğünden yoksun bırakılmış olan herkesin cezalandırılmalarına veya tutuklanmalarına hükmedilen kararla yasal olarak ellerinden alınmayan tüm haklara sahip olmaya devam ettiği, bu nedenle özgürlüğünden yoksun bırakılmış herkese insan haklarına saygı çerçevesinde davranılması gerektiği belirtilmiştir. Bununla birlikte mahpuslara sağlanan barınma ve özellikle uyku koşulları insan onuruyla ve mümkün olduğunca özel hayatın gizliliğiyle bağdaşması gerektiği, iklim koşulları ve özellikle metrekaresi, havanın küp hacmi, aydınlatma, ısıtma ve havalandırma açısından sağlık ve hijyenin gereklerine uygun olması gerektiği vurgulanmıştır. İHAM içtihatlarında da devletin bir kişinin insan onuruna saygı ile bağdaşır koşullarda alıkonulmasını güvence altına almak zorunda olduğu ve kişiye uygulanan tedbirin infazında izlenecek tutum ve yöntemin, kişiyi tutuklamanın doğasında kaçınılmaz olarak var olan ıstırap düzeyini aşan bir yoğunlukta sıkıntı ve zorluğa maruz bırakmaması gerektiği vurgulanmaktadır. Şunu da hatırlatmak gerekir ki işkence suçu doğrudan soruşturulacak ve kovuşturulacak suçlardan olduğundan işkence suçunu işleyen memur ve diğer kamu görevlilerinin soruşturulması için izin alınmasına gerek olmayacaktır. Ayrıca belirmek gerekir ki TCK m.94/6 uyarınca işkence suçu zamanaşımına uğramamaktadır.
Mahkûmlara Uygulanacak Muameleye İlişkin Standart Asgari Kurallar (1955), Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 2006/2 sayılı Avrupa Hapishane Kuralları, AİHS ve ulusal mevzuatımız mahpusların tutulma koşullarının insan haklarına uygun şekilde gerçekleşmesi gerektiğini düzenlemektedir.
Ziyaret gerçekleştirilen birçok hapishanede mahpuslar tarafından koğuşlarda yapılan aramaların arama amacı dışına taştığı, tüm eşyaların dağıtıldığı, aramaların neye istinaden gerçekleştirildiğinin bilinmediği beyan edilmiştir. Sürgünler ve sevkler esnasında insan onuruyla bağdaşmayan yöntemlerle üst araması gerçekleştirildiği anlatılmıştır. Yine mahpuslar, hastane sevkleriyle ilgili sorunlar yaşadıklarını, gidiş gelişlerde ağızlarına kadar olacak şekilde, insan onuruna aykırı şekilde arandıkları, kelepçeli muayene dayatıldığı için hastaneye sevk edilemediklerini beyan etmişlerdir. Patnos L tipi kapalı hapishanesinde kadın mahpuslara yemekte çıkan dışkı nedeniyle şikayetçi olmalarından sonra gardiyanlar tarafından işkence edildiği beyan edilmiştir. Bu tutumlar işkence ve kötü muamele yasağını ihlal eden uygulamalardır.
İşkence ve kötü muamele kapsamında bulunan tecrit uygulamalarının, hapishanelerde keyfi kısıtlamalarla çeşitli boyutlar ile yayılmakta olduğu kanaatine varılmıştır. Ceza infaz kurumlarında kötü muamele olarak kabul edilecek hususlar farklı şekillerde tezahür edebilir. Bu bağlamda tek kişilik bir odada tutulmaya ilişkin koşullar kötü muamele yasağı kapsamında gerçek bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Söz konusu tecrit uygulaması niteliğinden kaynaklanan ve özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucu olan kaçınılmaz elem seviyesini daha ağır bir dereceye ulaştırmaktadır. Ziyaret gerçekleştirilen birçok hapishaneden mahpusların tekli hücrelerde tutuldukları, mahpuslar arasında sohbet etme imkanının olmadığı, birçok hapishanede ise sosyal ve kültürel aktiviteler engellenerek mahpusların psikolojik iyilik hallerinin engellendiği gözlemlenmiştir. Bu tutumların işkence ve kötü muamele yasağını ihlal eden uygulamalardır.
3-SAĞLIĞA ERİŞİM HAKKINA DAİR TEMEL İLKE VE DÜZENLEMELER
Dünya Sağlık Örgütü Anayasası sağlık tanımı çerçevesinde Sağlık hakkı bireylerin fiziksel, ruhsal, sosyal iyilik halinin sağlanması için sahip oldukları hakları içerir. Sağlık hakkı yaşam hakkının tamamlayıcısıdır ve sağlıklı olmak yaşam hakkının temel koşuludur.
Mahpusların Islahında Temel İlkeler- Mandela Kuralları (Kural 22-26), Tıbbi Etik İlkeler (md.1), Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Avrupa Cezaevi Kuralları hakkında (2006) 2 nolu Tavsiye Kararı (md. 40.3) gereği cezaevindeki tutuklu ve hükümlüler, yasal statülerine bakılmaksızın, aynı kalite ve standartta, ülke genelinde mevcut, kapatılmamış olan kişilere sağlanan tıbbi bakıma eşit erişim hakkına sahiptir. İHAM’e göre, bir mahpusun ihtiyaç duyduğu tıbbi yardıma ulaşımını engelleyen eksiklikler İHAS’ın yaşam hakkınını düzenleyen 2. maddesinin ihlaline, gerekliliği tespit edilen tedavinin sağlanmaması ve ölümcül hastalığa yakalanmış kişiler veya sağlık durumu sürekli şekilde cezaevi koşulları ile uyumsuz hale gelmiş kişilerin alıkonulmaya devam etmesini ise işkence ve kötü muamale yasağını düzenleyen 3. maddesinin ihlaline sebep olmaktadır. Yine İHAM’nin yerleşik içtihatlarına göre; “Devlet bir kişinin insan onuruna saygı ile bağdaşır koşullarda alıkonulmasını güvence altına almak zorundadır ve kişiye uygulanan tedbirin infazında izlenecek tutum ve yöntem, kişiyi tutuklamanın doğasında kaçınılmaz olarak var olan ıstırap düzeyini aşan bir yoğunlukta sıkıntı ve zorluğa maruz bırakmamalıdır.” Hapishanede bulunan tutuklu ve hükümlüleri de kapsayacak şekilde sağlık hakkı, 1955 tarihli “BM Mahpuslara Uygulanacak Asgari Standartlar”, 1982 tarihli “BM Tıbbi Etik İlkeler”, 1988 tarihli “BM Herhangi Biçimde Alıkonulan veya Hapsedilen Kişilerin Korunması için İlkeler Manzumesi”, 1990 tarihli “Mahpusların Islahı için Temel İlkeler” ve 1990 tarihli “Özgürlüğünden Yoksun Bırakılmış Çocukların Korunmasına İlişkin Birleşmiş Milletler Kuralları” ile tanımlanmıştır.
Türkiye’nin taraf olduğu Uluslararası Sözleşme hükümleri bu denli açık olmasına rağmen, sözleşme hükümlerine uyulmamakta ve hasta mahpusların Sağlık Hakları sistematik bir biçimde ihlal edilmektedir. Hapishane koşullarında kalamayacak kadar ağır hasta olan mahpusların hapishanede tutulmaya devam edilmesi ulusal mevzuata ve uluslararası sözleşmelere aykırı olduğu ve tıbbi tedaviye ulaşma imkanı kısıtlandığından yaşam hakkının açık ihlali olduğu açıktır. Bununla birlikte hapishane koşullarında hastaneye sevk işlemlerinin yapılmaması, geç yapılması, yapılmasına onur kırıcı uygulamalar (ağız içi araması, kelepçeli muayene vb) ile engel olunması, özellikle diş ve ağız sağlığı tedavisine ulaşımın birçok hapishanede mümkün olmaması yaşam hakkının kapsamında bulunan sağlık hakkına erişimin açık ihlali olduğu vurgulanmaktadır.
4-İFADE VE HABER ALMA ÖZGÜRLÜĞÜ
Haberleşme özgürlüğüne yapılan müdahaleler, Anayasa madde 13’te düzenlenen “demokratik bir toplumda gerekli” görülmeli ve “ölçülülük ilkesi” ne uygun olmalıdır. Ceza infaz kurumlarına gelen veya bu kurumlardan gönderilen yazışmalara yapılan müdahalelere gerekçe yapılabilecek makul nedenlerin, somut olayın tüm koşulları çerçevesinde objektif bir gözlemciyi haberleşme hakkının kötüye kullanıldığına ikna edebilecek nitelikte olaya özgü olgu ve bilgilerle gerekçelendirilmesi gerekmektedir. Mahpusların mektuplarının geciktirilmesi, sakıncalı diye gerekçesiz bir şekilde mektupların bir kısmının ya da tamamının çizilmesi haberleşme özgürlüğü ihlalidir.(AYM, 10.03.2020 tarih ve B.No: 2017/20669)
Mahpusların beyanlarına göre gazete, kitap, gibi yayınlardan faydalanmaları engellenmektedir. Ceza İnfaz Kurumunda bulunan tutuklu ve hükümlülerin yayınlardan yararlanmasına ilişkin esaslar 5275 sayılı Kanun’un ilgili hükümleri de gözetilerek Anayasa Mahkemesi tarafından şu şekilde belirlenmiştir:
“1-Mahpus ceza infaz kurumlarında bulunan emanet hesabına yatırılan paradan karşılanması koşuluyla herhangi bir yayının kurumca satın alınarak kendisine verilmesini isteyebilir.
2-Resmi kurumlar, üniversiteler, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile Cumhurbaşkanı tarafından vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve kamu yararına çalışan dernekler tarafından çıkarılan gazete, kitap basılı yayınlar mahkemelerce yasaklanmamış olması koşulu ile mahpusa ücretsiz olarak ve serbestçe verilir.
3-Mahpus kurum kütüphanesinden serbestçe yararlanma imkânına sahiptir.
4-Mahpus mensup olduğu dinin bayram günlerinde, yılbaşında ve nüfus kaydında belirtilen doğum günlerinde dışarıdan kargoyla gönderilen ya da ziyaretçileri tarafından hediye olarak gönderilen kitapları kabul etme hakkına sahiptir.
5-Eğitim ve öğretimine devam eden mahpusun ders kitapları herhangi bir engelleme olmadan kendisine verilir.”
Bu sebeple mahpuslara yasaklanmamış birçok yayınevi, bayii ve kitapçıda satılan, resmi abonelik yaptırılan gazete ve basılı yayınların verilmemesi, radyo ve tv imkanlarından faydalandırılmamaları ifade ve haber alma özgürlüğünün ihlalidir. Her ne kadar 14.04.2020 tarihinde 5275 sayılı Kanun mad.62/4 kapsamında değişiklik yapılmış olsa ve Basın İlân Kurumu aracılığıyla resmi ilan ve reklam yayınlama hakkı bulunmayan gazeteler ceza infaz kurumuna kabul edilmez denilse de mevzuat düzenlemesinin de ifade özgürlüğünü ihlal etmesi kabul edilemez. Kaldı ki Evrensel ve Birgün gazetelerinin Basın İlan Kurumu’na resmi ilan ve yayınlama hakkı bulunmasına rağmen bunların da hapishanede verilmesinin geciktirilmesi ya da verilmemesi açıkça ifade özgürlüğünün ihlalidir. Yine kitap sınırlaması (kitap bulundurma sayısı) hak ihlaline sebep olmaktadır.
Posta ücretlerinde yaşanan artışlardan kaynaklı mahpusların aileleri ve dış dünya ile olan iletişimleri kısıtlanmaktadır. Hapishanede herhangi bir gelirleri olmayan mahpusların telefon ve posta ücretlerini kendileri karşılayamamakta ve aileleri tarafından da yeteri kadar karşılanmadığı taktirde mahpusun tüm iletişim araçları kısıtlanmış olmakta ve dış dünya ile bağlantısı da kopmaktadır. Bu yüzden de iletişim araçlarına ulaşımın kolay olması gerekmektedir ve idare tarafından bu sağlanmalıdır.
5 -KİŞİ ÖZGÜRLÜĞÜ VE GÜVENLİĞİ HAKKI
Mahpusların en çok yaşadığı sorunlardan birisi de koşullu salıverilme hakkından objektif olmayan kararlar ile faydalandırılmaması. Birçok hapishanede 30 yıldır kalan mahpuslar başta olmak üzere pişmanlık dayatması yapılarak subjektif sorular sorularak koşullu salıverilme hakkı engellenmektedir.
Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik 29.12.2020 tarihinde Resmi gazetede yayımlanmış ve 01.01.2021 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmelik 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 13 ve 89. maddeleri dayanak alınarak hazırlanmıştır.Dayanak alınan maddeler mahpusların değerlendirilmesi ve iyi hâlin belirlenmesine ilişkindir. Mahpus hakkında yapılacak değerlendirme için dayanak maddeler uyarınca; ceza infaz kurumlarında bulundukları tüm aşamalarda; ceza infaz kurumlarının düzen ve güvenliği amacıyla konulmuş kurallara uyup uymadığı, haklarını iyi niyetle kullanıp kullanmadığı, yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirip getirmediği, uygulanan iyileştirme programlarına göre toplumla bütünleşmeye hazır olup olmadığı, tekrar suç işleme ve mağdura veya başkalarına zarar verme riskinin düşük olup olmadığı hususlarını gözetilmesi ve bunun sonucunda koşullu salıverilme hakkının kullanımında belirleyici olan iyi hallilik tespitinin yapılması istenmektedir.
5275 sayılı CGTİHK Kanunu, Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirmesine Dair Yönetmelik, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmelikte iyi hal kavramı tanımlanmamış ancak 5275 sayılı CGTİHK madde 107’de “Koşullu salıverilmeden faydalanmak için mahkûmun kurumdaki infaz süresini iyi halli olarak geçirmesi gerekir.” denilerek “iyi halli” kavramı koşullu salıverilme şartlarından biri olarak düzenlenmiştir. Kişi özgürlüğü ve güvenliğini doğrudan etkileyen “iyi halli” kavramı bu haliyle cezaevi yetkililerinin keyfi kararlarına bırakılmıştır. Türkiye’de İdare ve Gözlem Kurullarının siyasi mahpuslar hakkında kurdukları AİHS ve Anayasa’ya aykırı gerekçesiz kararlar ile kurullarının değerlendirme ve kararlarının kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal etmektedir.
İdare ve Gözlem Kurulu kararlarında da, herhangi bir somut gerekçeye dayanmadan, mahpusların yasadışı silahlı örgütle ilişkisi olduğu ve pişmanlık duymadığı yönünde subjektif kanaatler ile infazların ertelenmesine karar vermektedir. 2006 yılında Fransa aleyhinde AİHM’e yapılan bir başvuruda Daire‘nin vermiş olduğu karara ilişkin AİHM eski başkanı Jean-Paul Costa’nın kaleme aldığı kısmi karşı oy yazısında; bir kişinin yeniden suç işlemesine ilişkin riskin hiçbir zaman sıfır olamayacağını, dolayısıyla bu yaklaşımla hiç kimseye şartlı tahliye uygulanamayacağını belirtmiş ve bu ifadelerin ardından “mahpusları vahşi birer hayvana, ya da insan atığına dönüştürmenin; yeni mağdurlar yaratıp yaratmadığını ve adaletin yerine intikamın getirilip getirilmediğini” sormuştur. (Leger/Fransa, Jean-Paul Costa‘nın Karşı Oy Yazısı, 19324/02, 11 Nisan 2006. )
Yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Marcello Viola v. Italy (no. 2) (Başvuru no: 77633/16) kararında mahpusun koşullu salıverilmesinin “adli makamlarla işbirliği” yapma şartına bağlanması sebebiyle ihlal kararı vermiştir. Mahkeme başvuranın tahliyesinin “adli makamlarla işbirliği” yapması şartına bağlanmasını “başvuranın tutukluluğunun artık meşru penolojik gerekçelere dayanmadığını göstermektedir.” Şeklinde değerlendirmiş ve ihlal kararı vermiştir. Bu haliyle müvekkilim hakkında İdare ve Gözlem Kurulunun aldığı dönem değerlendirme kararının da herhangi bir meşru penolojik gerekçesinin bulunmadığı açıktır.
İdare Gözlem Kurulları tarafından gerekçe gösterilen disiplin cezalarının siyasi mahpuslar yönünden keyfi ve objektif olmayan gerekeçlere dayanması; İnfaz koruma memurları tarafından yapılan keyfi koğuş aramalarına mahpsuların tepki koyduğunda disiplin cezası alması, halay çekmesi, açlık grevine girmesi gibi barışçıl faaliyetlerden kaynaklı disiplin cezası verilmesi, ayakta sayım, çıplak arama, ağız içi arama, kelepçeli muayene, gibi işkence ve kötü muamelelere karşı tepki verilmesi nedeniyle disiplin cezası verilmesi gibi benzer birçok durum daha sonra mahpusların tahliyelerine engel olarak karşılarına çıkmaktadır. Objektif olmayan hukuka aykırı disiplin cezaları ile mahpusların infazının yakılması veya ertelenmesi kanunlara uygunluk, eşitlik ve ayrımcılığın önlenmesi, ölçülülük, yetkinin kötüye kullanılmaması, tarafsızlık, dürüstlük, nezaket, şeffaflık, hesap verebilirlik, kazanılmış hakların korunması ve haklı beklentiye uygunluk, dinlenilme ve savunma hakkı, bilgi edinme hakkı, makul sürede karar verme gibi birçok hak ihlal edilmektedir.
Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrasında; “Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi;... halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz. ...” Anayasa’nın 38. maddesinin onuncu fıkrasında; “İdare, kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir müeyyide uygulayamaz.” Denilmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin, “Özgürlük ve güvenlik hakkı” kenar başlıklı 5. maddesinin (1) numaralı fıkrası ise şöyledir: “Herkes özgürlük ve güvenlik hakkına sahiptir. Aşağıda belirtilen haller dışında ve yasanın öngördüğü usule uygun olmadan hiç kimse özgürlüğünden yoksun bırakılamaz: a) Kişinin, yetkili bir mahkeme tarafından verilmiş mahkûmiyet kararı sonrasında yasaya uygun olarak tutulması; Kişinin Anayasa ve Sözleşme’de güvence altına alman özgürlüğünden yoksun bırakılabilmesi hallerinden biri de yetkili bir mahkemenin mahkûmiyet kararma dayalı olarak ve hukuka uygun bir şekilde tutulmasıdır. Bu doğrultuda, cezai veya disiplin tedbiri sonucu her türlü hürriyetten mahrum bırakma halleri de Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı ve dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin konu bakımından yetkisi kapsamındadır. (Esas Sayısı : 2018/67 Karar Sayısı : 2018/110)
Kamu düzeni ve cezaevinde güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliğin söz konusu olmadığı, tek başına açlık grevine başvurmak suretiyle ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin yeterli gerekçelere dayandırılmadığı, söz konusu müdahalenin "demokratik bir toplumda gerekli" olmadığı ve hedeflenen meşru amaçlarla orantılı olmadığı açıktır. Yine açlık grevi mahpuslar için belki de tek ifade özgürlüğü biçimi iken örgüt üyeliği ile ilişkilendirmek ifade özgürlüğünün ihlalidir.
Hapishanelerde mahpusların haklarını kısıtlayıcı ve ihlal edici uygulamalardan vazgeçilmelidir.
6-) TECRİT
Hapishanelerde kapasitenin üzerinde mahpus tutulması, mahpusların var olan kısıtlı hakları daha da kısıtlanmıştır. Özellikle ortak sohbet ve spor hakkı gibi ortak alan faaliyetlerinin, iletişim hakkının, kanunda öngörülen sürelerde ve şekillerde uygulanmaması ile hapishanelerde tecrit en üst düzeye ulaşmıştır. Mahpusların gerek dış dünya gerekse hapishane içerisinde diğer mahpuslarla olan ilişkileri neredeyse tamamen kesilmiştir. Dolayısıyla rapora konu edilen hapishanelerde tecrit çok yoğun olarak yaşanmaktadır. Tecrit uygulaması, İHAM tarafından kişinin bedensel veya ruhsal sağlığı üzerindeki etkileri gibi kriterlere bağlı olarak insanlık dışı veya onur kırıcı muamele kapsamında değerlendirilmektedir. Bu sebeple hukuka aykırıdır.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Üye Devletlere Avrupa Cezaevi Kuralları Hakkında Rec. (2006) 2 Sayılı Tavsiye Kararı (Avrupa Cezaevi Kuralları)’nın “Açık Havaya Çıkma ve Boş Zaman Faaliyetleri” başlıklı 27. Maddesi 6 ve 7. Paragrafı “6. Spor, oyunlar, kültürel faaliyetler, özel hobiler ve diğer boş zaman uğraşlarını kapsayan eğlendirici fırsatlar yaratılmalıdır ve mümkün olabildiğince mahpusların bu etkinlikleri organize etmelerine izin verilmelidir. 7. Mahpusların egzersiz esnasında ve eğlendirici faaliyetlere katılmaları için birbirleriyle bir araya gelmelerine izin verilmelidir.” şeklindedir. Bu kapsamda pandemi kuralları gözetilerek yeni mekânlar yaratılarak bu imkânlar mahpuslara sağlanmalıdır.
F-SONUÇ VE TALEP
- Yasal ve uluslararası mevzuat evrensel hukuk ilkeleri ile birlikte göz önüne alındığında; kurumlarımıza gelen başvurular sonucunda tespit sağlık ve tedavi hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, haberleşme özgürlüğü, ifade özgürlüğü ihlallerinin sebebi olan hapishane idaresi ve personeli uygulamalarının ve eylemlerinin sonlandırılması ve idarenin pozitif yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekmektedir.
- Raporda görüldüğü üzere mahpusların en temel insan hakları dahi askıya alınmış ve mahpuslar üzerindeki tecrit en üst seviyeye çıkarılmıştır. Mahpuslara daha fazla telefon hakkı sağlanmalı ve en azından ziyaretçi listesindeki herkesle telefon ile görüşebilme imkanı sağlanmalıdır.
- Mahpusların hapishane koşullarında sosyalleşebilmesi, infaz sürelerinde sosyal ilişkilerden kopmamaları, bedensel ve ruhsal sağlıkları açısından ortak alan faaliyetleri büyük önem arz etmektedir. Özellikle yüksek güvenlikli hapishanelerde tutulan mahpusların beden ve ruh sağlıkları için uzun süre veya süresiz sosyal yalnızlaştırmaya maruz bırakılmamalıdır. AİHM, tamamen duyusal yalıtma ile birlikte bütünüyle sosyal yalıtmanın kişiliği tahrip edeceğini ve güvenlik veya başka gerekçelerle haklı gösterilmeyecek bir insanlık dışı muamele biçimi oluşturacağını belirtmiştir. Bu anlamda sosyal aktivitelerin önemini bir kez daha vurgulamak gerekir.
- Mahpusların dış dünya ile iletişim kurması, toplumdan tamamen kopmadan, meydana gelen gelişmeleri takip edebilmesi için en önemli iletişim araçlarının başında süreli ve süresiz yayınlar gelmektedir. Mahpuslar kitaplar sayesinde birçok konuda kendilerini geliştirirken gazete ve dergiler sayesinde toplumda yaşanan gelişmeleri takip edebilmektedir. Bu durum tecridin mahpuslar üzerindeki etkilerinin bir parça olsun azalmasına neden olmaktadır. Ancak hapishanelerde kitaplara getirilen kısıtlamalar ile dergi ve gazetelere getirilen yasaklamalar nedeniyle mahpuslar ifade özgürlüğü kapsamında bilgi ve kanaatlere ulaşma özgürlüğü ve haber alma hakkından faydalanamamaktadır. Bu uygulamalara derhal son verilmeli, mahpuslara kitap kotası kaldırılmalı ve mahpusların haberleşme hakları bağlamında yasal olan dergi-gazete ve TV kanallarının mahpuslara verilmesi sağlanmalıdır.
- Hapishane koşullarında kalamayacak kadar ağır hasta olan mahpusların hapishanede tutulmaya devam edilmesi, tedaviye ulaşmanın önündeki engeller, ulusal mevzuata ve uluslararası sözleşmelere aykırı olup tıbbi tedaviye ulaşma imkanı kısıtlandığından yaşam hakkı ihlaline yol açılmaktadır. Görüşmelerimiz sonucunda tespit edilen sağlığa erişim hakkı ihlallerinin ortadan kaldırılması için Adalet Bakanlığının pozitif yükümlülüklerini yerine getirmeli, cezalarının infazının hapishane koşullarında sürdürülmesinin uygun olmayan mahpuslar yönünden alternatif yollar aranmalı ya da sağlık koşulları nedeniyle cezanın ertelenmesi/geri bırakılması yoluna gidilmesi için gerekli işlemler yapılmalıdır.
- Hukuka aykırı olan Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik” ile hapishane idarelerinin mahpuslara karşı sınırsız yetkiyle donatılarak keyfi kararlar alabileceği uygulamalar gerçekleştirilmektedir. Yukarıda bahsi geçtiği üzere hapishane idareleri yeni yönetmelik ile kendilerine verilen yetkileri kötüye kullanmaya başladıkları görülmektedir. Bu nedenle ilgili yönetmeliğin iptali ile hapishane gözlem kurullarının yetkilerinin kısıtlanması veya bu uygulamanın tamamen ortadan kaldırılması çağrımızı yineliyoruz.
Sonuç olarak; Devlet, Anayasa ve kanunlarda kendisine yüklenen yükümlülüklerini ve sorumluluklarını yerine getirmeli, mahpuslara yönelik uygulanan hak ihlallerine son vermelidir.
VAN BAROSU İNSAN HAKLARI MERKEZİ HAPİSHANE KOMİSYONU
ÖZGÜRLÜK İÇİN HUKUKÇULAR DERNEĞİ VAN ŞUBESİ
VAN TUHAY-DER