Duyurular
Karar Düzeltme Yolu Açık Olmayan Hükme Yönelik Olarak Karar Düzeltme İsteminde Bulunulması Başvurucuya Bireysel Başvuru İçin Yeniden Süre Vermez, Karar Düzeltme Yolu Açık Olmayan Hükme Yönelik Olarak Karar Düzeltme İsteminde Bulunulması Başvurucuya Bireysel Başvuruda İçin Yeniden Süre Vermez
25.05.2022

Karar Düzeltme Yolu Açık Olmayan Hükme Yönelik Olarak Karar Düzeltme İsteminde Bulunulması Başvurucuya Bireysel Başvuru İçin Yeniden Süre Vermez

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HASİP KAPLAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/4681)

 

Karar Tarihi: 30/6/2014

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

 

Başkan

:

Serruh KALELİ

Üyeler

:

Zehra Ayla PERKTAŞ

 

 

Burhan ÜSTÜN

 

 

Erdal TERCAN

 

 

Zühtü ARSLAN

Raportör

:

Yunus HEPER

Başvurucu

:

Hasip KAPLAN

Vekili

:

Av. Ramazan DEMİR

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, bir siyasi etkinlikte söylediği sözlerin Başbakana hakaret içerdiği iddiasıyla aleyhine açılan manevi tazminat davasının kısmen kabulüne karar verilmesinin düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünü ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 24/6/2013 tarihinde İstanbul 30. Asliye Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

4. Bölüm tarafından 19/12/2013 tarihinde yapılan toplantıda kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru konusu olay ve olgular 23/12/2013 tarihinde Adalet Bakanlığına bildirilmiştir. Adalet Bakanlığı görüşünü 24/2/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

6. Adalet Bakanlığı tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş başvurucuya 25/2/2014 tarihinde bildirilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanlarını 31/3/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu Barış ve Demokrasi Partisi Şırnak milletvekilidir. Başvurucu, 11/12/2010 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde faaliyet gösteren Yeni Kıbrıs Partisinin Lefkoşa’da düzenlediği etkinlikte bir konuşma yapmıştır.

9. Başvurucunun bu konuşmada sarf ettiği bazı sözlerinin eleştiri ve hoşgörü sınırlarını aştığı ve hakaret teşkil ettiği iddia edilerek Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından başvurucu aleyhine 15/12/2010 tarihinde Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesinde manevi tazminat davası açılmıştır.

10. Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesi 29/3/2011 tarihli kararında, davanın kısmen kabulüne ve 6.000 TL manevi tazminatın başvurucudan tahsiline karar vermiştir.

11. Temyiz üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 19/11/2012 tarihli ilamıyla ilk derece mahkemesinin kararı onanmıştır.

12. Karar düzeltme istemi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 10/4/2013 tarihli ilamında karar düzeltmeye konu bölümün 10.300 TL'den az olması nedeniyle karar düzeltme yoluna gidilemeyeceği gerekçesiyle karar düzeltme dilekçesinin reddine karar vermiştir.

13. Karar, başvurucuya 23/5/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.

B. İlgili Hukuk

14. 18/6/1927 tarih ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesinin (III) numaralı fıkrası şöyledir:

“III. Yargıtayın aşağıdaki kararları hakkında karar düzeltmesi yoluna gidilemez.

1 - Miktar veya değeri altımilyar liradan (dava tarihinde 10.300 TL) az olan davalara ait hükümlerin onanması veya bozulmasına ilişkin kararlar

2 - 8 inci maddede gösterilen davalara ait hükümlerin onanması veya bozulmasına ilişkin kararlar (8 inci maddenin II numaralı fıkrasının 6 nolu bendindeki davalar, bu fıkranın (1) numaralı bendindeki hüküm saklı kalmak koşuluyla; kira sözleşmesine dayanan tahliye ve akdin feshi davaları ile bu davalarla birlikte açılmış kira alacağı ve tazminat davaları ve bunlara karşılık olarak açılan davalar ve Kat Mülkiyeti Kanunundan doğan davalar hariç),

3 - Görevsizlik, yetkisizlik, hakimin reddi, dava veya karşılık davanın açılmamış sayılması, davaların birleştirilmesi ve merci belirtilmesi kararları,

4 - Hakemlerin verdiği hükümlerin ve bu Kanunun tahkim hükümlerine göre mahkemece verilecek kararların onanmasına veya bozulmasına ilişkin kararlar.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

15. Mahkemenin 30/6/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 24/6/2013 tarihli ve 2013/4681 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

16. Başvurucu, siyasetçi kimliği ile katılmış olduğu bir toplantıda Türkiye’deki seçim barajı uygulamasının adaletsizliği üzerine konuştuğunu, konuşmanın bir bütün olarak Türkiye’deki siyaset ve özellikle seçim barajının doğurduğu temsil sorunları üzerine olduğunu, davacının konuşmanın bütünlüğünü dikkate almaksızın bir paragrafı seçerek dava konusu ettiğini belirtmiştir. Başvurucu 1982 Anayasası ve seçim barajına ilişkin yaptığı açıklamaların ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu, Recep Tayyip Erdoğan'ın kişilik haklarına tecavüz teşkil eden herhangi bir ifade kullanmadığını ileri sürmüştür. Başvurucu, dava konusu paragraf dikkatlice incelendiğinde davacının isminin yalnızca “Ey Erdoğan, yürekliysen, mertsen, gel barajı kaldır, beraber seçime girelim” cümlesinde geçtiğini, davacının isminden önce kullandığı “ahlaksızlar”, “alçaklar” şeklindeki beyanların davacıya yönelik olmadığını belirtmiştir. Başvurucu bu ifadelerin somut kişileri değil soyut bir şekilde, 12 Eylül darbesinden bugüne kadar seçim barajından faydalanan kesimleri hedef aldığını ifade etmiştir.

17. Başvurucu Recep Tayyip Erdoğan'a yapılan çağrının siyasi faaliyetinin bir gereği olduğunu, sözlerinde şahsiyet hakkına tecavüz olmadığı için manevi tazminatın koşullarının da oluşmadığını, siyaseten yüksek konumda bulunanların kendileri ile ilgili eleştiri ve yorumlara tahammül etmek zorunda olduklarını belirterek, Anayasa'nın 26. maddesinde tanımlanan düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

18. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”

19. 6216 sayılı Kanun’un, “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Haklı bir mazereti nedeniyle süresi içinde başvuramayanlar, mazeretin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün içinde ve mazeretlerini belgeleyen delillerle birlikte başvurabilirler. Mahkeme, öncelikle başvurucunun mazeretinin geçerli görülüp görülmediğini inceleyerek talebi kabul veya reddeder.”

20. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün “Başvuru süresi ve mazeret” kenar başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği ve buna ilişkin kararın kesinleştiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.”

21. Bireysel başvurunun kabul edilebilirlik koşullarından olan başvuru süresine riayet edilmesi şartı, bireysel başvuru incelemesinin her aşamasında resen nazara alınması gereken bir başvuru koşuludur (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Belaousof ve Diğerleri/Yunanistan, B. No: 66296/01, 27/5/2004, § 38).

22. Yukarıda belirtilen hükümler uyarınca bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği ve buna ilişkin kararın kesinleştiği, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir. Bu yönüyle başvuru yollarının tüketilmesi ve başvuru süresine ilişkin koşullar arasında yakın bir bağlantı bulunmaktadır. Ancak belirtilen hükümlerde yer verilen olağan başvuru yolları ibaresinin, başvurucunun şikâyetleri açısından makul bir başarı şansı sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte, kullanılabilir ve etkili başvuru yolları olarak anlaşılması gerekir (B. No: 2013/1582, 7/11/2013, § 20).

23. Başka bir deyişle, söz konusu şikâyet için etkili bir giderim sağlama yetkisi ve görevi bulunmayan organlara veya mercilere uygun olmayan başvurularda bulunmak suretiyle kısıtlı olan başvuru süresi genişletilemez (bkz. Fernie/Birleşik Krallık (k.k.), B. No: 14881/04, 5/6/2006). Bu nedenle, olayın özel şartları içinde etkisiz ve yetersiz olan bir kanun yolunun tüketilmesi şartı aranmaksızın, her bir başvuru yolunun somut başvurular açısından etkili olup olmadığının münferiden denetlenmesi gerekmektedir.

24. Başvuruya konu uyuşmazlığın adli yargıda açılmış olan bir hukuk davasına ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. 1086 sayılı Kanun’un 427. ilâ 454. madde hükümleri uyarınca, adli yargı alanını ilgilendiren bir hukuki uyuşmazlığa dair kararın şekli anlamda kesinleşmesi için olağan kanun yolları olan temyiz ve varsa karar düzeltme kanun yollarının tüketilmesi aranacaktır.

25. Karar düzeltme yolu kapalı olan hüküm, temyiz onama karar tarihi itibarıyla kesinleşir. Somut başvuruda başvurucu, İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı temyiz yoluna başvurmuş ve Yargıtay 4. Hukuk Dairesi ilk derece mahkemesinin kararını onamıştır. Başvurucu daha sonra 1086 sayılı Kanun’un 440. maddesinin (III) numaralı fıkrası uyarınca karar düzeltme yolu bulunmayan Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin ilamına karşı karar düzeltme yoluna gitmiş; Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, karar düzeltmeye konu bölümün 2012 yılı için 10.300,00 liradan az olması ve bu sebeple karar düzeltme yoluna gidilemeyeceği gerekçesiyle dilekçenin reddine karar vermiştir.

26. Somut olayda başvurucu, Yargıtay 4. Hukuk Dairesince verilen onama kararının tebliğinden sonra, karar düzeltme isteminde bulunmuşsa da anılan hükme yönelik olarak karar düzeltme yolu kapalı olduğu için temyiz onama tarihi olan 19/11/2012 tarihi itibarıyla hüküm kesinleşmiştir. Zira dava değeri itibarıyla karar düzeltme yolu kapalı olan hükme karşı karar düzeltme isteminde bulunulması, hükmün kesinleştiği tarihi değiştirmez. Yargıtay tarafından da dava değeri itibarıyla karar düzeltme yoluna başvurulamayacağı gerekçesiyle dilekçenin reddine karar verilmiştir. Başvurucunun davanın esasına ilişkin iddiaları ise Yargıtay 4. Hukuk Dairesince temyizen incelenmiş ve 19/11/2012 tarihinde hüküm onanmış ve bu tarihte başvuru yolları tüketilmiştir.

27. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre, bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği ve başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Karar düzeltme yolu açık olmayan hükme yönelik olarak karar düzeltme isteminde bulunulması, başvurucuya bireysel başvuruda bulunmak için yeniden süre vermez.

28. Yukarıda belirtilen tespitler uyarınca, başvurucunun Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 19/11/2012 tarihli onama kararının kendisine tebliğ edildiği 2/1/2013 tarihinden itibaren 30 gün içerisinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunması gerekirken karar düzeltme yoluna gittiği anlaşılmaktadır.

29. Açıklanan nedenlerle, otuz günlük başvuru süresi içinde yapılmayan başvurunun, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “süre aşımı” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

 Başvurunun, “süre aşımı” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına, 30/6/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.