Tanıklıktan çekinme hakkı bulunan tanığa bu hakkı hatırlatılmadan alınan beyanın hükme esas alınmasının mümkün olup olmadığı hususu öncelikle değerlendirilmelidir. Maktulün sanığın evinin önünde ölü olarak bulunduğu, sanık ve hakkında beraat kararı kesinleşen Nursen'in suçlamaları kabul etmediği anlaşılan ve görgü tanığı bulunmayan olayda, yerel mahkemenin hükme esas kabul ettiği ve mahkumiyet kararına dayanak oluşturduğu en belirleyici delilin sanığın oğlu Ömür'ün anlatımları olduğu,tanığın....
..tanıklıktan çekinme hakkı bulunan, soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı ve kovuşturma aşamasında mahkeme huzurunda tanıklıktan çekinme hakkını kullanmayarak tanıklık yapan, ancak duruşmanın devamı niteliğindeki keşifte tanıklıktan çekinme hakkını kullanan, maktûle ve sanığın ortak çocukları 1996 doğumlu Halil...'ın tanıklıktan çekinmiş olması nedeniyle önceki beyanlarının 5271 sayılı CMK'nun 210 ve 217. maddeleri uyarınca hükme esas alınmasının mümkün olmadığı kabul edilmelidir.
Olay ve Yakalama Tutanağı"ndan açıkça anlaşılacağı üzere kolluk görevlilerinin CMK'nın 160 ve devamı maddeleri uyarınca Cumhuriyet savcısı tarafından yapılan yazılı veya sözlü bir görevlendirme bulunmaksızın olaya el koyup delil toplama faaliyetine girişmeleri...bu itibarla yapılan işlemlerin esasen arama ve el koyma niteliğinde olup CMK'nın 116 ve devamı maddeleri ile aynı Kanun'un 123 ve 127. maddelerine aykırı olması nedeniyle delillerin hukuka aykırı olduğu..
Delilleri değerlendirme yetkisi kural olarak yargılamayı yürüten mahkemeye ait olmakla birlikte somut olayda, mahkûmiyete esas alınan delillerdeki hukuka aykırılıkların bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği, delillerin elde edildiği koşulların, onların gerçekliği ve güvenilirliği üzerinde şüphe doğurduğu ve mahkeme huzurunda sanıklar tarafından doğrulanmayan beyanlara ilişkin "kanuna aykırılıkların" yargılamanın bütünü yönünden adil yargılanma hakkını ihlal eder nitelikte olduğu
Başvurucuların gözaltında avukat yardımından yararlanamamaları ve bu nedenle savunma haklarına verilen zarar, yargılamanın bir bütün olarak adil olmasını engellemiştir. Bu sebeple, yargılamanın daha sonraki aşamalarında adil yargılanma hakkının diğer güvencelerinin yerine getirilip getirilmediğinin ayrıca incelenmesine gerek görülmemiştir.
"...Özetle, hüküm kurulurken, işkence, insanlık dışı ve onur kırıcı muamele ile toplanan delillere dayanılması, hakkaniyete uygun yargılama hakkı ile bağdaşmamaktadır (Aynı yöndeki AİHM kararı için bkz. Gafgen/Almanya, B. No: 22978/05, 1/6/2010, § 166). Ancak, işkence ve kötü muamele yasağına aykırı bir biçimde soruşturma aşamasında elde edilen bir ikrar yerine, daha sonra kişinin mahkeme huzurunda özgür iradesiyle verdiği ifadeye dayanılarak hüküm kurulmuş olması halinde...
"..başlangıçtaki iddia rüşvet suçuna yönelik olup, görevi kötüye kullanma suçunun özel bir biçimi olan rüşvet suçunun da çoğu zaman görevi kötüye kullanma suçuna dönüşmesi olanağı bulunduğundan, nitelik değiştirmesi olanağı bulunan suçlar yönünden de, elde edilen kanıtlar hukuka uygun delil olarak değerlendirilmelidir..."
.. uyuşturucu maddelerin konutta yapılan aramada ele geçirildiği, konutta ve burada bulunan kişilere ilişkin gerçekleştirilecek arama işlemi için hâkimden karar veya Cumhuriyet savcısından yazılı emir alınmasının gerekli olduğu, aksi hâlde hukuka aykırı olarak elde edilen delillerin Anayasanın 38. maddesinin 6. fıkrası ile CMK'nın 206. maddesinin 2. fıkrasının ( a ) bendi, 217. maddesinin 2. fıkrası, 230. maddesinin 1. fıkrasının ( b ) bendi uyarınca hükme esas alınamayacağı da gözetilerek..
".. Buna karşılık başvurucu, gerek arama kapsamındaki işlemlerin icrası sırasında, gerekse soruşturma ve kovuşturma aşamasındaki beyanlarında, arama sonucunda elde edilen delillerin sıhhatine ve gerçekliğine yönelik somut herhangi bir itirazda bulunmamıştır.."
".. arama kararının icrasının hukuka aykırı şekilde gerçekleştirilmesi ile elde edilen delillerin tek ve belirleyici delil olarak kullanılmasının bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği ve aramanın icrasındaki “kanuna aykırılığın” yargılamanın bütünü yönünden adil yargılanma hakkını ihlal eder nitelikte olduğu.."
“ aramaya ilişkin tutanaklar diğer delillere etki ettiği zaman/ durumlarda tutanağın ve tutanak marifeti ile elde edilen( yasak Delillerin uzak etkisi ) Delillere dayanılarak hüküm verilemez. ikrar Tek başına yetmez. Ayrıca hukuka aykırı Deliller nedeni ile ikrara neden olunması halinde ikrar Özgür iradeye dayanıyor denemez..“
“Arama kararı Usulüne göre alınmıştır ancak Arama sırasında şekli ilişkin eksiklikler mevcuttur iki tane komşu tanık yoktur onunla birlikte kararın infazı sırasında yani Arama sırasında yapılan işlemlere bir itiraz yoktur yine sanıktan haklarının ihlal edildiğine yönelik de bir yakınma bir itiraz da yoktur. bu halde sırf şekle ilişkin bir aykırılıktan dolayı aramayı hukuka aykırı kabul edip hukuka aykırı delil kabulüne gerek yoktur “
“ soruşturma aşamasında müdafii olmaksızın alınan ve baskı altında alındığı iddia olunan ifadelerin mahkumiyet için belirleyici biçimde kanıt olarak kullanıldığı , sonradan sağlanan müdafi ve yargılama usulünün güvenceleri ilk başta verilen zararı gideremediği durumlarda (savunma hakkına verilen zararlar ) adil yargılanma hakkını ihlal edildiğinin kabulü gerekir. “