07.06.2021 TARİHİ İTİBARİYLE DİYARBAKIR E TİPİ KAPALI CEZA İNFAZ KURUMUNDA BULUNAN SÜLEYMAN DEMİR’İN GÖZALTI İŞLEMİ UYGULANDIĞI SIRADA MARUZ KALDIĞI HAK İHLALLERİNE İLİŞKİN RAPOR
A-Raporun Konusu
Diyarbakır E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunan mapus Süleyman Demir’e yönelik, 18.05.2021 tarihinde Diyarbakır ili, Bağlar ilçesi, Kaynartepe Mahallesinde ikamet ettiği sırada kolluk güçleri tarafından gerçekleştirilen; işkence, kötü muamele, tehdit, ve hakaret suçları, görevi kötüyü kullanma suçu ve suçu bildirmeme suçu ile ilgili olarak olayın mağduru ile yapılan görüşmeler sonucu yaşanılan hak ihlalleri ve çözüm önerileri ile ilgili tespit ve değerlendirme raporudur.
B-Heyetin Oluşumu
06.06.2021 tarihinde Süleyman Demir adlı şahsın annesi Kevser Demir tarafından, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Diyarbakır Şubesi’ne, oğlu Süleyman Demir’in 18.05.2021 tarihinde gözaltına alındığını, gözaltına alındığı sırada işkenceye maruz kaldığını ve devamı günlerde de sistematik bir şekilde işkenceye maruz kaldığını, işkence ve kötü muamelenin oğlunun yaşam hakkının ihlali tehlikesini oluşturacağını belirtir başvuru dilekçesini kurumun ilgili komisyonuna ilettiği tespit edilmiştir. Bu başvuru sonucunda Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Diyarbakır Şubesi’nden oluşturulan bir heyetle 07.06.2021 tarihinde Diyarbakır E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna gidilmiştir. Mağdur ile avukat görüşme odasında yapılan görüşme sırasında tespit ve incelemelerde bulunulmuştur.
C-Olaylara Dair Anlatımlar
D-Heyetin ilk izlenimleri
Oluşturulan heyet ile birlikte Diyarbakır E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna gidilmiştir. 17:30’da mağdur ile görüşülmeye başlanmıştır. Mağdur ile avukat görüşme odasında gerçekleştirilen görüşmede ilk olarak yukarıda adı geçen kurumu temsilen geldiklerini, geliş amaçlarının kendisinin maruz kaldığı işkence ve diğer hak ihlallerinin tespitine yönelik olduğu, bu görüşmenin annesi Kevser Demir’in talebi sonucunda gerçekleştiği belirtilmiş, mağdurun rızasının alınmasından sonra heyetteki avukatlar kendilerini tanıtmışlardır.
Mağdurun ayrıntılı beyanları alınmadan önce ilk aşamada mağdurun vücut kısmında gözle görülen şişlik ve kızarıklıklar aşağıda belirtilen vücut diyagram örneğinde de açıkça anlaşılacağı üzere tespit edilmiştir.
VÜCUT DİYAGRAMINDAKİ İZLENİMLER (ELBİSELERİNİN ÇIKARILMASI SONUCU)
E-MAĞDUR SÜLEYMAN DEMİR’İN BEYANLARI
Mağdurla yapılan görüşmede, tarafımıza vermiş olduğu beyanlarında özetle;
Adli muayene raporunun alınması amacıyla hastaneye götürüldükten sonra da mağdurun anlatımlarına göre;
Şubeye götürüldükten sonra mağdurun anlatımlarına göre;
Savcılığa sevk edilmeden önce adli muayene raporunun alınması amacıyla hastaneye götürüldükten sonra da mağdurun anlatımlarına göre;
F-HEYETİN TESPİTLERİ
Heyetimizce gözlemlenen ve avukatının aktarımları neticesinde aşağıdaki tespit ve sonuçlara ulaşılmıştır.
G-HEYETİN DEĞERLENDİRMELERİ
1-Heyetimizce yapılan tespitler neticesinde; Mağdurun işkence, kötü muamele, hakaret ve tehditlere maruz kalması, kolluk görevlilerinin eylem, işlem ve keyfi uygulamalarının işkence ve insanlık dışı aşağılayıcı muamele olduğu değerlendirilmektedir.
a) Anayasanın işkence yasağını düzenleyen 17/3. Maddesi şu şekildedir: “Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”
b) AİHS’nin 3. Maddesi şu şekildedir: “Hiç kimse işkenceye veya insanlık dışı yada aşağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulamaz.”
İşkence ve diğer zalimane, insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya cezaya karşı birleşmiş milletler sözleşmesinin 1. Maddesi şu şekildedir:
Bu madde, konu hakkında daha geniş uygulama hükümleri ihtiva eden herhangi uluslararası bir belge veya millî mevzuata halel getirmez”
Her Taraf Devlet, fiilleri ağırlıklarını dikkate alarak uygun müeyyidelerle cezalandıracaktır.”
e-Türk Ceza Kanunun İşkence suçu başlıklı 94. Maddesi şu şekildedir:
(4) Bu suçun işlenişine iştirak eden diğer kişiler de kamu görevlisi gibi cezalandırılır.
(5) Bu suçun ihmali davranışla işlenmesi halinde, verilecek cezada bu nedenle indirim yapılmaz.
(6) (Ek: 11/4/2013-6459/9 md.) Bu suçtan dolayı zamanaşımı işlemez.”
Yukarıdaki tespitler gözetildiğinde, ilgili kolluk görevlileri hakkında derhal soruşturma başlatılmalı, uluslararası standartlara uygun yürütülecek tahkikat neticesinde, eylemleri ile uyumlu bir şekilde şüphelilerin cezalandırılması gerekmektedir.
Bu amaçla; işkence, kötü muamele, hakaret ve tehdit suçlarının işlenmiş olması heyetimizde ciddi ve yoğun bir kanaatin olması nedeniyle re’sen soruşturma başlatılmalı; maddi gerçeğin ortaya çıkarılması ve faillerin tespiti açısından etkin bir adli soruşturma yürütülmeli;mağdur beyanları alınarak kendisine işkence yapan kişilere yönelik tariflerle birlikte tespit ve teşhis işlemleri yapılmalı; tespite konu olayda görevli kolluk görevlileri hakkında muhtemel bir işkence, kötü muamele soruşturmasının şüphelisi olabilecekleri gözetilerek yürütülecek soruşturma tamamlanıncaya kadar açığa alınmaları hukuken gerekli ve zorunludur.
İstanbul Protokolü ilkeleri gereğince;
• Her tutuklu, mahremiyetine saygı gösterilen bir ortamda, insan hak ve onuruna uygun şekilde muayene edilmelidir.
• Muayene, kelepçe ve benzeri hiçbir kısıtlama aracının olmadığı koşullarda yapılmalıdır.
• Polis yada diğer güvenlik güçleri, muayene odasında bulunmamalıdırlar.
• Eğer muayeneyi yapacak olan hekim ciddi bir güvenlik riski yönünde net bir kanıt olduğunu düşünüyorsa, hekimin talebi üzerine, muayene esnasında kişiyi getiren polis ya da diğer kolluk kuvvetleri yerine sağlık kurumu personelleri (hemşire, hasta bakıcı, diğer doktorlar), en son seçenek olarak sağlık kurumunun güvenlik personeli hazır bulunmalıdır. Ancak hekim bu durumda bile hastanın mahremiyeti için konuşmaların duyulmayacağı bir mesafeden ve bir paravan arkasından hastasını muayene etmelidir ve gerekçesini raporunda belirtmelidir
Önemle belirtmek gerekir ki; Gözaltında ya da cezaevinde olanların muayenelerinin tıbbi etik ve İstanbul Protokolü ilkelerine göre yapılmaması ve tıbbi raporların buna uygun düzenlenmemesi, Dünya Tabipleri Birliği etik ilkeleri ve uluslararası hukuk normları açısından “işkence bulgularının gizlenmesi’” ve “hekimin işkenceye katkıda bulunması” olarak değerlendirilmektedir
Yine Anayasa'nın 17. maddesinde 'Kişinin Dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı' korunulması gerektiği belirtilmiştir.
Ayrıca İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi 25.maddesinde sağlık hakkı temel insan haklarından biri olarak kabul edilmiştir. Buna göre “gerek kendisi gerek ailesi için yiyecek, giyim, konut, tıbbi bakım ve gerekli sosyal hizmetler de dahil olmak üzere sağlık ve refahını sağlayacak uygun yaşam düzeyine ve işsizlik, hastalık, sakatlık, yaşlılık veya geçim olanaklarından kendi iradesi dışında yoksun bırakacak başka durumlarda” herkesin sahip olması gereken güvence hakkı şeklinde tanımlanmıştır.
Sağlık hakkı içinde yaşadığımız toplum tarafından güvence altına alınması gereken temel insan haklarındandır. 1982 tarihli Anayasanın 17. Maddesi “herkes yaşama hakkına sahiptir” diyerek sağlık hakkının temelini oluşturan yaşam hakkı ile ilgili güvence sağlamıştır. Ayrıca sağlık hakkı Anayasanın temel haklar ve ödevler ile ilgili kısmının sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler bölümünde yer alan 56. maddesine göre, “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. ……Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler. Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir. Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir.” hükmünü içermektedir (Tc Anayasası, 1982: m.56)
Belirtilen mevzuat hükümlerinde geçtiği üzere anayasa devleti, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlama konusunda görevlendirmiştir. Anayasaya göre devlet kamu ve özel kurumlardan faydalanarak bu görevini yerine getirecektir.
Sağlık hakkının sosyal bir hak olduğu ve pozitif statü hakkı olduğu ifade edilmektedir. Sağlık hakkı yaşam hakkı temelinde, kişinin maddi ve manevi varlığının bütünlüğü hakkına dahildir (Yılmaz, 2011:40). Başka bir ifadeyle, sağlık hakkının Anayasa’daki temeli, yaşam hakkı ile kişinin maddi ve manevi bütünlüğünün korunması ve geliştirilmesi hakkıdır. Anayasa Mahkemesi’ne göre de; “Sağlık hakkı, insanların sağlıklarının korunması, hastalandıklarında iyileşmeleri, tıbbi bakım görebilmeleri ve tedavi edilebilmeleri için devletin sağladığı her türlü imkândan yararlanma hakkıdır.” (Kanadoğlu, 2015) Aslında ifade edildiği üzere sağlık hakkı, anayasada bağımsız bir madde şeklinde düzenlenmemiştir. Sağlık hakkı, Anayasa’da güvence altına alınan yaşam ve vücut bütünlüğü hakkıyla sıkı bir bağlantı içindedir.
SONUÇ
Mağdurun;
Tespit edilmiştir.
ÖNERİLER
Cezasızlık anlayışının azalması ve sorumluların cezasız kalmamaları hukuk devleti anlayışıdır. Buna göre;
Önerilmektedir.
ÖZGÜRLÜK İÇİN HUKUKÇULAR DERNEĞİ DİYARBAKIR ŞUBESİ